dua yazdı:
Sami Efendiden:
Diğer tariklarda riyazat vardır, erbain vardır. Kırk gün çilehaneye girerler, ölmeyecek kadar yerler, zikir, fikirle meşgul olurlar; kimse ile görüşmezler ancak meşayıhları ile görüşürler. Kırkıncı gün çilehanden çıktıkları zaman, benizleri limon sarısı gibi sararmış olur. Bizim yolumuzda riyazat yoktur, ne yersen ye. Erbain yoktur ancak az yemek, az uyumak, az konuşmakla beraber sohbette terakki vardır. Şahı Nakşibend (ks) ve Mevlana Halid (ks)'in düsturları sohbetle terakkidir.
Ayrıca Sami Efendi hz.leri de erbain çıkarmışlardır ama sonradan pek iltfat etmemişler. Gerekli görmemişler.
MODERATÖR NOTU: Aşağıdaki yazıyı TASAVVUF başlıklı konulardan biri altına açmak daha uygun olmaz mıydı?Ruhan yazdı:
Bizim büyüklerimizden, şah dedelerimizden, Abdurrahman Tagi hazretleri... (Bitlisin Nurşin'de -Güroymak'ta- oturanlar bunun talebeleridir, onun halifelerinin halifeleri, evlatları, torunlarıdır.)
Abdurrahman Tagi hazretleri, mübarek, evvela başka bir tarikata, cehri bir tarikata, riyazet tarikatlarından birine hizmet ediyormuş. Hangi tarikatta ise, riyazeti çok yapmış. (Nefsini çokça aç koymuş. Canı çekse de istediğini yememiş, istediğini içmemiş. Az konuşmuş, az uyumuş.)
Kendisi de zaten büyük bir alimdir, ismi "asrın müceddidi" geçiyor. Her asırda bir müceddid geliyor ya. Bir asrın müceddidi imiş. Silsilede geçiyor:
“Ve ila ruhi sultani'l arifin ve kutbi'l aktabi'l vasılin.... Müceddid-i asar’is- selefi ve't tabiine…..”
Müceddid geçiyor.
Kendisi mübarek, riyazet tarikatında çalışmış, uzun yıllar boyu nefsinin istediklerini yedirmemiş ve nefsine doyuncaya kadar ekmek de yedirmemiş. Neticede Gavs-ı Azam'a gelmiş ve Gavs-ı Azam Seyyid Sıbgatullah Arvasi Hazretlerine mürid olmuş.
Fakat o sırada, O mübarek (Sıbgatullah Arvasi Hazretleri) tebliğe çıkmış. Halk arasında Abdurrahman Tagi Hazretlerine ise Molla Abdurrahman deniliyor. Beraber tebliğe çıkmışlar; kırk gün, kırk köyden geçmiş ve kırk köye uğramışlar; her gün, bir köyde kalmışlar. Meşayih için tebliğ Sünnettir. Tebliğde yanlarında en az bir müridini bulundurmaları da Sünnettir.
Her köye gittiklerinde... Bizim orada meşhurdur, usuldür, alışkanlıktır; büryan ikram ederler, yani bir kuzuyu veya koyunu keserler, yüzerler, hiç parçalamadan; tandır vardır yere gömülü, oraya asarlar, üzerini kapatırlar, hiç hava almaz. Orada onun buharı ile büryan pişer. Altına da bir kap korlarmış, yağı akarmış oraya, onunla da pilav yaparlarmış. Çok lezzetli oluyormuş, Etlerin içerisinde en lezzetlisi oymuş. Her gitmiş olduğu köyde bu kebabdan yapmışlar.
Sıbgatullahi Arvasi Hz.leri, Abdurrahman Tagi Hazretlerini alıyor yanına, “Gel Abdurrahman, buraya otur” diyor, sağına veya soluna neyse, yanına alıyor, o büryanın yumuşak yerlerinden mübarek elleri ile bizzat koparıyor ve önüne yığıyor. “Ye Abdurrahman” diyor. “Sen, uzun yıllar boyu et yemedin, et hasretini çektin, ye; yemediğin etlerin kazasını yap” diyor. Buna kırk gün kuzu döşü yediriyor, yumuşak etin yanlarını yediriyor.
Kırkıncı gün hangi köyde ise teveccüh yapılıyor; işte bizim yapmış olduğumuz teveccüh gibi; mübarek Arvasi Hz.leri, Abdurrahmani Tagi Hazretlerine teveccüh edince, yani Evliya elini beyit söyleyerek sırtına vurunca feth-i bab (manevi fetih) oluyor, kalp gözü açılıyor. Bir sabah vakti, bir tokat ile kalbi açılınca Abdurrahman Tagi hazretleri kendisi ne yapıyor? Ellerini dizine vurup hayıflanıyor:
— Eyvah, yıllar boyu ben riyazet yaptım, boşunaymış. Kırk gündür bana kuzu döşü yediriyor, bir şaplakta (teveccühte sırtıma el vurmayla) beni arzuma, bir şaplakta beni nimetime ulaştırdı.
Onun için, dikkat ediniz, bizim için rabıta çok önemlidir. Bizim tarikatımız rabıta tarikatı... Bizde riyazet Rabıtadır.
Şeriatsız bir halimiz de olmayacak. Asla şeriata mugayir hiç bir halimiz olmayacak, şeriate aykırı sözümüz, şeriatte noksan hareketimiz olmayacak.
Ondan sonra, bizim tarikatımız (Nakşi) sohbet tarikidir. Hatmemiz büyük emir, tarikatımız hatme tarikidir. Bizim tarikatımız rabıta tarikatıdır.
Zahir şeriatta bir noksanımız olmayacak, buna dikkat edin, çünkü şeriatsız olmaz. Bir insanın şeriatta eksiği oluyorsa tarikatta ona yer vermezler. Hiç, asla.. Eksiği olana, Tarikatten bir ayaklık yer dahi vermezler. Tarikata, şeriatın tekamül etmesi ile insan tarikata giriyor. Şeriat ne? Şeriat da ilim, amel ve ihlastan ibarettir. Şeriat İslam'ın emir ve yasaklarıdır.
Eş-Şeyh Es-Seyyid Abdurrahim Reyhan Hz.leri, 30.12.1990, Teveccüh Sohbetinden