sufiforum.com
https://sufiforum.com/

Ahmed Yesevî ve ‘Âhir Zaman Şeyhleri’
https://sufiforum.com/viewtopic.php?f=170&t=5204
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Yazar:  yesevihan [ 29.12.10, 10:14 ]
Mesaj Başlığı:  Ahmed Yesevî ve ‘Âhir Zaman Şeyhleri’

Ahmed Yesevî ve ‘Âhir Zaman Şeyhleri’

Dr. Hayati BİCE


Tasavvuf literatürüne bakıldığında hemen bütün sûfîlerin kendi dönemlerindeki mürşîd ve dervişlerden şikâyet ettikleri görülür. Mürşîdler dervişleri tembellik ile suçlarken; bazı mürşîdler de manevî duyguları sömürerek dünyalık yığmak ile suçlanmışlardır. Bunun tipik bir örneğini yansıtan 14. yüzyıl Yesevî mürşîdlerinden İshâk Ata, Hadîkâtü’l-ârifîn eserinde zamanındaki dervişlerin ihlâs ve gayretten uzak olduklarından şikayet ederek: “Eski dervişlerin işi duâ ve mücâhede (gayret, çaba) idi. Şimdiki dervişlerin işi ise dinlenmek olmuştur” der1 ve babası İsmâil Ata’nın şu sözünü de nakleder: “Kazıgurt ile Sayram arasında başıma değmeyen taş ve toprak yoktur”.

Bu söz, İsmâil Ata’nın yaşadığı bölgede bazı kişilerce çok tenkid edildiğini îmâ etmektedir. Nitekim onun birçok haksız eleştiriye mâruz kaldığı ve muhâlifleri için: “Onlar bizim sabunumuz” yani gıybetimizi yaparak günahlarımızı alıyorlar, bizi günahtan temizliyorlar, dediği başka kaynaklarda rivâyet edilmektedir.

Fakr-nâme başta olmak üzere birçok kaynakta, ve bu arada Dîvân-ı Hikmet’te ‘Âhir Zaman Şeyhleri’ terimine rastlanır. Fakr-nâme’deki ifadeler ile Kutbu’l-aktâb Hâce Ahmed Yesevî ve Tabakât meşâyıhı (ilk dönem sûfîleri) şöyle demişlerdir:2

“Âhir zamanda bizden sonra öyle şeyhler zuhûr edecek ki, şeytan onlardan ders alacak ve onlar şeytanın işini yapacaklar. Halka dost olup halk ne isterse onu yapacaklar. Mürîdlerine yol gösterip onları maksada ulaştıramayacaklar. Dış görünüşlerini süsleyip mürîdden çok hırs sâhibi olacaklar ve içleri (bâtınları) harâb olacak. Küfür ile îmânı farklı görmeyecekler, âlimleri sevmeyecek ve onlara iltifât etmeyecekler. Ehl-i Sünnet ve cemâatı düşman görüp ehl-i bidat ve dalâleti sevecekler. Kötülüklerini öne çıkarıp Hakk Teâlâ’dan iyilik umacak ve şeyhlik iddiâsında bulunacaklar. Ama şeyhlik işini de kötü yapıp mürîdlerin kapısında (veya istekleri doğrultusunda) yürüyecek. Bu haldeki kişi, mürîde şeyhlik yapmamalı ve ondan bir şey almamalıdır. (Ama) mürîd birşey vermezse, o zorla alacak. Eğer o aldığı nesneyi lâyık olan kişiye ve yoksula vermeyip kendine ve âilesine sarf ederse, it ölüsü yemiş gibi olur. Eğer o taraftan alıp yese veya kıyâfet giyse, o giysi üzerinde (omuzunda) olduğu sürece, kıldığı namaz ve tuttuğu oruç Allah Teâlâ dergâhında makbûl olmaz ve yediği her lokma için Cehennem’de üçbin yıl azap görür.”

Ahmed Yesevî de âhir zaman şeyhlerine el verenlere şöyle der: “Bizden sonra böyle bir bidatçıya kim pîr deyip hizmet etse kâfir ve lânetli olur. Böyle bir kimsenin yaptıklarını ilim yerine (bedeline) tutmak ve bidatını sünnet yerine tutup helâl görmek, tüm bunlar şerîatta küfür, tarîkatta reddedilmiş ve hakîkatta usanılmış işlerdir.” “Vay o kişilere ki böyle şeyhlere el uzatıp mürîd olurlar. Kendilerini azâba atarlar.”

Dîvân-ı Hikmet’te de pek çok yerde ‘sahtekâr âhir zaman şeyhleri’ne dikkat çekilerek mürîdler başta olmak üzere halk uyarılır.

Ahmed Yesevî’nin tâa dokuz yüzyıl öncesinden dikkat çektiği bir husus da etrafındaki mürîdleri geçim kaynağı haline getiren sahtekârlardır. Hazret Sultan Yesevî, bu çıkarcı şeyhleri anlatırken verdiği örnek çok ilginçtir: Sahtekârların kapıdan giren ziyaretçiye “yanında adak için getirdiği bir koyun var mı?” diye bakındıklarını, adağı olanlara güleryüz gösterilirken eli boş gelen garib dervişlerin yüzüne kapı kapatılmasını yeren Ahmed Yesevî bugünkü mürşîdleri, görse ne derdi acaba?!...

Türk tasavvuf tarihindeki Yesevîlik tecrübesi ile bugünün tasavvufî akımlarını kıyaslamaktan kaynaklanan sorular sadece bir entelektüel arayışın yansıması değildir. Bu sorular günümüzde -ve bilhassa pratik hayatta- gerçekten önemli idi ve gerçekten de “zamane mürşîdleri” arasında Yesevî çizgisine yaklaşabilen ne kadar az ‘postnişin’ -ve ne kadar çok ‘post’a ‘çökmüş’ nâdân- vardır.

Günümüzde tasavvuf adına ortalıkta ismi gezdirilenler arasında kimler var, kimler… Gerçekten de sağlam bir tasavvufî kapı bulup da seyr ü sülûk yapmağa niyetlenenin işi oldukça zorlaşmıştır.3

Bu sorulara dürüstce yanıt verilir ve zorunlu olarak ‘günümüz şeyhleri’ ile Hazret Sultan Yesevî mukayesesi yapılırsa günümüz şeyhleri aleyhinde bir sonuca varılması kaçınılmazdır.


Dipnotlar:
---------------------------------------------
1 Tosun Necdet, XIV. Yüzyılda Yazılmış Çağatayca Bir Yesevî Eseri: Hoca İshak B. İsmail Ata’nın Hadîkâtü’l-Ârifîn’i, (Yayınlanmamış Sempozyum Bildirisi) Bağcılar B. Uluslararası Ahmed Yesevî Sempozyumu, İstanbul, 2010.
2 Eraslan, Kemal, “Yesevî’nin Fakr-nâme’si”, İ.Ü. Edb. Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, XXII (1977), s. 79.
3 10 Aralık 2010 günü Türkiye Yazarlar Birliği Genel Merkezi’nin Yunus Emre salonunda başlayan "Dîvân-ı Hikmet Okumaları" programında Yesevî hikmetleri, Yesevî menkıbeleri ve Günümüzde Yesevîlik konuları yanında bu tür güncel konular da işlenmektedir.

***

http://haberakademi.net/default.asp?inc ... &hid=12551

1. sayfa (Toplam 1 sayfa) Tüm zamanlar UTC + 2 saat
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group
http://www.phpbb.com/