Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 6 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Türk'ün gen haritası
MesajGönderilme zamanı: 22.01.12, 22:40 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 15.11.09, 21:21
Mesajlar: 98
Türk'ün de artık gen haritası oldu

Türkiye'nin genetik çeşitlilik haritası çıkarıldı.


21 Ocak 2012

http://www.beyazgazete.com/haber/2012/0 ... -oldu.html

2010’da başlatılan Türkiye Genom Araştırması için, 17 ilden, en az 4 kuşak aile geçmişi bulunan 17 kişinin gen haritasına bakıldı. Araştırma, Türkiye coğrafyasında genetik çeşitliliğin yapısı, derecesi ve diğer toplumlarla farklılıkların belirlenmesinde bir ilk adım sayılıyor.

BOĞAZİÇİ Üniversitesi Rektörlüğü ile Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü destekli, 340 bin lira bütçeli Türkiye Genom Araştırması tamamlandı. Araştırmanın sonuçları, dün Boğaziçi Üniversitesi Konferans Salonu’nda başlayan, Boğaziçi Üniversitesi Türkiye Genom Araştırması: Genomiks Çağında Kişisel Tanı ve Tedavilere İlk Adım başlıklı çalıştayda açıklandı.

Genomik Çeşitlilik Haritası çıkarıldı

Dr. Cemalettin Bekpen, “Bu bir ilk adım, pilot proje. Arkası gelecek, en az 100 bireyin genetik haritasının çıkarılması gerekir. Bu çalışmada, Türkiye’de genomik çalışmalar başladı ve Genomik DNA Çeşitlilik Haritası çıkarıldı diyebiliriz” dedi. Dr. Ömer Gökçümen de, şöyle konuştu: “Aslında 17 bireylik araştırma da oldukça iyi bir başlangıç. Türklerin ayrı bir genomu yok. Hepimizin, insanlar olarak genomları yüzde 99.99 aynı. Ülkeler kendi genomlarını çıkarmak için değil, çeşitliliği anlamak için bu çalışmaları yapıyor. Çünkü sizinle benim sadece yüzde 0.1 genomlarımız değişik. Ama bu aslında o kadar büyük ki, 3 milyon genetik harfe tekabül ediyor” diyor.

Afrika’dan çıkışı yakalayabiliriz

Dr. Gökçümen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında hepimiz Afrika’dan geliyoruz. İnsanlar 100 bin sene Afrika’dan çıkmamışlar. 50 bin sene önce Ortadoğu üzerinden batıya ve doğuya gitmişler. Büyük, kalın, kökleri Afrika’da olan bir ağacın küçük bir dalının Avrasyanın bütün popülasyonu olduğunu düşünüyoruz. Bu projeyle Türkiye ile Ortadoğuda ilk defa genomlar ortaya çıkmaya başlıyor. Muhtemelen Afrika’dan ilk çıkışın bir ayağını yakalıyoruz. Aslında belki de Avrupalılar, M.Ö. 10 bin-15 bin yıl önce Türkiye topraklarında yaşamış tarımcılardan göçenler.”

2010’da başlatılan projede, Dr. Cemalettin Bekpen ve Doç. Dr. Nesrin Özören (Boğaziçi Üniversitesi) liderliğinde, Dr. Can Alkan (Bilkent Ü.), Dr. Ömer Gökçümen (Harvard Ü.), Pınar Kavak (Boğaziçi Ü., TÜBİTAK) yer aldı. Danışmanlığı Cenk Şahinalp (Simon Fraser Ü.) üstlendi.

***


Orta Asya'dan değil Afrika'dan gelmişiz

Mehmet Barlas


http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas ... n-gelmisiz

Birkaç yıl önce ikisi de doktor olan bir karı-koca, yanaklarının iç çeperinden aldıkları hücreleri zarfa koyup, İskoçya'daki bir gen araştırma merkezine göndermişler ve sormuşlardı:
- Bizim genomik DNA'larımıza göre, kökenimiz nedir? İskoçya'daki enstitüden gelen cevapta kadının Pontus Rumlarından, erkeğin de Amerikan Kızılderililerinden geldiği yazılıyordu.
Hürriyet'ten Mesude Erşan'ın haberine göre "Biz kimiz" sorusuna cevap arayan Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü ile Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü destekli "Türkiye Genom Araştırması" tamamlanmış.
Türkiye Genom Araştırması için, 17 ilden, en az 4 kuşak aile geçmişi bulunan 17 kişinin gen haritasına bakılmış.
"Genomiks Çağında Kişisel Tanı ve Tedavilere İlk Adım Çalıştayı"nda açıklanan değerlendirmeye göre"Türklerin ayrı bir genomu yok"muş.

Hepimiz insanız
Bu çalıştayda konuşan Dr. Ömer Gökçümen özetle şunları söylemiş:
"Aslında hepimiz Afrika'dan geliyoruz. Büyük, kalın, kökleri Afrika'da da olan bir ağacın küçük bir dalının Avrasya'nın bütün nüfusunu oluşturduğunu düşünüyoruz. Bu projeyle muhtemelen Afrika'dan ilk çıkışın bir ayağını yakalıyoruz. Belki de Avrupalılar, M.Ö. 10 bin- 15 bin yıl önce Türkiye topraklarında yaşamış tarımcılardan göçenlerdir."
Türkiye Cumhuriyeti'nin ideolojik gen haritasını çıkardığınızda, karşınıza "En hakiki mürşit müspet ilimdir" yaklaşımı, siyasal düşüncemizin kökeni olarak çıkar.
1930'ların müspet ilim anlayışının gereği olarak kafatası ölçümleri yapılarak "Biz kimiz" sorusuna cevap arandığını da biliyoruz.
Bu arayışlar çerçevesinde Sümerlerin Türklerin ataları olduğu falan da resmi tezler olarak belleklerimize yerleştirilmişti.
Ne var ki "Müspet İlim" de durağan bir olgu değil.

Genome devrimi
Müspet ilim de gelişiyor, yenileniyor.
DNA'ya, genlere dayalı araştırmalar, insanın gen haritasının yapılması benzeri çalışmalar, 21'inci yüzyıl müspet ilminin ana uğraş konuları.
Düşünün ki DNA'nın varlığı 1954'te keşfedildi. 1983'te ilk genetik hastalığın (Huntington hastalığı) varlığı anlaşıldı. Genetiği değiştirilmiş ilk domates 1994'te üretildi.
Ve 26 Haziran 2000'de ABD Başkanı Clinton ve İngiltere Başbakanı Blair insanın gen haritasının yapımında ilk ayağın tamamlandığını "Tüm zamanların en özel günü" olarak niteledikleri o gün açıkladılar.
4 Eylül 2007 günü de Amerikalı biyolog ve Genom Araştırma Enstitüsü'nün (J. Craig Venter Institute) kurucusu Craig Venter kendi DNA dizisinin tümünü yayınladı. Böylece bir insanın 6 milyar harflik genomu ilk kez yayınlanmış oldu.

Ne yapacağız?
En az 4 kuşak aile geçmişi bulunan 17 Türk vatandaşının gen haritalarından elde edilen sonuçlara dönersek...
Enis Behiç Koryürek'in "Milli Neşide"si hepimizin belleğinde kazılıdır...
"Biz kimleriz?.. Biz Altay'dan gelen erleriz./ Çamlıbel'de uğuldarız; coşar, gürleriz."
Acaba bunu "Biz kimleriz, Nijerya'dan gelen erleriz" diye de mi söyleyeceğiz artık?
Ya da okul yıllarında Anadolu'dan çıkan okların dünyanın her köşesine uzandığı göç haritasını değiştirip, bu okları Afrika'dan mı çıkarmamız gerekecek?
Bütün bunları yapabiliriz de, acaba bizlerin dünyadaki diğer insanlardan farksız olduğumuzu nasıl kabulleneceğiz?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Orta Asya'dan değil Afrika'dan gelmişiz
MesajGönderilme zamanı: 22.01.12, 22:42 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 15.11.09, 21:21
Mesajlar: 98
İnsan Yaşadığı Yere Benzer!

Türk ırkı yerine Türkiye'nin DNA zenginliği ve Türkiye'de merkezi yönetim yerine Biyo-bölgesel yönetimin olanakları ile düşünebilmek de mümkün.

Nilgün ÖZTUNALI

İstanbul - BİA Haber Merkezi

22 Ocak 2012, Pazar

Taraf Gazetesi yazarlarından Tuğba Tekerek'in 21 Ocak tarihli "İçimizdeki Türkler" başlıklı haberinde, Boğaziçi Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen genom dizileme ve biyoenformatik analizlerini içeren araştırmanın ilk aşamasının verilerini okuduk. (21.1.2012)

Haberin içeriğinde; 17 farklı şehirden 17 kişinin genom dizilimi incelenerek Türkiye'de sıklıkla dağılım gösteren genetik DNA çeşitlilik haritası çıkarılmış olduğu yazıyordu. Ve buna göre de Türkiye'nin kendi içindeki DNA çeşitliliğinin Avrupa'dakinden daha fazla olduğu ifade ediliyordu. DNA çeşitliliğimizin dil, din, etnik köken v.b. unsurlarla ilgili olmadığı bunu sağlayanın coğrafya olduğu da vurgulanıyordu.

Türkiye'de yaşayan dil, din, ırk, kültür farklılıklarımızla bu hiç birimiz için bilmediğimiz bir sonuç değil, muhakkak. Böylelikle; insanın yaşadığı yere benzediğini de toplum içinde hep duymuş olduğumuzu yeniden hatırladık.

Bu haberi okurken Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin geçen yaz sonu gerçekleştirdiği güncel meselelere ilişkin katıldığım toplantısını da hatırladım. Toplantı da "Türkiye nereye?" başlığı altında askeri vesayet, Kürt meselesi, yeni anayasa talepleri, toplumsal kutuplaşma gibi konular ele alınmıştı. Toplantının konuşmacılarından biri de Ümit Şahin'di. Şahin, Bölgesel Özerklik ve Biyobölgeler üzerine bir konuşma yapmıştı. Anlattıklarının beni ve dinleyenleri yeni düşüncelere sevk ettiğini, zihnimizin çalışmaya başladığını hatırlıyorum.

Bu araştırma haberi ile Helsinki Yurttaşlar Derneği toplantısını birlikte düşünmeye başlamamın bir nedeni her iki aktarımın da insanlık için yeni bir yolu işaret ediyor olmalarıdır.

Ümit Şahin'in yaptığı konuşmada; diğer konuşmacıların üzerinde durduğu güncel sorunlarımızın; ulus-devlet sınırları içindeki bölünme yerine yeryüzünün zaten var olan su, toprak, iklim, nimet v.b. özelliklerini yok saymadan yönetim yaklaşımını öneriyordu.

Türkiye'deki mevcut bölünme yapısını, buna bağlı insanın doğayla ilişkisizliğini, insanın ve doğanın asıl taleplerini, biyo-bölgesel bölünme ile güncel toplumsal sorunlarımızı özünde tartışabileceğimizi, Türkiyelilerin yaşadığı yerde kendini nasıl yöneteceğini tartışıyor olmasının kıymetini ifade ediyordu.

Konuşmasının daha sonra raporunu da okudum. Raporun giriş açıklaması şöyledir: Ekolojist düşüncenin önde gelen isimlerinden Kirkpatrick Sale, biyobölgeciliği tanımlarken yaşadığımız yerle ve onun toprağıyla, suyuyla, rüzgârıyla olabilecek en yakın ilişki içinde olmayı başarmamız, onun yollarını, kapasitelerini ve sınırlarını öğrenmemiz, onun ritmini kendi modelimiz, onun kurallarını rehberimiz, onun meyvelerini ödülümüz yapmamız gerektiğini söyler.

Boğaziçi Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya dönersek; Türk ırkından söz edilemeyeceğini, aynı coğrafya da yaşamaktan doğan benzeşmeyi aslında hepimizin Afrikalı olduğunu da okuduk. Oldukça yüksek maliyetle yapılan bu araştırma haberinde; araştırmanın devam ettirilmesi ile insanlara sağlıkları hakkında alacakları erken tedbirleri bildirebilme olanağını da böylelikle müjdelenmiş oldu.

Biri "farkın yaşadığın yerde gizli" derken öteki "yerel özelliklerimizin nedenini yaşadığın yerde gör" diyor.
Yine düşüncelerin peşinde iken; özellikle de "insan yaşadığı yere benzer" demişken Edip Cansever'i de saygıyla hatırlamak mümkün oldu.

...Boynu bükük duruyorsam eğer/İçimden öyle geldiği için değil /Ama hiç değil /Ah güzel Ahmet abim benim /İnsan yaşadığı yere benzer /O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer /Suyunda yüzen balığa /Toprağını iten çiçeğe /Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine /Konyanın beyaz /Antebin kırmızı düzlüğüne benzer /Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir /Denize benzer ki dalgalıdır bakışları /Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına /Öylesine benzer ki /Ve avlularına .. (Mendilimdeki Kan Sesleri)

Kendimizi etnik kimliklerimizle hapsettiğimiz toplumsal sorunların çözümünde bu iki ortak yaklaşım; bize, daha mutlu, özgür ve insana yakışır toplumsal hayat önermiyor mu, ne dersiniz?

(NÖ/EKN)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Orta Asya'dan değil Afrika'dan gelmişiz
MesajGönderilme zamanı: 22.01.12, 23:28 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 15.11.09, 21:21
Mesajlar: 98
Genom araştırmasına göre Türkiye'de yaşayanlar için Türk ırkından demek mümkün değil... ...

22-01-2012

Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü araştırmacılarının önderliğinde, Türkiyeli araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen genom dizileme ve biyoenformatik analizlerini içeren araştırmanın ilk aşaması dün kamuoyuna açıklandı.

17 farklı şehirden 17 kişinin genom dizilimlerinin incelendiği, 340 bin liralık bütçeyle gerçekleştirilen çalışmayı, araştırma ekibi Taraf'a anlattı.

DNA ÇEŞİTLİLİĞİMİZ AVRUPA'DAN FAZLA

Ekibin liderlerinden Dr. Cemalettin Bekpen araştırmanın temel amacının "Sağlıklı bireylerden Türkiye'de sıklıkla dağılım gösteren genetik DNA çeşitlilik haritasını çıkartmak" olduğunu söyledi. Araştırmada Türkiye coğrafyasında yaşayan insanların DNA diziliminde, başka coğrafyalarda yaşayanlara göre bazı farklılıklar tesbit ettiklerini belirten Bekpen ayrıca Türkiye'nin kendi içindeki DNA çeşitliliğinin Avrupa'dakinden daha fazla olduğunu ifade etti.

Türk deyip evlenmişiz

Tuğba Tekerek'in haberine göre Bekpen, Türk 'ırk'ıyla ilgili olarak ise "Bundan söz etmek mümkün değil. Yok böyle bir şey" şeklinde konuştu. Araştırmanın sunumunda da "İnsanlar ve toplumlar arasındaki genetik farklılıkları en iyi açıklayan değişken ırk, dil, etnik köken, ten rengi değil, coğrafi konum" vurgusu yapılırken, Harvard Üniversitesi'nden Ömer Gökçümen coğrafi konumun neden etkili olduğuna dair şunları söyledi: "Fransız ırkından bahsedemediğimiz gibi Türk ırkından da bahsedemeyiz. Ama şunu söyleyebiliriz.

Belirli bir süredir, 100 yıldır, 200 yıldır insanlar kendini Türk bilmiş ve o yüzden Türklerle evlenmiş, birbiriyle evlenmiş olmalarından dolayı bir benzeşme var. Ve bu tamamen aynı coğrafyada yaşamakla ilgili."Gökçümen sözlerini "Keşke size 'yüzde 20 Avrupalı, yüzde 5 Afrikalısınız' diyebilsem. Ama bu mümkün değil. Bir kere hepimiz Afrikalıyız. Genetik çeşitliliğin yüzde 90'ı Afrika'da, tüm Avrasya halkaları ondan oluşmuş, biz onun minik bir koluyuz. Avrasya içinde de en fazla çeşitlilik Ortadoğu'da var. Çeşitlilik, Ortadoğu'dan, doğuya ve batıya doğru azalarak gidiyor. İsveç'e, İzlanda'ya giderseniz genetik çeşitlilik çok çok az" şeklinde sürdürdü.

ANKARA'DA NE KADAR FARKLIYSA DİYARBAKIR'DA DA O KADAR FARKLI

Araştırmaya göre Türkiye'de tesbit edilen DNA diziliminde bazı harflerin frekansları başka coğrafyalara göre daha sık. Bu, Türkiyelilerin genetik olarak farklılarını ortaya koyuyor. Öte yandan, bir geçiş noktası olan Türkiye'de hem farklı grupların birbirine karışmış olması hem de insanların yaşadığı eski bir coğrafya olması nedeniyle DNA dizilimi çeşitliliği Avrupa'ya göre daha fazla. Ancak farklı DNA dizilimleri ülke sathında yayılmış durumda. Ekipten Pınar Kavak ise "Ülke içinde doğu illeriyle batı illeri arasında genetik kümelenme yok" diyor. Verilen bilgilere göre, İstanbul'un genetik dizilimi Ankara'dan ne kadar farklıysa, Diyarbakır'dan da o kadar farklı" şeklinde konuşuyor.

Gene göre diyet

Türkiye'de alanında bir ilk olan bu çalışma ilerde tıpta yapılacak araştırmalara bir zemin oluşturmayı hedefliyor. Belirli DNA dizilimleri bazı hastalıklara yatkınlığı artırırken, bunların tesbiti önceden müdahaleyi de mümkün kılacak. Doç. Dr. Nesrin Özören "Bu araştırmayla, 'şu dizilim şu diyete göre kalp krizine neden olabilir, kansere götürebilir' gibi daha geniş çaplı çalışmaların temelini atıyoruz. Kendi kitabımızdaki harflerimizi iyi anlarsak, ona göre daha iyi spor yapmasını, daha fazla meyve yemesini önereceğiz. Diyelim ki kalp krizi yatkınlığı gen imzası taşıyor birisi. Bunu önceden bilmiş ve tedbirini almış olacak."

Ömer Gökçümen genom araştırmalarının fiyatının hızla düştüğünü, kişisel olarak 10 bin dolara yaptırılabildiğini belirterek şunları söylüyor: "Genom araştırmaları 2000'de ilk başladığından bugüne, maliyeti 1 milyon kat düştü ve bu devam edecek. İlerde hastanelere kanınızı verdiğinizde, dizilim tesbit edilip, şu hastalıklara dikkat etmeniz gerekir denecek."

DNA kimyasal bir ipliktir

Harvard Üniverstitesi'nde kıdemli araştırmacı Ömer Gökçümen, DNA'nın A, T, C ve G diye adlandırılan yapıtaşlarının 3 milyar kez farklı şekillerde dizilmesiyle oluşan bir kimyasal iplik olduğunu, genomun aslında bu kimyasal iplik olduğunu söylüyor. Örnek vermek gerekirse bir kişinin DNA dizilimindeki üç bininci sıradaki yapıtaşı G'yken diğerinde T olması genom farklılığını ifade ediyor. DNA dizilimi dünyadaki tüm insanlarda yüzde 99.9 oranında benziyor, binde birlik değişimler ise genom çeşitliliğini oluşturuyor. Bu farklılıklar da ten renginden, belli hastalıklara yatkınlığa kadar çeşitli konularda insanların birirbirinden farklı olmasına neden oluyor.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Orta Asya'dan değil Afrika'dan gelmişiz
MesajGönderilme zamanı: 23.01.12, 00:11 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 15.11.09, 21:21
Mesajlar: 98
Arslan BULUT

arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr

CIA ve Türklerin genetik şifreleri!

Boğaziçi Üniversitesi’nde yapıldığı bildirilen bir araştırmaya göre Türkiye’nin genetik çeşitlilik haritası çıkarıldı. 2010’da başlatılan Türkiye Genom Araştırması için, 17 ilden, en az 4 kuşak aile geçmişi bulunan 17 kişinin gen haritasına bakıldı.
Konuyla ilgili olarak Hürriyet’ten Mesude Erşan’a bilgi veren Dr. Cemalettin Bekpen, “Bu bir ilk adım, pilot proje. Arkası gelecek, en az 100 bireyin genetik haritasının çıkarılması gerekir. Bu çalışmada, Türkiye’de genomik çalışmalar başladı ve ’Genomik DNA Çeşitlilik Haritası’ çıkarıldı diyebiliriz” dedi.
Ekipte Harvard, Simon Fraser ve Bilkent Üniversiteleri’nden uzmanlar da var.

***

Bu ekibin çalışması hakkında elimizde başka bir veri yok ama Amerikan üniversitelerinin uzun zamandan beri Türklerin genetik yapısı üzerinde araştırmalar yaptığını biliyoruz.
Amerika’dan gelen bazı kişilerin Doğu Karadeniz’de “bilimsel deneyler yapıyoruz, burada salgın bir hastalık var mı tespit ediyoruz” gibi sözlerle yöre halkından kan örnekleri alarak ABD’ye gönderdikleri ve bölge halkının genetik haritasını çıkarmaya çalıştıkları biliniyor.
Bu arada gen araştırmacıları, nesilden nesile kendini temizleyen genin sadece Türklerde bulunduğunu tespit etti. Diğer milletlerin genleri ise her nesil daha kötüye gidiyor. Bu sebeple, dünyada Türklerle evlenmek modası gizli gizli yayılıyor. Özellikle Atatürk’ün doğduğu Makedonya’daki Yörüklere yoğun ilgi olduğu söyleniyor. İlginçtir, Dr. Oktar Babuna için düzenlenen “ilik nakli için uygun kişi” arama temalı kampanya sırasında sadece Balkan kökenli Türklerden kan alınmıştı. Kanlar da ABD’ye gönderilmişti.

***

Kampanyanın düğmesine The Wall Street Journal gazetesinin 28 Kasım 2006 tarihli sayısında, Huge Pope basmış ve Türkiye Türklüğünün Türklük oranının yüzde 10 olduğunu iddia etmişti. Ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde bir anket yaptırıldı. Newsweek dergisinde 28 Kasım 2008 sayısında Owen Matthews bu araştırmayı yazısında kullandı ve Türkiye’de Türk oranını yüzde 20 olarak gösterdi!
Bu uydurmalarla birlikte önce Niyazi Öktem, sonra Özdemir İnce, Ertuğrul Özkök ve İsmet Berkan, bu sözde araştırmaları doğru kabul eden yazılar yazdılar!
Benzer iddiaları ABD’de Kaliforniya Üniversitesi’nde yetişmiş İTÜ’lü profesör Timuçin Binder de Sabah gazetesinde gündeme getirdi.
Türklüğün genetik yapısı veya DNA’sı ile neden uğraşıyorlar bu kadar? Çünkü Anadolu’yu ele geçirmeye uğraşıyorlar. Bunun için uydurma verilerle, Anadolu’nun Türk vatanı olmadığını ispatlamaya çalışıyorlar.

***

Hem Anadolu’yu hem de Orta Asya’yı Avrupalılar ve Amerikalıların dünyaya yayıldığı merkezler olarak gösterme çalışmaları da var. Macit Gürbüz, Selenge Yayınları arasından çıkan “Kürtleşen Türkler” eserinde şu bilgileri veriyor: “Genetik çalışmalarından biri de 1991 yılında başlatılan ’İnsan Genom Çeşitliliği Projesi’dir. Bu konuda yer olarak Orta Asya seçilmiştir! Sonuçta Avrupa ve Amerikalıların tek bir bölgeden, Orta Asya’dan, yani Kazakistan ve bütün Türkistan’dan dünyaya dağıldığını gösteriyor.”
Aslında bu tür verileri, ağırlıklı olarak bir CIA kuruluşu olan National Geographic propaganda ediyor. Bu konularda MİT ne yapıyor bilmiyoruz!
Oysa bugün Etrüsklerin Türklüğü İtalyan üniversiteleri tarafından da ispatlanmıştır. Avrupa medeniyeti, Etrüsk temeline dayanır. Latin alfabesinde de Etrüsk alfabesi esas alınmıştır. Yani Batı medeniyetinin şifreleri Türklere aittir ama Türklerin genetik şifresini çözemediler.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Türk'ün gen haritası
MesajGönderilme zamanı: 30.01.12, 09:48 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 15.11.09, 21:21
Mesajlar: 98
Bilim, 'Kızılderililer Türktür' dedi.

Amerikalı ve Rus antropologların araştırması, Kuzey Amerika kıtasının ilk sakinlerinin genetik beşiğinin Sibirya'nın güneyindeki dağlık Altay bölgesi olduğu ortaya çıkartı..

27 Ocak 2012
- 27 Yorum - 22,796 Okunma

http://haber7.com/haber/20120127/Kizild ... -yanit.php

Bilim, 'Kızılderililer Türktür' dedi.

ABD'deki İnsan Genetiği dergisinde yayımlanan araştırmayı yapanlardan Pennsylvania Üniversitesi Antropoloji bölümü Doçenti Theodore Schurr, Rusya, Moğolistan, Çin ve Kazakistan'ın kesiştiği Altay bölgesinin onbinlerce yıldır çok sayıda halkın gelip gittiği kilit bir yer olduğunu belirtti.

Araştırmaya göre, Amerika kıtasındaki ilk insanların ataları bu halklardan biriydi ve bugün Rusya Federasyonu'nun bir parçası olan Altay'dan 20 bin ila 25 bin yıl önce gelmişlerdi.

Asyalılara ait genetik özelliklere sahip bu insanlar, o dönemde sular altında olmayan Bering boğazını geçmeden önce tüm Sibirya'yı katettiler.

Araştırmalarında, Amerikalı kızılderililerin ve Güney Altay bölgesinde yaşayan yerli kavimlerin DNA'larında Y kromozumunu (babadan geçen) analiz eden bilim adamları, iki grubun paylaştığı ve bunlara özgü genetik mutasyonu bulmaya çalıştılar.

Araştırmanın sonucunda, Amerikalı ve Rus antropologlar, her iki grupta da, anneden miras mitokondriyal genlerde de aynı genetik özellikleri buldular.

Çalışmalarında bu mutasyonların ortaya çıkması için ne kadar zaman geçmesi gerektiğini hesaplayan bilim adamları, Altay genlerinin 13 bin ila 14 bin yıl önce Amerikalı yerlilerinkinden ayrıldığını tahmin ediyorlar.

İLGİLİ MAKALE:
Brown MD, Hosseini SH, Torroni A, Bandelt H-J, Allen JC, Schurr TG, Scozzari R, Cruciani F, Wallace DC (1998) Haplogroup X: An ancient link between Europe/Western Asia and North America? Am. J. Hum. Genet. 63(6):1852-1861.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 6 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye