Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Rabbani Zikir: Zikrin Daimi Hale Gelmesi
MesajGönderilme zamanı: 04.01.10, 11:12 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 27.12.08, 17:20
Mesajlar: 565
30. Bölüm: Yâd Dâştın Mertebeleri:

Yâd dâşt, Allah’ın zât mertebesini sürekli akılda tutma, dâimâ onun huzûrunda olma bilincidir.

Bu hâl bazen (tasavvuf yolunun başında) kalbin kapsayıcı olması sebebiyle, kalp mertebesindeki sâliklerce de hissedilir. Çünkü özet ve detay farkı olsa da, insanın bütününde var olan her şey tek başına kalpte de vardır. Bu sebeple kalp mertebesinde de zât-ı ilâhînin huzurunda bulunma hâli dâimî olarak müyesser olur. Ancak bu hâl, yâd dâştın sûreti ve görüntüsüdür, hakîkati değildir.

“Son hâlin başlangıca yerleştirilmesi” derken, yâd dâştın bu sûretine işâret etmiş olmaları muhtemeldir. Yâd dâştın hakîkatinin elde edilmesi ise nefs tezkiyesi (arınması) ve kalp tasfiyesinden sonradır.

Eğer “Zât mertebesi” derken Allah’ın vücûbî sıfatlarını ihtivâ eden “vücûb mertebesi” kastediliyorsa, bu durumda yâd dâştın elde edilmesi bütün imkânî (yaratılmış âleme âit) mertebelerin aşılmasından sonra bu vücûb mertebesinin sâdece görülmesiyle (şuhûd) mümkün olur. Sıfat tecellîlerinde de bu hâl gerçekleşir. Çünkü bu durumda ilâhî sıfatları düşünmek zât mertebesinin huzûrunda bulunmaya aykırı değildir.

Ancak “Zât mertebesi” derken isim, sıfat nisbet ve îtibârlardan uzak sırf “Ahadiyyet” mertebesi kastediliyorsa, bu durumda yâd dâştın elde edilmesi bütün isim, sıfat, nisbet ve îtibâr mertebelerini aştıktan sonra mümkün olur.

Bu fakîr her nerede “yâd dâşt” demişse ikinci mânâyı kastetmiştir. Gerçi o mertebede “huzûr” kelimesini kullanmak uygun değildir, erbâbına mâlumdur. Çünkü o hâl huzûr ve gaybetten üstündür. Huzûr hâlinde ilâhî sıfatlardan bir sıfatı düşünmek gerekir. Huzûr lafzına uygun olan şey, yâd dâştın ikinci mânâdaki yorumudur. Bu durumda yâd dâşta nihâyet (son) demek, görme (şuhûd) ve huzûr îtibârıyladır ki bu mertebenin üzerinde görme ve huzûr yoktur. Ya hayret, ya cehl (anlayamama) ya da mârifet (bilme ve anlama) vardır. Ancak bu mârifet, senin mârifet dediğin şey değildir. Senin mârifet dediğin şey ilâhî fiil ve sıfatlara âit bilgidir. Bu makâm ise isim ve sıfatların birçok mertebe üzerindedir.

Salât ve selâm insanların efendisine ve temiz âilesine.

***

MEBDE’ VE ME‘ÂD (RABBÂNÎ İLHAMLAR)

İMÂM-I RABBÂNÎ

Doç Dr. Necdet TOSUN

SUFİ Kitap


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye