Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Hz. Pîr Hasan SEZÂYİ-İ GÜLŞENİ
MesajGönderilme zamanı: 26.04.10, 19:48 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 16:59
Mesajlar: 308
GÜLŞENİLERİN EDİRNE'DE AÇAN GÜLÜ : SEZAYİ-İ GÜLŞENİ

Yrd.Doç.Dr. Rıdvan Canım


Bir büyük insan düşünün.. Bir güzel insan.. Binlerce,onbinlerce insanın kalbinde taht kurmuş bir yüce şahsiyet.. Bir tasavvufîkimlik.. Bir Allah dostu ve bir peygamber aşığı.. Biz biliyoruz ki, onunanılmadığı an, hatırlanmadığı en küçük bir zaman yok.. Kuşkusuz bütün zamanlarO'nu dillerde ve gönüllerde yaşatmak içindir. O, bir şeyh, o bir mürşid.. Yanikaranlıkta kalanları aydınlatıcı.. Yani yol gösterici; yolunu kaybedenlere..Bir gönül dostu yalnızlara.. Bir şehrin, bir beldenin, Edirne'nin, Rumelinin,Balkanların manevi fatihi o.. İnanıyorum ki bu meclis de bir gönül meclisidir.Bir aşk ve sevgi meclisi.. O'nun yolunda bulunmaktan dolayı gönülleri sevinçledolan, yaşamanın tadına ancak O'na inanmakla varan, izinde yürümekten, her anO'nunla beraber olmaktan mutluluk duyan insanlarız biz.. O gülşenîlerin yüzyapraklı gülüydü.. Sözünü ettiğim şahsiyet bu akşam burada toplanmamazın sebebiolan Şeyh Hasan Sezâyî-i Gülşenî elbette.. Mevlâm bu güzel toplantıdan onunaziz ruhunu haberdar kılsın inşallah.. O, Edirne'nin ve Edirnelilerin tam dörtasırdır misafiridir aslında.. Gönül dostlarının, gerçek aşkı arayanlarınbiricik rehberi..

Osmanlı'nın bu şehre miras bıraktığı öylesinekıymetli hazineler var ki bunlar saymakla bitmez. Hasan Sezâyî onlardan sadecebirisi. Belki o en şanslı olanlarından birisi. Tabii insanımız arasında hâlâ yaşamaktaolan kerâmetlerinin bunda büyük payı olsa gerek.. Çok sayıdaki kerametleribahsine burada girmek konuyu çok uzatır. Ancak bunlardan pek duyulmayanbirisini burada sizlere nakletmek isterim. Vefatından yaklaşık 100 sene sonramübarek kabrini su basar. Bu, muhtemelen Tunca nehrinin taşmasıyla oluşan birsel baskınıdır. Dergâhın bulunduğu yerdeki camiin -ki şimdi bu camiin sadeceminaresi ayakta olup kendisi ortada yoktur- hatibi, rüyasında birkaç defauyarılır. Bunun üzerine hürmetle, resmî makamların da müsadeleriyle, tasavvufehli zatların da huzurunda bu büyük insanın kabri besmeleyle açılır. Ve tabiiHasan Sezâyî'nin cesedi de görünür.Vefatının üzerinden 100 küsur yıl geçtiğihalde bu güzel, bu mübarek insanın cesedinin aynen korunduğu görülür. Kabirdenalınıp yan tarafta bir odaya konur. Oraya konulduğu anda etrafı çok güzel birkoku kaplar. Kabir tamir edilip su basması önlendikten sonra tekrar aynı kabredefnolunur. Bu hali gören ve duyanların kendisine olan sevgi, mahabbet vebağlılıkları bir kat daha artar.

Sefînetü'l-Evliya kitabının yazarı Hüseyin Vassaf Halvetî şöyle anlatıyor :

Alıntı:
1906 senesinde (yani bundan yaklaşık 100 yıl önce)Sezaî Hazretlerinin türbesini ziyaret için Edirne'ye gitmiştim. Ziyaret esnasında duyduğum, hissettiğim manevi haz pek yüksekti. Başucundaki taşın üzerine kutupluk ( tasavvufta en parlak yıldız) alameti olmak üzere siyah bir sarık sarılmıştı. Bu ziyaretim manevi bir hava içerisinde geçti.

Edirne'ye daha sonraları birkaç defa daha gittim. Son ziyaretim 1922 senesinde oldu. Sezayi Efendi'nin güzel kokulu türbesini ziyaretle şereflendim. O sıralarda türbeye bakmakla her nasılsa dünyaya biraz fazla düşkün kimseler olmalı ki, onların ilgisizliği sebebiyle türbe son derece bakımsız bir vaziyetteydi.İçerisini örümcek ağları ve toz kaplamıştı. Ciltleri bozulmuş, sahifeleri yıpranmış Kur'ân-ı Kerimler de ortalıkta duruyordu. Bu duruma çok üzüldüm. Hatta birisi, içeriye kadar girmiş, bu mübarek insanın sandukasının üzerindeki kumaşın yarısını kesip götürmüştü. Bunu öğrenince daha da hüzünlendim. Böylesine yüksek bir zatın türbesinin bu derece bakımsız kalması ne kadar üzüntü verici bir şeydi. Mahalli vakıfların bozulması ve türbeye bakanların geçim derdine düşmesi, türbeye hizmeti aksakmıştı. Hemen harekete geçtik ve Allahın yardımıyla türbeyi temizleyerek eski haline getirdik."


Bu, Hüseyin Vassaf Efendi'nin Edirne'de görebildiği değerlerden sadece birisi.. Ya diğerleri ? Ya hâlâ toz toprak içinde yatanlar..Şâir Hayâlî Beyler, Neşâtî Dedeler, Enis Receb Dedeler, Mevlânâ'nın torunları, İkinci Sultan Murad'ın şehzadeleri, Kınalızadeler, Ahmed Bâdî Efendiler, daha kimler ve kimler?

Osmanlı edebiyatı'nın ve elbette tasavvuf edebiyatının bütün derinlik ve inceliklerinden
haberdar sûfî şairlerden birisi idi Hasan Sezâî Hazretleri..

Yine de şunu özellikle belirtmek isterim ki bizim eski şiirimizde şiirle uğraşan mutasavvıf şairler iki kısma ayrılır: Birincisi önce şair, sonra mutasavvıf olanlar -ki büyük şair Fuzûlî bunlardandır-; diğeri önce mutasavvıfsonra şair olanlar : yine büyük şairlerden Şeyh Gâlip, Edirneli Neşâtî ve yine Edirneli Enis Recep Dede bunlar arasında zikredilebilir. İşte Hasan Sezâyî Hazretleri de bu ikinci gruba dahil edilebilecek şairler arasında sayılmalıdır.Yani o, önce mutasavvıf, yani şeyhtir, sonra şairdir. Üslûp ve ifade itibariyle de son derece başarılı, birbirinden güzel şiirleri vardır. Hatta şairler tezkiresi yazarlarından Sâlim, Hasan Sezâyî'yi Osmanlı şiirinin Hâfız-ıŞîrâzî'si olarak takdim eder. Hâfız-ı Şîrâzî'nin doğu edebiyatlarının gelmiş geçmişen büyük şairlerinden birisi olduğunu ise hepimiz biliyoruz. Kuşkusuz Sâlim'in bu iltifatı yerinde bir övgüdür ve Hasan Sezâyî gerçekten edebiyatımızın birinci dereceden şairleri arasında anılmayı hak etmiş bir şairdir.

Efendim, şimdi sizlere onun bir gazelini çok küçük dokunuşlarla sadeleştirerek vermek istiyorum, mânânın okurken daha açık-seçik anlaşılabilmesi için :

Alıntı:
Verip aşkını vücûdumun bir damlasını deryâya döndürdün
Bu Mecnûn kulunu sana kavuşturup Leylâya döndürdün

Beni ayrılık çöllerinden alıp kavuşma meclisine koydun
Bana sunduğun kadehleri kırmızı şaraba döndürdün

Bu harâb olmuş gönlümü tecellîn ile yeniden şenlendirdin
Cehennem iken yerim lutfeyledin cennete döndürdün

Seni sevmenin tesellisi benim gönlümde saklıdır
Bana bu dünya mülkünü sen zindana döndürdün

Senin mum gibi parlayan güzel yüzüne pervâneyim ben
Aşk meclislerine attın beni deli divaneye döndürdün

Sezâyî'nin eline aşk kadehini verdin ey Mevlâ
Alıp da içen aşıklarını birer çılgına döndürdün

Senin gül yüzüne karşı ağlayıp inleyen gönlümü sultânım
Durmadan ağlayıp inleyen bülbül-i şeydâya döndürdün



Hasan Sezâyî'nin şiirlerinde anlaşılması güç, içindençıkılmaz ifadelere pek rastlanmaz. Yani söylemek istediğini açık açık söylero.. Çünkü o bir şeyhtir. Bir şeyh için önemli olan, esas olan da önce sanat yapmak değil, tabii ki anlaşılmaktır. Osmanlı şiirine ne kadar hâkim olduğunu göstermek için sizlere şu beytini örnek olarak vermek isterim : Şöyle diyor Sezâî :

Zülfün içre vechini cânâ çü pinhân eyledin
Ehl-i îmânı o vech ile perîşân eyledin

Burada özellikle "zülf" ile"perişan" ve "vech" ile "imân" kelimeleriarasındaki ilişkiye dikkat edilmelidir. O tasavvufî terimleri de son dereceisabetli kullanan bir şairdir.

Ben câm-ı aşkı içtim mestânedir desinler
Havf u recâyı geçtim dîvânedir desinler


beyti bunu açıkça gösterir.Bilindiği gibi "havf", Allah korkusu demektir. "Recâ" da,arzu edilen bir şeye karşı kalbin duyduğu ilgidir. Bunlar aslında tasavvufîterimlerdir.Ve Hasan Sezâyî bu kavramları başarılı ve isabetli kullanan birşairdir. Şiiirlerini klâsik osmanlı şiirinin formları içerisinde sunan HasanSezâyî, karşımıza çoğu zaman öğretici bir kimlikle çıkar. Tabii kendisininbizzat şeyh oluşunun ve dolayısıyla tasavvuf bilgisinin bunda büyük payıvardır. Zaten Hasan Sezayi gibi birinci görevi "tebliğ" ve"irşad" olan sanatkârlar için şiir sadece bir "araç", doğruyola ileten bir vasıta olmuştur. Ancak buna rağmen son derece lirik yani aşkadair duygularla dolu söyleyişleri vardır.

Hasan Sezâyî, tasavvuf yolunda bilindiği üzere Şeyh İbrahim Gülşenî'nin kurduğu Gülşenî tarikatına bağlıdır.

Gülşenîyim,nisbetim gülzârdır
Bülbülüm,kârım hemîşe zârdır


biçimindeki söyleyişi bunugösterir.

Gülşenîlik,Dede Ömer Rûşeni'nin kurduğu Ruşenilik'ten, o da Şeyh Ebu Abdullah Siraceddintarafından kurulan Halvetilik'ten doğmuştur. Mensubu bulunduğu gülşeniliğenisbetle Sezâyî-i Gülşenî olarak da bilinmekle beraber, bizzat kendisi de bu tarikatın "Sezaiyye" kolunun kurucusudur.

O, aynı zamanda güçlü bir nesir, yani düzyazı ustasıdır. Mektubât-ı Sezâyî adı altında toplanan mektupları sadece yakınlarına değil, yaşadığı dönemlerdemüridlerine gönderdiği birer edebiyat ürünü olarak da dikkati çeker. İşte oğluna yazdığı mektuplarından birisinden bazı satırlar :

" Ey benim gözümün nûru, gönlümün sevinci evlâdım.
Seni her hâlinle Cenâb-ı Hakk'a emanet etmişim.
Kalp gözün açık olsun.İnsanlara güzel ahlâk ile davranasın. Bütün amellerin en güzeli güzel huylu olmaktır. Dili tatlı olanın dostu çok olur buyurulmuştur. Daima insanların ayıplarını gizle.Kimsenin ayıbını yüzüne vurma. Öfke ve kızgınlığını yenmeye çalış.Yaşlılara karşı hürmetli, saygılı ol. Bir fakir gördüğün zaman, gücün yettiği kadar elinde bulunandan yardımda bulun. Bunlara uyarsan ömrün uzun olur, Hakk Teala seni her yerde azîz eder.

Her zaman affedici ol. Vasiyetlerimi tutarsan dünyada rahat ve muhterem, ahırette de mükerrem olur ve rızamı kazanırsın. Her zaman itikadı düzgün, salih kimselerle birlikte ol.Dünya fanidir, ne sana kalır, ne de başkasına. Bakî kalacak olan, Allah için olan mahabbettir.

Rûhum sana, varlık sana hep hayrandır efendim..
Bir ben değil, bütün âlem sana hayrandır efendim..
Bütün felekler ve levh u kalem, dîdârına âşık olan Ulu Yezdândır efendim..
Biliyoruz ki mahşer günü nebîler bile senden meded ister, biz âsî kullara lutfun yüce fermândır efendim..
Doğ bu karanlık kalplerimize ey nûr-ı dilârâ..
Nûrun ki gönüller derdine dermândır efendim.
Şimdi seni ananlar, anıyor ağlar gibi..
Ey yetimler yetimi, ey garipler garibi,düşkünlerin kanadı, yoksulların sahibiydin sen efendim.. Nerde kaldın, eyrasûl, nerde kaldın ey nebî ?
İşte bütün sûfîlerin dilinde bu niyaz vardır ve elbette Sezâyî'nin dilinde olan da budur. Çünkü o da bir peygamber dostudur.Hz. Peygamber için kaleme aldığı bir şiirinde duygularını:

Vücûdum mülkünün sultânı sensin
Muhakkak canımın cânânı sensin

Sezâyî vârını mahvetti şimdi
Hemân mevcûd olan ihsânı sensin

dizeleriyle dile getirir.

Sevgili dostlar!

Konuşmamı, sizlerin de gönüllerinize tercümanolacağına inandığım bir güzel şiiri bu büyük insanın, Sazayî-i Gülşenî'nin aziz ruhuna hediye ederek bitirmek istiyorum.

Birgönül mevsimi kapına geldim
Sevgilim, sultanım, efendim benim
Seninle üzüldüm, seninle güldüm
Sevgilim, sultanım, efendim benim

Zamanın dilinden gönlüme aktın
Kaç hamı pişirdin, erittin, yaktın
Beni benden aldın, bana bıraktın
Sevgilim, sultanım, efendim benim

Hüsnündeki nûru gördü melekler
Seninle vuslata erdi melekler
Sırrını bizlere verdi melekler
Sevgilim,sultanım, efendim benim

Güneş ellerinde olsun her sabah
Arayan gölgeni bulsun her sabah
İnsanlık kapını çalsın her sabah
Sevgilim,sultanım, efendim benim


KAYNAKLAR :

_______________________

1. Rahmi Serin : İslam Tasavvufunda Halvetilik veHalvetiler. Petek Yay. İst.1984.

2. Sezayî-i Gülşenî : Divan. Hazırlayan : ŞahverÇelikoğlu. Yazı Yayıncılık. İst. 1985.

3. Dr. Ali Rıza Özuygun; Hasan Sezâyî -Hayatı-Eserleri ve Divanı'nın Tenkitli Metni. İnceleme-Metin. BasılmamışDoktora Tezi. Erzurum 1999.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Pîr Hasan SEZÂYİ-İ GÜLŞENİ
MesajGönderilme zamanı: 27.04.10, 09:05 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
"Sefînetü'l-Evliya" kitabının yazarı Hüseyin Vassaf Halvetî'nin -k.s.- 1906 ve 1922'deki gözlemlerine dayalı yazdıkları Osmanlı'nın çökme devrindeki halete acı bir örnektir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye