Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 99 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ... 10  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 12.03.10, 03:49 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
talib kardeşim, 'tarikat abilerinin' sözleri nere baliğ oluyor?.. acep mevlana Sami efendi hz. mi öyle buyurmuş?.. haşa!.. yoksa mürur-i zeman ile makâmat-ı evliya mı dejenerasyona uğramış?.. estağfirullah!.. bundan evvel o makamlara gelenlerin (ks.hum) sözlerine fiillerine aidiyetlerine fahirlerine şükürlerine bakınız; bir de said efendinin (rh.a).....?

ya var ya: bazı şeyleri haddim olmayaraktan söylemek zorunda kalıyorum.. (bizi okuyan da la bu kendini ne zannediyor ha ha hi ediyor da olabilir..) halbuki önümüzde Mektubat-ı Rabbani vardır, canlı Rehberlerimiz (ks.hum) vardır.. mihenge vurduğumuz zaman üçler makamı ikiler makamı (iddia edilen davaya göre) rencide (incitilmiş) olur..

müceddid-i elf-i sani (hz.İmam) ardından oralara gelen zatlar tavzif olundukları makama aid feyzde hakikat-i Muhammediyye'den (mazharına Salat ve Selam olsun) sonra hz.İmam'a (efâzallahu aleyna min-envarihi) medyun olur.. imam-ı Rabbani bu durumu bizzat Mektubat'ta beyan eyliyor.. yani -evvelce- cenab-ı Geylani hz.nin kaim olduğu ma'naya (ifaza olunan feyze) dahi hz.İmam (ks.) kaimdir..

şimdi, bir zat düşünün ki yazdığı eserde Uluların yolunu tarihin tevatürünü hiçe sayarcasına 'zamana uymaz' gösteriyor.. bütün tarikat pirlerini nakz edecek iddialar öne sürerekten tarikatı topyekün âtıl addediyor.. hakikat reislerinin ahkamına evamirine (adeta) ta'til/paydos verdiriyor.. (Pirler hariç) tarikat meşayıhını (bila istisna) velayet-i suğra'da hayal ediyor.. (inanılır gibi değil!..) tarikatı mutlak surette berzah (dar geçit/hatarnak) gösteriyor.. şeyh/mürşid postuna risaleyi oturtuyor.. eserini okuma işinin velayet-i Kübra'yı îras edeceğini ima ediyor.. bazı risale-i nur şakirtlerini 70 evliya kuvvetinde Ashabâsa kahramanlar olarak medh ediyor.. buna mukabil müteahhirinde gelen bir Nakşbendî ulusuna (A.Arvasi hz.ks.) "ihtiyar mihtiyar" deyu tarizde bulunuyor.. onun gibi ehl-i İrşad ve ehl-i Hak'dan olan zatları "nefs-i emmaresini tam öldürememiş, hubbu cah ve hodgamlık" sıfatlarına giriftar olmuş pestpaye karakterler olarak lanse ediyor...

yahu Allah aşkına şu itikadlara sahib bir zat -eğer- veli ise ona "Veli-i Hakiki" sıfatı ıtlak edilebilir midir?!.. (müşarünileyh mezkur mevadda keşf-i hayal'den karalıyor.. galat konuşuyor..) İmam-ı Rabbanî hz.nin manzûru olmadan adamı üçlere ikilere terfi ederler midir?.. said efendi'ye (rh.a) seza olacak en vasat ve münsif paye Mazanne'liktir (yani: veli olduğu hüsn-i zann edilen kişi).. ha ayriyeten: alimdir mücahiddir mütefekkirdir o ayrı mes'ele...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 12.03.10, 10:56 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
Müsaid bir zaman bakarım. Kitabında yazılı idi. Musa Topbaş Efendi hz.leri, Saidi Nursi hz.lerinden bahseder iken, alim ve mücahid diye lanse eder. Ötesine pek gitmez. Zaten gençliğinde kendilerine hizmet etmişler ve hususi sohbetlerinde bulunmuşlar. Ne zaman ki Sami Efendi ile tanışır, anladım ki bu iş başka imiş der.

Tarikat terbiyesi görmemiş ama ricalden olan bir zat, bu tarikat ile ne uğraşır durursunuz dermiş. Yani ricalin böyle halleri de olabiliyor. Herkesi kendi gibi ulaşmalı/ulaşabilmeli zannediyorlar herhalde. Kendileri aşık insanlar.

Saidi Nursi hz.lerinin tarikatsız dönemlerinde de böyle bir hal seziliyor.

Divan toplantısında Saidi Nursi hz.lerine, dile istediğin kabul edilecektir denildiği zaman, kul olmaktan başka bir dileğim yoktur buyurmuş. Bu sağlam bir kaynaktan.

Yine hazret zehirlenmelerinde çeşitli virdleri, duaları okuyarak zehri tesirsiz hale getirirmiş. Birinde yatağından kalkamaz olmuş. Soğuk soğuk terlemesi olmasa, öldü bileceklermiş. O halde iken, Mevlana Halidi Bağdadi hz.leri himmet ederler ve cübbesi Said Efendi'ye ulaşır. Cübbeyi giydiği vakit zehrin tesiri geçer ve ayağa kalkarlar. Cübbe işinden zamanın yeganesi lafını ortaya koyarlar ama öyle değildir. Bu Halidi Bağdadi hz.lerinin himmetidir.

Yani hazretin veli olduğuna inanırım. Bazı sözleri kendi makamınca/kendince söylenmiş olabilir. Bizim için aslolan mürşidlerimizin sözleridir.

Nurcuların ifrat içerisinde oldukları tüm herkesin ortak kanaatidir. Bunun tartışılması bile abestir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 13.03.10, 05:48 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
muhterem hocam,
beni sormaya mecbur ettiniz, ve cevabınız da benim için önemlidir.

tüm cennetlikler ehli tarik midir?
tarikat berzahına uğramadan Allah'a ulaşılmaz mı? Hakikat görünmez mi?

böyle bir iddeanız varsa, lafı dolambaçlı anlatmaya gerek yok açık açık söyleyin de bilelim.

yoksa, merhum yaşasaydı, bir cami vaizinden öte olmazdı diyerek de 6000 sayfadan fazla olan külliyatı bir basit sohbet sözlerine indirgemenize yerek yok, milyon kadar insana hakikat gösterdiği aşikar olan bu koca külliyatı ve ilim hazinelerini yadsımanıza gerek kalmasın.

vesselam...

bir kardeşimiz böyle der.. (özelden sormuş)
ben de cevabı genelden açıyorum çünki vakti bir kişiye ayıracak değiliz..




aziz kardeşim, biz cennete girmek için tarikat (intisab seyr-i süluk) lazım demiyoruz.. cennet ve cemal ehli ile "beraber olmak" için tarikat lazım diyoruz.. nihayet: dünyada "Kişi sevdiği ile beraberdir.." ahirette dahi öyle olur.. neyi iltizam etmek neyi netice veriyor iyi bak!.. gerçek tarikat ehli rıza ve cemal yolundadır ve boyuna cennet ehlinin amelini işler.. ama cennete girmesi Allah'ın rahmeti ve rızası ile gerçek olur.. peki, Allah'ın rahmeti/rızası nedir, nasıl erişilir, nerde bulunur?.. "bilenlerle bilmeyenler bir olur mu (olmaz!).. eğer bilmiyorsanız zikir ehline (bilenlere) sorunuz.. O'na ulaşmak için (kendinize) vesile arayınız.. Allah'dan korkunuz ve Sadıklarla beraber olunuz.." iş bu dediklerim Ayet: iyi anlayalım Gayet !..

zahidin derdi cennet, aşıkın derdi Allah cc... zühd ile aşk arasındaki farkı iyi anlamak lazım.. eğer derdiniz Allah ise şu durumda size Tarikat lazımdır deriz.. "ha o zaman bize cennet yeter imanı kurtarak o da kafi.." diyorlar vallahi şu maksûd dahi tarikat ister: tarikatlı zahidler tarikatsız zahidleri o ma'nada dahi sebkat ederler.. zira biat-ı şerifle (intisab keyfiyeti ile) bereketlidirler (şerbetli)..

yarın ruz-i mahşerde mevlana Mahmud efendi hz. (ks.) bütün ihvanını cübbesinin yeninde toplayıp muhafazaya alsa gerektir.. mahiyeti ne yüzden tecelli eder bilinmez fakat görülmüş bir zuhurattır bu.. münkirler ne diyor: "hadi canım sende!.."

bazı mürid var berzaha düşebilir fakat hiç bir Tarikat (müstaide göre) berzah (ara yerde kalmalı, hatarlı ve dar geçitli yol) olmak manasında değildir.. hele ki Nakşi tariki.. bu yol saf halis Sünnet yoludur.. irtibat ve nisbetin sağlamlığı/berraklığı yüzünden tam bir cadde-i Kübra'dır.. bu yola berzah diyen, ehlini velayet-i suğrada hayal eden kişi şaşırmıştır.. (Allah onu hali hürmetine ma'zur ve ma'füv eylesin) erkek veya hatun fark etmez "Tarikat Eri" (veya tarikat erinin manzuru ve me'zunu) olmadan hiç kimse hz.Allah'a vasıl olamaz ve hakikat vechesi ne yüzden peçe açardır göremez..

bakın altını çiziyorum: ferdiyetle (cezbeyle sekrle mahabbet kuşatmasıyla) serefraz olanlar dahi evvela hakikat-i Muhammediyye mazharına (Sav.) sonra o mertebeden lemean eden feyzlerin ilk ma'kesi olan zata [2. 1000 yılın müceddidi hz.Sıla efendimize] ve ondan da vaktin İmamı (kutbul-irşad kutbul-ferd) olan zatların emanat-ı İlahiyyeyi ifazasına medyun olur; bu ma'nada efrad meczub ve üveysi zatlar dahi hiyerarşik dairenin haricinde değildir..

demek isteriz ki bila-tevassut (sohbetsiz ve vasıtasız) vasıl-ı ilellah olanlar nadirin nadirin nadiridir.. şunu iyi bil ki: o nadir dahi o nadir dahi o nadir dahi olacağı şeyi zamanın Efendilerine (ma'nen) dilekçe eder yahut manevi dilekçeleri (iştiyakları/istidadları) büyüklerin (himmet ve teveccüh) masalarına gelir: iş o zatların imzasına mührüne kalmıştır.. kişi bu muameleyi ister görsün/fark etsin ister görmesin/fark etmesin durum bundan ibarettir..

"Kürsi Adamlığı" az şey midir.. Meşayıhın cümlesi (ks.hum) Mihrab ve Kürsî (eylem ve söylem) adamıdır -yani- hakiki İmam ve Halife ma'nasında.. ama mezkur zatlar (üstad ve hocaefendi) için bu ca'miyetli mana asla derkâr olmaz.. şundan sebeb ki: irtibatları (kemalden) kopuk ve nisbetleri (asıldan) kesiktir.. ha sıkı vaizdirler iyi katibdirler ayrı mes'ele.. ama o vaazlar ve risalelerle hidayetlere vesile olma yanında hidayet-i tarikata sed ve rah-ı hakikaya mani olma hassesi de var bu zatların..

bize diyorlar ki "yav bunlar yüzünden şu kadar insan hayat ve hidayet buluyor siz bunu görmez misiniz ne zorunuz var da bunlarla uğraşırsınız?" el-cevab: biz müslüman kardeşlerimiz için Salah mütebeyyen olsun diye uğraşırız.. hidayetten hidayete fark-ı azim var deriz.. siyahla beyazı.. meteorlarla Güneşleri biribirine halt etmesinler diye söyleniriz.. hazret değil 6000 sahife 60000 sahife de yazsa fark etmez; onlar bizim şu başlık altında dile getirdiğimiz itirazları halletmiyor..

üstad'ın (rh.a) nur dediği risalesi ile nurtopu gibi bir nesil doğdu (asıl eseri budur) ama bu nesil nasıl nurdur ki Tarikata (biata seyr-i süluka) ehemmiyet vermiyor.. bu nesil kendi 'yolsuz' (aidiyetsiz) mesleklerini onun yerine 'kaim' tutuyor, hatta üstünde ve ötesinde görüyor..

halbuki tarikat intisabı (ma'nen) vücub derecesindedir.. zira biatın devamıdır.. muhatab: Halife-i batın'dır.. şu ruyi zemin Zıllullah'dan (sultan-ı batından) hali kalmaz.. bu dava pirsiz (sahibsiz) bırakılmaz.. piran-ı destgir ile hareket kurb-i kıyamete dek mütemadidir.. hatta Hz.Mehdi (As.) kudum ettiği zaman bu da'vayı (nakşbendi nisbetini) alemlere salâ verecektir..

nihayet, tarikat ebediyettir edebiyat değil.. Allahu Teala İsa (As.)ı bile gülbang-i Muhammedînin şerefine binaen Onu takviyet içün indirecektir.. irtibatla (peyrevlikle) gerek Hakk'a gidelim.. sen çık da bakalım onların zamanında risale bize yeter de !.. bugün (misal) eba Eyyubul ensari hz. (Ra.) dünyada (istanbul/eyüb'de) berhayat olsa kim diyebilirdi ki onun eli bana lazım değil !..


En son Kudsî tarafından 14.03.10, 01:52 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık mektup..
MesajGönderilme zamanı: 13.03.10, 20:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 19.09.09, 21:50
Mesajlar: 105
erbainer yazdı:
Ebu Hanif yazdı:
Meselenin özünü münazara ediyorsunuz...

lakin işin "usta" ları sustuğu sürece bir arpa boyu yol alınamayacaktır...


Konuş bre "usta" !...

***

...


eskiden olsa "okkalı" bir cevap alırdın...

yazdığım "usta" lafzıyla kendimi kast edecek kadar ahmak değilim...benim bunu kast etmeyeceğimi anlayamayacak kadar salak olduğunu da düşünmüyorum...



münazaranız zararınız olmasın...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 19.03.10, 17:26 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
14- mes'ele: risalelerde hz.İmam'a nisbet edilen sözler.. (mesela) "hakayık-ı imaniyyenin inkişafı binler ezvak ve keramattan üstün ve bütün tarikatların ahir ve neticesidir.." gibi..

yaptığım onca araştırmalara rağmen yukarıda ki cümleye (birebir) eş anlamda hiç bir ibareye rastlayamadım.. ama hz.İmam efendimizin (ks.) mütalalarına aşina olduğum kadarıyla söyliyeyim ki: işin aslı hayal ve zannedilenin çok ötesindedir.. hz.İmam ve Mektubat-ı Rabbani risale-i nur'da tekrar edilen mezkur cümleye ve onun etrafında tavaf edilircesine yapıla gelen şu söylemlere (iddialara yakıştırmalara..) delil ve referans olarak gösterilemez..

said efendi (rh.a) defaatla "hakayık-ı imaniyenin inkişafı.." diyor ya.. halbuki o ibare mektuplarda öyle geçmez; şeriatın ve sünnetin (unutulmuş yabana atılmış her hangi bir mes'elesinin) inkişafıdır o.. rabbani Mektubat'ın 'hakayıkı' risalede anlatılanların çok çok ötesindedir.. bi kere (kamil ma'nada) hakayık-ı imaniye'nin inkişafı Nakşbendî nisbetinin inkişafına (o da mürşid-i kamille irtibata) men'uttur.. okumayla yazmayla divitle hokkayla "Hakayık" inkişaf etmez.. daha önce 1 milyon kerrat söyledik bu da 1 milyon 1. olsun..

on beş yıl önceleri risale-i nur cemaatından bir grub (yazıcılar) "yevm-i cuma haricinde camilere gitmeyin cemaatı risale evlerinde eda edin halka karışmayın vs.." derlerdi (buna bizzat şahidim şimdi ne diyorlar bilmiyorum..) imanın hakayık'ından bir mes'elenin inkişafı da camiye cemaata berdevam olmaktır..(sünnet-i müekked).. ee hani (o meselede) inkişaf?..

sonra, hakayık-ı imaniyeye "sîne açılmak" içün Mektubat ve Mesnevi-i şerif de okumak lazımdır bu şaheserler adama ne der ne anlatır haberleri var mı acaba?.. [yıllar önce bir risalecinin yanında kitapçıdan Mesnevi-i şerif takımı satın alıyordum.. Allah karşılaştıracak ya, (o tanıdık) adam şöyle bi mal mal yüzüme baktı ve: "nedir o mesnevi mi o? ne gereği var şimdi ya falan(!).." deyiverdi.. "hani bunlara mı düştün(!).." gibilerden..] ne kadar ayıp tuhaf şey ya !..

bu adamlar var ya tıb coğrafya tarih edebiyat ve felsefe gibi gayr-ı şer'î sahalar haricinde hiç bir "Dini" kitabın mütalaasını benimsemiyorlar.. bundan daha tuhaf olan şeyi size haber vereyim mi.. bunların (abilerin) derslerine (sohbetine) devam eden kişiler Şer'î medrese ilimlerinden dahi soğutuluyorlar hatta (açıktan) men ediliyorlar.. (buna da bizzat şahidim..) ne derler: "..aman sakın oralara gitme ha!.. şu kadar (cm.) kalınlıkta bu kadar (adet) kitabı ezber ettirmeye zorluyorlar.. bunlar sıkar boğar seni.. sonra mazallah risale-i nur dairesini terk edersen helak olursun.. şimdi bunların zamanı değildir.. hem tefsir hadis fıkıh sahasında türkçe eserler var onlar bize yeter vs..vs.."

denemesi bedava merak edenler o abilere gidip sorsun bakalım tepkileri ne olacak..

hangi imanın (hangi hakayıkının) inkişafında kalmıştık?.. evliyaullaha imandan soruluyor onlar amelden fiilden islam'dan (teslimiyetten) bahsediyorlar.. şeriat ve sünnet (-in ne ilmi ne ameli) tamam olmadı.. o ma'nada tarikatla mürşidle de bi alaka (irtibat) yok.. ee hakayık-i iman nereden ve nasıl inkişaf edecek ?..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 19.03.10, 22:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 24.12.09, 22:13
Mesajlar: 147
14. meselenizin cevabıdır:

Kudsî kardeşime ve diğer, Risalei nurlardaki, Mektubatı Rabbaniden alıntılar gerçek değil diyen kardeşlerime,

Risalei Nurlara karşı hüsnü zân beslemeniz niyetiyle;

şimdi, Üstad gibi hem molla, hem medrese eğitimini tamamlamış hem alim biri, yazdığı kitaplarda yalan yanlış alıntı
yapacak ve İmam Rabbaninin sözlerini çarpıtacak diyorsunuz.

bi kere Üstad, (29.mektup, 3.mesele, üçüncü risale)de, Mektubatı Rabbaniden bire bir cümle alıntı yapmamış, ordaki 2 paragrafın
özünü teşkil edecek mahiyette meal hükmünde kendi cümlelerini yazmış desem yanlış olmaz sanırım.

çünkü Mektubatı Rabbani 210. Mektubu ben de okudum (ilgili cümleleri defalar kere) ve gördüm ki Üstad sizin de iddeanız gibi yalan yanlış konuşmamış.

ispat:

Risalei Nurlarda ne demiş:

"İmam-ı Rabbânî ve Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Farukî (r.a.) demiş:
“Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı ve vuzuhu, benim indimde binler
ezvak ve kerâmâta müreccahtır. Hem bütün tarîkatlerin gayesi ve neticesi,
hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhudur.”



(hakaik-i imaniden kasıt: iman hakikatleri, ehl-i sünnet vel'cemaatin itikadıdır.)

şimdi de Mektubatı Rabbani 210. Mektubun tercümesinden bakıyorum, (kaldı ki Üstad bunu arapçasından okuyacaktır.)

Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri buyuruyor ki, (Ahvâl ve mevâcîdi bize verseler, fekat, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at itikâdını
içimize yerleşdirmeseler, kendimi mahv olmuş bilirim. Eğer, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at itikâdını verseler,
ahvâl ve mevâcîd hiç vermeseler, hiç üzülmem).

(ahval ve mevacid : haller ve kendinden geçme, ehl-i kerametin hali)


şimdi burdan Kudsî hocam siz ne anlıyorsunuz?;

benim anladığım "kalpteki iman esasları, kerametten daha evladır, daha önemlidir, daha tercih edilmelidir. Risalei Nur Mektubattaki cümlenin anlamı ile aynı. hiç de iddea ettiğiniz gibi de yakıştırma değilmiş!


yukarıdaki RN Mektubattaki 2 cümlenin anlamını yine ben Mektubatı Rabbanide görüp okuyabilirken, siz neden göremiyorsunuz farsça ve belki de arapça bilmenize rağmen!

Mektubatı Rabbani (alıntı:)
"Bundan sonra, fıkh kitâblarında yazılı olan şeyleri öğrenmek ve yapmak zarûrîdir. Bundan sonra da, tesavvuf yolunda ilerlemek gelir. Fekat bu, kimsenin bilmediği şeyleri öğrenmek, kimsenin görmediği gizli şeyleri görmek için de değildir. Nûrları, renkleri görmek için değildir. Bunlar oyun, keyf verici şeylerdir. Herkesin gördüğü şeyler ve renkler yetişmiyor mu ki, bunları bırakıp da, riyâzetler, sıkıntılar çekerek, bilinmiyen şeyler ve renkler aranılsın? Bu şeyler ve renkler de, o şeyler ve renkler de, hep Allahü teâlânın yaratdığı şeylerdir ve Onun varlığını ve yaratıcı olduğunu gösteren işâretlerdir. ...."

şimdi Kudsî kardeşim İmam hz.lerinin bu cümlesinden ne anlıyorsunuz?

benim anladım tam da Risalei Nur Mektubattaki "Hem bütün tarîkatlerin gayesi ve neticesi,
hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhudur." anladığım cümledir.


O'nun varlığı ve yaratıcı olduğunu gösteren işaretler , hakaik-i imaniye denilen iman hakikatlerinin inkişafi değil midir?

Risalei Nurda da tastik ve delil mahiyetinde Mektubatı Rabbaniden alıntı yapılmış.

hala ısrarla, çok yerde gördüğüm kadarı ile, alıntıların Mektubatı Rabbaniden olmadığını söylemenize bir anlam veremiyor bu fakir!

benim gibi sadece fen (fizik) okumuş biri dahi bunu anlayabilirsa, ve arapça ve farsça bilenler ve benden
daha fazla dini eğitim almışlar anlayamıyorsa, diyecek lafım da yok!

beni mazur görün, kaç defa dedim bu cedelin içine girmeyeceyim diye ama baktım ki, burdaki kardeşim Kudsî bir su-i zân içine girmişler ve 1 sayfasının hatasını bulmak niyeti ile tüm 6000 sayfalık külliyatı yadsımak, reddetmek istemişler. halbuki cedel budur!

son söz olarak da, topic konusu ne, bizim burdaki cedelimiz ne? bunu görünce yine Üstadın şu sözü aklıma geliyor:

"Çünkü bu zamanda enaniyet çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritmeyip bozmuyor, kendini mazur biliyor; ondan nizâ çıkıyor. Ehl-i hak zarar eder; ehl-i dalâlet istifade ediyor.
İstanbul’da malûm itiraz hâdisesi ima ediyor ki, ileride, meşrebini çok beğenen bazı zâtlar ve hodgâm bazı sofi-meşrepler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nur’a ve şakirtlerine karşı kendi meşreplerini ve mesleklerinin revacını ve etbâlarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda, bizlere, itidâl-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir."

evet burda da yazıldığı gibi siz sevgili kardeşim Kudsî, kendi mesleğinizin, yolunuzun değerini korumak için Risalei Nurdaki 1 tek sayfayı çürütmek niyeti ile tüm Risalei Nurları çürütmek niyetine girmişsiniz. bu önceki yazılarınızdan da açıkça belli olmakta.
amma Allah'a ulaşmak için tek yol sizin meslekten mi geçer diye adî bir soru sormaya da beni mecbur ediyorsunuz!

bu cedelden vazgeçin, her fırsatta ve her topic konusunda Risalei Nurları söz konusu yapıyorsunuz. görüyorsunuz ki, bir yere varmak ne mümkün! ispat edemiyorsunuz...ama ehli delalet bundan faydalanabilir...


vesselam..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 20.03.10, 03:49 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
1- 210. mektub-i şerif'de tarikat ehline büyük bir mesaj veriliyor.. orada i'tikad ve amelde istikamet (sırat-ı müstakim) vurgusu yapılıyor, ki nakşbendî tarikının ufku ve ana teması da odur zaten.. siz buradan ne ma'na (söylem) çıkarıyorsunuz?.. "bizim işimiz de o zaten.. elbette bu yol (sırat-ı müstakim) tarikatsız da hasıl olabilir.." mi?..

2- üstad (rh.a) yalan yanlış yazmış demiyorum ma'nen nakl ettiği için kelamı olduğundan (kasd edilen manadan) farklı hale getirmiş diyorum.. hani üstad meşhur sözünde diyor ya "zaman tarikat zamanı değil imanı kurtarma zamanı.." işte görünen o ki o cümleyle bu cümle tasdik ettirilmiş oluyor..(tabii ZOR kullanarak)..

3- elbette İlmî keramet (Allah'ı marifet) kevni kerametten (âdet-fizik dışı işler başarmaktan) üstündür hiç bir zevk ve vecd o ma'naya eş olamaz.. biz aksini mi iddia ediyoruz?.. ihtar edilen mesleğin tam kapısındayız elhamdülillah..

4- siz Mektubat'ı sanki hz.İmam (ks.) tarikat ehlini tarikattan sakındırıyor gibi okuyorsunuz (anliyorsunuz).. bu çok yanlış bir tutum!.. tarikata (haşa) ezvak ve mevacid tahsili için girilmez.. ama siz tarikat talebini dahi bu zaviyeden görüyorsunuz.. davayı çarpıtmayın!..

5- tarikat istidlali bilgiyi keşfî ve aynî'ye mücmel olanı da mufassala çevirir.. tarikat sırat-ı müstakim yoludur sıddikiye mesleğidir.. nisbetin evveline "indiracün nihaye fil-bidaye" derler.. ahirine ise akıl sır ermez.. onun gayesi ve neticesi: (sözün bittiği yerdir) yani: vasl-ı uryandır.. yad-ı daşttır.. daimi surette Zâti huzur ve şuurdur..

6- bunlar nerde "gerçek" olur?.. elbette o "nisbet nuru" kimde ise orada.. yani: o nisbete (nurul-envara) şahid olan ve "yaşayan" kimse o kimsede bulunur.. peki, risale ve nur okumak "muradı hasıl"dan yana ne verir insana?.. sen bu soruyu iyi anla kardeşim..

7- reddiyemiz ehlullahın razı olmadığı (aykırı) noktalara dairdir.. onun dışında risale-i nur kamu için istifadeye açıktır.. hacı salih bilgin efendi hz.(ks.) gibi bazı yerlerini niye okumayalım niye müstefid olmayalım?.. (kendi kadri mikdarınca değerlendirmek suretiyle) ben bundan (risaleye nazardan) imtina etmem..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 20.03.10, 11:08 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
tanhu yazdı:
Risalei Nurlarda ne demiş:

"İmam-ı Rabbânî ve Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Farukî (r.a.) demiş:
“Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı ve vuzuhu, benim indimde binler
ezvak ve kerâmâta müreccahtır. Hem bütün tarîkatlerin gayesi ve neticesi,
hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhudur.”[/b]


(hakaik-i imaniden kasıt: iman hakikatleri, ehl-i sünnet vel'cemaatin itikadıdır.)

şimdi de Mektubatı Rabbani 210. Mektubun tercümesinden bakıyorum, (kaldı ki Üstad bunu arapçasından okuyacaktır.)

Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri buyuruyor ki, (Ahvâl ve mevâcîdi bize verseler, fekat, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at itikâdını
içimize yerleşdirmeseler, kendimi mahv olmuş bilirim. Eğer, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at itikâdını verseler,
ahvâl ve mevâcîd hiç vermeseler, hiç üzülmem).

(ahval ve mevacid : haller ve kendinden geçme, ehl-i kerametin hali)


.

Muhterem tanhu kardeş;
İçe yerleşmesini konu edinir işte tasavvuf.

önceki mesajımdada belirtmiştim,Allahın Ehad oluşunun, kitaba yazılmasıyla gönüle yazılması ve de akılla okumakla gönülle okumak arasında dağlar kadar fark vardır. Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı ve vuzuhunu idrak etmek, yüzlerce keramete değişilmez inanın.Bu idrakiçe yerleşince,yani gönle yazılınca, silinmez bir yazıyla yazılmış olur, yüzlerce okumaklar çıkar ondan.
Hakaiki imaniyenin inkişafından bir mesele böyle olursa,gerisini teemmül edin.
Başkasının gönlüne açılan iman hakikatlerini okumakta güzel velakin,kişi kendi evladını daha çok sever.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 26.03.10, 20:18 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
Kudsi ağabeyimin (hususen bu başlıktaki ve diğer) her kelimesinin altına imza atıyoruz. Amenna ve saddakna.

Peki, bu cüreti nereden buluyorum: Evliyaullah'ın mana diyen dillerinden çıkma kelama (beyana *) açık her idrak sahibi bu GERÇEKLERE imza atar. Şeksiz, şüphesiz, acabasız bu anlatılanların, tam da anlatıldığı manada olduğunu bilir. Kendini bildiği gibi bilir.

Haşa bir şey değilim. Günahkarım. Nefsime esir olmuşum. Şeytanlarla arkadaşlığım. Ancak, Elhamdulillah, şükür babında bildirmek isteriz ki kulağımız "Sohbetten" hali değildir. İşte cesaretimin sebebi...

Tanhu kardeşim gibi hakikate talib ve aşık bir Müslüman'a da "Evliyaullah'ın" mana lisanından kalbine, oradan da kalblerin sahibine giden yolu bulmasını tavsiye ederiz. Sözlü veya sözsüz, Nübüvvet kandilinden ziyalanmış, aşkın şarabını sunacak saki olan o sohbet, Tanhu kardeşimin can kulağına erişince o da imzasını atacaktır. Bir an dahi tereddüt etmesinler. Ateşten gömleği giyince...

Ves'selam Ver'rahmet

(*) Allah Teala, manasını, halle, rüyayla, yakazayla, şunla bunla değil; KELAM ile bildirmiştir (indirmiştir). "Biz kulumuzu seversek onu dost ediniriz. O dostumun konuşan dili benimdir. Benimle konuşur. Benimle söyler." Kudsi Hadis-i Şerif mealidir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mürşid'in ve Tarikatin lüzumu beyanında açık ihtar !..
MesajGönderilme zamanı: 27.03.10, 05:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
15.mes'ele: hiç bir kitab ve risale Kur'an-ı Hakim'e mazhar olan ve Sünnet-i seniyye ile muttasıf bulunan bir zatın sohbetine (irşâdâtına) bedel (yerine kaim) olamaz..

risale-i nur 6000 sahife.. ama yukarıda ki ma'nayı tasdik edici 1 tek cümle içermiyor.. halbuki söz konusu hüküm üzerinde kamu meşayıhın imzası ve mührü vardır.. bir yerde ki müttefekun aleyh (icma) ile muaraza var: orada hayat yoktur.. hayattan maksudumuz: hakiki memattır.. yani: mevt-i Fenai.. ve ötesi..

şimdi, hemen sadede giriyorum: hakayık-ı İmaniyye'nin inkişafı hacegân-ı İslamiyye ile (din efendileri ile) aynı kıbâb altında dem-saz olmaya bağlıdır.. bunu kudsî kemter uydurmadı; kıtmiri olduğu Efendiler (ks.hum) öyle söylüyor..

nitekim: "hümül kavmü lâ-yeşqâ celîysühum.. ve [sınfün la yestetıru Rabbe anhum]../ onlar (mürşidin-i kiram) öyle özel bir sınıfdır ki (Rabb onlardan gizli değildir ve) onlarla oturan (irtibatta olan) asla şaki olmaz.." buyruldu..

hz.Mevlana-i Rumi efendimiz (ks.) " insan-ı Kamil (ayna-yı Mevla) ile 1 saat beraber bulunmak 100 sene (kendi başına) zühd u takvadan hayırlıdır.." derken muhammedî hakikatin, ruhullah ve kelamullah nurunun temasına (değdiği yeri yakma hassesine) işaret etmiştir.. (yani) nerde Nur: anda huzur ve şuur.. fefhem cidden!..

kütüb ve resail sâmittir (suskundur).. bize esrar-ı samedaniyye ile nâtık -şöyle- canlı canlı.. melih ve mehib zatların.. Râsih Pirlerin sohbeti lazımdır.. sohbet-i Canan ahlak-ı hamideyi intac eder: ve insanda edebsizlik namına bir şey bırakmaz..

(kıssa) bağdad halifesi bir gün hz.Rüveym'e (ks.) "edebsiz!" demişti.. Rüveym hz. ona dedi ki: "ben mi edebsizim?.. (ama) ben yarım gün hz.Cüneyd ile sohbet ettim..(ne haber?) " yani her kim yarım güncük bile cenab-ı Cüneyd ile sohbet kılsa onda edebsizlik nişanı görülmez -bilakis- edebi (hüsni ahlakı) efzun olur.. demek istedi..

bu zatlarla irtibata (ifade ve istifadeye) "tanıklık" etmeyenler; bir başka tabirle Allah Er'inin neş'esini tatmayanlar (rica ediyorum) bizim yanımıza gelip vıdı vıdı etmesinler.. (hatıra) bir gün Efendi hazretlerinin (ks.) huzurunda iken bana bir şey oldu.. ne oldu?.. ne bileyim ben ne oldu?.. o mübarek yalnızca sükut ediyordu ve gözleri yumuktu.. ben o an adeta havaya uçup aklımı yitirecek hale geldim.. ve Vallahi huzurda bi edebsizlik sergilemekten korktum da fırrr diye kaçtım karşısından...

Allah bizi hakikat erlerinin teveccühünden dûr eylemesin.. amin.. şimdi, bizim fahrimiz elalemin fikir ve istidlal ile hayal ettiği şeyi "görmemizdir".. ve malum olsun ki " (O'nu) Göreni gören.." -lerden "birisi" olmak her halukarda en üstün ve en elzem bir Nisbettir..

(kıssa) hz.Cüneyd-i bağdadi'nin (ks.) yaranı içinde Ebu amr-ı Zeccac (ks.) namında büyük bir veli vardı.. bu zat 40 sene Mekke'de mücavir olmuş ve ömrü boyunca takriben 60 kerre de Hacc eylemiş.. mübarek, Harem-i şerife taziminden ötürü harem dahilinde hiç küçük abdesti bozmamış, saçını da traş etmemiş.. makamı yüce bir insan.. öyle ki Meşayıh meclislerinde reislik/hakemlik yapıyor.. (yani) söz dönüp dolaşıyor hükmü ona havale ediyorlar.. işte bu emir sahibi güzide zat: " ben tam 30 sene hz.Cüneyd'in (ks.) helasını kendi elimle temizledim durdum.." diye övünüyor Dikkat buyrun !..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 99 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ... 10  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye