MESNEVÎ’ DEN SEÇMELER, ÖZLÜ SÖZLER, NASİHATLAR
I. Cildin Önsöz’ünden:
Bu kitap Mesnevî kitabıdır. Mesnevî, hakikate ulaşma ve yakîn sırlarını açma hususunda din temellerinin, temellerinin temelidir. Allah’ın en büyük fıkhı, Allah’ın en aydın yolu, Allah’ın en açık delilidir...
Şüphe yok ki Mesnevî, gönüllere şifadır; hüzünleri giderir, Kur’an’ı apaçık bir hale koyar; rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir...
Ekmek! Ama hem az, hem de helâlinden!
Sen gözyaşı zevkini nereden bilirsin? Gök görmedikler gibi ekmeğe âşıksın.
Karnından ekmeği boşaltırsan, ululuk incileriyle doldurursun.
Nur ve kemâli, artıran lokma, helâl kazançtan elde edilen lokmadır.
Hiç buğday ektin de arpa bittiğini gördün mü?
(I,1638,1639,1642,1646)
Balık baştan kokar!..
Yöneticilerin huyu halkına da tesir eder...
Yönetici bir havuza benzer; halk da bu havuza bağlı bu boruları gibidir.
Eğer havuzdaki su pis olursa, borulardan da aynı bu su akar.
Sen bu sözün mânâsına dal, adamakıllı dikkat et, iyice düşün bakalım!..
(I,2820,2821,2823,2824)
Gerçek makam bizim makamımız
İnsanlar makam ve derece için aşağılıklara katlanır, bayağı hallere düşer; yücelik ümidiyle aşağılık şeylerden lezzet alır.
On günlük makam için alçaklığa katlanırlar; gam ve kederle boyunlarını ip gibi ipince bir hale sokarlar
Nasıl oluyor da benim bulunduğum yere, bu yücelikle, aydın bir güneş olduğum mekâna gelmiyorlar?
Bana yapışın da doğan olun; eğer baykuşsanız bile doğan kesilin!
(II,1104-1106,1165)
Şekilden geç, mânâya ulaş!..
Ne güzel ibadet ediyor, ne hoş işlerde bulunuyor; fakat bir parçacık bile tat yok.
İbadet kabuktan ibaret, içi yok; cevizler çok, ama içleri boş.
İbadetin netice vermesi için zevk; tohumun ağaç olması için iç gerek!
(II,3394-3396)
Kuşkudan vazgeç, emin ol!
Yerde yarım arşınlık genişlikte bir yol olsa, insan hiç kuşkuya düşmeden rahatça yürür;
Fakat yüksek bir duvarın üstünde gitsen, yolun genişliği de iki arşın olsa, yine eğri-büğrü gidersin;
Hatta içindeki kuşku yüzünden belki de düşersin. İşte kuşkudan gelen bu korkuya iyice dikkat et de kuşkunun kötülüğünü anla!
(III,1559-1561)
Mal-mülk, makam; ama sonuç!..
Sığır, kasapların ne yapacağını bilseydi, hiç onların peşine düşer, dükkana gider miydi?
Veya kasapların elinden kepek yer miydi? Yahut da onların gülücüğüne aldanıp, onlara süt verir miydi?
Hatta ot yese bile, niçin beslendiğini bilseydi, hiç otu hazmedebilir miydi?
Şu halde bu âlemin direği gafletten, bilmezlikten ibarettir. Devlet (maddî manevî zenginlik) “Dev” (koş) kelimesiyle “let” (dayak) kelimesinden meydana gelmiştir.
Önce koş; koş da sonundaki dayağa bak! Bu yıkık yerde (dünyada) devlet sahibine eşekcesine ölümden başka bir şey yoktur.
(IV,1327-1331)
Hâlâ şekilcilik mi?
Birisi şehâdet getirdi, imanını gösteren bir şey yaptımı dış görünüşe önem verenler, o adamın mümin olduğuna hükmederler.
Bu şekilde nice münafıklar şekle, gösterişe sığınmışlar; böylece de yüzlerce gerçek iman sahibinin kanını gizlice dökmüşlerdir.
(IV,2176-2177)
Doğruyu söyle; ama gereği gibi!
Kaynayan yağın üstüne su dökersen ocağı da yıkarsın tencereyi de.
Söyle; ama yumuşak söyle, sakın doğrudan başka da bir şey söyleme; yumuşak sözlerle de vesveseler satmaya kalkışma!
(IV,3816, 3817)
Herkesin doğrusu kıyamette ölçülür!
Tüm insanlar bir hayale kapılmış, bir bucağı eşelemekte. Biri define bulmak için bir köşeyi kazmakta;
Bir başkası papaz olmak için kiliseye kapanmış; bir başkası da hırs içinde ekine, tarlaya koşmuş,
Bir diğeri cin çağırmakla meşgul, gönlünü aklını kaybetmiş; öbürü yıldız bilgisine kapılıp nalı yıldızın üzerine koymuş, fal bakmada.
Bunların her biri, bir diğerine bakıp “Ne iş yapıyor bu” diye hayret etmede; her biri bir diğerinin işini boş bulmada.
Bunların hepsi can kıblesini kaybetmişlerde onun için herkes bir tarafa yönelmiş;
Nitekim bir bölük insan da kıble nerede, diye arar; bir hayale kapılıp her tarafa döner, durur.
Sabah olup da Kâbe göründü mü gerçekten kimin yolunu kaybettiği anlaşılır.
Bu şuna benzer: Hani, dalgıçlar denize dalar, denizin dibinde aceleyle ellerine ne geçerse toplarlar ya!
İnci bulurum ümidiyle onu bunu torbalarına doldurur;
Fakat o koca denizin dibinden çıktılar mı iri ve kıymetli inci kimin torbasındaysa meydana çıkar.
Birinin küçük bir inci, diğerinin sadece taş parçaları veya boncuk olduğu anlaşılır.
İşte, kıyamet günü de buna benzer; onları bu gaflet uykusundan uyandırıp, iyiyi, kötüyü, kimin ne topladığını ortaya çıkarır.
(V,319,322,324,326,328-335)
Ölüm gelmeden yoldaşını iyi seç!
Zamanede sana üç yoldaş vardır. Biri vefâkârdır, diğer ikisi ise gaddar :
Biri dostların, öbürü malın-mülkün, üçüncüsü ise iyi işlerin ki, vefalı olan budur.
Öldüğün vakit, malın seninle beraber gelmez, evden dışarı bile çıkamaz; dostun gelir, ama sadece mezarının başına kadar.
Fakat yaptığın işler vefakârdır; onlara iyice sarıl ki mezarının içine kadar seninle gelen onlardır.
Ama!.. Eğer amelin iyiyse, orada sana dost olur; kötüyse yılan kesilir.
(V,1045-1047,1050,1052)
Koyacaksan iyi adet koy!
Yiğidim! Kim kötü bir gelenek koyarsa, ondan sonra halk cahilliğinden bu geleneğe uysa,
Bütün bu adeti işleyenlerin günahı, o adeti ilk koyana da yazılır. Çünkü o baştır, diğerleri kuyruk. (V,1956,1957)
Ne ekersen onu biçersin...
Yiğidim! Kadere az bahane bul; nasıl oluyor da suçunu başkalarına yüklüyorsun? Kendini araştır, kendi suçunu kendin gör!..
Gündüz vakti çalışıyorsun da, akşam ücretini başkası mı alıyor?
Neye çalıştın da zararını yada faydasını görmedin? Ne ektin de zamanı gelince onu devşirmedin?
Sen de bilirsin ki elde ettiğin şey, yaptığının karşılığıdır. Yoksa âdil olan Allah’ın takdiri, insana yaptığına uygun olmayan cezayı nasıl olur da verir?
Suçu kendine bul! Çünkü o tohumu sen kendin ektin.
(VI,413,415,417,418,423,427)
Evlâdın hayırlısı
Babanın ağaca benzeyen vücudu, gizli bir yol vasıtasıyla oğlunun iki gözünden su alır, gıdalanır.
Oğuldan coşan bu kaynak ananın, babanın bahçelerine kadar akar gider.
Anayla babanın gönül ve hayat bahçeleri bu suretle yeşerir, tazeleşir...
Kaynak (oğul) kötü olursa o ağacın dalları, yaprakları da kurur;
Çünkü o, oğlun vücut kaynağından sulanıp, gıdalanıyordu.
Ey gafil insanlar! Nice, canınıza eklenmiş böyle su kaynakları var, bilir misiniz?
(VI,3586-3591)
Mesnevî’den Nasihatler-Özlü Sözler
-Ey oğul, bağı çöz; özgür ol! Ne zamana kadar altın ve gümüşün esiri olacaksın? (I,19)
-Merhamete nâil olmak istersen, zayıflara merhamet et! (I,822)
-İçinde pusu kurmuş olan nefis, kibir ve kin bakımından bütün insanlardan beterdir (I,906)
-Koyunun kurttan kaçmasına şaşılmaz; şaşılacak şey koyunun kurda gönül vermesidir. (I,1292)
-İnsan dostunu göremiyor, ayırt edemiyorsa kör olsun daha iyi. (I,1407)
-Sözün faydası yoksa söyleme! (I,1524)
-Söz söylemek için önce dinlemek gerekir. (I,1627)
-Şekilde-surette kalırsan putperestsin; her şeyin dış yüzünü bırak, mânâya bak!(I,2893)
-İnsanların savaşı, çocukların kavgasına benzer; hepsi de anlamsız ve saçmadır.(I,3435)
-Maksada sabırla erişilir, aceleyle değil! Sabret, doğrusunu Allah daha iyi bilir. (I,4003)
-Türk sağ oldukça mutlaka kendine bir otağ(ülke) bulur, hele bu Türk Hak kapısının değerli bir kulu olursa? (II,455)
-Çalışıp, kazanmak define bulmaya engel değil ya! Sen çalışmana devam et; eğer nasibin varsa define de arkandan gelsin. (II,735)
-Ben, bu çalışıp-çabalama dünyasında iyi huydan daha üstün bir şey görmedim.(II,810)
-Akılsız dost zaten düşmandır. (II,1734)
-Zafer için yardımcısı Allah olmayan kişiye tavşan bile aslan gibi görünür.(II,2298)
-Ey rüşvet alan! Sen fil yavrusu yemektesin; düşmanın olan o fil sonunda kökünü kazır, mahveder seni. (III,159)
-Nefis üç köşeli dikendir; nasıl koyarsan koy yine sana batar; ondan kurtulmanın imkânı var mı?(III,375)
-Buğday için, gökyüzünden buğday gönderenden ayrıldın ha!(III,431)
-Yer, gökyüzüyle düşmanlığa kalkışırsa çoraklaşır, ölü haline gelir.(III,,936)
-Adımımı nereye atacaksam bakar da öyle atarım; işte bu yüzden yanlıştan da kurtulurum, düşmekten de.(III,1753)
-Bütün bilimlerin özü “Mahşer günü ben kimim, ne hale geleceğim” ilmini bilmektir. (III,2654)
-Vay o kişiye ki nefsine uyar da lüzumsuz fetvalar verir. (III,3246)
-Helva kime nasipse o yer; parmakları uzun olan değil! (III,4532)
-Evlilikte iki kişinin birbirine denk olması lâzım; yoksa iş bozulur, geçim kalmaz.(IV,197)
-İyi huylu, kötü huylulara tahammül edip, onların kötülüğünü söylemeyendir. (IV,774)
-Belâların çoğu peygamberlere gelir. Çünkü ham kişileri yola getirmek zaten bir belâdır.(IV,2009)
-Otu ha çağırmışsın, ha çağırmamışsın ne fark eder? Ayağı toprağa çakılmış kalmıştır. (IV,2896)
-Kim işin sonunu görürse, yolda hiçbir zaman ayağı takılmaz. (IV,3371)
-Demircilik sanatını bilmeyen kişi, demirci ocağına yaklaşırsa sakalını, bıyığını yakar.(V,1381)
-Rızkı Allah’tan ara; ondan bundan değil!(V,1496)
-Allah sana bir el vermişse, bir iş yap, kazan da dostlarına yardımın dokunsun.(V,2420)
-Gönlün nâmertlikle dolu olduktan sonra sakalına ve bıyığına gülünür ancak!(V,2511)
-Tilki bir eşeği baştan çıkarıyorsa bırak çıkarsın. Sen eşek olma da üzülme! (V,2537)
-İyilik aradımı insanda kötü şey kalmaz ki! (VI,124)
-Allah için hizmette bulun; halkın kabul edip etmemesiyle ne işin var senin! (VI,845)
-Söz, dinleyene göre söylenir; terzi elbiseyi adamın boyuna göre diker. (VI,1241)
-Adaleti bilmeyen, kurt yavrusunu emziren keçiye benzer. (VI,1576)
-Kıyamet kurban gününe benzer; Mü’minlere bayram, öküzlere ise helâk olma günü. (VI,1876)
-Kurt çok zalimdir; ama hiç değilse hilesi yoktur. (VI,2472)
-Aynada çirkinliğini görünce aynaya kızma! (VI,3154)
-Evin içindeki acı su çeşmesi, dışarıdaki tatlı su ırmağından daha üstündür. (VI,3603)
-Niceleri kadın alarak Kârun gibi zengin oldu; niceleri de kadın yüzünden borçlandı gitti! (VI,3689)
-Hazırlığın olmadan bir madene bile girersen bir kuruş elde edemeden geri çıkarsın. (VI,4425)
-Sen ört ki, senin de ayıbını örtsünler. (VI,4526)
En son mesnevihan tarafından 16.06.11, 15:22 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
|