Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Mü'minlerden Başkasını Dost Edinmenin Tehlikesi
MesajGönderilme zamanı: 15.01.09, 18:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
Mü'minlerden Başkasını Dost Edinmenin Tehlikesi

"Mü'minler, mü'minler dışında da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, Allah ile onun ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan gelebilecek bir tehlikeden dolayı, sakınmış olmanız müstesna.... Allah size, kendisinden korkmanızı emrediyor. Nihayet dönüş ancak Allah'adır" (Âl-i İmran, 28). Bu âyetin, önceki âyetlerle ilgi ve münasebeti şu iki şekilde izah edilir:

1- Allah Teâlâ, kendisini ta'zîm hususunda mü'minlere gereken şeyleri zikredince, bunu müteakiben mü'minlerin diğer insanlarla muamelelerinde kendilerine vacib olan şeyi zikretmiştir.

Çünkü bir işin mükemmelliği ancak şu iki şeyledir: Allah'ın emirlerine saygı ve insanlara şefkat...

Bundan dolayı O, "Mü'minler, mü'minler dışında kâfirleri dost edinmesin" buyurmuştur.

2- Allah Teâlâ, dünya ve âhiretin mâliki olduğunu beyân edince, düşmanlarına değil, kendisi yanındaki mükâfaat ve nimetlere, kendisinin dostlarındaki lütuflara rağbet edilmesi gerektiğini açıklamıştır.

Bu âyetle ilgili birkaç mesele vardır:

Âyetin sebeb-i nüzulü hususunda birkaç rivayet zikredilmiştir:

Âyetin Nüzul Sebebi


a) Yahudilerden bir grup, onları dinlerinden saptırmak için bir müslüman grubun yanına geldiler. Bu­nun üzerine Rifâ'a İbn el-Münzir, Abdurrahman İbn Cübeyr ve Sa'îd İbn Heyseme, müslümanların bu topluluğa, "yahûdılerden kaçının ve onların sizi dininizden çıkarma çabalarına karşı uyanık olun" dediler. İşte bunun üzerine, bu âyet nazil oldu.


b) Mukâtil, "Bu âyet Hatib İbn Ebî Belte'a (r.a) ile bazı müslümanlar hakkında nazil olmuştur. Bunlar, Mekke kâfirlerine sevgi duyuyorlardı. Allah Teâlâ, onları bu sevgiden nehyetti.


c) Bu, Abdullah İbn Übeyy münafığı ve arkadaşları hakkında nazil olmuştur. Çünkü bunlar yahudi ve müşrikleri dost ediniyor, müslümanların haberlerini onlara ulaştırıyor ve onların Mz. Peygamber'e galip gelmesini arzu ediyorlardı. Bunun üzerine bu âyet nazil oldu.


d) Bu âyet, Ubade İbn Sâmit (r.a) hakkında nazil olmuştur. Çünkü onun yahudilerden anlaşmalı olduğu kimseler vardı. Hendek Savaşı'nda o, "Ya Resûlallah, beraberimde beşyüz kadar yahudî var. Benimle beraber harbe çıkmalarını istiyorum" demişti de bunun üzerine bu âyet nazil oldu.


Buna göre eğer, "Allah Teâlâ, "Kim bunu yaparsa Allah ile onun ilişiği kesilir" buyurmuştur. Bu, kâfirlerin sıfatıdır?" denilir ise, biz deriz ki:, Bunun mânâsı, "ona, Allah'ın velayetinden (dostluğundan) hiçbir payı yoktur" şeklindedir. Bu ise, kâfirleri dost edinmenin haram kılınması hususunda küfrü gerektirmez.


Bil ki Allahu Teâlâ, bu mânada olmak üzere, birçok âyet indirmiştir. Meselâ, "Ey iman edenler, kendi (din kardeşlerinizden başkasını sırdaş edinmeyin""Allah'a ve âhiretgününe iman eden hiçbir kavminr Allah 'a ve Resulüne muhalefet eden kimselerle dost olmalarını göremezsin'' (Mücadele. 22), "Ey iman edenler, ne yahudileri, ne hristiyanlan kendinize dost edinmeyin" (Maide, 5i); "Ey iman edenlerr benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin" (Mümtehine, 1) ve "Mü'min erkekler de, mü'min kadınlar da birbirinin dostlarıdırlar" (Tevt», 71} âyetleri gibi..

Mü'min, Kâfirlerle Nasıl Dost Olur? Bil ki mü'minin kâfiri dost edinmesi birkaç şekilde otur:


a) Onun küfrüne razı olup, bundan dolayı onu dost edinmesi. Bu, mü'min için yasaklanmıştır. Çünkü böyle yapan herkes, o kâfiri dininde ve inkârında tasvip etmiş olur. Küfrü tasvip etme ve küfre razı olma küfürdür. Binâenaleyh o kişinin, bu vasfı ile mü'min kalması imkansız olur. Eğer, "Allah Teâlâ, "Kim bunu yaparsa, Allah ile onun ilişiği kesilir" buyurmamış mıdır? Bu, küfrü gerektirmemektedir. Zira bu, bu âyetin hükmüne dahil değildir. Çünkü Allah Teâlâ, "Ey imân edenler..." (Mümtehine, 1)buyurmuştur. Binâenaleyh bu hitabın, mü'minin, ona rağmen mü'min kalabildiği birşey hususunda olması gerekir" denilir ise...


b) Dünyevî meselelerde zahiren kâfirlerle güzel ilişkilerde bulunmak... Bu, mü'mine yasak kılınmamıştır.


c) Bu, ilk iki şekil arasında orta bir haldir. Buna göre, kâfirleri dost edinmenin anlamı, ister akrabalık sebebi ile, isterse dinin bâtıl olduğunu bildiğj halde ona duyulacak bir sevgi sebebi ile olsun kâfire meyletmek, yardım etmek, destek olmak ve yardımcı olmaktır. Bu ise, küfrü gerektirmez. Fakat bu da mü'mine yasaktır. Çünkü kâfir ile bu mânâda dostluk kurmak, bazan mü'mini onun yolunu güzel bulmaya ve onun dininden hoşlanmaya sevkeder. Bu da zamanla o mü'mini İslâm'dan çıkarır. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Allah mü'minleri tehdit ederek, "Kim bunu yaparsa, Allah ile onun ilişiği kesilir" demiştir.


Eğer, "Bu âyetten muradın, mü'minleri bırakıp da, sırf onları dost edinme manasında, kâfirleri dost edinmeyi yasaklama olması; hem kâfirleri hem de mü'minleri dost edinmeleri halinde ise bunun yasaklanmamış olması ve yine "müminler... kâfirleri dost edinmesin..." âyetinde ise bundan fazla bir mânânın bulunması niçin caiz olmasın? Çünkü insan bazan (gerçekte) dost edinmediği halde, dostça davranabilir. Binâenaleyh kâfiri dost edinmeyi yasaklamak, dostça davranmayı yasaklamak mânâsına gelmez" denilir ise;


Biz deriz ki: Âyette her iki ihtimal bulunsa bile, onları dost edinmenin caiz olmayacağına delâlet eden diğer âyetler, her iki ihtimalin de düştüğünü göstermektedir.

İkinci Mesele


kelimesindeki zâl harfi, nehiyden dolayı mec- zum olduğu için sakin kılınmış, iki sakin harf (elif-lâmın lamıyla, sakin zâl) bir araya geldiği için de, zâl harfi kesre ile harekelenmiştir. Zeccâc ise: "Haber cümlesi olarak merfû okunsaydı, caiz olurdu" demiştir ki, buna göre mânâ"Her kim mü'min ise, onun, kâfiri dost edinmesi yakışmaz" şeklinde olur.


Şunu bil ki, gerek nehyin, gerekse haber cümlesinin ifâde ettiği mâna birbirine yakındır. Zira, mü'minin sıfatı, kâfiri dost edinmemek olunca, muhakkak ki onu dost edinmekten nehyolunmuş demektir. Mü'min kâfiri dost edinmekten nehyedilince de, muhakkak ki bunu yapmamak onun şanı ve şiarı olmuştur. [1][140]

(Dûn) Lafzı Hattında Bilgi


Çenâb-ı Hakk'ın,sözünün mânası, "Allah dan başka şahid(terinizi de çağırın" (Bakara, 23) âyetindeki ifâdesinin anlamına gelmesi gibi, "Mü'minlerden başkasını" anlamındadır. Bu böyledir, çünkü üji lafzı, mekâna tahsis edil­miştir. Meselâ sen dersin; yani, "Zeyd, Amr'dan daha aşa­ğıda olan bir yere oturdu..." Sonra, mekân bakımından başkasından ayrı ve farklı olan kimse, (zât bakımından da) ondan başka ve ona mugayirdir. İşte bu sebeple Oji kelimesi,Başka, ayrı" mânalarında kullanılır olmuştur. Cenâb-ı Hak daha sonra "Kfm bunu Va" parsa, Allah ile olan ilişiğini kesmiştir" buyurmuştur. Bu ifâdede bir hazf bulunmaktadır. Buna göre mâna şöyledir: "Ona, Allah'ın dostluğundan, hakkında dostluk kelimesinin kullanılabileceği hiçbir şey yoktur!" Yani, "O, tamamiyle Allah'ın dostluğundan sıyrılmış, uzaklaşmıştır" demektir. Bu, makûl bir şeydir, çünkü hem dost ile, hem de dostun düşmanıyla dost olmak, birbirine zıd iki şeydir. Nitekim şair de şöyle söylemiştir:


"Düşmanlarımı seviyorsun, sonra da benim, senin dostun olduğumu iddia ediyorsun. Belli ki, sende bir ahmaklık var (Ahmaklık senden uzak değil!) Mânanın, "Onun Allah'ın diniyle hiçbir münasebeti kalmamıştır" şeklinde olması da muhtemeldir ki, bu daha beliğdir.


Cenâb-ı Hak daha sonra,"Onlardan gelebilecek bir tehlikeden dolayı, sakınırsanız müstesna" buyurmuştur. Bu ifâdede birkaç mesele vardır: [2][141]

Birinci Mesele otfi kelimesini kisâî imâle ile, Hamza tefhîm ile imâle arası, diğer imamlar da tefhîm ile okumuşlardır.


Ya'kûb ise, kelimeyişeklinde okumuştur.kelimesini imâle ile okumak, kelimedeki elif harfinin aslının yâ harfi olduğunu belirtsin diye caiz olmuştur. Bu kelimenin vezni ise,(sükûnet ve teenni) ve (çok yemekten dolayı midede meydana gelen acı, hastalık) kelime­lerinde olduğu gibi,veznindedir. Tefhîm ile okunması ise, isti'lâ harfi olan kâf harfinden dolayıdır. [3][142]

İkinci Mesele Vahidî şöyle demiştir: Sen,(ittikâ ettim, çekindim, korundum) dediğinde, bunun masdart îuftı olur. Allahu Teâlâ âyette buyurmuş, ama kelimenin mef'ûl-ü mutlakını şeklinde getirmiş şeklinde getirmemiştir. Çünkü kelimesi, masdar yerine kullanılan bir isimdir. Aynı şekilde"İyice oturdu" ve (İyice bindi) denilir. Allahu Teâİâ da"Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabul ile kabul etti ve onu, güzel bir nebat gibi büyüttü" (Aı-i imran, 37} buyurmuştur. Nitekim şair de şöyle demiştir:


"Senin bol bol, yüz defa verişinden sonra..." Şair burada(Bolluk içinde olmak) kelimesini, vermek kelimesinin masdarı yerinde kullan m ıştır. Vahidî sözünü şöyle sürdürmüştür: "Buradaki î kelimesinin, (atıcılar, atanlar) kelimesi gibi kabul edilmesi de caizdir. Buna göre kelime, hâl-i müekkide (te'kîd eden bir hal) olmuş olur.." [4][143]

Zorlama Halinde İnkâr Etmenin Cevazı



Hasan el-Basri şöyle demiştir: "Müseylemetü'l- Kezzab,Hz. Peygamber 'in ashabından olan iki adam yakala.dı Onlardan birisine, "Sen, Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehâdet ediyor musun?" deyince, adam "Evet, evet, evet!" dedi. Bunun üzerine Müseyleme, "Benim de Allah'ın Resulü olduğuma şehadet eder misin?" deyince, adam "Evet" dedi.. Müseyleme, kendisinin Ben! Hanife Kabilesi'nin peygamberi, Hz. Muhammed'in de Kureyş Kabilesi'nin peygamberi olduğunu iddia ediyordu. Bunun üzerine o adamı bırakıp diğerini çağırdı ve ona, "Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehâdette bulunuyor musun?" dedi. Adam, "Evet" dedi. Daha sonra, "Benim de Allah'ın Resulü olduğuma şehâdette bulunuyor musun?" deyince, adam üç kere, "Ben sağırım..." dedi. Müseyleme bunun üzerine yanına gelerek onu katletti. Bu olay Hz. Peygamber'e intikal ettiği zaman O şöyle buyurdu:


"Şu öldürülen kimseye gelince, o yakînî imanı ve sıdki üzere gitti.. Allah mübarek etsin. Diğeri iser Allah'ın tanımış olduğu ruhsatı kullandı. Bundan dolayı ona bir günah ve vebal yoktur."


Bil ki bu âyetin bir benzeri de, Cenâb-ı Hakk'ın, "Kalbi iman üzere mutmain olduğu halde, zorlananlar müstesna" (Nahl, 106) âyetidir. [5]

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mü'minlerden Başkasını Dost Edinmenin Tehlikesi
MesajGönderilme zamanı: 15.01.09, 19:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Dipnotları da verseniz mübarek. Sizin yazdıklarınızı kopyalayıp gerektiğinde naklediyorum. Dipnotsuz olunca ve belki nakledince isteyen olabilir. Hatta kaynak vermediklerinizde kaynak ismini yazarsanız daha makbule geçecektir inşallah. Allah'a emanet.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye