Ayetlerin Nüzul Sebeplerini Bilmenin Kur'ân-ı Kerim’i Anlamaya Katkısı
Dr. Mehmet Sürmeli
Nüzul ortamını müşahedeyle, sahâbenin Kur’an’ın indiği dönemde yaşamış olmalarının, kendilerine sağladığı her türlü bilgi, tecrübe ve gözlemleri kastedilmektedir. Sahâbîlerin cahilî kültürel yapıyı bilmeleri, o devirdeki dinî anlayıştan haberdar olmaları ve dinlerinin pratikleri konusunda fikir sahibi olmaları, onlara Kur’an’ın bazı kelimelerinin medlullerini anlama imkânını sağlamaktaydı. Rasûlullah zamanında insanlar ona sorular soruyorlar veya bir olay üzerine, hükmü açıklayıcı mahiyette ayetler nâzil oluyordu. Kur’an’ın anlaşılmasına yardımcı olan bu durum, daha sonraları “Esbabu’n-Nüzul” olarak adlandırılan bir bilgi alanı olacaktır.
Bu bilgiye en iyi vakıf olan insanlar, vahyin nüzul sürecinde olayların içinde bulunan ve Hz Peygamberle beraber olan sahâbedir Dolayısıyla, vahiy ortamında hazır bulunmaları onlara Kur’an’ı anlama konusunda bir üstünlük sağlıyordu.
Nüzul ortamını müşahede etmenin sahâbeye sağlamış olduğu avantajı daha iyi anlamak ve nüzul ortamını göz önünde somutlaştırmak için şöyle bir şema çizebiliriz : Sahâbe, hakkında vahiy inen olaylara, mü’min olarak tanıklık eden insanlardır. Kur’an bir defada inen kurgulanmış bir kitap değildir. Yirmi küsur yıllık bir süreç içerisinde parça parça nâzil olmak suretiyle tamamlanmış ve bu sebeple Kur’an-ı Kerim, bir defada nâzil olmadığı gibi, yazılı metinlerin düzeniyle; giriş, gelişme ve sonuç şeklinde de kompoze edilmemiştir. “Metin kurgusu, birbiriyle irtibatlı fakat müstakil pasajlar halinde olup ayetler farklı zamanlarda, farklı mekânlarda, farklı konularda ve farklı topluluklara hitaben nâzil olmuştur”
Farklı zaman ve topluluklardaki farklı olaylara çözüm sunan ilahî vahyin anlaşılmasına katkı sağlayan esbab-ı nüzul; “nüzul zamanı/ortamı içinde olup biten Kur’an-ı Kerim – insan (Hz Peygamber, sahâbe ve diğer insanlar) arasındaki iletişim/eğitim sürecini gösteren dondurulmuş, resmedilmiş olaylardır.”
Nüzul sebepleri bilinmeden Kur’an’daki birçok konu, tam anlamıyla kavranamaz. Belirli bir konuyu açıklığa kavuşturan sosyal, tarihsel veya diğer şartlar bilinmelidir Çünkü Kur’an’ın tümü bir anda tamamlanmış bir kitap olarak gelmemiştir Özellikle de ahkâma ve ahlâka dair ayetlerin çoğu, sebeb-i nüzul denen vesilelerle inmiştir Sahâbe bu olayları bizzat yaşamış ve olayların merkezinde bulunmuştur Haliyle, olayların odağında bulunan bu insanlar sahip oldukları bağlam bilgisi sebebiyle Kur’an-ı Kerim’i çok daha iyi anlıyorlardı.
Ayetlerin nüzul sebebi nasların sosyal bağlamından başka bir şey değildir. Bu sosyal bağlamın içinde bulunan sahâbenin Hz Peygamberle sohbetleri uzun olmuş ve bu dönemde gelen ayetlerin geliş sebeplerini müşahede etmişlerdir. Onlar, vahyin ne zaman, nasıl geldiğini, Cebrail’in geldiğinde Rasûlullahın fizikî yapısında meydana gelen değişiklikleri, -peygamberden bir açıklama gelmemesine rağmen- ayetlerdeki Mekkîlik ve Medenîlik olaylarını bilen insanlardır. Olaylara ve vahye şahit olan sahâbe, başkalarının bilmediğini böylece biliyordu.
Örneğin, Rasûlullah abdest alsa sahâbe onun nasıl abdest aldığını görür ve öylece abdest alır, gördükleri gibi amel ederdi Namaz kıldığını gördüklerinde kendileri de aynen onun gibi kılarlardı Çünkü sahâbîler, “Kur’an’ın en doğru bir şekilde anlaşıldığı ve en güzel bir şekilde uygulandığı bir çağda yaşamışlardır Kur’an onlar hakkında inmiş ve onların hayatında pratiğe dönüşmüştür”
Kur’an’ın nüzul ortamına bu kadar yakın olan sahâbenin, bu ortamı bilmekten ve bu ortama tanıklık etmekten elde ettiği bazı faydalar olduğunu daha evvel zikretmiştik. Nüzul ortamında bulunamayan daha sonraki nesillerin de Kur’an’ı daha iyi anlayabilmeleri için Kur’an’ın iniş ortamını ve olayların bağlamlarını bilmeleri onlara birçok faydalar sağlar. Bu faydaları şöyle ifade etmek mümkündür:
1. Nüzul ortamını bilen bir insan, Kur’an’ın kurgulanmış bir kitap olmayıp, olayların seyrine göre ilahî iradenin bir müdahalesi olduğu kanaatine varacaktır Çünkü Kur’an, Hz Peygambere vefatı öncesine kadar devamlı surette nâzil olmuştur Bu süreç yaklaşık yirmi üç yıldır.
2. Kur’an’ın canlı bir hayata hitap ettiği, nüzul ortamını bilmekle zihinlerde kararlılık kazanacaktır Örneğin, Kur’an-ı Kerim’deki şu ayet inmeye başlıyor: “İnsanlardan yerlerinde oturanlarla, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler bir değildir” Abdullah b Ümmü Mektum, Hz Peygambere özründen dolayı cihad edemediğini söyleyip şikayette bulununca, “Özürsüz olarak evlerinde oturanlar” ı istisna eden ayet nâzil olmuştur Olaylara birebir çözüm sunulması Kur’an’ın canlı bir topluma indiğini göstermektedir Bu durum ancak nüzul ortamını tanımakla bilinebilir.
3. Nüzul ortamını tanımak, kişiye Kur’an’ı anlama konusunda bir güven kazandıracaktır İnsanın ictihadî yeteneklerinin artmasına vesile olur Olaylara cevap mahiyetinde gelen vahiylere şahit olan Hz Ali ve Abdullah b Mes’ud gibi sahâbeler, “Hangi ayetin nerede ve kim hakkında indiğini” bilecek kadar maharet sahibi olmuşlardır Bunun neticesi olarak da ictihadî yetenek elde edip, Kur’an konusunda en cesaretli konuşan seçkin insanların arasına girmişlerdir.
4. Nüzul ortamını müşahede eden insan ayetlerdeki nasih ve mensuh, mutlak ve mukayyed olma durumlarına vakıf olacaktır Hz Peygamber, Cebrail’e her Ramazan’da kendisine gelen vahiyleri arzederdi Vefat senesi ise iki kere arzetmiştir Bu arzda bulunanlardan Abdullah b Mes’ud, Kur’an’ın son arzına şehadet etmek suretiyle, içerisindeki nasih-mensuh olayının olup olmadığına da tanıklık etmiştir.
5. Nüzul ortamını bilmek, ayetlerdeki kapalılıkları çözmeye yardımcı olacaktır Sahâbe, Hz Peygambere arkadaşlık etmek, ondan te’vil ve tenzil ilmini işitmek suretiyle Kur’an’daki kapalı noktaları çözebilecek bir seviyeye gelmiştir “Kur’an okunduğu zaman onu dikkatlice dinleyiniz” ayetini dinleyen bir insan, bu ayeti sadece Kur’an okunurken susmaya hamledebilir Ebû Hureyre (ö: 58/677), “İnsanlar İslâm’ın başlangıç döneminde namazda konuşuyorlardı Bu ayet namazda konuşmayı yasaklamak için indirildi” demiştir Böyle bir ayetin nüzul ortamında bulunan kimse, ayetten, önce asıl maksadı anlar, ictihadî olarak ise başka sonuçlara da varabilir.
Nüzul ortamını ve sebebini bilmek Kur’an’ın anlaşılmasına yardımcı olan önemli bir sebeptir. Sahâbe bu ortamı hem gözetleyen hem de yaşamak suretiyle, tarihi yapan insanlardır. Onların, nüzul ortamını müşahedeleri öyle ileri bir noktaya varmıştı ki, meleğin zaman zaman insan suretinde gelişine bile tanıklık etmekteydiler.
Nüzul ortamını yaşayan sahâbede sahih bir ilim, mükemmel bir anlayış ve salih bir amel meydana gelmiştir. Özellikle de sahâbenin âlimleri ve büyükleri bu konuda çok önde idiler. Raşid halifeler ve Abdullah b Mes’ud nüzul ortamı bilgisine en çok sahip olan sahâbîlerdiler. Nüzul ortamını bilmemek ihtilaflı konularda şüpheler meydana getirir.
İbn Abbas, Hz Ömer’in kendisine ihtilafla ilgili sorduğu; “Bu ümmet ki, peygamberi bir iken nasıl olurda ayrılığa düşerler?” sorusuna şu cevabı vermiştir: “Ey mü’minlerin emiri! Kur’an bize indirildi Biz onu okuduk ve indiği gibi hayatımıza kattık. Fakat bizden sonra bazı kavimler gelecek, Kur’an’ı okuyacaklar ama hangi sebeple indirildiğini bilmeyecekler Konuyla ilgili görüş beyan edecekler ve görüşlerinde ayrılığa düşecekler. Sonra da ihtilafları sebebiyle birbirleriyle savaşacaklardır.”
Her ne kadar İslâm düşünce tarihinde fikir ayrılıklarına bağlı fiilî savaşlar meydana gelmese de Kur’an etrafında oluşan derin düşünce ayrılıkları olmuştur. Bu derin ihtilafların temelinde yatan en büyük etken, metodoloji/usul eksikliğidir Nüzul ortamını müşahede bilgisi olan “esbab-ı nüzul/ayetlerin iniş sebebi ilmi” de bir usul konusudur. Sonraki nesillerden daha iyi bilgiye sahip olan;olayların kahramanları sahâbenin bu hususlardaki sahih kaynaklardan bizlere kadar gelen bilgilerine müracaat etmek, Kur’an’ı daha iyi anlamamıza mutlak bir katkı sağlar.
_________________ " Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."
|