Sufiforum.com

Keşkül Dergisi 17. sayı: “Hazret-i İnsan”

Keşkül Dergisi 17. Kış sayısını “Hazret-i İnsan”a ayırdı.

29 Ocak 2011

Üç ayda bir yayımlanan Keşkül dergisi, Kış sayısında “Hazret-i İnsan”a anlatılıyor.

Hazret-i insan ya da kendisi de bir hazret-i insan olan İbnü’l-Arabî Hazretleri’nin deyişiyle insan-ı kâmil. Hakk’a ve halka ait bütün varlık mertebelerinin kendisinde cem’ olduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın, ruhumdan ruh üfledim buyurduğu insan, hem bu özelliği hem de Hakk’ın sûretinde yaratılmış olması hasebiyle âlemdeki varlıkların en kâmilidir zaten. Bu mânâda bütün insanlar bi’l-kuvve yetkindir ancak hazret-i insan olabilmek için bi’l-fiil yetkin olmak gerekir ki nebîler ve velîler böyledirler. Allah’ı ancak onlar bilir çünkü Allah’ın mazharıdırlar. Mutlak anlamda yegâne hazret-i insan ise Efendimiz (s.a.v.)’dir. Diğer nebîler ve velîler O’na tâbidir.

Cenâb-ı Hakk, Elest Bezmi’nde “Elestü bi Rabbiküm” diye sual buyurduğunda buna “Belâ” diye cevap verdi ruhlarımız. Unutmamamız gereken tek şey, bu hitab ve o hitaba karşılık verdiğimiz sözdür. Mûsıkînin de ilk meşki olan bu hitaba bağlanan, bağlı kalan insan, hazret-i insan olma şerefine nâil olur. Dünyaya geliş gayemiz de budur. Elest Bezmi’nde Yaradan’a verdiği sözü tutmak üzere bu dünyaya nüzûlünden sonra insan, burada Hakk’a layık bir kul haline gelerek tekrar Rabbine urûc etmelidir ki, yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olsun.

Bahâeddîn Veled’in dediği gibi: “Biz Allah’tan gelip yine Allah’a gidiyoruz.” Zaten aslolan yol ve yolculuk da budur.

Hz. Mevlânâ gibi insan-ı kâmiller bize bu yolda nasıl yürüyeceğimizi öğretiyorlar, yoldaki tehlikelerden bizi koruyacak rehberleri tanıtıyorlar.

Bu sayımızda Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, İbnü’l-Arabî’nin hazret-i insan anlayışını yazarken Doç. Dr. Ekrem Demirli, bu büyük sûfînin insan tasavvurunun dayandığı kavramlara dair bir tahlil yaptı. Doç. Dr. Abdullah Kartal ise İbnü’l-Arabî ve Abdülkerîm Cîlî’nin görüşleri ekseninde metafizik bir ilke olarak insan-ı kâmili irdeledi. Prof. Dr. Cihan Okuyucu, Mesnevî-i Şerîf ’teki insanlık panoramasını kaleme aldı. İnsanın tekâmülünün ana kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyeleri ve güzel ahlâkıdır, diyen Dr. Mustafa Merter insanın hazret-i insan olmasına mâni olan engelleri ve bunların nasıl bertaraf edileceğini anlattı. Emin Işık hazret-i insan hazret-i Kur’ân yansımasından bahsederken, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, şerefli nesebinden geldiği Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin Marifetname’sindeki hazret-i insanı yazdı. Savaş Barkçin, mûsıkî ve hazret-i insan ilişkisini vurguladığı yazısında hazret-i insan olmanın yolunun Elest Bezmi’ndeki nidayı ve ona verdiğimiz cevabı hiç unutmamaktan ve buna göre yaşamaktan geçtiğini ifade etti.

Bu sayıda ayrıca değerli mûsıkîşinas ve neyzen Ahmed Şahin ve usta sedefkâr, ahşap oyma sanatçısı Hüsamettin Yivlik ile yapılan keyifli ve ufuk açıcı röportajları ve daha pek çok kıymetli yazıyı da bulabilirsiniz.

Keşkül dergisi ile ilgili şahsi bir meseleden bahsedeceğim. Belki Gıybet, dedikodu kategorisinde değerlendirilebilir. Fakat Faydasını ve çıkarılacak dersi, zarârından daha baskın gördüğüm için yazıyorum.

Yaklaşık 1-2 sene önce, fikirlerimi bilen yayıncı bir arkadaşım keşkül dergisi hediye etmişti. Abi sana hitâb ediyor bi incelesene demişti. inceledim Evet bana hitâb ediyordu, neredeyse aynı damar... Yayınlanmamış kitap çalışmalarım olmasına rağmen neşredilmiş hiç bir yazım yoktu... Yazı neşretmenin vakti geldi galiba diye düşündüm, çokta sükseli bi dergiymiş, yazım burda çıkarsa benim de çevremde süksem olur diye düşündüm. Ve Editöre şu maili gönderdim.

Fatih Çitlak beyin Google gurubuna, ve semâzen net'ten ulaştığım bir e mâil hesâbına mesâj yollamıştım. Size ulaşmadıysa problem yok, şu ânda kavuştuk. Rahatsız etmemin sebebi, Keşkül dergisine yazı göndermek istememdi... Âcizâne Muhyiddîn Arâbî hazretleri ve vahdet-i vücûd irfânı hakkında biraz ma'lumat sâhibiyim. Muhyiddîn Arâbî hazretleri ve vahdet-i vücûd irfânı hakkında dilediğiniz bir mes'elenin halli noktasında arzû ederseniz yazı yollayabilirim. Fikir vermesi bakmından yazı verebileceğim mevzûları aşağıda ilginize arzediyorum. Allah'a emânet olunuz.

Muhyiddîn Arâbi hazretlerinin irfânında cehennem azâbı mes'elesi, Firavun'un îmânı mes'elesi, Hâtemü'l- velâye mes'elesi.
İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin vahdet-i vücûd irfânına i'tirâzlarına karşı savunma.
Said Nûrsî'ye karşı Vahdet-i vücûd ve Muhyiddin Arabî hz. müdâfası.
Velâyet ile nübüvvet arasındaki münâsebet
-Ya da sizin belirleyeceğiniz bir mevzû olabilir

Gelen cevapları yazmıyorum.
İkinci mesajım şöyleydi:

Merhâba Keşkül dergisi,

Muhyiddîn Arâbî hazretleri ve vahdet-i vücûd irfânı hakkında dilediğiniz bir mes'elenin halli noktasında arzû ederseniz yazı yollayabileceğimi belirtmiş Fikir vermesi bakmından yazı verebileceğim mevzûların birkaçını belirtmiştim. Nezâket çerçevesinde yayın kurulunuza danışmanız gerektiğini ifâde ederek, anlaşılan o ki yazı verme talebimi reddettiniz.

Gerçekten soruyorum, bu nasıl bir irfân dergisidir ve nasıl bir irfân dergisi kuruludur ve nasıl bir irfân düzeyidir ki Muhyiddîn Arâbî hazretleri ve vahdet-i vücûd irfânı hakkında dilediğiniz bir mes'elenin halli noktasında makale gönderebileceğini iddia eden birisini hiç umursamaz ve önemsemez. Yayınlamasa bile," gönder bakalım kardeşim bir inceleyelim" demez.

Eğer irfân mektebini kendi kurulunuza münhasır bir şirket olarak telâkki ediyorsanız. Lûtfedin,

Muhyiddîn Arâbi hazretlerinin irfânında cehennem azâbı mes'elesi,
Firavun'un îmânı mes'elesi,
Hâtemü'l- velâye mes'elesi,
İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin vahdet-i vücûd irfânına i'tirâzlarına karşı savunma,
Said Nûrsî'ye karşı Vahdet-i vücûd ve Muhyiddin Arabî hz. müdâfası,
Velâyet ile nübüvvet arasındaki münâsebet,

mevzûlarından birisini,,, kurulunuz veyâ kurulunuzun başkanı (mürşîd, şeyh veyâ her kimse) îzâh etsin istifâde edelim. Tâmm olarak mes'eleleri halledemese bile, bilmediğimiz dikkat etmediğimiz ba'zı cihetlerle aydınlanabilir, istifâde edebiliriz diye düşünüyorum. Fakat Düşüncemi soracak olursanız, başkan da dâhil bütün kurul toplansanız bile zikrettiğim mevzûlarda kalem oynatamaz, bu mes'eleleri çözemezsiniz.

Lütfen şu uyarımıda dikkate alın, mümkünse not edin.Hâtemü'l Enbiyânın iç yüzü ve bâtın ciheti olan Hâtemü'l-Evliyânın (Muhyiddîn Arâbî hazretlerinin) irfânı araştırılmaz ve idrâk edilmez ise Hazret-i Mevlânâ da aslâ anlaşılamaz.

Derginiz, beğendiğim, kendimi yakın hissettiğim bir irfân dergisi olmasına rağmen, irfân ile çelişen durumunuza işâret etmekten kendimi alamayarak cevap yazdım. Tenezzül edip cevap yazarsanız, olumsuz bir cevapta olsa cevap yazmayacağım. Allah'a emânet olunuz.

Güzel malımız vardı satamadık bi türlü.
Böyle de yorumlayabiliriz.

Fatih Çıtlak'ı şahsen tanıyorum. İyi niyetli birisidir.

Fakat Keşkül dergisinin serencamı da biraz trajik.

İlk sayılarındaki kaliteden sonra ekonomik sorunlar yüzünden yayını aksadı. Sonunda da -şu anda- temelde Risale ekolünden bir ekibi olan TİMAŞ tarafından adeta HACZ edildi.

***

İlk sayılarından birisi matbaadan henüz çıkmış olarak İstanbul'daki Cerrahi Tekkesi'ne getirilmişti ve dergahın başındaki Zat-ı şerif müridleri alıp okumağa teşvik ettiği halde 100 kadar kişinin olduğu mecliste 3-5 kişi alakadar olmuştu...

Bu da benim bir anım...

İbretamiz bulurum...

"Bu kalite bu fiyat" sözü uyar mı bilmem !!

***

Şimdiki halde son dönemin ilk sayısında bir yazım yayınlandı: "Hz. Yesevî'de Aşk ü Muhabbet" konulu...

Sanırım her sayıda bir konu belirleyip o konu ile ilgili zevata yazı siparişi vermek gibi bir politikaları var...

***

El-Netice: yine de destek olunmak gerek.

O zaman benim mail yolu ile görüştüğüm kişi büyük ihtimalle Fatih Çıtlak değildi... İrfân dergisi çıkarp irfânî uyanıklıkta olmamak tesbîtim tâmm hedefini bulmuş o zaman...