Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Sünnet-i Seniyye'nin Değeri / Şeyh M. Nazım el-Hakkanî
MesajGönderilme zamanı: 13.02.10, 22:39 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Nefse Karşı Cihad

Şeyh M. Nazım el-Hakkanî


25 Şubat 1995

Resim

Bismillahirrahmanirrahim


Sünnet-üs Seniyye. Bu ifade Efendimizin sünnetine Ecdadımızın göstermiş oldukları tanzim ifadesidir. Sünnet demiyorlar da Sünnet-i seniyye. En yüksek tanzimi ifade eden sözdür.

Efendimizin sünnetleri sıradan işler değildir.

Allah'ın Sevgilisinin kendisi için Kevn ü Mekanın yaratılmış olduğu, Allah sevgilisinin, peygamberler serverinin, kainatin efendisinin sözleri ve işleridir ki Cenab-ı Hak onun her hareketinden ve her sözünden razı olmuştur.

Kullarına Cenab-ı Hakkın razılık yollarını göstermek üzere kendisine Cenab-ı Hakkın bildirmiş olduğu yolları bize bildirip onun göstermiş olduğu yollar sünnet olmuştur.

Yani her sünnet, üzerinde Allah’ın razılığı olan bir iştir.

Bu mana çok derindir. Sünnet olan bir iş üzerinde Allah’ın razılığı olan bir iş demektir. Çünkü Allah’ın razı olmadığı bir iş olsa, Peygamber o işi yapacak değildi.

Allah’ın razı olduğu bir iş olması dolayısıyla Cenab-ı Peygamber onu işlemiş ve ümmetlerine de onu işlemek üzerine vasiyette bulunmuş, emirde bulunmuş, tavsiyede bulunmuş ki siz Rabbinizin rızalığını istiyorsanız ve Rabbinize daha fazla yakınlık kazanmak, Rabbinizin gözüne girmek istiyorsanız bunları da yapacaksınız. Çünkü bunların her birinde Allah’a yakınlık var. Allah’ın gözüne girmek var. Bu tabiri kullanıyorum ki bir kimsenin gözüne girmek manası yani onun efendim razılığını kazanmak manasıdır. Göze girdi filan kimse yani yakınlık kazandı. Bak makbuliyyet kazandı demektir.

Her kim Allah yanında makbul olsun isterse bu sünnetleri işlesin.

Tabii sekiz yüz macabihin sünnetler var. Farzdan, vacibten, sünnetten, müstehaptan ve mübahtan olarak her birini bu müstedi vakitte. Çünkü farz, aynı zamanda sünnet kuvveti var onda. Neden ? Allah’ın emridir ve peygamber de işlemiştir. Allah’ın emri olarak farzdır. Peygamber de işlediği cihetten yine sünnettir.

Bir de sünnetlik vardır orda yine. Çünkü farz ibadeti bir farz, Allah’ın emri olarak işlendiğinde fazilet alıyoruz.

Bir de Efendimizin durumu yerine getirdiğinden dolayı ayrıca peygamber sünneti de olduğundan bir fazilet daha elde ediyoruz onda.

Onun için peygamber sünneti dendiğinde işi hafiften alıyorsunuz. Olmaz. Şimdiki ahmak cahil kimseler sünneti hafife alıyor.

"Eee bu sünnettir, farz değil ya." Haşa minel huzur, iki ayaklıdır onlar bu sözü söyleyenler. “Sünnettir ya...” dediği vakitte.

Sünnet ne demek?

Sünnet Habibullahın işlemiş olduğu bir iştir.

Ya Allah Habibinin onu işlemesine razı olmuş, hoşnut olmuş, sevmiştir ve onunla Peygamber-i Zişan Allah huzurunda yakınlık elde etmiştir. "Bu sadece sünnettir. Bunun önemi yoktur” dediğinde bir kimse kara cahil olduğunu meydana koyar. Çok kötü cahildir.

Peygamber sünnetini işlemek peygambere tanzimdir, O Sultanlar Sultanına saygılı olduğunun bir işaretidir. Peygamberi Cenab-ı Allah tazim etmiştir. Sen işlediğin sünnetle peygamberi tazim edersin. Peygamberi ulularsın. Ona yüksek saygınla ulularsın. Ona yüksek saygını arz edersin ve onu bırakmakta tahzir vardır yani Cenab-ı Peygamber ayrıca buyurmuştur ki: "Benim sünnetimi bırakan, benim sünnetimi hafife alan, benim sünnetimi reddeden kimse şefaatime nail olamaz."

Peygamber şefaat etmedikten sonra kıyamet gününde kimse kurtulamaz. Enbiya da, evliya da, bütün ümmet de.

Onun için peygamber sünnetini tazim etmek ümmetin vazifesidir ve Aleyhissalatu vesselam Efendimiz ahir zamanda insanların sünnetleri terk edip yerine bidatları koyacaklarını haber vermiştir.

İnsanların peygamber sünnetini eski moda diye atacakları ve yerine modadır diye alacakları bir sürü rubısh (çöp) , pis, kıymetsiz, değersiz şeylere sahiplik yapacaklarını haber verdi.

O zaman geldiğinde ümmetlerim sünnetlerimi atarlar. Ümmetlerimin bıraktığı, tutmadığı benim sünnetlerimi tutan kimseye ümmetimin bozulduğu zamanda yüz şehid sevabı vardır.

Ümmet ne zaman bozulur? Allah’ın şeriatını bıraktığı zaman. Allah’ın şeriatını tutmadığında cemaat ta bozulmuştur, aile de bozulmuştur, ferd de bozulmuştur, aile de bozulmuştur, toplum da bozulmuştur, ümmet de bozulmuştur.

Fesat zamanı demek ümmetin bozulduğu zaman demektir. O zaman bozuldukları için.....

Neden bozuluyor? Peygamberin sünnetini bıraktıklarından bozuldular.

Peygamberin sünnetini tutan bir kimse bozulmaz. Sünneti bıraktı mı bozulacak. İşte bıraktı.

O zamandaki millet sünneti tutanlara gerek kıyafetinde, gerek yemesinde, gerek içmesinde, gerek yatmasında, gerek kalkmasında, gerek ibadetlerinde, gerek evinde, gerek işinde peygamberin sünnetini gözeten kimselerden bir zaman gelecek alay edecekler. Onun sünnetini bırakanlar efendimizin sünnetini tutanlarla alay edecekler. Diyecekler ki "bunlar eski kafa. Bunlar yobaz, bunlar geri kalmışlardır."

Bunları söyleyen kimseler kimdir? Dört köşe kafalıdırlar. Futbol topu gibi başlarının içi boştur. Bunun tarifini yapayım size ki gördüğünüzde o kimseleri sen gerizekalısın sen mongolsun, sen anlamazsın öyle şeylerden. Yürü git; otlan, seni meraya çeksinler. Sen başka işe yaramazsın.

O zamanda benim bir sünnetimi tutan kimseye yüz şehit sevabı vardır. !!!!Yüz şehit sevabı!!!

İslam kıyafetiyle dolaşan adama yüz şehit sevabı vardır. Eee kolay mı İslam kıyafetiyle dolaşmak. Kolay değil.

Elhamdülillah Avrupa’nın içerisinde İslam kıyafetiyle dolaşıyorsun. Türkiye'de de kanun men etmese çok kimseler çıkacak ama kanun men ediyor. Kanun men ettiği için herkes İslam’ın kılık kıyafetini taşıyamıyor. Avrupa’da taşır, Avrupalı karışmaz. Türkiye'ye gider Türkiye kahyacılık yapar sana.

Evet sünnetin kıymeti bu zamanda çoktur. Bir şey azaldığı vakitte o şey kıymetlenir.

Çakıl taşı alıp kasaya koyar mısın? Alıp ya da bankaya götürür müsün? Ama cevher, yakut taşı olursa onu sen kasaların içinde saklarsın. Bakma bizim elimize düşmez yakut taşı. Bize yakut,cam-mam düşer. Asıl aslı nerde? Bu kadar olur, bir tane gösterdiler bana Seylan'da. Mercimekten küçüktü, “bu taşın değeri beş bin dolar” dediler. Yerden çıkmış. Allah’ın hikmeti. Toprağı kaza kaza çıkar. Diyorum nasıl serpildi bu kıyma toprak. Çünkü kıyma toprağın içerisinde çeşit renkte. Tabi kuyular kazarlar, inerler böyle yanlardan girerler o toprakları alırlar. Onları elerler, yıkarlar ve arasından o taşlar dökülür. Taşlar çıkar ya da böcek çıkar artık o adamın talihine efendim fındık kadar çıksa bir saray satın alır.

Çıktığı vakitte bir şeye benzemez üstü örtülüdür. Üstad onu çıkarır, kalburdan geçirir, sudan geçiririr o taşları.

Bir nehir vardır. Seylan'ın içerisinden geçer nehir. Budistler mukaddes nehir sayarlar. Onun yatağında muhakkak vardır o taşlardan. Her giden bir avuçlar onu, talihine ne çıkarsa çıkar. Hacı anneniniz aldı bir avuç , kaç tane bulundu içinde onlardan. Traş etmek ister onları. Traş olduğunda ortaya çıkacaktır onun rengiyle kalitesi.

O sudan geliyor, o dağdan geliyor. O Adem atamızın gözyaşlarından.Üç yüz sene ağladı tek ayak üzerine durdu. Onun için o dağın üzerinde tek ayak. Orda ikinci ayağın eseri yoktur.

"Adem Tepesi" derler oraya. Evet! taa tepesinde. O yüksek bir dağdır. İndiğinde o dağın üzerine indi Adem a.s. Tek ayağının uzunluğu buradan oraya kadar gider. Adem aleyhisselamın boyu altmış kulaçtır(altmış metre). Biz yanında parmak gibi kalırız. Minyatür adamız biz Adem Babamızın yanında. Adem babamız heybetli.

Üç yüz sene tek ayak üzerinde ağladı af olunması için. Aslında onun ağladığı bütün zürriyeti içindi. Zürriyetinin de tövbelerinin kabulüne ağladı. O gözyaşlarından çeşit türlü renkte cevher oldu. İşte imkanı yok, kıyma toprak acaba içerisine kim serpiştiriyor. Bir de bunu söylesen bu mankafa kafalılar efendim diyecek ki olmaz. İşte oluyor.

Soruyorum nasıl kim serpiştirdi? Tabiat mı serpti onu? Tabiat oraya onu serpti de başka yere neden serpmedi?

Bir şey azaldı mı kıymetlenir. Çok olsaydı kıymeti olmayacaktı. Çünkü karataşın efendim çakıl taşının kıymeti yok. Gerçi şimdi yapıda bir parça kıymeti var ama yine kepçeyle doldurulur. Onu miskalden alırlar, satarlar. Çakıl taşını kepçeyle doldurur döker. Bekçi istemez. Çakıl taşını bekleyen var mı çalmasınlar diye? Kimse beklemez.

Bir şey azaldı mı kıymeti artar. Şimdi sünnet azaldı. Sünneti tutanlar azaldı. Azalınca kıymet biniyor üzerine, bir sünnete yüz şehit sevabı veriliyor şimdi .

Peygamberimizin bu bize teminatıdır. Müjdesidir. Bir sünnetimi tutana yüz şehit sevabı diyor. Bu başımda taşıdığım sarık bir sünnettir. Bu kiyafet bir sünnettir. Misvak sünnettir.

Hasılı kelam bir sünnete yüz şehit sevabı veriyor Cenab-ı Hak. Lütfu keremine nihayet yok, hazinelerinin efendim hesabı yok yani yüz şehit sevabı verdiğinde bitecek değil. Allah’ın hazineleri bitmez.

Sizin insiniz, cinniniz diyor Peygamber-i Zişan bütün insanlar ve ciniler bütün melekler de beraber bir yere toplansalar ve herkes aklına ne gelirse, istese hayal gücünüzün sonuna kadar açılıp ta isteseniz bu kainat gibi milyon kere milyar kere trilyon kere trilyar kere, sen de desen ki senin istediğin o sayının trilyon kere trilyar kere kantrilyon keresini de ben isterim, ötekisi de dese onun o kadar mislini de ben istesem…

Hayal gücüm nereye getirirse onu istese diyor ins ve cin, insanlar, cinler ve melekler de “kun fe ye kun” kaf nuna varmadan hepsininkini veririm diyor Cenab-ı Allah. Benim hazinemden bir zırnık eksilmez. Bir nokta eksilmez.

Çünkü eksilse, eksile eksile bitecektir. Eksilse bir hazinesi, eksilmeye başlasa tulu zaman inen zaman çokluğunda eksile eksile bitecektir.

Sizin yanınızdaki biter diyor Cenab-ı Hak. Allah’ın yanındaki bakidir, bitmez. O Allah’tır. Seninki biter. Senin o söylediğin sayılar kadar hazinelerin olsa vere vere tükenir de Allah ta tükenmez. Bir zerre eksilmez diyor benim hazinelerimden. Ben Allah’ım.

Onun için yüz şehit sevabı verdi diyerekten eksilecek yok. Kaf Nuna varmadan olur hepsine verir. Allah’tır.

Eeee Allah’ın yanında neler vardır da bilmiyoruz. Neyin arkasında koşuyor: çöpün arkasında koşuyor. Hayatımızı bitiriyoruz çöpün arkasında. O çöpü de başına döksünler mezarda. Al bu zibilden uğraştın sen diyerekten. Onun için toprağı döküyorlar başına. Al bu toprağı.

İşte sünnet öyle kıymetlidir. Bırakan da Peygamberin saygısını azaltır demektir ve Peygambere saygısı azalan kimsenin son nefeste imandan olmasından korkulur. İmansız ağzı kapanır, çene kapanır. Allah muhafaza eylesin.

Allah Allah Allah Allah Allah Allah Aziz Allah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah Kerim Allah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah Subhan Allah
Allah Allah Allah Allah Allah Allah sultan Allah

Her gece sülüsün başı ile gecenin üçte ikisi geçip üçte biri kaldığında melaike gönderir Cenab-ı Allah. Yeryüzüne melaike iner dolaşır.

Yeryüzünde efendim kim var kıyamda, kim var duada, kim var tesbihte, kim var zikirde, kim var Kur’an okuyan, kim var Peygambere salat-u selam getiren, kim abdest alıp oturuyor onları tespit eder.

İpten alır onları. O melaike gider diyor onun arkasından o anda halk olmuş olan, Allah’ın kudret denizinde halk olmuş olan melaikeler gelir. O melaikeler Cenab-ı Hakkın hazinelerinden o kıyamda, rukuda, secdede, duada, zikir ve fikirde olan kimselere hediyelerle gelir diyor.

Hediye dediği vakitte bizim çantayla elimize alıp, hediye ne? Zibil, zibilden öteye zibil.

Hiçbir sultanın veremeyeceği hediyelerle iner melaike. O anda yaratılmış olan ne hediye. Senin namına cennetlerden bir cennet gelir. Hediye dediği vakitte çantayla içinde getirecek değil.

Ertesi gece o melaike gider. Bir daha inmez. Ertesi geceninki başkadır. Yine yeniden halk olan melaike vardır. Gelen hediye o akşamınkine benzemez. O bambaşka. Öteki gece bambaşka.

Allah bu. Biz neyle uğraşıyoruz.

İnşallah hepimizi bulsun Allah’ın hediyeleri.

El- Fatiha


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Nefse Karşı Cihad / Şeyh M. Nazım el-Hakkanî
MesajGönderilme zamanı: 14.02.10, 02:01 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
" O zamandaki millet sünneti tutanlara gerek kıyafetinde gerek yemesinde gerek içmesinde gerek yatmasında gerek kalkmasında gerek ibadetlerinde gerek evinde gerek işinde peygamberin sünnetini gözeten kimselerden bir zaman gelecek alay edecekler. Onun sünnetini bırakanlar efendimizin sünnetini tutanlarla alay edecekler. Diyecekler ki bunlar eski kafa.Bunlar yobaz, bunlar geri kalmışlardır.

Bunları söyleyen kimseler kimdir? Dört köşe kafalıdırlar. Futbol topu gibi başlarının içi boştur. Bunun tarifini yapayım size ki gördüğünüzde o kimseleri sen gerizekalısın sen mongolsun, sen anlamazsın öyle şeylerden. Yürü git otlan, seni meraya çeksinler. Sen başka işe yaramazsın."

işte o zaman bu zaman -yani- kıyametin kopmasına yakın olan zaman.. alay edileceği için de insanların [hadis-i şrf.de geldiği üzere] KuR'an yüzünden, (ve Mü'min olduğu bilinmek yüzünden) arlanmalarının (utanmalarının) sıkılmalarının şayi' olacağı zaman..

şeyh Nazım efendi hz. ahsen-i nasihat buyurmuş.. Mevla'm makamını âlî eylesin..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye