Fahri Razi Hz.:
İlmin Üstünlüğüne Dair Akli Deliller
İlmin üstünlüğünü gösteren akli delillere gelince bunlar da çoktur:
1) İşler dört kısımdır:
a) Aklın razı olduğu fakat şehvetin razı olmadığı işler. (Dünyadaki hastalık ve illet, zillet, gıllet, yani mesela yoksulluk ve horlanma gibi kötülüklerdir)
b) Şehvetin razı olduğu, fakat aklın razı olmadığı işler. (Bütün günahlardır)
c) Hem aklın hem de şehvetin razı olduğu işler. (ilim'dir)
d) Aklın da, şehvetin de razı olmadığı işler. (Cehalettir)
Buna göre İlmin cehalet karşısındaki durumu cennetin cehennem karşısındaki durumu gibidir. Akıl ve şehvet cehenneme razı olmadıkları gibi cehalete de razı olmazlar.
Akılla şehvet cennete razı oldukları gibi ilme de razı olurlar. Buna göre cehalete razı olan kimse mevcud bir ateşe razı olmuş; ilimle meşgul olan kimse de hazır bir cennete dalmış demektir.
İlmi cehalete tercih eden herkese "Cennette durmayı alışkanlık haline getirdin. Onun için gir cennete" denilir. Cehaletle yetinen kimseye de "Cehennemde durmayı alışkanlık haline getirdin. Onun için cehenneme gir" denilir.
İlmin cennet, cehaletin ise cehennem olduğuna şu delalet eder: Lezzetin kemali sevgiliye ulaşmada, elemin kemali ise sevgiliden uzaklaşmadadır. Yaralamak, şüphesiz acı verir; çünkü yaralamak, bedende birbiriyle kaynaşmış cüzlerden birini diğerinden ayırır. Kaynaşmaktan maksat, cüzlerin bir arada bulunmasıdır. Bu yaralama, bu bütünlüğün kaybolmasını gerektirince, böylece o sevilenin de gitmesini ve uzaklaşması neticesini verir. Bu da muhakkak ki elem verici bir hadise olur. Ateşle yakmak, yaralamaktan daha fazla acı verir; çünkü yaralamak ancak belirli bir parçanın diğer parçadan uzaklaşmasını ifade eder. Ateş ise, bütün parçaların içine nüfuz edip dalar. Böylece ateş, bütün cüzlerin birbirinden uzaklaştırılmasını gerektirir. Ateş ile yanmadaki ayrılıklar daha şiddetli olunca, oradaki acı da çok çetin olur.
Lezzete gelince, bu sevilene vasıl olmaktan ibarettir. Buna göre yeme lezzeti bedene uygun düşen yiyecekleri almadan ibarettir. Bakma lezzeti de böyle meydana gelir. Çünkü görme kuvveti, görülen şeyleri idrak etmeye düşkündür. Bu sebeble görülen şeyleri idrak etmek görme kuvveti için bir lezzettir. Böylece bununla, lezzetin sevilen şeyi idrak etmekten; elemin sevilmeyen şeyleri idrak etmekten ibaret olduğu ortaya çıkmış olur.
Bunu iyice kavradığında biz deriz ki idrak ne kadar şümullü ve ne kadar güçlü olur ise idrak edilen şey de ne kadar şerefli, ne kadar mükemmel, ne kadar temiz ve ne kadar kalıcı olursa, bunu idrakten elde edilen lezzetin de daha kıymetli ve daha mükemmel olması gerekir.
Şüphesiz ilmin yeri ruhdur. Ruh bedenin en kıymetli unsurudur.
"Allah göklerin ve yerin nurudur" (Nur, 35) ayetinin tefsirinde izahı geleceği gibi,
Akli İdrakin en derin ve en kıymetli idrak olduğunda şüphe yoktur. Şüphesiz malum (yani bilinen şeyler de) kıymetlidir. Çünkü malum, alemlerin Rabbi olan Allah Teala ile O'nun, melekler, felekler, unsurlar, cansızlar, bitkiler ve hayvanlardan müteşekkil mahlukatı ve bütün ahkamı, emirleri ve yüklediği mükellefiyetlerdir. Bunları bilmeden daha yüce hangi malum vardır. Böylece ilmin kemalinin ve lezzetinin üstünde başka bir kemal ve lezzet; cehalet bahtsızlığının ve onun noksanlığının üstünde başka bir bahtsızlık ve noksanlık olmadığı ortaya çıkmış olur. Bu söylediklerimizin doğruluğunu şu da göstermektedir: Birimize ilmi bir mesele sorulduğunda eğer onu bilir ve doğru cevab vermeye muktedir olursa bundan dolayı sevinir ve sürür bulur. Eğer onu bilemezse utancından başını yere eğer. Bu, ilimden hasıl olan lezzetin, tadın, lezzetlerin en mükemmeli, cehaletten hasıl olan şekavetin (bahtsızlığın) da bahtsızlıkların en ilerisi olduğuna delalet eder.
Burada ilmin üstünlüğünü gösteren başka naslar (ayet ve hadisler) da var.
***
İmam Kurtubi:
Küfür (inkar), imanın zıddıdır. Ayet-i Kerime'de kastedilen de odur.
Bazen nimet ve yapılan iyiliğin inkar edilmesi anlamına da kullanılır. Hz. Peygamber'in küsuf hadisinde kadınlar hakkındaki şu ifadesi şöyledir: "...ve cehennemi gördüm. Bugün gibi dehşet verici bir manzarayı hiçbir zaman görmüş değilim. Cehennem halkının çoğunluğunun da kadınlardan olduğunu gördüm." Niçin böyledir ey Allah'ın Resulü? diye sorulunca Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Küfürleri sebebiyle." Ona: Kadınlar Allah'ı inkar edip kafir mi oluyorlar? diye sorulunca şu cevabı verdi: " Onlar kocaya karşı nankörlük ederler, iyiliğe karşı nankörlük ederler. Onlardan birisine zaman boyunca iyilik yapsan sonra da senden bir şey (eğrilik) görse: Zaten senden hayır namına bir şey görmedim, der." Bunu Buhari ve başkaları rivayet etmiştir.
***
Buna delil ümmetin şu husus üzerine icma etmiş olmasıdır: Şanı yüce Allah, cehennem ehlinden olduğunu bildiği kimseyi sevmez. Aksine o kimseye gazap eder. Diğer taraftan cennet ehlinden olduğu kimseleri de sever.
|