Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 99 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ... 10  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 27.03.10, 10:19 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 147
Kudsî yazdı:
15.mes'ele: hiç bir kitab ve risale Kur'an-ı Hakim'e mazhar olan ve Sünnet-i seniyye ile muttasıf bulunan bir zatın sohbetine (irşâdâtına) bedel (yerine kaim) olamaz..
........


(14.meselenizin aslında size ait olduğunu ve mesele değil de açıklayıcı bir cümle olduğunu size göstermiştim.)

15.meselenize dair kafamda 2 soru belirdi:

1.

1-madem olmaz dersiniz; peki Kur'an-ı Hakim'e mazhar olan ve Sünnet-i seniyye ile muttasıf bulunan bir zatın yapmış olduğu sohbetler dairesinde olan ve bu sohbetlerin menbaaı hükmünde olan Mektubat-ı Rabbani gibi bir kitap da mı, onu okuyan ve anlayana bu sohbet misali bedel olamaz ??

(2.sorum, cevabınızdan sonradır)

not: hiç bir kitap derken, kitapların ana kitabı olan, üstadların üstadı olan Kur'an-ı Hakim'den de bahsetmişsiniz ki, cümlenizi nere koysam terazi doğruyu göstermeyecek!
vesselam..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 27.03.10, 23:10 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
Olaylara zahir gözüyle bakıyorsunuz sadece.

Sohbet demek sadece ağızdan çıkan sözler demek değildir. Satırlara geçirilebilenler değildir.

Sohbetlerde feyiz akışı vardır, gizli zikr vardır ve ruhaniyet vardır. Efendimiz aleyhisselam'ın dahi teşrif buyurdukları sohbetler vardır. Sohbetin birinde abinin biri ağzından kaçırıvermiş, şimdi Efendimiz buradaydı demiş. Efendimiz'in bulunduğu sohbetin manevi havasını, oraya getirdiği ikramları, inen füyüzatı varın siz düşünün. Silsileki zatlar sohbete gelirler. Salik gece kalkıp manevi dersini yaptığı zaman silsiledeki büyükler teşrif edip, sırtını sıvazlar.

Bir ildeki vazifeli abi, adeti olmamasına rağmen bugün bir tepsi yapın da yiyelim buyurmuşlar. Yaparken getirin bizim de katkımız olsun demişler. Etler yerleştirilirken iki tanesini abi eline almış, sıvazlamış ve tepsinin ortasına yerleştirmiş. Sonra vermişler fırına. Yeteri kadar zaman geçtikten sonra fırıncı tepsiyi çıkartıyor ve bakıyor ki, ortadaki iki tanesi pişmemiş, koyulduğu gibi duruyor. Fırıncı şaşırıyor, bu ne haldir diye sorduğu zaman, filan abimiz koymuştu diyorlar. O zaman anlıyor işi. Abimizin bir yakını bu halden sonra söyleyiveriyor, efendimiz, bizi de şöyle bir sıvazlasanız da bize de ateş dokunmasa. Efendi diyor, biz gece kalkıp dersini yapan ihvanımızın sırtını sıvazlarız..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 28.03.10, 02:56 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
16.mes'ele: her kitab (satır ve sahife) sâmittir.. kitab-ı Hakk'ı sema-ı ruhani ile istima' içün: hazret-i Hakk ile âmir ve nâtık Âdem (vazifeli mürşid) gerek..

ey müslüman kardeşim, Mushaf-ı şerifi duvara asar orda unutursan sâmittir.. (sana bir şey söylemez).. eğer su-i itikad ve cehil ve gaflet karanlığı içinde okursan: O yine sâmittir.. (seninle konuşmaz)..

eğer ki zahiri Kur'an ilimlerinden azcık nasib alarak şöyle ilmel-yakin-i edna ile okursan.. ve bu arada itikad ve ameli de düzeltirsen: O Güzel (el-Kitâb) biraz sana karşı açılmaya başlar.. (mesela: bazen uykulu uykulu okurken birden bire şimşekler çakar gibi olur..sonrası malum..)

ve eğer Kur'an-ı Hakim'i hem ilim bilim evrak ile hem seyir süluk rabıta ile hemi de günah ve ağyardan perhiz tavrıyla okursan: o vakit O'nun ma'naları içinde yüzmeye başlarsın.. mevlana Zahid Kotku hz.nin (ks.) dediği gibi: "artık O'nun nurları içinde dalar dalar gidersin.."

ismail Hakkı Bursevi efendimiz (ks.) "Kur'an: kitab-ı sâmittir.." der.. ve "..O'nu konuşturacak (ma'nalar deryasından inciler çıkaracak) bir Mürşid-i Natık (hazır ve hazık uzman) lazımdır.." diye devam eder...

Kur'an-ı Azîm yağma hasanın böreği değildir.. Kelamullah ile muhatab olacak kişide "Salihlerle Beraberlik" -yani- amelde ve itikadda cihet-i camia (mücaneset ve müşabehet) aranır..

[istidrad: mesela, mealciliğin meali zındıklıktır.. zındıklar fındık kadar (o da çürük ve kof) akıllarıyla derya-yı Kur'an'dan ahkam (ve esrar) incisi çıkarmaya çalışıyorlar.. halbuki hadis-i şrf.de gelmiş: "..sakın ha sizden birini koltuğuna (mağrurane) yaslanmış da (işte) bize Kur'an (inmiş) bu yeterlidir (bugünküler de: "meal yeterli") diye söylenirken görmiyeyim !.." buyruluyor.. hz.peygamber Efendimize (sav.) bu zındıklar gösterildi.. önüne gelen hadisi ve sünneti ya senedini tenkid ya ma'nasını te'vil ede ede iyice yoldan çıkanlara da bir çift lafım var.. hadis ve sünneti (bir şekilde) devre dışı bırakmak (işlevsiz hale komak) iman şartellerinin indirildiğinin alametidir bu cereyanın neticesi: çok karanlık !..]

şimdi, asıl konuya gelelim: mektubat-ı Rabbani bir kitab-ı sâmittir.. (her önüne gelene peçe açmaz).. Mürşid (hazır uzman hazık tabib) ise ol kitab ile (mearif-i Rabbaniyye ile) âmir ve nâtık mürebbîdir..

binaenaleyh mektubat-ı Rabbani ancak mürebbî ile fayda (netice) verir.. ki bila-sohbet ve la-tevassut Mektubat okuyan bir kişi ona istediği ma'nayı verip dilediği yere sapabilir.. ama hz.mürşidin anladığı ve işlediği şeyi takip ederse: imam-ı Rabbani'yi yanında hazır bulur..

acaba Konya'ya hz.Şems-i Ma'şuk yerine posta güvercinleri ile Makâlât ve Tezkiresi (Menakıbı) gelse idi ne olurdu?.. Müderris Celaleddin efendi onları kıyamete kadar okuyup dursa yine de "Mevlâna Hudavendigâr" olamazdı..

nitekim hazret-i Mevlevi efendimiz şöyle buyurur:

hîç kesra pişi hud neşüd: hiç kimse kendi başına bir şey olmadı..
hîç âhen hançer tîz-i neşüd: hiç bir demir kendi kendine keskin bir kılıç olmadı..
hîç Mevlana neşüd mevla-yı rum: Mevlana kendi kendine arz-ı rum'un padişahı olmadı..
tâ mürid-i Şems-i tebrizî neşüd: tâ Şems-i tebrizî'ye mürid (tanış ve teslim) oluncaya kadar..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Said-i Nursî (rh.a) ve Risale-i Nur hakkında...
MesajGönderilme zamanı: 29.03.10, 03:36 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
17. mes'ele: Üstad (rh.a) şöyle hüküm vermiş: “Risale-i Nur Talebeleri, Risale-i Nur’un dairesi haricinde nur aramamalı ve aramaz. Eğer ararsa, Risale-i Nur’un penceresinden ışık veren manevî güneşe bedel, bir lambayı bulur; belki güneşi kaybeder.” (Lem’alar, 2005, s.631)

bu ibarede mürşid muma tarikat lambaya risale-i nur ve müellifi de güneşe teşbih olunuyor.. halbuki işin aslı bunun tam tersidir.. üstad (rh.a) "ben bir şeyh değilim ve yolumuz da tarikat değildir vs.." der ya, o ifadelerin takdiri de aynen şudur: "ben şeyh olacak kadar küçük rütbeli değilim ve rah-ı risale dahi tarikata nisbet edilecek kadar düşük kazançlı bir meslek değildir.." hayret edilecek bir şey!..

üstad (rh.a) bir yandan ben hocayım (vaizim müellifim) der diğer yandan bir şeyh [Qum fe-Enzır! Kalk ve Uyar.. mazharları) gibi insanları kendi (olmayan) irşad dairesine celb etmeye çalışır.. bu bir tezaddır ve aslında müteşeyyıhlığın da (şeyhleniciliğin) bir başka biçimidir..

(not: molla said efendi halinden ötürü ma'zur sayılabilir.. ve aslen kasd ettiği iş müteşeyyıhlık da olmayabilir: lakin da'va edindiği işin -açtığı yolun- verdiği mesajların meali çehresi tablosu bunu gösteriyor)..

üstad (rh.a) Tarikat ve Mürşid taleb eden adama: "hayır gidemezsin.. gitmemelisin.. güneş dururken lambaya mı müşteri olacaksın?.. hasta mısın sen?.." der adeta.. halbuki asıl şifa bu hastalık (âteşîn taleb) yüzündendir bilemedi..

zira: şeyh ile mürid arasında ki irtibat doktor ile hasta arasında ki muamele gibidir.. gönül derdine deva arayan o Lokman (şeyh) nezdine varır..(görünür).. eğer kabz halinde ise ifakat bulur.. eğer bast halinde ise ivme kazanır.. eğer yangınlı cezbelerde ise ab-ı sahivden suvarılır ve nihayet âgahiye gelir.. telvini temkine kavuşur.. ila-ahir...

şeyhlik bilmeyenin (üstad ve emsali) yolundan giden hastalara hz.şeyhi (manevi tababet sahibi zatı) salık veririm: zira Nefis adüvv-i ekber'dir..(en büyük düşman!)..

http://www.kudsharemi.com/makaleler/120 ... ibtir.html


En son Kudsî tarafından 30.03.10, 02:10 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Said-i Nursî (rh.a) ve Risale-i Nur hakkında...
MesajGönderilme zamanı: 29.03.10, 14:02 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 147
Kudsî yazdı:
............. hayret edilecek bir şey!..

.....


gerçekten hayret edilecek bir şey!

risalelerin başka yollara izin vermemesini eleştirir iken, siz de aynı kuyuya ayak basarak siz de başka yolları eleştirip duruyorsunuz.
günümüzde seyrü sülük'u nasıl ve tam olarak yapmayı bilgilendirmek yerine, tarikatın ve tasavvufun günümüze gençliğinin problemlerine değinmek yerine, varsa yoksa risaleler!!


gerçekten hayret edilecek bir şey!

sizce bu kadar milyon kadar gence döneminde tarikat berzahı ulaşamış , risaleler vasıtası ile imanlarını kurtarmışlar, bunlar boş, kof, yanlış yollar öyle mi??

hakikate ulaşmak için tek gerçeli yol ve senediniz sizin elinizdekiler, diğerleri olmaz! öyle mi??

sevgili ve muhterem hocam Kudsi, siz bunu söylemek istersiniz bu yazınızda da... amma hala aklıma o malum uyarı niteliğindeki söz geliyor başka da bişey diyemiyorum artık!

hiç demiyorsunuz ki, insanlar imanlarını kurtarıyorlar, elhamdülillah!

zaten size göre Said efendi seyrü sülükunu dahi tamamlayamamış bi zât-ı muhterem. o zaman bırakın onu hala tarikat dairesinde eleştirmenizi ki, biz de diyelim, derviş kendi nefsinden başkasına bakmaz!

17.meselenizin mesele olmadığı açıktır ve cevabı da aşağıdadır muhteremim.

vesselam...


En son tanhu tarafından 29.03.10, 18:00 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Said-i Nursî (rh.a) ve Risale-i Nur hakkında...
MesajGönderilme zamanı: 29.03.10, 17:45 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 147
Kudsî yazdı:
17. mes'ele: Üstad (rh.a) şöyle hüküm vermiş: “Risale-i Nur Talebeleri, Risale-i Nur’un dairesi haricinde nur aramamalı ve aramaz. Eğer ararsa, Risale-i Nur’un penceresinden ışık veren manevî güneşe bedel, bir lambayı bulur; belki güneşi kaybeder.” (Lem’alar, 2005, s.631)

.....


17. meselenizin cevabıdır, ve bu tarikat-ı aliyye'ye girmiş ve bir mürşid bulmuş, sonra da başka bir mürşid arayan dervişin haline benzer. yoksa dediğiniz gibi mum-lamba-güneş mertebe kıyaslaması değildir. belli ki sizin de risaleleri anlamak için bir mürşide ihtiyacınız var muhteremim.

(aşağıdaki kıssa alıntıdır)

Başka kapı neden çalınmaz?

Emir Sultan hazretleri talebesini bir şeyler almak için çarşıya göndermişti.Talebe çarşıda dolaşırken,Şeyhülislam Molla Fenari'nin bir camide vaaz verdiğini duydu.İçinden:

''Gidip vaaz dinleyeyim bari.Vaazdan sonra dönerim'' dedi ve Molla Fenari'nin vaaz verdiği camie doğru yürüdü.

Tam camie girmişti ki,cami korkunç biçimde sallanmaya başladı.Camide bulunan cemaat kimisi ''La havle..'' çekerek,kimisi salavat getirerek,kimisi ''Bismillahirrahmanirrahim'' diyerek Allah'a sığınmaya başladı.Cemaatin bir kısmı,korkuyla dışarıya çıktı.

Fakat dışarıya çıkanlar dışarıda hiçbir sarsıntı olmadığını,hayatın normal akışında olduğunu görünce şaşırdılar.Şaşkınlıkla camie tekrar girdiler.Dışarıda yaprak kımıldamayıp,yalnız bu caminin sarsıntı geçirdiğini öğrenen Molla Fenari murakabeye vardı.Sonra başını kaldırıp cemaate:

''İçinizde Emir Sultan'ın hizmetinden gelen var mı?'' diye seslendi.

Cemaat şaşırmıştı.Talebe başını kaldırıp kendisinin Emir Sultan'ın hizmetinden geldiğini,hemen döneceğini işaret edince,Molla Fenari:

''Evladım,derhal hizmetine dön.Yoksa bizi helak ettireceksin'' dedi.

Cemaatin şaşkın bakışları altında talebe dışarıya çıkıp gitti.Cami sakinleşti.Talebe Emir Sultan'ın söylediklerini alarak dergaha döndü.Emir Sultan'ın huzuruna girip selam verdi.Selamı alan Emir Sultan talebesine öyle bir baktı ki, talebe bu bakışın heybetinden korktu ve düşüp bayıldı.

Ayılınca özür dileyen talebeye Emir Sultan:

''Ey oğlum! Maddi ve manevi ihtiyaçların karşılanmıyor mu ki,başkalarından medet beklersin? Bir kimsenin;hocasından türlü türlü nimetlere kavuşurken,çeşit çeşit feyizlere ererken,deniz derya himmetlerle coşarken gidip başkasının kapısını çalması,başkasından yardım istemesi,başkasından ilim beklemesi reva mıdır? Bu ayıptır ve gevşekliktir'' dedi.

Talebe hatasını anlamıştı.

''Risale-i Nur Talebeleri,Risale-i Nur'un dairesi haricinde nur aramamalı ve aramaz.Eğer ararsa,Risale-i Nur'un penceresinden ışık veren manevi güneşe bedel,bir lambayı bulur;belki güneşi kaybeder.''

(Lem'alar)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Said-i Nursî (rh.a) ve Risale-i Nur hakkında...
MesajGönderilme zamanı: 30.03.10, 02:02 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
muhterem kardeşim, bu çok ibretli güzel bir kıssa ama molla said efendi Emir sultan değil ki.. siz hüsni zannınızla öyle olduğunu kabul ediyorsunuz ama biz öyle göremiyoruz.. malum Emir sultan hz. büyük bir Şeyhdir..(irşad kutbudur).. said efendi'nin (rh.a) tablosu ona nazire olur mu?..olmaz..zaten üstad demiyor mu "ben hocayım şeyh değilim" diye?.. diyor.. o zaman bu hadiseyi kendi davanıza işaret olarak gösteremezsiniz..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Said-i Nursî (rh.a) ve Risale-i Nur hakkında...
MesajGönderilme zamanı: 30.03.10, 03:41 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
18. mes'ele: bediüzzaman (rh.a) şöyle buyurmuş: “Hem hariçteki irşada hevesli zatlar, Risale-i Nur’un şakirtleriyle meşgul olmamalı. Çünkü üç cihette zarar görmeleri muhtemeldir. Takva dairesindeki talebeler irşada muhtaç olmadıkları gibi, hariçte kesretli namazsızlar var. Onları bırakıp bunlarla meşgul olmak irşat değildir. Eğer bu şakirtleri severse, evvelâ daire içine girsin, o şakirtlere peder değil, belki kardeş olsun; fazileti ziyade ise, ağabeyleri olsun” (Lem’alar, 632)

tarikat ve dergah geleneğinde "gidene niye gittin?.. gelene niye geldin?.." bile sormazlar.. hiç bir irşad Eri şu veya bu cemaattan adam çalmaya adam ayartmaya çalışmaz.. yok böyle bir şey.. irşada hevesli/hırslı zatlar ne demektir Allah aşkına ya!.. kimse kimsenin şakirdine (sevdalısına) göz koymamış efendi!.. ha eğer zeyd-i şakird taleb-i tarikatla şeyh-i Kamil nezdine gelmişse o zaman iş değişir.. o vakit siz kim olursanız olun buna "adam ayartma" diyemezsiniz.. gitmek isteyene de mani' olma hakkınız yoktur..

risale dairesinden tarikat-i aliyyeye intikal "bir ayak kayması veya güneşten lambaya tenezzül" manasında değerlendirilemez.. ve asıl tarikat (ve mürşid) taleb eden bir "istidadı" (cevheri) ayartmak, şaşırtmak cürüm olur.. daire-i risaleden burc-i Tarikata yükselmenin zararı varsa nefs-i emmareye zararı (mahiv getirmesi) vardır o doğru..

bir de üstad (rha.) "..takva dairesinde ki talebeler irşada muhtac değildir.." demiş.. niye muhtac olmasın ki?.. emr-i takva sırf ebrar zikri ve kuru zühdden ibaret değildir ki.. (Yol odur: Hakk'a vara..) risaleler "İş" değildir: kelam ve müsannefattır.. peki satırlar sadr-ı insana ne verir?.. okuyana bir yere kadar malumat verir.. tefhim ve istidlal içün biraz tefekkür malzemesi sağlar.. (ve belki) az buçuk da ışık (iştiyak) yakar.. ama nurul-Envar'ı (kurb ve kuds menzillerini) keşf ettirmez.. eğer (zahid ve ebrar) kişi Allah'ın feyzi ile bir cezbeye kapılsa daire-i risalede o hale mualece edecek (destgîr olacak) bir tane adam da bulunmaz..

molla said efendi (rh.a) şu ibarede irşad makamına gelmiş olan bir zatı daire-i risaleye cerr etmeye çalışıyor.. Allah Allah !.. mürşid-i Kamil (uruc ve nüzul etmiş zat) Allah tarafından tavzif olunduğu irşadı bırakacak gelip risale'ye talebe olacak ha..(!)..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Said-i Nursî (rh.a) ve Risale-i Nur hakkında...
MesajGönderilme zamanı: 30.03.10, 08:05 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 147
muhterem 17.meselenize cevap kıssadan hissedir...

Kudsî yazdı:
.... hiç bir irşad Eri şu veya bu cemaattan adam çalmaya adam ayartmaya çalışmaz.. yok böyle bir şey.. irşada hevesli/hırslı zatlar ne demektir Allah aşkına ya!.. kimse kimsenin şakirdine (sevdalısına) göz koymamış efendi!.......

...........
bir de üstad (rha.) "..takva dairesinde ki talebeler irşada muhtac değildir.." demiş.. niye muhtac olmasın ki?.. ....


18.meselenizde
tezat 2 cümle diyecek lafım da kalmadı.

şu varki, Üstad, sanki bu forumu anlatmış kısaca, o kadar namazsız, niyazsız, inançsız, imansız insanlara ulaşmaya harcıyacağınız zamanı risalelere cephe ve yanlış aramakla harcadığınızı da görmenizi isterim.

14.meselenize de hala açıklık da getirmediniz

anladım ve gördüm ki, sizin bu fevri yaklaşımınızın hiç ilmi dayanakları yok.

not: artık bu cedelin içine de girmeyeceğim, gördüm ki, faydasız. siz risaleleri, bir gazete gibi okumaktanda, yadsıyacak yer ve söz aramak niyeti ile okumaktansa, Kur'an hazinesinden bir feyz için okursanız/okuyabilirseniz, şu yazdıklarınızın ne denli saçma ve kof olduğunu görürsünüz. eğer dedikleriniz doğru olsaydı, risalelerin bir hiç hükmü olur, çevresine bu kadar insanı şu zamana kadar toplayamazdı muhterem.
vesselam...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Said-i Nursî (rh.a) ve Risale-i Nur hakkında...
MesajGönderilme zamanı: 30.03.10, 08:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
Devrinde ilimleri ile temayüz etmiş ve bu zamanda en çok hatırlanan zatlardan olan Mevlana hz.leri, Halidi Bağdadi hz.leri, İmam Gazali ve Aziz Mahmud Hüdayi gibi zatlar takva dairesinde değiller miydi acaba? Kaç nurcu ağabey bunların ilim seviyelerine erişebilmişlerdir? Bu zatlar o ilimleri ile yetinmemişler ve iş bu değildir demişler.

Cübbeli Ahmet Hoca'yı çağırıyorlar, bize göre mesele olmayan bir konu hakkında konuşturup, burada bir hata yoktur dedirttikten sonra tüm risaleyi onaylatmış gibi bir de haber ediyorlar: "Cübbeli Ahmed Hoca nurculardan özür diledi."

Nezaket özrünü aldılar, yine bir üstünlük mülahazasıyla ortaya koydular. Ya Hu mübarek adam, bir yere gidiyorsan, gittiğin yerin hakkını gözeterek git. Onlar seni tasavvufun bir temsilcisi olarak gösterip, nurculardan özür diledi, okuyunca yanlışan döndü diye lanse ediyorlar. O kadar kaptırmışlar ki üstünlük davasına herşeyi, edebi, nezaketi unutur olmuşlar. Nurcuların bu oyununa karşı uyanık ol. Seni tasavvufun temsilcisi olarak gösteriyorlarsa, ya bunun bilincinde olarak git ve konuş ya da uzak dur. Bir meseleyi alır onlar, tüm meselelere şamil edip, işte özür diledi derler. Varsa diyebileceğin bir şey git, güneş, mum olayından, 40 dk'da hakikate girmek varken başka yollarla gitmenin akıl kârı olmadığı gibi sözlerden dem vur. Müsade etmeyecekler ise kendin yap bir açıklama, onlar da görmek zorunda kalsınlar.

Cibbeli Ahmet Hoca göremedi, edemedi, belki haberi yok. Neden güzelce istişare edilmez.

Bu sözler reddedilir ise, nurcular da bir şey demek zorunda kalırlar. Belki tevil ederler de o tevil akıllarda kalır.

Yoksa zamane nurcuları şu durumda:

-Üstadı Mehdi bilmeyen nurcu da mı varmış? Biz büyüklerden böyle bir şey hiç işitmedik. O hakiki bir nurcu olamamış.

-Kardeşim tarikatlarda haktır ama bu zamanda herkesin gidebileceği bir yol değildir.

Böyle bir sürü psikolojisi.

---

tanhu yazdı:
muhterem 17.meselenize cevap kıssadan hissedir...

Kudsî yazdı:
.... hiç bir irşad Eri şu veya bu cemaattan adam çalmaya adam ayartmaya çalışmaz.. yok böyle bir şey.. irşada hevesli/hırslı zatlar ne demektir Allah aşkına ya!.. kimse kimsenin şakirdine (sevdalısına) göz koymamış efendi!.......

...........
bir de üstad (rha.) "..takva dairesinde ki talebeler irşada muhtac değildir.." demiş.. niye muhtac olmasın ki?.. ....


18.meselenizde
tezat 2 cümle diyecek lafım da kalmadı.

şu varki, Üstad, sanki bu forumu anlatmış kısaca, o kadar namazsız, niyazsız, inançsız, imansız insanlara ulaşmaya harcıyacağınız zamanı risalelere cephe ve yanlış aramakla harcadığınızı da görmenizi isterim.

14.meselenize de hala açıklık da getirmediniz

anladım ve gördüm ki, sizin bu fevri yaklaşımınızın hiç ilmi dayanakları yok.

not: artık bu cedelin içine de girmeyeceğim, gördüm ki, faydasız. siz risaleleri, bir gazete gibi okumaktanda, yadsıyacak yer ve söz aramak niyeti ile okumaktansa, Kur'an hazinesinden bir feyz için okursanız/okuyabilirseniz, şu yazdıklarınızın ne denli saçma ve kof olduğunu görürsünüz. eğer dedikleriniz doğru olsaydı, risalelerin bir hiç hükmü olur, çevresine bu kadar insanı şu zamana kadar toplayamazdı muhterem.
vesselam...


Anlamamak için yemin mi ettin muhterem. Burada tarikatı küçümseyen nurculara cevaplar vardır. Kibirliye karşı kibir sadakadır buyrulmuş.

Üstad sanki bu forumu anlamış diyorsun ama Üstadın talebeleri tarikatı, evliyaullahı küçümsedikleri için bu işler oluyor. Yok saydıkları ya da bu zamanda zor kabul ettikleri için bu iş oluyor. Bu nasıl keramet. Senin talebelerin hakikat yoluna laf edecekler, o yolun yolcuları da cevap verince, onlar size sataşabilir demişti Üstad, nasıl da bilmiş diyeceksin.

Allah akıl fikir versin, daha bir şey diyemedim.

Ya Hu hem sataş, saldır, hem de cevaplar karşısında kerametler bil kendince. Siz ben sataşmam demeniz sizi bağlar. Biz genel hakkında yazdık.

Üstad beni övmeyin, ben kendimi kusurlu bilirim demiş, şimdi talebeleri Mehdi savaşında diğer müslümanlar ile. Hani burada Üstad'ın kerameti!!!


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 99 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ... 10  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye