Alıntı:
Mâidet-ül Kur’an
ve
Hazinet-ül Bürhan
Yazan: Ahmed Feyzi KulISBN 975-7985-16-3
İTTİHAD YAYINCILIK TANITIM HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.Çatalçeşme Sk. Defne Han No: 27/19 Cağaloğlu 34112 İstanbul
Tel: 0212 520 51 47 Faks: 0212 512 53 39
http://www.ittihad.com.trittihad@ittihad.com.trÖNSÖZ
Üstâd Bediüzzaman tarafından “
Nurun manevi Avukatı” diye lakablandırılan Edip, Alim ve Fazıl bir Nur talebesi olan merhum
Ahmed Feyzi Kul Efendi,
Bediüzzaman Hazretlerinin, âhirzamanda geleceği ehadiste müjdelenen Al-i Beytin büyük şahsiyeti olduğunu dehşetli mahkemeler karşısında dahi dava etmiş ve aynı mevzuda bu Maidet-ül Kur’an namındaki ve Cifir ilmine müstenid eseri yazmıştır. Bediüzzaman Hazretleri bu eserin muhteva ve davasını, şahsına ait kısmını Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsine çevirerek tasdik eder. (Emirdağ Lahikası-1, s. 273)
Mâidet-ül Kur'an isimli bu eseri,
Bediüzzaman Hazretleri de görmüş, okumuş ve tasdik etmiştir. Hattâ Üstad tarafından bu risale bazı ta’dil ve tashihlerden sonra, 1946-1948'lerde teksir makinesiyle ve İslâm harfleriyle neşredilen
Tılsımlar Mecmuası adlı kitabın âhirine ilhak edilerek (eklenerek) neşrettirilmiştir.
Lâkin 1948'de vukua gelen Afyon Mahkemesi savcı ve hâ kimleri veya onun ehl-i vukufu Mâidet-ül Kur’an eserini, rapor ve iddiana*melerinde çok fazla mevzu ettikleri için,
Hazret-i Üstad Afyon Hapsinden sonra onu Tılsımlar Mecmuası’nın arkasından ayırmış ve umumî neşirden kaldırmıştır. Böylece Mâidet-ül Kur'an'daki on dört tane hadîs-i şerif dahi Risale-i Nur'un bir nevi hadîslerinden sayılmış olduğu için burada yazıldı, me'hazleri de tesbit edildi. (Risale-i Nur’un Kudsi Kaynakları- A. Badıllı)
Bununla beraber, Ahmed Feyzi Efendinin kanaatlerini tasdik makamında iki hatırayı burada zikretmek lüzumunu hissettik:1- Bediüzzaman’a hanedanıyla, efrad‑ı ailesiyle her türlü tehlikeleri göze alarak hizmet eden, bağlılık gösteren, en yakın akrabadan çok daha yakın bir akrabalık hissi içerisinde sadakatla fedakârane talebelik eden
Emirdağ’ın Çalışkanlar ailesinden merhûm Mehmet Çalışkan ağabey anlatıyordu:
“Bir defa (yüksek bir âlim, beliğ bir edib olan) merhûm
Ahmed Feyzi Kul Efendi Emirdağına gelmişti. Sohbet etti. Üstâdımızın büyük evsâfını, yüce makâmlarını, Riyazî ve Cifrî te vafuklarla açıklıyordu, biraderim Osman Çalışkan’ın kalbine gelir ki: “
Biz Üstâdımızı “Kürd” olarak biliyoruz. Ahmed Feyzi Efendi’nin anlattığı Büyük Müceddid (Mehdi As.) ise, Âl‑i Beyt‑i Nebevî’den olacaktır.”
Bu kalbî muhasebemden az sonra, Üstâd Hazretlerinin beni çağırdığını söylediler. Gittim. Üstâd bana: “
Kardeşim, ben hem Hasanîyim, hem de Hüseynîyim ve Ahmed Feyzinin bütün söylediğini kabul ediyorum, haydi git!” dediler. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 36)
2- Emirdağlı merhum
Mehmed Çalışkan diyor ki: “Birgün
Ahmed Feyzi Efendi Emirdağ’a gelmişti. Üstâdla görüştü. Üstâd ona: “Çabuk bir vasıta bul ve git!” dedi. Fakat akşam bir sohbet yapması için ben onu bırakmadım. O gece çok güzel ve nurlu bir sohbet olmuştu. Sohbet geç vakte kadar devam etmişti.
Sabahleyin ‑birden‑ Üstâd Ahmed Feyzi’yi çağırttı.. Halbuki onun kaldığından Üstâd’ın haberi yoktu. Ahmed Feyzi çok korktu. Beraberce Üstâd’ın yanına gittik. Üstâd ona: “
Sen akşam ne konuştu isen, ben aynen kabul ediyorum” diyerek Ahmed Feyziye iltifat etti. (Son Şahitler cilt: 4, sh: 62)
Ahmet Feyzî Kul Efendinin Üstada ve Risale‑i Nur’a azamî bağlılığı, Maidet‑ül Kur’ân ve Hazinet‑ül Bürhan eseriyle Afyon mahkemesinde okuduğu şa’şaalı müdafaanamesinde Risale-i Nur’un müdafaasını mükemmelen ifa etmesi sebebiyle Hazret‑i Üstâd ona: “
Nurun Manevi Avukatı” diye lâkab vermiştir. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 1715)
Bediüzzaman Hazretleri, bu eserdeki isbat ve işare leri,
zaman cemaat zamanı olması ve Şahs-ı Manevi hükmedeceği için; Risale-i Nur’un Şahs-ı Manevisine ve Cemaatine ve Seyyidler Cemaatine tatbik ederek Mehdiyyet hareketinin hakiki manasını izah etmiştir. Azamî tevazu içinde şahsına tevcih edilen manevî makamları, iman hizmetinin ehemmiyeti ve Nur Mesleğindeki hakiki ihlas gereği olarak, şahsı için kabul etmemiştir.
Bu eser, şimdi her yerde bulunan Nur Talebelerinin şiddetli istekleri ve muhterem ağabeyimiz Ahmed Feyzi’nin hayatta iken tab’ ettirmek hususunda gösterdiği fakat muvaffak olamadığı baskı işinin tahakkuku için neşredilmiştir.
İTTİHAD YAYINCILIK
http://www.ittihad.com.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=133&Itemid=30***
Bu tarz hatıralar doğru mudur? Nurcular umum olarak bu hatıraları tasdik ediyorlar mı? Kırmızı soruyu bir Risale forumunda sorduk. Soruya cevap gelmedi. Sükut edildiğine göre inanılıyor ve tasdik ediliyor demektir. İşin ilginç tarafı,
imtihan ve teklif sırrı icabı Üstadımız kendini (Mehdiliğini) izhar etmedi denmesidir. Üstadınızın kendi ağzından Mehdiliğini kabul ettiğine dair bu hatıraların anlatılması, bir "
izhar" (açıklama ve ilan) değil de nedir? Ol vakit imtihan sırrından gizliydi, şimdi imtihan sırrı kalktı mı da bu hatıralar böyle açıkça nakledilip duruyor. O zamandan bu zamana değişen nedir? Kıyamet koptu, imtihan teklif kalktı da bizim mi haberimiz olmadı?
Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Neresinden baksanız çelişki!
13 Kasım 1980 günü ahirete irtihal eyleyen Mehmed Zahid Koktu Efendi, kasete alınmış bir sohbetinde Mehdi As’la ilgili olarak şunları söylemektedir:
“ 'Ey Ümmetim, ben sizi bir Mehdi ile tebşir ederim (müjdelerim). Zamanlarınızın korkunç günleri olacaktır. Korkunç günlerinizden sonra sizi hayırlı bir günle tebşir ederim.' Hadis-i Şerifte ‘min Kureyşin’… Mehdi Kureyş’ten olacaktır. Şimdi kimilerine mehdidir diyor insanlar. Filan adam mehdiydi. İyi dinleyiniz ama. Peygamber Efendimiz diyor ki ‘Kureyş’ten olacak’. Araptan olacak. Mekki olacak. Mekkeli bir Arap, Kureyşten. ‘Benim cinsimden, benim silsilemden olacak.’ Başka silsileden değil! Türkten, Acemden, Kürtten değil. İyi dinleyiniz. ‘İnsanların ihtilafa düştüğü bir devirde çıkacak’ ‘Zelzelelerin, felaketlerin, tuğyanların, isyanların olduğu bir zamanda’ Bu Zat çıkacak. ‘Bu Zatın gelmesiyle yeryüzü adalete boğulacak’ Ortalık adalet dolacak, Hz. Ömer’in devri gibi herkes adalet, rahatlık, huzur içerisinde olacak.
Geldi mi böyle bir Zat? Mehdiyiz, hani ya, ortalığın adaletle dolması lazım. Boş şeylere inanmamak lazım. E canım, kitabında yazmış ben mehdiyim diye. Peygamber Efendimizin sözü mü doğru şunun bunun mu sözü doğru!
‘Nasıl ki zulme, cevre, felaketlere düşmüştünüz onun mukabili adalet olacak’ ‘Gökteki Melekler de Ondan razı olacak. Enbiyalar da Ondan razı olacak, yerde yaşayanlar da Ondan razı olacak.’ ‘Malı “müsahat” ile adalet ile dağıtacak. Ümmet-i Muhammed’in gönülleri zenginlikle dolacak’ Gönülleri dedi, elleri demedi. Allah Teala kalblere zenginlik verecek. ‘O kadar bolluk olacak ki diyecek yok mu ihtiyacı olan gelsin’ Herkes zengin. Tenezzül edip şu ihtiyacım var demeyecek. ‘Bir adam çıkar. Ben geldim der. Mehdi As. git hazineye, oradaki görevli hazinedara, maliye vekiline, ne kadar istersen o kadar versin, diyecek’ ‘İstediği kadar verirler’ Adam gidip der ki ben Mehdi tarafından gönderildim. Ne istersem vereceksin. Diyecek ki ne kadar istiyorsan o kadar al. ‘Alıyor, ama kaldıramıyor’ bu sefer… Bir torba altın, ağır. ‘Döküyor döküyor, kaldıracağı kadarını alıyor sırtına’. Çıkıp gidiyor. Ama adamda pişmanlık başlıyor. Diyor ki bu Ümmet-i Muhammed içinde en haris ben miydim yahu. Hiç kimse gelmedi de yalnız ben mi haris miyim ki geldim. ‘Götürür aldıklarını geri vermek ister’ Oradaki görevli der ki ‘Biz verdiklerimizi geri almayız’ Biz verdik bir kere. ”
Sohbetin yayınlandığı kaynak:
http://www.youtube.com/watch?v=1XUC02Tj2Yc&feature=related