Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Gül'ün Urumçi gezisinden on gün sonra Çin katliamı!
MesajGönderilme zamanı: 07.07.09, 13:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Gül'ün Urumçi gezisinden on gün sonra Çin katliamı!

İbrahim Karagül


ABD Başkanı Barack Obama'nın “tarihi” Moskova ziyareti başlamak üzereyken. Moskova, Afganistan savaşı için ABD'ye lojistik destek açıklaması yapmışken. Washington, füze kalkanı projesi “Rusya'yı değil, İran'ı hedef alıyor” açıklaması demişken. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden; “İsrail İran'a saldırırsa engel olmayacağız” diyerek bu ülkeye saldırı onayı verirken. İsrail'in Almanlar'dan aldığı ve nükleer füzelerle donattığı denizaltılar, Mısır'ın onayı ile Süveyş'ten Kızıldeniz'e geçerken. S. Arabistan ve Mısır gibi ülkelerin İsrail gibi, İran'a saldırı gerektiğine inandıkları iddiaları ayyuka çıkarken. Washington, Taliban'ı öne sürerek Tahran'ı baskı altına almaya çalışırken. Seçim sonrası İran'ı karıştıran gösterilerin başarısız olması üzerine nükleer mesele üzerinden yeni bir tehdit senaryosu devreye sokulurken…

Bir zamanlar “Adriyatik'ten Çin Seddi'ne” diye tanımladığımın yeryüzünün en kaotik kuşağının Doğu sınırından, Çin Seddi bölgesinden, bazılarının Sincan ya da Xinjiang dediği Doğu Türkistan'dan gerçekten çok kötü haberler geliyor. Tibet gibi, Çin'in sonradan işgal ettiği, yıllardır insan hakları ihlalleri ve etnik kıyımın her türünün sahnelendiği Uygur Türkleri'nin ülkesinde Pazar günü yaşanan çatışmalarda, daha doğrusu kıyımda 140 kişi öldü, 800 kişi yaralandı. Yerel kaynaklar ölü sayısını yüzlerle ifade ediyor. Onlara göre beş yüz civarında ölü, binlerce yaralı var. Rakamlan dışında, Pekin yönetiminin sansürüne rağmen olayın niteliği az çok netleşti.

Çatışmalar, Doğu Türkistan'ın başkenti Urumçi'de yaşandı ama çevredeki başka şehirlere de sıçradı. Ellerinde bıçak, sopa ve taşlar olan kalabalıklara tanklarla, askeri araçlarla, silahlarla müdahale edildi. Sadece bir oturma eylemiyle başlayan demokratik tepki sonra Uygur Türkleri ile Han Çinlileri arasında etnik çatışmaya dönüştü. Ardından Çin güvenlik birimlerinin kıyımı…

Aslında gerilim daha önce Çin'in Hong Kong sınırındaki Guangdong eyaletindeki bir oyuncak fabrikasında başladı. Yerel bir gazete, Uygurlar'ın iki Çinli kadına tecavüz ettiğini iddia edince fabrikadaki Çinliler beraber çalıştıkları Uygurlara saldırdı. İki Uygur hayatını kaybetti. Uygur gençlerinin, genç kızlarının fabrikalarda adeta köle gibi çalıştırılmasının verdiği öfke, onlarca yıldır devam eden etnik tansiyon, iki Uygur'u öldürenlerin cezalandırılmaması, Doğu Türkistan'da hep varolan gerilimi ateşledi. Urumçi'de önce oturma eylemi başlatıldı. Güvenlik güçlerinin sert müdahalesi çatışmaları başlattı.

Sıkı yönetim ilen edildi, elektrikler kesildi, hayat durdu. Urumçi'de insan avı başlatıldı. Reuters'a göre, 203 mağaza, 14 ev, 190'ı otobüs olmak üzere 216 araç yakıldı, 2.3 milyon nüfuslu kent çatışma alanına döndü. İbadetlerin bile sınırlandığı, medyanın sınırlandığı, toplantı yasağı bulunan kentin diğer şehirlerle bağlantıları kesildi. İnternet iletişimi bile durduruldu. İran'daki gösterilerde etkin biçimde kullanılan Twitter bloke edildi. Pekin, gerilimi dış güçlere bağladı.

Doğu Türkistan artık sadece Uygurlar'ın ülkesiyken Çin işgali altına giren, yıllardır bağımsızlık mücadelesi veren, bu mücadelenin çok ağır bedellerini ödeyen bir ülke değil. Son yıllarda keşfedilen zengin petrol ve doğal kaynaklar bölgeyi bir anda dünya gündemine soktu. Önceden bağımsızlık mücadelesi dikkate alınmazken şimdi adeta “Hazar” enerji kaynakları gibi dikkat çeker oldu. Pekin, Rusya ve Orta Asya ülkeleriyle yaptığı dev enerji projelerini bu bölge ile birbirine bağladı.

Ne garip; bu olaylar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Pekin temaslarından, Urumçi'yi ziyaretinden on gün sonra yaşandı. Son derece başarılı bir ziyaret olarak görülen, milyar dolarlık projelerin konuşulduğu, milletvekillerinin Uygur halk dansları topluluğu ile sahneye çıktığı kare ile hatırlanan ziyaretin, iki ülke ilişkilerini daha da güçlendirmesi beklenirken nasıl olduysa rüzgar tersine döndü. Doğu Türkistan tarihinin en kanlı olaylarından biri daha yaşandı. Bu durumun; gerçekten de ciddi biçimde irdelenmesi gerekiyor. Yaşananlar her ne kadar, bölgenin kronik sorununun hâlâ canlı olduğuna işaret etse de, Gül'ün ziyaretinden on gün sonraya denk gelmesi son derece düşündürücü.

Türkiye, 2001 yılından bu yana, (daha daha önce başladı) Doğu Türkistan muhalefetinin Türkiye'deki faaliyetlerini kısıtladı. Mesut Yılmaz'ın o ünlü genelgesiyle, başbakanlığı döneminde, bir devlet yetkilisinin bu çevrelerin etkinliğine katılması yasaklandı. Pekin-Ankara arasında balayı dönemi başladı. Hemen her bakan bir ya da birkaç kez Pekin'i gitti. Hatta Türkiye'yi yılda iki milyon Çinli turist gelirse ne kadar kazanırız hesapları yapıldı. O hesaplara rağmen bugün Türkiye'ye gelen turist sayısı on beş bin civarında! Uygur muhalefeti böylece Türkiye dışına çıkarıldı. ABD'de sürgün hükümeti kuruldu.

Olayın kaynağı elbette yerel sıkıntılar. Doğu Türkistan halkıyla Pekin arasında onlarca yıldır devam eden gerilim. Etnik sorunlar… Çin'in bu bölgede tam anlamıyla bir katliam tarihi var. Ama çatışmaların zamanlaması, Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinden on gün sonra yaşanması çok kötü. Avrasya hattında kaos Doğu'ya kayıyor. İran ve ötesine. Pakistan-Afganistan'da yoğunlaşıyor. Tam bu sırada Doğu Türkistan karışıyor. Bu, Türkiye'ye karşı da yapılmış bir şey olmasın!

Yenişafak


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gül'ün Urumçi gezisinden on gün sonra Çin katliamı!
MesajGönderilme zamanı: 08.07.09, 13:33 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 275
Çin !

Abdurrahman Dilipak

a.dilipak@vakit.com.tr

Vakit

2009-07-08

Çin’in uzun yıllardır bir İslam politikası olmadı.
Mao dine karşı savaş ilan etmişti..
İslam, soğuk savaşta tarafların birbirini yıpratmak için kullandığı bir silah gibiydi..
Çin ve Sovyetler’in İslam dünyasına ilgisi, ABD’ye karşı mücadelesi ile sınırlıydı.
ABD için Sovyetler’deki ve Çin’deki Müslümanlar başından beri tabii bir müttefikti..
Rusya ve Çin de kendi ülkelerindeki Müslümanlara özgürlük vermek yerine, mesela Rusya; Suriye, Irak, Mısır Müslümanları ile ilgilendi.. Çin, Pakistan Müslümanlarına göz kırptı.
Bugün Çin’in İran’a ilgisi de tamamen askeri ve stratejik planları ile ilgili..

Çin yönetiminin aslında doğrudan tek başına bir İslam düşmanlığı yok.. Haksızlığı ve zulmü, bütün dini toplulukları ve kendisi için tehdit unsuru olarak gördüğü unsurları kapsıyor. Bu da Çin’in yumuşak karnı. Demokrasi ve insan hakları, hukuk devleti talepleri, haksızlığa uğrayan çevreleri tek bir çatı altında toplayabilir..
İşin kötü yanı, bu haksızlığa muhatap olan farklı dini ve etnik topluluklar arasında bir ittifak da yok.
Bu haksızlığa uğrayan insanların, Çin’deki demokrasi ve insan hakları mücadelesi veren topluluklarla da bir teması yok..
Çin ve Rusya arasındaki yakınlaşmanın ABD’yi rahatsız ettiği açık.. Çin ve Rusya üzerinde baskı oluşturmak isteyen ABD’nin elinde hazır bir gerekçe var.. Etnik ve dini topluluklara yönelik baskı..
Çin ve Rusya uzlaşarak ve katı tutumları ile ABD’ye ihtiyaç duyduğu fırsatı kendi elleriyle ve fazlasıyla veriyor..

Benim tanıdığım bir Doğu Türkistanlı, Pekin’de tıp eğitimi almış bir doktor var, 15 yıldır 80 yaşındaki hasta annesini göremiyor.. Buna benzer onbinlerce örnekten sözedebiliriz..
Oysa Çin bir yandan Afrika’da Müslüman ülkelerle yakın ve sıcak ilişkiler kurmaya çalışıyor, bir yandan İran’la ilişkilerini sıklaştırıyor, öte yandan Türkiye ile arasında giderek artan ticari ilişkiler var.

Çin, Türkiye’yi görmek istemiyor..
Doğu Türkistan’daki gelişmeler Türkiye ile ilişkileri zora sokar..
Çin’deki olayların hemen Gül’ün ziyaretinden sonraya denk gelmesi de ilginç..
Çin’deki olaylar internetle bir anda Çin’in diğer bölgelerinde ve tüm dünyadaki Doğu Türkistanlılar arasında yayıldı.. Uzun zamandır aktif olmayan Doğu Türkistan muhalefeti bir çok ülkede birden sesini yükseltmeye başladı. Söylenti kargaşanın kızkardeşidir.. Söylenti sokaklarda kol geziyor.. Olaylarda çok sayıda insanın hayatını kaybetmiş olması, çok sayıda araç ve ev, iş yerinin, resmi binanın tahrip edilmiş olması, çok sayıda yaralı, çok sayıda gözaltı ve kayıpların varlığı işi daha da karmaşık hale getiriyor..

Böyle zamanlarda çok ihtiyatlı bir dil kullanmak, kışkırtmalara kapılmamak, haklı durumdayken haksız duruma düşmemek konusunda dikkatli olmak gerek.
Bu gelişmeler olurken Çin derin devleti de boş durmayacaktır.. Her zaman devletin karşı tarafta kendi adamları vardır.. Bu olaylar olurken ne Çin yönetiminin, ne de ABD’nin oyununa gelmemek gerek..

Çin’deki rejim muhalifleri için de Sincan’da başlayan olaylar bir işaret fişeği anlamı taşıyabilir..
Çin yönetimi bu işi sıradan bir güvenlik olayı olarak görmeye çalışırsa ve şiddetle bu olayları bastırmak isterse yanılır. Yangına körükle gitmiş olur..
Çin karşıtı ülkelerin 6. kol timleri, çatışmayı kışkırtmak için psikolojik harp taktikleri kullanarak yalan haberlerle tarafları kışkırtabilir. Olaylar sırasında her iki tarafa yönelik saldırılar gerçekleştirilebilir..
Çin derin devletinin bu olaylar karşısındaki tavrı ve tepkisi önemli.
Eğer olaylar bölgeye ve zamana yayılacak olursa bu durumdan en çok etkilenecek bir diğer ülke de Çin sınırındaki Rusya Federasyonu ülkeleri olacaktır..

ABD’nin, AB’nin ve İsrail’in, Çin’e karşı İslam toplumunu ve İslam coğrafyasını bir tramplen tahtası gibi kullanmak isteyeceklerini; bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerinden kendi iktidar ve servet mücadelelerini vermek isteyeceklerini düşünüyorum.
Bu olaylar devam edecek olursa Budist rahiplerin de sokağa çıkması gecikmez..
Ben önümüzdeki 10 yıl içinde, 2020’den önce Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan ve Bangladeş havzasında büyük olaylar yaşanacağını düşünüyorum.. Tabii bir afet ya da erken bir savaş sebebi ile bu felaket daha yakın bir zamanda da gerçekleşebilir..

Doğu Türkistan olayını kendinden ibaret bir olaymış gibi görmek bana göre doğru değil..

Çin yönetiminin baskıcı politikaları gibi, Doğu Türkistan içindeki yabancı istihbarat örgütlerinin adamlarının kışkırtma planlarını da eş zamanlı olarak görmek durumundayız..
Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalime karşı olmak gibi bir disiplin içinde olmalıyız. Bir topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli. Tedhişçilik ve yağma peşinde koşanlara fırsat vermemek gerek..

Tienanmen olaylarından sonra en büyük halk hareketlerinden biri ile karşı karşıyayız..
Çin halkının özgürlük mücadelesinde bu olaylar bir milad olabilir..

Çin yönetiminin şunu bilmesi gerek: Zulm ile abad olunmaz..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye