[Yorum - Mehmet Kırkıncı]
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatı üzerine Büyük bir dava adamı olan Muhsin Yazıcıoğlu malum kaza sonucu vefatıyla bütün milletimizi hüzün ve kedere gark etti ve derinden yaraladı. O, Rahmet-i Rahman'a giderken çok yüklü ve ibretli mesajlar da verdi.
İnsanı insan yapan ve onu diğerlerinden ayıran, ondaki meziyetler ve vasıflardır. "Evet, yakut taştır, ama sair taşlar gibi değildir." Muhsin Bey, bütün ömrü boyunca iki meşaleyi birlikte taşımaya gayret göstermişti. Bunlardan birisi dinen tekâmül, diğeri ise maddeten terakkî idi. Birinin diğerine feda edilmesi halinde içtimaî ahengin bozulacağına, terakkinin de mümkün olmayacağına inanırdı.
O, vicdan-ı umuminin ruhuna, mukaddesatına hakkı ile bağlı idi. Milletin inancını, seciyesini ve mizacını daima göz önünde bulundururdu. Bunu sadece millî bir vazife değil, dinî bir vecibe olarak da kabul ederdi. O, mesuliyetini müdrik bir siyaset adamıydı. Onun içtimaî ve siyasî sahadaki mahareti yanında cesareti, samimiyeti, nezaketi ve muhabbeti de takdire şayandı. Hayatı boyunca karşılaştığı işkenceler, hapishaneler ve tehditler onu davasından bir an bile geri koymamış, bu manileri Allah'ın inayeti ve kendi azmi, sebatı, kararlılığı, sabrı ve gayreti sayesinde aşmış ve milletin gönlünde taht kurmuştur. Onun büyük hususiyetlerinden biri de milleti ile ruhen ve hissen bütünleşmeyi başarmış olması idi.
Malumdur ki, bir millet için en büyük tehlike, idare eden liderlerine ve rehberlerine karşı, itimadın sarsılmasıdır. Milletin ruhuna, inancına ve mukaddesatına, örf ve âdetlerine karşı yapılacak herhangi bir yanlış hareketle o itimat bir defa sarsılacak olursa, halk ile idareciler arasında derin uçurumlar meydana gelir. Tedavisi ve telafisi mümkün olamayan yaralar açılır. O zaman bu millet kendini idare edenlerden ruhen ve hissen soğur, kopar. Daima huzursuz ve tedirgin olur. İstikbale endişe ile bakar. Bu hali fırsat bilen hainler ise akla ve hayale gelmeyen entrika ve telkinler ile fitne ve fesadı alevlendirip, muhabbet ve uhuvveti, hürmet ve şefkati zedeleyebilirler. Bu noktada tarih çok feci ve acı misallerle doludur.
Merhum Muhsin Bey, millete hizmet etmek isteyen liderlerin, o milletin tarihini iyice tanımış ve ruhunu hakkıyla tahlil etmiş olmaları gerektiğinin şuurunda idi. Muhsin Bey, milletini ve vatanını seven, kültürüne, örf ve an'anelerine sımsıkı bağlı, yüksek ahlâk sahibi, faziletperver, yüce idealler peşinde koşan ve himmetini sadece milletine sarf eden birer numune şahsiyetti. Muhsin Bey, istikbalde mümtaz bir seviyeye gelebilmek için ecdadımızın cihanı hayrette bırakan şan ve şerefle dolu tarihini en kâmil manada rehber ittihaz edenlerden biri idi. Bunun içindir ki, kadirşinas milletimiz böyle yüksek meziyetlere sahip olan merhum Muhsin Bey'i sevgiyle bağrına basmış, gerek kaza haberi alındığında gerek arama çalışmaları esnasında ve gerekse cenaze merasiminde ona vefa borcunu gözyaşları, Fatihalar ve dualarla ifa etmiştir. Temennim odur ki, gerek siyasiler ve gerekse idareciler bu necip ve kadirşinas milletin ona vefatında göstermiş olduğu alaka ve teveccühü çok iyi değerlendirir ve bu milletin mukaddes tanıdığı, itibar ettiği değerlere sahip çıkarlar. Muhsin Bey, hane reisinden devlet reisine kadar her ferdi çevresinde olup bitenlere karşı mesul tutan, "Hepiniz çobansınız ve hepiniz raiyetinizden mesulsünüz." hadis-i şerifini kendine düstur edenlerden biri idi.
Kendisi ile zaman zaman görüşmelerimiz oldu. O, siyasi bir lider olduğu halde, asla siyasi konulardan konuşmaz, daima devletin bekasından, vatana ve millete hizmetin ehemmiyetinden, milletin birlik ve beraberliğinden bahsederdi. Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin ve talebelerinin yapmış oldukları hizmetleri takdirle yâd ederdi. Merhum Muhsin Bey, seneler önce "Üşüyorum" adlı şiiri kaleme alarak adeta üşüyerek şehit olacağını hissetmiş ve sanki bu duası böylece kabul olmuştur. Onun, çok sevdiği, eserlerinden ve fikirlerinden ziyadesiyle istifade ettiği ve şiirleri ile büyüdüğü Merhum M. Akif Ersoy'un İstiklâl Marşı'mızı yazmış olduğu Tâcettin Dergâhı'nda ebedî istirahatgâhına tevdi edilmesi de çok manidardır. Felek çarklarını durdurana kadar Allah'ın rahmeti üzerine yağmur gibi yağsın. Bu vesileyle taziyelerimi bildirir, merhuma Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına, sevenlerine ve dava arkadaşlarına sabr-ı cemil niyaz ederim.
MEHMED KIRKINCI
ZAMAN
05 Nisan 2009, Pazar
http://www.zaman.com.tr/haber.do?habern ... ti-uzerine