tanhu yazdı:
Muhteremler,
En güzelini yapıyorsunuz, fikirleri mihenge vuruyorsunuz.
Amma şu varki, her meseleyi kendi kriterleri içinde mihenge vurmak lazım gelir, ör: hepsi fizik olmasına rağmen, kuantum fiziğini, klasik newton fiziği ile mihenge vuramazsınız, vursanız da zaten sonuç çıkmaz, tıkanırsınız. aynen öyle de,
sizin fikir yürüttüğünüz kriterler, zahirden hakikate geçmek için iki suretten 1. surettir.
Risaleler ise bu iki suretten 2. surette yoluna devam eder.
alıntı aşağıdır.
kaynak : http://www.erisale.com/#risaleContentId_1710064662 (bu 29.mektubun 4 noktası sizin burda konuştuğunuz konuyu ihtiva etmektedir, cevabı da aslında bu 4 noktanın 4'ünün içindedir.)Sahabelerden ve Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiînden en yüksek mertebeli velâyet-i kübrâ sahibi olan zâtlar, nefs-i Kur’ân’dan bütün letâiflerinin hisselerini aldıklarından ve Kur’ân onlar için hakikî ve kâfi bir mürşid olduğundan gösteriyor ki, her vakit Kur’ân-ı Hakîm, hakikatleri ifade ettiği gibi, velâyet-i kübrâ feyizlerini dahi ehil olanlara ifâza eder.
Evet, zâhirden hakikate geçmek iki suretledir:
Biri: Tarîkat berzahına girip, seyr ü sülûk ile kat-ı merâtip ederek hakikate geçmektir.
İkinci suret: Doğrudan doğruya, tarîkat berzahına uğramadan, lûtf-u İlâhî ile hakikate geçmektir ki, Sahabeye ve Tâbiîne has ve yüksek ve kısa tarik şudur. Demek, hakaik-i Kur’âniyeden tereşşuh eden nurlar ve o nurlara tercümanlık eden Sözler, o hassaya mâlik olabilirler ve mâliktirler. (Said Nursi- Mektubat - 28. Mektup, 3. Mesele, 4.Nokta)sizler şimdi değil 2 sayfa, 2000 sayfa da yazsanız bu tartışma devam edecektir. nihayetinde aynı hakikate giden 2 yoldan birini, diğer birine vurdurmak kasdıyla tartmak istersiniz.amma bu metod yanlıştır.
size kolay gelsin diyorum,
vesselam....
Mübarek denileni anlamamışız gibi aynı şeyi nakledip duruyorsun. Sahabeler feyzi bizzat kaynağından alıyordu. Efendimiz kalbimde ne varsa, Ebubekir'e akıttım buyurmuşlar. Sen şimdi bizzat kaynaktan ne alabileceğini zannediyorsun? Bu feyiz ve bereketler mürşidi kamillerde kalpten kalbe akarak bugüne kadar gelmiştir. Şimdi usul, esas bir mürşidi kamilin gönlünden o feyiz ve bereketleri almaktır. Bugüne kadar tüm İslam büyükleri bu esas ile hareket etmişlerdir. Kimse kitap okuyun kafi dememiş. Mevlana Halidi Bağdadi hz.leri risalelerde yazanlardan çok daha fazlasına sahipti ama o mürşidi kamil aradı, buldu.
****
"Sahabelerden ve Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiînden en yüksek mertebeli velâyet-i kübrâ sahibi olan zâtlar, nefs-i Kur’ân’dan bütün letâiflerinin hisselerini aldıklarından ve Kur’ân onlar için hakikî ve kâfi bir mürşid olduğundan gösteriyor ki, her vakit Kur’ân-ı Hakîm, hakikatleri ifade ettiği gibi, velâyet-i kübrâ feyizlerini dahi ehil olanlara ifâza eder."
Bir soru:
Sahabeler neden meşhur evliyalardan, müctehidlerden daha üstündür?
Feyzi bizzat hz. Peygamber'in kalbinden aldıklarından mı yoksa yukarıdaki nakil gibi Kur'an'dan tüm hisselerini aldıklarından mı?
Bu soru meseleyi halledecektir bize göre.