Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 8 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Hz. Ali [ Kerremallahu Vechehu ]
MesajGönderilme zamanı: 18.01.10, 14:02 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
ALİ BİN EBÛ TÂLİB

[ Kerremallahu Vechehu ]


Künyesi

Ebu Hasan (Hasan'ın Babası)
Ebu Turab (Toprağın babası)

Lâkabları

Kur'an-ı Natık (konuşan Kuran)
Haydar
Murtaza
Şah-ı Velayet
Esedullah (Allah'ın Arslanı)
Şah-ı Merdan
Şir-i Yezdan
Seyfullah
Hayatı

Doğumu: 599 - Ölümü: 24 Ocak 661

Rasulullah'ın amcasının oğlu, damadı, dördüncü İslam halifesi ve aşere-i mübeşşeredendir. İsna-aşeriyye kabulüne göre Oniki İmam'ın ilkidir. Kureyş Kabilesi'nin Haşimoğulları (Haşimiler) oymağına mensuptur. Babası Ebû Talib, annesi Kureyş'ten Fâtıma binti Esed, dedesi Abdulmuttalib'tir. M.S. 599 yılında Mekke'de Fil Yılı'nın 30. yılının onüçüncü günü, bazı rivayetlere göre Zilhicce ayının yedinci günü doğdu. Kabe’de dünyaya geldiği ve kendisine "Ali" isminin Rasulullah tarafından verildiği rivayet edilir.

Künyesi Ebu'l Hasan ve Ebû Tûrab [toprağın babası], lâkabı Haydar ve Murteza; ünvanı Emîru'l-Mü'minin'dir. Ayrıca 'Allah'ın Arslanı' [Esedullah] ünvanıyla da anılmıştır. Hz. Ali, İslâm'ın günümüze kadar gelmesinde pay sahibi olan önde gelen sahabelerdendir.

Hz. Ali küçük yaşından itibaren Rasulullah'ın yanında büyüdü. On yaşında İslâm'ı kabul ettiği bilinmektedir. Hz. Hatice'den sonra müslümanlığı ilk kabul eden O'dur. Hz. Peygamber ile Hz. Hatice'yi bir gün ibadet ederken gören Hz. Ali'ye Peygamberimiz şirkin kötülüğünü, tevhidin manasını anlattığında Hz. Ali hemen müslüman olmuştu. Mekke döneminde her zaman Rasulullah'ın yanındaydı. Kâbe'deki putları kırmasını şöyle anlatır: "Bir gün Resul-u Ekrem ile Kâbe'ye gittik. Resul-u Ekrem omuzuma çıkmak istedi. Kalkmak istediğim zaman kalkamıyacağımı anladı, omuzumdan indi, beni omuzuna çıkardı ve ayağa kalktı. Kendimi istesem ufukları tutacak sanıyordum. Kâbe'nin üzerinde bir put vardı, onu sağdan soldan ittim. Put düştü, parça parça oldu. Rasulullah'ın omuzlarından indim. İkimiz geri döndük." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 384).

Resul-u Ekrem, en yakın akrabasını uyarmak ve hakkı tebliğ etmek hususunda Allah'u Teâlâ'dan emir alınca onları Safa tepesinde toplayıp ilâhî emirleri tebliğ edince, Kureyş müşrikleri onunla alay etmişti. İkinci toplantıyı yapmasını Hz. Ali (r.a.)'ye bıraktı, Hz. Ali de bir ziyafet hazırlayarak Hasimoğullarını davet etti. Rasulullah yemekten sonra: "Ey Abdülmuttaliboğulları, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmiş bulunuyorum.

İçinizden hanginiz benim kardeşim ve dostum olarak bana bey'at edecek" dedi. Yalnız Hz. Ali (r.a.) kalktı ve orada Rasulullah'a onun istediği sözlerle bey'at etti. Bunun üzerine Resul-u Ekrem, "Kardeşimsin ve vezirimsin " diyerek Hz. Ali'yi taltif etti. Rasulullah Medine-i Münevvere'de Müslümanlar arasında kardeşlik akdi tesis ettiğinde de, Hz. Ali'yi kendi kardeşliğine layık görecekti.

Hz. Peygamber hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine verilmek üzere Hz.Ali'ye bıraktı ve o gece Hz. Ali, Rasulullah'ın yatağını da yatarak müşrikleri şaşırttı. İslâm Peygamberi'nin emniyete kavuşmasından sonra da emri üzerine, Rasulullah'a emanet edilen bazı emanetleri sahiplerine iade ederek annesi, Resul-ü Ekrem'in kızı Fatıma ve başka iki kadını yanına alarak Medine'ye doğru hareket etmiştir. Böylece Hz. Ali, Hz. Peygamber'i öldürmeye gelen müşrikleri oyalayarak O'nun yerine hayatını tehlikeye atmış, bu suretle Peygamber'e hicreti sırasında zaman kazandırmıştı. Bazı müfessirlerinin görüşüne göre Mekke'li müşriklerin İslâm peygamberini katletme kararı aldıkları hicret gecesinde Hz. Ali'nin, canı pahasına, Peygamber'in yatağında yatmasını Allah bu fedakarlığı takdir ederek şu ayeti nazil etti:

“İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla canını satar.” (Bakara/207)

Hz. Ali, Peygamberimiz'in kendisine bıraktığı emanetleri sahiplerine verdikten sonra Medine'ye hicret etti. Medine'de de Hz. Peygamber'in devamlı yanında bulundu, bütün cihat harekâtlarına katıldı, Uhud'da gâzî oldu. Bedir'de sancaktardı. Aynı zamanda keşif kolunun başındaydı; hakim noktaları tesbit ederek Hz. Peygamber'e bildirdi. Bu mevkiler işgal edilerek, Bedir'de önemli bir savaş harekâtını başarıya ulaştırdı. Bedir gazasının başlamasından önce, Kureyşliler'le teke tek dövüşen üç kişiden biriydi. Bu döğüşte, hasmı Velid b. Muğire'yi kılıcı ile öldürdüğü gibi, Hz. Ebû Ubeyde zor durumdayken yardımına koştu ve onun hasmını da öldürdü. Kendisine "Allah'ın Arslanı" lâkabı ve Bedir ganimetlerinden bir kılıç, bir kalkan ve bir de deve verildi.

Hz. Ali, Bedir savaşından sonra Hz. Peygamber'in kızı Hz. Fâtıma ile evlendi. Nikâhını Hz. Peygamber kıydı. O zamana kadar Rasulullah'la oturan Hz. Ali nikâhtan sonra ayrı bir eve taşındı. Bir yıl sonra da ilk çocuğu olan Hz Hasan dünyaya geldi. Hz. Ali'nin, evlilikleri süresince Hz. Fâtıma'dan Hasan, Hüseyin, Muhsin adlı üç oğlu ve Zeyneb ile Ümmü Gülsüm adlı iki kızı oldu.

Hicret'in üçüncü yılında Uhud savaşında, müslüman okçuların hatası yüzünden müşrikler müslümanların üzerine saldırmışlar ve Hz. Peygamber de yaralanarak bir hendeğe düşmüş ve düşman onun öldüğünü yaymıştı. Halbuki o sırada döğüşe döğüşe gerileyen Hz. Ali, Hz. Peygamber'in içine düştüğü hendeğe ulaşarak, onu korumaya almıştı. İki tarafın da kazanamadığı bu savaşta Hz. Ali birçok yerinden yaralanarak gazi oldu.

Uhud savaşından sonra Hz. Ali "Benu Nadr" Yahudilerinin hainlikleri üzerine bu kabile ile yapılan savaşı bizzat idare etti. Bütün çarpışmalarda Hz. Ali kahramanca döğüşmüş ve müşriklerin en meşhur savaşçılarını öldürmüştür. Hudeybiye barışında sulh şartlarının yazılmasında o memur edildi. Hz. Ali, barış sözleşmesini yazmaya şöyle başladı: "Bismillâhirrahmânirrahîm . Muhammed Rasulullah...." Ancak müşrikler bu ifadeye itiraz ettiler. Hz. Peygamber, "Rasulullah" yerine "Muhammed b. Abdullah" yazmasını Hz. Ali'ye söylemiş fakat Hz. Ali "Rasulullah" ifadesinin yazımında ısrar etmiştir.

Hz. Ali Mekke'nin fethi sırasında yine sancaktardı. "Keda" mevkiinden Mekke'ye girdi. Mekke kan dökülmeden fethedildi. Hz. Peygamber ile birlikte Kâbe'deki bütün putları kırdılar.

Mekke'nin fethinden sonra Resulu Ekrem, Hâlid b. Velid'i Benu Huzeyme kabilesine gönderdi. Bu kabile ya cehaleti, ya da bedevî olmalarından, "müslüman olduk" anlamındaki "eslemna" kelimesi yerine "sabbena" dediği için Hâlid b. Velid hiddetlendi ve onlarla harp etti. Hz. Peygamber olayı duyunca çok üzüldü. Hz. Ali'yi bu hatayı telâfi ile görevlendirdi. Hz. Ali Benu Huzeyme'ye giderek öldürülenlerin diyetini ödeyip mağdur olanların zararlarını telâfi etmişti.

Huneyn gazasında müslümanlar bir ara bozulup dağıldılar. Sayıları binleri bulduğu halde içlerinden ancak birkaç kişi sabredip dayanabildi. Hz. Ali bu savaşta yalnız sabırla tahammül etmekle kalmayarak gösterdiği yiğitlik ve kumandanlıkla İslâm ordusunun kendi safında toparlanmasını sağladı.

Resulu Ekrem hicretin 9. yılında Tebük seferine çıkarken Hz. Ali'yi ehl-i beytin muhafazası için Medine'de bıraktı, ancak bu sefere katılamadığı için müteessir oldu. Bunun üzerine Rasulullah: "Musa'ya göre Harun ne ise, sen bana karşı o olmak istemez misin?" dedi. Ali, bu iltifattan çok memnun oldu.


Berae suresinin ayetleri nazil olunca, Rasulullah Hz. Ali'yi Mekke'ye gönderdi. Bu suretle hiçbir müşrikin artık Kâbe-i Şerîfi bundan sonra haccedemeyeceğini bildirdi.

Yemen bölgesinin İslâm'a girmesi zordu. Görev yine Hz. Ali b. Ebi Talib'e verildi. Hz. Ali "Bu çok güç bir iş" dedi. Rasulullah da "Ya Rabb, Hz. Ali'nin dili tercümanı, kalbi hidayet nurunun memba olsun" diye dua edince, Hz. Ali, siyah bir bayrak alarak Yemen'e gitti, kısa süren irşadları sayesinde Yemen'in bütün Hemedan kabilesi müslüman oldu.

Hz. Peygamber'in vefatı sırasında, hücresinde bulunanların başında İslâm peygamberinin vefatında 33 yaşında olan Hz. Ali (K.V.) geliyordu. Hz. Ebu Bekir halife seçildiği sırada Hz. Ali Rasulullah'ın hücresinde tekfin ile meşgul idi.

Rasulullah'ın vefatından sonra dul kalan eşlerinin yanısıra Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın da, hoşnutsuz olmalarının bir nedeni de miras sorunudur. Hz. Muhammed vefat ettiğinde geride önemli miktarda aralarında tartışmaların da odağında olan Fedek hurmalığının da bulunduğu arazileri miras olarak bırakmıştı. Önde gelen yöneticilere göre bu araziler Hz. Peygamber tarafından halkın yararına idare ediliyordu ve dolayısıyla devlete aitti. Hz. Ali ise "Hz. Muhammed'e gelen veraset ile ilgili Kur'an hükümlerinin Hz. Peygamber'in mirasını da kapsadığını" iddia ederek bu değerlendirmeye karşı çıkmıştı. Eşi Hz. Fatıma'nın ölümünden sonra Hz. Ali, Hz. Peygamber'in mirasından payını almak için tekrar başvurdu ancak başvurusu aynı nedenlerle bir kez daha reddedildi. Bununla birlikte Hz. Ömer Medine'deki arazileri Hz. Muhammed'in kabilesi Haşimoğulları adına Hz. Ali ve Hz. İbn Abbas'a verdi; Hayber ve Fedek Arazisi'ni ise devlet malı saydı.

Hz. Ömer devrinde devletin bütün hukuk işleriyle ilgilenip adeta İslâm devletinin baş kadısı olarak görev yaptı. Hz. Ömer'in şehâdeti üzerine yine devlet başkanını seçmekle görevlendirilen altı kişilik şûra heyetinde yer alıp, bu altı kişiden en sona kalan iki adaydan biri oldu.

Hz. Osman'ın hilâfeti döneminde idarî tutumdan pek memnun olmamakla birlikte İslâm devletinin muhtelif vilâyetlerinden gelen şikayetleri hep Hz. Osman'a bildirmiş ve ona hâl çareleri teklif etmişti. Hz. Osman'ı muhasara edenleri uzlaştırmak için elinden gelen gayreti sarfetti.

Hz. Osman'ın şehâdetinden sonra İslâm'ın ileri gelen şahsiyetleri ona bey'at ettiler. Ancak onun bu dönemi Allah'ın bir takdiri olarak son derece karışık bir dönem oldu. Hz. Osman taraftarlarının bir kısmı O'nun katilini bulana kadar Hz. Ali'yi halife olarak kabul etmeyeceklerini söylediler ve İslam toplumu Hz. Ali ve Hz. Muaviye önderliğinde ikiye bölünerek ilk kez iç savaşa sürüklendi.

Bu karışıklıklar Cemel ve Sıffın gibi iç çatışmaları doğurdu. İslâm devleti bünyesindeki bu ihtilâfları giderme konusunda büyük fedakârlık ve gayretler gösterdi. Hz. Ali bin Ebu Talib çıkan karışıklıkları yatıştırmak için Basra yakınlarında Hz.Aişe, Hz. Talha ve Hz. Zübeyr gibi İslamiyetin tanınmış simaları ile karşılaştı; bu mücadele Hz. Aişe'nin devesinin etrafında gerçekleştiği için Cemel Vakası adıyla bilinmektedir. Irak ve Şam sınırlarında Hz. Muaviye ile savaştı. Sıffin Savaşı olarak bilinen bu savaş bir buçuk yıl devam etti.

Hilâfete geçtiğinde hâlledilmesi gereken bir çok sorun ile karşı karşıya kalan. Hz. Ali, 4 yıl 9 ay süren kısa süreli hilafet döneminde Peygamber'in sünetini takip ederek, İslam toplumunda çeşitli ıslahat çalışmaları yaptı.

Hz. Ali (K.V.)'in Şehadeti:

Müslümanların kazandığı ve Hariciler ile yapılan Nehrevan savaşı'ndan sonra, Hariciler'den üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumu hakkında müzakere yaptıktan sonra Hz. Ali, Hz. Muaviye ve Hz.Amr bin As'ı öldürmeğe karar verdiler. Harici inançlı bu üç kişiden Hz. Ali'yi öldürmeyi üstlendi ve Kufe’ye hareket etti. Katili Abdurrahman bin Mulcem, Kûfe'de Ramazan ayının 19. gününün şafak vakti sabah namazına giderken Hz.Ali'yi kapısının önünde zehirli bir kılıç darbesi ile ağır şekilde yaraladı. Bu yaranın etkisiyle iki gün evinde yattıktan sonra, hicretin 40. yılında Ramazan ayının 21. günü vefat ederek 661 yılında şehid olmuştur.

Abdurrahman bin Mulcem'in kılıç darbesinden sonra Hz. Ali'nin “Fuztu ve Rabb’il Ka’be!” (Kabe’nin Rabbine andolsun ki, kurtuluşa erdim!..) dediği rivayet edilir. Hz. Ali'nin kabrinin yeri konusunda net bir bilgi yoktur; genel kabule göre türbesi Irak'ın Necef şehrindedir. Afganistan'ın Mezar-ı Şerif kentinde Hz. Ali'ye ait olduğu iddia edilen bir türbe de vardır.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Ali [ Kerremallahu Vechehu ]
MesajGönderilme zamanı: 26.01.10, 07:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Hz. Ali (K.V.) nin Faziletlerine Dair:

Hz. Ali devamlı olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yanında bulunduğu için Tefsir, Hadîs ve Fıkıhta sahabenin ileri gelenlerindendir. Hatta Rasulullah'ın tabiri ile "ilim beldesinin kapısı" olarak ümmetin en bilgini idi. Hz. Peygamber yolunda insanları hakka iletmek için büyük gayretler sarfetmiş ve hilâfet dönemi iç karışıklıklarla dolu olmasına rağmen İslâm'ın öğretilmesi ve öğrenilmesi hususunda büyük katkıları olmuştu.

Medine'de duruma hakim olup yönetimi tam olarak eline aldıktan sonra öğretim için merkezde bir okul kurdu. Arapça gramerin öğretilmesini Ebu Esved ed-Düeli'ye, Kur'an okutma ve öğretme işini Abdurrahman es-Sülemi'ye, Tabiî ilimler konusunda öğretmenlik görevini Kümeyl b. Ziyâd'a verdi. Arap edebiyatı konusunda çalışma yapmak üzere de Ubade b. es-Samit, ve Ömer b. Seleme'yi görevlendirdi. Devlet yönetimi ve hizmetlerini; maliye, ordu, teşrî ve kaza gibi bölümlere ayırarak yürütüyordu. Malî işleri, dağıtma ve toplama diye iki kısma ayırmazdı.

Ümmetin malını ümmete dağıtırken de son derece titiz davranırdı. Kendisine bir pay ayırma noktasında gayet dikkatli olup, kimsenin hakkına tecavüz etmemekte de büyük bir örnek idi. Kendisini Kûfe'de görenler, kışın soğuğunda ince bir elbisenin altında tir tir titreyerek camiye gittiğini aktarırlar.

Hz. Ali bütün bu emirleri kendi nefsinde eksiksiz uygulayan bir halifeydi. Beş yıllık halifeliği çok önemli olaylarla, savaş ve sıkıntılarla geçmişti. Fitnelere karşı sonuna kadar doğru yoldan sabırla mücadele etmek istedi sonunda şehid oldu.

Hz. Ali İslâm'ın bütün güzelliklerine vakıftı. Çünkü o, Rasulullah'ın daima yanında bulunmuştu. Vahiy kâtibiydi, hâfız, müfessir ve muhaddisti. Hz. Peygamber'den beş yüzden fazla hadis rivayet etti. Ahkâmın nazariyatından çok amelî keyfiyetine bakardı: "Halka anladıkları hadisleri söyleyiniz. Allah ile Peygamber'in tekzip edilmesini ister misiniz?" (Buhârî, İlim) demiştir.

Hz. Ali âbid, kahraman, cesur, iyilikte yarışan, takva sahibi ve son derece cömertti. Medine'de müslümanların durumu düzeldikten sonra, Hz. Ali de bir hizmetçi almaya karar verip, Rasulullah'a gitti. Rasulullah kızıyla damadının arasına girerek: "Ben size hizmetçiden daha hayırlısını haber vereyim. Yatarken otuzüç kere Allahü ekber, otuzüç kere Elhamdülillah, otuzüç kere de Subhanallah deyin" buyurdu. Yine bir gün yiyecek çok az yemekleri olan Hz. Ali ile ailesi sofraya oturdukları sırada kapılarına bir dilenci geldi, onlar da yemeği dilenciye verdiler. Ertesi gün gelen bir yetime, üçüncü gün gelen bir esire yemeklerini verdiler. Bu olay üç gün sürdükten sonra şu ayet-i kerime indi: "Şüphesiz en iyiler mizacı kâfur olan bir tastan içerler. Allah'ın kullarının taşıra taşıra içeceği bir kaynak. Adağı yerine getirirler ve şerri yaygın olan bir günden korkarlar. İçleri çektiği hâlde yiyeceği, miskine, yetime ve esire yedirirler. 'Biz sizi ancak Allah'ın rızası için doyuruyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz oldukça asık suratlı zorlu bir günden dolayı Rabbımızdan korkuyoruz' derler. Allah da bu günün şerrinden onları korur. Onlara parlaklık ve sevinç verir." (İnsan, 5/11)

Hz. Ali'nin "Zülfikâr" adı verilen meşhur bir kılıcı vardı. Kılıcın ağzı iki çatallı idi ve Hz. Ali'ye Rasulullah tarafından hediye edilmişti.

Hz. Ali hakkında nazil olduğu rivayet edilen bir ayet : el-Bakara, 2/274 :

Hz. Ali'nin cömertliği, insanîliği, Rasulullah'a olan yakınlığıyla edindiği büyük manevî miras onu yüzyıllardır halk inançlarında destani bir kişiliğe büründürmüştür. Bir gün onun dört dirhemi vardı. Birini açıktan, birini gizliden birini gündüz, birini de gece infak etti ve hakkında şu ayet indi: "Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık olarak infak edenler. Onlar için Rabbleri katında karşılıkları vardır ve üzülecek de değillerdir." (el-Bakara, 2/274).

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Ali [ Kerremallahu Vechehu ]
MesajGönderilme zamanı: 26.01.10, 07:06 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
26 Ocak 661: şehadet...

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Ali [ Kerremallahu Vechehu ]
MesajGönderilme zamanı: 26.01.11, 10:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Alıntı:
Hz. Ali (K.V.)'in Şehadeti:

Müslümanların kazandığı ve Hariciler ile yapılan Nehrevan savaşı'ndan sonra, Hariciler'den üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumu hakkında müzakere yaptıktan sonra Hz. Ali, Hz. Muaviye ve Hz.Amr bin As'ı öldürmeğe karar verdiler. Harici inançlı bu üç kişiden Hz. Ali'yi öldürmeyi üstlendi ve Kufe’ye hareket etti.

Katili Abdurrahman bin Mulcem, Kûfe'de Ramazan ayının 19. gününün şafak vakti sabah namazına giderken Hz.Ali'yi kapısının önünde zehirli bir kılıç darbesi ile ağır şekilde yaraladı.

Bu yaranın etkisiyle iki gün evinde yattıktan sonra, hicretin 40. yılında Ramazan ayının 21. günü vefat ederek 661 yılında şehid olmuştur.



26 Ocak 661.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 8 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye