Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 3 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Gönenli Mehmed Efendi -Rh-
MesajGönderilme zamanı: 30.12.08, 09:46 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Gönenli Mehmed Efendi

Yavuz Bahadıroğlu

ybahadiroglu@vakit.com.tr

2008-12-30

Ölümsüzlüğünün 18. yıldönümünde -2 Ocak 1991-

Gönenli Mehmed Efendi



Bir zaman dilimi düşünün ki, minarelerden “Ezan-ı Muhammedi” indirilmiş, yerine “Tanrı uludur” çığlıkları atılmaya başlanmıştır…

Bir zaman dilimi düşününüz ki, önce devletin pusulası Batı’ya ayarlanmış, sonra millet Batılılaşmaya zorlanmıştır…

Bir zaman dilimi düşününüz ki, millet yiyecek ekmek bulamamakta iken devlet sözde “halkevleri” açmakta, sözde halkevlerinde, aç köylülere kadın elinin nasıl sıkılacağı, kadınla karşılaşıldığında nasıl şapka çıkarılıp selamlanacağı, hangi kadehle rakı, hangi kadehle viski içileceği öğretilmektedir…

Bir zaman dilimi düşününüz ki, camiler ya kapatılıp satılmakta, ya da başka amaçlar için kullanılmak üzere kiralanmaktadır…

Bir zaman dilimi düşününüz ki yürekler dağlanmakta, fukaralıktan, kıtlıktan, yokluktan milletin anası ağlamaktadır…

Bir zaman dilimi düşününüz ki, din eğitimi veren tüm okullar, tüm kurslar kapatılmış, zaman içinde Türkiye, cenaze kaldıracak imam bulmakta dahi zorlanmaya başlamıştır…

Kısacası o zaman diliminde ezan yasak, hac yasak, din eğitimi yasak, hafızlık yasak, ilmihal satmak yasak, Türk sanat müziği çalmak yasak, Selçuklu-Osmanlı tarihi okutmak yasaktır!
Gönenli Mehmed Efendi işte böyle bir zaman diliminde hizmetine başladı. Kendini inançlarının hizmetine adadı. Sürülme-süründürülme pahasına yasaklara meydan okuyarak, Anadolu’nun fakir çocuklarının Kur’an öğrenmelerini sağladı. İhtiyaçlarına kefil oldu. Böylece Kur’an eğitiminin kesilmesini engelledi. İşte bu duruşuyla “Hoca”lık sınırlarını aşıp tam manasıyla bir “Yürek Adam”a dönüştü. Yeteri kadar emek veren herkes, her şey olabilir, ancak kolay kolay kimse “Yürek Adam” olamaz! “Yürek Adam” olmak için, öncelikle kocaman bir yürek lâzım…

Engin imana dayalı derin bir “vecd”, yüksek ahlâk, sınırsız idrak, geniş ihata, sonsuz “infak” duygusu, beklentisiz fedakârlık, fazilet, feraset ve kuşatıcı bir “uhuvvet” anlayışı lâzım…

02 Ocak 1991’de kaybettiğimiz Gönenli Mehmed Efendi’de bunlar fazlasıyla vardı. “İnsanlara iyilik yaptınız mı yanından hemen kaçın” derdi, “kaçın ki, utanmasınlar; teşekkür etmeye vakit bulamasınlar.”

Böyle sözleri sadece başkaları için yaşayabilenler söyleyebilir! Bazen bir cümle bir dünyadır: İnsanı tam da yüreğinden yakalar ve kitaplar dolusu sözün yapamayacağı izahları yapar…
Ve her cümle, söyleyeni ele verir: Duruşu hakkında fikir edinirsiniz.

İnandığı ve anlattığı gibi yaşar, maddiyata hiç önem vermezdi. Evine gidenler, salonunun birkaç kilim, birkaç divanla döşeli olduğunu, tavanından çıplak ampuller sarktığını görüp şaşırırlar, sonra da Gönenli Mehmed Efendi’nin evinde gördüklerini hayretler içinde anlatırlardı.
Bu yüzdendir ki, başka “Hoca”ların sözü, bir kulağımızdan girip bir kulağımızdan çıkarken, neden Mehmed Efendi’nin her sözünün yüreğimize kök saldığını ancak şimdi anlayabiliyorum…
Çünkü o “Yüreğiyle Konuşan Adam”dı. Yüreğiyle konuşan Hoca’yı, cemaat, yüreğiyle dinler, böylece yürekten yüreğe köklü bir buluşma gerçekleşirdi…

Bu sayede insan camie, namaza, ibadete ısınır, hoşgörünün anlamını kavrardı. Hocaefendi, aynı zamanda, bizim o gençlik yıllarının hızına sığdıramayacağımız kadar hoşgörülüydü. Ne cemaatini küstürecek bir şey söylerdi, ne turistleri. Ona baktığınızda size değer verdiğini, hatta sizi sevdiğini anlardınız. Hayatımda isteyerek ve severek öptüğüm nadir ellerden biri onun elidir…
“Berhudar ol evlâdım” deyişi de hep yüreğimdedir, çünkü hiç kimse bana onun kadar içten “Berhudar ol” dememiştir; onun gibi, hiç kimse yanaklarımdan kelimelerle öpmemiştir.

O adıyla, sanıyla “Gönenli Mehmed Efendi” idi işte, başka söze ne hacet!

“Gönenli Mehmed Efendi” demek, ezansız dünyada dinin temel kaynağını (Kur’an’ı) hafızaların yanı sıra kalplere ve beyinlere de nakşetmek için, hayata meydan okumak demekti…
“Gönenli Mehmed Efendi” demek, sevgi ve hoşgörü eksenli bir din anlayışını vicdanlara yerleştirmeye çalışmak demekti…

“Gönenli Mehmed Efendi” demek, “Sevdiriniz, müjdeleyiniz” hükümlerinin insana ulaşması ve gülümseyen gerçek İslâm'ın yüreklerde tutuşması demekti. Va’zını gülümseyerek yapar, hutbesini gülümseyerek okurdu… Müjdelemekten bıkmazdı. Diyelim ki mevsim kış hava soğuktur. Derdi ki: “Siz bu soğukta abdest alıp cuma namazına geldiniz ya, cehennem artık size haramdır!”
Mevsim yaz, hava sıcaksa, şöyle söylerdi: “Bu sıcakta, üstelik de turizm mevsiminde dükkânlarınızı kapatıp Allah’ın evine geldiniz, Allah’ın divanına durdunuz, O'nu memnun ettiniz, bu yüzden Allah sizi affedecektir. İnşallah hepimiz mağfuruz.”

Camiden dağılanların yüzü güler, bir sevinç ve mutluluk içinde bir birlerini tebrik ederlerdi.
İşte bu duruşu sebebiyle Cuma namazları için hep Sultan Ahmed Camii’ni tercih ederdim. Diğer imamlar, siyaset dünyasının kolaycı çözümlerine kapılmış, propaganda kokan vaazlar verip hutbeler okurken, “Gönenli Mehmed Efendi” sevgi kokulu konuşmalar yapardı. Bu da benim çok hoşuma giderdi…
***
Yasaklar, baskılar, baskınlar, tuzaklar, kelepçeler umurunda olmadı… Gizli gizli talebe okutur, üstelik hem barındırır, hem giydirir, hem doyururdu. Bediüzzaman gibi bir derya kalkıp camiine gitmiş, birlikte namaz kılmışlardı.

Kur’an’ın hem lâfzına, hem de içeriğine yönelik saldırıların hükümferma olduğu bir devirde “Kur’an hizmeti” yapmak, ateşten gömleği giymeye talip olmaktı: Gönenli Mehmed Efendi ateşten gömleği giymiş, mükâfatını “İlâhî takdir”e havale edip yanmayı göze almıştı.

Ölümsüzlüğünün 18. yıldönümünde rahmet, minnet ve hasretle anıyoruz.
Vakıf yüreğini, İlim ve Hizmet Vakfı ismi altında ebedileştiren sevenlerine binler teşekkür.
Yolları açık olsun.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gönenli Mehmed Efendi -Rh-
MesajGönderilme zamanı: 30.12.08, 15:38 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Mustafa Özdamar'ın Gönenli Mehmet Efendi kitabını mutlaka okumalarını kitap severlere tavsiye ederim.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gönenli Mehmed Efendi -Rh-
MesajGönderilme zamanı: 11.06.10, 07:01 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Gönenli Mehmet Efendi, Sultan Ahmet Camii'ne tayin edilince o civarda oturan âmâ (kör) bir kimseyi tespit edip ziyaretine gitmiş. Selâmdan sonra:–Efendim ben Sultan Ahmet Camii'ne imam geldim. Hem sizi ziyaret etmek hem de üzerime düşen bir görev varsa onu ifa etmek isterim, demiş. Âmâ adam:–Al...lah razı olsun, hoş geldiniz, demiş.

Hocaefendi:

–Maaşınız falan var mı? diye sormuş.

–Hayır, yok, cevabını vermiş adam.

Hocaefendi:

– Peki, başka yerden geliriniz falan? demiş.

Âmâ adam:

–Hayır, herhangi bir gelirim yok! demiş.

–Peki, neyle geçiniyorsunuz, diye sorunca; âmâ öfkelenmiş:

–Bundan size ne efendi? Bir de imamsınız, rızık haa! Rızık kimden hoca? Gidebilirsiniz!… diye konuşmuş.

Hocaefendi çıkmak zorunda kalmış. Lâkin o gece gözüne uyku girmemiş. Ertesi gün sabah yine gitmiş ve kapıyı çalmış. Âmâ adam içeriden:

–Kimsin? diye seslenmiş. Hocaefendi:–Dün kovduğun yüzsüz imam, cevabını vermiş. Âmâ adam kapıyı açmış:

–Gene neye geldin? diye söylenmiş.

Hocaefendi:

–Hiç efendim, ziyaretinize geldim. Beni bin defa kovsanız da yine geleceğim. Yine geleceğim, demiş. Âmâ adam:

–Adın ne senin, ne derler sana? demiş.

Hocaefendi:

–Adım Mehmet Öğütçü, efendim. Gönenli Hoca diye tanırlar beni, diye karşılık vermiş. Âmâ adam bunu duyunca:

–Buyur gir içeri, konuşalım, diyerek içeriye buyur etmiş. Hocaefendi içeri girince âmâ adam:

–Kusura bakma hoca, dün kalbini kırdım.

Hakkını helâl et, demiş. Hocaefendi:

–Estağfirullah efendim. Sizi dinliyorum, demiş. Âmâ adam şöyle anlatmış:

–Benim sırrım şu hoca. Ben her gün kuşluk namazını kıldıktan sonra, "Ya Rabbi! Kuşluk senindir, güzellik senindir, nimet ve her şey senindir. Eğer rızkım gökte ise, yere indir. Yerde ise, çıkar. Uzakta ise, yaklaştır. Haram ise, helâl et. Dar ise, genişlet ve elime ilet.'' diye dua ederim. Sonra ellerimi yüzüme sürer sürmez, biri gelir sağ dizime vurur. "Aç elini!" der. O günkü ihtiyacımı verir gider. Bu her gün böyle devam eder.

Hocaefendi onu hayretle dinlerken âmâ adam sözlerine devam etmiş:

–Aynı zat bugün de geldi ve sağ dizime vurarak benim kısmetimi verdikten sonra, sol dizime vurarak, "Bunu da Gönenli Mehmet Efendi'ye ver." dedi. Al kısmetini!...

Büyük âlim, fakirlerin ve talebelerin mânevî babası Gönenli Hocaefendi içli içli ağlamaya başlamış ve "İlâhî ya Rabbi! Hikmetinden sual olunmaz.'' diyormuş.

Hocaefendi şunu kendisi söylemiştir: "O âmâ adamdan bu mübarek kısmeti aldıktan sonra ömrü hayatımda hiç darlık çekmedim.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 3 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye