Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 7 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: "Âlemlerin Rabb'ının size emrettiği herşeyi aşkla yapın..."
MesajGönderilme zamanı: 03.12.09, 09:43 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Mevlana Şeyh Nazım Adil El -Hakkani Sultanul Evliya

Salı, Aralık 1, 2009 Lefke, Kıbrıs


MÜBAREKLİK TACI


Meded Ya Ricalallah.

Rabbinizi övmek için ayağı kalkın.

Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd.

Bütün övgüler, şânlar ve şerefler Rabbimize, herşeye Kâdir olanadır. Ve O’nun ilahi huzurundan hem şan hem de şeref sunar ilahi huzurda En Sevgili ve Şerefli olana.
Cenab-ı Allah bizi affeylesin.
Ey Allah’ım af diliyoruz ve rahmetini istiyoruz.

Biz çok zayıf kişileriz. Ve ilahi huzurda En Sevgili olandan sonsuz salat ve selam istiyoruz Seyyidina Muhammed (s.a.v.)

Ooo.. Ya Rabbi.

Ey insanlar Esselamun Aleyküm. Bu selam size burada ve buradan sonra selamet verir. Ey insanlar, ilahi bildirileri dinlemek için biraz vaktinizi ayırın. Eğer dinleyip kabul ederseniz sizin üzerinizdeki acılarınız ve ıstıraplarınız alınır. Görüyoruz ki şimdi herkes acılar ve ıstırap içinde. Bütün dünya ıstıraplar ve acıların içindeler.

Onun için eğer Hayatun Tayyibe isterseniz, burada size ikram edilen süre için iyi bir hayat yaşamak istiyorsanız, burada selamette ve mutluluk ve zevki sefa da olmak isterseniz Esselamun Aleyküm deyin.

Rablerinden inananlara selam. Bu Rabbimizin en büyük ikramıdır bizim omzumuzdaki ağır yükleri almak için. Alır götürür. Ve ey insanlar, diyoruz ki çünkü bize ilahi varlıklarla bağlantı kurmak emredildi.

İlahi kişiler mübareklerdir. Mübareklik acayip kıyafetler giymekle veya başınıza acayip şeyler takmakla olmaz, hayır. Mübareklik birşeydir ki bu bir ikramdır başınıza kralların ve imparatorların tacı gibi takılır.
Bu mübarekliği isteyin.
Cenab-ı Allah Peygamberleri aracılıyla gönderdi, selamet üzerlerine olsun. Ve Peygamberlerin yollarını takip edenlere gönderildi.


Bir yol vardır mübarek mevkilere ulaşır. Başka yollar vardır insanları lağım kanallarına taşır. Onun için mübarek kişiler, onlar mübareklik seviyelerine ulaşmak isterler. Onlar daha fazla dikkat ederler ve korkarlar ki lağım kanallarına düşmesinler diye.

Bu bir yoldur. Sizin burada anladığınız bütün Peygamberlerin söyledikleri; kıyamet gününde insanlar yargılanmaya gelecekler. Ve Âlemlerin Rabbinin azametli hükmünden sonra insanları mahşerden.... Yer veya insanların indiği yere, orada dururlar ve Âlemlerin Rabbinin ilahi hükmüne bakarlar. Onlar orada toplanırlar, ilahi yargıdan sonra onlara “şimdi yürüyün” diye emir gelecek ve herkes kendi özel yerlerine veya alanlarına ulaşacak ve ebediyen orada kalacaklar.

Şimdi onlar yürüyorlar. Onlar bir köprünün üzerinde yürüyecekler. Bu ateşin üzerinde geçen çok ince ve çok zor bir köprüdür. Kim orayı geçerse cennete ulaşır, Rablerinin zevklerine ulaşır, Rablerinin şerefine ulaşır, Rablerinin razılığına ulaşır. Bunların hepsi onlara o köprüyü geçtikten sonra ikram edilmiştir. Bu mübareklerin yoludur.

Kim bu hayatta adımlarını mübarek yolda tutarsa onlar o köprünün, o yürünecek çok ince ve çok keskin ve çok dehşetli köprünün üzerinde geçebilecekler. Ama bu mübarek kişilerin yoludur.

Kim hayatında kendini mübarek kişilerin yolunda gitmeye hazırlarsa, onlar o ilahi köprüden geçecekler ta ki mübarek yerlere. O mübarek yerler Âlemlerin Rabbi tarafından ikram edilmiştir ve kimse onların hudutlarını bilmez. Kimse bilemez. Kimse bilemez. SubhanAllah, tazimler Cenab-ı Allah’a dır.

İlahi kitapların bahsettiğine göre, mübarek yerlerin cennetine giren en son kişi, o en küçük cennet. Cennete giren en son kişiye on kere bu dünya kadar ikram edilmiştir. O o kadar mutlu oldu. Ama o mutluluktan daha fazla, o zaman düşünüyordu ki eğer bu alan sınırlıysa, ben ebedi olarak burada kalacaksam, sınırlı bir cennet’te ebediyete kadar mutlu olabilir miyim zannedersiniz?

Cennete giren son kişinin kalbine böyle birşey geldi. Orası bu dünyadan on kat daha büyük. Şimdi burada bir insana yaşamak için çok büyük. Ama o kişi girince Âlemlerin Rabbi o kişinin kalbine verdi ve hatırlattı ve söyletti; “Ey Rabbim, hayatımızda, dünya sınırlıydı. Hayatlarımız da sınırlıydı.

Ama burada sınırsız hayat, ebedi hayat var. Eğer sen bize ebedi hayat ikram edersen, burası dünyadan on kat daha büyük. Bu birşey değildir. Biz senin azametli hükümdarlığından, sonsuz hakimiyetler ve alemlerin okyanuslarından daha fazla diliyoruz. Derler ki sen o kadar büyüksün ve bu birşey değildir. Biz istiyoruz ve umuyoruz ki bizim için sadece bu kadar değildir. Umuyoruz ve mutlu oluyoruz ki, bu cennet bir tohum gibi olmalı.

O büyürse ağaç olur. O ağaçtan tohum alırsan bir bahçe olur. O bahçeden tohum alırsan meyveler olur ve çoğaltır.” Ve ilahi hitap gelir; “Ey kulum, sana şimdi ikram ettiğime razı ol. Bana öğüt vermeye çalışma. Benim sana vermek istediğim herşeye bir sınır vermeye çalışma, ebediyetteki herşey ebedidir.

Ey kulum, günlük sana ikram ettiğim dünyadan on defa büyük olan cennettir. İkinci gün iki katı olacak. Üçüncü gün üç katını bulursun. Dördüncü gün dört kat büyüğünü bulursun. Mutlu ol. Emniyette ol. Mutmayın ol. Telaş etme, Rab benim. Bana birşey öğretmeye çalışma. Ben sana ikram ediyorum.

Bugün giriyorsun ve bakıyorsun dünyadan on kat daha büyük bir alan, yarın iki katını bulacaksın, on kat daha fazla. Ve üçüncü gün otuz kat daha büyük bulacaksın. Ey kulum, benim sonsuz lütuflarımla zevklen.” Maşallah. Allahu Ekber. Allah Allah Allah Allah.

Ey insanlar, bu mübarek yoldur. Eğer sizlerden birisi o gün be gün çoğalan, çoğalan mübarek alanlara ulaşmak isterse üç defa ikram edilince üç kat olacak zannetmeyin. Birinci ikram gibi, ikinci gün yirmi kat olur. Ve üçüncü gün yirmiden on kat fazla olur. Ne olur? İki yüz kat olur. Ve iki yüzü katlarsan dördüncü gün iki yüzü dört yüz kat daha büyük görürsün.

Ey Allah’ım ben ona ulaşabilir miyim? Sen ona ulaşamasan nasıl istersin? Sana ikram ettiğimi Ben bilirim. Sen sana ikram edilenden razı olana kadar asla yeterli demeyeceksin.
Her zaman "Helmin Meziyd" diyeceksin.
Ey Rabbim, daha fazla istiyorum. İkramlarına doymuyorum. Ey Rabbim, daha fazla ve fazla ve fazla ver.

Ey insanlar, bu bana gelen birşeydir ki bana bütün milletlere, bütün insanlara bildirmem gerekiyor.
Genelde şimdi bu dünyadaki insanlar ıstırapları ve çileleri birbirlerine karışmıştır.
Tatları yoktur. Hiç kimse geçici hayatlarında bir tat alamıyor.

Ey insanlar, Rabbimiz bizi çağırıyor. Neden günlük beş dakika bile olsa Rabbinize, O herşeye Kâdir olana vermiyorsunuz, ona şükür etmek ve secde etmek için ve Rabbinize teşekkür etmek için? Nedir bu sizin saçmalığınız? Nedir bu sizin cahilliğiniz? Nedir bu sizin basitliğiniz?

Lağım kanallarında yaşayan ve çıkmak istemeyen büyük fareler gibisiniz!! Neden? Hergün omzunuzdaki ıstıraplar çoğalıp çoğalıyor. Ve gençleriniz aşağı, aşağı, aşağı inmeye başlıyor. Bu ilahi seviyelerin çok önemli bildirileridir.

Ey insanlar, bu hem bir ikazdır hem de size sonsuz iyi haberlerdir.
Rabbinizi razı etmek için bir kaç dakikanızı verin. O zaman o size burada ve buradan sonra sonsuz memnuniyetler ikram eder. Ooo....

Birahanelerde içmek, kumarhanelerde içmek, kötü yerlerde içmek, pis işler yapmak sizin şerefiniz değildir ey insanoğlu. Kötü şeyler yapmak bir halifenin şerefi değildir. İnsanoğlu için bir utançtır ki onların düşündükleri sadece insanları nasıl öldüreceğiz, insanlara nasıl zahmet vereceğiz, insanlara nasıl daha fazla ıstıraplar vereceğiz. Bu mu sizin insanlığınız? “Tuuh” sizin insanlığınıza!! Allah (cc) onları alıp götürsün!

Çünkü ilahi öfke yaklaşıyor. Çünkü yaşıyorsunuz ve bu gezegenin son durağına ulaşıyoruz. Ve kıyamet günü yaklaşıyor. Kıyamet günü en çok utanmalısınız.

Ey insanlar, içmeyi bırakın çünkü içmek sizi sarhoş yapar ve sarhoşların seviyeleri eşeklerin seviyesinin altındadır. Eğer eşeğe içmek için “Talki Walki” verirsen, ... “Johnny Walky”... Bir eşeğe Johnny Walky içmek için verirsen... Johnny Walker, ne içer o... İngilizcede ne derler?... Viski. Eğer bir eşeğe verirsen böyle yapar. Ama sen insanoğlu o eşeğin içmediğini sen nasıl içersin?!! “Hayır ey Şeyhimiz, onlar Johnny Walker içmezler onlar şapşapa içerler.” Ne şapşapası? Şampaze? Şampaze? Şampazenin önüne koy şampanya içer mi bak.

Şampanze bir maymun türüdür. Onun önüne koy, nedir bu der. Ağlar. “Nedir bu?” der. “Ey Şeyh, biz şampanya içmeyiz biz votka içeriz.” Daha fenası!! Rusya’da o kadar çok ayılar yaşarlar. Onlara votka verin içecekler mi içmeyecekler mi? Ayılar içmez, siz insanlar onu nasıl içersiniz? He..? Nedir bu saçmalık? He...?

“Ey Şeyh, biz yunanlıyız biz gelenek olarak konyak içeriz.” Konyak mı? “Sen tadına bakmadan konyak nedir bilmezsin. Konyak içince şarkı söyleriz. (Şeyhimiz yunanca şarkı söylüyor)” Yunan şarkı söylemesi.

“Bana gel ey kara gözlü sevgilim. Ey sevgilim, kara gözlü sevgilim bana gel. Ben “tabbayım”.” Ooo... Merhaba yunanlılar, nasılsınız? Mutlu musunuz?

Ama İtalyanların ne içtiklerini daha öğrenmedim. Ne içerler? Şarap. Şarap içerler. Hem de Almanların ne içtiklerini unuttum.

Ey Şeyh, biz Almanlar biraaa, biraaa içeriz. Bira nedir? “Bira arpadan yapılmıştır. Arpa...”

“Arpa nedir?”

Arpayı sadece eşekler sever. Siz ondan nasıl bira yaparsınız?

“Siz bilmezsiniz, siz hiç tatmadınız.”

Eşekler tadına bakmazlarsa ben nasıl tadına bakayım?
Eşek o birayı içmekle asla mutlu olmaz ben onu içmekle nasıl mutlu olurum?

Ondan sonra Araplar da içerler. Ne içerler? ...Araplar... Başka şey var... Arapça bir söz var onların... Şaraplarını...Ekşimiş... Arapların bilmediğini ben biliyorum. Hurmadan yaparlar... içerler ve kamıştan yaparlar.... ve içerler.... Araplar şeyden, hurmadan yaparlar... hurmadan yaptıklarına ne derler? ... Bilin sende...

Türkler şimdi özgürler, herşeyi içerler. Onlar özgürdür. Ne bulurlarsa içerler. Ondan sonra eğer bir kişi içerse onların akılları artık çalışmaz, biter. Akılları çalışmadığı zaman insanlıkla bağlantıları kesilir ve hayvanların seviyelerinin altına ulaşırlar. Çünkü hayvanlar içmezler.

Sarhoş kişiler olmayı bırakın. Bir gün mutsuz olacaksınız. Başınızı ve sonunuzu düşünmek ve öğrenmek için biraz vakit verin.

Ey insanlar, Cenab-ı Allah bizi affeylesin.

Biz sadece bize göklerden gönderilen birisini istiyoruz ki bizim adımlarımızı düzeltsin.
Ve zaman bitmiştir ve o kişi gelecek ve İsa a.s. gelecek. Ondan sonra kıyamet günü gelecek.
Ey insanoğlu, şerefinizi tutun. Kötü gelenekleri bırakın. Ve mübarek kişilerin iyi geleneklere ulaşmaya çalışın.


Çünkü mübarek kişiler olmazsa ebedi hayata yol yoktur. Onlara ebediyet olmaz.

Cenab-ı Allah bizi affeylesin, O’nun ilahi huzurunda en Şerefli olanın hürmetine Seyyidina Muhammed (s.a.v.). Ya Rasulullah....

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”
...

Bu iyiler duysun diye göklerden gelen mutlu seslerdir. Duyun ve dinleyin ve zevk alın ilahi şarkılarla ve müziklerle. O zaman burada ve buradan sonra mutlu olursunuz.

Ey Allah’ım bizi affeyle. Fatiha.

Sor şeye arapların yaptığı hurmadan... şeye şeyh Halid’e... Nebis. Nebis... onu isterim. Biliyorum ben. Tamam?

41 dakika.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”


Ey insanlar, bana öfkelenmeyin.
Ben sizin burada ve buradan sonra mutluluğunuzu istiyorum.
Ve sizin ilahi huzurda memnuniyetinizi istiyorum.
Bu size Peygamberlerle ve mübarek kişilerle ve meleklerle sonsuz şeref verir.

Onlarla beraber olmaya çalışın. Lağım kanallarında ve şeytanlarla beraber olmayın. Allah (cc) bizi korur. Amin.

Fatiha.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ: YENİ SOHBETLER [ARALIK 2009]
MesajGönderilme zamanı: 08.12.09, 16:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'nin ingilizce verdiği son sohbetlerinde sürekli olarak "gezegen" hakkında konuşmaları dikkat çekicidir.

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ: YENİ SOHBETLER [ARALIK 2009]
MesajGönderilme zamanı: 16.12.09, 16:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Sultanul Evliya Mevlana Şeyh Nazım Adil El -Hakkani

Pazartesi, Aralık 14, 2009 Lefke, Kıbrıs


GÖKLERİN EMANETİ


Destur Ya Ricalallah Meded.Destur Ya Seyyidi.
La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah
Muhammed Rasulullah Aleyhi Salatullah Aleyhi Selamullah.
La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah
Muhammed Habibullah Aleyhi Salatullah Aleyhi Selamullah.

Bütün övgüler ve bütün tazimler Sanadır, sadece Sanadır. Ey Rabbimiz sen Yaratansın. Sen Yaratanımızsın bizi affeyle. Ve bedenimiz ve manevi varlığımıza ilahi rüzgarlar gönder ki her vakit ferah olalım. Ferahlık sizin içindir. Ya Rabbel İzzeti...

Ve sonsuz sȃlatu selamlar Senin en şereflin olan, onun şerefine bütün alemleri yarattın, Seyyidina Muhammed (s.a.v.). Ona ikram eyle. Ey Rabbimiz bizi affeyle. Ey Rabbimiz onun şerefine bizi destekle.

Esselamun Aleyküm ziyaretçilerimiz, dinleyicilerimiz hoşgeldiniz. Siz benim için gelmiyorsunuz, hayır. Siz ilahi merkezlere ulaşmak istiyorsunuz. Her yükseldiğiniz zaman hafifliyorsunuz. Hafiflemek, maddi varlığımızın ağırlığı bizi bırakıyor demektir. Onun için ibadetler ve kulluk yapmak insanların omuzlarındaki ağır yükü alır.

Ey selefi ulemalarımız, Cenab-ı Allah’ın ne buyurduğunu düşünüyorsunuz? Estauğuzubillah“İnna Aradnel Emanete Ales Semavati Vel Erdi Vel Cibal.” (Ahzab: 72) (Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik.) Bu arapça mı, Türkçe mi? Arapça. Lisanul Kuran-i Kerim. Arapça. Ve siz arapçayı anlamaya daha fazla değer vermelisiniz.

Cenab-ı Allah buyurur ki; Estauğuzubillah“İnna Aradnel Emanete Ales Semavati Vel Erd Fe Ebeyne Ey Yagmilneha” (Ahzab: 72) Cenab-ı Allah buyurur ki; bütün gökleri ve bütün yerleri... Gökler maneviyatla doludur. Göklerde maddiyatın bir ağırlığı yoktur.

Cenab-ı Allah buyurur; Biz göklere hem de yerlere buyurduk, bu benim emanetimdir. Cenab-ı Allah’ın emanet için buyurduğuna ikram başka dillerde tam bir tarif vermek için yeterli değildir.

Ben ilahi göklerimden, onlar mukaddeslikle doludur, ikram ediyorum. Göklerin maddesi onlara ilahi huzurdan yansıyan nurdur.

Meded Ya Sultanul Evliya Meded. Eğer sen zayıf kullara ulaşmazsan kimse böyle dakik konuları konuşamaz.
Eğer Alemlerin Rabbi onun sözünü taşımak için bir yetenek vermezse bu o kadar ağırdır ve imkansız olur.

Ey büyük Şeyhimiz, ey sahibimiz, kullarına ve bu dünyadaki bütün varlıklara birşeyleri anlamalarını kolaylaştır. Sen bu noktada sorumlusun ve biz senin ilahi varlığının görüntüsüne geliyoruz. Çünkü O öyle kuvvetli biridir ki, sıradan insanlar için onlara gözleriyle bakmak imkansızdır. Bizim maddi gözlerimizle onlara yaklaşıp bakamayız.

Sadece kimin manevi gözü açıksa onlar bakabilir. Bakmak birşeydir, anlamak başka birşeydir. Ve o anlayışla birşey olmak daha başka birşeydir. Hem de o anlayış onlara giydirilmiş ilahi hal başka birşeydir. İnsan... Beşeri...

Ey insanlar, kendinizi o kadar basit yaradılış veya basit varlık zannetmeyin. Seyyidina Ali ne buyurmuştur? ... (arapça)Kendinizi o kadar küçük varlıklar mı zannediyorsunuz? Küçük. Bir buçuk ve iki metre arasında. Bu maddi varlığımızın orta ölçüsüdür.

Bir buçuk metreden daha aşağı inersek çok çirkin bir görüntü olur. Eğer iki metreyi geçersen de dev gibi olursun... Ne derler? Bunun için bir kelime vardır...Kocaman bir kişi...O da çirkin olur. Cenab-ı Allah insanı böyle mükemmel bir şekilde yarattı.

Çok kısa biri veya çok uzun kişi çirkin olur. Onu mükemmeliyet içinde olan böyle bir şekilde yarattı. Mükemmeliyet. SubhanAllah. Bir anlam veren bir söz vardır... Çok uzun kişi olursan...Cebabire?İmlak... İngilizce? Dev gibi... Dev gibi görünmek iyi değildir.

Onun için Cenab-ı Allah buyurur; “İnna Halagnel İnsana Fi Ahsani Takvim” (Doğrusu Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.) (Tin:4) O buyurur ki; Biz insanı öyle bir şekilde yarattık ki bu en iyisidir. Bir kadını veya bir erkeği daha yakışıklı veya daha güzel bir şekilde hayal edemezsin.

Size dört ayak ikram edilse ne düşünürsünüz? Çünkü insanlar şimdi o kadar çok dünyanın peşine koşarlar ve iki ayak yeterli değildir derler. Biz de deriz dört ayaklarınız olsa ne haber? O zaman zürafa gibi olursun o kadar uzun.

Boyunuz zürafa kadar olsa iyi değil mi? Üç metre, dört metre olursun, herşeyi merdiven kullanmadan toplarsın. Ne düşünürsün? Hayır, hayır ben hoşlanmam. Yük taşıyan olsan ne haber? Şimdi insanlar kim daha ağır yük taşır diye müsabaka yaparlar.

Ben de diyorum; bir müsabaka istiyorsanız bu müsabakayı eşeklerle yapın. Eşek her zaman sizin taşıdığınızın iki kat fazlasınız taşır. O altın madalyaları siz almamalısınız, hayır eşeğin boynuna asmalısınız. Ve eşek çok mutlu olur ve der ki; “İaa… İaa..İaa..İaa… İaa…”

“Ne için mutlusun?”

“Ben şampiyon olduğum için mutluyum.”

Her hangi bir eşek o ağır yük kaldıranlardan daha kuvvetlidir. Ne için? Eşeklerden daha kuvvetlisiniz diye ispat etmek için mi? Hayır, asla, eşek her zaman daha kuvvetlidir. Siz taşıyınca bacaklarınız titrer. Bir adim bile hareket edemezsiniz. Ama eşeklerin sırtına sizin taşıdığınızın iki katını yükleseniz o gidebilir.

Eğer siz bir madalya alıyorsanız bu madalya tenekeden olmalı. Altın madalya eşek için olmalı. Ve eşek; “Hayır, ben bir madalyayla mutlu olmam çünkü ben taşıyorum onun için iki altın madalya isterim. Birini sağ tarafıma” der.

(Şeyhimiz öksürüyor) Bu gelen yaşlılıktır. Birisi 80, 70 yaşını geçince birşeyler sana yaşlandığını gösterir.

Onun için ey insanlar, kimse daha mükemmel bir şekil düşünemez. Hanımlardan ne haber? Eğer hanımların arkalarında iki tane kanatları olsa? Nasıl olur, severler mi? He…? İki tane kanat… Yatağa girince eşi der ki; “Yav al şu kanaları, beni mutsuz ediyor. Al bunu yanında tut.”

Meleklerin kanatları vardır. Onların dış görüntüleri bizim yaratılışımızdan daha mı önemli zannediyorsunuz? Hayır. Vȃr olan her şey Cenab-ı Allah’ın insanoğluna ikram ettiği mükemmeliyete ulaşamaz. Neden şükür etmezsiniz?

Ey insanlar, Cenab-ı Allah sizi insan olarak yarattı eşek olarak yatamadı diye mutlu değil misiniz? Ve siz her zaman şikayet edersiniz. Ne için şikayet edersiniz? Cenab-ı Allah sizi eşek olarak yaratmadı diye mi? Neden şikayet ediyorsunuz? “Şükürler olsun Rabbim beni ademoğullarından olmak için seçti” demelisiniz. Ve adem öyle bir mükemmeliyet üzerinde yaratıldı ki, hiçbir varlık onun mükemmeliyetine ulaşamaz.

Ey insanoğlu utanmıyor musunuz? Her zaman şikayet edersiniz. Ne için? Eşek olarak, köpek olarak, tilki olarak yaratılmadınız diye mi? “Ey Şeyh, biz ayı gibi olsaydık. Çünkü ayı dört ayakla yürür ve bazen iki ayak üzerinde dururlar hem de yürürler.” Bundan hoşlanıyorsanız Allah (cc) sizi sabaha kadar ayıya çevirsin diye sizin için dua edeyim.

Ama farkı vardır çünkü maymunlar… Maymun değil, ayıların bazıları sarıdır, bazıları gri, bazıları beyaz, bazıları siyah, bazıları karışıktır. Onlardan hangi renkten hoşlanırsın? “Ben asla ayı gibi olmak istemem.” Neden Rabbine şükür etmezsiniz, “Ey Rabbim, sen beni insan, ademoğulları olarak yarattın” diye?

Onun için bu Peygamberlerden hakiki takipçilerine gelen ilahi ilimlerdir. Bu onları uyandırmak içinde ikram edilmiştir. Cenab-ı Allah’ın onlara ikram ettiğini takdir etmek için. Evet. Cenab-ı Allah buyurur; “Ben yerlerde ve göklerde ilahi sözümün bilinmesini istiyorum.” Ve biz (arapça) ..“Ey Rabbim, bizi affeyle. Eğer sen bizim irademize bırakırsan biz af isteriz. Biz taşıyamayız” deriz. … (arapça)

Ey selefi ulemaları, Cenab-ı Allah tutmanız istediği o emanet neydi? Emanetin anlamını bilirsiniz. O emanet neydi bana anlatabilir misiniz? “Şirk, küfür, şirk küfür” konuşmayın, hayır. Helal nedir, haram nedir insanlara hakiki ilimleri öğretin. Ve bütün Peygamberler insanlara haram nedir, helal nedir, yasak nedir, müsaade edilen nedir diye öğretmeye geldiler. Bunları öğrenmeye çalışın ondan sonra kendinize biz “selefi ulemalarıyız” deyin.

O emanet nedir bana söyleyin? Bütün yerlerin ve göklerin ve de dev dağların titrediği o emanet nedir bana söyleyin. Himalaya dağları gibi dev dağlar. Onlar da böyle (eğildiler, eğildiler), düzleştiler. “Ey Rabbimiz, biz taşıyamayız” neydi bu? Biliyor musunuz bilmiyor musunuz? Bilmiyorsanız Cenab-ı Allah buyurur; “Fes'el Bihi Habiyra”(Furkan:59). Bir daha. Doğudan batıya size anlatacak, siz öğretecek birini arayın. Zannetmeyin ki böyle değerli cevherleri herkese ikram ederler.

Ne düşünürsün, siz Suudilersiniz. Onların çok fazla cevherleri, yakutları, zümrütler, incileri, safirleri, o kadar çok şeyleri vardır. Ne düşünürsünüz, O… Boynuna astıkları… Madalya değil… Bayanlar boynuna asar… Kolyeyi bir eşeğin boynuna takmak ister misiniz? He…? Bana söyleyin. Bana söyleyin ve ben size bir cevap vereyim. Siz herşeyi bildiğinizi zannedersiniz, siz hiçbir şey bilmezsiniz.

Çünkü onlar o değerli kolyeleri eşekle aynı seviyede olanın boynuna takmaya çalışırlar. Ne düşünürsünüz, eşeğin boyuna değeri kolyeyi takınca onun insanın yanında bir değeri mi olacak? Hayır. Onun için böyle değerli ilimleri gelen herkese verilmiştir zannetmeyin, hayır. Bu Âlemlerin Rabbinin ikramıdır.

Dalında mükemmeliyete ulaşmayan bir talebeyi bile mezun etmiyorsunuz. Cevherlerle dolu Kurân-ı Kerimde her cevherin değeri bu kainattan on veya yüz kat daha fazla değerlidir. Âlemlerin Rabbi size onu verecek mi? Ne dersiniz? … (arapça) “İnna Aradnel Emanete Ales Semavati Vel Erd Fe Ebeyne Ey Yagmilneha” Ey Rabbim, o emaneti bizim boynumuza verirsen birileri bizden alabilir, bazı hırsızlar benden alabilir.

Bu o cevherleri tutabilecek birilerine ikram edilmeli. Sen o seviyede değilsin onun için Cenab-ı Allah sana vermiyor. Biz ulamayız, selefi ulamalarıyız demeyin. Nerede ulemalar? Cenab-ı Allah buyurur; “İnnema Yahşellahe Min İbadihil Ulema” (Fatır:28) Kendinizi Cenab-ı Allah’ın buyurduğu seviyede mi görüyorsunuz?

Zannediyor musunuz ki size böyle Huşu…Allahu Ekber deyince bütün organlarınız titrer mi zannediyorsunuz? Hayır. Siz o seviyede değilsiniz, size o ikram edilmemiştir. Biz selefi ulamalarıyız demeyin, hayır, hayır.

Cenab-ı Allah’ın övdüğü ve “İnnema Yahşellahe Min İbadihil Ulema” buyurduğu o seviyeye nasıl ulaşırız onu sorun. … (arapça) anlar mısınız Min İbadihi Ulema’lardan bazıları, herkes değil, hayır. “İnnema Yahşellahe Min İbadihil Ulema”. Titrerler, Haşyetillah’tan titrerler. İlahi korkudan, bu Tazim ve Tekrim’le karışmıştır, ve övgüyle karışmıştır, bu ikram edilmiştir.

Kıyafetlerinize altın süsler takınca veya gümüş o zaman birşey mi olacağınızı zannedersiniz? Her zaman kıyafetlerine bakan insanlara anlatmaktan hoşlandığım kısa bir hikayedir. Ve kıyafetleriyle ve taçlarıyla kibirlenirler.

Sultan Timur zamanında; O Ortaasya'dan Avrupa'nın hudutlarına gelmişti. Ve orada Molla Nasreddin’le karşılaştı. Onlar bilirler. Araplar Cuha derler, Cuha başka biridir. Molla Nusreddin, molla Mevla demektir. Biz molla kullanırız. Molla hakikatte Mevla’dır. Cenab-ı Allah onları sorgulamaz.

Cenab-ı Allah herkese başka bir özellik vermiştir. Molla Nasreddin’in özelliği insanları güldürmek ve düşündürmekti. Bir gün Molla Nasreddin hamamdaydı. Ve orada Sultan Timur, Timurhan vardı. O oturuyordu ve dedi ki;

“Ey Molla Nusreddin, eğer ben bir esir olsaydım…. Esir nedir? Onun bir ismi vardır… Eğer ben bir köle olsaydım, esir ama onun başka bir ismi daha var anlamak için…Eğer ben bir köle, hizmetçi olsaydım. Beni bir pazara götürseler benim fiyatım ne olur zannedersin?” anladınız mı?

Molla Nusreddin dedi ki; “Ey Celalettin Melik, ey haşmetlim, siz orada on dirhem edersiniz.”

Dirhem gümüş madeni para idi.

“Ne diyorsun ey Molla Nusreddin? Benim için sadece on dirhem mi? Sadece bu peştamal” Bu örtü…Yahu hacıların koyduğu nedir? Malezyalılar kullanır bunu…Saron… Bunu söyle…Ne giren oraya buraya!... “Saron sadece on dirhem eder.”

“Senin değerin yoktur. Kimse sana birşey vermez, hiçbir dirhem vermez. Ben sadece o Saron’u söylüyordum, seni değil. Seni kim alır? Senin ayağının biri böyle, böyle gidiyor. Seni kim alır? Kimse sana bir şey vermez. ”

Ve Sultan güldü.

Ama Molla Nasreddin insanlara bir ders verdi.

Herkes şimdi böyle süsler taşırlarsa kendi değerlerini çok değerli zannederler, hayır.
Bu onlardan alınırsa kimse onlara bir Riyal bile vermez. Mutlu…

Ey insanlar, dinleyin ve birşey öğrenmeye çalışın ki size burada ve buradan sonra faydalı olsun. Nefsinizi aşağı indirsin ve size ilahi süsler gelsin. Ey insanlar, o zamanın ödemelerini kullanmayın. İlk önce Cenab-ı Allah’ın emirleri ondan sonra tedarik edeceğiniz şeylerle bakın. Tedarik edeceğiniz şeyler için değil Cenab-ı Allah’a kul olmak için yaşamaya çalışın. Cenab-ı Allah bizi affeylesin.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum duuum”

Fatiha.

Cenab-ı Allah bizi affeylesin.

...

Bazen kulağıma söylerler. Onlar bilirler, durdururlar, keserler.
Allah’a şükürler olsun.

eş-Şükrülillah. Velhamdülillah.

*Selam geliyor*

Onlar mutlular mı? Bu gece biraz böyle böyleler.

Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah....


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ: YENİ SOHBETLER [ARALIK 2009]
MesajGönderilme zamanı: 01.01.10, 22:46 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Sultanul Evliya Mevlana Șeyh Nazım Adil El-Hakkani

Çarşamba, Aralık 30, 2009

Lefke, KKTC

KENDİNİZİ TEMİZLEYİN


Destur Ya Seyyidi Meded. Meded Ya Sultanul Evliya.
La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah
Seyyidina Ve Nebiyuna Muhammed Rasulullah…
Âmin.

Hoşgeldiniz dinleyicilerimiz, hoşgeldiniz, hoşgeldiniz. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz.
Geç kalmayalım, ilkönce Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym diyelim.

Ey insanlar, kalplerinizi faydasız şeylerle meşgul etmeyin. İşitin ve dinleyin.

Ey mübareğimiz, ey sahibimiz, bu gezegenin sahibi, Kutbul-Zaman, kutbul-dünya.

Kutup yıldızı asla yerini değiştirmez. Gece vakti bakınca onu aynı yerde buluruz.
Gündüz vakti, sabah erken bakarsan kutup yıldızı aynı yerindedir.
Doğulu insanlar bakınca onu aynı zevkle görürler. Batılı insanlar kutup yıldızına baktığında her zaman aynı yerindedir. Zamanın başlangıcını biliyor musunuz?

Ey profesörlerimiz, zamanın ne zaman başladığını biliyor musunuz?
Bu basit bir sorudur. Çok basit bir sorudur.


Onlar herşeyi bildiklerine kibirlenirler. Söyleyin zaman ne zaman başladı? Ve nasıl başladı? Onun başı nedir ve onun sonu ne olacak?

Ey insanlar, dinleyin, ben dinliyorum. Ben birşey bildiğimi iddia etmiyorum, hayır.
Bu gezegenin sahibi bana bazı dalga boyları gönderir, evet.


Maddi varlıkta ve maddi şeylerde o bağlantı olursa bizim manevi varlığımızdan ne haber?
Onun göklerle bağlantısı olamaz mı? Bize öyle bir durum ikram edilmiştir ki Âlemlerin Rabbi buyurmuştur; “Ben yeni bir nesil, yeni bir varlık yaratıyorum.
Onlara halifelerim olmalarını ikram ediyorum.”

Bunu düşünün, bunu düşünün ey insanlar. Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz.
Bu burada ve buradan sonra bütün hazinelerin anahtarıdır.
Bismillahirrahmanirrahiym dersen bu sana açılması istediğin şeyi açar.
Bismillahirrahmanirrahiym demezseniz açılmaz.

Sadece bu dünyanın insanları değil, bütün göklerdeki melekler gelse ve o anahtarı çevirip açmak isteseler yapamazlar.
“Ey şeyh, o açılışın arkasında ne vardır?”
Hişam Efendi, mühim. Orada ne vardır?


Evet, şimdi insanlar taklit bedenlerindedir. Taklittir bu bizim hakiki varlığımız değildir.
Bu bizim hakiki varlığımız değildir. Herşey için hakiki bir varlık vardır.
Ve varlıkların kendilerini anlamak için ulaşabileceği en yüksek hali kapalıdır, perdelidir.

Kendi hakkında sorarsan, Rabbini sormadan önce kendini sormalısın. Çünkü senin hakiki varlığın o perdenin arkasındadır. Taklit olanı buradadır.
Bu gezegendeki varlığımız taklittir, hakiki varlığımız değildir. Bir kişi hakiki varlığını bu gezegende taşıyamaz.

Ey selefi ulemaları, bir daha, size o kadar soru soruyorum ama anlamıyorsunuz ve cevap vermiyorsunuz. Yaratanımızın hitabı neredeydi?
Yaratanımız, Âlemlerin Rabbi insanlara, insanoğluna “Siz kimsiniz, ben kimim?” diye sordu. Evet?

“Ben kimim ve siz kimsiniz?”
İnsanlar dedi ki; “Sen Rabbimiz, Yaratanımızsın, bizde senin kullarınız.”

Bu ilk sözdür.
Hakiki varlığımız işitti, baktı ve cevap verdi.
Ey ulemalar, biz selefi ulemalarıyız dersiniz, bu (olay) nerede oldu?
Siz selefi ulemalarsanız, Rabbimizin hitabı kime ve nerede oldu?
Ve bu kim kimlerdir? Kime diyoruz, kime?
Âdemoğulları, Âdem’in neslinin hepsi ayağı kalktılar.

Bir de selefi ulemalara soruyorum, Âlemlerin Rabbi, bizi Yaratan, bizim hakiki varlığımıza hitap ettiği zaman onlar neredelerdi? Rabbimizin tayin ettiği her hangi bir yer olabilir.
Soruyorum onlara: Ruhlarımız ayaktalar mıydı, oturuyorlar mıydı yoksa secdedeler miydi?


Onların durumu nasıldı? Bir kişinin Rabbine namaz kıldığı gibi ayakta duruyorlardı. Bu çok hassas ve çok mühim bir hakikattir. Bu gizli ilimdendir. Onlar ilk önce ayağı kalktılar. “ Siz kimsiniz ben kimim?” diye sorunca onlar ilahi huzurda kendilerini ayakta kalmak için taşıyamadılar. Ve rûkû’ye eğildiler.

İlahi hitap onlara üç kere geldi; “Siz kimsiniz ben kimim?” Ve bitip secdeye koştular. Onlar nasıldır? Onların hepsinin aynı bir görüntüsü veya aynı bir hali mi vardır? Manevi varlıklarımızın hepsi aynı mı yoksa farklı görüntülerde mi?

Birileri şimdi bize o günün görüntülerini öğretiyorlar. Âlemlerin Rabbi insanları yarattı ve onlara sordu; “ Ben kimin ve siz kimsiniz?” Evet, onlar gittiler, gittiler, gittiler ve bittiler. Rablerinin okyanuslarına koştular. Bu okyanuslar Cenab-ı Allah’ın ilahi emri ile bizim halimizi ve yaratılışımızı verir.

Bizim sağ tarafımızdaki ile sol tarafımızdakinin aynı görüntü aldığını zannetme, hayır asla. Kimse bakıp aynı görüntüyü görmedi. Ȃlemlerin okyanusları gibidir. O varlıklardan her birisinin özel bir bakış noktası, özel bir anlayış seviyesi ve özel bir nur yönü vardır o okyanusların.

Allahu Ekber. Allahu Ekber. Allahu Ekber.

Biz birşey bilmiyoruz. Biz birşey bilmiyoruz. Bizim bildiğimiz çok basit şeylerdir. Şimdiki zaman bitmiştir ve kıyamet günü geldiği için birşeyler anlasınlar diye böyle ilimler inananlara ikram ediliyor.

Sen o ilahi huzurda olabilirsin ve başına gelen ilahi görüntü başkadır bedenine gelen başka birşeydir, aşağısı başka birşeydir. Onlar aynı halde değildir, hayır. Herşeyi aynı olsaydı üstünde birşey olmayan tahta parçası gibi olurdun.

Ama bizim 360 farklı organlarımız vardır. Evet? Her organ yaratılısına göre, esas vaziyetine göre başka birşey alır. Onun için bana bazen bazı sorular sorduruyorlar. Bunları kitap okumakla kimse bilemez. Çünkü böyle ilimler göklerden saf kalplere akar. Saf kalplerin özel bir temizliği, özel bir anlayışı vardır. Gözlerin birşey anlar, kulakların başka birşey anlar. 360 farklı organların vardır, her birisi kendi haline bakmalı, görmeli ve almalı ve o çizgide hareket edip gitmeli.

Selefi ulemalara soruyorum, o insanların ayakları, bedenleri veya organları var mıydı? Veya onlar neydi? Bu varlık… Ey selefi ulamaları, siz bu varlığın o varlıktan daha önemli olduğunu zannediyorsunuz. Bu varlık maddi bir görüntüdür. Bu görüntüden biri ikincisini taşıyamaz.

Manevi varlığımızı anlayamazsınız. Vardır ama anlamayız. Bir araba motorundan anlar mı? Hayır. Senin içinde motor var mı yoksa boş musun? Evet, kalp vardır. Kalp bir et parçasıdır. O herşeyi bilir mi? Hayır. O sadece işini bilir başka birşey değil.

Kanı hayat merkezinden bütün bedendeki hücrelere gönderir, bu onun önemidir. Ama kan akıp maddi varlığımızın son noktasına ulaşınca kan da ne yapacağını bilmez. Veya kanı organlara taşıyınca ne olacağını bilmez. O ne olduğunu bilmez sadece kanı kalpten bütün hücrelere götürür ama onun hakiki vazifesini kimse bilmez.

Onun için yaratılan ve şereflenen en mühim varlık âdemoğullarıdır. Âdemin şerefi bakmakla veya maddi varlığına göre değildir, hayır. Ve maddi bedenimizin taşıdığı değildir. Ama o kanın her hücreye akıp ulaştığı hakiki hakikatler farklıdır. Herşeyi mükemmeliyete ulaştırmak için bir vazife, yapması gereken bir değeri vardır.

Ama insanlar böyle özel ilimleri öğrenmeye çalışmazlar ki bunlar göklerin bilgisidir. Gökler bu gezegendeki özel kişilere ilahi kitapların böyle ilimlerini gönderirler. Onlar herşeye hakkını vermek isterler, onlar bilirler. Onun için “Kutup” deriz.

Ve kutup Cenab-ı Allah’ın bütün insanoğluna sorduğu gibi sorar; “Ben kimim ve siz kimsiniz?” Bir hücreye ulaşan her kanımızın damlasına sorulur, “ Bu kuvvet sana nereden gelir biliyor musun?” Her hücre secde yapar. “Ey Rabbim bize kuvveti veren Zȃtı Eceli ȃla’dır. Ey Rabbim, biz kanın getirdiğine değil de Zȃtına bakıyoruz.”

Ey insanlar, maneviyat hakkında birşeyler anlamaya çalışın. Bu sizin için maddi bedeninize bakmaktan daha mühimdir. Maddi varlığınızı zevklendirmek hayvanların seviyesidir. Sizin seviyeniz meleklerin seviyesinin üstündedir. Nasıl kendinizi aşağı, aşağı, aşağı indirirsiniz ve kendinizi hayvanlar seviyesine indirirsiniz? Böyle şeylerle kibirlenip zevklenirsiniz. Neden yukarıya bakmazsınız, her zaman yere, yere, yere bakarsınız?

“Bazen ey Şeyh göklerdeki uzayda neler oluyor diye bakıyoruz. Evet, etrafımızda milyonlarca ve trilyonlara güneşler veya yıldızlar döndüğünü biliyoruz. O kadar acayiptir ki bakarız ama anlamayız.”

Âlemlerin Rabbi asla anlaşılmayan birşey yapmaz. Biz anlarız ama kendimiz hakkında bir bilgiye ulaştıran kuvveti kullanmayız. Onun için kıyamet gününde insanlara sorulacak ilk soru; “ Ne öğrendin?” olacak.

“Ne öğrendin?” Bu soruya nasıl cevap vereceksin? Sana bu soru sorulunca ne cevap vereceksin? “ Ey Rabbim, biz işlerimizle meşguldük ve uzayda neler oluyor diye boş bir vakit bulamadık” mı diyeceksin? Bırak bakmayı bu birşey değildir. Ama göklerde yazılı olanlar bazı özel kişiler tarafında insanoğluna bildirilmiştir.

Özel kişilerin varlıkları özeldir. İnsan, Hazreti İnsan. İnsan bu hayatın sahibi olmakla şereflendirildi. Neden gidip onlardan öğrenmezsiniz? Öğrenmezsiniz ama düşünüyoruz dersiniz. Ama düşünmek size hakikatleri açmak için yeterli değildir. Sizin Peygamberlere gönderilen bazı anahtarlara ihtiyacınız vardır. Anahtar sahibi, Peygamberinden bir anahtar almaya çalışın. Size açsın başka bir bakışa ve görünüşe bakarsın.

“Bu nedir? Bu nedir?” derler. Bu nedir? Biz birinci seviyede yaşıyoruz. Maddi varlığın seviyesi. Hareket edince daha fazla bilmek isteriz. Maneviyat bizi yukarıya, yukarıya, yukarıya taşıyacak yeterli kuvveti vardır. Birinci seviyeye, ikinci seviyeye, üçüncü seviyeye, dördüncü seviyeye, beşinci seviyeye, altıncı seviyeye, yedinci seviyeye.

Ulaşmaya çalışınca melekler seni yukarı, yukarı ve yukarıya çıkartırlar ta ki Sidre-i Münteha’ya kadar. Bu maddi varlıkların son noktasıdır. Yukarıda biter. Bilemezsiniz ta ki… Kendinizi temizleyin. Anlamlarda biri, ruhlarınızı her maddi yönlerden temizleyin. Gelin size başka bir kıyafet giydiririz ve anlayışın yükselir, yükselir ve yükselir. Sana dünya giydirilen kıyafetiniz her zaman kirlidir.

Onu temizleyin ve yok edin. Ve melekler gelip sizden o kirli kıyafeti alır ve size öyle bir kıyafet giydirir ki o bir bir, bir bir o nurlu makamlarda hareket edersiniz. Sonsuz makamlarda değerin artar.

Ey insanlar vaktinizi çok fazla heder etmeyin. Biraz bu maddi dünyanın dışında birşeye ulaşmayı isteyin veya çalışın. Biz sadece maddi varlığa bakmayız ama maddi varlığın dışındakini istemeyiz. Onun dışında ne vardır?

İnsanların hepsi bu maddi okyanuslarla meşgul oluyorlar, arkasında başka birşey yoktur. Onun için zaman zaman şimdi insanlar maneviyatı tadamıyorlar ve maddi hayatımız dışında birşeye ilgi duymuyoruz diyorlar. Bu kişi her zaman wc’de kalmak istiyor demektir.

Âlemlerin Rabbi “Kendinizi temizleyin” buyurur. Çok fazla wc’yi kullanmayın. “Bana gelmek istiyorsanız kendinizi temizleyin.” Bütün dünyanın işleri wc gibidir. Onların hakiki varlıklarına hiçbir şey verilmemiştir. Onlar onun peşine koşarlar, yorulurlar ve biterler.

Bitince gözlerindeki perde açılır ve derler; “O seviyelerde birşeylere ulaşmaya çalışsaydık bu bizim için en iyisi olurdu.” Ey insanlar, ey insanlar, kendimde dâhil kara deliklere düşmemeye dikkat edin. Ama geniş ve çok parlak deliklere ulaşmaya çalışın. O zaman o kadar mutlu olursunu ve sonsuz hoşnutluk sizin olur.

Çok parlak deliklere ulaşırsan asla oradaki işlerinizde yorulmazsın. Burada ve buradan sonra yorulmamaya çalışın. Bu gezegendeki son durağın geniş ve nurlu vaziyetlerde ve dünyalarda olsun. Cenab-ı Allah bizi affeylesin ve size rahmetinden versin.

Ey insanlar, bazen böyle şeyler konuşurlar. Bir söz bile anlasak bu gezegendeki maddi varlığımızın başka durumlarını açan bir anahtar gibi olur. Cenab-ı Allah bizi affeylesin.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”
...

Ey Rabbimiz bizi bu mübarek ayda affeyle. Biz birşey bilmeyiz. Bizi karanlıktan aydınlık bölgelere gönderecek ve ilahi okyanuslarına yaklaştıracak birini gönder. Fatiha.

Ey Ya Rabbi sen bilirsin.

***

Allah Allah SubhanAllah SultanAllah.
Kim kabul ederse göklerde böyle ilim seviyelerine ulaşır. Bu insanlara ulaşmak istedikleri bazı yönleri yol göstermek için bir talimdir.

Fatiha.

Böyle şeyler geliyor, asla anlamayız, asla anlamayız.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Âlemlerin Rabbinin size emrettiği herşeyi aşkla yapın.
MesajGönderilme zamanı: 03.01.10, 17:13 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Sultanul Evliya
Mevlana Şeyh Nazım Adil El -Hakkani
Salı, Aralık 29, 2009

Lefke, Kıbrıs

AŞK AŞKI ÇEKER


Destur Ya Seyyidi Meded. Allahu Ekber-ul Ekber Allahu Ekber-ul Ekber Allahu Ekber-ul Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd.

Ey Rabbimiz, en yüksek şanını ve bütün övgülerini ver, Zatının böyle şeylere ihtiyacın yoktur. Yarattığın herkese ikram edebilirsin. Ve sen bütün şanları ve şerefleri en şanlı kulun Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’ e ikram eyledin.

“Allahüme salli ve selim âlâ ”

“Nebiy ya Muhammed aleyhi selam”

“Salaten tedubu ve tuda ileyh ”

“Memerrahleyali ve tuleddevam ”

Elfu Selat Elfu Selam Aleyhi Ya Seyyidel Evveline Vel Ahiriyn Ya Habibullah.

Biz senin himayene sığınıyoruz. Sen bütün ümmete, herkese şefaat edeceksin. Senin mukaddes sancağının altına koşuyoruz. Kıyamet gününde sana Rabbin tarafında yükselmek ikram edildi. Ve bütün Peygamberleri ve evliyaları sancağının altına çağıracaksın. Onlar ümmetleri ve takipçileriyle gelecekler.

Ey en sevgili Peygamber Seyyidina Muhammed (s.a.v), sayısız salât ve selamlar senin üzerine olsun. Mütevazı bir şekilde senin şefaatini istiyoruz.

Allah Allah Allah... Allah.

Biz çok zayıfız ama cesaretimiz cahil cesaretidir. Biz o kadar cahil kişileriz ki asla halimizi düşünmeyiz. SubhanAllah SultanAllah.

Ey dinleyicilerimiz hoşgeldiniz, Esselamun Aleyküm. İlkönce Kutbul Zaman, bu gezegenin kutbu, Sultanul Evliya’dan istemeliyiz. Mütevazı bir şekilde bütün millete, bu gezegendeki bütün insanoğluna hitap etmek için bir destek istiyoruz.

Ben çok zayıf birisiyim ama zayıf kişiler ilahi kişiler tarafında desteklenirse nükleer bombalar ve nükleer silahlarla kibirlenen bütün insanoğlundan daha kuvvetli olur. Hepsi ayaklarımın altındadır.

İnsanlar kendilerini çok kuvvetli zannederler. Kimse başını mütevazı bir şekilde eğip zayıf bir kul olduğunu kabul etmez, hepsi başını dik tutar. Siz kimsiniz?

Bir zaman Dağıstan’da, bu dünya tarihi olaylar olmuştu. İnsanları uyandırmak ve onlara ders olması için milyonlarca ve milyarlarca olaylar oldu. Çünkü Hazreti Ali’nin buyurduğu gibi... (arapça)

Hazreti Ali, Allah (cc) onun ruhunu şad eylesin. Kimse onun seviyesini bilmez. Kimse onun göklerdeki makamını ve ilahi seviyesini bilemez. Kimse bilemez, kimse bilmez.

Çünkü sen bunu ve şunu öğrenmek istersen, yaradılışın, özelliklerin ve burada ve buradan sonraki seviyen o onun gibi olmalı. Bu mühimdir.

Sohbetimizi yanlış anlayışlarla aşağı düşürmemek için şimdi ilkönce Euzubillahimineşşeytanirraciym diyelim. Yanlış anlayış insanları aşağı indirir. Ama şeytan herkese başka birşey anlamaları için çalışır. Şeytanın sayısız aldatmaları ve sayısız hile ve tuzakları vardır.

Onun için herşeyden önce Euzubillahimineşşeytanirraciym demelisin. Ey Rabbimiz, bütün âlemlerde edepsiz olan şeytandan sana sığınıyoruz. Sen onu ilahi huzurdan attın.

Sen ilahi huzurda atılan birini kabul edersen, onu kabul edip hoşgeldin dersen senin halin ne olacak? Sen o şeytanla aynı seviyede olursun. Onun için dikkat edin, şeytana dikkat edin.

Şaşırıyorum insanlar parmaklıklarına veya evlerinin etrafına veya bahçelerine “Köpeğe dikkat” diye yazıyorlar. Hiçbir kilisede veya katedralin kapısında “Şeytana dikkat” diye yazıldığını asla görmedim. Bunu neden yazmazlar? Yazmalılar.

Mübarekler tarafında söylenen göklerin ilahi hitabında Âlemlerin Rabbi buyurur; “ Ey seçilmişlerim veya ey sevgililerim, şeytan hakkında konuşuyorsunuz ve siz benim Peygamberlerim, elçilerimsiniz. Onlara şeytan sizin en fena ve tehlikeli düşmanınızdır diye söylemez misiniz?”

Bu yazıyı neden “Şeytana dikkat” diye yazmazlar? Bu insanları aşağı düşürür. İnsanların balıkların ağına düştüğü gibi, düşmesinler demez misiniz? “ Ey Rabbim, sen biliyorsun, biz onlara söyledik ama onlar bizi değil şeytanı dinlediler.”

Onlar kendilerini aldattılar. Ve onlar şeytanı takip etmekten çok mutlular ve göklerin ilimlerinden ilahi haberler verirsen çok üzülürler. Onların yüzleri çirkin olur. Kim insanlara olan ilahi hitapları kabul ederse onların kalpleri açılır ve nur kıyafetleri giyerler.

Onun için insanoğlunun yüzlerine bakın. Onların yüzüne bakınca mutlu olursanız, anlamalısınız ki o insanlar ilahi hitapları kabul edenlerdir. Onun için onlara o ışık gelir ve onlar nurlu kişiler olurlar.

Kimin yüzü size nefret verirse, anlamalısınız ki o kişi şeytanla beraberdir ve şeytanda onunla beraberdir. Eğer onların yüzleri açık ve aydınlıksa.... Bazen birine bakıp “Maşallah yüzün çok nurlu” derim. Bu demektir ki o kişi şeytandan kaçmaya çalışıyor.

Şeytandan kaçmak isterse meleklere ilahi emir gelir; “Kuluma tecelli edip nurlu kıyafetler giydir.” O tecelli o kadar lezzetli olur, onlara bakarsın ve kalbin huzurla dolar.

Ama onların yüzleri çirkinlikle karışırsa onlardan kaçın. Çünkü o şeytanın temsilcisidir. Çünkü şeytan asla gülmez ve tebessüm etmez. Ona her an ilahi gazap (öfke) iner. Şeytan secdeye inmediği için ona her saniye ilahi öfke iner. Ve şeytana çok çirkin görüntü giydirilir.

Bu mühimdir çünkü Cenab-ı Allah şeytan her anda veya her saniye secde yapmaya koşuyor mu diye bakar. “Sevgilime secde etmediğin sürece bana ettiğin secdeyi kabul etmem” buyurur.

Ne zaman “Ey Rabbim, senin bana emrettiğin herkese secde yapmaya hazırım” derse biter.
O zaman ona ilahi nurlu elbise giydirilir, biter. Ama hayır. Ve secdeden kaçan insanoğlu da Cenab-ı Allah’ın rahmet okyanuslarından kaçar. Kaçarlar ve yüzleri daha fazla karanlık, karanlık, karanlık, karanlık olur.

Ey Rabbimiz, bizi şeytan gibi olmaktan koru. Allahümme Ya Rabbi.

Ey insanlar, ey insanoğlu, her an insanoğlundan bir kul olduğunuzu hatırlayın. Ve Rabbinize açık bir kalple kulluk yapmaya çalışın.
Secdeyi aşkla yapın. İbadeti aşkla yapın. Âlemlerin Rabbinin size emrettiği herşeyi aşkla yapın.


Aşk aşkı çeker. Nefret her zaman insanı karanlığa çeker. Hapishanede olmadıkları halde kendilerini her zaman hapiste hissederler. Doğuya batıya giderler, herşeyi yapabiliriz derler.
”Tedavimiz için Amerika’ya gidiyoruz. Çünkü Amerikalılar hastalığımızı tedavi etmek için çok mühim kişilerdir” derler.

Ama bu hastalık değildir. Hastalık maddi bedeninize aittir. Maddi bedeninizi tedavi etmek kolaydır. Ama insanlar hakikatte maneviyatlarında zarar görmüşlerdir. Bu ilahi varlığını kendi içinde hapis ediyorsun, ona özgürlüğünü vermiyorsun.

“Amerikalı doktorlar, Japon doktorlar veya Budist doktorlar; Yahudi doktorları...
“Dum dum dum” size asla bir şifa vermezler.

Ey insanlar, yeni yıl şenlikleri yapınca taşıdığınız herşey sizden alınır zannetmeyin.
Kendinizi sadece bir an için karanlık bir hale getiriyorsunuz.
Evlerinizi bir dakika için karanlık yapıyorsunuz.
Bu karanlık sizi aldatmak için şeytanın eğitimidir.


Bir an size hayatınız boyunca zevk verecek zannediyorsunuz. Asla.

“Sabaha uyanırsınız ve kendinize bakıp ve “Şimdi ben dün geceden daha en fena durumdayım” dersiniz. Bir anda biteceğim zannettim, bu “ Dum dum dum dum “ zamanıydı.

Bu gece yarısıydı. Eski yıl gitti ve yeni yıl geldi ve bunu ebedi olacak zannettim.” Asla.

Bu bir okyanustur. İnsanlar yanlış yoldadır. Biz Euzubillahimineşşeytanirraciym’i konuşuyoruz daha Bismillahirrahmanirrahiym’a gelmedik.

Bismillahirrahmanirrahiym siz eşeklerin yularıdır.

Eşek anırır; “İaaa...”

“Ne oldu ey dostum?”

“Biz buradayız.”

“Ben sizi göremiyorum. Size bakıp görmek için gözlüklerim nerede?”

“Nereye koydum ben bu şeytanın... Ne diyor?” Tövbe Estağfurullah.

“Ey dostum ağlıyor musun yoksa gülüyor musun? Ve eşekler o yeni yıl kutlayan insanlara konuşuyor. “Ben insanoğluna şaşırıyorum onlar nasıl yeni yıl derler? Onlar zannederler...” Tövbe Estağfurullah.

Ey Arap melikler, saraylarınızı ışıklandırmayın.
Neredesiniz selefi ulemalarımız? Sizde ne oluyor diye bakıyorsunuz.
Ne oluyor çünkü hanımlarımız ve kızlarımız bu geçe dışarıya çıkıp dans etmeyi seviyorlar.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum”

O gülen insanlar için saklıyorum, onlar mutluğu bir dakika için isterler.
Hişam Efendi “Eeeeooooo..... Eeeooooo...Eeeeoooo....
Şeytan insanların hepsini eşeği gibi yapar...
“İiiaaaa.....İiiiaaaa....
"Sabaha kadar bitmez bu gece...Her gece bu yeni yııııl olsun.....”

Hepsi böyle yaparlar, eşekler gibi. Kıbrıs eşekleri meşhurdur. Onlar birşey öğretmek isterlerse buradan eşekler alıp onlara öğretirler. Hepsine öğretirler.

Evet beyim. “Ey Şeyh, bu gece ne yapıyorsun? Bizimle beraber “İiiiaaaa.... demeye gelmiyor musun?” Ömer? Ömer gülmez hiç fakır, şaşırdı.

İçimizden gelmeyen herşey taklittir, taklit. Onlar yeni yıl kutlamalarınla mutluluk isterler. Şeytan onları sokaklarda koşturur ve “İiiaaaa....Ooooo....Oooo... İiiii....İa...” diye bağırttırır.

Bir eşek yolunu kayıp etmiş ve onlara koşmuş. Bakmış ve görmüş ki bütün insanlar benim gibi bağırıyorlar;

“İiiaaaa...Biz bu gece çok mutluyuz ve karanlığı bekliyoruz. Çünkü karanlık bize birşey getir ki bu sadece senede bir olur. Ooo....Oooo...”

Ve onlar ayaklarını ileri geri teperler. Şeytan, bu insanlar için şeytani talimdir. Onlara mutluluğun dışarıda geldiğini inandırmak ister. Hayır! Hayır! Asla!

Dışarıdan gelseydi, yeni yılın ilk gecesinde mutlu olurdun. Neden o geceyi tek bir gece yaparsın? Neden daha fazla ve fazla ve fazla yapmazsın? Karanlıkta mutluluğunu, zevkini, hoşnutluğunu buluyorsan bunu tekrarla. Hayır.

Eğer bunu tekrarlarsan artık tadı olmaz. Tadı olmadığını anlıyorlar. Ama sarhoş olunca anlamıyorlar. Kendilerine gelince “ Biz dün gece ne yaptık? Biz pekçok şeyler kayıp ettik. Ve şimdi o mutluluk gece yarısında olacak zannettik ve devam etmesini istedik.” derler.

Devam etse taşıyamazsınız. “Nedir bu? Her gece yeni yıl mı olur, bir kere yeterlidir” derler. Bir senede iki kereyi taşıyamazsınız. Ama insanlar asla düşünmezler.

Şeytana benim halifemi temsil eden Âdem’e secde et diye emredildi. “Gel ve secde et” “Ben etmem” dedi. Kapılar açıktı, secde etseydi onu çirkinlikten, zahmetlerden, ıstıraplardan, kötülüklerden, pislikten çıkartılıp ona sonsuz hoşnutluk giydirilecekti. Ve başına sadece ona ve seviyesine ait bir taç verilecekti.

Şeytanın seviyesi asla insanoğlunun seviyesinde olamaz, hayır. O insanoğlundan değildir. Bu mühim noktadır. Ey Papa, neden böyle şeyleri söylemezsin? Ey Papa ve ey hahambaşı ve Müslüman ülkelerin müftüleri, neden yeni yıl kutlamalarına karşı bunu söylemezsiniz?

Âlemlerin Rabbi neden ikaz edip onlar hakikatleri öğrensinler diye uyandırmadınız diye size soracak. “Etme canım, etme canım, hayır biz bunu yapmayız çünkü yeni yıl kutlamasıyla mutlu olacağız.”

Ama Cenab-ı Allah kimlere kulluk yaptıklarına, insanların kimin emirlerini tuttuklarına ve kimin tavsiyelerine uyuyorlar diye bakıyor, bakıyor, bakıyor. Onlar neden o gece için bir açıklama yapmıyorlar, bu gece şeytana ait, hiçbir Peygamber böyle birşey yapmadı diye?

Bir Peygamber böyle birşey yapmadıysa onlar nasıl yaparlar? İlkönce Müslümanlara ondan sonra Hıristiyanlara ondan sonra “Biz Musa’nın ümmetiyiz” diyenlere soruyorum. Onlar yeni yıl kutlaması mı yaparlardı? Siz bunları nereden çıkarttınız? Bunları Tevrat’ta mı, İncil’de mi buldunuz?

Onlardan biri seneye kadar yaşayacağını zannetmiyorum. Çünkü ilahi öfke yaklaşıyor. İlahi öfke ve ilahi intikam geliyor ve yaklaşıyor. Çünkü insanlar Peygamberleri değil şeytanı takip ediyorlar. Cenab-ı Allah bizi affeylesin.

Şeyh Hişam Efendi, daha Bismillahirrahmanirrahiym diyemedik. La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah. Şeyh Hişam Efendi kutsal Papa saldırıp onu yere düşürmeleri iyi bir işaret değildir. İyi bir işaret değildir. Kutsal Papa’yı ve başka kutsalları alıp götürmek için ilahi bir yumruk geldiğini ikaz ediyorum.

Çünkü onlar hakikatleri bildirmiyorlar. İnsanları kendilerinden razı etmek için hakikatleri bildirmiyorlar. Onun için Âlemlerin Rabbi onlara öfkeleniyor. Noel gecesinde kutsalın saldırıya uğraması kötü bir işarettir.

Onu yere düşürmeleri ne demektir anlayabilirsiniz. Âlemlerin Rabbi böyle oyunlardan razı değildir. Oyunların ve zevklenmelerin hepsi şeytanın talimleridir. Neden Peygamberlerin talimlerini söylemezler?

Bunun için savaşıyorum. Biz birşey biliyoruz diyen selefi ulamalarla ve doktorlarla savaşıyorum. Siz birşey biliyorsunuz ama emretmiyorsunuz ve hakikatleri bildirmiyorsunuz. Neden heryerde bu mumları ve ışıkları yakıyorsunuz? Ne için? Cenab-ı Allah için mi şeytan için mi?

Selefi ulemalara soruyorum, siz görüyorsunuz ve o gecenin hemen gelmesi için heyecanla bekliyorsunuz. İnsanları neden uyandırmazlar? Onlar sadece “Şirk” demeyi bilirler. Bunlar hangi kitapta yazar? Bu açık bir konudur ki... (arapça) Onlar kendilerini Müslüman gibi göstermezler ve Müslüman olmazlar. Neden bu fetvayı vermezsiniz? Allah Celle Celaluhu.

Ben birşey değilim ama doğudan batıya insanlara konuşmam emredildi. Anlayanlar kendilerini kurtarır. Anlamazlarsa onlara ilahi tokat gelir. Bu daha önce de olmuştur. İlahi öfke pekçok milletleri alıp götürmüştür.

Şimdi başka bir ilahi öfke geliyor. Cenab-ı Allah mü’minleri korusun, inananları korusun, iyileri korusun, Cenab-ı Allah’a ve sevgilisine koşanları korusun. Cenab-ı Allah bizi affeylesin.

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

...

Ey Rabbimiz bizi affeyle. Biz birşey bilmiyoruz. Bize Peygamberlerini temsil eden iyileri gönder. Bizi şeytan ve şeytani hilelerden korusun ve şeytanın tuzaklarına düşmeyelim.

Ey insanlar, evlerinizde oturun ve Kurân-ı Kerim okuyun ve ibadet edin ve bu mübarek ayda, Muharrem-ul Haram’da Cenab-ı Allah’tan af isteyin. Sizden de dua istiyorum Cenab-ı Allah beni de Peygamberlerin gittiği doğru yolda tutsun. Ey Rabbim bizi affet.

Fatiha.

***

Aman Ya Rabbi, tövbe Ya Rabbi. Tövbe Ya Rabbi
Biz zayıfız. Biz çok zayıfız, bizi doğru yolunda tut.
Bismillahirrahmanirrahiym Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz. ... Dua...

Doğudan batıya Bismillahirrahmanirrahiym...

Fatiha.

Rabbim bizi söz dinleyenlerden eylesin.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Âlemlerin Rabb'ının size emrettiği herşeyi aşkla yapın..."
MesajGönderilme zamanı: 05.01.10, 12:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Sultanul Evliya
Mevlana Şeyh Nazım Adil El -Hakkani
Salı, Aralık 29, 2009

Lefke, Kıbrıs

AŞK AŞKI ÇEKER


Destur Ya Seyyidi Meded. Allahu Ekber-ul Ekber Allahu Ekber-ul Ekber Allahu Ekber-ul Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd.

Ey Rabbimiz, en yüksek şanını ve bütün övgülerini ver, Zatının böyle şeylere ihtiyacın yoktur. Yarattığın herkese ikram edebilirsin. Ve sen bütün şanları ve şerefleri en şanlı kulun Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’ e ikram eyledin.

“Allahüme salli ve selim âlâ ”

“Nebiy ya Muhammed aleyhi selam”

“Salaten tedubu ve tuda ileyh ”

“Memerrahleyali ve tuleddevam ”

Elfu Selat Elfu Selam Aleyhi Ya Seyyidel Evveline Vel Ahiriyn Ya Habibullah.

Biz senin himayene sığınıyoruz. Sen bütün ümmete, herkese şefaat edeceksin. Senin mukaddes sancağının altına koşuyoruz. Kıyamet gününde sana Rabbin tarafında yükselmek ikram edildi. Ve bütün Peygamberleri ve evliyaları sancağının altına çağıracaksın. Onlar ümmetleri ve takipçileriyle gelecekler.

Ey en sevgili Peygamber Seyyidina Muhammed (s.a.v), sayısız salât ve selamlar senin üzerine olsun. Mütevazı bir şekilde senin şefaatini istiyoruz.

Allah Allah Allah... Allah.

Biz çok zayıfız ama cesaretimiz cahil cesaretidir. Biz o kadar cahil kişileriz ki asla halimizi düşünmeyiz. SubhanAllah SultanAllah.

Ey dinleyicilerimiz hoşgeldiniz, Esselamun Aleyküm. İlkönce Kutbul Zaman, bu gezegenin kutbu, Sultanul Evliya’dan istemeliyiz. Mütevazı bir şekilde bütün millete, bu gezegendeki bütün insanoğluna hitap etmek için bir destek istiyoruz.

Ben çok zayıf birisiyim ama zayıf kişiler ilahi kişiler tarafında desteklenirse nükleer bombalar ve nükleer silahlarla kibirlenen bütün insanoğlundan daha kuvvetli olur. Hepsi ayaklarımın altındadır.

İnsanlar kendilerini çok kuvvetli zannederler. Kimse başını mütevazı bir şekilde eğip zayıf bir kul olduğunu kabul etmez, hepsi başını dik tutar. Siz kimsiniz?

Bir zaman Dağıstan’da, bu dünya tarihi olaylar olmuştu. İnsanları uyandırmak ve onlara ders olması için milyonlarca ve milyarlarca olaylar oldu. Çünkü Hazreti Ali’nin buyurduğu gibi... (arapça)

Hazreti Ali, Allah (cc) onun ruhunu şad eylesin. Kimse onun seviyesini bilmez. Kimse onun göklerdeki makamını ve ilahi seviyesini bilemez. Kimse bilemez, kimse bilmez.

Çünkü sen bunu ve şunu öğrenmek istersen, yaradılışın, özelliklerin ve burada ve buradan sonraki seviyen o onun gibi olmalı. Bu mühimdir.

Sohbetimizi yanlış anlayışlarla aşağı düşürmemek için şimdi ilkönce Euzubillahimineşşeytanirraciym diyelim. Yanlış anlayış insanları aşağı indirir. Ama şeytan herkese başka birşey anlamaları için çalışır. Şeytanın sayısız aldatmaları ve sayısız hile ve tuzakları vardır.

Onun için herşeyden önce Euzubillahimineşşeytanirraciym demelisin. Ey Rabbimiz, bütün âlemlerde edepsiz olan şeytandan sana sığınıyoruz. Sen onu ilahi huzurdan attın.

Sen ilahi huzurda atılan birini kabul edersen, onu kabul edip hoşgeldin dersen senin halin ne olacak? Sen o şeytanla aynı seviyede olursun. Onun için dikkat edin, şeytana dikkat edin.

Şaşırıyorum insanlar parmaklıklarına veya evlerinin etrafına veya bahçelerine “Köpeğe dikkat” diye yazıyorlar. Hiçbir kilisede veya katedralin kapısında “Şeytana dikkat” diye yazıldığını asla görmedim. Bunu neden yazmazlar? Yazmalılar.

Mübarekler tarafında söylenen göklerin ilahi hitabında Âlemlerin Rabbi buyurur; “ Ey seçilmişlerim veya ey sevgililerim, şeytan hakkında konuşuyorsunuz ve siz benim Peygamberlerim, elçilerimsiniz. Onlara şeytan sizin en fena ve tehlikeli düşmanınızdır diye söylemez misiniz?”

Bu yazıyı neden “Şeytana dikkat” diye yazmazlar? Bu insanları aşağı düşürür. İnsanların balıkların ağına düştüğü gibi, düşmesinler demez misiniz? “ Ey Rabbim, sen biliyorsun, biz onlara söyledik ama onlar bizi değil şeytanı dinlediler.”

Onlar kendilerini aldattılar. Ve onlar şeytanı takip etmekten çok mutlular ve göklerin ilimlerinden ilahi haberler verirsen çok üzülürler. Onların yüzleri çirkin olur. Kim insanlara olan ilahi hitapları kabul ederse onların kalpleri açılır ve nur kıyafetleri giyerler.

Onun için insanoğlunun yüzlerine bakın. Onların yüzüne bakınca mutlu olursanız, anlamalısınız ki o insanlar ilahi hitapları kabul edenlerdir. Onun için onlara o ışık gelir ve onlar nurlu kişiler olurlar.

Kimin yüzü size nefret verirse, anlamalısınız ki o kişi şeytanla beraberdir ve şeytanda onunla beraberdir. Eğer onların yüzleri açık ve aydınlıksa.... Bazen birine bakıp “Maşallah yüzün çok nurlu” derim. Bu demektir ki o kişi şeytandan kaçmaya çalışıyor.

Şeytandan kaçmak isterse meleklere ilahi emir gelir; “Kuluma tecelli edip nurlu kıyafetler giydir.” O tecelli o kadar lezzetli olur, onlara bakarsın ve kalbin huzurla dolar.

Ama onların yüzleri çirkinlikle karışırsa onlardan kaçın. Çünkü o şeytanın temsilcisidir. Çünkü şeytan asla gülmez ve tebessüm etmez. Ona her an ilahi gazap (öfke) iner. Şeytan secdeye inmediği için ona her saniye ilahi öfke iner. Ve şeytana çok çirkin görüntü giydirilir.

Bu mühimdir çünkü Cenab-ı Allah şeytan her anda veya her saniye secde yapmaya koşuyor mu diye bakar. “Sevgilime secde etmediğin sürece bana ettiğin secdeyi kabul etmem” buyurur.

Ne zaman “Ey Rabbim, senin bana emrettiğin herkese secde yapmaya hazırım” derse biter.
O zaman ona ilahi nurlu elbise giydirilir, biter. Ama hayır. Ve secdeden kaçan insanoğlu da Cenab-ı Allah’ın rahmet okyanuslarından kaçar. Kaçarlar ve yüzleri daha fazla karanlık, karanlık, karanlık, karanlık olur.

Ey Rabbimiz, bizi şeytan gibi olmaktan koru. Allahümme Ya Rabbi.

Ey insanlar, ey insanoğlu, her an insanoğlundan bir kul olduğunuzu hatırlayın. Ve Rabbinize açık bir kalple kulluk yapmaya çalışın.
Secdeyi aşkla yapın. İbadeti aşkla yapın. Âlemlerin Rabbinin size emrettiği herşeyi aşkla yapın.


Aşk aşkı çeker. Nefret her zaman insanı karanlığa çeker. Hapishanede olmadıkları halde kendilerini her zaman hapiste hissederler. Doğuya batıya giderler, herşeyi yapabiliriz derler.
”Tedavimiz için Amerika’ya gidiyoruz. Çünkü Amerikalılar hastalığımızı tedavi etmek için çok mühim kişilerdir” derler.

Ama bu hastalık değildir. Hastalık maddi bedeninize aittir. Maddi bedeninizi tedavi etmek kolaydır. Ama insanlar hakikatte maneviyatlarında zarar görmüşlerdir. Bu ilahi varlığını kendi içinde hapis ediyorsun, ona özgürlüğünü vermiyorsun.

“Amerikalı doktorlar, Japon doktorlar veya Budist doktorlar; Yahudi doktorları...
“Dum dum dum” size asla bir şifa vermezler.

Ey insanlar, yeni yıl şenlikleri yapınca taşıdığınız herşey sizden alınır zannetmeyin.
Kendinizi sadece bir an için karanlık bir hale getiriyorsunuz.
Evlerinizi bir dakika için karanlık yapıyorsunuz.
Bu karanlık sizi aldatmak için şeytanın eğitimidir.


Bir an size hayatınız boyunca zevk verecek zannediyorsunuz. Asla.

“Sabaha uyanırsınız ve kendinize bakıp ve “Şimdi ben dün geceden daha en fena durumdayım” dersiniz. Bir anda biteceğim zannettim, bu “ Dum dum dum dum “ zamanıydı.

Bu gece yarısıydı. Eski yıl gitti ve yeni yıl geldi ve bunu ebedi olacak zannettim.” Asla.

Bu bir okyanustur. İnsanlar yanlış yoldadır. Biz Euzubillahimineşşeytanirraciym’i konuşuyoruz daha Bismillahirrahmanirrahiym’a gelmedik.

Bismillahirrahmanirrahiym siz eşeklerin yularıdır.

Eşek anırır; “İaaa...”

“Ne oldu ey dostum?”

“Biz buradayız.”

“Ben sizi göremiyorum. Size bakıp görmek için gözlüklerim nerede?”

“Nereye koydum ben bu şeytanın... Ne diyor?” Tövbe Estağfurullah.

“Ey dostum ağlıyor musun yoksa gülüyor musun? Ve eşekler o yeni yıl kutlayan insanlara konuşuyor. “Ben insanoğluna şaşırıyorum onlar nasıl yeni yıl derler? Onlar zannederler...” Tövbe Estağfurullah.

Ey Arap melikler, saraylarınızı ışıklandırmayın.
Neredesiniz selefi ulemalarımız? Sizde ne oluyor diye bakıyorsunuz.
Ne oluyor çünkü hanımlarımız ve kızlarımız bu geçe dışarıya çıkıp dans etmeyi seviyorlar.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum dum”

O gülen insanlar için saklıyorum, onlar mutluğu bir dakika için isterler.
Hişam Efendi “Eeeeooooo..... Eeeooooo...Eeeeoooo....
Şeytan insanların hepsini eşeği gibi yapar...
“İiiaaaa.....İiiiaaaa....
"Sabaha kadar bitmez bu gece...Her gece bu yeni yııııl olsun.....”

Hepsi böyle yaparlar, eşekler gibi. Kıbrıs eşekleri meşhurdur. Onlar birşey öğretmek isterlerse buradan eşekler alıp onlara öğretirler. Hepsine öğretirler.

Evet beyim. “Ey Şeyh, bu gece ne yapıyorsun? Bizimle beraber “İiiiaaaa.... demeye gelmiyor musun?” Ömer? Ömer gülmez hiç fakır, şaşırdı.

İçimizden gelmeyen herşey taklittir, taklit. Onlar yeni yıl kutlamalarınla mutluluk isterler. Şeytan onları sokaklarda koşturur ve “İiiaaaa....Ooooo....Oooo... İiiii....İa...” diye bağırttırır.

Bir eşek yolunu kayıp etmiş ve onlara koşmuş. Bakmış ve görmüş ki bütün insanlar benim gibi bağırıyorlar;

“İiiaaaa...Biz bu gece çok mutluyuz ve karanlığı bekliyoruz. Çünkü karanlık bize birşey getir ki bu sadece senede bir olur. Ooo....Oooo...”

Ve onlar ayaklarını ileri geri teperler. Şeytan, bu insanlar için şeytani talimdir. Onlara mutluluğun dışarıda geldiğini inandırmak ister. Hayır! Hayır! Asla!

Dışarıdan gelseydi, yeni yılın ilk gecesinde mutlu olurdun. Neden o geceyi tek bir gece yaparsın? Neden daha fazla ve fazla ve fazla yapmazsın? Karanlıkta mutluluğunu, zevkini, hoşnutluğunu buluyorsan bunu tekrarla. Hayır.

Eğer bunu tekrarlarsan artık tadı olmaz. Tadı olmadığını anlıyorlar. Ama sarhoş olunca anlamıyorlar. Kendilerine gelince “ Biz dün gece ne yaptık? Biz pekçok şeyler kayıp ettik. Ve şimdi o mutluluk gece yarısında olacak zannettik ve devam etmesini istedik.” derler.

Devam etse taşıyamazsınız. “Nedir bu? Her gece yeni yıl mı olur, bir kere yeterlidir” derler. Bir senede iki kereyi taşıyamazsınız. Ama insanlar asla düşünmezler.

Şeytana benim halifemi temsil eden Âdem’e secde et diye emredildi. “Gel ve secde et” “Ben etmem” dedi. Kapılar açıktı, secde etseydi onu çirkinlikten, zahmetlerden, ıstıraplardan, kötülüklerden, pislikten çıkartılıp ona sonsuz hoşnutluk giydirilecekti. Ve başına sadece ona ve seviyesine ait bir taç verilecekti.

Şeytanın seviyesi asla insanoğlunun seviyesinde olamaz, hayır. O insanoğlundan değildir. Bu mühim noktadır. Ey Papa, neden böyle şeyleri söylemezsin? Ey Papa ve ey hahambaşı ve Müslüman ülkelerin müftüleri, neden yeni yıl kutlamalarına karşı bunu söylemezsiniz?

Âlemlerin Rabbi neden ikaz edip onlar hakikatleri öğrensinler diye uyandırmadınız diye size soracak. “Etme canım, etme canım, hayır biz bunu yapmayız çünkü yeni yıl kutlamasıyla mutlu olacağız.”

Ama Cenab-ı Allah kimlere kulluk yaptıklarına, insanların kimin emirlerini tuttuklarına ve kimin tavsiyelerine uyuyorlar diye bakıyor, bakıyor, bakıyor. Onlar neden o gece için bir açıklama yapmıyorlar, bu gece şeytana ait, hiçbir Peygamber böyle birşey yapmadı diye?

Bir Peygamber böyle birşey yapmadıysa onlar nasıl yaparlar? İlkönce Müslümanlara ondan sonra Hıristiyanlara ondan sonra “Biz Musa’nın ümmetiyiz” diyenlere soruyorum. Onlar yeni yıl kutlaması mı yaparlardı? Siz bunları nereden çıkarttınız? Bunları Tevrat’ta mı, İncil’de mi buldunuz?

Onlardan biri seneye kadar yaşayacağını zannetmiyorum. Çünkü ilahi öfke yaklaşıyor. İlahi öfke ve ilahi intikam geliyor ve yaklaşıyor. Çünkü insanlar Peygamberleri değil şeytanı takip ediyorlar. Cenab-ı Allah bizi affeylesin.

Şeyh Hişam Efendi, daha Bismillahirrahmanirrahiym diyemedik. La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah. Şeyh Hişam Efendi kutsal Papa saldırıp onu yere düşürmeleri iyi bir işaret değildir. İyi bir işaret değildir. Kutsal Papa’yı ve başka kutsalları alıp götürmek için ilahi bir yumruk geldiğini ikaz ediyorum.

Çünkü onlar hakikatleri bildirmiyorlar. İnsanları kendilerinden razı etmek için hakikatleri bildirmiyorlar. Onun için Âlemlerin Rabbi onlara öfkeleniyor. Noel gecesinde kutsalın saldırıya uğraması kötü bir işarettir.

Onu yere düşürmeleri ne demektir anlayabilirsiniz. Âlemlerin Rabbi böyle oyunlardan razı değildir. Oyunların ve zevklenmelerin hepsi şeytanın talimleridir. Neden Peygamberlerin talimlerini söylemezler?

Bunun için savaşıyorum. Biz birşey biliyoruz diyen selefi ulamalarla ve doktorlarla savaşıyorum. Siz birşey biliyorsunuz ama emretmiyorsunuz ve hakikatleri bildirmiyorsunuz. Neden heryerde bu mumları ve ışıkları yakıyorsunuz? Ne için? Cenab-ı Allah için mi şeytan için mi?

Selefi ulemalara soruyorum, siz görüyorsunuz ve o gecenin hemen gelmesi için heyecanla bekliyorsunuz. İnsanları neden uyandırmazlar? Onlar sadece “Şirk” demeyi bilirler. Bunlar hangi kitapta yazar? Bu açık bir konudur ki... (arapça) Onlar kendilerini Müslüman gibi göstermezler ve Müslüman olmazlar. Neden bu fetvayı vermezsiniz? Allah Celle Celaluhu.

Ben birşey değilim ama doğudan batıya insanlara konuşmam emredildi. Anlayanlar kendilerini kurtarır. Anlamazlarsa onlara ilahi tokat gelir. Bu daha önce de olmuştur. İlahi öfke pekçok milletleri alıp götürmüştür.

Şimdi başka bir ilahi öfke geliyor. Cenab-ı Allah mü’minleri korusun, inananları korusun, iyileri korusun, Cenab-ı Allah’a ve sevgilisine koşanları korusun. Cenab-ı Allah bizi affeylesin.

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

...

Ey Rabbimiz bizi affeyle. Biz birşey bilmiyoruz. Bize Peygamberlerini temsil eden iyileri gönder. Bizi şeytan ve şeytani hilelerden korusun ve şeytanın tuzaklarına düşmeyelim.

Ey insanlar, evlerinizde oturun ve Kurân-ı Kerim okuyun ve ibadet edin ve bu mübarek ayda, Muharrem-ul Haram’da Cenab-ı Allah’tan af isteyin. Sizden de dua istiyorum Cenab-ı Allah beni de Peygamberlerin gittiği doğru yolda tutsun. Ey Rabbim bizi affet.

Fatiha.

***

Aman Ya Rabbi, tövbe Ya Rabbi. Tövbe Ya Rabbi
Biz zayıfız. Biz çok zayıfız, bizi doğru yolunda tut.
Bismillahirrahmanirrahiym Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz. ... Dua...

Doğudan batıya Bismillahirrahmanirrahiym...

Fatiha.

Rabbim bizi söz dinleyenlerden eylesin.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Âlemlerin Rabb'ının size emrettiği herşeyi aşkla yapın..."
MesajGönderilme zamanı: 20.02.10, 04:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 345
dum dum dum dum dum...!

maşallah ya Vahdet davulu çalıyor mübarek.. :)

varlığı işret adasına (kıbrıs) nur bereket ve selamet olsun inşallahu Teala..

o adanın bu zamana kadar batmaması ne yüzdendir ? anlamak lazım...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 7 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye