tanhu yazdı:
talib yazdı:
..........
.....................
Bu muhabbeti şimdi yapanlar ne bilir, hiç.
be mübarekler o zaman tarikat eğitiminize; Üstad'ı karıştırmadan, onu ve eseleri olan ve talebesi hükmünde olduğu Risalei Nurları yadsımadan devam ediniz...!
konunun başlığına bakıyorum, yazılanlara bakıyorum, birden konu Üstad'a gelip, onu yargılıyorsunuz!! yeter! (bu Kudsi kardeşime)
6000 sayfadan fazla bir külliyattaki tek bir cümle, o da tarikata değil, zamana söylenmiş tek bir cümle için niçin bu kadar küsüp, yargılıyorsunuz. niye alınıyor ve savunma ihtiyacı duyuyorsunuz?? sizler kendi yolunuza, seyrü sülük için gayretlerinize devam eder iken, bu yolu en güzel şekilde tarif edeceğinize, nerdeyse her cümlenin sonu Üstad'a dayanacak!
bundan 50 küsür yıl önce Üstad da söylemiş, yukarıdaki ehl-i tariğin risalelere karşı ,
herşeyi ben bilirim, en iyi yol benim yolum duruşu ile yazılmış yazılara karşı savunma yapacak değilim.
not: ben sadece bir risalei nur talebesiyim. ne abilerim var, ne de içinde olduğum bir cemaat.
abi ve cemaat işlerini onlara söyleyiniz, bana değil.
Herşeyi ben bilirim diyenler yok ortada. Olanı söyleyen Allah Dostları ve irşadla meşgul zatlar var. Saidi Nursi hz.leri zaman tarikat zamanı değildir dedi diye ya da tarikat yolu uzundur dedi diye hakikatin hilafına söz mü etsinler? Allah Dostları en iyi Saidi Nursi hz.leri bilir dememişler. Ne demişler, alim, mücahid, veli bir zattır. İfrat sizlere ait. O yüzden nurculara ne dense boştur. Çünkü en büyük bilmişler ve ne dese ilhamdır deyip (belki vahiy kıymeti verip) kabul etmişler. Yani ehli tarik için söylenen sözlerin cümlesi nurcular için geçerlidir. Fakat ev sahibini bastırmak isterler çok konuşarak.
Acaba anlaşılmayan nedir merak eder durururum. Basiretler mi bağlanmış!
Madem hazretin yolundayız, öyle ise, tarikatları bu zaman için nakıs görüp, kendi yolumuzu yüceltip, adam toplamalıyız diyenler var.
Bunlar bilmeli ki, Sami Efendi hz.leri icazetini bizzat Peygamber Efendimiz'den almıştır. Ve Saidi Nursi hz.lerinin eserlerinden istifade edip, kendisini Üstad bildiği Abdülkadir Geylani hz.leri Sami Efendi'ye Kadiri yolunu ihya et demiştir. Nurcular Geylani hz.lerini çok severler ve onun tasarrufunda olduklarını beyan ederler. O ise Sami Efendi'ye tarikatını devam ettirmesini istemiştir. Tabi yalanlamak bedava.
Eğer nurcular Efendimiz'den, Geylani hz.lerinden daha iyi bildiklerini, Üstadlarının sözlerinin hepsinin önde olduğunu zannediyorlarsa hata ediyorlar. Tarikatların kıyamete kadar açık olacağını yüzyıllardır evliyaullah söyler durur. Ve hakikate uzanan yollardır. Uzunluk, kısalık muhabbetini bir tek Saidi Nursi hz.leri
kendi yolunu övmek için demiştir. O da anlayışla karşılanır. Tarikate rağmen çıktı iseniz tabi ki o yol hakkında bir şeyler deyip kendi yolunuzu öveceksiniz.
Saidi Nursi hz.lerinin kendisine talebe olduğu Es'ad Erbili hz.leri tarikatın lüzumunu anlatırken bakın neler der:
- "
Ey kullarım! Sizin her birinize iki şey vâcib ettim. Evvelâ şeriat, sâniyen tarikat" (Mâide sûresi: 48) buyurulmuştur. Burada minhac, münevver bir yol demektir.
Hak Teâlâ Hazretleri yevm-i âhirette kullarına suâl buyuracak, diyecek ki:
- Ey kulum! Benim böyle bir emrim var idi. Sen aradın mı?
-
Aradım amma bulamadım, derse ve mürşid de o zaman bulunmamış ise Allah Zü'l-celâl Hazretlerinin cevâbtan mülzem olması lâzım gelir. Halbuki Allah Teâlâ Hazretleri mülzem olur mu? Her zamanda irşâd-ı halk için bir kulunu âleme ibrâz buyurmuştur. Çünkü öyle olsa kulun vüs'atı dışında bir teklîf olmuş olacaktır. Eğer o kimse derse ki:
- Buldum amma kalbim sevmedi, teslim olamadım.
Cenâb-ı Hak -azze ve celle- Hazretleri buyurur ki:
- O kuluma başka kullarım tâbi olmamış mı idi? Tevâtüren onun mürşid olduğu ma'lûm değil miydi? Mâdem ki hakkında tevâtür var idi, senin de şer'an kabulün lâzım gelirdi, diyecek
ve o kul azâbtan kurtulamıyacaktır. Ayet-i kerîmede:
"
Bir ölü iken kendisini dirilttiğimiz, ona insanların arasında yürüyeceği bir nûr verdiğimiz kimse, içinden çıkamayacak bir halde karanlıklarda kalan kişi gibi olur mu hiç." (En'am sûresi: 122) buyurulmaktadır.
Meyyit gibi olan insanların kalbine Cenâb-ı Hak bir nûr ihsân edip ihyâ ediyor. Artık o kalbin sahibi doğru yoldan ayrılmaz oluyor.
(R. M. Sâmi, Musahâbe 6 . s. 12, 132-135.)
Bu Sami Efendi hz.lerinin Es'ad Efendi'nin sohbetlerinde tuttuğu notlardandır.