Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 6 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'den YENİ SOHBETLER [KASIM 2009]
MesajGönderilme zamanı: 05.11.09, 10:08 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'den YENİ SOHBETLER [KASIM 2009]

1 Kasım 2009; Her gezegen bir halifenin olacak.
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

2 Kasım 2009; İlahi Güzellik
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

3 Kasım 2009; Göklere ulaşmak
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

4 Kasım 2009; Herşeyin Sınırı Vardır
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

5 Kasım 2009; Leyletil Cuma
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

6 Kasım 2009; "Köpek" Gribi
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

7 Kasım 2009; Hayatın Sır Kuvveti
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

8 Kasım 2009; İlahi Taht
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

9 Kasım 2009; Kalpten Gelen Kalbe Girer
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

10 Kasım 2009; İlk Eğitim İlk Öğretim
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

11 Kasım 2009; İlahi Seviyeler
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

12 Kasım 2009; Kalp Sultanın Tahtıdır
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

13 Kasım 2009; Düşmanlara dikkat !..
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

14 Kasım 2009; Dünya Leştir...
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

15 Kasım 2009; Pozitif İlim
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

16 Kasım 2009; Hakikat-ul Muhammediyye
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

17 Kasım 2009; İlahi Virüsler
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

18 Kasım 2009; İlahi Heybet
http://www.hakkanipost.com/pg_goster2.a ... 9&kat=cytr

19 Kasım 2009; Grip Salgını ve Gaflet
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

20 Kasım 2009; Esselam Kablel-Kelam
http://www.hakkanipost.com/pg_goster2.a ... 9&kat=cytr

21 Kasım 2009; Cihadül-Ekber
http://www.hakkanipost.com/pg_goster2.a ... 9&kat=cytr

22 Kasım 2009; Sınırsız Var olmak
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

23 Kasım 2009; Fenafillah Makamı
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

24 Kasım 2009; Mükemmeliyetsiz olamaz
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

25 Kasım 2009; Hakiki kuvvet kaynağımız
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

26 Kasım 2009; Sayısız Çirkin Yüzler
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

27 Kasım 2009; Kurban Bayramı Sohbeti
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

28 Kasım 2009; Kırk Rakamın sırrı
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

29 Kasım 2009; Euzubesmelenin Kuvveti
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr

30 Kasım 2009; İki Tür Bakışlar
http://hakkanipost.com/pg_goster2.asp?m ... 9&kat=cytr


En son HAQQanî tarafından 02.12.09, 15:33 tarihinde düzenlendi, toplamda 6 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'den YENİ SOHBETLER [KASIM 2009]
MesajGönderilme zamanı: 13.11.09, 11:09 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Sultanul Evliya Mevlana Șeyh Nazim Adil El-Hakkani

Cumartesi, Kasım 11,2009

Lefke, Kıbrıs



İLAHİ SEVİYELER


Fatiha.

Destur Ya Rıcalallah.

Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd

Elfu Salat Elfu Selam.

Binlerce ve binlerce övgüler ve şerefler ilahi huzurda en sevgili en şerefli olan Seyyidina Muhammed'e. Biz onun ümmeti olmakla şereflendik.

Ey Rabbim bizi affeyle ve bize sonsuz rahmetini ver ki iyi kullardan olalım senin için. Senin ilahi seviyelerdeki kullarına.

Esselamun Aleyküm dinleyicilerimiz, doğudan batıya, kuzeyden güneye.
Göklere ilahi emirler gelir. Ve ilahi emirler bu gezegene peygamberler ve haberciler aracılıyla ulaşır. İlahi huzurdaki herşey…. (arapça) durur ve başlar. Göklerin seviyesinden herşey dünyaya daima ulaşır. Sonsuzdur... Çünkü Rabbimizin yaratması daima bitmez tükenmez.

Sahibimizden destek istiyoruz. Bu gezegenin, bu dünyanın sahibinden. Bu gezegen onun emri altında idare edilir. Hiç şoförsüz araba gördünüz mü? Olamaz. Bu üzerinde bulunduğumuz gezegen kendi kendine döndüğünü nasıl kabul edersiniz? Kendi kendini yönetir mi? İmkânsızdır.

Bu gezegeni kendi son sınırına gönderen birileri olmalı. Evet. Bu üzerinde bulunduğumuz dünya bir sınıra ulaşmak için tayin edilmiştir. Ama sınırlar sonsuzdur. Bir sınıra ulaşır ve o zaman yeni bir yön başlar. Bu ilahi büyüklere tayin edilmiştir.

İlahi büyükler mübareklerden birisiyle iş yaparlar. Mübarekler kimdir? Mübarekler temiz kişilerdir. Eğer bir kişi temiz olmazsa, mübarek olamaz. Büyük olmadan da… Onlar da temiz olmalı. Çünkü derecat, mertebeler sonsuzdur, birinden birine.

O kişi, o büyük kişi, göklerin başka bir seviyesine yükselmesi için hazırlanmış olmalı. İlahi seviyeler… Biz sadece yedi seviye biliriz. Ama her seviye başka seviyelere açılır. Ama bir kişi o seviyeye ulaşana kadar bilinmez. O sınırın bir sonudur ki, ilahi seviyelere yükseltir, yükseltir, yükseltir ve daha fazlasını alırsın.

Çünkü Âlemlerin Rabbi O’dur ki, O verir ve O’nun vermesi sonsuzdur. İlahi lütfünden ikram etmeyi sever. Cenab-ı Allah çok cömerttir sever. Onun için sonsuz ikramlar Cenab-ı Allah´tan yeni varlıkları içindir. Allahu Ekber.

Ey dinleyicilerimiz, anlamaya çalışın. Biliyorum herkesin bir anlama seviyesi vardır. Ama genelde insanlar, hakiki anlayış seviyesine ulaşmak istemezler. Onlar her zaman aşağıda kalırlar. Aşağıda kalmayı bırakın, yükseğe, yükseğe çıkmaya çalışın çünkü Rabbimizin ikramları sonsuzdur.

Şimdi diyoruz ki sahibimiz hakkında, o göklerin ilahi emirlerine göre bu gezegeni gözetler. O yolunu o yönlere alır. Kaç tane yön var? Sayısız yönler vardır. Sayısız…

Bizim bildiğimiz 6 yöndür. Sağ, sol, ön ve arka, yukarı ve aşağı. Ama bizim seviyemize göre, yönler için bir sayı getiremezsin. Şimdi bu gezegende 3 boyutta yaşıyoruz. Dördüncü boyut yok mu zannediyorsunuz?

Einstein bunu düşünürken delirmek üzeriydi. Buna bir anlayış getiremedi. Çünkü boyutlar içerisindeyiz. Bakıyordu ve bir parça anlıyordu. Ve neden sadece üç boyutlar var diyordu. Kim onları üç boyutlara hapsetti? Dördüncü bir boyut mümkün değil mi? Dörtten sonra beş var, beşten sonra altı var, altıdan sonra yedi var, yediden sonra sekiz var, sekizden sonra dokuz var ve ondan sonra bir ve sıfır olur.

Eğer bir insan o seviyeye ulaşırsa, bakıp sadece bir görürse ve birin önünde sıfır vardır. Bir sadece Âlemlerin Rabbi içindir. O’nun önünde herşey sıfırdır. Sen sıfır olursan seni başka bir seviyeye götürürler. O’nun boyutları tam olarak böyle ve böyledir. Böyle aynıdır ama böyle olsa zıt olur. Zıt boyutlar zuhur eder.

Onun için bizim akıl anlayışımız sınırlıdır. Belki bir atom sınırındadır. Bir atoma bakarsan o seviyeler hakkında birşeyler anlarsın. İçerisine girmezsen hiçbir şey anlamazsın.

Evet, o bir atomun sahasına zamanla girersin. O atom içindedir. Atom bir çember içinde sarılıdır ama hiçbir zaman anlamaz. Onu kendi özünde saran nedir ve onu yakalayan kimdir anlamaz…

Atomu konuşuyoruz. Onun için yükseldiğimiz sürece ve bir seviyeden bir seviyeye çıktığımız zaman ilmimiz çoğalır. Öncelikle hakiki varlığımıza bakarız ve hakiki varlığımızın sıfır olduğunu anlarız. Sıfır…Ama hakiki varlık sadece O kişi içindir. Başka kimsenin kendi içinde varlığı veya hakiki varlığı yoktur. Hayır, asla!!

Onun için bir kişi hakiki yükselirse anlar ki sadece tek Bir vardır. O kişi bakar ve kendisinin sıfır olduĝunu anlar. Sıfır. Bir olmazsa onlar sıfırdır. O sıfır birin sol tarafında olursa sıfırdır, birşey değildir. Ama birin önünde olursa, sıfır vâr olur. Birşeyler gözükür ama sıfırdır.

Sıfırın önünde bir olursa on olur, iki sıfır olursa yüz olur. Üç sıfırın önünde bir olursa bin olur. O kişi yükselir ve zamanla varlığının hakiki varlık olmadığını anlar. Ona bir açılış gelir ve anlar ki ben sıfırım.

Benim etrafımdaki bu varlıklar nedir der. Ben sıfır olduğumu biliyorum ama bu cümbüş nedir der. Havai fişek atarlar. Ben şimdi sıfır olduğumu biliyorum ama aynı zamanda da biliyorum ki bana birşeyler ikram edildi. Bu şereftir. Bana o kadar sayısız değerler ve zevkler ve bilgiler ve nurlar ve… Ve… Ve… Sonsuzluk ve ikramlar gelir. Birşey değilim der. Bu kişi mübarek olur. Başkası mübarek olamaz.

Evet. O mübarek kişiler ilahi emirlere göre hareket ederler. Onun için onlar yanlış yapmazlar. Onlar her zaman Siratil Mustakiym’deler, doğru yoldalar. Böyle, böyle değil. Hayır. Onlar mübareklerdir.

Âlemlerin Rabbi doğrulara ve mübareklere ilahi huzurunda emreder. Benim kullarım doğru kişilerden olsunlar. Ben onlara benim mukaddes okyanuslarımdan birşeyler veriyorum. Birşeyler ki, kimse o ikram okyanusların sayısını bilemez. İkramlar o okyanustan gelir ve mübareklere ulaşır.

Mübarekler okyanuslara girerler ve kayıp olurlar. Onlar okyanuslardan olurlar ve okyanuslar da onlardan olur. Onların arasında bir ayrılık olmaz. Ben, sen yoktur.

Göklerden gönderilen mübarekler doğru kişilerdir. Onlar hakikaten ilahi okyanuslara ulaşırlar. Bizim kâinatımızın ötesinde… Ötesinde deyince bir sınır yoktur. Gelirler.

Onun için sahibimizden hem destek hem de bir talim istiyoruz. Hem de dinleyicilerimizin eğitmesini istiyoruz. Kim dinlerse birşeyler alır, kim dinlemezse kaya varlıkların en derin durumunda olurlar. Kayalarla onlar aynı olurlar, şerefleri olmaz.

Şimdi siz kayasınız. Kayaları bırakın ve yükselin. Onun için peygamberler göklerden gelmiştir. Onların emirleri de göklerden gelir. İlahi emirler size bu ilahi seviyede özel varlığınıza ulaşmak için özel bir yol yapmıştır.

Allahu Ekber. Cenab-ı Allah bizi affeylesin. Bir daha Selamun Aleyküm. Selam sizi temizler ve beni de temizler. Sizden kirliliği alır. Her Selamun Aleyküm dediğiniz zaman bu sizden çirkin varlığınızı alır ve göklerdeki varlıklar tarafından çok aydınlık, çok nurlu, çok övgülü gözükürsünüz. Subhanallah.

Şimdi böyle şeyleri konuşuyoruz, bana böyle şeyleri konuşturuyorlar ki, size seviyelere nasıl kolay ulaşılır diye. İlk seviyeye ulaşırsanız, o seviyede donatılırsınız. İlahi hitap gelir… (arapça).

Kendinizi temizleyin, ilkönce ilk seviyeye çıkmak için. İkinci seviye için başka bir emir vardır, kıyafetinizi değiştirmek için. Ve kendinizi ikinci seviyeye hazırlamak için. Ondan sonra başka bir hitap gelir… (arapça)… Kendinizi temizleyin ve üçüncü seviyeye çıkmaya hazır olun. Dördüncü seviye, beşinci seviye, altıncı seviye, yedinci seviye...

Bu seviyeler hakkında sadece birşeyler konuşuyoruz ama hakiki varlığımıza ulaşmadan imkânsızdır. Çünkü kimse bu maddi bedenle göklere ulaşamaz. Onun ilahi varlığıyla bağlantı kurmalı.

Eğer ilahi varlık bilirse, uçak motoru gibi olursun. İçinde motor olmaz ama yukarı çıkan ve aşağı inen sadece küçük bir alet olur. Gider gelir, gider gelir ama size ilahi varlık gelince bu kuvvet sizi ikinci seviyeye yükseltir. Yeterince kemale erince başka bir kuvvet gelir ve seni yükseltir üçüncü seviyeye, dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci.

Yedinci seviye sıradan insanlar için ulaşabileceği son noktadır. Daha fazla yükselemezler çünkü ondan sonra çok özel bir varlık vardır oradan oraya geçmek için.

Yedi ilahi seviyelerden sonra sayısız yönlere hareket edersin. Sadece 4 veya 6 yön değil. Hayır, sayısız yönler ve seviyelerle doğudan batıya, yukarıdan aşağı… Ooooohh… Sayısız… Allahu Ekber. Orada zevklenirsin. Sadece özelliği olan kişiler içindir.

Yediden sonra, onlar özel varlıklardır. Onlar Âlemlerin Rabbi’nin halifesi olma özelliğin hakikatini taşırlar. Olmazsa asla yükselmezler.

Cenab-ı Allah bizi affeylesin.

Ey insanlar şimdi Euzubillahimineşşeytanirraciym diyoruz. Bunu söyleme zamanı çünkü şeytan insanların aşağı inmesini ve karanlık bölgelere girmesini ister.

İnsanoğlunu o kadar kıskanır ki, âdemoğullarından birisinin yükselmesini istemez. Onun için onları aşağı, aşağı, aşağı karanlık bölgelere ve hâkimiyetlere indirmek ister. Allahu Ekber.

Onun için ey insanlar gelin söyleyin; Euzubillahimineşşeytanirraciym. Dinlediklerinizi hatırlayın ve anlamaya çalışın. Söylediklerimiz çok basittir. Biraz daha yükseğe çıksak, kimse anlamayacak.

Şeytan insanları kendisiyle beraber karanlık hâkimiyet âlemlerine almak ister. Ve diyoruz ki; Bismillahirrahmanirrahim. Bu anahtardır. Ve etiketin üzerinde yazar ki; bu kişi göklerin ilk seviyesine ulaşacak.

Diyoruz ki Bismillahirrahmanirrahim... Bu anahtar, yazar ki; Yol verin, bu kişi göklerin ilk seviyesine ulaşmak için tayin edildi. Bismillahirrahmanirrahim... Bismillahirrahmanirrahim dediğiniz sürece size yeni bir açılış gelir.

Meleklerin kapıcısı der ki; açın yeni biri geliyor. Onun için göklerin ikinci seviyesinin yollarını açın. Veya üçüncü veya dördüncü veya beşinci veya altıncı veya yedinci. Çalışın. En azından dersiniz ki, biz dinliyoruz ve mutluyuz.

Şimdi birşey anlamasak bile yükselmek için kendimiz için göklerin nurlarına ulaşmak için bir açılış istiyoruz. Size ikram edilir. Cenab-ı Allah bizi affeylesin en sevgilinin hürmetine.

“ Dum dum dum dum dum dum dum dum ”
...

Ey insanlar, göklerin her seviyesi için bağımsız bir bölge vardır ki asla birincisi gibi olmaz. İkincisi yükselir. Onun için burada bir şekil müzik yapıyoruz. İlahi seviyelerdeki meleklerin övgüsü…. Huuuu… Subhanallah.

Bizim şimdi söylediklerimiz önemsiz şeylerdir ama insanlar ruhlarına iyi geldiklerini söylüyorlar Ben biliyorum.

“ Dum dum dum dum dum dum dum dum ”

Davut a.s.’ın sesini seviyorum. O Zebur’u okurken, dağlar gelip onunla beraber söylerdi. Ağaçlar onunla beraber söylerdi. Kuşlar onunla beraber söylerdi. O kadar güzel bir ses.... O seviyelerde duyarsınız. İnşallah duyarız. Bu kirli dünyada ne söyleriz, söylediğimiz sadece;

“ Dum dum dum dum dum dum dum dum ”

...

47 Dakika.

Fatiha.

325 000 kişi.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'den YENİ SOHBETLER [KASIM 2009]
MesajGönderilme zamanı: 18.11.09, 13:01 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Mevlana Șeyh Nazım Adil El-Hakkani Sultanul Evliya

Pazartesi, Kasım 9, 2009 Lefke, Kıbrıs



KALPTEN GELEN KALBE GİRER



Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym.

Destur Ya Ricalallah. Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd.

Ey Allah’ım dua ediyoruz ve affını istiyoruz. Dua ediyoruz ve rahmetini istiyoruz. Ey Allah’ım ilahi huzurda olan en şereflinin hürmetine bize ikram eyle… Dua.

Ona daha fazla ve fazla ve fazla ver.

Elfu Salât Elfu Selam. Ya Seyyidi Ya Rasurullah Ya Habiballah Ya Nebiallah Ya Sultanul Embiya.

Senin şefaatini istiyoruz ki kendimizi burada ve buradan sonra kurtaralım.

Esselamun Aleyküm. Ya İbadallah. Hem de bu gezegenin sahibi, Kutbu Zaman, bu gezegenin Kutbu, ona mütevazı saygılarımızı gönderiyoruz ve mütevazı bir şekilde onun tarafından zayıf kullarına bir destek istiyoruz Âlemlerin Rabbinden. Âlemlerin Rabbi, bütün varlıkların Rabbi.

Esselamun Aleyküm dinleyicilerimiz. Kalpten gelen kalbe girer. Dilimizden gelen dilimize ulaşır ve kayıp olur. Onun için mütevazı bir şekilde istememiz gerekir ki bize Peygamberler Mührü tarafından bir anlayış ikram edilsin. Eğer bir anlayış istemezsek duyduğumuz ve aklımızda tuttuğumuz kendi çok zayıf varlığımıza bırakılır. Bu bir kul için kendi içinde hapis olmaktır.

Bu bir pil gibi olur. Ne derler pil veya başka bir kelime. Pil. Pil de. Söyle pil... İçine ne koyuyorsun? Pil. Başka bir kelime daha var. Pil. Pil İngilizce. Bir aletin içindeki kuvvet. Pil. Biz pil kullanırız. Pil bitince o alet ölür.

Onun için. Bir bağlantı kurmak için ilahi büyüklere ihtiyacımız vardır. Onlardan biri bizim pilimizi bitirmesin. Onların isimleri ilahi kitaplarda ve Kurân-ı Kerim’de Vasiliyn dir. Vasiliyn’ın anlamı; kim hakiki pınarlara ulaşırsa o sonsuzdur. Onlar o zamanda pil kullanmıyorlardı, hayır. Vasiliyn, ilahi makamlara ulaşmış olanlar. O kuvvet makamlarından kalplerine bir bağ kurulur bu Vasiliyn insanlar tarafından. Şimdi bu gezegende milyarlarca insan yaşıyor. Ama o ilahi kuvvet makamlarına ulaşan belki bir el dolusu insan bulursun ki Vasiliynlerden olsun.

Onun için bizim bir kuvvet makamlarına ulaşmaya ihtiyacımız vardır. İlahi seviyelerde... Destur Ya Ricalallah…

Ve bir insan ilk seviyeye ulaşırsa bu en zayıf haldir. İkinci seviyeye çıkarsa daha kuvvetli olur. Üçüncü daha kuvvetli. Dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci tam kuvvet. Kim ilahi kuvvet makamlarına ulaşırsa pil kullanmaya ihtiyaçları yoktur, biter.

Ey insanoğlu, siz ilahi bağlantılara ulaşmak isterseniz, kim benim elimi tutar diye sorun. O yetkili kişi beni alır ve bir bağlantı kurdurur, biter. En zayıf kişin bir bağlantısı vardır. Eğer bütün eğitilmiş insanlar bilgilerini onun ilahi bilgisinin yanına getirse onlarınki okyanusta bir damla kadar kalır.

Evet, bu bu gecenin sohbetinin bir başlangıcıdır. Onun için yetkili kişilere kitaplardan alıp (hitap) etmek yasaktır, hayır. Onlara ilahi sıfatlar ikram edilmiştir ki onunla ilahi kişilerden birine ulaşır. Ve bizim şimdi böyle bir ilime ihtiyacımız vardır.

Öyle ilimlere ihtiyacımız vardır çünkü insanlar şimdi bildikleri bu ilimle göklerin ilk seviyesine ulaşamazlar. Onlar Vasiliyn’e ulaşmalılar, o göklerin ilk seviyesine ulaşanlar, bu rabıtadır.

Rabıta. Rabıta nedir? Kalpten kalbe bağlantıdır. O kadar cahil insanlar rabıtanın hakikatlerini inkâr ederler. Onlar sıfırın altındaki cahillerdir. Sıfırdan sonra değil, sıfırın altında seviyeler var. Veya rabıtayı inkâr edenlerin hiç seviyeleri yoktur.

Rabıta ispat eder, kim o bağlantıya ulaşırsa eğitilir veya onlara bir hakikat verilir ki o rabıta sayesinde ilahi seviyelere ulaşsınlar. Concord uçağıyla ulaşamazsın. Roketle ulaşamazsın, hayır. Roket yükselir ama hiçbir şeyle bağlantı kuramaz ve geri gelir. Bağlantı sadece aynı vasıftaki kişilerle olur.

İnsan ilahi varlıklarla rabıta, bağlantı kurar. Çünkü bizim maneviyatımız var, ruhumuz var. O ruhlar göklere aittir, onlara dokunamazsınız. Onların kütlesi yoktur. Ulaşır… Onun için rabıtayı kayıp eden insanlar, ruhlarınla ve ilahi varlıklarla bir bağlantı kurmak isterler. Onlar aynıdır. Ulaşırlar ve rabıta tamamdır.

Ama o kadar cahil kişiler inkâr etmek isterler. Rabıtayı inkâr edersen Peygamberliği inkâr edersin. Çünkü her Peygamber vahiy meleğine ulaşması gerekir. O rabıtasız, o bağlantısız ona dokunamazsınız, onu göremezsiniz. Bu dünyada mübarek bir kişi olmak imkânsızdır. Bütün mübarek kişilerin ilahi varlıklarla bir bağlantıları olmalı. Bu onların maddi varlıklarında değildir, hayır.

Eğer maddi varlığınızla bir yerlere ulaşmak isterseniz, bir rabıta isteyin. Mesela buradan aya. Bunu yapamazsan kül gibi olursun. Maddi varlığın yanar. Eğer yanmazsan o rabıtaya, bağlantıya ulaşamazsın. Çünkü bizim maddi varlığımız, bu dünyanın unsurlarından maddesel varlıklardır. Onların öyle varlıklara ihtiyaçları yoktur. Onun bağlantısı, rabıtası ilahi varlıklaradır.

Karşılıklı rabıta aynı vasıflardan olmalı. İnsanlar meleklerle rabıta da olamaz. Çünkü insanın tezahürü başkadır, meleklerin yaratılması başka şekildir. Ama insanlara göklerden öyle bir kuvvet verilmiştir ki, bu bizim ruhumuzdur. Bu asla maddi varlığa ait değildir. O bizim ruhumuzu bir meleğe bağlar ama asla maddi varlığımız bağlantı kurmaz.

Peygamberler bile. Peygamberler Mührü bile. Vahiy geldiği zaman maddi bedenini bıraktı ve hakiki ilahi varlığı vahiy meleğiyle rabıta kurdu. Bu kafes taşıyamaz, yanar. Onun için İslam’da rabıta en önemli hakikatlerdendir hem de anlamak için en zor olandır, rabıta.

Rabitu… (arapça) … Rabitu… Rabıta ilahi emirdir. Rabıtayı nasıl inkâr ederler? Kurân-ı Kerim rabıta yapın der. Şimdi beraber oturuyoruz. Bizim rabıtaya ihtiyacımız yoktur. Biz yüz yüze oturuyoruz. Ama yok olunca o kişiye nasıl ulaşırsın. Maddi varlığımız nasıl yok olan kişiye ulaşacak? Taşıyamaz.

O zaman göklere ait olan manevi varlığımızı kullanmalıyız. Bu rabıtadır. Bu önemli bir noktadır ki binlerce ulemalar bir anlayışa ulaşamazlar veya buna bir tarif getiremezler.

Onun için Esselamun Aleyküm dinleyicilerimiz. Beni dinlemeyin. Ben birşey bilmem. Ama maneviyat göklerden gelen bir ikramdır, halvetlerle talim edilmiştir. O halvetlerde bedenimizi o göklere ait olan kuvveti bırakır ve orada bir kaya gibi durur. Ve ilahi varlığımız oraya ulaşır. Ulaşır.

Dün bir gazete gördüm. Orada bir hayal vardı. Diyorlar ki; en büyük teleskopla bazı yıldızlara ulaşmışlar. O mesafe buradan veya Samanyolumuzdan o kocaman yıldızlara ve Samanyollarına ne kadardır?

15 milyar ışık yılı dediler, hayrete düştüm. Tövbe Estağfirullah. Anladınız mı? Ve diyorlar ki, güneşten buraya gelen ışık sekiz, yedi dakikadadır. O konuştukları mesafe 15 milyar ışık yılıdır. Diyorum o insanların akıllarında bir sorun vardır. Nedir bu? Nasıl ulaşırlar?

Onlar insanları aldatıyorlar. Ama bazı hikmetler olmalı. Eğer bir insanın kendinde bir hikmeti varsa o kocaman mesafelerin mümkün olduğunu anlar. Biz mümkün değildir demiyoruz, mümkündür. Ama ben sadece o kişilerin haberine itiraz ediyorum. Ve diyorum ki, onlar güneşin arkasındaki ışık buraya yedi dakikada geldiğini bilmiyorlar. Onlar güneşin arkasında ne olduğunu bilmiyorlar. Dünyaya o kadar yakındır, sadece beş veya altı dakikadır. Nasıl 15 milyar ışık yılı mesafesi dersiniz? Nedir bu saçmalık? Önemli değil.

Bu Azametul Halik’i gösterir. Yaratanın azametini. Çünkü eğer onlar 15 milyar ışık yılını haber ediyorlarsa, onun dışında milyar değil trilyon yıl mesafeleri vardır. Eğer oraya ulaşırsan başka bir mesafeye ulaşırsın. Belki oraya ulaşmak bin katrilyon ışık yılıdır. Allahu Ekber Allahu Ekber.

Bu bağlantıdır. Biz bir bağlantı kurmak istiyoruz. Ama onlar yanlış yolda araştırmalarını yapıyorlar. Hayır, bu doğru değildir. Çünkü maddi varlığımız asla o yıldızlarla rabıta yapmaz. Ancak göklere ait olan ruhlarımız öyle mesafelere ulaşabilir ve 15 milyon veya yüz trilyon veya bin katrilyon ışık yılına ihtiyacınız yoktur, hayır. Bu sadece şipşaktır.

Bu rabıtayı bizim eğitilmiş insanlar asla anlamazlar. Bu başka birşeydir. Çünkü bu sadece kitapların çizgilerindeki bilgilerdir. Onlar o çizgilerden dışarıya çıkamazlar. Akıl kuvvetlerinle nasıl böyle mesafelere ulaşırlar? Bu imkânsızdır. Ama göklere ait ruhlarımız bir göz açıp kapana kadar böyle mesafeden daha fazlasından geçerler.

Ey insanlar, ey insanlar birşeyler anlamaya çalışın. Gazeteler aklımızın taşıyamayacağı haberler verir. Ama ruhlarımız “Evet, neden olmasın” der. Ama onlar ruhlarının manevi kuvvetini kullanmazlar çünkü onların bağlantıları yoktur. İlahi bağlantıları bir şey değildir. Onlar her zaman maddi varlıklarını ve imkânlarını kullanırlar. Başka bir şey değil.

Ama rabıtanın hakikati dinlerde en önemli şeydir. Şimdi bizim cahil doktorlar ve cahil eğitilmişler rabıta yoktur derler. Rabıtasız bu dünyada nasıl yaşarsın?

Cenab-ı Allah buyurur ki; …(arapça) … Onlar arapça anlarlar mı? Anlamazsanız bakın, tercümeler size birşeyler verebilir. Allah Allah Allah Allah.

Kusura bakmayın sizi rahatsız ediyorum ama ne yapalım?

Allah Allah SubhanAllah Allah Allah SultanAllah.

Sen kimsin? Sen kimsin? Eğer dünyadan göklere bir rabıta bağlantın olmazsa, sen bir şey değilsin. Bir şey bilmezsin, bir şey görmezsin, bir şey duymazsın, bir şey anlamazsın. La Havle Ve La Kuvvete İlla Billahil Aliyil Aziym. Allah Allah SultanAllah Azametuhu Rabbuhu…

Bu sonsuz kudret okyanuslarından küçük bir noktadır. Kudretun İlahi. Âlemlerin Rabbinin kudret okyanusları. Aklınızı kullanmayın, mümin olmak için ruhlarınızı kullanın. Kitapları okumakla birşeylere ulaşamazsınız. Kitaplar sadece rabıtaya, maddi varlığınızla ilahi varlığınız arasındaki bağlantıya nasıl ulaşıldığını gösterir. Eğer ilahi varlığınız maddi varlığınıza gelmezse, anlayışınız hiç birşey değildir. Allahu Ekber. Ya Rabbi Sen bilirsin. Biz birşey bilmeyiz. Biz birşey bilmeyiz.

“Diyebiliriz ki, biz mutluyuz dum dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

Ey insanlar, ey dinleyicilerimiz, şenlik… Bir karanlıkta, gecede sayısız yıldızlar ışıklarını verir. Ve insanlar gelir ve bakarlar ve oraya ulaşmak için maddi varlıklarını hakiki varlıklarına değiştirirler. Şimdi söylediğimiz böyle şeyler o kadar güzeldir.

Eğer bir açılış gelirse… Eğer bir açılış gelirse akıllarımız biraz kendi etrafımızı anlar. Ama ruhlarımızın sınırları her zaman daha fazla ve fazla olur. Ve şenlik gelir… Bazen Hıristiyanlar yaparlar, yeni yıl gecesinde… Havayı fişekler patlatırlar… Ve insanlar böyle yaparlar.

Ruhunla maddi varlığınızın dışına çıkınca… Oooo... O güzellik okyanuslarına ulaşırsınız… Hayal edemezsiniz. Bu rabıtanın bereketidir. Rabıtaya itiraz etmeyin. Rabıta göklerin sır hazinelerini açmak için en önemli anahtardır.

O insanlar uzayda birşeylere ulaşmak istiyorlar. Uzay nedir? Uzay birşey değildir. Biz okyanusların hâkimiyetlerini isteriz. Bizim uzay, bizim kâinat orada bir nokta gibi kalır.

Ey insanlar, gelin dinleyin, gelin üzerinde düşünün. Cenab-ı Allah bizi affeylesin. Ve bize anlamak için hakiki iman versin. Âmin. Âmin. Âmin.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

Fatiha.

(arapça)

Ben tercümanım…

Velillahil Hamd.

Teşekkür ederiz.

Hişam Efendi hoşlandı mı?


En son HAQQanî tarafından 20.11.09, 10:24 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'den YENİ SOHBETLER [KASIM 2009]
MesajGönderilme zamanı: 19.11.09, 15:08 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
HAKİKAT-UL MUHAMMEDİYYE

Sultanul Evliya
Mevlana Șeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazartesi, Kasım, 16 2009 Lefke, Kıbrıs



HAKİKAT-UL MUHAMMEDİYE


Medet Ya Ricalallah. Ayağı kalkın. Rabbimizin övmek için ayağı kalkmalıyız. Allahu Ekber Allahu Ekber La İlahe İllallahu Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd.

Bütün övgüler ve şerefler Âlemlerin Rabbi’ne dir, Rabbimizedir. Ey Rabbimiz bizi affeyle ve bizi rahmetinle sar. Biz sana ahdimizi verdik. Her zaman senin kulun olalım başkalarını takip etmeyelim. Peygamberler Mührü’ne, ilahi huzurda en sevgili kula en yüksek selamımızı ve saygımızı veriyoruz. O Cenâb-ı Allah’ın mutlak halifesidir.

Herşey Cenâb-ı Allah’ın, Rabbimizin halifesine selamını vermeli. Bir kralın sadece tek bir halifesi olur, iki olmaz. Cenâb-ı Allah’ın da tek bir halifesi vardır. Evvelden ahire, bu değişmez. Onun için bütün övgüler, bütün selamlar, bütün övgüler ve en yüksek saygılar o kişi içindir. Onun şerefine Cenâb-ı Allah evvelden ahire bütün âlemleri yarattı.

Cenâb-ı Allah hiç kimseye ihtiyacı yoktur. Ama onun halifesi yalnız olamaz. O yaratılandır, O Yaratandır. Yaratanın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Halifesi onunla ünsiyet eder. Mutlak halifesidir. Onun için bütün âlemler Muhammed (s.a.v.) hürmetine yaratılmıştır.

Allah Allah Allah Allah Allah Allah. Salallahu Aleyhi Vessellem. Âlemlere ait olan bütün selamlar ve övgüler ona ikram edilmiştir. O verir. O bir okyanustur. Kimse onun mesafesini anlamaz veya onun okyanuslarının sınırlarını, hem de sınırsızdır.

Sınırsız kişinin, mutlak kişinin, sınırsız olanın halifesine ikram edilmiştir. Hem de onun seviyesinde sınırsız âlemler… Âlemleri Cenâb-ı Allah her zaman ona ikram etmiştir.

Bu çok ince bir noktadır ki belki sadece Peygamberimizin (s.a.v.) dostlarının en yüksek seviyesinde olanlar anlar. Destur Estaĝfirullah… Estaĝfirullah… Estaĝfirullah…

Cenâb-ı Allah’ın yüksek emirlerine göre… Çünkü yüksek emir vardır, daha yüksek emir vardır ve en yüksek emir vardır!!!! … (arapça) En yüksek emir sadece bir tanedir. Ya Seyyidi Ya Rasulullah. Sayısız selamlar ve sayısız şerefler ve sayısız övgüler sana’dır. Cenâb-ı Allah’tan Sanadır.

Cenâb-ı Allah’ın ona ikram ettiğinin yanında bizim selamımız ve övgümüz bir atom kadar veya daha bir okyanusta küçük bir damladır.

Nerdesiniz selefi ulemaları? Nerdesiniz vehhabiler? Bir ümmetin Esselatu Vesselatu demesini taşıyamıyorsunuz. Buna haram demeye utanmıyorsunuz. Ama siz öyle bir seviyedesiniz ki bu hayvanların seviyesi gibidir. Ve hayvanlar onları kabul etmez çünkü hayvanlar Peygamberler Mührü’ ne saygı duyar.

Cenâb-ı Allah bize iyi bir anlayış versin. Anlayış bir ışıktır, Cenâb-ı Allah’ın ilahi huzurda olan en şerefli ve en şanlı kişiye bir ikramıdır. Onun için kul demeyi utanıyorum çünkü o seviyede kral bir kul ile beraber olamaz. Sultan nasıl bir kulunla beraber oturur? Hayır… Hayır... Ona öyle bir yükseklik ve şeref ve şan ikram edilmeli ki ilahi huzurda olabilsin Onunla konuşsun O da Onla konuşsun. Acayip he?

İnsanlar kendi öğrendiklerini birşey zannederler. Siz ne öğreniyorsunuz ki? Eğer böyle noktaları öğrenmiyorsanız, bunlar çok ince noktalardır, hiç kimse maddi bedeninle ulaşamaz. Maneviyatıyla bile ulaşamaz.

Bir zamanlar Sultanul Arifiyn,Ebayezid. Beyazid. Demişti ki ulaşmak için bir zamanlar bana a Hakikat-ul Muhammediye gelmişti. Ona sordum ve bir cevap geldi; “Sen olamazsın, sen yapamazsın.” Şimdi bile ulaşmaya niyet ediyorum. Şimdi bana bir açılış geliyor.

O Hakikat-ul Muhammediye’ye (s.a.v.) bakıyorum. Yetmiş bin nur okyanusları kuşatmıştır, himaye… Sıradan varlıkların korunması perdelidir. Hakikat-ul Muhammediye herkese ve bütün varlıklara perdelenmiştir. Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail dâhil. Ve Hameletil Arş Ve Kullun Melaike… (arapça)

Çünkü şimdi bir açılış geliyor… Bir perde açılsa… Beyazid ileriye, ilk perdeye hareket etmek istedi. Ona ağır bir hitap geldi ve dedi ki; “Ey Beyazid, dur!!!. Bir adım daha atarsan yanarsın ve bir daha geri gelip vâr olman imkânsız olur.

Bu yetmiş bin tane perdeler âlemlerin arasında, varlıkların arasında. Hakikat-ul Muhammediye’nin perdeleri.

Elfu Selat Elfu Selam.

Bizi affeyle başka birşey söylemiyoruz. Allah Allah. Bu âlemler hakkındadır. Hem de ilahi huzur için yetmiş bin tane vardır. O da Onun Rabbi, onu Yaratan Cenâb-ı Allah daha fazla yaklaşmasın diye perdelenmiştir. Subhanehu Ve Teâlâ!!!

Bu perdeler, Nuru Muhammedi’le (s.a.v.) âlemlerin arasındaki gibi değildir. Hayır. Her perdenin yetmiş bin taneden yetmiş bin tane vardır korumak için. O herşeye kadir olandır. Allahu Ekber Velillahil Hamd. Ey Rabbuna. Allah Allah Allah Allah Allah Allah. La ilahe İllallah Seyyidina Muhammeden Rasulullah (s.a.v.). Oooo…

Büyük bir fırsat kaçırıyoruz, belki bu hayattaki en büyük fırsatı. Ve insanlar, bir okyanustalar ama asla onun başını ve sonunu bilmezler. Her balık, bir okyanus olmak ister. Onun için balık okyanusta olunca ağzını açar. Böyle değil acil.

Bir veli başka bir veliye sorar;

“Bir balık neden böyle yapar?” (ağzını açıp kapatır)

“ Bana bilmediğin bir soru mu soruyorsun?”

“ Evet, beyim, biliyorum ama Makamı Tahkik yapmak istiyorum.”

Bundan daha fazlasını...

O ikinci kişinin seviyesi daha yüksekti. Onun için soruyordu, ben birşey anlarım ama senin anlayışın benimkinin üzerindedir.

“ Onun (balığın) kastı, niyeti ağzını açıp ta bütün okyanusu yutmaktır. Bu demektir ki, o okyanus olmak ister!! O onu yutarsa okyanus olacak!!!”

Ey insanoğlu, balık sizi eğitiyor!! Ey cahil insanoğlu, herşeye hikmet gözü ile bakın! O balık bütün okyanusa ulaşıp almak ister. Ve sen asla dikkate almazsın ilahi nurlardan daha fazla nura ulaşmak için. Her zaman karanlıkta olmakta mutlu olursun veya lağım kanallarında.

Dışarıya çık ey insanoğlu!! Nerdesiniz? Yukarıda ne vardır. Dışarıya çıkınca nerde olduğunuza bakın. Ve kendinizi lağım kanallarından nasıl alıkoyacaksınız diye bakın. İnsanoğlu sıfır noktadır, teknolojinin ve anti Hıristiyanların ellerine düşerler. Onlar aşağı, aşağı, aşağı inerler. Ve o deccal ve anti Hıristiyanlar onlara der ki; aşağı, aşağı, aşağı in, orda en derin noktada hazinelerin bulursun, gel, del, gel. Çünkü hazineler sıradan insanlar için toprağın altında saklanmıştır. Toprak onu örter.

Onun için aşağı, in aşağı, aşağı in, burada senin için ne var bak der. Ve onlara der ki… Bu şeytanın eğitimidir. Onlara der ki; Karun’un ilahi öfke altından olduğuna inanma. Çünkü o o kadar Haris, hevesliydi ki hazineler bulmak için. Âlemlerin Rabbi onu onun için aşağı gönderdi ki bakıp ta daha çok hazinelere ulaşsın diye.

Şeytan bu olayı bir hale getirdi o kişinin son vaziyetinden kimse bir ders almadı. Hayır, hayır dedi, o dünyadaki bütün hazineleri topladı ve şimdi Musa'nin Rabbi ona daha fazla hazineler toplatmak için toprağın altına gönderdi çünkü ayağınızın altında sayısız hazineler var. Onun için ona ikram edildi toprağın altında hazinelere ulaşmak için.

Ey insanlar, gelin dinleyin. Gelin anlamak için aklınızı verin. Böyle bir beyanat şimdi bizim asrımıza ulaşmıştır. Kapının arkasında son günler yaklaşıyor. Şimdi ulaştı ve kapının arkasında yeni bir açılış bekliyor. Bu sebepten dolayıdır.

Ey insanlar, küçük bir balık bütün okyanusa ulaşmak ister. İnsanlar eğitir. “ Bak ben daha fazla ve daha fazla bu okyanusta yüzüyorum. Sen ey insan, sana ilahi hazineler ulaşmak için bir fırsat verilmiştir. Neden dikkat etmezsin?

Şeytanın Kârun hakkında söylediklerini sizin için hakiki bilgi olduğunu mu zannediyorsunuz? Hayır! Şeytan aldatıyor. İnsanları aldatıyor. Onlara ilahi hazinelere ulaşmak için hiçbir arzu vermiyor. Onların gözlerini sadece toprağa ve altına baktırır.

Bakın ve küçük bir balıktan ders alın. O ulaşmak ister ama ulaşamaz ama sen ey insan, senin Rabbinden bir özelliğin ve bir sıfatın vardır ki sen asla doymayacaksın. Sen her zaman aç olacaksın. Her zaman fazlasını isteyeceksin. Helmin Meziyd. Helmin Meziyd isteyeceksin. Ey Rabbim, Helmin Meziyd. Ey kullarım daha fazla alın, daha fazlasını alın kullarım, daha fazlasını, daha fazlasını… Allahu Ekber. Allahu Ekber. Huuuuuuuu Allahu Ekber Velillahil Hamd.

Ey insanlar, mübarek insanlarda ve onların tavsiyelerinde anlayışınızı biraz bileyin. Rabbinize biraz vakit ayırın. O zaman mutlu olursunuz bu taklit hayatı terk ederken. Burası hakiki hayat değildir, bu taklit hayattır. Hakiki hayata manevi insanların arkasından ulaşırsın. Kendi seviyene göre ulaşırsın.

Peygamberler Mührü’nü takip edersin o zaman öyle okyanuslara ulaşırsın ki bütün okyanuslar atom gibi olur. Allahu Ekber, Allahu Ekberul Ekber.

Ey insanlar dinleyin, bu yirmi dakika veya yarım saatlik bir sohbettir. Söylediklerimiz o kadar zayıf ve o kadar basit şeylerdir. Ama hakikatlerin şerefi… Şeref okyanuslarına ulaşınca o kadar güzellik, o kadar şeref, o kadar nurlar bunu hayal edemezsiniz. Koşarsınız… Helmin Meziyd dersin. Ey Rabbim daha fazla yok mu?... Verir… Al… Al… Al…

Onun için kim cennete ulaşırsa asla doymaz. Aç olur. Ama cennetin acıkması bizim hayvan varlığımızın açlığı gibi değildir, hayır, hayır. İnsanlara buraya gelmek için tek bir fırsat verildi ve biz çok şanslıyız ki, bilinmeyen okyanuslardan bu gezegene getirildik.

Ve Âlemlerin Rabbi bize ikram etmek istiyor. İkram etmek… Peygamber Efendimiz, Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’in ilahi sözleri aracılıyla Cenâb-ı Allah buyuruyor ki; Bu gezegendeki insanlara bu dünyanın faydalarından daha fazla ikram edilince derler ki; “Oooo Rabbimin çömerliği…

Cenâb-ı Allah da buyurur ki; “ Ey kulum, sen daha Darı Kerameti’ye ulaşmadın. Daha sana ebedi olarak ikram ettiğim cennete ulaşmadın. Darı Kerameti’yi, çömerliğimi veriyorum, veriyorum. Çömerliğimi bulacaksın, bileceksin, tadacaksın. Benim Darı Kerameti’me gelince zevkleneceksin. Cömertlik… Benim keremim. Burada birşey yoktur orada bulursun.

Onun için kulları Cenâb-ı Allah’ın cömertlik okyanuslarına, çömerlik hâkimiyetleri gelince göreceksin, tadacaksın, nurlanacaksın, şerefleneceksin ve zevkleneceksin… Sonsuzca… Burada birşey yoktur buyurur Cenâb-ı Allah.

Onun için aldanmayın bu gezegende çok kısa bir süre için. Ben sizi Darı Kerameti’ye davet ediyorum. Benim sonsuz cömertlik cennetlerime. Cenneti Naim. Bunları orada bulacaksınız.”

Esselamun Aleyküm ey dinleyicilerimiz. Daha başlamadık ama zaman bitti. Daha size Esselamun Aleyküm demedim. Ve daha Euzubillahimineşşeytanirraciym çünkü o tekbirin ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’ in selamının kuvveti şeytanı kaçırdı.

Bu Euzubillahimineşşeytanirraciym demektir. Ondan sonra o kadar hakiki kudret okyanusları geldi, bir damla açtılar, Bismillahirrahmanirrahiym’in vereceği kuvvet kadar kuvvet verdiler. Ve diyoruz; Bismillahirrahmanirrahiym. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Ey Rabbim bizi affeyle. Biz cahil insanlarız. Biz inkârcı insanlarız. Biz anlayıp düşünmezsek ahmak insanlarız.

Ey Roma’nın papası! Nerde kardinaller? Hıristiyan kutsalları nerde? Haham başı ve öbür hahamlar nerdesiniz? Eğer benim yanlış birşey konuştuğumu söylerseniz, siz doğruları söyleyin. Siz söyleyin bende dinleyim. Eğer değilse dinleyin. Bu göklerden gelen birşeydir, insanlar birbirlerini öldürmeyi bıraksın ve halifelik şerefini giymeye uygun olsunlar diye. İlahi huzurdaki halifelik.

Ey insanlar, kendinizi hazırlamaya çalışın. Şimdi 24 saat dünyaya ve şeytana köle oldular. Bu doğru değildir. Teknoloji bizi Rabbimizin ilahi huzurundan kaçmaya çağırıyor. Teknoloji şeytanın bir tuzağıdır âdemoğullarını onunlar beraber cehenneme gitsinler diye. Şeytana itaat etmeyin ama peygamberlere ve Âlemlerin Rabbi’nin mübarek kullarına itaat etmeye çalışın.

Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”


Ey Rabbim bize affını ver. Bize doğruları öğretecek birini gönder. Bizi doğru kişileri gönder. Onlara bizi doğrulara taşıttır. Bize doğrularda rehberlik yapsınlar. Sen herşeye kâdirsin. Biz zayıfız, bizim böyle özel kullara ihtiyacımız vardır bizi hakiki hakikatlere yönlendirsin diye.

Fatiha.

Dün gece çok güldünüz. Bugün size birşeyleri düşündürdüler.

... (arapça)

Cenâb-ı Allah kullarından gülmesini ister, isterse gülerler. Onları üzmek isterse onlar ağlar.

Cenâb-ı Allah bizi affeylesin

45 dakika.

Onlar bilirler, biz bilmeyiz. SubhanAllah. Allah’a şükürler olsun. Allahu Ekber.

383 000 kişi.

Çalışma günü, insanlar dünya ile meşguller. Önemlidir, evliyalar da alırlar ve dinlerler.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'den YENİ SOHBETLER [KASIM 2009]
MesajGönderilme zamanı: 20.11.09, 10:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Sultanul Evliya
Mevlana Șeyh Nazım Adil El-Hakkani

Cumartesi, Kasım 21, 2009

Lefke, Kıbrıs


CİHADÜ'L-EKBER


Destur Ya Seyyidi. Ya Mevla.

O herşeye kadir olan, Yaratan için ayağı kalkın. Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber Velillahil Hamd.

Ey Rabbimiz bizi affeyle ve senin rahmetini istiyoruz. Niyetimizi sen biliyorsun. Sadece bütün insanlara söyletmek istiyoruz; La İlahe İllallah Muhammedur Rasurullah (s.a.v.) Bu insanoğlu için şereftir. Eğer söylemezlerse onlara burada ve buradan sonra şeref yoktur.

Kim ilahi huzurunda en şerefli kişi ise, bizde mütevazı bir şekilde en yüksek saygımızı ve övgümüzü veriyoruz ona Seyyidina Muhammed (s.a.v.) .

Ve bütün Peygamberlere, onlar Ondan (s.a.v.) ilahi nur alırlar. Kimse kendi kendine nur alamaz. Sadece insanoğlu değil melekler bile göklerden nurlar ve göklerin nurlarına ulaşamazlar. Eğer Peygamberlerin Mührü, ilahi huzurda en yüksek saygılı olan kişi, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) . Bu bize şeref verir. Biz başka kimseden şeref istemiyoruz.

Elfu Salât Elfu Selam.

Binlerce ve binlerce salât, ilahi salât sana ey en sevgilimiz. Sen âlemlerin yaratılma sebebisin. Sana ilahi lütuflar ikram edilmiştir. Göklerin değil, bu çok zayıf olur ama ilahi ikramlara kimse ulaşamaz sadece Seyyidina Muhammed (s.a.v.).

Ey büyüğümüz, ey büyüğümüz. Bu zayıf veya en zayıf kula ikramındır. Eğer sen böyle zayıf bir kulu desteklemezsen, ayağı kalkıp birşeyler söylemek imkânsızdır. Sen ikramsın ey büyüğümüz, bu dünyanın sahibisin. Onu isteyin, kimdir o kişi diye. O kişi kimdir diye istemelisiniz. Kim isterse bulur. Talebena Vecedena. (arapça)

Ne istersen ulaşmalısın. Bunun tek şartı var o da muhlis olmaktır. Muhlis olmak sana anlamak için bir yol açar ve o kişi kimdir diye öğrenmek için. Biz zayıf kullarız. Zayıf kullar. Kim zayıf olduğunu bilirse güçlü birinden destek ister. Bu adettir bu hayatta. Kim kendisini zayıf hissederse güçlü birinden bir destek ister. Eğer desteklenmezsek düşeriz.

Ve salâtımızı ve selamımızı ve ilahi övgüyü ilahi sahibimize gönderiyoruz. Sahiplerin sıfatları nedir? Sahipler öyle insanlardır ki, kendilerinin hiç birşey olmadığını bilirler. Onlar yakin olarak birşeyi bilselerdi bir destek isterlerdi. Kim kendisinin zayıf bir kişi olduğunu bilirse ve onun bilmesi vâr olmasına ulaşırsa muhlislik onadır ve ilahi destek gelir. Biz birşey değiliz. Biz birşey bilmeyiz. Bizim bildiğimiz sadece bizim taklit varlığımız içindir. Taklit.

Ve diyoruz ki şimdi; Euzubillahimineşşeytanirraciym. Ki o bizim aklımıza veya kalbimizi değiştirmek için yaklaşamasın. Bekler, küçük bir delik bulup girmek için aklımıza ve kalbimize koşmak ister. Allah Allah.

Taklit kişiler zannederler ki, herşeyi bilirler ve kimsenin desteğine ihtiyaçları yoktur. Bu taklit kişilerdir. Çünkü şeytan onlara der ki, sen çok önemli bir insansın. Sen önemli olunca başka birilerinden destek istemeye ihtiyacın yoktur. Çünkü sen bir numarasın. Bir numara.

Önemli, önemli olmak, hakiki önemli kişiler var, taklit önemli kişiler var. Bütün dünya şimdi taklit önemli kişiler peşindeler. Çünkü şeytan akıllarına üfler, kalbe dokunamaz. Kalp korunur. Kalp, kalp nedir arapça? Galb, Galb Abdül Mu’min. (arapça) . Arşullah. Galbul Mu’min Arşullah.

Bunu anlamak için o kadar büyük okyanustur. Kim bunu anlarsa, göklerden ve ilahi kişiler tarafından makbul görünür ve ilahi varlıklar bakarlar ve anlarlar ki bu hakiki temsilcidir. Ona Yaratanı, Rabbi tarafından ikram edilmiştir.

Şimdi insanlar hiçbir şeye ilgi duymuyorlar. Onların iç dünyaları için. İnsanlar asla hakiki varlıklarına ilgi duymuyorlar. Hakiki varlık bu değildir. Hakiki varlık olsaydı biz ölmezdik ve gömülmezdik. Ki anlayalım.

Ey dinleyicilerimiz, ey dinleyicilerimiz dinleyin. Hakiki varlığınız var zannetmeyin. Hakiki varlığınız olsaydı nasıl ölürsünüz ve hayatınızı bırakırsınız ve iskelet olup gömülürsünüz? Eğer bu görüntü, bir hakiki varlık olsaydı veya bu hakiki varlığımızı temsil etseydi, bu beden ölmezdi veya gömülmezdi veya toz veya iskelet olmazdı.

Doktorlar derler ki, biz birinciyiz. Profesörler, bilim adamları, bu veya şunlar doktoruz insanların karşısına çıkıp kendilerini gösterirler ve insanlar onlara saygı duysun isterler. Sen ve dinleyicilerimiz aynı mertebededir.

Senin on tane veya yüz tane diploman olsa onlar sana hakiki varlık vermezler. Hayır. İlahi kişilerden bir diploma almaya ulaştın mı? Söyle, söyle göklere inanır mısın inanmaz mısın? Eğer inanmazsan iskelet olursun. İnsanlar iskeletten kaçarlar.

Ey eğitilmiş insanlar, bakın ve görün, duyun ve dinleyin. Dinleyin ve anlamaya çalışın. Bu hayatta kimsenin bir hakiki varlığı yoktur. Hepsi taklit kişilerdir. Bizim hayatımız taklittir, hakiki hayat değildir. Hakiki hayata ulaşınca… Hakiki hayata ulaşan insanlar iskelet olmazlar.

Kurân-ı Kerim ne buyurur? … (arapça). Cenâb-ı Allah ilahi kitabında, Kurâni Aziym Şan,

وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ

(154;2)

Kim şehid unvanında ölürlerse onlara deme, çünkü onlar taklit varlıklarını, Yaratan, Cenâb-ı Allah için verdiler. SubhanAllah, SultanAllah… Onlar maddi varlıklarını veya taklit varlıklarını feda ederler. Onlara ölü kişiler demeyin. Hayır. بَلْ أَحْيَاء

Hakikatte hakiki varlığı olan insanların seviyesine ulaşmışlardır. Evet. Bir şehid nasıl ölür? Şehid şeytana karşı Cenâb-ı Allah için savaşır. Ki şimdi yaşayan insanlar iki bölüme ayrılırlar. Birileri Cenâb-ı Allah için savaşırlar. İkincisi de şeytan için savaşırlar

Kim Cenâb-ı Allah için savaşırsa taklit varlıklarını Âlemlerin Rabbine feda ederler. Ve onlara göklerin seviyelerinden ikram edilir ve hakiki varlık giydirilir. Onun için şimdi insanlar, Müslümanlar bile, acayip oldular. Anlayışlarını değiştirdiler. Asla ilahi ayetlerdeki hakikatleri düşünmezler. Diyebilirsin ki o inanmayanlarla savaşan insanlar, öldükleri zaman hakiki varlıklarına ulaşırlar. Öbürlerinden ne haber?

Onlar savaşmazlar ama Âlemlerin Rabbini bütün inananlara emreder, onun ilahi emri Faktulu Enfusekum. (arapça).

Ey bizim çok çok kibirli doktorlar, doğudan batıya, Müslüman ülkelerde, onlar kendilerine aynada bakarlar kendilerini o kadar büyük, saygılı kişi olarak gözükmesini isterler. Böyle veya böyle yaparlar. Hem de daha önemli olmak için gözlük takarlar.

Bazen arkadaşlarım bana derler; Ey Şeyh, sende gözlük tak daha heybetli ve önemli görünürsün. Nereye bıraktım ben onları? Gündüz vakti koyuyorum aksam vakti kayıp ediyorum. Nerde bu gözlükler? Dinleyicilerime göstermem gerekir ne kadar önemli bir kişi olduğumu. He…? Nasıl bakarsınız bana?

Ey Şeyh sana birşeyler mi oldu? Belki bilmiyorum.(herkes gülüyor)

Bak Kurân-ı Kerim ne buyuruyor. Faktulu Enfusekum. Bu bir emirdir ve herkes Muhattabdır o emre. Nasıl anlarsın çünkü Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v.) . Ayağı kalkın ve oturun önemli değil.

Evet beyim. Kurân-ı Kerim herşeye açıklama getirir. Bir zaman Rasurullah (s.a.v.) muharebeden geldi ve zorluklardan o kadar yorgunlardı o muharebenin. Onlar Cenâb-ı Allah emri ile galip geldiler. Cenâb-ı Allah’ın lütfü ile.

Medine-i Münevvere’ye… (arapça) gelince o ağır şartlardan dolayı o kadar değişmişlerdi. Çölde dövüşmek başka dövüşler gibi değildir. Onlar Medine-i Münevvere’ye ulaşınca…(arapça). Onların aileleri geldiler. Oğulları kızları veya babaları veya anneleri veya hanımları ve çocukları geldiler baktılar babalarımız nerede? Dayılarımız nerede? Oğullarımız nerede? Kardeşlerimiz nerede? O kadar değişmişlerdi.

Ey insanlar, dinleyin ve iyi ahlaklı olmaya çalışın. O iyi ahlak sana ilahi şerefler verir. Ve sordular nerede bizim babalarımız, nerede bizim kardeşlerimiz, dayılarımızı, amcalarımız nerede, kocalarımız nerede diye.

Tam o topluluktan geldiler ve dinlendiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki; …(arapça)

Zannedersem bütün hicaz ulemaları, Mısır’dan, Şam’dan, Bağdat’tan, Türkiye’den, Pakistan’dan, Acemistan’dan, Sudan ve öbürleri bir şey anlarlar.

Peygamberimiz ne buyurdu? Şimdi küçük savaştan geldik şimdi başka güçlü bir düşman vardır karşımızda, onunla savaşmalıyız.

Ve onlar dedi ki; O Ya Rasurullah, biz çok ağır yük çektik dövüşmelerde. Cihadül Ekber ne olabilir ki? Rasurullah (s.a.v.) cevabı neydi? Cihadül Nefs. Cihadül Nefs. Cenâb-ı Allah emri buyuruyor ki; Faktulu Enfusekum.

Doktorlar ulemalar Şeyhler anlayışınızdan ne haber? Yanlış mı söylerim? Dilerim ki, yanlış veya yalan söylemem. Hayır, siz anlarsınız, anlarsınız.

Ey insanlar, ey ulemalar, sizin yüksek dereceleriniz vardır. Hiç Cihadül Ekberle savaşmayı düşündünüz mü? Hayır, Kella, asla. En tehlikeli düşmanınızla savaşmalısınız, nefsinizle. Ve onu öldürmelisiniz. İlahi emir buyurur; Faktulu Enfusekum.

Cenâb-ı Allah muhataba aldığı ve hitap ettiği bütün insanoğlu ve bütün Müslümanlara hitap ediyor. Eğer savaşıp öldürmezsen benim ilahi huzurum, ilahi seviyeler size açılmaz. Size ne söylendiyse anlayın.

Bir savaş için bir kişi bir sürü yıl öğrenir ve pratik yapar savaşmanın yollarını için. Bu Cihadül Asgar, Cihadül Asgar içindir. Cihadül Ekber’den ne haber? Ne düşünüyorsun, düşmanını öldürüp de kendini nasıl savunacağını biliyor musun?

Ve bütün profesörler tarikata bi’dat derler. Şeyh Kurân-ı Kerim’de yazmayan birşeyler yapıyor derler. Bundan ne haber? Ben midemden mi konuşuyorum yoksa kalbimden mi?

Ey insanlar, anlamaya çalışın. Kibirli olmayı bırakın. O kibir sizi ateşe götürür. Ben buradayım. Ben birşey değilim. Bir kişi öğrenmek isterse ben doğudan batıya öğretebilirim. … (arapça) Ben sorumluyum. Benim bir yetkim vardır onları eğitmek için.

Ey ulemalar, doktorlar, nefislerinize karşı kendinizi nasıl savunacaksınız? Ve ben birşey değilim. Benim hiçbir unvanım yoktur. Ben ilahi huzurda sadece bir kul olarak kabul edilmek istiyorum. Bir Abd olarak. Abd.

Rabbim bana “Ey benim kulum” derse çok mutlu olurum. Ben herşeyi bırakırım, Rabbimin bana hitabı “Ey benim kulum” demesi için. Ve bana derse ki; “Ey kulum, sen elinde gelenin en iyisini yaptın”. Hangi cennet bundan daha fazla olabilir? Kim sana bir şeref verebilir bu Cenâb-ı Allah’ın ikramından sonra?

“Ey kulum, elinde geleni yaptın ve ben senden razıyım” derse. Bütün cennetlerin değer ne kalır? Hiç birşey.

Ey Rabbimiz!! Ey Rabbimiz.

Ey insanlar dinlemeye çalışın. Duyun. Kıyamet gününde Rabbimiz, herşeye kâdir olan size hitap etsin; “Ey kulum, sen elinde gelenin en iyisini yaptın. Ben senden razıyım,” diye. Allahu Ekber. Allahu Ekber.

Mütevazı bir şekilde bütün eğitilmiş insanlara soruyorum. Araplar kardeşlerden eğitilmiş insanlara. Mısırlılara, Iraklılara, Acemlere, Pakistanlılara, her yere soruyorum. Ve soruyorum Hıristiyan kardeşlere ve Yahudilere. Rabbinden “Ey kulum, elinde gelinin en iyisini yaptın” demesinden daha büyük mutluluk ve daha büyük zevk var olduğunu hayal edebilir misin?

Söyleyin!!! Şeyh yanlıştır deyin!! Ben dünya biriktirmiyorum. Ve ismim orada burada yazılmasından hoşlanmam, hayır. Ben sadece mütevazı bir şekilde Seyyidina Muhammed (s.a.v.)’in şefaatini istiyorum. Beni ümmeti için en zayıf kul olarak kabul etsin. Oooooo…. Ooooo

Ey insanlar, Kurân-ı Kerim’i ve Mübarek Peygamberimizin hadislerini anlamaya çalışın. Sırları anlamaya çalışın. Rabbimiz kullarını eğitmek ister. Peygamberimizden ümmetini eğitmek ister. Ben zayıf biriyim.

Ey insanlar, bazen bağırırım ama bana gücenmeyin. Ben sadece nefsimize bağırıyorum. O her zaman şeytanın yolun takip etmek ister ve Rabbimizin ilahi yolu bırakmak ister.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

Ben çok mutluyum o kadar insanlar şimdi anlıyorlar. Papaya, haham başına, Budistlere soruyorum. Onların başı Tibet’i ister. “ Tibet. Bağımsız olmak istiyoruz.” Siz bağımsızlık için mi yaşıyorsunuz? Yoksa Rabbinize kulluk için mi yaşıyorsunuz?

Dalay lama nerdesin? Ben buradayım. Ey kutsal papa nerdesin? Buradayım... Eğer ben yanlış söylüyorsam söyleyin. Şeyh yanlıştır diye yazın. Ey selefiler, Şeyh’in anlayışı yanlıştır derseniz Cenâb-ı Allah size yarına Mevt ölüm versin. Yarına çıkmayın. Bayrama yetişmeyin! Bazen ben birşeyim. Beni suçlamayın ben en zayıf kulum. Ben burada bir rütbe veya unvan istemem. Herkes unvanlar peşinde. Ben Âlemlerin Rabbinden, Yaratandan, herşeye kâdir olandan sadece kulluk istiyorum.

Dum dum dum şimdi bende mutluyum.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

Çünkü hiçbir şey, dilerim ki Rabbim benden birşeyi sormaz. Ben çok faydasız biriyim, Evet.

“Dum dum dum dum dum dum dum dum”

Fatiha.

45 dakika.

Ne diyebiliriz onlar kapatır. Teşekkür ederiz.

Allaha şükürler olsun.



***


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ'den YENİ SOHBETLER [KASIM 2009]
MesajGönderilme zamanı: 02.12.09, 15:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
2009 Kasım ayının bütün günlerinde KKTC'de Lefke'de Şeyh M. Nazım el-Hakkani Hz.nin verdiği sohbetler kaydedilip transkripsiyonu yapılmış olarak kaydedildi.

Elhamdulillah..


Şeyh M. Nazım el-Hakkani Hz.nin son sohbetleri buradan takip edilebilir:

http://sufilive.com/


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 6 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye