GAVS-ÜL ÂZAM İHRAMCIZÂDE İSMAİL HAKKI TOPRAK SİVASÎ SOHBETLERİ:
NAKŞÎ-HÂKÎ TARİKÂTI ve İLM-İ LEDÜN SIRLARI KİTABINDAN Allah Teâlâ’yı İsteme Hakkında“Gardaşlarım! Kuldan Allah olmaz. Allah Teâla’dan kendini de isteyin. Allah Teâlâ dilerse kendini de verir.
Mecnun ve Leylâ vardı, Mecnun âşık idi.
Leylâ bir gün yanına gelip, ben Leylâ’yım demiş, meğer Leylâ olmuş. Mecnun ellerini açarak ya bendeki Leylâ kim demiş. [1]
Mecnûn’a sordular Leylâ nice oldu
Leylâ gitti adı dillerde kaldı
Benim gönlüm şimdi bir Leylâ buldu
Yürü Leylâ ki, ben Mevlâ’yı buldum
Leylâ Leylâ derken Allah’ı buldum
Bu hal ile olun, Gardaşlarım! Bu âlem bir hayaldir. [2] Allah Teâla için birbirinizi sevin. Biz sizi Allah Teâla için seviyoruz. Karıncayı da Allah Teâla için seviyoruz. Dışarı çıkıyorum, bakıyorum, ne görüyorsak Allah Teâla’yı görüyoruz. Sizi de gördük Allah Teâla’yı gördük. Biz Allah Teâla’ya sarılmışız ki, Siz bize sarılıyorsunuz.” [3]
Zatı Hakk-ı anla zatındır senin
Hem sıfatı hep sıfatındır senin
Sen seni bilmek necatındır senin
Gayre bakma sende bul
Niyazi Mısri kuddise sırruhu’l-azîz
“Gardaşlarım! Allah Teâla’dan başka bir şey yoktur. Zaten bizde yokuz. Bizi yok bileceksiniz. Bizde sizinle düşüp kalkıyoruz. Konup göçüyoruz. Ama biz, biz de yokuz.”
Beni bende demen bende değilem
Tenim boş gezer dondan içeri
Yunus Emre kuddise sırruhu’l-azîz
Sizde böyle yok olun. Gezen duran siz olmayın. Allah Teâla’nın bir ismi Gayyur (çok kıskanç)’dur, İnsanlar birbirini sevince, Allah Teâla’da onları sever”
“Zat-ın biri Allah Teâlâ’ya,
— ‘Ya Rabbi! Kapını aç’ demiş. Allah Teâlâ;
— ‘Kulum sen gel, kapı açık’ demiştir.
Allah Teâlâ’nın Ehli Hakkında
“İşte hulasa sizler Allah Teâlâ’nın ehlisiniz. Allah diyene “Ehl’u-llah” derler, ne yazık ki, çalışmıyorsunuz. “Temûtune kemâ te’îşûne ve tub’asûne kemâ te’îşûne “ buyrulmuştur.
Dünyada hangi sıfatta ve ne amel üzerine iseniz o halde vefat edersiniz
Hangi sıfat üzere vefat ederseniz, o sıfat üzere haşr olursunuz. Müminin kalbinin daima Allah Teâlâ ile olması lâzımdır. Vefatımız zamanında dahi Allah Teâlâ ile olalım.”
Efendimiz sallallâhü aleyhi ve selleme sormuşlar. “Allah Teâlâ katında amellerin hangisi efdaldir.”
“Bu dünyadan çıktığınız zaman diliniz, Allah ile teslim-i ruh etmeli. Hatta hakkınızda riyakâr deninceye kadar, Allah Teâlâ’yı zikretmeli. Gardaşlarım! “Amellerin efdâli zikirdir.” Fakat çalışamıyoruz. Yeter ki, Allah Teâlâ’ya kul olmalı.”
Âlemler Hakkında
“Gardaşlarım! Şu görmüş olduğunuz yıldızlar, sizin aklınızın alamayacağı şekilde dünyadan çok büyük, Allah Teâlâ’nın yarattığı varlıklardır. Bunların üzerinde d,e Allah Teâlâ’ya itaat eden mahlûkatlar vardır. Onlar da Allah Teâlâ’yı zikrederler, kulluk ederler. Yalnız onların şekilleri bize benzemez. Bu ayrı bir meseledir”
Aile Hukuku
Efendi Hazretleri torunu Aişe Sıdıka Hanım’ı severken validesine olan nisbet ve benzerlikten dolayı “benim güzel Anam” diye sever, sofrada yemek yenilirken ağzına lokmalar ikram eder ve
“Kızım sizinle uğraşan benimle uğraşır, benimle uğraşan Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizle uğraşır.” Demiştir.
Av Eti Hakkında
Efendi Hazretlerine av eti ikram etmişler. “Gardaşım! Ava kıyamayız. Ama av etini de severiz.” [4] Buyurmuştur.
Dilenciler Hakkında
Efendi Hazretleri Ulu Camii kapısında her zamanki gibi dizilmiş dilenciler için buyurdu ki;
“Bunlara hiç para vereceğim gelmiyor, vermeden de geçemiyorum.” [5]
Dedikodu Yapan Hakkında
Efendi Hazretleri, şikâyete gelen bir kişiye “Allah Teâla’ya bu kulu yaratmasını bilmemişsin mi diyelim” bir başkasına “kuldur hata işler, üçer, beşer” diyerek hakikâte sevk etmiştir.[6]
Denizler Hakkında
“Gardaşlarım! İnsanoğlu aya gitmek için boşuna çaba sarf ediyor. Bir şey bulamayacaklar. Denizleri araştırsalardı daha çok menfaat bulurlardı.” [7]
Ders Vermede Liyakatin İkinci Plana AtılmasıEfendi Hazretlerinin damadı Hayyat Mehmet Efendiden nakledilen bir rivayete göre, bir gün huzurlarında sohbet esnasında, orada hazır bulunanlardan bir kaçı:
“Efendim, Size gelen herkese, tefrik etmeden ders veriyorsunuz, bunun hikmeti nedir?” diye soruyorlar. Efendi buyurur ki;
“Gardaşlarım! Eskiden medrese, tekke gibi ilim irfan yerleri vardı. Camiler aslî mekânlardır, tali mekânlar kalmadı. Tarîkata girme hevesiyle gelenleri biz boş çeviremeyiz, fakat bizim bir gönül dairemiz vardır ki, bizce malumdur.” Başka bir zamanda şöyle buyururdular;
“Bir kimse bostanına karpuz eker. Karpuzları büyüdükten sonra, en iyilerini satıp para kazanır. Ondan ehvenini eşine dostuna ve aile efradına yetirir. Geriye kalanını da hayvanlarına yedirir. O bostan ekenin bunda bir zararı var mı?
Gardaşlarım! O ders verdiğimiz kimse hiç bir şey yapmayıp ta kötü ahlaklarından vazgeçse, bu da bir kâr değil midir?”Gardaşım en azından beş vakit namazını bırakmaz.***
Devlete İtaat HakkındaEfendi Hazretleri kıyafet kanunun çıktığında, eşleri Hatun Hanım ve Hacı Hanım için iki manto iki atkı alıp getirdiğinde Hatun Hanım’ın, “Efendi bunlar ne ki?” sorusuna karşılık, Efendi Hazretleri buyurur ki;
“Hanım! Bundan sonra dışarı çıktığınızda bunları giyeceksiniz” demesi üzerine Hatun Hanım,
“Efendi bizim çarşaflarımız var. Biz onları giyeriz” demesine cevaben, “Hanım onlar kanunen yasak olmuştur. Onun için bir zaman bunları giyeceksiniz” demiş ve ayrıca ulü’l emre itaati anlatmışlardır.
Ayrıca şapka kanunu gereğince kendisi dışarıda şapka ile bulunmuştur.
“Buna herkes şapka diyor, biz ise, serpuş (Başa giyilen başlık) diyoruz” Bu şapka içinde itirazda bulunanlara da,
“Gardaşlarım ulü’l emre (kanunlara) itaat gereklidir” der dışardan geldiğinde şapkasını kapının yanındaki çiviye asar, iç mekâna sokmaz çıkarken de, abdest almaya çıkıyor dahi olsa, şapkasını örtmeden çıkmazdı.
Dünya Hayatı Hakkında
“Amelleriniz tartılmadan önce, kendinizi hesaba çekiniz. Hâkikat ve hidayet yolundan ayrılmayınız. Cenâb-ı Hakk’a ihlâs ile ibadet etmenizi tavsiye ederim. Allah Teâlâ, dünyada hayrı da şerri de insanların tercihine bırakmıştır. Sakın ha kendinizi gafletten koruyunuz.[8] Size hoş görünse de fenalıktan, günahlardan sakınınız. Allah Teâlâ’nın emirlerini yerine getiriniz, çünkü emirlerin yapılmaması bir felâkettir. Ölüm yolunu kolaylaştıracak yegâne şey, sizin amellerinizdir.
Size tebliğ edilen emirlere ittibâ ediniz. Taharet üzere yaşayınız. Takva üzere olunuz. Her teşebbüsünüzde Cenab-ı Hakk’ın size yardım etmesini ve geçmiş günahlarınızı affetmesini niyaz ediniz. Tevazu ve sabır, takva ve sıdk şiarınız olsun. Hesaba çekilmeden kendilerini hesaba çekenler büyük mükâfatlara nail, bunu ihmal edenler ise, büyük zararlara duçâr olurlar.
Her türlü musibet ve belâlar, kişinin tekâmül sebeblerindendir. Bunlar da nefs-i emmâreden raziye ve marziyeye kadar gider. Çoğu zaman nefs-i levvâmeye uğrarlar. O zaman kul kendi günah ve hatalarıyla uğraşır. İnsanın kendi hatasını görmesi kadar güzel irfan olmaz. Bunların hepsini unutup kulluk vazifesinde bulunmak, yani cismindeki canı gibi, dostu canında bulmak
Bu dünya fânidir, âdemdir, misafirhanedir, âhiretin tarlasıdır. Âhirete hayırlı ameller götürmek lazımdır. Sen, seni sevdiğinle bil. Bir hadis-i şerifte; “ Kişi, sevdiği ile beraber haşr olacaktır.”
“Gardaşlarım insan dünyada bir yolcu gibi veya bir misafir gibi, yâda bir kiracı gibi olmalı. Yolcu veya misafirin nesi olur ki, Konar, geçer o kadar.”
Şu Beyitleri çok tekrar ederdi.
Fâilâtün, fâilâtün, fâilâtün,
Yüzün suyu değer cihanı bütün
Verirlerse dünyayı sen alma satın
Yüz aklığı iki cihana değer
Hak kul elinden intikamını kul eli ile alır
İlm-i Hakk-ı bilmeyenler anı kul yaptı sanır.
Cümle eşya haktandır kul eli ile işlenir
Emr-i Bâri olmayınca sanma bir çöp deprenir.
Kazara bir sapan taşı bir altın kâseye değse
Ne taş kıymet kazanır, nede kâse kıymetten düşer
Tekkeönü’ndeki sahra sohbeti dönüşünde “Gardaşım, Zindana dönek bakalım.” Derdi. [9]
Dostlar Hakkında
“Piş-i meni, der-Yemeni. Der -Yemeni, piş-i meni.”[10]
“Bizi sevenler Yemen’de olsa dizimizin dibindedir. Sevmeyen ise, dizimizin dibinde olsa bile Yemen’dedir. Biz kimseye vurmayız, kendi kendine vurursa, kendi bilir. Biz dünya ve âhirette, maddî ve manevi işlerinizde beraberiz.”
Efendi Hazretlerinin Kendi Makamı Hakkında
Sormuşlar.
“Efendi Hazretleri sizi nerede buluruz?
“Eğer bu dilberi ararsanız Sivas Ulu Camii’nde. Orada bulamazsanız Şam-ı Şerif’te Ümeyye Camii’nde. Orada bulamazsanız, Mekke’de Kâbe’de. Orada bulamazsanız, Medine’de Ravza’da. Orada bulamazsanız, Sivas’a bir sefer eyleyin Ulu Camii’nde bulursunuz.”
Efendi Hazretlerinin Bir Münacatı
“Ey Hâlık-ı kâinat! İlticâgâhım ancak sensin. Üzüntü ve sürûr zamanımda da sana yalvarırım. Günahlarım büyüktür, fakat senin affın ondan daha büyük değil midir? Münâcatımı işitiyorsun. Gönlümde muhabbetini eksik etme. Beni bin yıl ateşinde yaksan yine senden ümidimi kesmem. Rehberim sen olursan, hiçbir vakitte gümrah (yolunu kaybetmiş, sapıtmış, azmış) olmam. Sen bana yol göstermezsen ilelebet dalâletten kurtulamam.”
“Yâ İlâhi! En büyük korkum, beni kapından tard edecek olursan ne yapacağım. Senin yükselttiğini kimse alçaltamaz. Senin alçalttığını kimse yükseltemez. Hâlik sensin, hakîm ve âlim olan sensin, ilmin her şeyi kaplamıştır, rahmetin her şeye şamildir. Felâketzedelere yardım eden, musîbetzedelerin imdadına yetişen, kalbleri kırılanlara teselli veren Sensin. Kullarına yardım için daima hazırsın. Bütün esrar ve efkârı bilen Sensin. Bütün nimetleri bahşedensin. Fakirlerin dostu sensin. Sadıkların, tahirlerin yardımcısı sensin. Yardımını isteyenlerin hepsine yardım edersin”
“Ya Rab! Biz aciz, fakir, nakıs, zayıf ve fânî kullarınız. Ebedî ve ezelî olan, zengin ve kudretli olan, rahîm ve alîm olan sensin. Senin marifet ve muhabbet nurunu arıyoruz. Muhabbet ve marifetini ihsan eyle. Günahlarımızı affeyle.” [11]
Ehl-i Beyt Hakkında
Efendi Hazretleri hayatı boyunca Ehli Beyt’e olan sevgisi “Sizler bizim Ser tacımızsınız” ifadesi ile hayat bulmuştur.[12]
“Gardaşlarım! Ahmet ve Mehmet, bizler sizin adınızı abdestsiz bugüne kadar ağzımıza dahi almadık.” [13]
Fenâ fi’ş- Şeyh Hakkında
“Gardaşlarım! Bir zaman sonra gördük ki, elimiz şeyhimizin eli her şeyimiz şeyhimiz olmuş. Biz yok olmuşuz o var olmuş. Yok olun Gardaşlarım! Yok olun, sonunda Allah Teâla var olur. “
Gavslığı Hakkında
1955 senesinde Efendi Hazretleri “Gardaşlarım! Gavslık Kadirî’lerden Nakşî’lere verildi” Gavsiyet müjdesini verdi.
Gerçek Hafızlar Hakkında
“Gardaşlarım!
Bir kimse, ben öldükten sonra benim malımı dünyanın en cahil adamına verin derse; o adanıp malını Kur’an-ı Kerim hafızı olup ta manasını bilmeyene vermeli imiş yine bir kimse benim malımı âlim kimseye verin derse, o kimsenin malını velev ki, Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okumasını bilmesin, Kur’an’ın hükmünce amel edene vermeli imiş.” [14]
Gerçek Temizlik Hakkında
Efendi Hazretlerinin ziyaretine giden ihvan,
“Önce hamama gideyim de bir boy abdesti alayım. Efendi’nin yanına tertemiz varayım” düşünerek hamama ve oradan doğruca Çorapçı Hanı’ndaki vekâleye gider. Kapıyı açıp içeri girdiğinde Efendi Hazretleri buyurur ki;
“Hacı, hacı temizlik yokluktur. Yok olarak geleceksin. Kalbteki bütün varlığını atacaksın ki, temiz olasın.”
Hacca Gidemeyenler Hakkında
“Gardaşlarım! Hacca gitmek isteyipte gidemeyenler üzülmesinler. Gidenler yanımızda, gidemeyenler canımızda. Gidemeyenler Ulu Camii’yi ziyaret etsin. Burayı O`ra, O`rayı bura yaptık.
“Haccın şartı 3’tür. Helâl paran olacak, sıhhatin yerinde olacak, iyi bir arkadaşın olacak, beraber gideceksiniz.
Herkes Mekke ve Medine’ye gitmek ister. Bizde diliyoruz. Ama sizleri bırakıp gidemiyoruz. Biz Mekke ve Medine’yi burası yaptık.”
Halife-i zadesin, makbulsün. Her neye muhabbetin varsa ona kulsun. Cennete gitsek bile siz vazifenizi yaptıktan sonra biz sizi almadan gidersek cennet bize haram olsun. Biz sizi bırakmayız, yeter ki, siz vazifenizi yapın.[15] Bu dünyadan çıktığınız zaman diliniz Allah Teâla ile teslim-i ruh etmeli, hatta hakkınızda müraî deninceye kadar zikretmeli.”
Hacılar Hakkında
“Gardaşlarım! Üç türlü hacı vardır, birini Allah Teâlâ çağırır o orada kalır ve geri dönmez. Birini Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem çağırır oradan döner geldiğinde kâmil bir hayat yaşar ve hacı olarak dünyasını değiştirir. Bir hacıda vardır ki; şeytan çağırır döndüğünde eskisinden daha şerli ve eşet (şiddetli) olur. Gardaşlarım! Allah Teâlâ bizi bu üçüncüsünden eylemesin.” [16]
Hakikât Hakkında
“Ol mahiller ki, derya içredir deryayı bilmezler.”
“Gardaşlarım! Balıklar şahlarına gidip sorarlar ki;
“İnsanlar bir sudan bahsediyorlar. Bize suyu gösterir misin?” dediklerinde
“Siz bana su olmayan yeri gösterin” demiş. İşte sizlerde o suyun içinde olduğunuzu bilin ve bunu unutmayın.”
Hastalıktan Şifa Bulma Hakkında
“Gardaşlarım! Bir kimsenin vücudunda bir hastalık zuhur etse fatiha-i şerifeyi okur, nefesini içine çeker, şifa bulur.”
“On bir adet salâvat-ı şerife de iyi gelir.”
Helal Rızık Hakkında
“Gardaşlarım! Bedenimiz helal rızıkla gıdalanıp, temiz kılıf olursa ruhumuz memnun olursa bu âlemde bedenimizi toprakta korur. Hem de ebedî âlemde tez bulur. Berzâh âleminde bedenimiz ruhumuzla beraber bekleyecek. Ebedî âlemde tekrar dirileceğimiz zaman ruhumuz bizi bulacaktır.”
Himmet Hakkında
Efendi Hazretlerinin kendilerine intisap için bir zatı sınadıktan sonra buyurur ki;
“Gardaşım! Bu muhtar mührü değil ki, hemen verelim. Biz de bir şey yok, Allah Teâlâ bize, biz de size vereceğiz.”
Bir gün eşi İmmihan Hanım “Efendi Hazretleri herkese himmet ediyorsun. Bizim Halis’e de bir himmet etsen” demiş. Efendi Hazretleri “Peki, sabah abdest suyumuzu döksün” demiş.
Sabah namazı vakti bir türlü Halis Efendi’yi İmmihan Hanım kaldıramamış. Devlethânenin abdest yeri avluda olduğundan o saat bir köpek[17] Efendi Hazretlerine öyle baka baka kalmış. Köpeğin hali değişmiş. Meğer himmet nasipten başka bir şey değilmiş.[18]
Hüsn-ü Zan Hakkında
“Gardaşlarım, Allah Teâlâ’nın kulunu sevmek o kulda kusur görmemekle olur. Başkasında kusur gören kendinde varlık görür. Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd olsun ki, bulduğum bu Allah Teâlâ sevgisiyle Allah Teâlâ’nın kullarına hizmet etmek ve onlara faydalı olmak en büyük dileğimdir.”
İhvanlık Hakkında
“Gardaşlarım! Ders alan birinin oruç ve namazdan önce gözü kör, kulağı sağır, dili peltek ve eli ayağı kötürüm olmalıdır. Gardaşlarım! İhvan olmak kolay, insan olmak zor. Gidersin bir mürşide ders alırsın eve ihvan dönersin. Ama insan olmak öyle değil. Şeyhimden ders aldıktan sonra, Şeyhimin boyasına boyanmışım. İşte bu sizin gelmeniz, Şeyhimin himmetidir. Himmet verilmez alınır. Himmeti vermeli, almalı. Biz verebiliyor muyuz siz de alabiliyor musunuz?
Biz Allah Teâlâ’nın hiçbir işine karışmadık.[19] Naz makamında dahi olmadık.” “İhvan vaktin oğlu olmalıdır” “İhvan ihvanlığı ile avama karşı gururlanmamalı ve riyaya gitmemelidir. Yolumuzun dört esası vardır. Devamı sohbet, devamı sünnet, devamı zikir ve seyr-i sülûk. İhvanda huşu ve huzur birleşmezse zevk alamaz.
İhvan iki kısımdır. Birinin her gün yediği baldır, balı bilmez. Diğeri de şekli ve şemailini bilmez. Bal baldır, tadından ayrılmaz.
İhvan özürsüz üç hatmi terk ederse ihvanlıktan terk edilir. İhvan Allah Teâlâ için bakarsa Allah Teâlâ ona ölmez bir göz verir. Dinlerse, ölmez bir kulak verir. Hâsıl insan bütün azasını Allah Teâlâ’ya verirse, Allah Teâlâ ona ölmez bir vücut verir ve ruh olur. Edeb, ihlâs ve muhabbet bir ihvanda bulunmaz ise, ilerleyemez.” 13.07.1963
İhvandan İstenilen Şey Hakkında
Efendi Hazretlerine ‘Başka şeyhlerin ihvanları uçuyor kaçıyorlar, niye bizde böyle bir hal yok’ dediler.
“Gardaşlarım! Sinekte uçuyor. Siz uçmayı kaçmayı bırakın. Allah Teâlâ’ya kul olmaya bakın. Uçmak bir şey değil. Sizin Allah Teâlâ yanında sinek kadarda mı, kıymetiniz yok. Yoksa daha ne çalışıyorsunuz. Sizleri bir damla sudan bu hale getiren Allah Teâlâ değil mi? Onun için uçmaya kaçmaya bakmayın. Allah azîmü’ş şân bize kulum desin yeterde artar.”[20]
İhvan Felç Olmaz ve Bunamaz
Efendi Hazretlerine bir ihvan bacının felç olduğu haberi gelince;
“Gardaşım! Bizim ihvanımız felç olmaz ve bunamaz, onun şeriattan (eliyle işaret ederek) şöyle bir yeniği varmış. Yoksa bu hal zuhur etmezdi.”
İhvanın Çokluğu Hakkında
Türkelili Mevlâna Küçük Hüseyin Efendiden dinledim.
Efendi Hazretleri, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin “Mahşerde ümmetimi çokluğu ile öğüneceğim.” buyurduğunu ifade etmiş ve
“Gardaşlarım! Her asrın halifesi gibi, bizde ihvanımızın çokluğu ile öğünürüz” dedi. Daha sonra evinin önünde havuz yapan ihvanları eve çağırdı ve onlarla çay içer iken, uzun bir müddet rabıtadan sonra buyurdu ki;
“Gardaşlarım! Siz görevinizi bugün burada çalışarak ve yorularak edâ ettiniz. Allah Teâlâ her kula bir görev verdi. Bize de bugün bir görev verildi. Allah Teâlâ meleklere bu yıl kıtlık olacak buyurdu. Melekler razı oldular. Bize de bu ahval ilham olunca razı olmayıp, Ya Rabbi kullarına kıtlık iptilasını verme, dedik. Duamız kabul olundu.”
İlk Vazife
“Gardaşım! Erkek ihvanın ilk vazifesi incinmemek ve incitmemek, kadın ihvanların ilk vazifesi kocasının nefsine hizmet etmektir.”
İlkbahar Mevsimi Hakkında
3 Mayıs 1960 yılında yaptıkları bir sohbette Efendi Hazretleri buyurur ki;
“Gardaşlarım! Bu mevsimde hava ne kadar soğuk olursa olsun insana dokunmaz. Çünkü her şeye hayat veren, şifalı havadır. Güz mevsiminde ise, hava az soğuk olsa da dokunur. Çünkü otları ve her şeyi yakan havadır.” [21]
İnsana Değer Veren Şeyler Hakkında
“Gardaşlarım! Amellerin efdâli zikirdir. Fakat çalışmıyoruz. Kul daima Allah Teâla ile olmalıdır. Vefatında bile. Gardaşlarım! Piyasada tonlarca kâğıt var. Bunların belirli bir kıymeti var. Ama kâğıda imza atılıp mühür vurulduğu zaman para oluyor. Kâğıdı para yapan Mühür ile imzadır. İnsanı insan eder zikirdir. Allah Teâla’yı zikir edin. İnsan, namazını ve dersini hiç bırakmamalıdır. Her şeyin cilası ve gıdası vardır. Kalbin ki, ise, zikirdir. Bunun kıymeti sonra anlaşılır.”
İstemeyi Bilmek Hakkında
“Mecnun ve Leylâ vardı. Mecnun âşık idi. Leylâ bir gün yanına gelip, “ben Leylâ’yım” diyince Mecnun, “ya bendeki Leylâ kim” demiş. Meğer Leylâ olmuş.
Gardaşlarım! Allah Teâlâ’yı isteyin. Allah kendini verir. Bu hal ile olun Gardaşlarım! Bu âlem bir hayaldir.
“Gardaşım, Allah’dan hayâ ediyoruz. Bakıyoruz, gönlümüze ne geliyorsa o oluyor. Allah’dan utanıyoruz.”
Allah için birbirinizi sevin, biz sizi Allah için seviyoruz. Karıncayı da Allah için seviyoruz ne görüyorsak Allah’ı görüyoruz. Sizi de gördük Allah’ı gördük. Biz Allah’a sarılmışız ki, siz bize sarılıyorsunuz.”
“Vaktinizin kıymetini bilin. Dünya beni aldattı. Üstü bal tadı, altı beni aldadı.” [22]
İsim Koyması Hakkında
Efendi Hazretleri ihvanın çocukları doğunca isim talebi ile geldiklerinde çocuk getirilmişse kulağına ezan okur adını koyardı. Tükürüğü veya tatlı bir şeyle tahnik yapardı.[23]
Adlarda genellikle Ehl-i Beytin, sahabenin veya pirân-ı izâmın adlarını tercih ederdi.[24]
Bir gün Hacı Murat isimli ihvan Efendi Hazretlerine gelerek;
“Efendi Hazretleri bir mahdumunuz oldu. Ne buyurursunuz.” Efendi Hazretleri;
“Hatice-i Kübra, olsun.” Hacı Murat;
“Efendi Hazretleri Bir öncekine vermiştiniz,” dediğinde elini sallayarak
“Yâ, öyle mi! Peki Fatıma’tüz- Zehra olsun” buyurdular.
İşlerin Değiştirilmesi Hakkında
Hasan Hüseyin Karataş Efendi’ye hitaben ihvana “Gardaşım! Büyükler buyurur ki, “Sebep sizi terk etmeden, siz sebebi terk etmeyin,” söylemiştir.[25]
İşlerin Hakikâti Hakkında
Efendi Hazretleri bir gün annesine “Babama söyle de, bana sarık alsın.” Der. Annesi buyurur ki;
“Oğlum sen sarık ol, âlem seni başında taşısın.” Başka bir zaman ise, “Babama söyle, bana koku alsın” demesi üzerine, “Oğlum sen koku ol, bütün âleme tüt.”
Efendi Hazretleri biz bu kasketi takmayalım ve dışarı çıkmayalım diye niyet etmişler. Fakat manasında Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi görmüş. “İsmail Efendi bezde bir keramet yok. Ümmet-i Muhammed’i irşada çık vazifeni yap.” [26] Emrine tabi olup kasketi takınmış ve “Oğul, eğri ayağa eğri ayakkabı yaparlar. Bizde öyle yapıyoruz” buyurmuşlardır.[27]
İşlerin Zahiren Söylenmesi Hakkında
“Gardaşlarım! Bir şey sormak icap ederse veya sıkıntınız olunca bize zahiren söylemeniz icap eder. Allah Teâlâ bize bildirirse biz biliriz.”
İşlerin Tecellisi Hakkında Takdirin Önemi
Efendi Hazretleri 1949 yılında ziyaretine gelen Darendeli Hacı Hasan Efendiye,
“Gardaşım! Hacca gideceğiz.” buyurunca O da;
“Efendi Hazretleri param yok” demiş. Efendi Hazretleri de;
“Gardaşım! Bizimde paramız yok, İnşâ-allah gideceğiz.” diyerek davet edildiklerini aşikâr kılmış.
Kaza Namazı Hakkında
Bir gün vekalede sohbet sırasında birisi,
“Kaza namazı olanın nafile ve sünnet namazları kabul olmaz diyorlar. Siz ne buyuruyorsunuz?” dediklerinde;
“Gardaşlarım! Yarın ruz-i mahşerde ilk sual namazdan olacaktır. Namazın hesabında hesaba ilk defa farz namazları alınacak, ondan sonra noksan kalan kısımları kaza namazları ile tamamlanacak. Ondan noksan kalan kısımları da derecelerine göre sünnetlerle, ondan noksan kalan kısımları da nafile namazlarla tamamlanacaktır.
Gardaşlarım! namazlarınızı ihmal etmeyin. Vaktiniz oldukça borcunuz varsa kaza namazı ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemden intikal yâni gelmiş olup, sizlere bildirdiğimiz sünnet namazlarını kılınız.”
Gardaşlarım! Akşam namazından sonra ikişer rekâttan altı rekât evvâbin namazı kılanın geçmiş on yıllık günahı af olunur. Ondan sonraki evvâbin namazları için de her birine bir umre sevabı verilir. Teheccüd namazını kılın, iki rekât işrâk ve dört rekâtta duhâ namazı kılın”[28]
Kendine Söylenmiş İlahilerin Hakikâti Hakkında
“Bu sözler Allah Teâlâ ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme söylenmiş sözlerdir. Ancak yol bizden geçtiği için bize söylenmiştir. Fenâfı’l-ihvân olduysanız, bu sözler ihvana, Fenâfi’ş-şeyh olduysanız bu sözler şeyhe, fenafı’r-resûl olduysanız bu sözler Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme, bekâbi’llâh olduysanız bu sözler Allah Teâlâ’ya söylenmiştir”[29]
“Gardaşım sevmeli sevilmeli. Her insanın sevgisi Allah Teâlâ ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme ulaşmaz. Siz bizi sevin, bizde şeyhimizi seviyoruz. Bu sevgi, silsileyi meşâyih yolu ile Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme, oradan Allah Teâlâ’ya ulaşır.”
Kendini Beğenenler Hakkında
“Herkes yanımıza nefsimizi yendik diye gelirler. Hele bir dokun bakayım, işin aslı nasıldır bir göresin.” [30]
Bir gün Efendi Hazretlerinin huzurlarına bir adam gelir,
“Efendim otuz beş senedir teheccüd namazımı aksatmadım” demesi üzerine Efendi Hazretleri buyurur ki;
“Ne o namazı kılsaydın, ne de bu sözü söyleseydin. Bunda varlık kokuyor, Gardaşım.[31]
Varlıktan Allah Teâlâ’ya sığınırız. Biz hiç kimseyi hor görmeyiz.[32] En günahkâr insan tövbe eder. Allah Teâlâ’nın sevdiği kulu olur. İbadetine güvenen insana varlık gelir ve mahvolur.”
Keramet Hakkında [33]
İhvanlardan biri, Efendi Hazretlerinin huzurunda sohbette iken gönlünden geçirir ki,
“Efendi’nin de hiç kerameti yok” o anda Efendi Hazretleri ona döner ve buyurur ki,
“Gardaşım siz ders almadan önce Teheccüd namazına kalkar mıydınız?” o da, “Kalkmazdım Efendim” diye cevap verir.
“Peki, şimdi kalkar mısınız?” diye sorunca;
“Evet Efendim. Hem de hiç kaçırmam” diye söyleyince, Efendi Hazretleri buyurdular ki,
“Gardaşım bundan büyük keramet olur mu?”
Kokusu
Efendi Hazretlerinin vücut kokusunun bir rivayette karanfil gibi koktuğu rivayet edilir.[34] Şükrü Sefa Efendi ise: ‘O gül gibi kokardı. Kaldığı ve geçtiği yerlerden kokusu uzun süre gitmezdi’ diye ifade etmiştir.
Leylâ ve Mecnun
“Mecnun, kırk yıl Leylâ’yı, Leylâ diye sevdi. Kırk yıl sonra Leylâ’da, sevdiğinin Mevlâ olduğunu anladı. Yine Leylâ’yı sevdi. Fakat Mevla diye sevdi.
Mecnun’a sordular.
“Leylâ için deli oldun. Ya bu ayrılığa nasıl dayanıyorsun?” dedi ki;
“Ayrılık ne kelime. Ben Leylâ’yı düşüne düşüne kendimi unuttum. Şimdi kendimi de unuttum, fark edemiyorum. Ben, ben miyim? Yoksa Leylâ mıyım?” Sonunda mecnun Leylâ; Leylâ, Mecnun oldu.
Âşık ve maşuk bir suda boğulurken, birisi erkeği kurtarmak istemiş. O ise; beni bırak, maşukamı kurtar, o boğulmasın. Diyerek elini vermiyor ve boğuluyor.
Bir âşık;
Sevdiğimin kendini değil, fesinin püskülünü görsem bana yeter. Demiştir.”
“Mecnun Leylâ’nın aşkından dağlarda çöllerde gezer iken bir bakmış ki, bir sayyad (avcı) bir ceylan yakalamış. Bunu bırak demiş. Avcı; nasıl bırakayım. Mecnun;
“Ceylanın gözü Leylâ’nın gözüne benziyor. Sana elbisemi vereyim. Demiş”
“Mecnun’un çöldeki haline babasının yüreği dayanamamış. Oğluna demiş ki;
“Oğlum seni Kâbe’ye götüreyim. Hacer-i Esved’e yüz sür de bu aşk belasından kurtar.” Mecnun;
Ya Râb belayı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüda beni
Az eyleme inayetini ehli derdden
Yani ki, çok belâlara kıl mübtelâ beni
“Allah Teâlâ’m benim aşkımı o kadar artır ki, kimse Mecnun vefasız demesinler.”
Meczuplar Hakkında
“Gardaşlarım! Meczuplara fazla dokunmayın, gerekirse uzak durun. Onların duası,bazen beddua yerine geçer.” [35]
Misafirlik Hakkında
“Gardaşlarım! Hepimiz misafiriz. Misafir aç olmayacak, ev sahibine güç olmayacak misafirliğimizi bilmeliyiz. İnsan bar (yük) olmamalı, yar olmalı, yani hizmet ehli olmalıdır.” [36]
Misafirler Hakkında
“Gardaşlarım! Günde yanımıza otuz kişi gelir. Bunlardan onu bizi tetkik için. Onu, yemek-içmek için. Diğer onundan sekizinin dünya işi var, ikisi ise, Allah rızası için ziyarete gelir.”
Münakaşa Hakkında
“Gardaşlarım! Sakın münakaşa yapmayın. Allah Teâlâ bilir deyin, işin içinden çıkın.”
Naci Fırkası Hakkında
“Gardaşlarım! Naci denilen fırka sizlersiniz.[37] Bakarsınız bazı kişiler tarîkata giriyorlar. Çok geçmeden acaibten garâibten bahsetmeye kalkışıyorlar. Kendilerini büyük adam olduklarını zannediyorlar. Fakat büyük kim, küçük kim, o sonra belli olur. Bizim tarîkatımıza gelen kimse uzun yıllar çalışır. Ancak kendi küçüklüğünü fark eder. Yetmez mi bu fark. Çünkü keramet kulu Allah Teâlâ’dan uzaklaştırmaya yarar. İnsan Ahlak-ı Muhammedi ile ahlaklanmalı, kuldan istenen budur. İnsan ile ebedi âleme gidecek kazançta budur.[38]
Rabıta Hakkında
“Rabıta, mürşidin eliyle müridin kalbinden geçirilip, dergâh-ı izzete bağlanan haberleşme ipidir.”
“Rabıtasız insan kör ve sağır.”
Ramazan Ayı Hakkında
“Gardaşlarım!
Birbirinizle bir araya geldiğiniz zaman, gönüllerinizi dünya taallukatından âri kılarak hep bir ruh gibi olmaya gayret ile celb-i himmet ve ruhaniyyet eylemeniz iktiza eder.[39]
Bunun hilafındaki hareketler, maddî ve mânevî işlerinizin bozulmasına ve gönüllerinizin perişanlığına sebep olacağından, şu Ramazan-ı mağfiret nişanından birbirinizle hubben lillâh helâlleşerek, gayet samimi ve ciddi olarak muhabbet eylemenizi eltâf-ı ilâhiyyeden niyaz ederim.”
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin, Efendi Hazretlerine isim vermesi Hakkında
Bir Ravza-ı Mutahhara ziyaretinde, Efendi Hazretleri buyurmuş ki;
“Biz bu kapının kıtmîriyiz.” Biraz bekledikten sonra;
“Yok, canım bütün âlem, bu kapının kıtmîridir.” Biraz bekledikten sonra;
“Gardaşlarım! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem üç defa adımızı değiştirdi. Garib’u-llah, Refî’u-llah ve sonunda adımızı Yakîn’u-llah koydu.”
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme Olan Sevgisi Hakkında
“Gardaşlarım, Ahmet ve Mehmet! Bizler sizin adınızı abdestsiz bugüne kadar ağzımıza dahi almadık.”
“İsmim Muhammed Efendim” diyen kişiye Efendi Hazretleri;
“Allah Teâlâ’yı seversen sus, abdestimizi tazeleyelim ondan sonra adınızı söylersiniz” buyurarak, Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellemin ismine dahi olan hürmetini göstererek, O’nun sevdalısı olduğunu izhar ederdi.
Rusya Hakkında
“Gardaşlarım! Evliyalar da silahı ele alıp harbe iştirak ederler ve kazanırlar. Biz elimize silah almadan, Rus’u yirmi senedir yerinde durdurduk ve ona öyle bir iş ettik ki, kıyamete kadar belini doğrultamazlar”
Sabrı Hakkında
Ankara’dan gelen bir müfettiş gizli olarak bir süre takibat yapmış, gideceği zaman Efendi Hazretlerine gelerek kendini tanıtmış;
“Efendi Hazretleri siz müstesna bir insansınız, bu kadar insan, nefsini düşünüp dünya menfaati için etrafınızda yuvalanmışlar ve nemâlanıyorlar.”dediğinde, Efendi Hazretleri;
“Gardaşım, biz bunların hepsini ve durumlarını biliyoruz.” Buyurmuştur.[40]
Sahte Şeyhler Hakkında
“Gardaşlarım! Bakıyoruz, bazı kimseler kendiliğinden şeyhlik ediyorlar. Tevbekâr olmadan ölen, fahişe kadınlar ellerinde bıçaklar ile kendilerini doğrayacaklar. Kendiliğinden şeyhlik edenlerin hali, mahşer yerinde onlardan beter olacak. “
Her mürşide dil verme kim yolunu sarpa uğradır
Mürşidi kâmil olanın gayet yolu asan imiş
Niyazi Mısrî kuddise sırruhu’l-azîz
Sakal Hakkında
Efendi Hazretlerine, “Sizin ihvanınız, sakalını niye kısa uzatıyor” diye sorulunca, “Gardaşım bizde içeriye doğru uzatıyoruz” buyurmuşlardır. [41]
Bir arkadaş gurubu ile ziyaret yapan Şahab Ünal’a, Efendi Hazretleri “Gardaşım! Sakalınızı bırakınız” diye ısrarlı teklifi olduğu, kendilerinin ise, bu ısrarlı teklif karşısında söz verdiklerini söylemiştir. [42]
Sevmek Hakkında
“Siz birbirinizi Allah Teâla için severseniz, gayret’u-llah zuhur eder. Allah Teâla hepinizi sever. Muhabbeti olan hata görmez, görse de göz yumar. Her işte beraberlikten Allah Teâla razı olur. İdare ilmini öğrenin, insan kızınca şeytanın malı olur.
İdare müdâra ve dubâra.
Nefis çok mübarektir. Ruha âşık olmuştur. Aşkın kıymeti çok büyüktür. Âşık olmayan insan, insan değildir. Asıl mesele nefsi, ruha tâbi kılmaktır. Nefsin dediğine gitmemektir. Ne ararsan insanda mevcuttur. Bir şeyh (Şeyh Sena ) Rum papazının kızına âşık olmuş. Ruh şeyhtir, Nefiste Rum papazının kızıdır. Hepinizi Allah Teâla’ya emanet ettik. Biz de zaten Allah Teâla’ya emanetiz. Cenâb-ı Allah Teâla, hepinize mazhar-ı tevfik buyursun. Tarîkatta bir şey varsa, o da insanın gözü ayağının ucuna bakmasıdır. “
Efendi Hazretleri bir sohbetinde sevmek hakkında Musa aleyhisselâmın kıssasını anlatırlar.
“Allah Teâlâ, Tur-i Sina’da, Musa aleyhisselâma buyurmuşlar ki,
“Ya Musa benim için sen ne yaptın” Hz. Musa aleyhisselâm,
“Ya Rabbi namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim” Buyurunca, Allah Teâlâ buyurur ki;
“Onlar senin için Ya Musa, karşılığını elbette vereceğim, benim için sen ne yaptın” sualine Hz. Musa aleyhisselâm,
“Yarabbi sen bilirsin” demesi üzerine Allah Teâlâ,
“Ya Musa, benim için bir kul sevdin mi? buyurmuşlardır.
“Onun için kul, Allah Teâlâ’yı sevmeli, her şeyi de Allah için sevmelidir. Gardaşlarım biz hepinizi Allah için seviyoruz,” yerde giden karıncayı göstererek,
“Şu karıncayı da, Allah için seviyoruz”[43]
Siyaseti Hakkında
Efendi Hazretleri, bütün partilere karşı aynı uzaklıkta kalmış herhangi bir siyasi parti hakkında yakınlık belirten bir söz söylememiştir. Hatta 1954 seçimlerinde gelen misafirlerden birisinin,
“Efendi yakında seçim var. Biz reyimizi hangi partiye vereceğiz” demesi Efendi Hazretlerinin canının sıkılmasına sebep olmuş ve buyurmuşlardır ki,
“Gardaşlarım! Allah Teâlâ herkese göz vermiş görmek için; kulak vermiş duymak için” işaret parmağıyla başını göstererek,
“Allah Teâlâ bir de akıl vermiş, gözünüzle görüp kulağınızla işitip aklınıza danışacaksınız, aklınız ne diyorsa onu yapacaksınız”
“Biz, siyasetle asla uğraşmayacağımızı söyledik, siyasetle uğraşmayacağımıza dair, Duyunu Umumiye Memurluğumuzda imza verdik. Bizim o taahhütnamemiz halen câridir. [44]
Gardaşlarım! Zahirde senet verdik, ervâh-ı ezelde de söz verdik. Bizim siyasetle alâkamız yoktur. Benim bir reyim var. Kime verirsem vereyim, başkasını ilgilendirmez. Her kim ki, ‘Efendi oyunu filan partiye veriyor’ diye konuşursa bizim semtimize uğramasın, onunla bizim alâkamız kesilmiştir.”
“Gardaşlarım! insan beşer, hata eder üçer beşer. Hata işlemeyen kul olmaz, hükümete gelince olmayan hükümetten, olanın en kötüsü yine iyidir. Memleketimize sahip olun. Dünya’da Türkiye, Türkiye’de Sivas, kıymetini bilin”
“Gardaşlarım! Sizler ne niyetle oy verirseniz verin. Oylar sandıkta Allah Teâlâ’nın melekleri tarafından layık olduğunuz yönetimin gelmesi için değiştirilir.” [45]
Cihana padişah olmak kuru bir kavga imiş
Bir mürşide bend olmak cümleden evla imiş..
Yavuz Sultan Selim
Sohbet Hakkında
Efendi Hazretleri iki konu üzerinde ısrarla dururdu. Bunlar:
“Hatm-i Hâcegân’ı ve sohbetleri terk etmemektir.”
“Gardaşlarım! Sohbetlerinizde edebinizi, muhabbetinize sahip olun.[46] Her sohbette vuslat vardır. Hiç vuslatsız sohbet olmaz. Hiç bir şöhret afatsız olmaz, öyleyse şöhretten kaçının.” [47]
“Sohbetin dört şeyine dikkat etmelidir. Terk et dünyayı, bul ukbayı.[48] Terk et ukbayı, bul Mevla’yı.[49] Terki terk eyle. Sen seni terk ettikten sonra kendin çalışarak ara. Tam beş yüz senelik yoldur. Bir perde vardır. Bu perde ise, kalbde gözle görülmeyecek kadar ufaktır. Bir nokta kadardır.”[50]
“Sohbet ihvanın tesiri altında değil, ihvan sohbetin tesiri altındadır.”
Son olarak söylediği Gazel [51]
Sanmam ki, bizi şire-i engür ile mestiz
Biz ehli harabattanız kim mest-ü elestiz.
Ol demde kim ikrar eyledi bizleri ey dost
Şimdi dirilüb çevremiz gördü ki, mestiz.
Bu zevke erer ehl-i hırat kim bula bir yol
Akıl ana tuzak olmuş iken, mümkün mü gide yol
Aşkın elemi her kimi zar etti o makbul
Safi demesin kim bu yolda biz dahi mestiz.
……
Bezm-i ezele vakıf olan ehl-i harabat.
Terk eylemez bizleri olsak ta pür-afat
İşte o zaman bilir ki, biz ezeli mestiz.
Bu dedikodular olacak hep cümle güzel
Çün başa getirmiş o takdiri ezel
Bildim ki, bu âlem hareketi sun-i lem-yezel
Toprak olup ayaklar altına yüz koydum elbette ki, mestiz.
Şeyhliğin Kazanılması Hakkında
Bir gün bize iki kimse geldi. “İsmail Efendi sen bu şeyhliği buldun mu? Çaldın mı? Aldın mı? Dediler. “Bende onlara; ne buldum, ne çaldım, ne de aldım. Hini sabavetimden beri kendimi bir yokluk içinde ve yok bilirim; dedim.” Onlar; “Haydi İsmail Efendi imtihanı kazandın dediler.”
Şeyhin Üstünlüğü Hakkında
“Gardaşlarım! Her şeyin bir tüccarı vardır. Bizde dert tüccarıyız. Hem de öyle bir dert tüccarı ki, bütün dermanın fevkindedir.”
“Gardaşlarım! Ananız, babanız mı üstün yoksa biz mi? Elbette biz üstünüz. Onlar sizi ulvi âlemden süfli âleme getirdiler. Biz ise, o ulvi âleme götürmeye memuruz.” [52]
“Gardaşlarım! Acaba ve şüpheyi kaldır. Hatanı bileceksin. Hava giren yerini yama. Gemi cevher yüklü, su almış batmış. İnsanoğlu cevher yüklü, sakın batırma. Sahibine teslim et. Arabanın gıcırtısı bile muhabbeti bozar. Çorumlu Pirimiz buyurdular ki;
“ Biz cevher olanı biliriz. Bırakmayız. Biz insan hırsızıyız. “[53]
Zatın biri, Allah Teâla’ya kapını aç demiş. Gaipten ses gelmiş: Ya kulum, sen gel zaten kapı açık demiş.
En faziletli ilim ilm-i hal
En faziletli hal huzur-u hal
Kul rah-ı hakta buluna
Rahimdir Allah Teâla kuluna
Bu âleme gelen küfrü ile gelir. Neyi seversen onunla kalırsın, ne ile meşgul isen sen O’sun. Şeriatı gözetin, şeriatı gözetmeyenin tarîkatı olmaz. Ama sol el ile yemek mekruhtur, fakat onu görmek haramdır;”
Şeyhin Makamı Hakkında
Cennete gitsek bile, siz vazifenizi yaptıktan sonra biz sizi almadan gidersek, cennet bize haram olsun. Biz sizi bırakmayız, yeter ki, siz vazifenizi yapın.
Ehl’u-llâh derler, işte Allah Teâlâ’nın ehlisiniz, bize Allah Teâlâ için ziyarete uzaktan yakından geliyorsunuz. Tarîkatımız Halidî Hâki Nakşibendî’dir. Evveli Şeriat ortası tarîkat ahiri yine şeriattır. Bizim Şeyhimiz Hacı Mustafa Hakî Hazretleridir. Bizde sizin gibi, Allah Teâlâ için ziyaretlerine giderdik Türbe-i saadetleri İstanbul’da Fatih Camii’ndedir. Yine gidip geliyoruz. Biz beraberiz. Hadis-i Kudsî “Men arefe nefsehu fekat arefe rabbehu.” Nefsini bilen Rabbi’ni de bilir ezelî ervahta. İşte böylece ruhlar bir arada görüşmüşler burada da görüşüyoruz.”[54]
Şeyhin Gerekliliği Hakkında
“Kendi başına biten bir ağacın meyvesi olmaz. Allah Teâla’nın âdetinde bir şeyi sebebe bağlamak lazımdır. Nasıl ki, ana ve baba olmadan çocuk dünyaya gelmiyorsa, bir Mürşidi kâmil terbiyesine girmeden olan doğuşta sakatlıklar olur. “[55]
Boş çeşmeye koydum bakraç,
Bulamadım derdime ne merhem ne ilaç La
Şeyhliğinin Hakikâti Hakkında
“Gardaşlarım! Sâdi derki, Bir gün hamamda bir sevimli insan bana bir parça güzel kokulu kil verdi. O kile:
“Misk misin, yoksa amber misin, senin güzel kokundan mest oldum.” dedim. Kil cevap olarak bana şöyle dedi:
“Ben adî bir kil idim, fakat bir zaman gül ile arkadaş oldum, onun güzel kokusu bana sindi, yoksa ben bildiğin toprak parçasıyım.” [56]
Şeyhliğin Hakkını Vermek Hakkında
“Gardaşlarım! Eğer biz kendimize düşen vazifemizi yapamıyorsak, bu vazife bizden alınsın; sizler bir şey alamıyorsanız bizler ne yapalım.”
Şevval Orucu Hakkında
“Gardaşlarım Ramazan 30 gündür. 6 günde Şevval-i şerifte oruç tutarsanız 30 gün ramazan 300 gün, 6 günlük Şevval orucuda 60 gün eder bir senede oruç tutulabilecek gün 360 gündür, bu suretle bir senenin gecesi kaim, gündüzü sâim olmuş oluruz. Biz Şevvali Şerif’in dokuzunda oruca başlar on beşinde bayram ederiz. Bu suretle eyyam’ı biyd orucunun sevabını da kazanmış oluruz.” [57]
Takdir Hakkında
“Gardaşlarım! Allah Teâlâ ruhları ezelde topladı, herkese istediği sanat gösterildi. Biz de dervişliği aldık, sizinle de ezelde tanıştık. Her insana ömrü, rızkı ve nasibi ruhu ile beraber verildi. Bu âlemde tedbir alıp takdire saygılı olduğumuz kadar amelî edebimizle daha kim yakîn olur diye âleme imtihan için gönderildik. Burada biliştik mahşerde buluşacağız.” İkinci durağımız berzah âleminde toplanacağız. Üçüncü durağımız mahşerde toplanacağız, buluşacağız. Allah Teâlâ buyurdu ki;
‘O gün mahşerde hiç kimseye soyu şöhreti sorulmaz. Ameli, edebi ve yakınlığı ile mükâfatlandırırız’.
Gardaşlarım! Kâinat bize bağlı, bizdeki cana bağlı, canda canana bağlı. Bu can bizden gitti, başka can geldi. Allah Teâlâ kula nimet verir başkası bin çalışsa o lutfa erişemez. Gardaşlarım! Eden eyleyen Allah, Lâ Havle velâ kuvvete illâ billâh”
“Gardaşlarım! Her insan için ezelî bir hüküm var. Her nebinin mekânı zamanı ve ashâbı ezelde bilindi. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ve halifelerinin de mekânı, zamanı ve ashâbı ezelde bilindi. Bizimde zamanımız bu, Sivas mekânımız imiş. Allah Teâlâ bizi sevdi, biz de Allah Teâlâ’yı seviyoruz. Her şeyi, yerdeki karıncayı Allah Teâlâ için seviyoruz. Siz de emri ilâhiye iman ve ameli edebi ile bizi sevmiş olursunuz. Bizi sevmekle Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme, oradan Allah Teâlâ’ya yakın olursunuz. Amelî edebinizle, Murakabe-i Hayr ile çok zikirle yakınlığınıza sa’yü gayret edeceğiz.”
“Gardaşlarım! Kim bizi severse, bizle yaşarsa, bizim sevgimizle ölürse, mahşerde beraber oluruz.”
Tarîkatı Hakkında
“Halidî Hâki Nakşibendî olan tarîkatımızın evveli şeriat, ortası tarîkat, ahırı (sonu) ise, şeriattır.”
Ulu Camii Hakkında
“Dünya üzerinde altı mescit vardır.
1- Beytullah, 2- Ravza-i Mutahhara 3- Kudüs-ü Şerif 4- Şam’da Camii Emeviyye’de Mescidi Yahya, 5- Halep’te Mescidi Zekeriyya, 6- Sivas Ulu Camii. Bu bir Hâkikâttir, biz böyle kabul ettik.”[58]
Üç Aylar Hakkında
“Gardaşlarım! Üç aylarda günahların keffareti olarak bir gün oruç tutun, bütün günahlarınızı silip götürür.”
Tekkesi Hakkında
“Gardaşlarım! Bizim siyasetle alâkamız yoktur. Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapatılıyordu, bize dediler ki;
“Efendi siz şeyhsiniz. Tekke ve zaviyeler kapatılıyor, siz irşat faaliyetlerinize devam edecek misiniz?” Biz de,
“Evet, gök kubbenin altı bizim tekkemiz. Ay, güneş ve yıldızlar tekkemizin kandilleridir.” dedik.
Vefalı olmak Hakkında
Efendi Hazretleri bir gün devlethanede uzun müddet hasbıhâl ettiği yaşlı bir misafire abdest tazelettirmek için oğlu Kemal Bey’e işaret etmiş. Kemal Bey hizmetini yaparken bir ara demiş ki:
“Efendi Hazretleri sizin gösterdiğiniz ilgiye layık biri değilmiş.”
“Bizi Şeyhimize ilk götüren Tokat Mal Müdürü’ne saygımıza gölge düşürmek eğri olur. Mahşerde eğrinin gölgesi de eğridir. Eğrilik mahşerde ise mahcupluktur.”
Vefat Eden Kişi için Kelime-i Tevhid Hatmi
“Gardaşlarım! Vefat eden gardaşımız için, Kelime-i Tevhid Hatmi okuyalım. Cehennemde olanı çıkarır.”[59]
Vesvese Hakkında
“Gardaşlarım! Her işte, melâike de şeytan da müessirdir. Adamına göre bazı kimse, melâikeden ilham ve bazı şahıs şeytandan vesvese alır. Biz ise, muvazene ile yola gideriz. Her kim melâikeye mukârin olursa, işlerinde ilham, şeytana yaklaşırsa vesveseden istilzam alır.”[60]
Zahiri İlim
“Her canlı ölür. Bir Allah Teâlâ ve muhabbet bâkî kalır.”
“Muhabbet manevî ilimle bulunur. Almanya’da bir arabayı yedi, Amerika’da otuz yedi günde yapıyorlar. Zahirî ilim artacak. Fen daha ilerleyecek. Uzak yeri yakın edecek. Kişi üstüne giydiği elbisenin düğmesine basacak istediği yere gidecek. (Başka bir sohbette devamında) Fen o kadar ilerleyecek ki, nefesi biten kişiyi sağlığındaki gibi hareket ettirecekler. Fakat bu zâhirî ilmin sonu olacak. Ancak maneviyatın üstünlüğü devam edecek. Mümin, geçen nebilerin ve velilerin sesini kendi ağzından duyacaktır.”
Zikir Hakkında
“Gardaşlarım! İnsana tarîkatı âliye-de kalbden bir ders verirler. Çeke, çeke kalb ıslah olur. Kalb ıslah olunca da bütün vücuda dağılır. Vücut ıslah olunca, bütün kâinat ve mükevvenat ıslah olur”
“Gardaşlarım! Kuşlar, balıklar zikirden düşünce av olurlar. Başınızda şemsiyeyim, eğer her halinizi bilmez isek, Allah Teâla şeyhliği elimizden alsın. Her nefes ve alışverişinizden haberdarım. Biz şimdi bir kestirme yol bulduk, gönülden gidiyoruz. Bu vücut, bir gemidir. Bu gemiyi deryada yüzdürmek lazım. Kul beşerdir. İnsan namazına ve dersine devam etmeli, yatarken, kalkarken ve yerken daima abdestli olmalıdır. Yemede ve içmede bir şey yoktur, nefsi körletmek içindir. Asıl mesele ruha gıda vermektir. Nefs, daima ruhun peşinden getirmelidir. İnsan, zikre başladığı zaman zikre girmeli, kendisi yok olmalı, top atılsa duymamalıdır. Zikirden kendisini almamalıdır.”
“Cenab-ı Allah Teâla’ya karşı kulluk vazifemizi yapamıyoruz. Allah Teâla, Kur’an göndermiş, rasül göndermiş. Kitap, sünnet icma-i ümmet; utanıyoruz. [61] Allah Teâla derse, ben Allah Teâla’ya ne cevap vereyim. Söylesek olmaz, söylemesek olmaz. Ben daima şeyhimle beraberdim. Siz de, daima şeyhinizle beraber olun. Gardaşlarım! Hepinizi Allah Teâla’ya emanet ettik. İnsan yok olmalı, bu da laf ile değil, halle olacak. İnsan dört şeyden mürekkeptir. Hava, su, toprak ve ateş. İnsanda bir et parçası var o da kalptir. En mukaddes şey.
Gardaşlarım! Soyadımızı Toprak koymuşlar ama toprağa bakıyorum da utanıyorum. Dirimizi, ölümüzü ve gıdamızı hep o muhafaza ediyor. Biz toprak gibi tevazulu olamıyoruz.”
Kısa Şiirleri
Ocak yanmayınca ateş olmaz,
Ateş olmayınca duman tüter mi?
Kıyamet gününe gelmeyince bu dert biter mi?
****
Cihanın devleti başındayken
Sana gam yakışmaz İsmail
Eğer konmasaydı aşkın kuşu başına
Olmazdı cihan âşık sana
****
Muhammed bir güneştir
Onun kökü Ebûbekir
Meyvesiyiz bizler Anın[62]
****
Çiğnemeyin, çiğnetmeyin
Yeşerin meyve verin
Solmayın, sararmayın
Olgunlaşın ham kalmayın
Fakat kökten ayrılmayın
Buna say ettikçe siz
Başınızda gölgeyiz.[63]
****
Bu vücudun mülkü elden çıkmadan
Çarh-ı devran bu binayı yıkmadan
Suretle mana bir arada iken
İki âlemde fırsatın elde iken
Gel hubb-u dünyayı gönlünden gider
Alasın can âleminden bir haber
****
Hastanın halinden ne bilsin sağlar
Kıymetimizi bilenler bizim için ağlar
Bunun gibi ağalar, kaba kaba sözlerle bağlar
http://ismailhakkialtuntas.com/2010/03/ ... tlerinden/