Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Çığlığa Dönüşen Yaşantı
MesajGönderilme zamanı: 01.04.11, 09:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 23:23
Mesajlar: 664
Çığlığa Dönüşen Yaşantı


Kadıköy dolmuş duraklarının yanında, denizin kıyısında titreyen dalgalara dalmıştı genç adam. Düşünceler her dalganın şifresinde kayboluyor, yakamoz çıkmazlarını sonsuzlaştırıyordu. Bu halinden korkan Saffet genç adamın yanına doğru yaklaştı.

“Merhaba, görünen halin beni korkuttu. Sanki depremlere maruz kalmış gibisiniz. İntihar edecekmiş gibi dalmışsınız. Konuşmak ister misiniz?”

“Elbette. Adım Ömer. İşten yeni çıktım. Tahminiz doğru, çok fenayım. Ne yapacağım konusunda şaşırdım kaldım. Huzurlu bir çıkış, belki dayanacak sağlam bir liman arıyorum.”

“Benim adım Saffet. Tanıştığıma memnun oldum. Ne oldu ki, ne gibi çıkışlar…”

“Liseye kadar tipik bir İslami eğitimden geçtim. Din ve ahlaki kuralları ailem en güzel şekilde öğretti. 1981 yılında ODTÜ elektronik mühendisliğini kazandığımda kaderimin bu çizgiye getireceğini nereden bilebilirdim ki.”

“ Aynı meslektaşız ve aynı yıllarda mezun olmuşuz. Hoş denk geliş. Ne oldu ki böyle, gerçekten şaşırdım kaldım. Eğer sakıncası yoksa öğrenmek isterim.”

“Okula girdiğimde, ortam ateistti. Zamanla bende bunu kabullendim. İslam’ı reddettim. Dayımda benim gibi düşünüyordu. Beni iş hayatında ve birçok konuda destekledi. Sanki o benim inandığım taptığım tanrımdı. Birde eniştem vardı. Öyle cüsseli ve güçlüydü. Hiçbir zaman kimseye muhtaç olmayacağına inanırdım. “

“Benim yaşadığım hayattan çok farklı. Ben de TTAŞ’de çalışıyorum. İslam’ı en iyi şekilde yaşamaya çalışıyorum ve sizin gibi düşünceli insanların eziyetlerine maruz kalıyorum. Bana da öyle sıkıntılar yaşatıyorlar ki… Neyse, sonra ne oldu?”

“Bende mezun olduğumda TTAŞ’de çalışmaya başlamıştım. Ortamdan ve maaşlarından memnun kalmadım. İstanbul’a yerleştim ve özel sektörde çalışmayı yeğledim. Benim bir hastalığım var. Eğer bir meslektaşım ve arkadaşım benden fazla maaş alıyorsa, çalıştığım yerden istifa edip bu meslektaşımdan fazla maaş veren başka bir iş yeri arıyorum. Öyle bir haset yaşıyorum ki bu beni yiyip bitiriyor.”

“Oh anlayabiliyorum! Bu durum benim yaşadıklarımdan daha zor.”

“Evet. Bundan kurtulamıyorum. Kötü bir alışkanlık biliyorum ama bugüne kadar çözüm bulamadım. Aslında çok paraya ihtiyacım da yok! Sanırım bir nevi hastalık bu.”

“Peki, buraya gelip düşünmen bundan dolayı mı?”

“Tabi ki değil. İlk önce dayım vefat etti. Tanrım, inandığım ölmüştü. Ardından kimseye muhtaç olmaz dediğim eniştem felç geçirmiş, herkese muhtaç hale gelmişti. Bu görüntü ve yaşadıklarım beni inanılmaz bir boşluğa itti. Dokunduğum yerler öldürecekmiş gibi hissettim. Korktum. Bir gün akşam yemeğinde kız kardeşim Allah’a şükür dolu dua edince içime öyle bir ferahlık doğdu ki… Bu yaklaşımdan çok hoşlandım.”

Konuşma öyle hoşça gelişiyor ve zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı Saffet. Cadde lambalarının yandığının farkına vardığında,

“ Özür dilerim. Affınıza sığınarak size bir öneride bulunacağım. Akşam namazını kaldığım yerde kılacaktım ama konuşurken vakit çok geçmiş. Şu gördüğün camide namazımı kılmak istiyorum. Eğer sizde kılmak isterseniz hem yolda giderken konuşmaya devam ederiz hem de akşam namazını birlikte kılarız ya da burada vedalaşalım.”

Biraz düşündükten sonra,

“Sizinle gelmeyi tercih edeceğim. Yapacağım bir şeyde yok zaten.”

Hem konuşuyorlar hem de camiye yaklaşıyorlardı. Sohbet öyle tatlıydı ki… Konu din olunca Saffet başkalaşıyor, yüzünde nurani bir ışık Ömer’e yansıyordu. Birlikte abdest aldılar. Saffet imam oldu. Arkasında Ömer!

Namazdan sonra Ömer,

“Sizi tanıdığıma memnun oldum gerçekten. İçim rahatladı ve sizi de çok sevdim. Bu kartımı lütfen alın. Fırsat bulduğunuzda beni arayın. İrtibatımıza devam edelim olmaz mı?”

“Bende Ankara’da yaşıyorum Ömer Bey kardeşim. Buraya eğer gelirsem iki üç günlüğüne geliyorum. Görüşmek isterim ama zamanım olacağını sanmıyorum. Hakkını helal et olur mu? Eğer yolun Ankara’ya düşerse de sende beni ara lütfen!”

“En azından tavsiyene ihtiyacım var. Dinle ilgilisin gördüğüm kadarıyla. Gerçekten İslami kitaplar konusunda cahilim. Birde Arapça yazılar olunca okumaktan vazgeçiyorum hemen. Tavsiye edeceğiniz bir kitap var mı?”

“Sizi anlıyorum. Mevdudi’nin “Tefhim-ul Kur’an” adlı bir Kur’an tefsiri var. Ben çok istifade ettim. İçerisinde Arapça kelimelerde yok. Oldukça sade, lütfen al ve oku. Eğer İslam’ı gereği gibi yaşarsan sonsuz bir saadete ereceksin eminim. Allah yardımcın olsun. Âmin!”

Tokalaştılar. Sarıldılar ve vedalaştılar… Başka yollara. Ama yol ve mutluluk kıblesiyle aynıydı. Kim bilir ölümün kıyısına gelmiş, uçurumu hisseden niceleri var sokaklarda, deniz kıyılarında, banklarda... Devekuşu gözlüklerimizi atıp onların yardımına koşalım mı?

Saffet Kuramaz


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye