Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 3 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Atatürk'ün Said Nursi'yi Ziyaret İddiası
MesajGönderilme zamanı: 01.12.11, 10:47 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 239
Alıntı:
Mustafa Kemal Atatürk'ün Bediüzzaman Said Nursi'yi Barla'da gizlice ziyaret ettiği idda edildi.
Avukat Ahmet Özkılınç, Nesil Yayınları'ndan çıkan "Akrebin Kıskacında" isimli kitabında birçok yeni bilgi ve belgeye yer veriyor. Kitabın içindeki iddialardan birisi de Bediüzzaman'ın, Şeyh Said isyanı bahanesiyle sürgün edildiği Barla'da Mustafa Kemal tarafından gizlice ziyaret edilmesi olayı. Özkılınç, bu iddiasını Bediüzzaman'ın talebelerinden Askerî Yıldız'ın anlattığı bir hatıraya dayandırıyor. Hadisenin Mustafa Kemal'in Isparta'nın Eğirdir ilçesini ziyaret ettiği günün sabahında yaşandığını anlatan Askerî Yıldız, o ziyaret esnasında yanında bulunduğunu söyleyen dönemin emniyet müdürünün aralarında geçen diyaloğu şöyle naklettiğini aktarıyor:

"Dönemin Isparta Emniyet Müdürü bana trende anlattı: 'Mustafa Kemal Isparta'ya teftişe geldi. O gece Eğirdir'de kaldı. Sabahı çok erken saatte gizlice Barla'ya gitmek istediğini bana söyledi. Refakat ettim. Bir de şoför vardı. Hiç kimseye haber vemeden Bediüzzaman'ın odasına gittik. O ve ben, ikimiz içeri girdik. Bediüzzaman yatağa yan uzanmış bir halde üzerinde yorgan örtülü vaziyette uzanıyordu. Hiç kalkmadı. Mustafa Kemal'e yerdeki şilteyi gösterip, 'Otur' dedi. O da, rafta duran Kur''n'ı alarak Tîn sûresini açtı, 'Lekad halaknel îns'ne fi ahseni takvîm' 'yetini okudu. 'Bu 'yet bana bakıyor' dedi. Bediüzzaman; 'Yanlışlıkla komşunun kapısını çalmışsın. Yaptıklarınla, sonraki sûre sana bakıyor' dedi. Ne o konuştu, ne ben, ne de Bediüzzaman. Oradan ayrıldık. Mustafa Kemal, dışarı çıkınca bana; 'Hocaefendi aynı inadında devam ediyor' dedi."

Mustafa Kemal'in o yıllarda Eğirdir ziyareti yaptığı ise yine kitabın içerisinde bizzat bakanlıklar arasında yapılan yazışmaların belgeleriyle ve Mustafa Kemal'in Eğirdir tren istasyonunda çekilmiş bir fotoğrafıyla ispat ediliyor.

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/11/ ... aret-etmis


Said Nursi'nin talebesi Mehmet Fırıncı: [b]"Atatürk'ün Said Nursi'yi ziyareti uçuk bir iddia"

Kemal Benek[/b]

30 Kasım 2011

RİSALEHABER-Bediüzzaman Said Nursi'nin talebesi Mehmet Fırıncı, yazar Ahmet Özkılınç'ın "Atatürk Said Nursi'yi Barla'da gizlice ziyaret etti" sözlerini, Atatürk'ün Said Nursi'yi ziyaret iddiasını "Çok uçuk bir iddia" şeklinde yorumladı.

ATATÜRK'ÜN SAİD NURSİ ZİYARETİ UÇUK BİR İDDİA

Risale Haber'e konuşan Mehmet Fırıncı ağabey, bugüne kadar Bediüzzaman'ı görenlerden böyle bir şey duymadığına dikkat çekerek, "Çok uçuk bir iddia gibi geldi bana. Şimdiye kadar Barla'dakilerin bir kısmıyla görüştük. Böyle en küçük bir şey duymadık. Eğirdir'deki abiler vardı onlarla da görüştük. Üstada yapılan muameleleri anlatırlardı ama ziyaret ettiğine dair bir şey duymadım onlardan" dedi.

BİZZAT KENDİSİNİN GİTTİĞİNİ DÜŞÜNEMİYORUM

En fazla akıl yürütebileceğini ifade eden Fırıncı ağabey, "Akıl yürüterek söylüyorum belki yakın bir eleman gitmiş, Üstadla konuşmuş olabilir. Böyle bir şey olmuş olabilir diye düşünüyorum. O da sadece bir akıl yürütme. Yoksa bizzat kendisinin (Atatürk) gittiğini pek ben düşünemiyorum. Ama dünyada olmaz olmaz derler" şeklinde konuştu.

ÖNCEDEN HABERİM OLSAYDI...

Yazarın bu iddiasından önceden haberi olsaydı delilini soracağına dikkat çeken Mehmet Fırıncı ağabey sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kitaptaki bu iddiayı evvelden görmedim. Görseydim o hususta edillesi, delili kimdir diye sorardım. Ama yayınlanmış artık.

"Bugüne kadar Üstaddan ve yakın abilerden böyle bir şey de duymadım. 1953'ten sonra evlerini Üstada tahsis eden Hacı Enver vardı. İstanbul'da kapalı çarşıda esnaftı. Üstadın sırtına yorgan alıp da çektiği fotoğrafı o çekmiş. Bu fotoğrafın Ankara'ya gönderildiğini -Allah rahmet eylesin- Hacı Enver'den dinlemiştim.

BÖYLE BİR ŞEY DUYMADIK

"Barlalılarla hep görüştük. Hacı Enver efendinin Bakırköy'de evleri vardı. Belki 10 defa evine gittik, yemeğini yedik, sohbet ettik. Annesi Zehra anne Üstada çok hizmet etmiş Barla'da. Böyle bir kimseydi. Sıddık Süleyman abiyle çok defa görüştük. Böyle bir şey duymadık. Ama Üstadın yakın takip altında olduğunda şüphe yok. Mesela Eskişehir'e götürülmezden evvel yahut götürüleceği sırada İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın, bizzat 50 mi 80 mi askerle Isparta'ya gittiği bir vakıa. Vesikalarıyla, resmi yazışmalarla sabit. Ahmet Özkılınç kardeş nerden buldu bunu bilmiyorum ama benim acizane kanaatim öyle.

ZİYARET İDDİASINDA NELER VARDI

Yazar Ahmet Özkılınç, iddiasını Asker Yıldız'ın duyduğu bir hatıraya dayandırıken hadisenin M. Kemal’in Isparta’nın Eğirdir ilçesini ziyaret ettiği günün sabahında yaşandığını belirtti. O iddia şöyleydi:

“Dönemin Isparta Emniyet Müdürü bana trende anlattı: ‘M.Kemal Isparta’ya teftişe geldi. O gece Eğirdir’de kaldı. Sabahı çok erken saatte gizlice Barla’ya gitmek istediğini bana söyledi. Refakat ettim. Bir de şoför vardı. Hiç kimseye haber vermeden Bediüzzaman’ın odasına gittik. O ve ben, ikimiz içeri girdik. Bediüzzaman yatağa yan uzanmış bir halde üzerinde yorgan örtülü vaziyette uzanıyordu. Hiç kalkmadı. M. Kemal’e yerdeki şilteyi gösterip, ‘Otur’ dedi. O da, rafta duran Kur’ân’ı alarak Tîn sûresini açtı, ‘Lekad halaknel însâne fi ahseni takvîm’ âyetini okudu. ‘Bu âyet bana bakıyor’ dedi.

Bediüzzaman; ‘Yanlışlıkla komşunun kapısını çalmışsın. Yaptıklarınla, sonraki sûre sana bakıyor’ dedi. Ne o konuştu, ne ben, ne de Bediüzzaman. Oradan ayrıldık. Mustafa Kemal, dışarı çıkınca bana; ‘Hocaefendi aynı inadında devam ediyor’ dedi.”

http://www.RisaleHaber.com


En son ankebut tarafından 01.12.11, 11:02 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Atatürk'ün Said Nursi'yi Ziyaret İddiası
MesajGönderilme zamanı: 01.12.11, 10:53 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 239
Hulusi Bey’in yakın ders arkadaşlarından Elazizli Mehmet Sarıkamış’dan nakledilmiş bir hatıra.
O da Diyarbakırlı Dişçi Kadri’den dinlemiş ve defterine yazmıştı.

Diyarbakırlı Dişçi Kadri Efendi ve iki üç arkadaşı bir tren yolculuğu yapıyorlar, kompartmanda yalnızlar. Birisi cebinden çıkardığı kâğıt bir nüshadan okuyarak Risale-i Nur dersi yapmaya başlıyor. Bir müddet sonra kompartımanın kapısı açılır. İçeriye fötr şapkalı, takım elbiseli, kravatlı yaşlıca bir zat girer. Kompartımanın kapısı aniden açılınca Risaleyi okuyan ağabeyimiz okuduğu sayfayı cebine koyar. Gelen adam ne okuyordunuz? diye sorar. Ağabeylerimiz bir şey okumuyorduk sohbet ediyorduk derler. Bu arada gelen adam da onların yanına oturur. Ve der ki:“Ben yan kompartımanda okuduklarınızı dinledim. Okuduklarınız Risale-i Nur'dandı. Çekinmeyin ve çıkarın okumaya devam edin.

Ben emekli Isparta valisiyim. Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile alakalı yaşadığım bir hadiseyi anlatayım ki, size de cesaret gelsin.
Ben Isparta'da valilik yaptım. O yıllarda Bediüzzaman Said Nursi de Isparta’da sürgünde bulunuyordu. Said Nursi Isparta’ya geldiği günden itibaren her gün Çankaya’dan “Hoca” namı kullanılarak Bediüzzaman’dan haber soruluyordu. Ben de Hz. Bediüzzaman’ın yanlış bir iş yapmayacağından emin olduğum için hiç araştırmaya lüzum görmeden “Hoca ile alakalı bir vukuat yok” diyerek cevap yazdırırdım. Hatta seneler geçtiği halde Üstad'ın kaldığı evi tanımak ihtiyacını dahi hissetmemiştim. Günün birinde Mustafa Kemal maiyetiyle birlikte Isparta’ya geldi. Mutadı olduğu üzere içki sofrası hazırlandı ve bütün mülki amirler, askeri erkân gece geç saatlere kadar içtiler ve eğlendiler. Gece yarısına doğru Mustafa Kemal benim kulağıma eğilerek “hazırlan seninle hocayı ziyarete gideceğiz” dedi. Beni bir telaş aldı. Çünkü evi bilmiyordum. “Başüstüne paşam” dedim. Hazırlık yapmak bahanesi ile dışarı çıktım. Emniyet müdürünü önüme kattım. Gidip Üstad’ın evini öğrenip geri döndüm.

Artık rahattım. Bir müddet sonra Paşa ayağa kalktı ve ikimiz yalnız gideceğiz dedi. Beraberce çıktık ve Üstad’ın kapısına gittik. Mustafa kemal, elindeki sigarayı derin derin içine çekerek “kapıyı çal” dedi. Ben de hızlıca çaldım. Takriben beş dakika sonra kapı açıldı. Bir genç kapıdan göründü ve: -- Ne istiyorsunuz? dedi. Mustafa Kemal kendisini tanıtmadan, -- Hocayla görüşmeye geldik dedi. Genç, sert bir ifade ile: -- Üstad’ın hiç kimseyle görüşmediğini bilmiyor musunuz? dedi ve cevabımızı beklemeden kapıyı şiddetle kapattı. Mustafa Kemal sigarasından daha derin bir nefes alarak tekrar bana “kapıyı çal” dedi. Çaldım. Yine aynı genç daha sert bir tavırla kapıyı açtı. Bizim konuşmamıza fırsat vermeden: -- Siz bela mısınız be adamlar, Üstad kimseyi kabul etmiyor, dedi ve aynı tavırla kapıyı kapattı. Mustafa Kemal bu defa beni arkaya iteledi ve kapıyı kendisi çaldı. Kapı açıldı bu sefer gencin konuşmasına fırsat vermeden, -- Delikanlı sen git üstadına "

"iki kişi gelmiş sizi ziyaret etmek istiyorlar" de. Eğer kabul etmezse biz geri döner gideriz dedi. Genç gitti biraz sonra gelip bizi içeri davet etti. Mustafa Kemal önde ben arkada üstadın odasına girdik. Üstad Hazretleri sergisiz bir odada somyanın üzerinde yorganı sırtına sarmış oturuyordu. Mustafa Kemal'i görünce gayet hiddetli bir ses tonuyla: -- Kemal buraya da mı geldin? dedi. Mustafa Kemal: -- Kızma hoca, kızma! Bir şey sormaya geldim. Dedi. Üstad, -- Sor ne soracaksan! Mustafa Kemal ilerleyip Üstad’ın başının üstünde asılı duran Kur’an-ı Kerim'i almak istedi. Üstad sağ yumruğunu Mustafa Kemal'in göğsüne dayayıp geri iteledi, -- Elini temiz Kur’an'a sürme, ne soracaksan sor. Dedi. Mustafa Kemal, -- Hoca, “vet-tini suresi” benden bahsediyor dedi. Üstad, -- Hayır, yanlış ettin komşunun kapısını çaldın. Onun yanındaki “alak suresi” senden bahsediyor. “innel insane leyetğa” ayeti sana işaret ediyor. Mustafa Kemal, -- Ya öyle mi?
dedi ve müsaade istedi çıktık. Giderken yol boyunca "hoca hiç değişmemiş, hoca hiç değişmemiş" diyerek kendi kendine söyleniyordu. İşte sizin Üstad'ınız böyle bir Üstad idi. Siz ne çekiniyorsunuz.

Alıntı:
Bu ziyaret hadisesi doğru mudur yanlış mıdır veya o tarihte gerçekleşmiş midir bilmiyorum ama gariptir ki bu hadisesin hikayesinin içeriğinde anlatılan ve Tin suresinin kendisine işaret ettiğini söylemesi manası Risale-i Nurda geçiyor. Geçtiği şekilde şu: " O İslâm Deccalı, "Sure-i وَ التِّينِ وَ الزَّيْتُونِ manasını merak edip soruyor" diye çoklar nakletmişler. Garibdir ki, bu surenin akibinde olan اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ suresinde اِنَّ اْلاِنْسَانَ لَيَطْغَى cümlesi, onun aynı zamanına ve şahsına -cifir ile ve manasıyla- işaret ettiği gibi, ehl-i salâte ve câmilere tâgiyane tecavüz edeceğini gösteriyor. Demek o istidraclı adam, küçük bir sureyi kendiyle alâkadar hisseder. Fakat yanlış eder, komşusunun kapısını çalar.(Ş:596)"
30 Kasım 2011 Çarşamba 22:07

Bu senaryonun amacı sorgulanmalıdır
Bana göre bu iddia maksatlıdır.Delil yok,yazılı belge yok sadece falancaya bir atıf var oda ne derece doğru bilinmiyor.Görüşme şeklide tam bir senaryodur,gayrı ciddidir.Farzedelim o şahıs böyle bir nakil yaptı onun da niyeti sorgulanır.Çünki böyle konularda en mutemet kimseler üstadın en yakınında ve hizmetinde bulunan her şeyine şahit ve vakıf olan hizmetkarlarıdır.Bunların bir kısmı hayattadır.hayatta olmayanlardan da böyle bir şey işitilmemiştir bunlardan teyit alınmadan yayın evinin böyle bir iddiayı içeren bir kitabı yayınlaması gaflettir,ciddiyetsizliktir.böyle gerçek dışı bir iddia ile ne amaçlanıyor asıl o sorgulanmalıdır. en tez zamanda üstadın bugün hayatta olan hizmetkarlarının görüşleri alınıp yayınlanmalıdır.
30 Kasım 2011 Çarşamba 20:53

iki iddianın aynı zamana denk gelmesi tevafuk mu ?kenan kılıçaslan
Dersim tartışmalarını takip ediyorum. Bir kısım insanlar, M. Kemal'in, idamından kısa zaman önce 14 Kasım 1937 gecesi, Elaziz-Yolçalı'da gizlice Seyyid Rıza ile görüştüğünü iddia ediyorlar. Bu iddianın akabinde üstadla alakalı diğer haber gündeme geldi, Barla'ya gelmiş ve üstad ile görüşmüş. Garip bir vaziyet. Bu ülkenin en meşhur insanlarının hayatları nasıl karanlıkta kalır bunca yıl ? Ümitle arşivlerin açılması bekleniyor. Peki ya açılmadan tahrip edilirse arşivlerdeki belgeler? İyi ki mahkeme-i kübra var.
30 Kasım 2011 Çarşamba 18:52

Hâdise doğrudurMustafa Kaplan
Hâdisenin mâhiyeti doğrudur. Devletin bütün imkânlarını kullanmasına rağmen yok edemediği şahsı şiddetle yakından tahkik etmek istemesi de normaldir. Kaldı ki, Nûrun Birinci Talebesinden bize intikal eden bilgi de, hâdisenin aynen anlatıldığı şekilde cereyân ettiğidir.
30 Kasım 2011 Çarşamba 17:44

bekleyeyim görelima n soyer
Üstadın Ankara'ya çağrılışı tamamen fikirlerinden istifade için "o kahraman hocadan istifade edelim" demiş. Üstadın Ankara'dan ayrılışı ile oraya varışı arasındaki ilişkiler , neler konuşulduğu, yeni cumhuriyetin yapısı konusunda ihtilafları olduğunu az da olsa vesikalar teyid ediyor. Aralarında düşmanca değil, bir konuyu mülahaza etmek babından münasebetler olmuş, üstad kavga adamı değil , her zaman dialogdan yana, onlardan medenice ayrılmış. "meşrutiyet, ittihat terakki ve cumhuriyet ricali beni pek iyi tanır "diyor üstad, dolayısı ile herkesle fikirleri farklı da olsa arkadaşlıkları var. Biz insanların düşman olmasından nemalanıyoruz, fikir farklı olabilir ama dialog da olur. Üstad böyle bir adam , zaman en iyi müfessirdir, kesin söz söylemeyelim çok vesikalar çıkacağını hissediyorum. Çünkü tarih her zaman galiplerin tarihidir, o zamanki üstadın durumu ile şimdiki farklı . Şu anda galip dolayısı ile yeni şeyler ortaya çıkacaktır.
30 Kasım 2011 Çarşamba 16:10

Delil...nalindar
delilsiz iddialara hemen inanmayalım lütfen, buna benzer bir iddia geçen aylarda ustadın kosturmadaki generala karşı ayağa kalmadığına ilşkin namaz resmi diye yayınladı büyük çoğunluğumuz sazan gibi inandık, sonradan tebeyün ettiki o resimdeki ustat değilmiş. yani biz nurcularda bazan iyi niyetimizden dolayı saflaşıyoruz.
30 Kasım 2011 Çarşamba 14:38

ilginçosman
Uydurma bir iddia olsaydı uyduranın niyetine göre biraz daha süslenir püslenir ilginç diyaloglar eklenir değil miydi? Risalelerde bununla alakalı bir kısım var. lakin hadisenin bu surette gerçekleştiğine dair bir delil yok. Ben de kitaptan çok önce buna benzer bir hikaye duymuştum. Mümkün değil diyemeyiz. Arşivler açıldıkça ne ezberler bozuluyo farkında değilmiyiz!? ama kesin birşey de söylemek elde olanlarla kıyaslandığında şimdilik pek mümkün gözükmüyor. İddiayı atan yazar da zaten bu kesinlikle böyledir demiyo ki. böyle bir hatıra anlatılmış, yazar da acaba doğru mu? diye peşine düşmüş. Herneise... Nasıl olsa ahirette görücez. az sabır :)
30 Kasım 2011 Çarşamba 14:24

21. yyılda ki Aydınlık..Suleyman
Fırıncı ağabeyinde dediği gibi olmaz olmaz..Ravininde teyidi lazım. Ama manayı doğru buluyorum. Sürgün yüzünden kendisinden aman dileyip dilemeyeceğini sormuş veya sordurmuş olabilir.Atabeyli Tahiri abinin hatıratında Atabeye ziyaretini rivayet ediyor. 935de Eskişehir ağır ceza reisi olan hakim, M.Kemal'in iltifatlarını kabul etmemesinin şark vaizi umumiliği ve mebusluk gibi şarkta yüzbin masumun kesilmesine delil getirmesinden de anlaşılıyor ki; M.Kemal, Hz. Üstada tesir edememiştir. Devlet eliyle yapılan müaddit zehirleme hadiseleri de imha amaçlıdır. Dersim hadiselerinin aktüel olduğu şu sıralarda Kemal beyin de dediği gibi Devletin arşivleri açılmalıdır ki doğruyu ve tarihimizin karartılmış yönlerini bilebilelim..
30 Kasım 2011 Çarşamba 14:18

Dönemin şahitlerine de bakmalı...Mustafa Köfkeci
O tarihlerde Eğirdir'de vazife yapan Rahmetli Hulusi abinin hatıralarında bu hususa işaret var mı? Üstad, Kasım 1922- Nisan 1923 tarihleri arasında Ankara Hacıbayram civarında kalırken, bölgedeki yıkım çalışmalarını yerinde görmek maksadıyla dolaşan Gazi'nin kapısını çaldığı ve komşunun kapısı meselesi o zaman geçmiş de olabilir mi?. Ayrıca 'komşunun kapısı' meselesi doğru ki geçen hafta karikatür'ün de konusu oldu.
30 Kasım 2011 Çarşamba 14:17

SİZE .........Tahir kaplan
Sayın Ahmet Özkılınç lütfen elinizde sağlam delil olmadan Üstadımızla ilgili tek bir kelime yazmayınız.Bence siz kitaba dikkat çekmek için biraz daha fazla satılsın diye elinizde sağlam delil olmadan yazmışsınız Allah sizi ıslah etsin...............................
..................
30 Kasım 2011 Çarşamba 14:09

Tarih tutuyor, amaMustafa Köfkeci
5 Mart 1930 tarihinde İzmir'den Eğirdir'e hareket ediyor. Yanındaki mutad zevat ile 6 Mart tarihinde Eğirdir'e intikâl ediyor. Orada Isparta Valisi karşılıyor. Eğirdir ve adayı dolaşıyor. Adanın tapusu ona veriliyor. Dolaştıktan sonra karayolu ile saat 11 sularında Ispartaya geliyor. O tarihte Üstad Barla'da idi.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Atatürk'ün Said Nursi'yi Ziyaret İddiası
MesajGönderilme zamanı: 05.12.14, 15:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.03.09, 09:49
Mesajlar: 311
ankebut yazdı:
Hulusi Bey’in yakın ders arkadaşlarından Elazizli Mehmet Sarıkamış’dan nakledilmiş bir hatıra.
O da Diyarbakırlı Dişçi Kadri’den dinlemiş ve defterine yazmıştı.

Diyarbakırlı Dişçi Kadri Efendi ve iki üç arkadaşı bir tren yolculuğu yapıyorlar, kompartmanda yalnızlar. Birisi cebinden çıkardığı kâğıt bir nüshadan okuyarak Risale-i Nur dersi yapmaya başlıyor. Bir müddet sonra kompartımanın kapısı açılır. İçeriye fötr şapkalı, takım elbiseli, kravatlı yaşlıca bir zat girer. Kompartımanın kapısı aniden açılınca Risaleyi okuyan ağabeyimiz okuduğu sayfayı cebine koyar. Gelen adam ne okuyordunuz? diye sorar. Ağabeylerimiz bir şey okumuyorduk sohbet ediyorduk derler. Bu arada gelen adam da onların yanına oturur. Ve der ki:“Ben yan kompartımanda okuduklarınızı dinledim. Okuduklarınız Risale-i Nur'dandı. Çekinmeyin ve çıkarın okumaya devam edin.

Ben emekli Isparta valisiyim. Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile alakalı yaşadığım bir hadiseyi anlatayım ki, size de cesaret gelsin.
Ben Isparta'da valilik yaptım. O yıllarda Bediüzzaman Said Nursi de Isparta’da sürgünde bulunuyordu. Said Nursi Isparta’ya geldiği günden itibaren her gün Çankaya’dan “Hoca” namı kullanılarak Bediüzzaman’dan haber soruluyordu. Ben de Hz. Bediüzzaman’ın yanlış bir iş yapmayacağından emin olduğum için hiç araştırmaya lüzum görmeden “Hoca ile alakalı bir vukuat yok” diyerek cevap yazdırırdım. Hatta seneler geçtiği halde Üstad'ın kaldığı evi tanımak ihtiyacını dahi hissetmemiştim. Günün birinde Mustafa Kemal maiyetiyle birlikte Isparta’ya geldi. Mutadı olduğu üzere içki sofrası hazırlandı ve bütün mülki amirler, askeri erkân gece geç saatlere kadar içtiler ve eğlendiler. Gece yarısına doğru Mustafa Kemal benim kulağıma eğilerek “hazırlan seninle hocayı ziyarete gideceğiz” dedi. Beni bir telaş aldı. Çünkü evi bilmiyordum. “Başüstüne paşam” dedim. Hazırlık yapmak bahanesi ile dışarı çıktım. Emniyet müdürünü önüme kattım. Gidip Üstad’ın evini öğrenip geri döndüm.

Artık rahattım. Bir müddet sonra Paşa ayağa kalktı ve ikimiz yalnız gideceğiz dedi. Beraberce çıktık ve Üstad’ın kapısına gittik. Mustafa kemal, elindeki sigarayı derin derin içine çekerek “kapıyı çal” dedi. Ben de hızlıca çaldım. Takriben beş dakika sonra kapı açıldı. Bir genç kapıdan göründü ve: -- Ne istiyorsunuz? dedi. Mustafa Kemal kendisini tanıtmadan, -- Hocayla görüşmeye geldik dedi. Genç, sert bir ifade ile: -- Üstad’ın hiç kimseyle görüşmediğini bilmiyor musunuz? dedi ve cevabımızı beklemeden kapıyı şiddetle kapattı. Mustafa Kemal sigarasından daha derin bir nefes alarak tekrar bana “kapıyı çal” dedi. Çaldım. Yine aynı genç daha sert bir tavırla kapıyı açtı. Bizim konuşmamıza fırsat vermeden: -- Siz bela mısınız be adamlar, Üstad kimseyi kabul etmiyor, dedi ve aynı tavırla kapıyı kapattı. Mustafa Kemal bu defa beni arkaya iteledi ve kapıyı kendisi çaldı. Kapı açıldı bu sefer gencin konuşmasına fırsat vermeden, -- Delikanlı sen git üstadına "

"iki kişi gelmiş sizi ziyaret etmek istiyorlar" de. Eğer kabul etmezse biz geri döner gideriz dedi. Genç gitti biraz sonra gelip bizi içeri davet etti. Mustafa Kemal önde ben arkada üstadın odasına girdik. Üstad Hazretleri sergisiz bir odada somyanın üzerinde yorganı sırtına sarmış oturuyordu. Mustafa Kemal'i görünce gayet hiddetli bir ses tonuyla: -- Kemal buraya da mı geldin? dedi. Mustafa Kemal: -- Kızma hoca, kızma! Bir şey sormaya geldim. Dedi. Üstad, -- Sor ne soracaksan! Mustafa Kemal ilerleyip Üstad’ın başının üstünde asılı duran Kur’an-ı Kerim'i almak istedi. Üstad sağ yumruğunu Mustafa Kemal'in göğsüne dayayıp geri iteledi, -- Elini temiz Kur’an'a sürme, ne soracaksan sor. Dedi. Mustafa Kemal, -- Hoca, “vet-tini suresi” benden bahsediyor dedi. Üstad, -- Hayır, yanlış ettin komşunun kapısını çaldın. Onun yanındaki “alak suresi” senden bahsediyor. “innel insane leyetğa” ayeti sana işaret ediyor. Mustafa Kemal, -- Ya öyle mi?
dedi ve müsaade istedi çıktık. Giderken yol boyunca "hoca hiç değişmemiş, hoca hiç değişmemiş" diyerek kendi kendine söyleniyordu. İşte sizin Üstad'ınız böyle bir Üstad idi. Siz ne çekiniyorsunuz.

Alıntı:
Bu ziyaret hadisesi doğru mudur yanlış mıdır veya o tarihte gerçekleşmiş midir bilmiyorum ama gariptir ki bu hadisesin hikayesinin içeriğinde anlatılan ve Tin suresinin kendisine işaret ettiğini söylemesi manası Risale-i Nurda geçiyor. Geçtiği şekilde şu: " O İslâm Deccalı, "Sure-i وَ التِّينِ وَ الزَّيْتُونِ manasını merak edip soruyor" diye çoklar nakletmişler. Garibdir ki, bu surenin akibinde olan اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ suresinde اِنَّ اْلاِنْسَانَ لَيَطْغَى cümlesi, onun aynı zamanına ve şahsına -cifir ile ve manasıyla- işaret ettiği gibi, ehl-i salâte ve câmilere tâgiyane tecavüz edeceğini gösteriyor. Demek o istidraclı adam, küçük bir sureyi kendiyle alâkadar hisseder. Fakat yanlış eder, komşusunun kapısını çalar.(Ş:596)"
30 Kasım 2011 Çarşamba 22:07

Bu senaryonun amacı sorgulanmalıdır
Bana göre bu iddia maksatlıdır.Delil yok,yazılı belge yok sadece falancaya bir atıf var oda ne derece doğru bilinmiyor.Görüşme şeklide tam bir senaryodur,gayrı ciddidir.Farzedelim o şahıs böyle bir nakil yaptı onun da niyeti sorgulanır.Çünki böyle konularda en mutemet kimseler üstadın en yakınında ve hizmetinde bulunan her şeyine şahit ve vakıf olan hizmetkarlarıdır.Bunların bir kısmı hayattadır.hayatta olmayanlardan da böyle bir şey işitilmemiştir bunlardan teyit alınmadan yayın evinin böyle bir iddiayı içeren bir kitabı yayınlaması gaflettir,ciddiyetsizliktir.böyle gerçek dışı bir iddia ile ne amaçlanıyor asıl o sorgulanmalıdır. en tez zamanda üstadın bugün hayatta olan hizmetkarlarının görüşleri alınıp yayınlanmalıdır.
30 Kasım 2011 Çarşamba 20:53

iki iddianın aynı zamana denk gelmesi tevafuk mu ?kenan kılıçaslan
Dersim tartışmalarını takip ediyorum. Bir kısım insanlar, M. Kemal'in, idamından kısa zaman önce 14 Kasım 1937 gecesi, Elaziz-Yolçalı'da gizlice Seyyid Rıza ile görüştüğünü iddia ediyorlar. Bu iddianın akabinde üstadla alakalı diğer haber gündeme geldi, Barla'ya gelmiş ve üstad ile görüşmüş. Garip bir vaziyet. Bu ülkenin en meşhur insanlarının hayatları nasıl karanlıkta kalır bunca yıl ? Ümitle arşivlerin açılması bekleniyor. Peki ya açılmadan tahrip edilirse arşivlerdeki belgeler? İyi ki mahkeme-i kübra var.
30 Kasım 2011 Çarşamba 18:52

Hâdise doğrudurMustafa Kaplan
Hâdisenin mâhiyeti doğrudur. Devletin bütün imkânlarını kullanmasına rağmen yok edemediği şahsı şiddetle yakından tahkik etmek istemesi de normaldir. Kaldı ki, Nûrun Birinci Talebesinden bize intikal eden bilgi de, hâdisenin aynen anlatıldığı şekilde cereyân ettiğidir.
30 Kasım 2011 Çarşamba 17:44

bekleyeyim görelima n soyer
Üstadın Ankara'ya çağrılışı tamamen fikirlerinden istifade için "o kahraman hocadan istifade edelim" demiş. Üstadın Ankara'dan ayrılışı ile oraya varışı arasındaki ilişkiler , neler konuşulduğu, yeni cumhuriyetin yapısı konusunda ihtilafları olduğunu az da olsa vesikalar teyid ediyor. Aralarında düşmanca değil, bir konuyu mülahaza etmek babından münasebetler olmuş, üstad kavga adamı değil , her zaman dialogdan yana, onlardan medenice ayrılmış. "meşrutiyet, ittihat terakki ve cumhuriyet ricali beni pek iyi tanır "diyor üstad, dolayısı ile herkesle fikirleri farklı da olsa arkadaşlıkları var. Biz insanların düşman olmasından nemalanıyoruz, fikir farklı olabilir ama dialog da olur. Üstad böyle bir adam , zaman en iyi müfessirdir, kesin söz söylemeyelim çok vesikalar çıkacağını hissediyorum. Çünkü tarih her zaman galiplerin tarihidir, o zamanki üstadın durumu ile şimdiki farklı . Şu anda galip dolayısı ile yeni şeyler ortaya çıkacaktır.
30 Kasım 2011 Çarşamba 16:10

Delil...nalindar
delilsiz iddialara hemen inanmayalım lütfen, buna benzer bir iddia geçen aylarda ustadın kosturmadaki generala karşı ayağa kalmadığına ilşkin namaz resmi diye yayınladı büyük çoğunluğumuz sazan gibi inandık, sonradan tebeyün ettiki o resimdeki ustat değilmiş. yani biz nurcularda bazan iyi niyetimizden dolayı saflaşıyoruz.
30 Kasım 2011 Çarşamba 14:38

ilginçosman
Uydurma bir iddia olsaydı uyduranın niyetine göre biraz daha süslenir püslenir ilginç diyaloglar eklenir değil miydi? Risalelerde bununla alakalı bir kısım var. lakin hadisenin bu surette gerçekleştiğine dair bir delil yok. Ben de kitaptan çok önce buna benzer bir hikaye duymuştum. Mümkün değil diyemeyiz. Arşivler açıldıkça ne ezberler bozuluyo farkında değilmiyiz!? ama kesin birşey de söylemek elde olanlarla kıyaslandığında şimdilik pek mümkün gözükmüyor. İddiayı atan yazar da zaten bu kesinlikle böyledir demiyo ki. böyle bir hatıra anlatılmış, yazar da acaba doğru mu? diye peşine düşmüş. Herneise... Nasıl olsa ahirette görücez. az sabır :)
30 Kasım 2011 Çarşamba 14:24

21. yyılda ki Aydınlık..Suleyman
Fırıncı ağabeyinde dediği gibi olmaz olmaz..Ravininde teyidi lazım. Ama manayı doğru buluyorum. Sürgün yüzünden kendisinden aman dileyip dilemeyeceğini sormuş veya sordurmuş olabilir.Atabeyli Tahiri abinin hatıratında Atabeye ziyaretini rivayet ediyor. 935de Eskişehir ağır ceza reisi olan hakim, M.Kemal'in iltifatlarını kabul etmemesinin şark vaizi umumiliği ve mebusluk gibi şarkta yüzbin masumun kesilmesine delil getirmesinden de anlaşılıyor ki; M.Kemal, Hz. Üstada tesir edememiştir. Devlet eliyle yapılan müaddit zehirleme hadiseleri de imha amaçlıdır. Dersim hadiselerinin aktüel olduğu şu sıralarda Kemal beyin de dediği gibi Devletin arşivleri açılmalıdır ki doğruyu ve tarihimizin karartılmış yönlerini bilebilelim..
30 Kasım 2011 Çarşamba 14:18

Dönemin şahitlerine de bakmalı...Mustafa Köfkeci
O tarihlerde Eğirdir'de vazife yapan Rahmetli Hulusi abinin hatıralarında bu hususa işaret var mı? Üstad, Kasım 1922- Nisan 1923 tarihleri arasında Ankara Hacıbayram civarında kalırken, bölgedeki yıkım çalışmalarını yerinde görmek maksadıyla dolaşan Gazi'nin kapısını çaldığı ve komşunun kapısı meselesi o zaman geçmiş de olabilir mi?. Ayrıca 'komşunun kapısı' meselesi doğru ki geçen hafta karikatür'ün de konusu oldu.
30 Kasım 2011 Çarşamba 14:17

SİZE .........Tahir kaplan
Sayın Ahmet Özkılınç lütfen elinizde sağlam delil olmadan Üstadımızla ilgili tek bir kelime yazmayınız.Bence siz kitaba dikkat çekmek için biraz daha fazla satılsın diye elinizde sağlam delil olmadan yazmışsınız Allah sizi ıslah etsin...............................
..................
30 Kasım 2011 Çarşamba 14:09

Tarih tutuyor, amaMustafa Köfkeci
5 Mart 1930 tarihinde İzmir'den Eğirdir'e hareket ediyor. Yanındaki mutad zevat ile 6 Mart tarihinde Eğirdir'e intikâl ediyor. Orada Isparta Valisi karşılıyor. Eğirdir ve adayı dolaşıyor. Adanın tapusu ona veriliyor. Dolaştıktan sonra karayolu ile saat 11 sularında Ispartaya geliyor. O tarihte Üstad Barla'da idi.


GÜNCEL


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 3 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye