Gönül kalitesi!
08 HAZİRAN 2012
Gönül kalitesi bozulduğu için manevi dünyamız da fukaralaştı. Sütün bozulmasının kaymağı da bozması gibi. Oğul Bush'un zihin kalitesinin yetersiz olduğu ve 'moron/ahmak' olarak nitelendirildiğini biliyoruz. Peki, Bush gerçekten de zihin dünyasının fukaralığından mı yoksa gönül dünyasının fukaralığından dolayı mı yaptıklarını yaptı? Bir zamanlar dünyayı delilerin idare ettiği söyleniyordu. Deliler, ahmaklar veya kalitesizler güruhu. Son sıralarda zihinsel zekânın yetersizliği hissedildiğinden dolayı duygusal zekâdan da söz edilir oldu. Lakin duygusal zekâ da yine de bizim dünyamızı ifade etmiyor. Kendi kavramlarımızla konuşmamız lazım. Geçenlerde 'gönül kalitesi' kavramı kafamda şimşek gibi çaktı ve geçti. Sonra bir süre bunu hatırlamaya çalıştım. Zihnim yoğun ve allak bullak olduğundan bazen aklıma veya gönlüme düşen ve doğan sunuhatı hatırlamakta zorlanıyorum. Gönül kalitesi zihnimde şimşek gibi çaktıktan sonra kaybolmuştu. Lakin 'gönül gönüle karşı' veya 'gönülden gönüle bir yol gider' dedikleri gibi Muhyiddin Şekür'ün ifadeleriyle unuttuğumu yeniden hatırladım. Unuttuğum bu kavrama, Yeni Dünya dergisinde Mahmut Bıyıklı'nın Muhyiddin Şekür ile yaptığı konuşmanın satır aralarında rastladım. Arif zatların kalp ve yürek kalitesinin yüksek olduğunu söylüyor.
El hak doğrudur ve tasavvuf damarını besleyen bu gönül kalitesidir. Gönül kalitesi tasavvuf fayı üzerinde gelişir ve serpilir. Bundan dolayı tasavvuf olmadan kâmil anlamda İslam devleti de olamaz! Zira olgun olmadan adaleti temin etmesi beklenemez ve mümkün de değildir. Kendisini ıslah edemeyen başkalarını ıslah edemez.
Araplarla maşahhate fi'l ıstılahat/ kavramlarda niza ve ihtilafa gerek yoktur derler. Yanlış hatırlamıyorsam, Hekimoğlu İsmail'den menkul bir söz vardır. Mealen şöyledir: Devletinizi nefsinizde ve enfüsi dairenizde kurun, afakî dairede kendiliğinden kurulur. Benzerini Nasirüddin Elbani söylemiştir. Ekimu devlete'l İslami fi kulubiküm tekum leküm ala ardikum. İslam devletini gönlünüzde kurun; arzınızda kurulsun. Demek ki devletin boyutları var. Enfüsi daire, sosyal daire ve siyasi daire. Enfüsi ve sosyal daire altyapıyı teşkil ediyor. Altyapıyı kurmadan üst yapıyı inşa etmek mümkün olsa da kalıcı olmaz. Heves gibi gelip geçer. Hal olur makam olmaz.
Şahsi kemalat siyasi kemalatın merdivenidir. Elbani de bunu söylemiştir. Elbani tasavvuf kavramına ve bu kavramın çağrıştırdığı hususlara yabancı ve karşıdır. Lakin tasavvufun ifade ettiği nefsi kemalat veya tezkiyeye karşı değildir ve istese de olamaz. Dolayısıyla Elbani ve sufiler arasındaki ihtilaf tamamen kavram ve kısmen de tecrübe boyutundadır. Elbette bazı ritüeller noktasında da ayrıştıkları da bir gerçektir. Bundan dolayı zıt istikametlerde de olsalar aslında siyasi konularda sufilerle selefiler benzeri yaklaşımları benimsiyorlardı. Lakin mana etrafında buluşsalar bile asabiyetleri birbirinden ayırıyordu. Bu sözünden dolayı Elbani'yi sufi olarak suçlayamayanlar onu Mürcie olarak suçluyorlar! Bu suçlamayı yapanlara göre iki akım da pasifizm yüklüdür veya pasifizm noktasında ortak zemini paylaşmaktadır!
Demek ki yönetim için de kalp ve gönül kalitesine ihtiyaç var. Elbette yönetim, Hazreti Yusuf örneği hariç istenmez belki verilir. İstemeyenler ise ona lâyık olanlardır. Merhum Ömer Öztürkmen, İslam medeniyetini gözyaşı medeniyeti olarak tanımlamıştı. Esasında İslam medeniyetine gönül medeniyeti demek daha doğru olur. Cenab-ı Hak gönül kalitesine ehemmiyet veriyor. İnsanların zenginliklerine veya dış güzelliklerine değil iç güzelliklerine nazar ediyor ve değer veriyor.
Bundan dolayı bazı hadislerde "Allah suretlerinize bakmaz gönüllerinize bakar" denmiştir. Başka bir hadiste de "Üstü başı toz toprak içinde ve saçları dağınık nice insanlar var ki yemin edecek olsalar Allah yeminlerini boşa çıkarmaz" buyrulmuştur. Lakin bu iltifat toz toprak için değil, toz toprak içindeki gönül içindir. Zira tam tersi başka hadislerde ise gönül hastalıklarından muzdarip aynı heyet veya kalıptaki adamın orucunun veya namazının kendisine fayda vermeyeceği ve kabul edilmeyeceği ifade ediliyor. Mevlana'dan menkul ve me'sur bir söz ne güzeldir ve bizim meramımıza tercümandır: "Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok."
Kırık kalpler veya zengin gönüller dostluğun feyezan ettiği ve taştığı gönüllerdir. Günümüzde dostluk kalmadıysa bunun nedeni kaliteli gönüllerin azlığındandır. Kaht-ı rical bu alanda da caridir.
En önemli şey Yunus'a göre gönül tamiridir.
Benim bunda kararım yok, bunda gitmeye geldim Bezirgânım mataım çok, alana satmağa geldim.
Ben gelmedim da'vi için benim işim sevi için Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim.
Gönül ayine-i ilahi ve nazargâh-ı ilahidir. Gönlün salahı ve selameti insani ilişkilerin de salahı selametidir. Gönül manevi miraç makamıdır. Allah'ın nazarları gönle çevrili olduğu gibi gönül yüklerinden kurtuldukça yücelere kanat çırpar. Amel Allah katına yükseldiği gibi gönül de yükselir. Allah ile köprü kuran gönül insanlarla da köprülerin en güzelini kurar. Gönle iade-i itibarda bulunmadıkça insanlığımız geri gelmeyecektir.
|