Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 31 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 13:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Alıntı:
Rahmetli İslâm Tarihi yazarı Mustafa Asım Köksal'ın mürşidi İbrahim Edhem-i İskilibî (ö. 1972) hazretleri de çocuk yaşlarda, çok istediği halde Mesnevî"yi anlamayınca çok üzülür ve ağlar.

Çok geçmeden Pakistan"dan İskilib"e gelen bir mânâ eri tarafından Mevlânâ"nın Mesnevî"sini takririyle okur ve anlar. Pakistan"dan gelen bu zat, bizzat Hz. Mevlânâ tarafından “İskilib"e gidip falan isimli şu çocuğa Mesnevîmizi okut” talimatı alır ve 3000 km.lik yoldan, sırf İbrahim Edhem"e Mesnevî okutmak için İskilib"e gelir.


Şu tür haberleri okuyanlardaki tavır çok önemlidir:

Bu haberin 2 kahramanı var:

1. Mustafa Asım Köksal'ın mürşidi İbrahim Edhem-i İskilibî (ö. 1972)

2. Pakistan'dan Çorum/İskilib'e Mesnevi okutmağa gelen gelen bir zat.

Bu haberi ya kabul edersiniz ya da red.

Red etmeniz halinde zımnen diyorsunuz ki "Bu haber yalandır. Adamın başka işi gücü yok da Pakistan'dan Çorum/İskilib'e Mesnevi okutmağa gelecek?"

O zaman aslında şunu söylüyorsunuz: 1972 yılı gibi yakın sayılabilecek bir tarihte vefat eden bir Zat olan İbrahim Edhem-i İskilibî yalan söylemiş; bu haberi nakleden Mustafa Asım Köksal da bu yalanı yaymıştır.

Mustafa Asım Köksal gibi eserleri ile Rasulullah'a aşk derecesinde hizmet etmiş bir insan böyle fahiş bir yalana alet olur mu?

El insaf...

***
Allah aşkına, bir adam Çorum/İskilib'de bu yalanı uyduracak olsa "uydurma kahramanı"nı tutup Pakistan'dan mı yola çıkarır?

***
El-Netice: Ben salih insanlardan menkul haberlere inanırım ; da ahirete irtihal etmiş müslümanlar hakkında da suizan etmemiş olurum.

Vesselam.

(Bu örneği aynı türden inanılması güç bütün rivayetlere tatbik edebilirsiniz.)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 13:17 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
cogito yazdı:
Alimin doğruluğunun ölçüsü bildiği şeyin doğru olmasıdır. Bildiği şeyin doğru olup olmadığı ise, kesin doğru olarak iman ettiğimiz Vahiy mihengine vurularak anlaşılır. Bunu yaparken kullanılacak vasıta da akıldır, önyargısız, taassubsuz, insaflı akıl.


Tamam muhatabımızı az çok anladık. Kendisi Kuranniyyundur. Yani sadece Kur'ancılardan... Başka kaynak tanımam diyenlerden. Teklif ettiği Kur'an'ı anlarken kullanılacak akıl, yargı ve insaf da kendisine aittir. Alimleri bırakınız bana bakınız diyor kısaca... Biliniz ki tuttuğunuz yolun sonu 1- Bozuk bir itikada 2- Salih olmayan amele 3- Kibre çıkar ki bunların tehlikelerinden de haberi olmalı o aklın, o yargının, o insaflı düşüncenin...

Bunlar Hadisleri ve alimleri devreden çıkarıp yerlerine kendi heva ve heveslerini geçiren bir zümredir.

O nedenle, sadece selametle deyip geçiyorum.

Konuyla ilgili bilgi sahibi olmak isteyenler için yazıyoruz:

Mukaddes ruhların, yani Peygamberlerin, Velilerin ve Salihlerin ruhları birbirleriyle görüşüp mülaki olabilirler. Hatta o cihetle ilim alış verişi de yapabilirler. Bunu delili mesela, rüyalar yoluyla Peygamberimizi, Ashabını, Velileri görüp onlardan haber ve bilgi alan o kadar çok meşhur ve muteber Müslüman vardır ki bu husus adeta bir manevi tevatur derecesinde kabul görmelidir. Ruhun yaratılışı ezelidir. Ruh, cesed gibi sınırlı ve aciz de değildir. Ruh için zaman sınırlaması da yoktur. Bunun delili yine rüyalardır. Müslümanlar rüyalarında ruh cihetinden geçmiş ya da geleceğe gidebilmekte, beşerin takatini aşan her türlü işi rüyalarında yapabilmektedirler. Yanlış anlaşılmasın, rüyayı hatırlatmamız, ruhun yapabileceklerini hatırlatmak içindir. Yoksa, mukaddes ruhların birbiriyle mülaki olması rüyalardan başkadır. Dolayısıyla Peygamber efendimizin Mevlana Hz.leriyle ya da günümüzden başka bir Veliyullah ile mülaki olabilmesinde tuhaf bir yön yoktur. Mümkündür. Olabilir, olmuştur da... Bununla beraber, Peygamberimiz, önceki ya da sonraki Velilerle görüşemez diyen açık bir nass (Ayet ve Hadis) dahi yoktur. Eşyada ibaha esası vardır. Bir husus açıkça yasaklanmamışsa, reddedilmemişse; kendi başımıza onu yasak göremeyiz, reddetme cihetine gidemeyiz.

İbnu Cezvi, esasen Ehli Sünnetten ayrılmış bir alim. Bir takım şaz görüşleri vardır. Maneviyatı ve velileri inkar eden bir fırkanın en muteber bulduğu alimlerdendir. Onun yazdığı Kitabu'r Ruh'u okumanızı tavsiye ederim ki maneviyata ve velilere düşman, tevessüle karşı bir fırkanın nasıl olur da İbnu Cezvi'yi muteber bulduğuna şaşarsınız. Ves'selam.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 13:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 11.04.10, 21:30
Mesajlar: 29
Bu kişi gerçekten bir rüya görmüş olabilir. Rüyasında gördüğü kişi gerçekten Çorum'daki kişinin yerini ve adını söylemiş olabilir. Ve o kişi de o kadar yolu kat ederek gidip bu işi yapmış olabilir. Ve bu rivayet de gerçekten bize doğru olarak ulaşmış olabilir. Peki bu bize hakikat hakkında ne derece fikir vermektedir?

Biz Kuran'dan biliyoruz ki şeytan(lar) insanlara vesvese vermektedir. Şeytan bunu yapacağına dair Allah'a söz vermiştir:

“Madem beni azdırdın, ben de onlar için, senin doğru yolunun üstüne oturacağıma yemin ederim. Sonra önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulurum. Görürsün, onların çoğu sana teşekkür etmezler.” (Araf, 7/16-17)

“O onlara söz verir ve beklenti içine sokar. Şeytanın onlara söz vermesi, sadece aldatmak içindir.” (Nisa, 4/120)

Hatta : "Bununla birlikte, senden önce her ne zaman bir elçi ya da haberci göndersek ve bu (elçi ya da haberci) ne zaman (uyarılarına olumlu tepkiler almayı) umut etse, Şeytan mutlaka o'nun güttüğü nihai amaca gölge düşürmeye kalkışmıştır; ama Allah Şeytan'ın düşürmeye çalıştığı gölgeyi giderir ve mesajlarını kendi içlerinde açık ve anlaşılır kılar ve birbirleriyle açıklar; çünkü Allah doğru hüküm ve hikmetle edip eyleyen, mutlak ve sınırsız bilgi Sahibidir" ayetine göre peygamberlere bile vesvese ulaşmakta, ancak Allah vahyi korumaktadır.

Görülen rüyanın şeytanın vesvesesinden ve "vahyedişinden" - Allah 6:121'de şeytanın evliyalarına "vahyettiğini" söyler - uzak olduğunu kim iddia edebilir?

Şimdi bu insana rüyasında bu haberi ulaştıranın şeytan olmadığından bizi emin kılan nedir? Çorum'daki kişinin yerini ve irtibat bilgilerini söylüyor olması bunu nakzedemez, zira şeytanlar bunu yapabilir. Allah bizleri korusun.

Yalan söyleme olasılığını bir kenara bırakırsak... Bu gibi haberler çoğu zaman eklemelerle, kişilerin kendi arzu ve hayallerini gerçeğe giydirmeleri ile - iyi veya kötü niyetli olarak - yalan olmadan da yuvarlanan kartopu gibi büyüyerek abartılı hale gelebilmektedir.

Elde vahiy gibi urve-i vuska varken, nedir bunlara tutunmadaki telaşımız?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 14:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 11.04.10, 21:30
Mesajlar: 29
Kuraniyyun :)

"...Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi..." (22:78)
Dolayısıyla herhangi bir ilave kimlik veya isimlendirmeye muhtaç olmamanızı öneririm.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 15:06 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 11.04.10, 21:30
Mesajlar: 29
Eşyada ibahanın esas olması ile ruhların görüşmesi arasındaki ilişkiyi nasıl kurduğunuzu anlayamadım. Eşyada ibahenin esas olması, aksine bir hüküm olmadıkça o şeyin "helal" olduğu anlamına gelir, imkan dahilinde bulunduğu, hatta "vuku" bulduğu anlamına gelmez. Bu kainatta "var" olan şeylerle insan arasındaki ilişkide söz konusudur. Ancak mesela Allah insanlara uçmayı, ya da ışınlanmayı yasaklamamıştır, ama bu insanların uçabildiği veya ışınlanabildiği anlamına gelmez. Allah'ın Kuran'da ruhların görüşmesini yasaklamamış olması, ruhların görüştüğü anlamına gelmez. Bu nasıl bir kıyas anlamadım - kıyas-ı ma'alfârık dedikleri bu olsa gerek.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 15:06 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
cogito yazdı:
Elde vahiy gibi urve-i vuska varken, nedir bunlara tutunmadaki telaşımız?


Kur'an-ı Hakim elimizde... Fakat aşağıdaki soruların yanıtını bulamazsın.

:)

Kur'an-ı Hakim'deki gaybî haberlerin hikmet-i tenzili nedir acaba?

(Bu ayetleri "akıl ile açıklamaya kalkanlar" ne gibi yanlışlara düştüler asırlar boyu?)

Sadece Kur'an-ı Kerim'e mahsus terimleri kendi dar idraklerine sıkıştırmak isteyenler asırlarca nasıl hatalar yaptılar?

"Kur'an-ı Kerim'de niye Hz. Musa a.s. haberleri Hz. Muhammed s.a.v. ile ilgili haberlerden çok çok fazla?" diyen nasıl ikna edilecek Kur'an'ın Hz. Rasulullah'a ait olduğuna?

Hz. Yusuf'un kıssası ve kıssada anlatılan ayrıntılı rüyaların Mekke-Medine halkına ne faydası vardı?

vs.vs.
....

Bu tür sorulara dünyanın en akıllı adamları asırlarca kafa patlatsın yanıt bul-A-maz.

İman bu yüzden en fazla GAYB'a imandır.

GAYB'dan -BİİZNİHİ- haberler veren evliyaullaha yan bakmanın asırlardır kimseye faydası olmadı.

***

Evliyaullah, muhaddisler gibi Hadis ravilerini sıralamadı yarım-yamalak; BİZATİHİ haberi verene sordular asırlar boyu; hâlâ da sorarlar.

1400 yıllık tarih kafi bunu anlamak için.

***

Allah-u Zülkerem "el-Fâil"dir kemali ile...
Fiiller işlemeğe devam eder; haşa Atıl değildir.
Halen de öyledir. Ortada "gaybî" bir haber varsa haberin kaynağı bellidir.

Vesselam.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 15:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
cogito yazdı:
Eşyada ibahanın esas olması ile ruhların görüşmesi arasındaki ilişkiyi nasıl kurduğunuzu anlayamadım. Eşyada ibahenin esas olması, aksine bir hüküm olmadıkça o şeyin "helal" olduğu anlamına gelir, imkan dahilinde bulunduğu, hatta "vuku" bulduğu anlamına gelmez. Bu kainatta "var" olan şeylerle insan arasındaki ilişkide söz konusudur. Ancak mesela Allah insanlara uçmayı, ya da ışınlanmayı yasaklamamıştır, ama bu insanların uçabildiği veya ışınlanabildiği anlamına gelmez. Allah'ın Kuran'da ruhların görüşmesini yasaklamamış olması, ruhların görüştüğü anlamına gelmez. Bu nasıl bir kıyas anlamadım - kıyas-ı ma'alfârık dedikleri bu olsa gerek.


Şöyle izah edelim o zaman, Kur'an'da ve Sünnette, ruhların birbiriyle mülaki olamayacağını söyleyen açık bir nass varsa, iddia eden getirir gösterir. Aksi halde, kafanızdan salladığınız ortaya çıkacaktır. Eşyada asıl olan ibahadır derken yasaklama (red) var mı yok mu, onu soruyoruz? Red yoksa siz reddedemezsiniz. Nokta.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 08.04.11, 23:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 11.04.10, 21:30
Mesajlar: 29
Abi öyle diyosun lakin, Kuran'da indirilen her hüküm açık ve seçik olarak "anlamamız" için indirilmiştir.

“Böylece (ey Peygamber!) Biz bu (ilahi kelamı) senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, insanlar düşünüp ondan ders alabilsinler" (44:58)
"Bunlar Kuran'ın, özünde açık olan ve gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan ilahi kitabın mesajlarıdır" (27:1)

Ve Rasul de bizden hiç bir şeyi saklamamıştır:

"Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir."


Kuran bizim için bir hidayet mesajı ise, onu anlayamamamız gibi bir durumun olmaması gerekir. Bu yüzden Kuran bir sır kitabı, gayb kitabı değildir.

Hz. Musa'nın isminin Hz. Muhammed'den daha fazla geçmesi görünüşte öyledir. Kuran’da geçen lam-ı tarifli tüm rasul ve nebi kelimeleri, ve hatta “ke”ler (sana, seni…) Hz. Muhammed’i ifade ettiği için onun adına birkaç ayette bir rastlayabilirsiniz. Kaldı ki o bir rasuldür, elçidir, elçiler için önemli olan mesajda isimlerinin geçmesi değildir, mesajı iletmeleridir. Ve o da bunu hakkıyla yapmıştır.

Yine düşünmüyoruz. Bana, insanlara hitap etmeyen bir kitap nasıl bizim için indirilmiş bir yol gösterici olabilir. Eğer Allah onda sır saklayacak olsaydı bu bizim için bir şey ifade etmezdi. Her bir kıssa bizim için öğütler içerir. Biz Kuran’da Yahudileri okurken, hitabı kendi nefsimize çevirirsek, hangi buzağılara taptığımızı görürsek, o zaman Kitabı okumuş oluruz, yoksa Kitaptan bildiğimiz sadece “emaniy- kuruntu” düzeyinde kalır.

Yusuf kıssası da bundan istisna değildir. Değil sadece Mekke ve Medine halkı, tüm asırlar o kıssadaki her bir ayetten sonuna kadar istifade eder, etmiştir de. Bakın Mekke- Medine halkına ne faydası var dediğiniz Yusuf kıssasının sonunda Allah ne diyor:

“Gerçek şu ki, bu insanların kıssalarında kendilerine kavrayış yeteneği verilmiş kimseler için mutlaka çıkarılacak bir ders vardır. (Vahye gelince,) o hiçbir şekilde (insan tarafından) uydurulmuş bir söz olamaz: tersine, o, kendisinden önceki vahiylerden doğru ve gerçek adına ne kalmışsa doğrulayan ve inanmak isteyen insanlara her şeyi açık seçik bir biçimde dile getiren, hidayet ve rahmet (bahşeden ilahi bir metin)dir”

Allah apaçık böyle bildirmişken, kusura bakmayın ama ben onun bildirdiğini kabul etmeyi yeğlerim.

Mesele Kuran’ı bir gayb kitabı olarak duvara asmak değil, ondan burada bahsedilen dersi çıkartmaktır.
Allah gaybını ancak razı olduğu rasullerine açar.
“O, gaybı bilendir, fakat gaybı üzerine bir kimseyi apaçık haberdar etmez. Ancak seçtiği resûller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, Resûlün önünde ve arkasında gözetleyici (melek)ler yürütür ki resûllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür (72:27,28)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 10.04.11, 17:51 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
cogito yazdı:
Abi öyle diyosun lakin, Kuran'da indirilen her hüküm açık ve seçik olarak "anlamamız" için indirilmiştir.

“Böylece (ey Peygamber!) Biz bu (ilahi kelamı) senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, insanlar düşünüp ondan ders alabilsinler" (44:58)
"Bunlar Kuran'ın, özünde açık olan ve gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan ilahi kitabın mesajlarıdır" (27:1)

Ve Rasul de bizden hiç bir şeyi saklamamıştır:

"Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir."


Kuran bizim için bir hidayet mesajı ise, onu anlayamamamız gibi bir durumun olmaması gerekir. Bu yüzden Kuran bir sır kitabı, gayb kitabı değildir.

Hz. Musa'nın isminin Hz. Muhammed'den daha fazla geçmesi görünüşte öyledir. Kuran’da geçen lam-ı tarifli tüm rasul ve nebi kelimeleri, ve hatta “ke”ler (sana, seni…) Hz. Muhammed’i ifade ettiği için onun adına birkaç ayette bir rastlayabilirsiniz. Kaldı ki o bir rasuldür, elçidir, elçiler için önemli olan mesajda isimlerinin geçmesi değildir, mesajı iletmeleridir. Ve o da bunu hakkıyla yapmıştır.

Yine düşünmüyoruz. Bana, insanlara hitap etmeyen bir kitap nasıl bizim için indirilmiş bir yol gösterici olabilir. Eğer Allah onda sır saklayacak olsaydı bu bizim için bir şey ifade etmezdi. Her bir kıssa bizim için öğütler içerir. Biz Kuran’da Yahudileri okurken, hitabı kendi nefsimize çevirirsek, hangi buzağılara taptığımızı görürsek, o zaman Kitabı okumuş oluruz, yoksa Kitaptan bildiğimiz sadece “emaniy- kuruntu” düzeyinde kalır.

Yusuf kıssası da bundan istisna değildir. Değil sadece Mekke ve Medine halkı, tüm asırlar o kıssadaki her bir ayetten sonuna kadar istifade eder, etmiştir de. Bakın Mekke- Medine halkına ne faydası var dediğiniz Yusuf kıssasının sonunda Allah ne diyor:

“Gerçek şu ki, bu insanların kıssalarında kendilerine kavrayış yeteneği verilmiş kimseler için mutlaka çıkarılacak bir ders vardır. (Vahye gelince,) o hiçbir şekilde (insan tarafından) uydurulmuş bir söz olamaz: tersine, o, kendisinden önceki vahiylerden doğru ve gerçek adına ne kalmışsa doğrulayan ve inanmak isteyen insanlara her şeyi açık seçik bir biçimde dile getiren, hidayet ve rahmet (bahşeden ilahi bir metin)dir”

Allah apaçık böyle bildirmişken, kusura bakmayın ama ben onun bildirdiğini kabul etmeyi yeğlerim.

Mesele Kuran’ı bir gayb kitabı olarak duvara asmak değil, ondan burada bahsedilen dersi çıkartmaktır.
Allah gaybını ancak razı olduğu rasullerine açar.
“O, gaybı bilendir, fakat gaybı üzerine bir kimseyi apaçık haberdar etmez. Ancak seçtiği resûller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, Resûlün önünde ve arkasında gözetleyici (melek)ler yürütür ki resûllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür (72:27,28)


Aynı Kur'an-ı Kerimde Peygamberimize, Kitabı açıklama emri de verilmiştir. "Kitabı açıklayasın diye.." "Sana kitap ve hikmet verdik"... Buradaki hikmet Sünnet-i Seniyyedir.

Sünnet-i Seniyyeyi alan aktaran ve muhataplarına izah eden de Ashab-ı Kiramdır. Ashabdan aldıklarını bize nakledenler de mezhep imamları ve ulemadır.

Dolayısıyla, ulema olmadan Sünnet, Sünnet olmadan da Kur'an anlaşılamaz. Yanlış anlama ihtimali fazladır. Nitekim Ehli Sünnet (muteber) ulemayı boş veren nice fırka, Kitap ve sünnetten ayrılarak bid'atlere; bizim anlayacağımız, yanlış inançlara sapmışlardır.

Kur'an'ın açık olması, hükümlerinin kesin ve net olduğu anlamındadır. Yoksa her eline alan onu kolayca anlar anlamında değil.

Hele bir de meal meselesi var ki mealin yanlışlıkları ve kısırlığı karşısında bir Müslümanın ben mealden İslam'ı anlarım demesinden daha büyük bir akılsızlık yoktur. Ves'selam

Not: Ruhlar birbiriyle mülaki olamaz, görüşemezler diyordunuz. Kitap ve Sünnetten bunu ispat edemediniz. İşte, ben kendim İslam'ı kendi başıma anlayabilirim'in neticesi: Devreden çıkardığınız Sünnet ve ulema yerine kendi şahsi fikirlerinizi, zanlarınızı, tahminlerinizi, hevalarınızı koyarsınız böyle... İnsanın kendi şahsi fikirleri ve zanları ise İslam değildir. Kıymeti de yoktur.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 10.04.11, 17:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Cogito;

Kur'an-ı Kerim ayetlerindeki kıssaları duydukça "Esatirul-evvelîn" diyenler tümden haksız mıydı?

ya da Kabul-Ahbar hangi özellliği ile ashab arasında öne çıkmıştı?

Bu soruları şunun için soruyorum: Vahyi sürmekte olan ve kıyamete kadar sürecek dinamik bir süreç olarak kabul etmezsen bu sorulara vereceğin yanıtlarla bugünün dünyasına hitap edemezsin !

Fefhem cidden...
:)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 31 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye