Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Azerbaycan İslamcıları: Belirsiz bir gelecek...
MesajGönderilme zamanı: 29.07.09, 22:09 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 30.04.09, 09:08
Mesajlar: 148
Azerbaycan İslamcıları... Belirsiz bir gelecek...

M. Seyyid Kutub


29 Temmuz 2009


İslam Azerbeycan'da Miladi 6. yüzyılın Hicri birinci yüzyılın başlarında, Pers devletinin Said bin Ebi Vakkas, (r.a.) komutasındaki Müslüman fatihlerce yıkılmasının ardından yayılmaya başladı. Ali ve Muaviye arasında anlaşmazlık meydana gelip Şiilik İran ve Irak'ta derinlemesine yayılmaya başladığında Azerbaycan, İran'la olan tarihi bağlarından dolayı Şii mezhebini seçti.1 Ancak ülkenin kuzeyi yani Türkiye sınırına yakın olan bölümü, halen Sünniliğini sürdürmektedir.

Rus-Sovyet işgali dönemi

Osmanlı hilafetinin zayıf düşmesi, Azerbaycan'ın coğrafi olarak İran'a yakınlığı, Osmanlılarla Safeviler arasındaki savaşlarda Azerbeycan'ın İran'a tabi olmasına neden oldu. Ruslar Ortay Asya'yı istila ettiklerinde İran'la savaşlara girdiler. Rus-İran savaşları 1826 yılında sona erdi. Rusya İmparatorluğu ile İranlılar arasındaki son silahlı çatışma, Rusya'nın zaferiyle ve İran Şahı'nın Türkmençay Anlaşması'nı imzalamasıyla nihayetlendi. Bu anlaşma, Rusya'ya tazminat ödenmesini ve sınır bölgelerinden Rusya lehine vazgeçmesi gibi maddeleri içeriyordu. O dönem Azerbaycan, SSCB'nin yıkıldığı 1991 yılına kadar Rus yönetimi altında kaldı.

Rus işgali boyunca Azerbaycan'da dini yaşantının durumunu anlatmaya gerek yok. Bu dönemde camiler ya kapandı ya tahrip edildi ya da meyhanelere ve dans pistlerine dönüştürüldü. Ulema ve davetçiler yargılandı, zengin Müslüman tüccarların mallarına el kondu, bu hususta Ruslar Sünnilerle Şiiler arasında bir ayrımcılık yapmadılar. Ailelerin isim ve lakapları değiştirildi, amaç Müslümanların asıllarından ve özlerinden uzaklaştırılmasıydı. Bu baskı dönemi, Azerbaycan bağımsızlığını kazanana kadar sürdü. Azerbaycan bağımsızlıktan önce dindar insanların neredeyse hiç olmamasıyla diğer orta Asya ülkelerinden ayrılır. Bu dönemde ülke, Tacikistan, Özbekistan ve Kazakistan'da hüdayı münbit gibi ülkenin her yerinde bitmiş olan İslam'ı öğreten medreselerden yoksundu.

Azerbaycan İslam'a dönüyor

Azerbaycan'da İslam'ın yeniden filizlenmesi, 1980 yılında SSCB'nin demir yumruğunu yumuşatması süreciyle başladı. Orta Asya Türki Cumhuriyetlerdeki Yönetimler, Müslümanlara hacca gitme izni verdiler. Ayrıca doksanlı yılların başlarında bazı yetişkin insanlarla genç bazı gruplar, gizlice kaçtıkları Mısır, Suudi Arabistan, İran gibi ülkelerde Müslüman Kardeşler düşüncesi, selefilik, Şiilik gibi akımlardan etkilendiler.

SSCB'nin çöküşüyle birlikte Azerbaycan'daki bazı yardım kuruluşlarına bu ülkede faaliyet yürütme izni verildi. Böylece Azerbaycan'la İslam dünyası arasında iletişim kapısı yeniden açılmış oldu. Bu dönemde İslami Mirası İhya Derneği ülkeye dördü Bakü'de olmak üzere toplam 62 cami inşa etti. Merkezi Suudi Arabistan'da olan Dünya İslami Yardım Komitesi, üzerlerinde kimi bazı baskılar olmakla birlikte faaliyetlerini halen sürdürmekte olan bir çok medrese ve okul inşa etti.

Bu eğitime, mimariye ve yardım faaliyetlerine yönelik çabalar, bilinçli olarak İslam akidesine ve şeriatına intisap etmiş olan Azerilerden sınırlı da olsa olumlu sonuçların elde edilmesine neden oldu. Her ne kadar buradaki İslami yapılanma Müslüman Kardeşler ve Selefilik gibi çeşitlilik arz etse de şu ana kadar yapılan faaliyetler son derece sınırlı sonuçlar vermiş olup bunu İslami bir yapı/hareket/uyanış olarak ifade etmek mümkün değildir.

Türkler de eş zamanlı olarak hareket geçmişlerdi ve Türklerin yaptığı faaliyetlere Azerbaycan hükümetinin herhangi bir itirazı yoktu. Necmeddin Erbakan önderliğindeki Refah Partisi yönetimi döneminin başlarında aşamalı olarak artmaya başlayan Türk öğretim görevlileri ve davetçilerin büyük bir memnuniyetle karşılandılar. Okumak üzere buradan çok miktarda öğrenci Türkiye'ye okumaya gitti. Buraya kadar anlattıklarımız ülkede Sünnilerin durumuyla ilgili olanlardı. Şiilerle ilgili olarak ise İmam Humeyni Müessesesi, Karabağ'da yaşanan savaş ve çatışmaların ardından Azerilere yardım etmek üzere ülkeye geldi. Bu yardım faaliyetleri sırasında ülkeye çok miktarda Şii kitapları sokuldu. 1991 yılında Azerbaycan İslam Partisi kuruldu, ancak yönetim, İran'ın ülkedeki nüfuzunu artırmasından ve laikliği yok etmesinden korkuyordu bu yüzden 1995 yılında parti yasaklandı. Azerbaycan yönetimi, 2001 yılında Yazar Ziya Buniyatof'un öldürülmesini bahane ederek, İran'la bağlantılı olduğuna inandığı 22 adet İslami okulu kapattı. Aynı dönem yönetim, ABD ile dayanışma içerisinde olan, yardım kuruluşları ya da sivil toplum kuruluşlarında çalışan ülkedeki bütün Arap kökenlileri sınır dışı etti.

Sünnilik ve Şiilik

Şii nüfusun yoğun olmasıyla birlikte Azerbaycan'ın bir çok nedenden dolayı Şii bir ülke olarak tasavvur edilmesi mümkün değildir. Birincisi, Azerilerin önemli bir bölümünün dini bilgisi oldukça zayıftır, kendilerini Müslüman olarak nitelendirseler de mezhebi ayrımları ve farklılıkları bilmek bir yana İslam'ın erkanını dahi bilmemekteler. Her ne kadar anlamı dini olmaktan çok siyasi ya da coğrafiyse de İran'dan gelen ya da onlara tabi olanlar Şii, Türkiye'den gelenler sufi ya da Sünni, Arap ülkelerinden gelenler Sünni olarak görülür, vs…

Hükümetin din meselesine bakışı genel halkın yaklaşımından çok da farklı değil. Dinle ilgili gelişmelere yaklaşımı, büyük oranda uluslar arası arenadaki gelişmeler ya da siyasi bir takım olaylarla yakından alakalı.. Azeri yöneticilerin Türkiyeli dini önderleri koruyor olmaları bunun en açık delili. Azeri hükümetinin Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeye çalışması, Türkiye modelini genel olarak değil de belirli çerçevede beğenmeleri söz konusu. Ancak İran ve Arap ülkelerinden gelenlere muameleleri ise oldukça farklı. Örneğin Bakü'de çalışmakta olan Mısır kökenli bir öğretim üyesi en ufak bir araştırma yapmaya dahi gerek duyulmadan sırf isimdeki bir takım benzerlikler nedeniyle hiçbir şekilde Azerbaycan kanunlarını ihlal etmemesine rağmen sınır dışı edilerek 2003 yılında ülkesine geri gönderildi. Bu tür muamelelerin hiç biri Türkiye'den gelenlere karşı yapılmıyor.

Azerbaycan'da İslami Hareketler

Azerbaycan'da İslami hareketler yaygınlık kazanmış yönelimler değil. Hatta bu hareketlerin Azerilerden daha çok Azeri olmayanların üye olduğu hareketler olduğunu söylemek mümkün.. Örneğin Kafkasya İslam Ordusu'na üye olanların neredeyse tamamı Çeçen ya da Dağıstan kökenli. Yine Hizbullah üyelerinin önemli bir bölümü, Lübnanlı Araplar yada İranlılar ve Lübnan Hizbullahı'yla yakın ilişki içindeler. Ülkede Hizbu't Tahrir yapılanmasına bağlı hücrelerin olduğu söylentileri de yayıldı ancak bunu kanıtlayan şu ana kadar herhangi bir gösterge bulunabilmiş değil. Bir de İranlıların çoğunluğu oluşturdu özgür muvahhidler hareketi şeklinde bir hareket bulunuyor. Bu hareketin amacı, velayet-i fakih sistemini yıkıp yerine halkçı ve federatif bir yapı oluşturmak. Azeri hükümeti ve istihbarat bakanlığı, 25 Haziran 2006 yılında yaptığı açıklamayla bu hareket üyesi 7 kişinin casusluk suçlamasıyla tutuklandığını ilan etti. Yakalananların Münir Cemaati ve Kafkasya el-Kaidesi isimli iki yapılanmaya üye oldukları iddia edildi. Ancak yakalananların kimlikleri ve cinsiyetleri, onların herhangi bir örgüte üye olmadıklarını gösteriyor. Ancak şunu söylemek gerekir ki bu ülke, Çeçenistan'a ve Dağıstan'a geçiş için bir köprü vazifesi görüyor. Bu rol, büyük ölçüde Gürcistan'la Rusya arasındaki savaşın ardından daha da arttı. Batılı ülkelerin istihbarat elemanları bile burayı geçiş yeri olarak kullanıyorlar. Ayrıca bu olayların ardından Batılı ülkelerde 25 Mayıs 2008 tarihinde "Azerbaycan:: Bağımsız İslam ve Devlet" adıyla bir araştırma da yayınlandı.

Azerbaycan'da cihadçılar

200 yılında Çeçenistan savaşının yeniden patlak vermesi ve 10 bin Çeçen'in Azerbaycan'a iltica etmesinin ardından Azerbaycan'da Çeçen mücahitlerle temas halinde yeni bir dini grup oluştu. Azerbaycan hükümetinin Azeri gençlerinin Afganistan'a cihada gittiği yönündeki iddialarına yer verildiği raporlarda, 300 kadar selefi ve cihatçı eğilime sahip gencin savaşmak üzere Çeçenistan'a ve Dağıstan'a gittiği belirtiliyor. Bu, kanıta muhtaç bir iddia olup bahsedilen rakam, Azeri hükümetinin selefi ve cihatçı eğilimin kendi toprakları üzerinde güçlenmesinden ne kadar çekindiğini gösteriyor. Ancak bunu yaparken aynı zamanda Çeçen mücahitlerin ve selefi unsurların topraklarından geçmesine de izin veriyor. Buna sessizce izin verilmesinin ardında yatan neden, Rusya içerisinde karışıklar yaratmaktan hoşnutluk duyan Amerika'nın rızasını kazanma kaygısı. Bir de ülkenin işgal altındaki kuzey bölgesindeki toprakları kurtarmak için Ermenistan'a karşı koz olarak kullanma eğilimi de bulunuyor. Daha önce de bu unsurlar bilfiil kullanılmış.. Bunun bir nedeninin ülkedeki yaygın yolsuzluk ve rüşvet nedeniyle mücahidlerin söz konusu ülkelere rüşvet karşılığı geçmesi olabileceği belirtiliyor.

Azerbaycan'daki İslami hareketlerin geleceği

Bush döneminin şer ekseni ve iyiler ekseni şeklindeki ayrımının ve çatışma politikalarının sona ermesiyle birlikte Obama'nın yeni stratejisi baş gösterdi. Buna göre, artık doğrudan askeri müdahale yerine, hasım ülkedeki iç çatışmalar kullanılarak istihbarat örgütlerinin daha aktif rol alması öngörülüyordu. Örneğin Pakistan ordusuyla Taliban arasındaki çatışmalar yoğunluk kazanırken, Pakistan Talibanı'nın Afganistan'daki kardeşlerine yardım etmesinin önü kesilmeye çalışılıyor. Tabi bir de buna birkaç gündür başlayan geniş çaplı Amerikan saldırısını eklemek lazım.

Rusya'daki durum da bu değişikliklerle birlikte değişmiş bulunuyor. ABD, aynı strateji gereği, barut fıçısı olan Çeçenistan'ı Rusya'yı meşgul etmek için kullanıyor. Örneğin, geçtiğimiz ayın 22'isinde İnguşetya Başkanı'nına yönelik suikast girişimi, ardından bu ayın dördünde İnguşetya'da 20 Rus askerinin yaralanması, önümüzdeki günlerde çatışmaların daha da alevleneceğini gösteriyor. Bu da Azerbeycan'ın önümüzdeki günlerde çok daha stratejik bir rol oynayacağı ve dolayısıyla da Azeri hükümetiyle İslamcılar ama özellikle de selefi ve cihatçı İslami unsurlar arasında yeniden bir balayı yaşanabileceği ihtimalini güçlendiriyor. Azerbaycan böyle yapıp cini Amerikan yardımıyla şişeden çıkartarak maceraya mı giriyor? Bölgede oyunun kurallarının yeniden oluşturulmasını bekleyen Türkiye'nin ve Gürcistan'ın rolü ne? Müslümanlar daima bu tür stratejik oyunların nesnesi olarak mı kalacak? Bunlar hiçbir şekilde sükunetle geçmeyecek önümüzdeki günlerde cevaplarını bulacak sorulardır.

Dünya Bülteni için çeviren: İslam Özkan


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye