Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Yusuf’un Kuyusuna Attıklarımız
MesajGönderilme zamanı: 21.08.14, 13:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 23:23
Mesajlar: 664
Yusuf’un Kuyusuna Attıklarımız


Bazen ön yargılar içinde tanıdığım insanları Yusuf’un kuyusuna attığımı düşünür oluyorum. Acayip bir keyifsizlik sarıyor beni… Sonra diyorum ki eğer iyi yönden bakarsam, ne Yusuf gibi bir Peygamber var nede samimi Allah dostu var o kuyuya atacak çevremde. Öyle bir köyde yaşıyorum ki, dışarıda sağır ve dilsiz insanlar var. Emmiler zalim, bacılar laf peşindeler… Evet, onların yaşadıklarından, okumuşluklarından etkileniyorum ilk anda ama etkilendiklerini, okuduklarını, tecrübe ettiklerini yaşamıyorlar işte… Madem onların içinde olacağım, göreceğim veya işiteceğim ben vurdumduymaz tavrımla değişmeliyim diye eleştiriliyorum. Niçin? Yalnız yaşamamak adına değil mi? O seslerin veya gördüklerim içinde zaten yalnızım ben… Onlardan ne öğrenebilirim ne bekleyebilirim veya ne paylaşabilirim ki! Varsın kötüler Yusuf’un kuyusunda yalnız başlarına kalsınlar…

Tüm tasavvurlarım, bilginin de paylaşılması ve yansımalarının başka cephelere aktarılmasıdır. Eğer, siyaset konuşuyorsak, orada bulunan kişilerin üretken olması gerekmez mi? Bir iki kişinin çoban gibi sürekli çabası, arkasından sürüklediği koyunlarının, bir gün liderini kaybettiğinde fırsat kollayan kurtlar tarafından yenilmez mi? İyi şeylerin olmasının yalnızca bir kişinin gayreti veya onun yaptıklarının alkışlanması ile nasıl daim olabilir ki? Siyaset konuşulduğunda onu tutan çakıl taşlarının deşifre edilerek her ortamda konuşulması, yalnızca ondan fayda uman kişilerin iştahını artırıyor. Okuyan, gören taklit peşinde, gölge olmaktan mutluluk duyuyorlarsa, bu kişilerin sohbetinden veya paylaşımından ne tür bir fayda ya da kazanım sağlanabilir ki…

Dostluk ya da arkadaşlık, söylediklerini alkışlamak, kendi işitmezliğini ya da görmezliğini onaylamak için belirli zamanlarda bir araya gelmek olmamalıdır. Konu ne olursa olsun, papağan gibi konuşan, eşekten gelen rahatsız edici seslerin kulaktan kalbe gittiği sıkıntıları durmadan tekrarlamak; sağdaki meleğin sabırla iyilikleri yazacağı beklentileri yok edecektir. Soldaki melek her ne kadar üzgün olsa da yazmaya devam ederken onu bu kadar yormanın bir bedeli mutlaka olacaktır yaşarken de...

Allah insanı kendine çekmek ve has bir kulluk istiyor. Bunu isterken de bunu yaşayacak samimi bir kardeşliği, Ensar’ın iyi niyetli kalbinden olmasını arzuluyor. Elbette Müslüman yalnız yaşamamalıdır. Ancak, Allah'ın emirlerine boyun eğen ve sadece Hak rızası için garipliğe ve gurbete razı olan mü'minleri Peygamberimiz (asv) şöylece müjdelemektedir:

“İslam, şüphesiz garip olarak başladı ve günün birinde garip hale dönecektir. Ne mutlu o garip mü'minlere!” Gariplerin kim olduğunu soran Abdullah bin Mesud'a, Peygamberimiz (asv), “Kabilelerinden dinleri için ayrılıp uzaklaşanlardır.” Buyurmuştur(Müslim, İman: 232) hadisinde olduğu gibi, İslam kardeşliği üzerine kurulu bu temel yıkılmaya mahkûm ve maddeyle örtülü bir ceset sandukasında, ağıtlarını yakan taze gelinler gibi insanı eden dünyalıklara köle yaşamaya sürekli şahit oluyoruz. O gelin hem evlenmek istiyor hem de evleneceğim diye ağlıyor. Acıları çekse de dünyasız olmuyor. Vuruyor dizlerine ah ben bunu hak ettim mi diye sonraları. Hak ettin ey gelin, bunu fıtratına uygun yapmadın çünkü. Sana gelinlik verdiler ve dediler ki, ne okursan oku, ne görürsen gör katlan ve evliliğini devam ettir. Çocuklarına acı üzerine kurulu edebiyatı anlat ki tesellin olsun. İşte bize o gelinin kaderi veriliyor, ilişkilerimizde ve arkadaşlılarımızda. Eğer biz bunu reddedersek, bizimle yaşayanlar rahatsız oluyor ve diyorlar ki ön yargılısın sen. Eğer o gelini alkışlarsan, görmezsen, duymazsan çok kişiyle birlikte yaşarsın, paylaşırsın. Ön yargılı olmazsın bu şekilde. Sen mükemmel misin ki? Ya da kimseden bir şey beklememelisin diyorlar!

Eh insaf diyelim, göz göre göre de ateşin içinde yanmak için paylaşmak nasıl bir faydadır… Başkalarının tercihlerini alkışlamak böyle bir şey olsa gerek. Onları tercihlerinden vazgeçiremiyorsak, kendimiz doğru fıtratımızdan taviz verir ve onlar gibi hayatı görmeye başlarız. Biz mükemmel fıtratımıza uygun davranmadığımızdan onlar gibi davranmaya başlarız. Eğer ön yargılı ve Yusuf’un kuyusuna atıyorsun insanları diyorlarsa desinler öyleyse… Anlatamadıktan ya da vazgeçiremedikten sonra onlar o kuyuya varsın atılsınlar. Müslüman ancak iyiliği emreden ve kötüden vazgeçirendir(Âl-i İmrân suresi/104. ayet (3/104), Tevbe Suresi/71. ve 112. ayet (9/71, 112), Hûd suresi/116. ayet (11/116)…). Bu iki normu koruyandır.

O okumuşlar, o çok görmüşler işte İsrail katliamı, işte Suriye gerçeği, işte Irakta yaşananlar, çok okuyup da, ne öğrenmişte, hangi katliamı durdurmuşlar… Elbette çok okunmalıdır ama onu pratik edecek mekân ve paylaşım bulunmadıkça okunma için geçen zaman boşuna harcanmıştır. Konuşup dursunlar ne diyelim ki… Ağzı olan konuşuyor işte! Olan mazluma oluyor, kanı akıyor boş yere…

Saffet Kuramaz


=================================
Yusuf’un Kuyusuna Attıklarımız
...
Elbette Müslüman yalnız yaşamamalıdır. Ancak, Allah'ın emirlerine boyun eğen ve sadece Hak rızası için garipliğe ve gurbete razı olan mü'minleri Peygamberimiz (asv) şöylece müjdelemektedir:

“İslam, şüphesiz garip olarak başladı ve günün birinde garip hale dönecektir. Ne mutlu o garip mü'minlere!”
Gariplerin kim olduğunu soran Abdullah bin Mesud'a, Peygamberimiz (asv), “Kabilelerinden dinleri için ayrılıp uzaklaşanlardır.” Buyurmuştur(Müslim, İman: 232) hadisinde olduğu gibi, İslam kardeşliği üzerine kurulu bu temel yıkılmaya mahkûm ve maddeyle örtülü bir ceset sandukasında, ağıtlarını yakan taze gelinler gibi insanı eden dünyalıklara köle yaşamaya sürekli şahit oluyoruz.

...
Eğer ön yargılı ve Yusuf’un kuyusuna atıyorsun insanları diyorlarsa desinler öyleyse…
Anlatamadıktan ya da vazgeçiremedikten sonra onlar o kuyuya varsın atılsınlar.
Müslüman ancak iyiliği emreden ve kötüden vazgeçirendir(Âl-i İmrân suresi/104. ayet (3/104), Tevbe Suresi/71. ve 112. ayet (9/71, 112), Hûd suresi/116. ayet (11/116)…).
Bu iki normu koruyandır.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye