Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 16 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler
MesajGönderilme zamanı: 15.12.08, 14:17 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler

- Mufassal Seyr ü Sülûk Rehberi -

Bu konuda İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani k.s.a.'in MEKTUBAT şaheserinde değişik bablarda işlenen ve bütünüyle kavranılması hayli güç olan konular ele alınacaktır.

Konu işlenirken esas alınacak kaynak İMAM-ı RABBANİ'nin hem IRSİ hem de RUHİ hayrul haleflerinden İMAM MUHAMMED MASUM Ömeri k.s.un Es-Seb'ul-Esrar fi-medarici'l-ahyar adlı eseri esas alınmıştır.


Resim

Lütfen anlatılacakları şemayı hep gözönünde tutarak değerlendirelim:

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler
MesajGönderilme zamanı: 15.12.08, 14:19 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
1. İmkan Dairesi: Bugün yaşayan insanların kahir ekseriyeti bu dairededir. Bu daire ehli Şeriat ile mükelleftirler.

Nefsleri yönünden kahir ekseriyeti EMMARE ; azı levvame ; azın azı mülhime dedir.
Hiçbir şekilde irşad yetkisine sahip değildirler. İrşada muhatab kitleyi teşkil ederler.
Bugünkü intisablı; inabe almış; biat etmiş sufilerin çoğu da bu nefslerde olup azı levvame; azın azı mülhime'dedir.

Burada en iyi anlaşılması gereken konu şu :

1. olan İmkan Dairesi ile 2. Basamak olan VELAYET-i SUGRA arası çok dar gibi verilmiş amma seyru sülukun en zor gecilen kısımı burasıdır.

Zaten burada SAGiR (küçük) VELI olan sufi ; nefs-i mutmainne sahibi olarak ayeti kerime gereği ehl-i cennettendir ki aynı ayetlerde zikredilen "razıye" ve "marzıyye" lafzları bu makamın derinliğine işaret eder.

Şöyle deyim : Tasavvuf erbabının bildiği tüm dersler ( letaif dersleri ; murakabe dersleri ) hep nefs-i mutmainne olması içindir.

Sonrası hem ezeli nasipde var ise ; hem de SAĞLAM silsilenin sürüklemesi ile çok kısa sürede gecilebilir ;
hatta bir anda dahi olabilir ki "mucmel futuhat" olur.

Ancak bir anda futuhata eren sufi ; irsad ile ilgili bir görevi olacak ise dönerek bir de tabri yerinde ise "gectigi makamlar" YAVAŞ ÇEKIM olarak kendisine gösterilir ki yolda baskalarına rehber olabilsin.

***

1. olan İmkan Dairesi ile 2. Basamak olan VELAYET-i SUGRA arası çok dar gibi verilmiş amma seyru sülukun en zor gecilen kısımı burasıdır.

Zaten burada SAGiR (küçük) VELI olan sufi ; nefs-i mutmainne sahibi olarak ayeti kerime gereği ehl-i cennettendir...

Bu konunun iyi anlaşılması için Velayet-i Sügranın daha ayrıntılı sunulmasında yarar görüldü:

{ ES-SEB’U’L-ESRAR FÎ MEDARİCİ’L-AHYAR'dan... Nakleden: Burhan İŞLİYEN }

VELAYET-İ SUĞRA

Velayet-i suğra’ya velayet-i evliya da denir. Ermişlerin veliliği demektir. Bu velayette ilahi fiillerin tecellilerinden, isim ve sıfatların gölgelerinde seyr bahis konusudur.

Velayet-i suğra makamında, zevk, şevk, istiğrak, gaybet ve ALLAH-u Teala dışındakileri unutmak gibi haller husule gelir.

Salikin kalbi; şerrata uygun olan zikir ve mücahedelerle tasfiye olur. ALLAH-u Teala’nın isimlerinin ve sıfatlarının akisleri kalbinde tecelli eder. Salik, aşkın şiddetinden, şevk ve zevkin çokluğundan dolayı gölge ile aslı ayırt edemez. Kendi varlığını, hatta tüm mevcudatın varlığını göremez olur ve kasdı olmaksızın dilinden “Ene’l-Hak” “Subhani” gibi şathiyyat sözleri dökülür.

Tasavvufcularla kelamcılar, hatta hadisciler arasında en çok tartışılan mevzulardan biri de şatahat veya şathiyyat denilen ifadelerdir. Şathiyyat; ilahi feyiz ve kuvvetli tecellilerle coşan ve taşan velilerin taşkınlıkla gayr-i ihtiyarı söylediği; içinde iddiaya benzer tarzda anlamlar bulunan; zehiri itibariyle şeriata aykırı düşen sözler. Bu sözleri söyleyenler çoğu zaman üzerlerindeki bu sekr hali geçtikten sonra söylediklerine pişman olup tevbe ederler.

Velayet-i suğra makamına ulaşmadığı ve mezkur haller kendisine hasıl olmadığı halde ayniyyet ve vahdet-i vücud iddiasında bulunan kimse kendi dünya ve ahiret hüsranına sebep olur.

Müellif Muhammed Masum, bazı sufilerin, yukarıda zikredilen halleri yaşamadan, çalgı aletleriyle sema yaparak tevhid-i vücudi hayaliyle vecde gelmeye çalıştıklarını, bunun şiriat ve tarikate aykırı olduğunu söyler. Buna benzer hususlardan İmam-ı Rabbani “Mektubat”ında sık sık bahseder.

Bu makam salikler için tehlikeli makamdır. Ayaklar her an kayabilir. Bu halleri yaşamadan sekir erbabının sözlerini takllit eden pek çok kimse bu makamda dalalet ve hüsran çukuruna düşmüşlerdir. Bu sufinin gerçekten sekr halinde olup olmadığı, şeriat üzerindeki istikametten anlaşılır. Gerçek sekr erbabı, kıl kadar dahi, şeriata aykırı hareket edemez.

Sekr halinde “Ene’l-Hak” diyen Hallac zindanda bile gecelerini ibadetle geçirirdi. Bundan dolayı, ibadetlerine dikkat etmeyen, mücahede ve riyazetle nefsini terbiye etmeyenler söyledikleri şatahatda mazur görülemezler.

İbni Arabi gibi vahdet-i vücuda kail olan sufiler, vücud için beş mertebe (safhaya) “hazarat-i hams” veya “tenezzülat-ı hams” adı verilir. ALLAH’dan sudur eden varlıklar beş safha geçirmişlerdir:

1-Gayb-ı mutlak mertebesi: Bunun da üç itibari durumu vardır: a) La taayyün, gaybü’l gayb, âma-i mutlak, kenz-i mahfi, hazret-i cem ve ahadiyet mertebesi, b) İlk taayyün ve ilk tecelli, mutlak ilim, vahdet, hüviyet, hakikat-i Muhammediye mertebesi, c) İkinci taayyün ve tecelli, ALLAH’ın bütün sıfatlarının açık ve seçik hale gelmesi, vahidiyet ve hakikat-i insaniye mertebesi.

2-Ruhlar mertebesi: Emir âlemi, melekut alemi mertebesi.

3-Misal mertebesi: Bu alem mutlak ruh alemi ile mutlak cisim alemi arasında bir berzah ve köprüdür.

4-Cisim ve madde mertebesi: His ve şehadet alemi, zulmani alem

5-Mertebe-i camia: Yukarıda bahsedilen vahdet, vahidiyet, ruh, misal ve cisim gibi zuhur ve tecellinin hepsini kendisinde toplayan insan mertebesi. Zuhur, sudur ve tecellinin bu beş şekline yukarıdan aşağıya gelinirse tenezzülat-ı hams, aşağıdan yukarıya doğru gidilirse hazerat-ı hams denir. Hazerat-ı hamsın kısaca ifadesi şöyledir: 1- Gayb-ı mutlak (a-ehadiyet, b-vahdet, c-vahidiyet), 2. Gayb-ı mutlaka muzaf olan “ruhlar alemi”, 3. Misal alemi; şehadet alemine yakın olan ve gayba muzaf olan alem, 4-Şehadet-i mutlaka, yani madde ve cisim alemi, 5- Mertebe-i camia, insan mertebesi.

İmam-ı Rabbani ve ona tabi olan vahdet-i şühuda kail sufilere, bu beş mertebenin, sıfat ve isimlerin gölgelerinin makamı olan velayet-i suğra dairesinde olduğunu söylerler.

Bugün "mürşid" ismi ile bilinen ve irşad ile görevli (vekil - halife ve hatta bazı "şeyh" olarak bilinen) tasavvuf erbabının kahir ekseriyeti VELAYET-İ SÜGRA dairesindedir. Şeriat ve Tarikat muamelesi ile mükelleftirler. Nefsleri yönünden büyük çoğunluğu mutmainne; azı raziye ; azın azı marziyededir.

Bu makamdaki tasavvuf ehli kendilerini mürşid olarak kabul edip biat için başvuran talibleri; aynı yolda (daha iyisi aynı silsilede) bulunan ve daha üst bir makamda karar bulmuş kamil bir mürşidin himmeti altında mutmainne makamına kadar irşad yetkileri vardır. Bu yetkinin mürşid adayına verilip verilmemesi silsile onayı iledir.

***

Velâyet-i Sügra "DAHA İKİNCİ BASAMAK" diye küçümsenmemelidir çünkü bu makamda mutmain nefse ulaşılarak Kur'an-ı Hakim müjdesi ile cennete liyakat kazanılmıştır...

Bu Velâyet-i Sügra makamından sonrası (VELAYET-i KUBRA ve VELAYET-i ULYA ve de ötesi ) hakkında konuşabilecek seyr ü süluku olan zamanımızda "NADİRÂT" olduğu için günümüzde bu makamdan sonrası hakkında konuşan da yazan da yoktur.

Nefs-i mutmainne ehlinden olarak SAGiR (küçük) VELI olan sufi ; ayet-i kerime gereği ( Bkz. Sure-i Fecr ) ehl-i cennettendir ki aynı ayetlerde zikredilen "razıye" ve "marzıyye" lafzları bu makamın derinliğine işaret eder.

Tasavvuf erbabının bildiği tüm dersler ( letaif dersleri ; murakabe dersleri ) hep nefs-i mutmainne olması içindir.

Sonrası hem ezeli nasipde var ise ; hem de SAĞLAM silsilenin sürüklemesi ile çok kısa sürede gecilebilir ;
hatta bir anda dahi olabilir ki "mucmel futuhat" olur.

Ancak bir anda futuhata eren sufi ; irsad ile ilgili bir görevi olacak ise dönerek bir de tabri yerinde ise "gectigi makamlar" YAVAŞ ÇEKIM olarak kendisine gösterilir ki yolda baskalarına rehber olabilsin.

Rabbani-Müceddidi seyr ü süluk usulu hakkında büyük tecrube sahibi Hind kıtası-Pakistan muslumanlarının bir internet kaynağından alınan şu basamaklara bakılsa

O-------------------- -------------------------O
1. .... .... ... .......... ...... ..... ... .... ..... ......... 2.

olarak verilen "imkan dairesi" ile "velayet-i sügra" arasında tam 16 basamak oldugu görülmektedir.

THE SPIRITUAL POSTS BY NAQSHBANDIYYA ORDER AT THE TRAVEL OF SOUL'S TO ALLAH

I. İMKAN DAİRESİ

1. Latifa Qalb
2. Latifa Ruh
3. Latifa Sirr
4. Latifa Khafi
5. Latifa Akhfa
6. Latifa Nafs al Natiqa
7. Latifa Qaalbia
8. Nafyi Asbaat – Habs Nafs
9. Nafyi Asbaat – Tahleel Lisaani
10. Muraqaba Ahadees
11. Muraqabaat Mashaarab (first)
12. Muraqabaat Mashaarab (second)
13. Muraqabaat Mashaarab (third)
14. Muraqbaat Mashaarab (fourth)
15. Muraqbaat Mashaarab (fifth)
16. Wilaayat Sughra muraqaba ma'eyat

II. VELAYET-i SÜGRA

En küçüğünden de olunsa EVLİYAULLAH olmak o kadar da ucuz değil yani...

BUGÜN Öyle "hooop diye" bir adımda atlanılacak bir mesafe yok arada... İLLA bi_AVNULLAH...

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler
MesajGönderilme zamanı: 15.12.08, 14:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
ALLAH DOSTLARININ DERECELERİ: YEDİ SIR Muhammed Masum Müceddidi ks. dan naklen diğer makamlara dair birkaç söz: (buradan sonrası nakiller noktası virgülü ile Muhammed Masum Müceddidi k.s.dandır)
***

VELAYET-İ KÜBRA

Salik, velayet-i suğra kemalatının husulünden sonra nefis tezkiyesine yönelirse, onun seyri peygamberlerin velayeti olan velayet-i kübra dairesinde olur.

Velayet-i kübra’ya velayet-i enbiya da denir.

İlahi isimler, sıfatlar ve zâtî şuun dairesindeki seyirdir.

Evliya velayeti sekr, enbiya velayeti sahv makamında bulunduğundan şathiyat sahibi veliler hep velâyet-i suğrada bulunur. Enbiya velayet-i sahv ve intibah makamıdır. Burada şathiyat olmaz.

http://www.burhanisliyen.com/tez/1/velayetikubra.htm

VELAYET-İ ULYA

Velayet-i kübra’da seyir tamamlandıktan sonra salik, meleklerin velayet-i olan velayet-i ulya’da seyirle şereflenir.

Velayet-i kübrada “zahir” isminde, velayet-i ulyada “batın” isminde seyir vaki olur. Veli tebaiyat yoluyla, bu velayetlerden de nasib alır.

Velayet-i suğra ve velayet-i kübrada seyir “zahir” ismindeydi. Velayet-i ulyadaki seyir ise “batın” ismindedir.

Bu ikisi arasındaki fark şudur: “Zahir” ismindeki seyir; yüce ALLAH’ın zatını düşünmeden sıfat tecellilerinde olur. “Batın” ismindeki seyir ise her ne kadar esma ve sıfat tecellilerinde olsa da, sıfatlarla yüce ALLAH’ın zatını düşünmekle olur. Velayet-i kübra ve velayet-i suğra ile velayet-i ulya arasındaki fark, zahir ve batın arasındaki fark gibidir.

Velayet-i ulya öz, diğer iki velayet ise kabuk gibidir.

Nakşbendi-MÜCEDDİDİ yolunun kamil varisi MUHAMMED MASUM ÖMERi k.s.dan aynen yapılan alıntılardaki
VELAYET MAKAMLARI FARKLARI ve özellikle el-ZAHIR ve el-BATIN esmalarının bu makamlardaki tecellileri önem taşımaktadır.

Şeyh Şerafeddin Dağıstanî -Q- 'nun bildirdiğine göre Velayet-i Kübra ve Velayet-i Ulyâ Makâmı sahipleri "La ilahe İllALLAH" kelime-i tevhidine "Muhammedün Resûlullah" ibaresi ne zaman eklenmiş ise, o zamandan itibaren tevhid-i ilahi (ALLAH’ın Birliğine) ve tasdik-i nebeviye (Peygamber’i tasdike) muvaffak olmuşlardır."
KAYNAK:MENÂKIB-I ŞEREFİYYE ;(1.Cild, s.48 );Yayına Hazırlayan: Hazret-i Şeyh Hacı Hasan BURKAY ;Ankara-1995.

***

KEMALÂT MAKAMLARI:

Nübüvvet Kemalâtı

Bu makamlar peygamberlere mahsustur. Bu makamların hakikatleri ve marifetleri onların şeriatlarıdır. Bunlar tebaiyet ve veraset yoluyla tabi olanlara hasıl olur.

*

Risalet Kemalâtı:

Salik bu mertebede batınında vüsati ve nurların vürudunun çokluğu nu önceki mertebeden daha çok bulur.

*

Ulü’l-azm Kemalâtı:

Bu mertebede salikin batını gayri mütenahi nurların çokluğundan dolayı dopdolu olur.

***

Ulu’l-azm kemâlâtı makamından sonra süluk iki yolla olur:

HAKİKAT MAKAMLARI:

1-İlahi Hakikatler :

a) Kabe’nin hakikati,
b) Kur’an’ın hakikati,
c) Namazın hakikati...

2- Enbiya (Peygamber) Hakikatleri:

a) İbrahimi hakikat,
b) Mûsevî hakikat,
c) Muhammedi hakikat,
d) Ahmedî hakikat.

Tarikat mürşidleri, çoğlunlukla salikleri evvela ilahi hakikatler yoluna sokmayı tercih etmişlerdir.

Böylece 2. mesajdaki şemada sunulan 17 MAKAMÂT'ın 15 'inin tarifi verilmiştir.

16-17 ise ....

ALLAHu alem bissavab.

( Bu son iki [16-17] makamın gerekleri hakkında A. Z. Gümüşhanevi Hz.nin Camiul-Usul kitabında izahat vardır.)

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler
MesajGönderilme zamanı: 15.12.08, 14:21 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
1. Kalb

2. Letaifler

3. Nefiy ve İsbat

4. Murakabe-i Ehadiyyet

Bu murakabe talib-i Hak olan zatın kalbinde cemiyetin hasıl olmasını sağlar. Kalb latifesinin seyri Arş-ı Mecidin üstüne kadardır. Bu durumda İmkan Dairesinin seyri bitmiş olur.


5. Ders (Vird) .Murakabe-i Maiyyet :

İmkan Dairesindeki seyir bittikten sonra Velatüs-Suğra başlar. Bu daire isim ve sıfatların gölgesi durumundadır.

Bu ders aynı zamanda seyr-i enfüsinin sonudur. Sofi de fena ve beka hasıl olursa seyr-i afaki de bitmiş olur. Bu ders aynı zaman da kalb latifesinin de fena bulma mahallidir.

Kalb latifesi fena bulduğu takdir de tevhidi vucudi de salikte vuku bulur.

6.Ders : Murakaba-i Akrabiyyet dersidir. Bu derste salik artık Velayet-i Kübraya adım atmıştır. Velayet-i Kübra'da sarhoşluktan çıkılır ve uyanıklığın doruğuna erişilir.

Bu ders aynı zaman da Tevhid-i Şuhudinin tecelligahıdır.

Velayet-i Kübra da üç daire mevcuttur :

1. Akrabiyyet Dairesi

2. Birinci Muhabbet Dairesi

3. İkinci Muhabbet Dairesi

Murakabe-i Akrabiyyet Virdi ile ilk iki daire geçilir ve dervişe Murakabe-i Muhabbet Dersi tarif edilir.

7. Ders (Vird) Murakabe-i Muhabbet :

Velayet-i Kübranın elzemi olan nefsin mutmainne makamında ( KEMALE ) erişmesi bu derste vuku bulur. Şerhüs-sadr da yine bu makam da olmaktadır.

Velayet-i Kübranın sonu burasıdır.


8. Ders (Vird) : Murakabe-i Mele'i Ala

Velayet-i Suğra ve Velayet-i Kübra'daki seyr Zahir ism-i şerifinde meydana gelmiştir. Velayet-i Ulya dairesinde ise seyr Batın ism-i şerifindendir.

Bu makama kadar İmam-ı Rabbani k.s.'dan önce izah ve şerh edilmiştir. Bundan sonrasını İmam-ı Rabbani Hazretlerimiz şerh etmişlerdir.

Velayet-i Ulyâ öz , Suğra ve Kübra velayetleri ise kabuk hükmündedir.

Burada mahsus bir takım haller vardır ki bunlar ancak ehline malum olduğundan burada yazmıyorum.

Velayet-i Ulyanın ilk adımı Meleklerin velayetine girmenin başlangıcıdır.

Velayet-i Ulya içinde seyrin sona erdiği makam Teayyün-i Evvel'dir. Esma, sıfat, şuun ve itibarlara ait mertebelerin hepsi cem edilir.

Bu mertebe de seyr toprak latifesi ile olur.

9. Ders : Murakabe-i Kemalat-ı Nübüvvet :

Bu derste de seyr yine toprak latifesiyledir. Ancak diğer letaifte seyrine devam eder. İmam-ı Rabbani'nin bin yıl gizlendi sonra çıktı dediği daire işte burası ve bundan ötesidir...

Bu makama mürid yüce ALLAH'ı zat ve sıfatlarından tecrid ederek ulaşır.

10. Ders : Murakabe-i Kemalat-ı Risalet :

Bu derste mürid on latifesini de temizler. O'na yeni bir vücud ihsan edilmiştir. Bu on letaif artık tek bir heyet haline gelir. Letaifler saflaşmıştır

Murakabe-i Kemalat-ı Ulul Azm :

Bu murakabe hakkında şunu söyleyelim ki İmam-ı Rabbani Hz.lerinin oğlu Muhammed Masum Faruki Serhendi Hazretleri huruf-u mukatta'yı bu makamda keşfedip çözmüşlerdir.

Bu murakabeden sonra suluk iki yola ayrılır :

1. İlahi Hakikatler yolu ile :

- Hakikatül Ka'be
- Hakikatül Kuran
- Hakikatüs Salat

2. Peygamberler Hakikati Yolu ile :

- Hakikati İbrahimiyye
- Hakikati Museviyye
- Hakikati Muhammediyye
- Hakikati Ahmediyye

Bunların hepsi birer murakabe dersidir. Virdidir. Salike vazife olarak verilir. Her dersin kendisine münhasır bir zikri , bir murakabesi, bir ayeti , bir ruknu vardır.

Farz-ı misal Kemalat-ı Risalet dersinde kıraatı uzun tutmak, rüku ve Secdeleri uzatmak vardır. Murabake-i Ehadiyyette az yemek, az konuşmak, az uyumak, Kuran tilavetini artırmak vardır.

***

Şehid Bayram Ali ÖZTÜRK'ün (ALLAH cümlemizi şefaatine nail eylesin) aşağıdaki linkte yer alan

"Mektubat - 234. Mektub" sohbeti

bu konunun tasavvufi makamattaki FENÂ (yokluk)- BEKÂ (varlık) mertebeleri yönünden izahını oldukça anlaşılır şekilde şerhetmektedir.

http://www.itibarhaber.com/content/view/73/55/

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler
MesajGönderilme zamanı: 15.12.08, 14:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
İrşada ehil ; İçtihad-ı Tarik'e yetkili müçtehid mürşid-i kâmiller seyr ü sülûk şemasındaki Seyr-i İlallah'ı bitirip başa dönenler arasındadır.

( TASAVVUF MÜÇTEHİDLERİ ) esas hakkında değil tatbikatta muamele değişikliği yapabilir. Hatta her bir müridi için "özel muamele sahibi" Mürşid-i kamiller dahi vardır.

TARİKATTA MUÇTEHİD İKİ MÜRŞİD:

1. MIFTAHU'L-KULÛB MUELLİFİ: Muhammed Şemseddin Nakşbendi : Rasulullah'ın emriyle Nakşbendi ve Kadiri sülukunda içtihad yapmıştır. İçtihadının esasları Miftahu'l-KULÛB'dan okunabilir.

2. KUTBU'L-AKTÂB KUŞADALI İBRAHİM HALVETİ : Halveti ve Nakşbendi sülukunda içtihad yapmıştır. İçtihadının esasları yayınlanmış olan 144 adeti yayınlanmış "müridan ve hulefasına mektubları"ndan okunabilir.

***

Hz. Şeyh Seyyid Abdulhâkim Arvasi'den nakledilen "MEKTUBAT sırlarını bilecek kişi kalmadı" mealindeki hükmü de bu şemaya ve izahata bakılarak degerlendirilse gerektir:

Bu ifade "NADİRATTAN KALDI" demektir ki HAZRET kendisini aradan çıkartmak için VARDIR dememiştir... (VARDIR dese ilk akla gelecek kendisidir ; kurbanı oldugum tevazu ! )
RABITA-i ŞERİFE kitabı kendisinin halinin aynasıdır.

***
Miftahul Kulub'daki NEFSANİ - RUHANİ TASAVVUF eğitimlerinin farkı da bu şemaya bakılarak hazmedilebilir.

NEFSANI YOLDA (mesela kübreviyye) ağır riyazet ile eğitilen dervişin "hayvani nefsi" fena bulduğu için "velayet"ten düşme tehlikesi yoktur.

RUHANİ yolda (mesela nakşibendiyye) RUHUN hakimiyeti ile "hayvani nefs" kıpırdayamaz hale gelse de bir an başkaldırıp kişiyi makamından düşürmesi tehlikesi vardır.

Şah-ı Nakşbend k.s.dan nakledilen "Bizim tarıkımızın başı başka tarikatlerin sonudur" sözü de buna bakılarak anlaşılmalı.

Velayet-i Sügra' da olan kul VELİDİR ; "la HAVF" ve "LA yehzenun" halini kazanmıştır.

Bugün "mürşid denilen kişiler"in ZAHIRI haline bakıp "HAVF" ve "HUZUN" muhasebesi edilse varılacak hukum EVLİYAULLAHI bilmede-tanımada-anlamada MUMINLERE VERILMIŞ RABBANI bir ölçüdür.


***

Bu konuda yazılacaklar şimdilik bu kadar.

FAZLASINI ÖĞRENMEK İSTEYEN:

ALLAH DOSTLARININ DERECELERİ: YEDİ SIR ; Muhammed Masum Müceddidi -k.s.-

CAMİU'l-USUL, Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî -k.s.-

MİFTAHU'L-KULÛB: M. Şemseddin Nakşibendi k.s.

RABITA-i ŞERİFE ; Abdulhakim ARVASİ k.s.

ARİFLER SİLSİLESİ -4. CİLD- M. İhsan Oğuz -k.s.- kitablarına bakabilir.

***

Yolun başında olup da "VELAYET-i SUGRA" dairesine adım atmak arzulayan müridler mürşidinden aldığı derse sadakat ile tesbihine asılsın ; rabıtasını gevşetmesin...

Ötesindekilere söze hacet yok.

ALLAH BES BAKI HEVES...

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler
MesajGönderilme zamanı: 15.12.08, 14:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Velayet-i Sugra'ya ve Kübra'ya ve ötesine Tarikatsiz, Şeyhsiz, Sulüksüz çıkılabilir mi?

MECZUBLAR ÇIKABİLİR ... İrşad görevleri ASLA yoktur.
(Meczub hemen kötü anlaşılıp başka tarafa çekilmesin. RAHMAN'IN CEZBELERİNDEN BİR CEZBEYE YAKALANANLAR ANLAMINDA)

Üveysilerin yetişme seyri aynı mıdır? Farklı mıdır?

Üveysiler de aynı makamları fethederek ilerlerler ; ancak kılavuzları ÇOK BÜYÜK MÜRŞİDLER olduğu için gerçek (mesela: Beşiktaşlı Yahya Efendi) üveysiler (uyduruk olan da çok zamanımızda ) hem çok süratli hem de çok güvenli seyahat ederler. Üveysiler genelde zahirde bir Mürşide biat ederek o çerçevede İRŞAD EHLİ YAPILIRLAR...

***

Burada iyi anlaşılması gereken LADIKLI AHMED AĞA ; MUNİR DERMAN gibi RICALDEN OLDUKLARI KESİN KİŞİLERİN DURUMUNA GELİNCE:

Zahiri bir seyrü süluk yaptırılanları da vardır (Munir Deman gibi) ; ledunni ilim ile desteklenenleri de (Ladikli Ahmed Ağa gibi) ...

Asıl işleri İRŞAD DEĞİLDİR ; teberruken sahiplendikleri İSTİSNAİ dervişleri vardır; himmet ederler.

***

Şemaya yine dönecek olursak hep tartışılan NÜBÜVVET KEMALleri ; VELAYET kemalleri gördüğünüz gibi SEYR u SÜLUKUN birer aşamasıdır.

Kitab okumakla önceki makamlara uğramadan Nubüvvet kemalatını 40 dakikada diye aştığı iddia edilen kişilerden bir tane bile KABE'nin hakikati sırrına ; KUR'AN'ın hakikati sırrına ; SALAT'ın hakikati sırrına ; KULLUK hakikati sırrına VAKIF OLAN DUYULMADI;GÖRÜLMEDİ ; RİVAYET OLARAK DA BİLİNMİYOR...

Ümmi bir mürşidin elinde BİAT EDİP bu sırlara erenleri ARAYAN bugün de birçok bulabilir;
vardır derler...

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler
MesajGönderilme zamanı: 15.12.08, 14:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Mürid Mürşidinin Makamına Ulaşıp Geçebilir mi?

Tasavvufi hayatın en kritik konularından birisi de bu durumdur:

Diyelim ki bir mürid MUTMAİNNE OLMUŞ ve VELAYET-i SUGRAYA ERMİŞ ; ancak bir noktadan sonraki ; ötesindeki seyrin mufassal hallerinden SAHV HALİ OLARAK habersiz ve icazeti de verilmiş bir MÜRŞİD elinden biat etse ... İhlas ile derslerini yapıp biat ettiği kişi ile aynı hal ile hallense ne olur ?

Bu durumda iki tür yönelim olabilir:

1. Mürşid bilinen kişi çeker müridi bir kenara der ki "EVLAD!.. Bizim araba buraya kadar... Buradan sonraya gidemeyiz." İnsaf ehli ise adres de gösterir: "Git filanca mubarek ZAT'a; ALLAH selamet versin sana"

Tarihi Örnek : Damadı ESREFOGLU RUMİ'yi sulukunu tamamlatmak için SURİYE'deki HAMA'ya Şeyh Huseyin HAMAVİ'ye gönderen KOSKOCA İRSAD ÇINARI : HACI BAYRAM-ı VELİ ... HEY GİDİ KOCA VELİ....

2. Mürşid dediği insan böyle bir adres gösterecek durumda değil ise ( ya da herhangi bir şekilde bundan uzak durmakta ise) : SİLSİLE veya MUTASARRIF HİMMET SAHİPLERİ istidatlı sufiye SAHIP ÇIKAR:

a. Silsileden tasarrufu devam eden BİR ZAT ya yakazada ; ya ruyada istidatlı müridi tutar elinden ALIR GÖTÜRÜR...
(MESELA NAKŞİLİKTE başta İMAM-ı TARİKAT ŞAH-ı NAKŞBEND Efendimiz ; BAYEZİD BİSTAMİ; HARAKANi, GUCDUVANİ; AHRAR VELİ; RABBANİ VELİ ila ahir...)

b. Ya da HIMMET SAHIBI TASARRUFU DEVAM EDEN RİCAL (mesela: Hz. Pir Ahmed YESEVİ ; Hz. Pîr HACI BAYRAM; Hz. Pîr ŞABAN-ı VELİ) hiç farkettirmeden istidatlı müridin sülukunu tamamlatır.

Yeter ki mürid ihlas ile İSTİAKMETİNDE DEVAM ETSİN; ibadetine; tesbihatına; silsilesine rabıtaya sadık çıksın... Bu ikinci maddede en önemli konu İÇİNDE SU AKAN BİR ŞEBEKEYE BAĞLI MUSLUK başında olmaktır. SAĞLAM SİLSİLENİN tasavvuftaki önemi de gerçekte bundandır.

Cerrahi mürşidlerinden Atıf Efendi Hz.nin "YOLDA BIRAKMAZLAR ALIRLAR SENİ" diye bir ilahisi var ya işte orada dillendirilen durum gibi... gibi... gibi...

***

Bir diğer önemli soru:

*SEYR ü SülÛKUN ÖLÜMDEN SONRA DEVAMI mümkün müdür?

Yine de mi eremedi derviş; bitmedi mi seyri dünya üzerine :

KABİRDE DE SEYRİNİ TAMAMLATIRLAR...

Yeter ki YOL'A GİRMİŞ OL VESSELAM...

"SANA AĞUŞUNU AÇMIŞ DURUYOR PEYGAMBER...."

***

SON SÖZ:

ÖNEMLİ OLAN YOLUN KAÇINCI KİLOMETRESİNDE OLDUGUN DEĞİL YOLDA OLMAKLIĞINDIR !...

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler
MesajGönderilme zamanı: 17.09.09, 10:38 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
arsiv yazdı:
1. Kalb

2. Letaifler

3. Nefiy ve İsbat

4. Murakabe-i Ehadiyyet

Bu murakabe talib-i Hak olan zatın kalbinde cemiyetin hasıl olmasını sağlar. Kalb latifesinin seyri Arş-ı Mecidin üstüne kadardır. Bu durumda İmkan Dairesinin seyri bitmiş olur.


5. Ders (Vird) .Murakabe-i Maiyyet :

İmkan Dairesindeki seyir bittikten sonra Velatüs-Suğra başlar. Bu daire isim ve sıfatların gölgesi durumundadır.

Bu ders aynı zamanda seyr-i enfüsinin sonudur. Sofi de fena ve beka hasıl olursa seyr-i afaki de bitmiş olur. Bu ders aynı zaman da kalb latifesinin de fena bulma mahallidir.

Kalb latifesi fena bulduğu takdir de tevhidi vucudi de salikte vuku bulur.

6.Ders : Murakaba-i Akrabiyyet dersidir. Bu derste salik artık Velayet-i Kübraya adım atmıştır. Velayet-i Kübra'da sarhoşluktan çıkılır ve uyanıklığın doruğuna erişilir.

Bu ders aynı zaman da Tevhid-i Şuhudinin tecelligahıdır.

Velayet-i Kübra da üç daire mevcuttur :

1. Akrabiyyet Dairesi

2. Birinci Muhabbet Dairesi

3. İkinci Muhabbet Dairesi

Murakabe-i Akrabiyyet Virdi ile ilk iki daire geçilir ve dervişe Murakabe-i Muhabbet Dersi tarif edilir.

7. Ders (Vird) Murakabe-i Muhabbet :

Velayet-i Kübranın elzemi olan nefsin mutmainne makamında ( KEMALE ) erişmesi bu derste vuku bulur. Şerhüs-sadr da yine bu makam da olmaktadır.

Velayet-i Kübranın sonu burasıdır.


8. Ders (Vird) : Murakabe-i Mele'i Ala

Velayet-i Suğra ve Velayet-i Kübra'daki seyr Zahir ism-i şerifinde meydana gelmiştir. Velayet-i Ulya dairesinde ise seyr Batın ism-i şerifindendir.

Bu makama kadar İmam-ı Rabbani k.s.'dan önce izah ve şerh edilmiştir. Bundan sonrasını İmam-ı Rabbani Hazretlerimiz şerh etmişlerdir.

Velayet-i Ulyâ öz , Suğra ve Kübra velayetleri ise kabuk hükmündedir.

Burada mahsus bir takım haller vardır ki bunlar ancak ehline malum olduğundan burada yazmıyorum.

Velayet-i Ulyanın ilk adımı Meleklerin velayetine girmenin başlangıcıdır.

Velayet-i Ulya içinde seyrin sona erdiği makam Teayyün-i Evvel'dir. Esma, sıfat, şuun ve itibarlara ait mertebelerin hepsi cem edilir.

Bu mertebe de seyr toprak latifesi ile olur.

9. Ders : Murakabe-i Kemalat-ı Nübüvvet :

Bu derste de seyr yine toprak latifesiyledir. Ancak diğer letaifte seyrine devam eder. İmam-ı Rabbani'nin bin yıl gizlendi sonra çıktı dediği daire işte burası ve bundan ötesidir...

Bu makama mürid yüce ALLAH'ı zat ve sıfatlarından tecrid ederek ulaşır.

10. Ders : Murakabe-i Kemalat-ı Risalet :

Bu derste mürid on latifesini de temizler. O'na yeni bir vücud ihsan edilmiştir. Bu on letaif artık tek bir heyet haline gelir. Letaifler saflaşmıştır

Murakabe-i Kemalat-ı Ulul Azm :

Bu murakabe hakkında şunu söyleyelim ki İmam-ı Rabbani Hz.lerinin oğlu Muhammed Masum Faruki Serhendi Hazretleri huruf-u mukatta'yı bu makamda keşfedip çözmüşlerdir.

Bu murakabeden sonra suluk iki yola ayrılır :

1. İlahi Hakikatler yolu ile :

- Hakikatül Ka'be
- Hakikatül Kuran
- Hakikatüs Salat

2. Peygamberler Hakikati Yolu ile :

- Hakikati İbrahimiyye
- Hakikati Museviyye
- Hakikati Muhammediyye
- Hakikati Ahmediyye

Bunların hepsi birer murakabe dersidir. Virdidir. Salike vazife olarak verilir. Her dersin kendisine münhasır bir zikri , bir murakabesi, bir ayeti , bir ruknu vardır.

Farz-ı misal Kemalat-ı Risalet dersinde kıraatı uzun tutmak, rüku ve Secdeleri uzatmak vardır. Murabake-i Ehadiyyette az yemek, az konuşmak, az uyumak, Kuran tilavetini artırmak vardır.

***

Şehid Bayram Ali ÖZTÜRK'ün (ALLAH cümlemizi şefaatine nail eylesin) aşağıdaki linkte yer alan

"Mektubat - 234. Mektub" sohbeti

bu konunun tasavvufi makamattaki FENÂ (yokluk)- BEKÂ (varlık) mertebeleri yönünden izahını oldukça anlaşılır şekilde şerhetmektedir.

http://www.itibarhaber.com/content/view/73/55/


efendim sormak istediğim şuydu;nakşilerde genelde murakabe-i muhabbet le seyru süluk son buluyor.yani buradaki sıralamaya göre 7. ders.bundan sonrası için izlenecek yol nedir?
kendi efendisimi tarif eder bu dersleri,başka bir hakikat okuluna kaydolunur,yada bundan sonrası kişinin nasibidir,Allah dilerse verir diyerek zaman içinde bu hakikatlerin kendisinde oluşmasını mı bekler.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler
MesajGönderilme zamanı: 14.11.09, 17:29 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Bugün Türkiye'deki Nakşbendilerin kahir ekseriyetinin silsilesine bağlı olduğu Mevlânâ Halid-i Bağdadi Hz. Hindistan'da tasavvufi terbiyesini tamamladığı ve mutlak icazetini aldığı Abdullah Dehlevi Hz. nin yanından dönüşünden sonra kendisinin "velayet-i kübra" sahibi olmadığı hakkında küçümseyici tavırlara muhatab olmuş ve kendisinin "velayet-i kübra" sahibi oluşunun delillerini yazılı olarak ifade etmiştir.

Bir de onun ötesindeki "velâyet-i ulyâ" olduğunu nazara alırsanız "velâyet-i kübra sahibi olma makamından konuşabilecek kişi" sayısı hakkında bir fikir edinebilirsiniz.

Tekrar etmek gerekli mi bilmem ama bu "makamat silsilesi" intisablı her mürid-müride için sürekli tefekkür edilmesi gereken bir göstergedir; kendi haline vâkıf olabilmesi için...

"Nefsini bilen Rabbini bilir..."

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: TASAVVUFTA MAKAMAT : Manevi Dereceler
MesajGönderilme zamanı: 14.11.09, 17:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
sufi7007 yazdı:

Tekrar etmek gerekli mi bilmem ama bu "makamat silsilesi" intisablı her mürid-müride için sürekli tefekkür edilmesi gereken bir göstergedir; kendi haline vâkıf olabilmesi için...


özür dilerim anlayamadım bu cümleyi.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 16 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye