Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Tunuslu Şeyh ve Sultan Yahya
MesajGönderilme zamanı: 24.12.08, 13:56 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.08, 13:08
Mesajlar: 28
Tunuslu Şeyh ve Sultan Yahya

Telmisan'da bir sultan vardı, Sultan Yahya.... O civarda ve bir mağarada yaşayan bir de münzevî şeyh var: Tunuslu şeyh ismiyle anılan biri...

Tunuslu şeyh, bir gün şehre inmiş, çarşıdan geçiyordu. Padişah ile vezirleri de, ipekli ve sırmalı elbiselere bürünmüş, soylu atların sırtında, gezmeye çıkmışlardı.
Çarşı pazarda bir telaş, bir kıyamet... Herkes saygı ve korkuyla ayağa kalkıyor, padişahı selamlamak için ileriye atılıyor, bir koşuşma ve bir alkışlamadır gidiyor.
Padişahın yoluna biraz uzakça bir kenarda, yeşil sarıklı, uzunca sakallı, bahçesinde yapayalnız durmakla, böyle bir sahne kenarında durmak arasında hiçbir fark belirtmeyen Tunuslu şeyh!..

Sultan Yahya ve vezirleri, halk dairesinin gerilerinde ve dünyanın en kayıtsız tavrıyla dikilen, bu garip zatı gördüler.

Bir vezir, padişaha hitap etti:
"-Sultanım; bu, meşhur Tunuslu şeyhtir: Bir mağarada ve inziva içinde yaşar..."
Padişah, gözlerinin içi derin bir merak ve alaka ışığıyla pırıltılı, küheylanını o tarafa doğru çevirdi. Daima habersiz ve alakasız Tunuslu Şeyh'in yanında durdu:
"-Sana selam!.."
"-Selam sana!.."

Geriden adım adım yaklaşan, korka korka ilerleyen tecessüs dalgalarının kabarttığı muazzam ve hayali kulağın önünde Sultan mırıldandı:
"-Sana bir şey soracağım!"
Sultan, üzerindeki ipekli elbiseyi gösterdi:
"-Bu elbise ile namaz kılmak caiz midir?.."
Tunuslu şeyh, mehtaplı bir sema gibi derin, gülümsedi:
"-Vazgeç, söylemesem daha iyi olur?.."
"-Söyle, çok rica ederim, söyle!.."
"-Etrafınızda şeriatın hükümlerini bilen bunca alim var, onlara sorsanıza!.."
"-Onlara sordum ve kanaatlerini öğrendim; bana sizin bilgi ve görüşünüz lazım..."
"-Vazgeç, söylemesem daha iyi olur!"
"-Söyle, çok rica ederim, söyle!.. Allah aşkına söyle!.."

Tunuslu şeyh tane tane söyledi:
"-Bir köpek düşününüz! Bir tarafta bir hayvan ölüsü bulmuş ve yemiştir; leşi tıka basa yemiş, doymuştur... Düşününüz ki, bu köpek içi ve dışı pislik olduğu halde, işerken kirlenmemek için bir ayağını havaya kaldırmak sevdasındadır.
Sultan haykırdı:
"-Ne demek istiyorsun?
"-Şunu demek istiyorum ki, sizin mideniz ve cisminiz en ağır haram yüklerin altında... Böyleyken bana soruyorsunuz: "Bu elbise ile namaz kılmak caiz midir?"

Ve Tunuslu şeyh, sultandan hiçbir karşılık beklemeden başını çevirip yola düştü. İlerlemeye başladı. Sultanın etrafını sarmış bulunan tecessüs dalgasının çehresi tarif edilemez bir dehşet içindedir. Herkes, nefes almaktan korkarak sultanın tepkisini bekliyor. Sultan, atının murassa eğerinde, yüzü çıldırtıcı bir hayretle ve haşyetle mühürlü, uzaklaşan Şeyhe baktı.

Birden, Sultanın şimşek gibi bir hızla atından indiği görüldü. Sultan atının dizginlerini vezirlerinden birine uzattı. Belindeki kılıcı koparırcasına çıkardı, ipek pelerinini, muhteşem sorguçlu kavuğunu, karşısında afallamış ve ne yapacağını şaşırmış bekleyen maiyetine doğru fırlattı ve koştu, Şeyhe yetişti ve asla dönüp arkasına bakmayan Şeyhin arkasından şehri terk etti, çıktı, gitti.

Şehirden çıkarken Sultan Yahya'dan şu sözü duydular:
"-Müslümanlar haklarınızı helal ediniz ve kendinize bir padişah bulunuz!.."
Sultan Yahya, Tunuslu Şeyh'in mağarasında üç gün misafir kaldı. Bu üç gün içinde hemen hemen hiç konuşmadılar. İçin için çalışan motorlu bir tulumba gibi, bu üç gün içinde Yahya'nın kalbi, yalnız Şeyhin kalbindeki feyzi emmekle meşgul oldu.

Üç gün sonra Tunuslu Şeyh, müridine bir urgan uzattı:
"-Bunu al, dağa git, odun topla, sırtında pazara taşı, sat, parasıyla ekmek tedarik et ve ye! Allah, sana, ona giden gizli yolun kapılarını açtı. Allah feyzini arttırsın."

Yahya, tek kelime söylemeden Şeyhin dediği gibi yaptı. Odun parasından biraz ekmek satın aldıktan sonra artanı da yoksullara, hastalara, çaresizlere dağıttı ve bu, hep böyle devam etti. Eski tebâsı onu bu halde gördükçe göz yaşını tutamıyor; fakat o, bir heykel gibi dimdik, hissiz ve vakur, sadece gülümsüyordu.

Bir gün büyük bir kalabalık dağlara düşüp Tunuslu Şeyh'in mağarasını buldu. Ondan duâ istediler ve yalvardılar:
"-Kuzum, Şeyh Hazretleri, bize duâ buyurunuz!.."
Tunuslu Şeyh tane tane cevap verdi:
"-Duâyı, Yahya'dan isteyiniz; ben onun yerinde olsaydım, yaptığını yapamazdım..."

Ve bir lahza sustuktan sonra ilave etti:
"-Şu anda Yahya'nın eriştiği saadet hazinesini bilselerdi, dünyanın bütün tâcidar ve padişahları, bütün orduları ve her türlü imkanlarıyla aralarında ittifak edip onun üstüne yürürlerdi. Hazineyi elinden alalım diye!..

(N. Fazıl Kısakürek, Veliler Ordusundan 333)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Tunuslu Şeyh ve Sultan Yahya
MesajGönderilme zamanı: 01.02.11, 16:09 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Necip Fazıl Kısakürek yazarsa böyle yazar...

En sade bir menkıbe bile O'nun kaleminde ne tatlı bir hal almış...

Allah gani gani rahmet eyleye...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye