Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: "Kanımız aksa da zafer İslam'ın"
MesajGönderilme zamanı: 11.04.13, 16:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 28.09.10, 13:01
Mesajlar: 166
Yağmur Tunalı, Kavga Günleri:1968-1980

O sloganın kaseti: "Kanımız aksa da zafer İslam'ın"

(…)
Tiyatro derslerine devam eden arkadaşlarla, özellikle şiir ve müzik sohbetleri ederdik. Bâzı şâir, yazar ve müzisyenlerle onları bir araya getirişim de bu fikirden dolayı idi.
Metinlerin seslendirilmesi ve kasetin müzikleri konusunda uzunca çalıştığımızı hatırlıyorum. Ramazan Erginer,
İsmet İpek, Yıldız Ramazanoğlu ve ben, metinleri okuyacaktık. Yapımı devam eden Kocatepe Câmii'nin müezzinlerinden Süleyman Arabulan, hem bâzı mistik havadaki metinleri okuyacak, hem de İsmail Coşar gibi, kaside ve na't okuyacaktı. Her ikisi de, çok meşhur mevlidhanlardı ve hiç çekinmeden bizim her faaliyetimize katılırlardı.
Diyanet camiası, bu tarz açık sayılabilecek siyâsî hareketlere soğuk durmayı tercih ederdi, ama bâzı dini hassasiyetleri kullanan politik oluşumlar için böyle düşünmediklerini yapıp ettiklerinden anlardık. Nitekim, işi çok daha ileriye götüren cami adamları vardı. Vaazda, hutbede, doğrudan parti propagandası yapar gibi konuşanların istisna olmadığı bir dönemdi.
Süleyman Arabulan ve İsmail Coşar, bizim aramıza geldiklerinde bile, herkese açık bir konuşmaları olacaksa, aslâ
politik lâf etmezlerdi. Bundan dolayı öncelikle bizim çok memnûn olduğumuzu da bilirlerdi. Aslında şuurumuzla
olmasa da şuuraltımızla, cami adamlarının politize olmasının nelere mâl olacağını bilen bir gelenekten geliyorduk.
Yapacağımız kaset, politik olmaktan çok kültürel sayılırdı. Millî hassasiyetlere titizlenen genç nesle şükran duygularımızı ve övgülerimizi söylüyorduk. Süleyman Arabulan'ın tasavvuf neşesinde bâzı metinler okuması ve o günlerde ilk defa bizim gecelerde duyulan İsmail Coşar’ın, Akif in “Çanakkale Şehidlerine” şiirini kaside olarak okuyuşu da bu bütünün çok değerli parçalarıydı.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, İsmail Coşar’ın “Çanakkale Şehidlerine” şiirini kasîde tarzında serbest bir müzik eseri olarak seslendirmesi fikri, ilk olarak kendisi tarafından dile getirildi ve bizim tarafımızdan da heyecanla karşılandı. Bu kasetin, ilk icrâdan çok sonra olmadığını söyleyebilirim.
Sanırım, kasette sesleri olanlar, saydığım isimlerden ibâretti.
Ne kadar zamanda tamamladığımızı söyleyemeyeceğim.
Bu ilk kasetti ve devamı gelecekti. Pek çok malzeme kalmıştı. Dosyamız kabarıktı. Hele bir, birincisi çıksındı, hemen ikincisi için hazırlıklara başlanacaktı.
Kasetin temel nüshası çıkar çıkmaz, pek çok kişiye dinletildi. Sonuç mükemmeldi. Her dinleyen coşuyor, ağlıyordu.
Muhsin Başkan, en çok beğenenlerdendi. Kısa sürede çoğaltılması kararlaştırıldı. Teşkilâtlara dağıtılması ve her yerde satılması için her türlü hazırlık görüldü.
Kasetin ismini alternatifli olarak vermiştik. Onlardan hangisi seçilirse seçilsin, kabûlümüzdü. Sürpriz, o sırada açığa çıktı: Bizim kasetin ismi, o günlerde birkaç yerde slogan olarak yazıldığı görülen bir metindi: "Kanımız aksa da zafer İslam'ın". Şaşırıp kalmıştık. Böyle bir sloganın mantığını tanışırken, en büyük tebliğ kasetimize ad olmuştu.
En başta, kanımızın akmasını teşvik eder havasına itiraz edenler oldu. Ben, o kadar ileri giden bir yoruma iştirak etmesem de, "kanımızın akması" ile "İslâm" arasındaki bağlantıyı tadsız bulduğumu, "din" ve “kan”ı bir araya getirenlerin bâzı marjinal Araplar olduğunu, bizim hareketimizin karakteristiğinin buna asla uymayacak bir temel üslüb ve fikirde şekillenip yaşandığını döne döne anlatmaya çalışıyordum. Zaferin bizim olacağını söylemek için, kan akmasını anmanın, hele hele dinle anmanın doğru olmayacağını söylüyordum. Ayrıca, İslâm'ı kurtarmak iddiasının bizi İhvân-ı Müslimîn ve bizdeki benzerleriyle aynı ağızla konuşur hâle getireceğini ve temel yapımızı
bozacağını düşünüyordum. Dîni ideolojileştirenleri tenkid ederken, tam da o noktaya hızla sürüklendiğimizi görüyordum.
Tam bir dönüm noktasında bulunuyorduk ve bu dönüm noktasının en büyük işaret fişeğini de bu kaseti hazırlamakla ben çakmış oluyordum. Yaptığımız kasete verilen isim, doğrudan doğruya bunu ifâde ediyordu.
s. l97-200

Menzil’e akın akın

Bir başka plânda. Nâmık Kemâl Zeybek Bey, bu değişmenin altyapısını hazırlıyordu.
Bir "Menzil merâkı ve heyecânı" bütün teşkilatı sarmıştı. Menzilde bulunan Şeyh Râşid Efendi, neredeyse hareketimizin manevî önderi olmuştu. Muhsin Başkan da Menzil’i önemseyenlerdendi. Sıra sıra otobüsler Adıyaman yolunda ilerlerken, içlerinde taşıdıkları ülkücüler, Yesevi rûhuna uyandırıldıkları düşüncesinde yeni bir heyecana kanadlanıyorlardı.
Yesevî çizgisinin ne olduğunu bilen yoktu. Bugün de pek bilen olmadığı söylenebilir.
O, bir slogandı. Her kapıyı açan bir çilingirdi.
Yesevî deyince akan sular duruyordu. Yanına, bazen tasavvuf, çok zaman da İslâm getirilince, kimse konuşamıyordu.
Dolayısıyle, bu sloganı en çok işleten, her istediğini söyleyebilir ve yapabilir hâle gelmişti.
Artık, hareketin yörüngesi değişiyordu. Hanefî-Mâtüridî çizgisindeki bin yıllık Türk inanışının yerini, bir bakıma Şâfiî-Eş’ârî çizgisindeki yeni bir şekillenme alıyordu. Necip Fâzıl'la hızlanan sürece bizimkiler de katılmıştı. Bunu konuşan yoktu. Anlayan da gâlibâ çok az ve sesi kısıktı.
Ben de o anlayanlar arasında sayılmazdım. Ancak, dînî cemaatlere ve cami adamlarına yakın olduğum için, üslûbu iyi tanıyordum. Bu gidişin Erbakan Hoca'ya yarayacağını çok söylediğimi hatırlıyorum. Bu kadarım anlamıştım. Doğuda , şekillenen din anlayışlarının, Cumhuriyetle yaptığımız dini dışlama neticesini veren hatâlar dolayısıyle doğan boşluğu doldurmakta olduğunu da görüyordum.

Esasen, belki Cumhuriyetten bir asır önceden başlayan bir gelişme yaşandığını da sonradan fark edecektim. Türk
tarikatı olmakla târihte çok öne çıkan Nakşibendiliğin, yüzyıl öncesinde doğuda yeniden şekillendiğini görüyor ve gözleyebiliyorduk. Bizimkilerin kapılandığı, o yeni din anlayışıydı.

Ferd olarak kim nereye isterse bağlanabilir, bunda elbette beis yoktur. Hattâ teşvik edilecek kadar da değerlidir. Ancak, hareketin din anlayışını ve kapılandığı din yorumunu belirliyor gibi olması, sıkıntılı bir durumdu. Söylediğimiz, fakat bir türlü anlatamadığımız bu idi. Târihî Türk inanışının, Yahya Kemâl'in ifadesiyle Türk Müslümanlığının, cihan hâkimiyeti mefkûresinin, Kızıl Elma'nın bilinmemesi, bilen ve değerli gören Türk milliyetçisi nesilden pek az kimsenin kalması vesâir sebeplerle yeterince işlenmemesi bizi bu noktaya getirmişti.
İş dönüp dolaşıp târihe çıkıyordu: Târihimizi bilmiyorduk. Târihini bilmeyenlerin milliyetçilik edebilmeleri karanlıkta yer aramak kadar zor netice alınacak bir durumdu.
"Kanımız aksa da zafer İslâm'ın" sloganı, böyle bir dönemin eseriydi. Bunu anlamasına anlıyordum. Yaptığı çağrışımların anlaşamamasına, bozuk mantığının fark edilmemesine, hastalıklı bir ruhu işaret edecek kadar açık olduğunu zannettiğim mânâsına sıkı sıkı sarılınmasına aklım ermiyordu.
İşte, bütün bunları sağlayanların başında ben geliyordum.
Bu kasetin muhtevası benim zihnimde, gönlümde, elimde şekillenmişti. Ne o zaman Sosyal Faaliyetler Merkezi Başkanı olan Hâşim Akten, ne ondan sonraki Başkan Muzaffer Şenduran, ne de Muhsin Başkan, benim kadar sorumlu olamazlardı. Onlar sâdece adını koymuşlar ve göğüslerini gere gere dağıtmışlardı.
O kaset, uzun yıllara yayılan etkisiyle, o sloganı herkese kabul ettirmişti. O gün bugündür, o kasetin hâlâ yeni baskılarının yapıldığını söylersem, ne demek istediğim daha açık anlaşılır.

s. 200-201.

Yağmur Tunalı, Kavga Günleri:1968-1980
Bilge Kültür Sanat


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye