Risale-i Nur Külliyatı (RNK)'da İmam-ı Rabbani ismi geçirilen yerlerde en çok bahsedilen konu "Hakáik-ı (mesele-i) îmâniyenin inkişâfı ve vuzuhu" olarak görülmektedir. RNK'nda "Hakáik-ı (mesele-i) îmâniyenin inkişâfı ve vuzuhu" tabiri küçük farklarla 10 yerde geçmektedir.
Emirdağ Lâhikası ; Risale-i Nur (Şiir) ; 91 Asa-yı Musa ; Îmanî ve Hakiki Güzel Mektupla ; 236 Sikke-i Tasdik-i Gaybi ; Risale-i Nurdan Parlak Fıkralar ; 190
(3) Elcevap: Başta Ayetü'l-Kübrâ meratib-i imaniye bahislerinde; ve ahire yakın müceddid-i elf-i sani İmam-ı Rabbânî beyanı ve hükmü ki, "Bütün tarikatlerin müntehası ve en büyük maksatları, hakaik-i imaniyenin inkişafıdır. Ve bir mesele-i imaniyenin kat iyetle vuzuhu, bin kerametlerden ve keşfiyatlardan daha iyidir"
Hizmet Rehberi ; Üçüncü Bölüm ; 114 Mektubat ; Yirmi Sekizinci Mektup ; 339 (2) İmam-ı Rabbânî ve Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Farukî (r.a.) demiş: "Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı ve vuzuhu, benim indimde binler ezvak ve kerâmâta müreccahtır. Hem bütün tarikatlerin gayesi ve neticesi, hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhudur."
Lemalar ; Otuzuncu Lem'a ; 333 İmam-ı Rabbânî Ahmed-i Farukî diyor ki: "Bir küçük mesele-i imaniyenin inkişafı, benim nazarımda yüzler ezvak ve kerametlere müreccahtır."
Mektubat ; Beşinci Mektup ; 26 " Silsile-i Nakşînin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbânî (r.a.), Mektubat'ında demiş ki: "Hakaik-i imaniyeden bir meselenin inkişafını, binler ezvak ve mevâcid ve kerâmâta tercih ederim." Hem demiş ki: "Bütün tariklerin nokta-i müntehâsı, hakaik-i imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır."
Hem demiş ki: "Velâyet üç kısımdır. Biri velâyet-i suğrâ ki, meşhur velâyettir; biri velâyet-i vustâ, biri velâyet-i kübrâdır. Velâyet-i kübrâ ise, verâset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikate yol açmaktır." Hem demiş ki: "Tarik-i Nakşîde iki kanatla sülûk edilir. Yani, hakaik-i imaniyeye sağlam bir surette itikad etmek ve ferâiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur. Bu iki cenahta kusur varsa o yolda gidilmez." Öyleyse, tarik-i Nakşînin üç perdesi var: Birisi ve en birincisi ve en büyüğü: Doğrudan doğruya hakaik-i imaniyeye hizmettir ki, İmam-ı Rabbânî de (r.a.) âhir zamanında ona sülûk etmiştir. İkincisi: Ferâiz-i diniyeye ve Sünnet-i Seniyyeye tarikat perdesi altında hizmettir. Üçüncüsü: Tasavvuf yoluyla emrâz-ı kalbiyenin izalesine çalışmak, kalb ayağıyla sülûk etmektir. Birincisi farz, ikincisi vacip, bu üçüncüsü ise sünnet hükmündedir.
Şualar ; Yedinci Şuâ ; 152 Sonra, o seyyah-ı âlem asırlarda gezerken, Müceddid-i Elf-i Sâni İmam-ı Rabbânî Ahmed-i Farûkî'nin medresesine rast geldi, girdi, onu dinledi. O imam, ders verirken diyordu: "Bütün tarikatlerin en mühim neticesi hakaik-ı imaniyenin inkişafıdır" ve "Birtek mesele-i imaniyenin vuzuhla inkişafı, bin kerâmâta ve ezvâka müreccahtır." Hem diyordu: "Eski zamanda, büyük zâtlar demişler ki: 'Mütekellimînden ve ilm-i kelâm ulemasından birisi gelecek, bütün hakaik-i imaniye ve İslâmiyeyi delâil-i akliye ile kemâl-i vuzuhla ispat edecek.' Ben istiyorum ki, ben o olsam, belki *o adamım" diye, İmân ve tevhid bütün kemâlât-ı insaniyenin esası, mayası, nuru, hayatı olduğunu ve (…) düsturu, tefekkürat-ı imaniyeye ait bulunması ve Nakşî tarikatında hafî zikrin ehemmiyeti ise, bu çok kıymettar tefekkürün bir nev'i olmasıdır diye tâlim ederdi.
*Haşiye:Zaman ispat etti ki, o adam adam değil, Risâle-i Nur'dur. Belki, ehl-i keşif Risâle-i Nur'u ehemniyetsiz olan tercümanı ve nâşiri sûretinde, keşiflerinde müşâhede etmişler; "Bir adam" demişler.
Hizmet Rehberi ; Birinci Bölüm ; 30 Müceddid-i Elf-i Sânî İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârukî ders verirken diyordu: "Bütün tarîkatların en mühim neticesi hakáik-ı îmâniyenin inkişâfıdır. Ve “Birtek mesele-i îmâniyenin vuzuh ile inkişâfı, bin kerâmâta ve ezvâka müreccahtır." Hem, diyordu: "Eski zamanda büyük zâtlar demişler ki,Mütekellimînden ve ilm-i kelâm ulemâsından birisi gelecek, bütün hakáik-ı îmâniye ve İslamiyeyi delâil-i alkiye ile kemâl-i vuzuhla ispat edecek. Ben istiyorum ki, ben o olsam, belki *o adamım diye.
*Haşiye:Zaman ispat etti ki, o adam adam değil, Risâle-i Nur'dur. Belki, ehl-i keşif Risâle-i Nur'u ehemniyetsiz olan tercümanı ve nâşiri sûretinde, keşiflerinde müşâhede etmişler; "Bir adam" demişler.
Kastamonu Lâhikası ; Aziz Sıddık Kardeşlerim ; 12 Haşiye: Âyetü'l-Kübrânın üçüncü menzilinin başında, Ahmed-i Fârûkî Risale-i Nur hakkında demiş ki: "Mütekellimînden biri gelecek, bütün hakaik-i imaniyeyi kemal-i vuzuh ile beyan ve ispat edecek." Zaman ispat etti ki, o adam, adam değil, belki Risale-i Nur'dur. Ehl-i keşif, Risale-i Nur'u ehemmiyetsiz olan tercümanı suretinde keşiflerinde müşahede etmişler, "bir adam" demişler.
"Hakáik-ı (mesele-i) îmâniyenin inkişâfı ve vuzuhu" tabiri küçük farklarla 10 yerde geçmektedir.
|