Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 60 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani (K.S.) ve Said-i Nursi (Rh. A.)
MesajGönderilme zamanı: 07.02.10, 03:21 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Şeyh Şerafeddin Dağıstani Hazretlerinin halifesi, Hasan Burkay Hz. buyurmuştur:

* Kur'an-ı Azimüşşan, Şeriat, Tarikat, Hakikat ve Marifet olarak dört ilim üzerine mahfuzdur. Şeriat zahiri, diğerleri batıni ilimlerdir. Batın zahiri tamamlar, onu kemale erdirir. Batıni ilme sahip olan kimse, zahiri ilme de vakıftır. Cenab-ı Hakk'a bu dört kapıdan geçilerek ulaşılır. Cenab-ı Hakk:

"Ya eyyühel-lezine amenuttekullahe vebtegu ileyhil vesilete ve cahidu fisebilihi leal-leküm tüflihun- Ey İman Edenler! Allahü Teala'dan korkun. O'na yaklaşmaya vesile arayın" (5:35)

"Kullinel fadle biyedillahi yudillu men yeşa'ü ve yehdi ileyhi men erab- Rabb'in murad ettiği kimseyi delalette bırakır, inabe alarak biat edenlere hidayet eder"

"O hidayette bulunanlar, ehl-i biat ederek imana gelen ve zikrullah ile kalpleri mutmain olan aşıklardır"

Bir diğer manası ise;

"Ehl-i iman olan aşıkların gönüllerine Vacib-i Teala, kendisi tarafından cezbe bırakır; o cezbe ile Hakk'a vasıl olup, kalpleri mutmain olur. Zira Mü'min Hakk'a vasıl olmadıkça rahatı yoktur" buyuruyor.

Zahir ve batın ilmine sahip olanlar, insan-ı kamil olan mürşidlerdir.



* İslam tasavvufu, tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalp yolu; Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından açılmıştır. İlk mutasavvıf O'dur. İlahi tefekkür ve zikir, o pınardan nuş etmiş; kainat, mana susuzluğunu, o kaynaktan gidermiştir.

hudaverdi.org


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani (K.S.) ve Said-i Nursi (Rh. A.)
MesajGönderilme zamanı: 07.02.10, 03:28 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Hamid Hamideddin Efendi, bir yazısında tasavvufu veciz ve edebi bir dille şöyle tanımlıyor:

Kur'an ve sünnet gibi iki temiz ve saf kaynaktan beslenen tasavvuf nehri, Asr-ı Saadetten beri coşkuyla akmakta, geçtiği havzaları bol rahmetle sulamaktadır. İnsanlığın hayat nehri tasavvuf; çorak gönülleri yemyeşil vadilere çevirirken, rengarenk gül bahçelerini ve başakların yığın yığın harmanlarını oluşturmaktadır. Öyle bir hayat kaynağı ki bütün dünya onun yaydığı bereket zerrelerine muhtaç, bütün insanlığın gönül derdine ilaç. Aşk ile cereyan eden bu nehirden içenler, yapraksız ağaçların yeniden can bulması gibi, dal dal yeşermekte, meyvesiz ağaçlar bile meyve vermektedir.

Zemzem gibi tükenmeyen, Kevser gibi leziz, kar gibi beyaz ve aziz mi aziz. Asırlardır akan bu cennet nehri ezelden ebede doğru yürürken coştukça coşuyor, aktıkça akıyor ve uçsuz bucaksız bir derya olarak görünüyor. Bu deryanın derununda inciler, mercanlar saklı. Tasavvuf deryası bu defa vahdet ummanı olarak seyre doyum olmayan bir güzellik arzediyor.


(alıntıdır)

Sadık Dana (Musa Topbaş) Hazretleri buyurdular:

İmam Gazali kuddise sirruh, Adab-ı Zikr’e mahsus risalesinde diyor ki:

"Terbiye etmek suretiyle kötü ahlakını atıp onun yerine güzel ahlakı yerleşdirmesi için salikin, mürşid ve mürebbi bir şeyhin terbiyesine girmesi şarttır."

Ruzbehan Bakli, Araisü’l-beyan’da buyurur:

"Muhakkak Allah Teala ezeli bir sünnet koymuştur ki onu kimse yerine getirmeden hiç bir kimse Hakka vasıl olamaz. Bu da bir mürşidi kamile kalbi bağlamakdır. Bu yolu ancak Allah’ın kendisine, arif-i billah bir üstad nasib etdiği, bir üstadın “Dini anlayış tarzının” onun terbiye usulünün ruhi ve kalbi miraçlarının neş’esini duyabilen salikler bulabilir."



Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani (K.S.) ve Said-i Nursi (Rh. A.)
MesajGönderilme zamanı: 07.02.10, 03:34 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Nevşehirli Abdullah Baba (ks) Hazretleri buyurmuştur:

* Gaye, Allah ve Resulüne vasıl olabilmektir. Bunun gayrın da, kendisine menfaat sağlamak için çalışanların sonu, hem bu dünyada hem ahirette hüsrandır. İnsanlar bu hüsrana uğramak istemiyor iseler, kendilerine, Allah Teala’nın sıfatlarında fani olmuş, Resulullah (sav) Efendimizin varisi olan, Velayet veya Veraset nuruyla kemale ermiş, irşada yetkili bir Zat bulmalıdır. Değilse Hakikate ermek mümkün değildir.

* Şeriatı bulmayınca, Tarikatı bulmak imkansızdır. Tarikatı bulmayınca, Hakikati bulmak imkansızdır. Hakikati bulmayınca, Marifeti bulmak imkansızdır. Öyle olduğu için Şeriattan zerre kadar ayrılmak, diğer güzelliklere ulaşmaya engeldir. Şeriatı olmayan insan, Tarikattan koku alamaz...

* Bazı alimler, ulemalar; “Kur’an’a ve sünnete bağlı olduğu müddetçe ehli tasavvuf gibi yaşayanlarda da Cenab-ı Zülcelal Hazretlerinin evliyası olur” diyorlar. Evet, doğrudur. Fakat bu nadirattandır.

Tarikata girenler ile girmeyenlerin arasındaki fark dağdaki olan meyveyle bahçedeki olan meyvenin arasındaki fark gibidir. Çünkü bahçede yetişen meyvenin bir bahçıvanı olur. Toprağını havalandırır, temizler, gübresini atar, suyunu verir, aşısını yapar. Çiçeklendiği zaman onun flitini verir, haşerelerden korur. Mümbit bir şey olur.

Ama diğer taraf da kendi başına zikreden, ne nefsi levvamede olduğunu bilir ne mülhimede olduğunu bilir. O da meyvedir ama bu meyve kendiliğinden olur, sahibi olan meyve gibi olmaz. Doktoru olan hastayla doktoru olmayan hasta gibidir. Doktoru olan hasta ilaçlarla ameliyatla tedavi olur. Doktoru olmayan da "sabır Allah sabır Allah" der. O hastalığı çeker. Yine de Allah’a dost olur ama çeke çeke gider.

Mürşid-i Kamile bağlı olan ise sıhhatli gider.

... Tarikata giren insan manevi askerdir. Manevi askerinde bir arayanı olur. Maneviyat, evliyaullah da onları arar, onları kollar ve gelecek hadiseleri onlara bildirir ve uyarır. Aradaki fark budur."


abdullahbaba.com


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani (K.S.) ve Said-i Nursi (Rh. A.)
MesajGönderilme zamanı: 07.02.10, 03:42 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin tercüme ettiği Mevlana Halid Bağdadi Hazretlerinin Halidiye Risalesi'nde yazılıdır:

* Mürşidi kendinde olan kudret-i kudsiyye (kutsal bir kuvvet) ile bir kimseye nazar etse, Cüneyd Bağdadi ve Bayezid Bistami (kuddise sirruhüma) makamına isal eder (yükseltir). Bu nazara uğrayan veya nail olan kimse, ne kadar kötü ve fasık (günahkar) dahi olsa, makàm-ı aliye (yüksek makamlara) vasıl olur, ancak bu nazarı aramak ve gözlemek lazımdır.

'El-mü'minü yenzuru binurillahi' 'Mü'min Allah'ın nuruyla bakar.' buyrulmuştur.


* Tahayyül (hayal etmek suretiyle mürşidini düşünmek) ve rabıta (hayali olarak kalbini Mürşidine bağlamak), çok büyük faydası olan iksir-i azamdır. Nefsi öldürür, şeytanı kaçırır. Feyyaz-ı Mutlak Hazretleri'nden (Allah'tan) feyz-i hakiki ve feyz-i ilahiye kavuşmağa vasıtadır ve Hak Celle ve A'la'ya vusule (kavuşmaya) götürür. Bazı muhakkıkin, 'Rabıta zikirden hayırlıdır.' demişler ki, bazı mübtedilerin (yolun başında olanların) haline nisbetle demektir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani (K.S.) ve Said-i Nursi (Rh. A.)
MesajGönderilme zamanı: 07.02.10, 03:47 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
İmam Rabbani Hazretleri, 363. Mektubunda buyurmuştur:

"Tarikatta irfan sahibi, ona hidayet yolu gösteren, bir Şeyhi taleb etmek, vesile olabilmesi için şer’i emirler meyanında (arasında) sayılır. Bu manada, Allah Teala, şöyle buyurdu:

'Ona vesile arayınız.
' (5/35)"

------------------------------------------------------------------

Es-Seyyid Dede Paşa Hz.leri buyururlar:

* Bir insan Fünun-u zaman olsa mürşidsiz, bir müridin makamına dahil olamaz. Evet, emin ol, kanaat buyur: Ağır bir kelamdır ama, mürid şüphesiz Tecelli-i Zatı görecektir. Haşa ilim tekdir olunmaz. Biz onların ayak turabıyız (toprağıyız), lakin bak İmam-ı Azam Hazretleri gibi bir alim buyurdu ki: “Ömrümün nihayetinde tarikata girmeseydim helak olacaktım.” Bunu Dar-ı Bekaya teşrif edeceği zaman buyurdu.

Tevazu ona derler ki: Bir insan hakikatine malik olur. Hakikatin aslı ne ile olur? Bir insan bir hocadan ilim tahsil etmese ilim sahibi olur mu? Bu aslın hocası da Mürşid-i Kamil imiş. Mürşid-i Kamilde velayet nur-u hakikatı tamamen var. Hakikatinde bir mahviyet (yokluk) var.


Es-Seyyid Abdurrahim Reyhan Hz.leri buyururlar:

* Bir de ruhu ile tarikatte demek yani onda bir sevgi, bir muhabbet: Allah aşkının, Peygamber aşkının, Mürşid aşkının kalbinde tecelli etmiş olduğu o sevgiyi muhafaza etmektir. Onu büyütmektir, çoğaltmaktır. Bu ne oluyor? İşte cismani, cismi ile şeriatte.. Mademki tarikat Allah’a giden bir yoldur, bunun zahirde vasıtası, bu yolun vasıtası şeriattir. Batındaki vasıtası da aşktır, muhabbettir. Bunlar birleşir. Şeriat, tarikat yoldur varana (Yunus Emre Hz.leri)... Yani şeriati tarikati birleşecek. Birleşecek ki o yol bitsin, o yolculuk yapılsın. O yolculuğu bitirirse hakikate ulaşıyor. O yolu yürüyor, bitiriyorsa hakikate ulaşır. Orda da bir üstünlük elde ediyorsa, bir makbuliyet kazanıyorsa, ordan marifetullaha geçiyor.

* İnsan, Tarikat olmadan hakikate geçemez. Tarikatın da sadece suretinde kalmayacak. Onun da özüne geçmek lazım. Eğer bir insan tarikatı yaşarsa hakikate geçer...

* Tarikatı olmayan ilim varlığına düşer. Tarikatı olan ilim varlığına düşmez. İşte ilim varlığına düşmezse o ilim onun için kıymetli olur.

* İnsanları muhalefetlerden, mecazdan kurtaran; Hakikata ulaştıran Tarikat Sohbetidir.

* İnsanı 'Kamil' eden Mürşid-i Kamilin dudaktan ya da kalben yaptığı sohbetidir, Kitap insanı irşad etmez.





Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani (K.S.) ve Said-i Nursi (Rh. A.)
MesajGönderilme zamanı: 07.02.10, 04:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Efendim, farkındayız ki nakilleri çok uzattık. Ayrı ayrı mesajlar halinde yazmamızın sebebi takibi kolaylaştırmaktır.

Fakat, hak ve hakikat aşıkları için bir solukta okunacak nakiller olduğuna inanıyorum. Tamamını okumak en fazla 20-25 dakikamızı alacaktır. Allahu alem.

Nakillerimiz özellikle günümüz alim, fazıl, veli Zatlarına aittir. Hepsi mübarek insanlar. Sayılamayacak kadar çok Müslümanın elinden tutmuş; insanları ilim, irfan, takva yoluna iletmiş; her hallerinden Allah'ın sevgili ve nazlı kulları oldukları aşikar Zat-ı Muhteremlerdir. Şüphesiz ve itirazsız. Allah Teala biliyor ki en kalabalık cemaatleri dahi üçe beşe katlayacak kadar çok Müslüman bu Zatların azizliğine, manevi derecelerinin büyüklüğüne en yakından ŞAHİD olmuşlardır.

Ve hatta bunlar gibi yüzlerce nakiller daha yapabilecek durumdayız. Bahsetmediğimiz, ismini anmadığımız nice mahbub mübarek Zat-ı Muhterem ve onların kibar kelamları daha vardır. Biz ise başlığı zorlamadan burada bitirmek istiyoruz.

Bu kadar alıntıyı niye yaptık: Kısaca: Bu kadar aziz ve mübarek insan bir husus üzerinde ittifak etmiştir: Mürşid-i Kamil gereklidir, Tarikatsız olmaz.

Yani, Risale, iddialarında Veliler Topluluğuna (cumhura) muhalefet halindedir. Cumhura muhalefetin anlamını ve sonunu da ancak ilim sahipleri takdir ederler.

Bu türden alıntıları, nurcu forumlarda yazdığımızda hakaret ettiler. Sizin mübarek dediğiniz insanlar, en küçük bir nurcunun ayağına su dökemez diyenleri oldu. Ve naklinde bulunduğumuz Zat-ı Şerifleri, hakikatı bilmemekle ve körlükle itham ettiler! Neymiş efendim, ortalıkta Mürşid-i Kamil diye gezenlerin 100 katıda ortaya çıksa Mehdi-i Azam olan Said Nursi'yi, Risaleyi ve yolunu tanıyamaz, bilemezmişler! Haşa ve kella. Haşa ve kella. Haşa ve kella.

İtimad ediniz, bu tavra bizzat şahid olmuşumdur.

İnşallah, bu forumdaki "nur" damarlı kardeşlerim de aynı "boş" ve "tehlikeli" düşüncelere kendi dünyalarında geçit vererek, sebeb olma yönünde biz zor durumda bırakmazlar.

Efendim, bu nakillerden sonra şimdi; bizim, başka gardaşlarımızın, Tuti ağabeyimin sözleri daha iyi anlaşılacaktır, inşallahu teala. Tuti ağabeyim ne demiş idi:

"Risale, İmam Rabbani Hz.lerinin tecdidi üzere olsa imam Rabbani hz.nin her hususta doğrulayıcı ve tasdik edicisi olurdu, yani dediğini derdi demediğini demezdi... Said Nursi Hz.leri eğer fazilet, ilim ve rütbe itibariyle daha yüksek olan Büyükler ile aynı gölgede olsaydı onlarla birliğe erişirdi. Yani her hangi bir eylem veya söyleminde îmâen dahi olsa büyüklerin hal ve tavırları ile usülleri ve yapageldiklerine karşı bir itiraz veya farklılık kokusu bulunmazdı...

Mesela, bütün şeyhler hazeratı tarikat ve mürşid edinmeyi nasihat veriyor; şu gök kubbede asırlardır bu hutbe yankılanıyor öyle mi öyle.. Şimdi, sen buna aykırı bir ses/davet duydun mu; haa dur orda!..
"

Hepimize tercüman olan ve bütün nakillerin maksadına ve manasına işaret eden bu sözler, bu kadar alıntımızın da hitam hitabı olsun.

Biz söyledik, naklettik; kalbler Allah Teala'nın kudretindedir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani (K.S.) ve Said-i Nursi (Rh. A.)
MesajGönderilme zamanı: 07.02.10, 04:55 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Ve en son olarak Risalenin şu manidar sözünü kısacık bir reddiye olması için ekliyorum:

"Bir fikre davet, cumhur-u ulemanın (alimler çoğunluğunun) kabulüne vabestedir (bağlıdır). (Kabul) yoksa davet bid'attır, reddedilir..." Said Nursi


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani (K.S.) ve Said-i Nursi (Rh. A.)
MesajGönderilme zamanı: 07.02.10, 09:05 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
tanhu yazdı:
"ehl-i tarik'in ve tarikat-ı aliyye'nin ulaşamadığı yerlerdeki kardeşlerimize Allah'ın izni ile Risale-i Nur Külliyatı ulaşmakta ve bu kardeşlerimizi de (Allah korusun) imansız gitmekten korumaktadır ve bir derece ehl-i tarik'e benzemektedir, elhamdülillah!"

vesselam



Bugün dünya sathında tarikat-ı aliyyenin ulaşamadığı; evliyaullah-ı mutasarrıfın hükmüne girmeyen mekân kalmamıştır bi-iznillâh...

Nâsibi olan Alaska'dan Patagonya'ya Srilanka'dan Japonya'ya Zikrullah telkini ile muhatap haldedir...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani (K.S.) ve Said-i Nursi (Rh. A.)
MesajGönderilme zamanı: 07.02.10, 11:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
Fakirin anlayamadığı husus da budur. Gözünü kapamayanlar görüyorlar ki, şu anda yeryüzünde en büyük hizmeti ehli tasavvuf yapmaktadır. Nurcu kardeşlerin de pek çok güzel hizmetleri vardır. Ama onlar, halen kitabı okuyarak, aynı şeyleri tekrar etmektedirler. Yaşanılana değil, geçmişte yazılana bakmaktadırlar.

İman davasında da, kemaliyetleri elde etmek noktasında da tasavvuftan daha etkilisi yoktur. Muhammed Hamidullah merhum bunu dile getirmemiş midir? Objektif gözlerle bakılınca, bazılarının sözlerinin hiç bir kıymeti yoktur. Kendi tepelerini everest zannedenler, koca dağları görmek istememektedirler.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani (K.S.) ve Said-i Nursi (Rh. A.)
MesajGönderilme zamanı: 07.02.10, 11:41 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
Muhterem Üstaz Mahmud Sâmi kuddise sırruh hazretlerinin kalb tarlasını yeni rahmete hazırlamak konusunda bir hâtırasını yine Lütfi Eraslan beyden dinlemiştim. Şöyle anlatmışlardı:

“- Şehzâdebaşında oturan Hafız Alaaddin abimiz vardı. Sâmi Efendi hazretlerinin dergah arkadaşı idi. Es’ad Efendinin de müridanındandı. 1963 yıllarında onu ziyarete gitmiştik. O zaman yetmiş yaşlarında idi. Bize Esad Efendimizden dergah hâtıraları anlatmıştı.

Sonra duyduk ki; Sâmi Efendi hazretleri de o arkadaşını sık sık ziyarete gidermiş. Her gittiğinde de Esad Efendi’den bahsedermiş. Bir ziyaretinde Muhterem Üstaz, hafız Alaaddin beye şu hatırlatmalarda bulunmuş:

“- Her evliya gibi Esad Efendi Üstadımız da kendi zamanında bir rahmetti. Kalb tarlasını sürüp hazırlayanlar o rahmetten istifade etti. Şimdi yeni rahmete kalb tarlamızı hazırlayalım.”

İşte Allah dostları sevenlerini böyle nazikce eğitirler. Kalblerin yeni rahmete hazırlanmasını, açılmasını isterler.

Her Allah dostunun eğitim tarzı, üslubu farklıdır. Kendi devrinin şartları neyi gerektiriyorsa manevi evladlarını ona göre yetiştirirler.

Sevenlerine ancak teslimiyet düşer. Teslim olan hizmet eder, huzura erer.

Rabbimiz bizleri kalb tarlamızı sürüp yeni rahmete açanlardan, teslim olup hizmet edenlerden eylesin.

Âmin.

Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 60 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye