Sultanul Evliya Mevlana Șeyh Nazım Adil El-Hakkani
Cumartesi, Kasım 21, 2009
Lefke, Kıbrıs
CİHADÜ'L-EKBER
Destur Ya Seyyidi. Ya Mevla.
O herşeye kadir olan, Yaratan için ayağı kalkın. Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd.
Ey Rabbimiz bizi affeyle ve senin rahmetini istiyoruz. Niyetimizi sen biliyorsun. Sadece bütün insanlara söyletmek istiyoruz; La İlahe İllallah Muhammedur Rasurullah (s.a.v.) Bu insanoğlu için şereftir. Eğer söylemezlerse onlara burada ve buradan sonra şeref yoktur.
Kim ilahi huzurunda en şerefli kişi ise, bizde mütevazı bir şekilde en yüksek saygımızı ve övgümüzü veriyoruz ona Seyyidina Muhammed (s.a.v.) .
Ve bütün Peygamberlere, onlar Ondan (s.a.v.) ilahi nur alırlar. Kimse kendi kendine nur alamaz. Sadece insanoğlu değil melekler bile göklerden nurlar ve göklerin nurlarına ulaşamazlar. Eğer Peygamberlerin Mührü, ilahi huzurda en yüksek saygılı olan kişi, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) . Bu bize şeref verir. Biz başka kimseden şeref istemiyoruz.
Elfu Salât Elfu Selam.
Binlerce ve binlerce salât, ilahi salât sana ey en sevgilimiz. Sen âlemlerin yaratılma sebebisin. Sana ilahi lütuflar ikram edilmiştir. Göklerin değil, bu çok zayıf olur ama ilahi ikramlara kimse ulaşamaz sadece Seyyidina Muhammed (s.a.v.).
Ey büyüğümüz, ey büyüğümüz. Bu zayıf veya en zayıf kula ikramındır. Eğer sen böyle zayıf bir kulu desteklemezsen, ayağı kalkıp birşeyler söylemek imkânsızdır. Sen ikramsın ey büyüğümüz, bu dünyanın sahibisin. Onu isteyin, kimdir o kişi diye. O kişi kimdir diye istemelisiniz. Kim isterse bulur. Talebena Vecedena. (arapça)
Ne istersen ulaşmalısın. Bunun tek şartı var o da muhlis olmaktır. Muhlis olmak sana anlamak için bir yol açar ve o kişi kimdir diye öğrenmek için. Biz zayıf kullarız. Zayıf kullar. Kim zayıf olduğunu bilirse güçlü birinden destek ister. Bu adettir bu hayatta. Kim kendisini zayıf hissederse güçlü birinden bir destek ister. Eğer desteklenmezsek düşeriz.
Ve salâtımızı ve selamımızı ve ilahi övgüyü ilahi sahibimize gönderiyoruz. Sahiplerin sıfatları nedir? Sahipler öyle insanlardır ki, kendilerinin hiç birşey olmadığını bilirler. Onlar yakin olarak birşeyi bilselerdi bir destek isterlerdi. Kim kendisinin zayıf bir kişi olduğunu bilirse ve onun bilmesi vâr olmasına ulaşırsa muhlislik onadır ve ilahi destek gelir. Biz birşey değiliz. Biz birşey bilmeyiz. Bizim bildiğimiz sadece bizim taklit varlığımız içindir. Taklit.
Ve diyoruz ki şimdi; Euzubillahimineşşeytanirraciym. Ki o bizim aklımıza veya kalbimizi değiştirmek için yaklaşamasın. Bekler, küçük bir delik bulup girmek için aklımıza ve kalbimize koşmak ister. Allah Allah.
Taklit kişiler zannederler ki, herşeyi bilirler ve kimsenin desteğine ihtiyaçları yoktur. Bu taklit kişilerdir. Çünkü şeytan onlara der ki, sen çok önemli bir insansın. Sen önemli olunca başka birilerinden destek istemeye ihtiyacın yoktur. Çünkü sen bir numarasın. Bir numara.
Önemli, önemli olmak, hakiki önemli kişiler var, taklit önemli kişiler var. Bütün dünya şimdi taklit önemli kişiler peşindeler. Çünkü şeytan akıllarına üfler, kalbe dokunamaz. Kalp korunur. Kalp, kalp nedir arapça? Galb, Galb Abdül Mu’min. (arapça) . Arşullah. Galbul Mu’min Arşullah.
Bunu anlamak için o kadar büyük okyanustur. Kim bunu anlarsa, göklerden ve ilahi kişiler tarafından makbul görünür ve ilahi varlıklar bakarlar ve anlarlar ki bu hakiki temsilcidir. Ona Yaratanı, Rabbi tarafından ikram edilmiştir.
Şimdi insanlar hiçbir şeye ilgi duymuyorlar. Onların iç dünyaları için. İnsanlar asla hakiki varlıklarına ilgi duymuyorlar. Hakiki varlık bu değildir. Hakiki varlık olsaydı biz ölmezdik ve gömülmezdik. Ki anlayalım.
Ey dinleyicilerimiz, ey dinleyicilerimiz dinleyin. Hakiki varlığınız var zannetmeyin. Hakiki varlığınız olsaydı nasıl ölürsünüz ve hayatınızı bırakırsınız ve iskelet olup gömülürsünüz? Eğer bu görüntü, bir hakiki varlık olsaydı veya bu hakiki varlığımızı temsil etseydi, bu beden ölmezdi veya gömülmezdi veya toz veya iskelet olmazdı.
Doktorlar derler ki, biz birinciyiz. Profesörler, bilim adamları, bu veya şunlar doktoruz insanların karşısına çıkıp kendilerini gösterirler ve insanlar onlara saygı duysun isterler. Sen ve dinleyicilerimiz aynı mertebededir.
Senin on tane veya yüz tane diploman olsa onlar sana hakiki varlık vermezler. Hayır. İlahi kişilerden bir diploma almaya ulaştın mı? Söyle, söyle göklere inanır mısın inanmaz mısın? Eğer inanmazsan iskelet olursun. İnsanlar iskeletten kaçarlar.
Ey eğitilmiş insanlar, bakın ve görün, duyun ve dinleyin. Dinleyin ve anlamaya çalışın. Bu hayatta kimsenin bir hakiki varlığı yoktur. Hepsi taklit kişilerdir. Bizim hayatımız taklittir, hakiki hayat değildir. Hakiki hayata ulaşınca… Hakiki hayata ulaşan insanlar iskelet olmazlar.
Kurân-ı Kerim ne buyurur? … (arapça). Cenâb-ı Allah ilahi kitabında, Kurâni Aziym Şan,
وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ
(154;2)
Kim şehid unvanında ölürlerse onlara deme, çünkü onlar taklit varlıklarını, Yaratan, Cenâb-ı Allah için verdiler. SubhanAllah, SultanAllah… Onlar maddi varlıklarını veya taklit varlıklarını feda ederler. Onlara ölü kişiler demeyin. Hayır. بَلْ أَحْيَاء
Hakikatte hakiki varlığı olan insanların seviyesine ulaşmışlardır. Evet. Bir şehid nasıl ölür? Şehid şeytana karşı Cenâb-ı Allah için savaşır. Ki şimdi yaşayan insanlar iki bölüme ayrılırlar. Birileri Cenâb-ı Allah için savaşırlar. İkincisi de şeytan için savaşırlar
Kim Cenâb-ı Allah için savaşırsa taklit varlıklarını Âlemlerin Rabbine feda ederler. Ve onlara göklerin seviyelerinden ikram edilir ve hakiki varlık giydirilir. Onun için şimdi insanlar, Müslümanlar bile, acayip oldular. Anlayışlarını değiştirdiler. Asla ilahi ayetlerdeki hakikatleri düşünmezler. Diyebilirsin ki o inanmayanlarla savaşan insanlar, öldükleri zaman hakiki varlıklarına ulaşırlar. Öbürlerinden ne haber?
Onlar savaşmazlar ama Âlemlerin Rabbini bütün inananlara emreder, onun ilahi emri Faktulu Enfusekum. (arapça).
Ey bizim çok çok kibirli doktorlar, doğudan batıya, Müslüman ülkelerde, onlar kendilerine aynada bakarlar kendilerini o kadar büyük, saygılı kişi olarak gözükmesini isterler. Böyle veya böyle yaparlar. Hem de daha önemli olmak için gözlük takarlar.
Bazen arkadaşlarım bana derler; Ey Şeyh, sende gözlük tak daha heybetli ve önemli görünürsün. Nereye bıraktım ben onları? Gündüz vakti koyuyorum aksam vakti kayıp ediyorum. Nerde bu gözlükler? Dinleyicilerime göstermem gerekir ne kadar önemli bir kişi olduğumu. He…? Nasıl bakarsınız bana?
Ey Şeyh sana birşeyler mi oldu? Belki bilmiyorum.(herkes gülüyor)
Bak Kurân-ı Kerim ne buyuruyor. Faktulu Enfusekum. Bu bir emirdir ve herkes Muhattabdır o emre. Nasıl anlarsın çünkü Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) . Ayağı kalkın ve oturun önemli değil.
Evet beyim. Kurân-ı Kerim herşeye açıklama getirir. Bir zaman Rasurullah (s.a.v.) muharebeden geldi ve zorluklardan o kadar yorgunlardı o muharebenin. Onlar Cenâb-ı Allah emri ile galip geldiler. Cenâb-ı Allah’ın lütfü ile.
Medine-i Münevvere’ye… (arapça) gelince o ağır şartlardan dolayı o kadar değişmişlerdi. Çölde dövüşmek başka dövüşler gibi değildir. Onlar Medine-i Münevvere’ye ulaşınca…(arapça). Onların aileleri geldiler. Oğulları kızları veya babaları veya anneleri veya hanımları ve çocukları geldiler baktılar babalarımız nerede? Dayılarımız nerede? Oğullarımız nerede? Kardeşlerimiz nerede? O kadar değişmişlerdi.
Ey insanlar, dinleyin ve iyi ahlaklı olmaya çalışın. O iyi ahlak sana ilahi şerefler verir. Ve sordular nerede bizim babalarımız, nerede bizim kardeşlerimiz, dayılarımızı, amcalarımız nerede, kocalarımız nerede diye.
Tam o topluluktan geldiler ve dinlendiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki; …(arapça)
Zannedersem bütün hicaz ulemaları, Mısır’dan, Şam’dan, Bağdat’tan, Türkiye’den, Pakistan’dan, Acemistan’dan, Sudan ve öbürleri bir şey anlarlar.
Peygamberimiz ne buyurdu? Şimdi küçük savaştan geldik şimdi başka güçlü bir düşman vardır karşımızda, onunla savaşmalıyız.
Ve onlar dedi ki; O Ya Rasurullah, biz çok ağır yük çektik dövüşmelerde. Cihadül Ekber ne olabilir ki? Rasurullah (s.a.v.) cevabı neydi? Cihadül Nefs. Cihadül Nefs. Cenâb-ı Allah emri buyuruyor ki; Faktulu Enfusekum.
Doktorlar ulemalar Şeyhler anlayışınızdan ne haber? Yanlış mı söylerim? Dilerim ki, yanlış veya yalan söylemem. Hayır, siz anlarsınız, anlarsınız.
Ey insanlar, ey ulemalar, sizin yüksek dereceleriniz vardır. Hiç Cihadül Ekberle savaşmayı düşündünüz mü? Hayır, Kella, asla. En tehlikeli düşmanınızla savaşmalısınız, nefsinizle. Ve onu öldürmelisiniz. İlahi emir buyurur; Faktulu Enfusekum.
Cenâb-ı Allah muhataba aldığı ve hitap ettiği bütün insanoğlu ve bütün Müslümanlara hitap ediyor. Eğer savaşıp öldürmezsen benim ilahi huzurum, ilahi seviyeler size açılmaz. Size ne söylendiyse anlayın.
Bir savaş için bir kişi bir sürü yıl öğrenir ve pratik yapar savaşmanın yollarını için. Bu Cihadül Asgar, Cihadül Asgar içindir. Cihadül Ekber’den ne haber? Ne düşünüyorsun, düşmanını öldürüp de kendini nasıl savunacağını biliyor musun?
Ve bütün profesörler tarikata bi’dat derler. Şeyh Kurân-ı Kerim’de yazmayan birşeyler yapıyor derler. Bundan ne haber? Ben midemden mi konuşuyorum yoksa kalbimden mi?
Ey insanlar, anlamaya çalışın. Kibirli olmayı bırakın. O kibir sizi ateşe götürür. Ben buradayım. Ben birşey değilim. Bir kişi öğrenmek isterse ben doğudan batıya öğretebilirim. … (arapça) Ben sorumluyum. Benim bir yetkim vardır onları eğitmek için.
Ey ulemalar, doktorlar, nefislerinize karşı kendinizi nasıl savunacaksınız? Ve ben birşey değilim. Benim hiçbir unvanım yoktur. Ben ilahi huzurda sadece bir kul olarak kabul edilmek istiyorum. Bir Abd olarak. Abd.
Rabbim bana “Ey benim kulum” derse çok mutlu olurum. Ben herşeyi bırakırım, Rabbimin bana hitabı “Ey benim kulum” demesi için. Ve bana derse ki; “Ey kulum, sen elinde gelenin en iyisini yaptın”. Hangi cennet bundan daha fazla olabilir? Kim sana bir şeref verebilir bu Cenâb-ı Allah’ın ikramından sonra?
“Ey kulum, elinde geleni yaptın ve ben senden razıyım” derse. Bütün cennetlerin değer ne kalır? Hiç birşey.
Ey Rabbimiz!! Ey Rabbimiz.
Ey insanlar dinlemeye çalışın. Duyun. Kıyamet gününde Rabbimiz, herşeye kâdir olan size hitap etsin; “Ey kulum, sen elinde gelenin en iyisini yaptın. Ben senden razıyım,” diye. Allahu Ekber. Allahu Ekber.
Mütevazı bir şekilde bütün eğitilmiş insanlara soruyorum. Araplar kardeşlerden eğitilmiş insanlara. Mısırlılara, Iraklılara, Acemlere, Pakistanlılara, her yere soruyorum. Ve soruyorum Hıristiyan kardeşlere ve Yahudilere. Rabbinden “Ey kulum, elinde gelinin en iyisini yaptın” demesinden daha büyük mutluluk ve daha büyük zevk var olduğunu hayal edebilir misin?
Söyleyin!!! Şeyh yanlıştır deyin!! Ben dünya biriktirmiyorum. Ve ismim orada burada yazılmasından hoşlanmam, hayır. Ben sadece mütevazı bir şekilde Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’in şefaatini istiyorum. Beni ümmeti için en zayıf kul olarak kabul etsin. Oooooo…. Ooooo
Ey insanlar, Kurân-ı Kerim’i ve Mübarek Peygamberimizin hadislerini anlamaya çalışın. Sırları anlamaya çalışın. Rabbimiz kullarını eğitmek ister. Peygamberimizden ümmetini eğitmek ister. Ben zayıf biriyim.
Ey insanlar, bazen bağırırım ama bana gücenmeyin. Ben sadece nefsimize bağırıyorum. O her zaman şeytanın yolun takip etmek ister ve Rabbimizin ilahi yolu bırakmak ister.
“Dum dum dum dum dum dum dum dum”
Ben çok mutluyum o kadar insanlar şimdi anlıyorlar. Papaya, haham başına, Budistlere soruyorum. Onların başı Tibet’i ister. “ Tibet. Bağımsız olmak istiyoruz.” Siz bağımsızlık için mi yaşıyorsunuz? Yoksa Rabbinize kulluk için mi yaşıyorsunuz?
Dalay lama nerdesin? Ben buradayım. Ey kutsal papa nerdesin? Buradayım... Eğer ben yanlış söylüyorsam söyleyin. Şeyh yanlıştır diye yazın. Ey selefiler, Şeyh’in anlayışı yanlıştır derseniz Cenâb-ı Allah size yarına Mevt ölüm versin. Yarına çıkmayın. Bayrama yetişmeyin! Bazen ben birşeyim. Beni suçlamayın ben en zayıf kulum. Ben burada bir rütbe veya unvan istemem. Herkes unvanlar peşinde. Ben Âlemlerin Rabbinden, Yaratandan, herşeye kâdir olandan sadece kulluk istiyorum.
Dum dum dum şimdi bende mutluyum.
“Dum dum dum dum dum dum dum dum”
Çünkü hiçbir şey, dilerim ki Rabbim benden birşeyi sormaz. Ben çok faydasız biriyim, Evet.
“Dum dum dum dum dum dum dum dum”
Fatiha.
45 dakika.
Ne diyebiliriz onlar kapatır. Teşekkür ederiz.
Allaha şükürler olsun.
***
|