Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 31 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh Kuddûsi’nin Mevlânâ Sevgisi
MesajGönderilme zamanı: 11.04.11, 13:19 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 11.04.10, 21:30
Mesajlar: 29
İnsan aklı ile hakikati bulur. Sonra kalbi ile onu tasdik ederse mümin olur, etmeze kafir olur. Aklı hakikatı bulmamış kimse yoktur. Sadece inat, kibir, dünya menfaati gibi nedenlerle bile bile kafir olurlar. Kuran'ın tüm hükümleri akılla anlaşılır, insana iman edecek kadar veri sağlar, sonra iman etme veya kafir olma özgürlüğü insanın kalbine verilmiştir.

Velid b. Muğire'nin durumu da tam bunu açıklıyor aslında. Yani o aklı ile hakikati bulmuş ve anlamıştı. Ancak inadından dolayı kafir oldu. Yani aklı yanlışı göstermemişti, o kendisi yanlışı tercih etmişti.

Razi'nin bu ayetle ilgili yorumunu buraya alıyorum, faydalı bir açıklama:


Alıntı:
Bil ki, Cenâb-ı Hakk'ın bu ifadeleri, bu kimsenin, kalben, Hz. Muhammed (s.a.s)'in doğruluğuna İNANDIĞINA, ancak ne var ki, inat yüzünden zahiren onu inkar ettiğine delalet eder. Bunun delilleri şunlardır:

1) Bir kere düşünüp taşındıktan sonra, meseleyi ortaya koymaya azmettiğinde yüzünde bir ekşimenin meydana geleceği bir kelamı ve sözü içinde ve kalbinde değerlendirdi.. Şimdi bu kimse, kendi sözünün doğruluğuna inanmış olsaydı, onu anlamış olmaktan dolayı alabildiğine sevinir, böylece de yüzü ekşimez, gülerdi. Ne var ki, o, sevinmeyip, yüzü gülmediğine göre, biz bu kimsenin, bu şüphesinin zayıf olduğunu anladığını; ne var ki, çok inatçı olduğu için, bu şüpheden daha ileri derecede bir şüphe bulamadığını; bu sebepten dolayı da sözünde böyle bir şüphenin zuhur ettiğini anlamış oluyoruz.

2) Rivayet olunduğuna göre Velid, Hz. Peygamber (s.a.s), Hamim es-Secde Sûresini okurken, ona uğramış; Hz. Peygamber (s.a.s), "Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: "Ad ve Semûdu çarpan) yıldırım gibi, size de bir azabı hatırlatırım" (Fussilet, 13) ayetine gelince Velid, ondan, Allah aşkına, akrabaları aşkına susmasını istedi, ki işte bu, Velid'in, Hz. Peygamberin duasının makbul olduğunu, lehçe ve lisanının, okuduğu şeylerin doğruluğunu bildiğine delâlet eder.

Velid, Kureyş'in yanına döndüğünde onlara/'Biraz önce Muhammedden bir takım şeyler dinledim ki, bunlar ne insan, ne de cin sözüdür. Onun okuduğu şeylerin alabildiğine bir tatlılığı ve cazibesi vardır. O mutlaka, her şeye hükümran olacak, hiçbir şey onun üzerine çıkamayacak.." dedi. Bunun üzerine kureyş, "Velid, dinden döndü. Şayet o, dinden döner de müslüman olursa, bütün Kureyş müslüman olur.." diye mırıldanınca, bunun üzerine Ebû Cehil, "Ben sizin namınıza ona yeterim.." dedi ve sonra da, üzgün bir şekilde Velld'in yanına girdi.. "Ey kardeşimin oğlu! Sen Muhammed ve ashabının yiyeceklerinden bir şeyler elde edebilmek için dinini değiştirdin. İşte bu Kureyş, senin Muhammed'in ashabından almayı tasarladığın şeye karşılık olmak üzere, mal topladı.." dedi. Velid de bunun üzerine, "Allah'a yemin olsun ki, onlar kendi karınlarım doyuramıyorlar. Daha nasıl ben, onlardan bir şeyler almayı tasarlayabilirim?! Ne var ki, ben onun işi hakkında çok düşündüm. Onun bir sihirbaz olduğunu söylemeden başka, ona yakışan başka bir şey bulamadım.." dedi.

Ben de diyorum ki, onun, Kur'ân'ı tazim etmesi ve Kur'ân'ın, ne bir cin ne de bir insan sözü olamayacağını kabullenmesi, Velid'in, Hz. Peygamber (s.a.s)'in sihirbaz olduğunu iddia etmesinde muannit olduğuna delalet eder. Çünkü, büyü ve sihir, cinleri alakadar eden bir şeydir.
3) Velid, sihir işinin, Allah'ı inkar etmeye ve kötü fiilleri yapmaya varıp dayandığını biliyordu. Halbuki, Hz. Muhammed (s.a.s)'in zahiri hali, onun ancak Allah'a davet ettiğini gösteriyordu. Binâenaleyh, -Hz. Muhammed (s.a.s)'e sihir daha nasıl yakıştırabilir?! Yaptığımız bütün bu izahlar dikkate alındığında, Velld'in, yüzünü ekşitip buruşturmasının, Hz. Peygamber (s.a.s) hakkında söylediği bu sözlerin bir yalan ve iftira olduğunu bilmesinden kaynaklanır.

İkinci Mesele

Leys şöyle der: "Bir kimse, iki gözünün arasındaki kısmı, deriyi buruşturduğunda, buna Arapça, yüzünü ekşitip de dişlerini de gösterdiğinde buna, düşündüğü şeye ehemmiyet verir de tefekkür ederse, bu tefekkürünün yanısıra ayrıca da kızarsa, "kaşlarını çattı..." denilir.

Gururun İmana Mani Olması

"En son arka çevirdi ve büyüklük tasladı da, bu dedi, rivayet edüen bir sihirden başkası değil" (Müddessir,2324).
Bu, "Diğer insanlardan ayrılıp ailesinin yanına gitti. İman etme hususunda da büyüklenerek, "Bu ancak, anlatılagelen bir sihirdir.." dedi" demektir. Cenâb-ı Hak, bu ifadenin başında, Velld'in, ailesine dönüp, iman etme hususunda kibrini ortaya koyduktan sonra böyle bir şüpheyi ortaya attığını ifade etmek için takibiyye fâ'sını getirmiştir.
Ayette geçen kelimesi hakkında, şu iki izah yapılabilir:
a) Bu, Arapların şeklindeki deyimlerine varıp dayanıp, bu ifade, bir kimsenin, bir topluluğun ölmesinden sonra, onların eserlerini, haberlerini nakletmesi hakkında kullanılır. Ki, aslolan da budur. Daha sonra bu ifade, "mevcut kimselerden rivayet etmek" anlamında kullanılmıştır.
b) Bütün sihirlere tercih edilmiş, onlara üstün gelen sihir dir. Buna göre, kelime kökünden olmuş olur.

Kur'ân Hakkında Beşer Sözü İddiası

Daha sonra, "Muhakkak bu, insan sözünden başkası değil... demiştir ki, bu, "Bu bir beşer sözüdür" demektir. Böylece Velid, Hz. Muhammed (s.a.s)'in, bütün bunları başkalarının kelamından aldığını ifade etmek ister. Ama, şayet durum, Velid'in dediği gibi olsaydı, onlar, Kur'ân'a muaraza edebilirlerdi. Çünkü, Arap dilini bilme hususundaki yol ve yöntemler, birbirine yakındır.
Bil ki, Velid'in bu sözü de, onun bu sözü bir inat yüzünden söylediğine delalet eder. Çünkü, onun, Hz. Peygamber (s.a.s)'den Hamîm ea-Secde (Fussilet) Sûresini dinleyip, Hz. Peygamber (s.a.s)'in yanından ayrılınca da, "Ben Muhammed'den, ne ins ne de cin kelamı olan bir söz dinledim.. Ki, onun, alabildiğine bir tatlılığı ve cazibesi söz konusudur. O her şeye hükümran olacak, hiçbir şey onun üzerine çıkamayacak.." dediği rivayet edilmiştir. Şimdi, işin başında o böyle bir ikrarda bulunduğuna göre, onun burada, "O bir beşer sözüdür!" deyişinin, onun buna inanarak değil de, sırf bir inat yüzünden söylemiş olduğunu anlamış oluyoruz.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 31 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye