|
Radikal İslam'ı iyi yönetim alt eder
Thomas L. Friedman
27.07.2009
‘Terörle savaş’ın ön cephesinde dolaşarak bir hafta geçirdikten sonra (USS Ronald Reagan gemisiyle İran açıklarından Kuzey Irak’a, oradan Afganistan ve kuzeybatı Pakistan’a), şunu rahatlıkla bildirebilirim: Kötü adamlar kaybediyor.
Evet, bugün Müslüman dünyada devrildiğini gördüğünüz dominolar aşırılıkçı İslamcı gruplar ve hükümetler. İnsanları gerek argümanları gerekse iktidardaki performanslarıyla İslam’ın kendi püriten versiyonlarının doğru yanıt olduğuna ikna etmeyi başaramadılar. Ancak argüman düzeyinde kaybetmiş olsalar da silah namlularının ve petrol varillerinin sayesinde hâlâ tutunuyorlar - ve bir süre daha da tutunabilirler.
Zira radikaller sefilâne şekilde çuvallamış olsa da, bizim müttefiklerimiz (Amerikan yanlıları, Müslüman ılımlılar, Arap ılımlılar) boşluğu gerçek anlamda reformla ve kendi iyi yönetimleriyle doldurmuş değiller.
Tahran hilesiz ayakta kalamıyor
Şu an için şu açıkça görülüyor: İslamcılar iktidarı kazandıkları veya ele geçirdikleri her yerde (İran, Pakistan, Afganistan, Irak, Cezayir, Lübnan veya Gazze) kozlarını aşırı şekilde oynadılar, toplumlarını lüzumsuz savaşlara sürüklediler veya bugün ana akım Müslümanlardan geniş çaplı tepki gören nihilist bir şiddete battılar.
Şunu düşünün: 1970’lerin sonunda iki lider tarihi ziyaretler yapmıştı - Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat İsrail’e, Ayetullah Humeyni’yse Paris’ten Tahran’a uçmuştu. Son 30 yıldır Ortadoğu ve Müslüman dünyadaki siyaset birçok bakımdan bu ikisinin rakip vizyonları arasındaki bir mücadeleye sahne oldu. Sedat geleceğin geçmişi gömmesi ve Araplarla Müslümanların geleceklerini İsrail’le barış, Batı’yla entegrasyon ve modernliği kucaklama temelinde inşa etmeleri gerektiğini savunuyordu. Humeyni’yse geçmişin geleceği gömmesinden ve İranlılarla Müslümanların geleceklerini İsrail’e karşı düşmanlık, Batı’dan yalıtılma ve modernliği püriten bir İslam’a feda etmek temelinde kurmalarından yanaydı.
2009’da bu iki eğilim arasındaki mücadelede ibre Sedatçılardan yana döndü. İran’ın yönetici teokratlarının iktidarda kalmak için seçimde hile yapmaya ve milyonlarca İranlı’nın muhalefetini zorla bastırmaya mecbur kalması gerçeği bunun en görünür işareti (Gazetecileri Koruma Komitesi’ne göre, İran dünyanın gazeteci hapsetme liderliğini Çin’den almış durumda; şu an İran’daki demir parmaklıklar ardında 41 gazeteci var). Taliban’ın camileriyle rekabet eden laik okulları yakıp yıkması ve nakit elde etmek için eroin ticareti yapması pek de entelektüel zaferin işaretleri sayılmaz.
ABD Başkanı Barack Obama’nın Kahire Üniversitesi’nden Müslümanlara seslenmesiyle aynı gün Kaide lideri Usame bin Ladin İslami internet sitelerinde ve El Cezire’de uzun bir açıklama yayımladı. Ancak Mısırlı Ortadoğu uzmanı Mamun Fandy’nin işaret ettiği gibi, “Obama Usame’yi ezdi geçti. Herhangi birine Obama’nın konuşmasını sorun, size anlatsın. Usame’nin ne dediğini sorduğunuzdaysa insanların büyük bölümü, “Bin Ladin konuşma mı yaptı?” diye soracaktır.”
Geçen ocakta Irak’ta yapılan seçimlerde milliyetçi ve ılımlı Müslüman partiler mezhep temelli, radikal dinci partileri yenerken, Lübnan’da Batı yanlısı koalisyon Hizbullah liderliğindeki koalisyonu alt etti.
Pakistan’daysa yükselen orta sınıf arasında Taliban’a tepki artıyor. Bu tepkinin kıvılcımını çakan, Svat Vadisi’nde bir Taliban komutanının genç bir kızı evinin dışına sürükleyip dövmesini gösteren cep telefonu görüntüsünün bütün ülkeye yayılması oldu. Mayısta Pakistan ordusu Kuzeybatı Sınır Eyaleti’ndeki (KBSE) kilit kasaba-ların kontrolünü ele geçiren ve başkente doğru ilerliyor görünen Taliban militanlarına karşı taarruz başlattı.
Uçsuz bucaksız, sıcaktan kavrulan ve tozla kaplı bir mülteci kampını ziyaret ederken ABD Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Mullen’ın yanındaydım. Caluzai’deki çadır kampta, Pakistan ordusu popüler bir operasyon dahilinde Taliban’ı ezmek için kasabalarına girince KBSE’den kaçan 116 bine yakın mülteci yaşıyordu. 41 yaşındaki Pakistanlı bir öğretmen olan Abdül Celil’le, sıcaktan yanan bir çadırın içinde erkek çocuklarına Urdu alfabesi öğrettiği dersin teneffüsünde konuştuk. “İnsanlar Taliban’a tamamen karşı, fakat bu Taliban’ın umrunda değil. Onlar çok vahşi. İnsanların başını kesiyorlar” diyordu.
Daha iyi okul, daha fazla fırsat
Radikal İslamcılar bugün belli düzeyde bir enerjiye sahipse, bu fikirlerinin gücünden veya iyi yönetim örneklerinden değil, mezhep husumetlerini tahrik etmelerinden kaynaklanıyor. Afganistan’da Taliban Paştunların milliyetçi rahatsızlıklarına oynuyor ve Irak’ta Sünni cihatçılar Şiileri öldürmekten enerji sağlıyor.
Bunların destek kaynaklarını gerçekten kurutmanın tek yolu, Arap ve Müslüman modernistlerin, daha az yolsuzluk ve daha fazla uzlaşmaya dayalı yönetim üreten daha iyi fikirleri uygulamaları. Yani daha iyi okullar, daha fazla ekonomik fırsat ve modernliği de kucaklayan bir İslam vizyonu. Mısır, Filistin, Irak, Afganistan ve Pakistan’daki ‘müttefiklerimizin’ sürekli başarısız olduğu nokta da burası. Bu gerçekleşene dek, İslamcı radikaller iflas edecek, fakat ‘iş hayatı’ndan çekilmeyecek.
(The New York Times / 26 Temmuz 2009)
Radikal
|