İlahi Gazabın Alametleri Şeyh Muhammed Nazım El-Hakkani En-Nakşibendi Hz.
8 Ağustos 2012
Tekbir edelim Cenab-ı Hakkı:
Allahu Ekber, Allahu Ekber La ilahe ill'Allahu V'Allahu Ekber Allahu Ekber ve Lillahil Hamd.
Sonra, Resul-u Zişan'ına salatu selam edelim:
Elfu elfu salat elfu elfu selam aleyke ve ala A'like ve Sahabetike, Ya hayra Halkıllah ya Seyyidil Rusul Seyyidina Muhammed (sav).
Türkçe anlayan insanımıza birkaç söz söylemek vacib oldu. Çünkü günlerimiz acayip günler oldu ve acayip hadiseler meydana geldi. Ve insanlar birbirlerine düştü. Birbirlerini helak etmek yoluna düştü. Harpler, darpler insanları birbirine kırdırıyor. Bunun dışında, insanların tabi afat dedikleri zelzeleler, velveleler, kasırgalar, yangınlar, tufanlar etrafı altüst ediyor. Denizler kaynıyor, kaynıyor. Bu içinde bulunduğumuz
haller, harpler bilhassa, insanların birbirine karşı olan hınçlarını gösteriyor. İnsan insanı kabul etmiyor.
Halbuki hepimiz Cenab-ı Hakkın yarattığı mahluklarız. Ve bize olan emir, birbirimizi saymak ve sevmektir.
Birbirimizi saymamız ve sevmemiz Cenab-ı Hakkı saymamız ve sevmemiz demektir. Cenab-ı Hak bunu istiyor:
"Ey kullarım, sizi Ben yarattım. Siz zenbille Gökyüzünden yeryüzüne inmediniz. Sizi yaratan Ben'im. Doğru dürüst inanınız. Hakikati söyleyiniz". Çünkü şeytan daima doğrudan sizi eğri yola, eğri inançlara çekiyor.
Neden? Şeytan insanlara düşmandır. İnsanların hayır etmelerini istemez. Kim ki şeytana uyar, sonunda peşiman olur. Helak olur, berbat olur. Ne dünyası kalır ne de ahireti.
Ey Türkçe anlayan Müslümanlar, veya insanlar. İnsanın şerefi inanmasıylandır. İnanan kimse şereflidir.
İnanmayan kimse şerefsizdir. Sen beğenmezsin. Beğenmezsen beğenme. Başına gelecek var. Şimdi bu içinde bulunduğumuz mübarek ay Ramazan-ı Şeriftir. Müslümanların oruç tutmasıyla emrolunduğu mübarek aydır. Bunu Türkçe anlayan insanlarımıza söylüyorum. Bu mübarek ay geldiğinde Cenab-ı Mevla buyuruyor: "Oruç tutunuz, Benim için. Namaz kılınız, Benim için. Hayır yapınız, kendiniz için".
Kaç nevi hayat vardır? Kahvede oturanlara soruyorum. Kaç türlü hayat vardır?
"E Şeyh Efendi ne bilelim biz kaç türlü hayat var".
Her şeyi bilin onu ne bilmen bre? Bu kadar okudun. Ve okuduğunu unuttun, iddian var: "Biz herşeyi biliriz". Hayat kaç türlüdür, söyle. Başınızdakinden sonunuzdakine kadar sual bu. Ben bir, sıfır olan adamım. Soruyorum, kaç türlü hayat vardır?
"E okutmadılar ki öğrenelim." Okutmayanlar zaten, onlara da öğretmemişler. Hayat, bir şerefli hayat, ikincisi rezil hayattır. Üçüncüsü var mı? Soruyorum bütün Türkçe anlayanlara. Üçüncü hayat var mı?
Olamaz. Ya şerefli hayat, ya rezil hayat. Rezilane hayat. Şerefli hayat, şerefli yaşayan insanlar, şerefi bilen insanlar içindir. Şerefsiz hayat insanlığını unutan, ne yaptığını bilmeyen canavarlaşan kimseler içindir.
Cenab-ı Hak Azametle buyuruyor: "Ve lâ taktulû enfusekum" (4:29). Birbirinizi öldürmeyiniz. Hayat verici Benim. En büyük günahtır, bir kimseyi öldürmek. Ve bilhassa masum olan kimseleri öldürmek. Bu Cenab-ı Hakkın gadabını tahrik eden meseledir. Bilhassa masum insanları, günahsız insanları öldürmesi. Bu en büyük günahtır. "Cezalarını vereceğim" diyor. "Bırakmam. Bırakmam."
Şerefsiz insanlardır bunlar ki, insanları durdukları yerde öldürürler. Top icad ettiler, tayyare icad ettiler.
Yeryüzünde attıkları yetişmedi, gökyüzünde füze dedikleri bir cehennem aleti atıyor. Ev bırakmıyor, insan bırakmıyor. Çocuk bırakmıyor, yaşlı bırakmıyor. Yem yiyecek bırakmıyor. İnsanlıktan birşey bırakmıyor. Bu nasıl medeniyettir ki bu zamanın insanı diyor "biz medeniyiz". Böyle medeniyeti başınıza çalınız. Ne içün bu vahşet geliyor? Dinini bilmeyen, Tanrısını, Allah'ı bilmeyen, Peygamberini tanımayan kimselerin şeytan felsefesi bunlar: "Öldürün, hak sizindir" Hayır! Cenab-ı Hak tahzir ediyor, sakındırıyor:
"Her kim ki salih amel yapar, mükafatını Ben vereceğim. İyilik yapar, insan gibi yaşar, Yaratanını tanır, Peygamberini tanır, mükafatını vereceğim. Değilse ceza vereceğim. Benim cezam geldiğinde kimse karşı duramaz." Her gün işitiliyor, yeryüzündeki harpler. O başka. Gökyüzünün Gadabının eseri var. Gökyüzüne Hükmeden Allah yeryüzündeki insana gadaplıdır. İlahi Gadaptır, dinlemiyorlar. Şeytanın arkasında koşturuyorlar. Ve, onun için Sema'dan Gadabının eseri olan zelzele veriyor.
Denizde zelzele uğradığı duyulmadı. Deniz zelzele olur. Denizden dalga çıkar, memleketleri alıp sürüp götürür. Sen teknolojinle niye karşı gelmiyorsun, ey insancık? Karınca kadar hükmün yok. Niye düşünmüyorsun? Bir volkan patlatır, darmadağın eder ortalığı. Durdursana. Yerin altına ateşi kim yakar?
Dağları kim patlatır? Her gün görülüyor, İlahi Gadap Eseri. Allah'ın Gadabının nişanları görünüyor her gün. Çünkü emrini tutmuyorlar. Kasırgayla, tufan ile, zelzele ile, yangınlarla.. Bu nereden? Sema'nın yeryüzündekilere olan gadabının hiddettinin, şiddetinin nişanıdır.
Sen mübarek Ramazan günü kahvede oturursun? Kalksana camiye gidesin? Gitmem. Ama gitmen,
başına gelecek var. Kahvede ne işin var senin? Kahve bekçiliğine mi yarattı sizi Allah bre? Akılsız insanlar.
Gece orada burada rezil yerlerde gezerler. Ne içün camiye gitmen? Aklına gelmez. Aklına gelmezse aklına getirecek amma. Bu küçücük bir adadır, Kıbrıs diyelim. Bir de dünya mikyasında, ateş almış dünya. İnsan yakması değil. Ormanlar yanıyor. Nereden bu? Kibritlen mi bu? Düşünsene be insan! İnsan düşünür, hayvan düşünmez. Ne oldunuz siz? Ne beklersiniz kahvede? Çıksanıza namaza gidesiniz? İbadet edesiniz?
Aman ya Rabbi diyesiniz. Bir gün bu Gemikonağını su basıp alıp götürürse kim kurtaracak sizi?
Buradakilere hitab bu. Gökyüzünün hiddetidir bu, akıllanın.
"Dağı yerinden oynatırım, üzerinize düşürtürüm. Sakınınız." Gökyüzündeki Sultanın Hükmünün her türlü insanoğluna göndereceğini, onları terbiye etmek için göstereceği çok alametler var. Bugün doludur.
Ey insan, dikkat et. Gökyüzü gadaplıdır, öfkelidir! Ansızdan geçerken başına bir taş düşer, olduğun yerde kalırsın. Kasırgalar geliyor. Durdurabilir misin? Durduraman. Filan şehri su bastı diyor. Bu kadar sene
basmadı şimdi ne oldu? Edepsiz oldular da onun için. Edepsiz oldular, mübarek Ramazanı bilemiyorlar.
"Ey Şeyh Efendi, biz iftar sofraları veririz". İftar sofralarını kim emretti size? Arayıp fakirleri, onlara siz veresiniz. Değil sofralar kurup da, iftar sofraları verin. Kim emretti size? Bak dolaş, evinde lokması olmayan insan çok var. Onları ara, onlara ver.
"Yok biz Mekke'de veya Medinede'yiz iftar sofralarında." O iftar sofralarını melaike başınıza döker. Bu tarafta ateş içerisinde insanlar öldürülürken, vurulurken, nereye sığınacaklarını bilmezlerken sen o tarafta iftar sofrası...
"Filan kimse iftar sofrası verdi" Maşa'Allah. Aç mıydı ki verdin? Eh gösteriş olsun, iftar sofrası. İftar sofrası diye bir şey yok İslam'da. Evinde yersin, fazlasını fukaraya verirsin. Bunu yapmıyorlar. Hele bu bizim Türkçe anlayan milletimiz, yanlış yola tevcih edilmiştir. "İftar veriyoruz" İftar vermek emir değildir.
Muhtaç olan, lokması bulunmayan fukaraya veresiniz, emir var. Değil sofra kurup da çeşit türlü yemek verdik, iftar verdik diyesiniz.Yok, yok! Yanlış yol, yanlış yol. Bu tarafta bir tayfa insan, insan mıdır değil midir belli olmayan kavım Mukaddes toprakları, içindekileri ile beraber alt üst ediyorlar. Siz susup duruyorsunuz. Siz filan kimseyi, filan partiyi kayıralım veya öldürelim diye uğraşırsınız. Bu olamaz.
Kendinize geliniz ey Türkler ve Araplar.La havle ve la kuvvete illa Billahil Aliyyil Azim. SübhanAllahil Aliyyil Azim.
Kendi nefsimizi temize çıkarmıyoruz lakin Hakikatı söylemeye mecburuz, söylüyoruz. Şam memleketi, Halep memleketi Peygamberler diyarı top altına alan kimse. Bunlar hayır eder mi? Edemez! Bugün onlara sayarım buradakilerin üzerine gelirse ne yapacaklar? Nereye kaçacaklar?
"Fa’tabirû yâ ulîl ebsâr" (59:2) İbret alınız ey insanlar! Görenler ibret alınız. İbret almazsanız başkalarına sizi ibret yapar Cenab-ı Hak.
Ey Kıbrıslılar, Ey Türkiyeliler, ey Türkçe anlayanlar. Dikkat edin. Bu Kuran-ı Azimüşşan'ın, Kelam-ı Kadim'in insanlara gösterdikleri yollar, tehlikeli tehlikesiz haberini bildiren bir sözlerdir. Kendinize sahip olasınız.
Oruç tutmayan kendine sahip değildir. Sahipsiz olan da hayvandır, insan değildir. Bitti, başına gelecek var. Bu ada üstündesiniz. Bu ada 3 defa denize batmıştır. Bir sallasa suyun altına gitse nereye kaçacaksınız, hangi dağa çıkacaksınız?
Ey Kıbrıstaki yaşayan Türkler! Türkiyede yaşayan Türkler, Müslümanız demeye utanan Türkler. Kızınız kızanınız anadan doğma sokaklarda gezerken sizin nasıl şerefiniz vardır? Onların sebebinde başınıza felaket gelir. Kadınına kızına hükmedemeyen bir kavmın üzerine gelecek vardır. Bir tufan koyuverir ve su içinde kaybolup giderler. Yazıklar olsun, anadan doğma gibi sokaklarda gezen kadınlara. Ve bunlara hükmedemeyen insanlara. Allah bizi affeylesin.
Bugün bu kadar yetişir. Tövbe ya Rabbi. Hava, bu mevsimde böyle hava görülmez. Bu, Gökyüzünün gadabının işaretleridir. Bizden söylemesidir. Biz yapacağımız birşeyimiz yok zaten. Yapabildiğimizi yapıyoruz. Lakin yapabildiğini yapamayanlara ihtardır bu.
Ey Rabbimiz affeyle.
Ey Rabbimiz bize doğru yolunu gösterecek insanlarını gönder
ya Rabbi Tövbe ya Rabbi, tövbe ya Rabbi, tövbe estağfirullah.
Aman ya Rabbi.
Şanlı peygamberin Hz Muhammed Mustafa hürmeti için bize sahip gönder. Bize insanlığımızı öğretecek Sultan gönder hükmedecek, Sultan gönder ya Rabbi. Kadir-i Muktedirsin.
Affeyle Allah'ım. Affeyle Allahım.
Dinlemeyenler belki Ramazan'ın sonuna yetişemez. Oruç tut, namaz kıl, tövbe et. Kurtulursun. Değilse Gökyüzünün gadabı yakındır. Batırır da adayı, altını üstüne getirir. Tövbe ya Rabbi. Aman ya Rabbi.
Bu kadar, nefesim yetişemiyor. Allah beni affeylesin. Allah beni affeylesin.
Karısına kızanına hükmedemeyen insan insan değildir. Söz dinlemeyen kadınlara da bir hastalık gelecek
ki çaresi bulunmayacak. Onlara da söyledim bunu, bu haber bize geldi.
Aman ya Rabbi. Tövbe ya Rabbi, tövbe estağfirullah. Aman ya Rabbi. Aman ya Rabbi, estağfirullah.
Neredesiniz müftüler, neredesiniz kadılar, neredesiniz nasihatçilar? Söyleyin, korkmayın. Bu fakir, bir ayağı değil iki ayağı çukurdadır. Çağıracak Cenab-ı Hak: "Ne yaptın ey kulum?" Bana da soracak. Sana da soracak.
Berekat burada, Ümmü Haram Sultanımız var. Onun üzerin inen Rahmet bizi kayırıyor, yoksa batırıp gidecektik biz burada. Akıllanın ey insanlar. Değilse çekeceğiniz vardır. Aman ya Rabbi, tövbe ya Rabbi, tövbe estağfirullah.
Fatiha.
Ben de anlayayım, siz de anlayasınız. Gece hayatını durdurunuz ey insanlar. Yoksa Avrupalıya helal, bize haram değil hepsine haramdır gece hayatı. Vazgeçin. Eviyle, namazınızı kılıp evinize giriniz. Başınıza birşey gelmez, hayır gelir. Değilse çekeceğiniz vardır. Allah beni affeylesin, sizi de affeylesin. Ne diyelim başka ya Rabbi?
Tövbe ya Rabbi. Tövbe ya Rabbi, tövbe estağfirullah. Aman ya Rabbi.
Elhamdulillah, Ümmü Haram Sultanımızın bereketine afat geri çekiliyor, yoksa çoktan batıracaktı burayı.
Dağları yıksa nereye kaçacaksınız ey insancıklar? Tövbe ya Rabbi.
Aklınız fikriniz bina yapmakta. Aklı fikri milletin zinanın arkasında. Kıyamete yakın diyor, söylesenize hocalar, "min alameti saah', bina, "yeksurul bina ve yeksurul zina."
Hocalar neye söylemezsiniz ki, "min alameti saah', kesretul bina ve kesretul zina"
Doldu dünya, ne tembih etmezsiniz? Ey hükümet olan adamlar! Ne seslenmezsiniz? Başınıza gelecek vardır. Başınıza gelecek vardır.
Bu fakır bildiği kadarını söyledi, sakındırdı. Belki kısmetse, yarın sağsam gene söylerim. Çeşit türlüsünü söylerim, aklımızı başımıza getirelim.
Fatiha.
Video Link:
http://saltanat.org/videopage.php?id=4753&name=2012-08-08_tr_IlahiGazabinAlametleri.mp4