Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 13 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Genç İlahiyatçılarla Yesevî Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 25.03.11, 13:17 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Genç İlahiyatçılarla Yesevî Sohbeti

Bu hafta kadrbilir bir akademisyen dostumun daveti ile İlahiyat Fakültesi öğrencilerine "Ahmed Yesevî ve Yesevîlik Tarikatı" konulu bir seminer verdim.

İlahiyat 3. sınıf öğrencilerinden 3/4'ünün bayan oluşu dikkat çekici idi. Bunun sebebini sorduğumda arkadaşım 28 Şubat döneminden bu yana hep bu eğilimin görüldüğünü söyledi.

Soru soranların tamamının yine bayan öğrenciler oluşu da dikkatimi çekti.

İlahiyat'ın 3. sınıf öğrencisi gençler ile seminerden ziyade sohbet ikliminde geçen buluşmamız benim açımdan çok verimli oldu. (İnşaallah muhatablarım için de öyle olmuştur.)

2 ders süresi vaktimizin ilk yarısında genel çizgileri ile Hazret Sultan Yesevî ve Yesevîyye yolu hakkında konuştum. Daha sonra ise öğrencilerin sorularına verilen yanıtlar etrafında devam ettim.

3 soru önemli idi:

1. Günümüzde klasik tasavvufî yöntemler sözkonusu olamadığına göre ne yapılmalı ?

2. Zikrullah telkinindeki sayıları kim icad etti?

3. Rabıta ile ilgili aşırılıklara nasıl engel olunmalı?


Siz olsanız bu sorulara nasıl yanıt verirdiniz?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Genç İlahiyatçılarla Yesevî Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 29.03.11, 15:59 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
üç soru da "peşin yargı" yargıçlarının sorgusuna benziyor.. evvela Tasavvufla alakalı bi soru sorarken hakim ve yargıç gibi değil: "gariban" gibi sorarlar: ben onlara böyle söylerdim...

1- terbiyeye talib ve müşteri olan kimse metod sorgulamaz metodu dairesinde imdad içün niyazmend olur.. sözü edilen soru şekli, mevcud metodların o kişi tarafından eksik ve kusurlu görüldüğünü bize tefhim ettiriyor.. kesret-i zikru evrad, kesret-i ibadetü taat, kıllet-i taam, kıllet-i menam, haramdan ictinab, edebe riayet, malayaniden i'raz, seher uyanıklığı, ilim-kitap-medrese, cami-cemaat vs... şu saydıklarım cümle turuk-i aliyye revişinde caridir: işte en-klasik, en-temel yöntemler: eee daha ne sorarsın ve ne ararsın? gözün yiyorsa buyur....

2- tarikatta olan zikrullah dersi, adedi ve usulü erkanı Kur'an ve Sünnet'ten işari ve istinbati ve ictihadidir.. ve bu arada zuhur eden bir takım keşif ve vakıat dahi bu daireye mülhaktır.. vârid olan umur ve küşufda "görülen ve ahz edilen" zat: bizzat Fahr-i Âlem de olabilir, Peygamberân-ı izamdan bir ferd de olabilir, hazret-i Hızır da olabilir, veyahut geçmiş Pirlerden ve Kutublardan büyük bir zat da olabilir... o sayılar ve şekiller birer şifre ve alamet gibidir -ama- ne şekille iş biter ne sayıyla murada erilir: Aşk ile yeniden icad olunan âdem anlar bizi; Aşka yaban olan âdem anlamaz bizi...

3- rabıta esnasında mahabbet taşkınlığından meydana gelen ahval-i garibe (ismi tevessülen nida, ahu enin, sirişk ve lerzelik vs..) ma'füvdür hatta bu gibi haller irtibatı kaviyyeden haber verir ki: hasreti çekilen büyük nimetlerdir.. ve bu haller ukalanın cünunu gibidir ki akl-ı Küll Gülüyle tarabnak olmaktan ileri gelir.. mamafih rabıta esnasında "resim" kullanmak, vesikalık surete perestij etmek memnûdur.. malum olsun ki: mürşid-i kamil-i mükemmil o resimde ki suret değildir: mürşidîn-i hüdânın fotoğrafı çekilemez, röntegeni biçilemez, sureti çizilemez.. âşık Yunus emre sultanım ne dedi: "suretim boş gezer dondan içeruu!.." (yani) selatin-i ma'nevi o suret kabında hapis değildir.. binaenalahaza: mürşid-i hazret-i o surette arama..

x- rum elinden gelen meşhur ressamın hazret-i Mevlana kuddise sır-Ruhun resmini çizememesi, her seferinde o suretin bozulmasını hatırla, ve "..vefatımdan sonra beni yerde merde arama ben âriflerin derununda definim.." mealinde ki ifadesini düşün.. ve keza: "..Benim sözlerimden senin gönlüne ne zevk ve hoşluk geldi ise işte ben o zevkim, aynı o ma'nayım: Beni o ma'nada ara!..." vb.. nükteler ne der, ne An-latır: iyi anlayalım!...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Genç İlahiyatçılarla Yesevî Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 30.03.11, 10:09 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Soru soran İlahiyat öğrencisi arkadaşlarımızın iyi niyetli ve tasavvufa muhib olduklarını düşündüm. Hatta bazıları müntesib de olabilir.

Sordukları ve buraya almadığım diğer sorular genel olarak kolay sorulardı. Buraya naklettiklerim kafalarına, kalblerine takılan konulardı. İlahiyat öğrencisi oldukları için tasavvuf derslerini de almak zorunda olan gençlerin akademisyenlerden bu sorularının cevablarını -mutmain olarak- alamadıkları belli idi.

Tasavvufun eksiğini ortaya koymak isteyen, kasıtlı kimse yoktu soru soranlar arasında; haklarını ihlal etmeyelim.

Vesselam...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Genç İlahiyatçılarla Yesevî Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 30.03.11, 12:09 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
hayatiata yazdı:
1. Günümüzde klasik tasavvufî yöntemler sözkonusu olamadığına göre ne yapılmalı ?

kalsik yöntem derken ne kasdediliyor bilmem.Nakşi yolunda halvet der encümen esas olduğundan küçük bir çocuk veya yaşlı takati olmayanın bile kolaylıkla yapabileceği kalbi zikrin hiçbir devirde modasının geçeceğini zannetmiyorum.Ki yan üzerine yatarken,otururken,ayaktayken ;hasılı her hal ve şartta yerine getirilebilecek bir metod olsa gerek.



Alıntı:
2. Zikrullah telkinindeki sayıları kim icad etti?

başta rasulullah,Namazlardan sonra okuduğumuz otuzüçer adet zikirleri tavsiye etmiştir.
Mürşidlerin tavsiye ettiği zikir sayısıda kişiye özeldir.nasıl okullardaki öğretmenlerin verdiği ödevlerin talebesine kaç sayfa yazdırılması gerektiğine müdahale bizim işimiz değilse kamil mürşidlerede bu konuda nerden icad ettiniz demek uygun olmasa gerek .
Alıntı:
3. Rabıta ile ilgili aşırılıklara nasıl engel olunmalı?


rabıtayla ilgili aşırıkların ilacıda yine nakşibendi adabını anlatan M.Abdullah el haninin adab adlı eserinden okuna bilir.
;
"Aslolan sudur ki, seyhin suretinin, nefsinin ve aklinin ötesinde zâhir olan, kendisinden baska hiçbir ilâh bulunmayan Allah’ dir. Bütün varligiyla seyh, Allah’ in eserlerinden bir eserdir. Onun kendiliginden bir tesir kudreti, bir fiil veya hareket meydana getirmesi mümkün degildir. Ancak Allah’in dilemesiyle ve basariya erdirmesiyle bir is yapabilir.
Eger bir seyhin talebesi, herhangi bir makamda onunla beraber bir mertebede bulunamiyorsa Allah’in müridi olmak makamlarinin disinda kalmis olur.

1.Mürid, irâde sahibi, isteyen demektir. Müridin gerçekte muradi ve matlubu Allah’tir. Mürsid, müridi muradina götüren zâttir.

Mürid, seyhini muradi ve matlubu olarak görürse -Allah korusun- sirke düser. Gerçekte murad ancak Allah’tir. Mürsid, bu yolda müride yol gösterir. Âyet-i kerimede bu husus açikça söyle bildirilmistir:

Âshabini Allah’a götüren bir mürsid bulunan Rasûllah’a hitaben Cenab-i Hakk:

“Sabah aksam rablerinin rizâsini isteyenlerle beraber nefsini sabrettir ve gözlerini onlardan ayirma.”buyurmaktadir. ( Kehf Sûresi / 28 ).

Burada lafziyla müridin muradinin ancak Allah,lafziyla da mürsidin makam ve vazifesinin, muratlari olan Mevlâ olan bu müridlere rehberlik oldugu beyan edilmistir.

Hazret-i Ebû Bekir de bunun için: “ Insanlari iki sinif gördüm: Bir kismi dünyanin müridi, bir kismi ukbânin. Yani bir kismi dünyayi istiyor, bir kismi ahireti. Ben ise ikisini terk edip Mevlâ’nin müridi oldum” demis ve Resullallah’ dan ayrilmamistir. ( Mütercem’in notu )


Böyle bir mürid, Allah’in müridi degil, seyhinin suretinin müridi olmus olur. Bu durumda onun seyhi seytan olmustur. Müsâhedelerinde Allah’i görmekten , fiilerinde mutlak fâilin Allah oldugu görmekten gâfil kalmistir. Hadiseleri Allah’dan degil seyhinden bilir. Seyhini Allah’a perde yapar.

Artik böyle biri mürid, Allah nazarinda söyle bir müriddir: Allah’in kapisindan kopmus, mürsidini Allah yolunda rehber kabul etmeyip Allah’in sifat ve tecellîlerine onu perde yaptigi için Allah’ dan uzaklasmistir. Bu durumda muradi Allah degil mâsivadir. Yani Allah’ dan baskalaridir. Bu mürid, seyhinin dis görünüsüyle mesgul oldugu için Allah’in zikrinden uzak yasar. Allah da zikrinden uzak kalan bu salike onu saptiracak bir seytan musallat eder. O salik onu seyhi olarak görür. Her yerde onun arkadasi olur ve onu basiretinden yakalayarak dâlaletten dalâlate sürükler. Halbuki o mürid onu dogru yolun rehberi zanneder."
buyuruyor el Hani.müridanın bu konuda farkındalık sahibi olması sağlanarak rabıta konusundaki yanlış tutumların önüne geçilebilir sanırım


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Genç İlahiyatçılarla Yesevî Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 30.03.11, 21:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
"..Böyle bir mürid, Allah’in müridi degil, seyhinin suretinin müridi olmus olur.."

aziz Dua'dan güzel bir tesbit, Allah razı olsun..

dün gündüz vakti gönlüme bazı şeyler geldi,

işte onları buraya yazıyorum: gafil insanın "aziz Ruhdan" haberi yoktur: varlığını tene bağlar, insanlığı tenden gayrı görmez ve bütün hayatını terenenni ile güzar eder... (yani) gafilin bir ömür boyu cesed-i laşe-i müstakbelinin kulu olarak yaşadığını ifade edebiliriz.. Ruh çekildiği zaman o cesed ne oluyor?.. önce haşat oluyor ondan sonra taaffün ediyor!..(gafil) insanın bir ömür boyu yegane aşkı kendi tenidir.. demek istediğim: "cesed-sevici" olmayalım, dîde-i Cesedîlere hiç bir şey açılmaz, şeyh-i Kamilîn şu alemin ruhu gibidir o mübarek Ruh ile birliğe yitmek isteyen kişi "ten mallığını" bırakmalıdır: buna bir öğün yemek + çay faslını kesmekle başlayabiliriz...

vesselam...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Genç İlahiyatçılarla Yesevî Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 30.03.11, 22:29 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 06.07.10, 17:50
Mesajlar: 280
hayatiata yazdı:
3 soru önemli idi:
1. Günümüzde klasik tasavvufî yöntemler sözkonusu olamadığına göre ne yapılmalı ?
2. Zikrullah telkinindeki sayıları kim icad etti?
3. Rabıta ile ilgili aşırılıklara nasıl engel olunmalı?

Siz olsanız bu sorulara nasıl yanıt verirdiniz?



Eskiden büyükler soru soranların sorularının içeriğine göre, onların akılları ve şuurları hakkında bilgi sahibi olurlardı.

Biz olsaydık, böyle çocukça soruları soranlara önce İslâm Dinini öğrenmelerini ardından ilâhiyat tahsiline başlamaları lazım geldiğini hatırlatırdık !

Önce İlâhiyat tahsili yaparsanız, işte böyle tuhaf ve ucune sorular sorar, deve kuşundan da kurban olur deyivermeye başlarsınız !


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Genç İlahiyatçılarla Yesevî Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 31.03.11, 09:09 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Rabıta konusunda dikkat edilecek nokta, mürşidin resmini duvara asıp "mürşidim bana bakıyor" diye itikad etmenin sakatlığı...

Kendisini "her an mürşidi huzurunda" gibi hissedebiliyorsa amenna; amma yukarıdaki şekilde "bir kendini zorlama" olduğunu kabul etmeliyiz.



Dipnotlar:

1. Klasik usulde derviş nasıl eğitilirdi: Dergahta ve mürşidin "baş gözü" önünde; hizmet ile.. Bugün böyle bir eğitim TR'de sürdürülebiliyor mu ? Hayır. Sorulan soru bu bağlamdadır.

2. Tesbihat ve günlük evraddaki sayılar ile ilgili iki hadis rivayeti vardır:

a. 33'lük namaz tesbihatı
b. 70-100 istiğfar rivayeti.

İlahiyat 3. sınıf öğrencileri bu basit bilgilerden haberdardır. Söyledikleri mesela "Ya MÜBİN" gibi bir Esma-i Hüsna isminin neden belli sayı ile sınırlandığıdır? Fakir genel olarak bahsedilen ismin ebced sayısının tekrar adedini gösterdiğini söyleyince de "Peki o zaman O ilahi ismin ebced sayısı kadar okunmasının esası nedir? sorusu geldi.

3. En ilginç olanı Rabıta konusunda söylenen bir gözlem idi. Soru soran öğrencinin bir yakın akrabası evinin her odasına "mürşid" resmini asmış ve sürekli olarak " Mürşidim beni her yerde gözetliyor" diye itikad edermiş. Öğrenci bunun yanlışlığını hatta "el-Basîr" esması gereği bu sıfatın Hakk'a aidiyeti noktasından şirk tehlikesi oluşturabildiğini izah etmeye çalışsa da muvaffak olamadığını söyledi.

Bu tür bir aşırılığa da ilk kez rastlamış oldum. Cevap olarak Seyyid Abdulhakim Arvasî'nin (k.s.) Rabıta-i Şerife eserini tavsiye ettim ve o mübarek Zat'ın rabıtayı 15 dakikadan fazla sürdürmenin gereksizliğini kaydettiğini ilettim.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Genç İlahiyatçılarla Yesevî Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 31.03.11, 09:47 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 06.07.10, 17:50
Mesajlar: 280
hayatiata yazdı:
Dipnotlar:

3. En ilginç olanı Rabıta konusunda söylenen bir gözlem idi. Soru soran öğrencinin bir yakın akrabası evinin her odasına "mürşid" resmini asmış ve sürekli olarak " Mürşidim beni her yerde gözetliyor" diye itikad edermiş. Öğrenci bunun yanlışlığını hatta "el-Basîr" esması gereği bu sıfatın Hakk'a aidiyeti noktasından şirk tehlikesi oluşturabildiğini izah etmeye çalışsa da muvaffak olamadığını söyledi.

Bu tür bir aşırılığa da ilk kez rastlamış oldum. Cevap olarak Seyyid Abdulhakim Arvasî'nin (k.s.) Rabıta-i Şerife eserini tavsiye ettim ve o mübarek Zat'ın rabıtayı 15 dakikadan fazla sürdürmenin gereksizliğini kaydettiğini ilettim.


Rabıta konusunda google de bir araştırma yapılsa, bir kütüphaneyi doldurabilecek bilgiye ulaşılabilir.Buna rğamen hala soru soruluyorsa o zaman şöyle cevap verilir:

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun.” buyuruyor. (Tevbe: 119)
“Sâdıkîn”den murad “Mürşidûn” olduğu “Bahr-ül Hakâyık” tefsirinde beyan buyurulmuştur.
Allah-u Teâlâ ehl-i imânı bu Âyet-i kerime ile sorumlu kılmış, vâris-i enbiya olan bir Mürşid-i kâmil’in maiyyetinde bulunmalarını emir ve vâcip eylemiştir.
Allah-u Teâlâ’nın “Teklif-i mâlâ yutak” buyurmayacağı, yani kuluna güç getiremeyeceği şeyi teklif etmeyeceğini bildiğimiz halde; sâdıklarla beraber olmayı emredince, her zaman için sâdıkları bulundurmayı hem de bildirmeyi temin etmiş demektir.
Mürşidle beraberliğin bir kısmı cismâni olduğu gibi, bir kısmı da ruhânîdir ki, bunu Râbıta ile izah edebiliriz. Râbıtan’ın azlık ve çokluğu, yani zayıflık ve kuvvetliliği muhabbetin azlık ve çokluğuna tâbi bulunacağından, muhabbet arttıkça Râbıtan’ın kuvveti de artar.

Yeryüzüne müstesna olarak gelen zatlardan biri olarak nitelendirilen Muhammed Esad Erbili (k.s.) Efendi Mektubat adlı eserinde "Şeriat infazından sonra en kestirme yol RABITA ile alınır." buyurmaktadır.

Dolayısıyla, böyle bir hâli 15 dakika ile sınırlandırmak şöyle dursun, gün içinde bütün 24 saate yaymak gerekir.

Seyyid Abdulhakim Arvasî'nin (k.s.) Hz.leri sanırız 15 dakikalık rabıta süresini sabah dersi için 15 dakikalık bir süre teveccüh yeterli olur diye söylemek istemiştir. Yoksa, fazla rabıtaya gerek yoktur demiş olamaz !

Vesselâm.


En son yakuti tarafından 05.04.11, 09:32 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Genç İlahiyatçılarla Yesevî Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 06.04.11, 08:50 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
yakuti yazdı:

Biz olsaydık, böyle çocukça soruları soranlara önce İslâm Dinini öğrenmelerini ardından ilâhiyat tahsiline başlamaları lazım geldiğini hatırlatırdık !



Şimdi merak ettim:

İlahiyat'ın 3. sınıf öğrencilerini küçümseyen kişinin "ilim kesb etme" adına faaliyetinin toplam süresi kaç gün-kaç saat-kaç dakika-kaç saniyedir?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 13 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 9 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye