Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 11 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Gülen Cemaati Zeybek'in bu sözlerine çok kızacak.
MesajGönderilme zamanı: 15.01.11, 23:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 06.01.10, 09:39
Mesajlar: 92
Namık Kemal Zeybek, yeniden siyaset sahnesinde...

Namık Kemal Zeybek ve DP

Demokrat Parti'nin Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek oldu...

Namık Kemal Zeybek DP'nin başkanı

15 Ocak 2011 18:55


Demokrat Parti'nin 10. Olağan Büyük Kongresi'nde genel başkanlık seçiminin ilk 2 turunda hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı. Seçimin 3. turunda en çok oyu alan Namık Kemal Zeybek başkan seçildi.

Demokrat Parti'nin (DP) 10. Olağan Büyük Kongresi'ndeki genel başkanlık seçiminin ilk turunda hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı.

Atatürk Spor Salonu'nda devam eden kongrede, kayıtlı bin 325 delegeden 912'si oy kullandı. Oylardan 905'i geçerli, 7'si ise geçersiz olarak değerlendirildi.

Hiçbir aday ilk turda seçilmek için yeterli sayı olan 663 oyu bulamadı. Adayların aldıkları oylar şöyle:
Namık Kemal Zeybek: 575,
Rıfat Serdaroğlu: 139,
Salih Uzun: 134,
Tekin Enerem: 42,
Ahmet Özal: 11,
Adnan Dağıstanlı: 4,

Genel başkanlık seçimi için ikinci tur oylama yapılacak. İkinci tur oylamada da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamazsa üçüncü turda en çok oyu alan aday genel başkanlığa seçilecek.

Demokrat Parti'nin (DP) 10. Olağan Büyük Kongresi'ndeki genel başkanlık seçiminin ikinci turunda da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı.

Atatürk Spor Salonu'nda devam eden kongrede, genel başkanlık seçiminin ikinci turunda bin 325 delegeden 700'ü oy kullandı. Oylardan 693'ü geçerli, 7'si ise geçersiz olarak değerlendirildi.

Üç adayın katıldığı ikinci tur oylamada hiçbir aday ikinci turda da seçilmek için yeterli sayı olan 663 oyu bulamadı. Bu turda adaylardan Namık Kemal Zeybek 624, Rıfat Serdaroğlu 66, Adnan Dağıstanlı ise 3 oy aldı.

Genel başkanlık seçimi için yapılacak üçüncü tur oylamada, en çok oyu alan aday genel başkanlığa seçilecek.

Namık Kemal Zeybek, üçüncü tur oylamada Demokrat Parti (DP) Genel Başkanlığına seçildi.

Atatürk Spor Salonu'nda yapılan DP 10. Olağan Büyük Kongresi'nde genel başkanlık seçiminin üçüncü turunda 594 delege oy kullandı. Üç adayın yarıştığı üçüncü tur oylamada Zeybek, geçerli 586 oyun 566'sını alarak DP Genel Başkanı seçildi. Bu turda adaylardan Rıfat Serdaroğlu 19 oy, Adnan Dağıstanlı ise 1 oy aldı.

AA

Resim

Alıntı:
Namık Kemal Zeybek Kimdir?

1944 yılında Bayburt’ta doğdu.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.

Tarım ve Toprak Reformu Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı, Gümrük ve Tekel Bakanlığı Müsteşarlığı ve Bakanlık Müşavirliği, Özel Sektör Yöneticiliği, Başbakan ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı ve Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı yaptı.

XVIII. ve XX. Dönem İstanbul Milletvekilli seçildi. 2. Özal Hükümeti’nde (46. Hükümet ) ve Yıldırım Akbulut Hükümeti’nde (47. Hükümet) Kültür Bakanı ve Refahyol Hükümeti’nde (54. Hükümet) Devlet Bakanı oldu.

15 Ocak 2011 tarihinde DP Genel Başkanı seçildi.

Evli ve 2 çocuk babası.



Alıntı:
Namık Kemal Zeybek ve DP

H. Celal Güzel
hcelalguzel@yahoo.com

http://haber.gazetevatan.com/Haber/355621/1/Gundem

Onu yirmili yaşlardan beri tanıyorum. Demek ki aramızda yarım asra yakın bir dostluk var... İkimiz de Demokrat Partili ailelerin çocuklarıyız Anadolu’nun bin yıllık mirasıyla hemhâl olmuş, milli ve manevi değerlere sahip o bildiğiniz Müslüman Türk aileleri...

İkimiz de milliyetçi ve muhafazakâr olduk; lâkin aslâ ırkçı ve tutucu olmadık. Yarım asırdan beri yolumuzdan hiç sapmadan inancımızı ve idealimizi devam ettiriyoruz. Biz dâvâ arkadaşıyız, dünya ve âhiret kardeşiyiz...

‘68 Kuşağı’nın solcuları övünedursun, asıl değişimi biz gerçekleştirdik. Sezai Karakoç’un ‘Diriliş Nesli’nin öncüleri biz olduk. 1970’lerden sonraki kırk yıla damgamızı vurduk...

Namık Kemal Zeybek, Hukuk Fakültesi’nden sonra on yıl kaymakamlık yaptı. Kaymakamlık yaptığı her yere imzasını attı. Çayeli, Pazaryeri, Şiran, Ilgaz, Tortum, Kâhta ve Keles, hâlâ onun destansı kaymakamlığını yâd eder.

Kaymakamlıktan sonra rahmetli şehit Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak’ın müsteşarı oldu. Tekel Genel Müdürü Esat Güçhan ile beraberce yolsuzluklara karşı mücadelesiyle ün saldı.

Zeybek de ben de başlangıçta AP gençlik kollarıyla siyasete adım atmıştık. Daha sonra o MHP’de siyasete devam ederken ben bürokraside karar kılmıştım. Sonunda ANAP’ta bir araya gelmiştik.

Zeybek, çok hareketli bir siyasi mücadeleden geliyor.

ANAP’ta Özal’ın Başbakanlığında yeniden kurdurduğu Kültür Bakanlığı’na geldi ve Akbulut Hükûmeti’nde bu görevine devam etti. Daha sonra DYP’den milletvekilliğine seçildi ve Devlet Bakanlığı yaptı.

***


Namık Kemal Zeybek, Türk Dünyası’nı en iyi bilen ve Türklüğe en fazla hizmet eden ‘aksakallar’ın başında gelir.

Bütün Türk lehçelerini bilir. Türk Dünyası’nı defalarca karış karış gezmiş ve eserler vermiştir. Zeybek, Demirel’in Başbakanlığı döneminde, Büyükelçi unvanıyla Başbakanlık Başdanışmanlığı yapmış ve görevi sırasında Türk Dünyası’nın koordinasyonunu gerçekleştirmiştir. Daha sonra bu görevine Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olarak devam etmiştir.

Zeybek , ayrıca Ahmet Yesevi Üniversitesi’ni kurmuş ve Mütevelli Heyeti Başkanlığı görevinde bulunmuştur.

İslâm-Türk sufizmini yakından inceleyen Zeybek’te Ahmet Yesevi’nin alperenlerinin ruhu ve heyecanı vardır. Hacı Bektâşı Veli’yi, Mevlânâ’yı ve Yunus Emre’yi hiç dilinden düşürmez. Onlardan söz ederken nasıl samimiyetle heyecanlandığını görebilirsiniz.

İşte bu Namık Kemal Zeybek, Demokrat Parti’nin 10. Olağan Büyük Kongresi’nde rakiplerini âdeta ezerek Genel Başkanlığa seçildi. Eski DYP’lilerden ve ANAP’lılardan meydana gelen kongre delegeleri, hem ANAP’ta hem de DYP’de bakanlık yapmış ve rakipleriyle hiçbir şekilde kıyaslanamayacak kadar üstün vasıflı ve tecrübeli Zeybek’i, hiç tereddüt etmeden Genel Başkanlığa seçtiler.

DP delegeleri Zeybek’te, Anadolu’nun tertemiz Müslüman Türk’ünün kokusunu almışlardı.

Namık Kemal Zeybek’in DP Genel Başkanlığı’na seçilmesi, Türk siyasetinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Zira bu olay sonucunda Türk siyasetinin paleoantropolojik kalıntıları tasfiye edilmiş ve artık politikada ‘arkaik çağ’ sona ermiştir.

DP Kongresi’nde Demirel’in adayı Rifat Serdaroğlu kaybetmiştir. Bu, Demirel’in siyasette tutunduğu son dalın da kopması demektir. Demirel’in daimi emanetçisi Cindoruk, bırakınız aday olmayı, Kongre’ye bile gelememiş; Çiller, adaylığını koymaya cesaret edememiş; Mesut Yılmaz ise Zeybek seçilince istifa ederek siyaseti bırakmıştır.

Benim aslan gardaşım, Hazreti Ali’nin kılıcı Zülfikâr gibi bütün dinozorların kellesini kesmiş ve bir devri
kapatmıştır.

DP Genel Başkanı olarak Namık Kemal Zeybek’in işi çok çetindir. Çünkü, kendisinden önceki arkaik güruh DP’yi bir enkaza çevirmiştir. Şimdi Zeybek, adından başka hiçbir şeyi kalmayan bu enkazı yüzdürmeye çalışacaktır.

Bizler onu her zaman desteklemeye hazırız.

Allah yardımcısı olsun.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Demokrat Parti'nin Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek oldu...
MesajGönderilme zamanı: 16.01.11, 13:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 06.01.10, 09:39
Mesajlar: 92
F. Gülen Aleyhine Yazılar Yazan Namık Kemal Zeybek Ziyarete Gitti

YİĞİT BULUT AİLECE DÖNDÜ


Radikal Gazetesi yazarı Namık Kemal Zeybek geçtiğimiz günlerde ABD’de Fethullah Gülen cemaatinin düzenlediği “The Gulen Movement” isimli konferansa katıldı. Ülkücü camianın eski isimlerinden olan Zeybek, ANAP döneminde kültür bakanlığı yapmıştı. Yakın dönemde BBP’ye katılan ve ayrılarak DP’ye katılan Zeybek Radikal Gazetesi’nde yazmaya devam ediyor. Zeybek, Habertürk yazarı Yiğit Bulut’un da kayınpederi.

Hizmet hareketi bizim başarımız

Namık Kemal Zeybek katıldığı konferans sonrasında konuya ilişkin yazısında Gülen hareketini öven bir yazı dizisini başlattı. Namık Kemal Zeybek ilk yazısında “Sayıları 40'a ulaşan liselerin ve kültür merkezlerinin ABD'deki başarılarını yerinde görmek istiyordum. Gördüm... Ve anladım ki ortaya konulan başarı ABD ortalamasının üzerindedir. Yakından incelediğinde ortada şaşılacak bir durum kalmamaktadır... Hızı kesilmezse, 40 sayısının önüne yeni sıfırların konulması içten bile değildir. Ve ABD'de Türkiye'nin ve Türklüğün çok etkili bir lobi çalışması oluşmaktadır. 'Hizmet'in bir hizmeti de budur” dedi.

Namık Kemal Zeybek, Fethullah Gülen’in arkasında ABD’nin olduğuna ilişkin iddialara ise şu sözlerle yanıt verdi: “diyorum ki 'ne ABD'ye peşin düşmanlık doğrudur ne de kulluk ölçüsünde hayranlık...' Ne husumette hayır vardır ne de teslimiyette doğacak bir fayda... Sonunda onlar 200 yıllık tarihleri olan ve gelecekleri belirsiz olan bir önemli güç; biz ise binlerce yıllık tarihi ve derin bir uygarlık geleneği olan köklü bir milletiz. Geçmişimizdeki büyüklükler gelecekteki büyüklüğümüzün belgeleridir. Bunları niye mi söylüyorum. Hizmet Hareketi ABD'nin değil, bizim başarımızdır. Hatta ABD'nin ve bizim içimizden birilerine rağmen...”

Eskiden başka yazıyordu

Ancak Zeybek yakın zamana kadar milliyetçi fikirleriyle biliniyordu. Fethullah Gülen’e ve ABD’ye muhalif yazılarıyla bilinen Zeybek’in dönüşü herkesi şaşırttı.

Namık Kemal Zeybek 3 Haziran 2004 tarihinde Tercüman Gazetesi’nde yazdığı yazıda Fethullah Gülen hakkında şu ağır ifadeleri kullanmıştı: “Bugün Fethullah Gülen hareketi güçlenmiş ve siyasetçiler için kazanılması yararlı bir güç durumuna geçmiştir. Sonunda ben de bir siyasetçiyim. Etkili bir cemaatle ilgili olumsuz söz söylememek gerekir, diye düşünülebilirim. Ama iş öyle değil... Cemaatların siyasete karışmasını, hem din, hem de siyaset için zararlı buluyorum bu bir...

İkincisi, inandıklarını söylemekten çekinen siyasetçilerin ülkeye ve halka yararlı olmayacaklarına inanıyorum.”

Bu hareket Türkiye için zararlı

Zeybek şöyle devam ediyordu: “Dolayısıyla 1997'de Abant'ta yapılan toplantıda Devlet ile ilgili değerlendirmelerde eski komünist şimdi liberalist bir takım kişilerle aynı çizgide ve ortak anlayışta olduklarını gördüğümden beri bu hareketi Türkiye için zararlı buluyorum.

Diyalog adı altında yaptıkları ve Müslümanlar'ın misyonerler karşısındaki direnişini kıracağına inandığım çalışmaların Müslümanlık için zararlı ve İslam açısından yanlış buluyorum.

Amerika'yı Irak vahşetinden sonra bile desteklemelerini insanlık için zararlı görüyorum.
Rusça'nın baskısından kurtulmaya çalışan ve öz dillerine dönmek çabası içindeki Türk Cumhuriyetleri'nde açtıkları okullarda İngilizce eğitim yapmalarını zararlı sayıyorum.

Diliyorum ki bu yanlışlarından dönerler ve oluşturdukları gücü, yararlı duruma getirirler.
Diliyorum.”

Onların fitnesi Deccal’dan kötüdür

Zeybek 26 Ekim 2003 tarihinde Tercüman’da şunları yazmıştı: “Şeyhlik gücünden yararlanıp mal mülk sahibi olmuşsa... Ticaretini geliştirip, teşkilat kurmuşsa... Allah'ın kullarını 'Allah'a götüreceğim' diye kandırıp 'mal' gibi pazarlamışsa... Tasavvufu ticarete ve siyasete araç yapmışsa... İşte o zaman sahip olduğu en değerli varlığı en çok gerekli olduğunda yitirir. Son demde iman...

Ahmet Yesevi'ye kulak verelim

YALAN şeyhlerden söz ederken, döneminden günümüze çağrısını en açık biçimde yapıyor, Ahmet Yesevi:
'Onlar müritlerinden bağış alırlar, eğer müritleri vermese çekişirler ve derler ki: 'Senden şikayetçiyim, Allah da senden şikayetçi.' Gerçek şeyhler bağış alırlarsa sadece hak edenlere, gariplere, çaresizlere verirler. Eğer kendileri alıp yerlerse leş yemiş gibi olurlar. Eğer alıp giyim yaparlarsa Hakk Teala onların ibadetlerini kabul etmez. Onlar cehennem azabına uğrarlar. Kim böyle şeyhlere gönlünü kaptırırsa, dinden de çıkar. Böyle şeyhler lanetlidirler. Onların fitnesi Deccal'den de kötüdür. Onlar şeriatta, tarikatta, hakikatta ve marifette dinden çıkmış sayılırlar...'
Çok mu ağır?
Hayır! Yanlışlığın ağırlığınca ağır...”

Dinlerarası diyalog Hristiyan taktiği

Zeybek, 17 Ekim 2003 tarihinde ise Fethullah Gülen’in çalışmalarından en önemlisi olan Dinlerarası Diyalog çabalarını Hristiyanlığın taktiği olarak anlatıyordu: “DİNLERARASI Diyalog, Hıristiyanlığın bir taktik yaklaşımı. Taktiğe taktik ile yaklaşırsanız sıkıntı yok. Ama kendinizi kaptırırsanız, tuzağa düşersiniz.
Tuzağa düşülmüştür. Öylesine düşülmüştür ki; hayatı İslam vaizliğiyle geçen bir emekli din görevlisi için hazırlanan kitabın adı Diyaloğa Adanan Hayat olmuştur.”

Namık Kemal Zeybek yine aynı yazısında şunları söylüyordu: “Her dile çevrilen İnciller'in içine konulan dolarlar mı daha çekici gelir, mescid yapmak için ceplerden istenilen liralar mı?
Evet, dolarların kanatlandırdığı; diyalog rüzgarlarının beslediği Hıristiyan misyonerliğini kim durduracak? Milletimizin önüne konulan bu bölünme çatlağını kim onaracak? İşte asıl soru bu... Ama önce diyalog tuzağından kurtulmak gerek.”

Cemaat lideri mi holding sahibi mi

Namık Kemal Zeybek 13 Haziran 2004 tarihinde ise cemaat hakkında şunları söylüyordu: “Cemaat gazeteleri, televizyonları, işleri, işletmeleri, ticaretevleri sahibi olunca, işte ondan sonra olanlar olur... Oluyor...
Ne mi olur? Başlangıçta cemaat bütün bu dünyevi kurumların sahibi iken, yasa işlemeye başlar ve bu dünyalıklar, cemaatın sahibinin olurlar. Cemaat lideri bir süre sonra holding patronu haline gelir. Holdingin niteliği ve niceliği uluslararası boyuta ulaşmışsa; uluslararası kapitalin bir parçası olunur. Uluslararası kapital, uluslararası siyasete soyunmuşsa da uluslararası kapitalin güdümünde bir cemaat yapısı ortaya çıkar.

Artık bu noktadan sonra başlangıç noktası uzaklarda bir hayal gibi hatırlanır... Başlangıçta çok iyi niyetlerle başlanılsa bile bir süre sonra böyle olur... Olunuyor...
Diyorum ki çevresinde kendisinden bir şeyler umarak insanların biriktiği insanlar, eğer gerçekten olgun ve oldurucu insan iseler; çevrelerindekileri örgülemesinler... İşlerini ticaret ve siyasete bulaştırmasınlar. Kendilerini de kendilerine bağlananları da yakmasınlar... Zulme rızayı küfür niteliğinde gören Müslümanlığı, zulmün şakşakçısı, destekçisi, dalkavuğu, yalakası derecesine düşürmesinler...”

Gülen’i kurtarın

10 Haziran 2004 tarihinde ise Gülen’in Hristiyanlığın tuzağından kurtarılması gerektiğini söylüyordu: “Diyalog işi teşkilatlanmış Hıristiyan kilisesinindir. İşi ortaya atan ve attığı oltayla av ardında koşan öncelikle Vatikan'dır…. 'PEKİ bütün bu olgulara, gerçeklere rağmen diyalog samimi olabilir mi? Zaten samimi olmadıkları yaptıkları beyanlardan da anlaşılmaktadır. Örneğin, Fethullah Gülen samimiyetle El Kaide'nin eylemlerini kınarken, Patrik Bartholomeos, Hahambaşı İshak Haleva ya da dünya ölçeğinde Papa, açıktan İsrail'in ve Amerika'nın vahşetlerini asla kınamamışlardır. Nerede diyalogtaki samimiyet? Sonuç olarak Dinlerarası Diyalog Toplantıları sinsi Hıristiyanlaştırma ve alinasyon (yabancılaştırma) planlarını bünyesinde taşımaktadır.' Diyorum ki, kendilerine göre hangi ihtiyaçtan ötürü bu diyalog tuzağına düşenler varsa, bir an önce kendilerini kurtarmalıdırlar. Gecikmeden...”

Siyonizmle kolkola

Zeybek 23 Ocak 2005 tarihinde ise Fethullah Gülen cemaatinin çabalarını Siyonizm ve ABD ile yan yana koyuyordu:
“SÖZÜN aslı diyalog olsa da diyalogcular, diyaloğ dediler ve sözü de yumuşattılar. Özlerinin de yumuşaklığı ortaya çıktı….

Müslümanlığın topyekün köktenci olması durumunda denetlenemez güç olması olabilir... Bunun da önlemi alındı: Ilımlı Müslümanlık...

Ilımlı Müslümanlığı üretmek için bulunan en kestirme yol ise diyalog. Hıristiyan ile Müslümanlığın diyalogundan ılımlı Müslümanlık doğdu.
Ilımlı Müslümanlık ne demek? Evangelist Hıristiyanlık ile diyalog kuran Müslümanlık...

Yani? Yani, Evangelist Siyonist'in hiçbir çalışmasına karşı çıkmayan Müslümanlık... Yani, global kapitale teslim olmuş Müslümanlık... Yani, Müslümanlık olmayan Müslümanlık... Ne güzel diyalog değil mi? Diyalogdan çıkan sonuç, Hıristiyanlık aşırı olacak, Müslümanlık ılımlı...

ILIMLI Müslüman, söz gelimi ABD güçleri Irak'a saldırıp Müslümanlar'ı öldürürken, kadınların ırzına geçerken hiç itiraz etmez... ABD'yi haklı gösterecek, savunacak, koruyacak mazeretler üretir... Niye? Çünkü o ılımlı Müslüman'dır.

Ilımlı Müslüman, kendi cemaatının çıkarlarını, güvencesini almıştır. Cemaatına dokunulmadıktan sonra ötekiler hiç önemli değildir. Çünkü o ılımlı Müslüman'dır.

Ilımlı Müslüman, ABD'cidir. Ilımlı Müslüman, AB'cidir. Ilımlı Müslüman, ne isterseniz o'cudur. Yeter ki cemaatına dokunulmasın... Yeter ki cemaat bağlıları ve başı rahat etsin. Ötesi ne gam...

Ilımlı Müslüman, köktenci Müslümanlık'tan dönme olduğu için yaptığı her işe kaynaklardan delil bulmakta da ustadır. Ilımlı Müslüman hiç yanlış yapmaz. Ne yapsa doğrudur. Kaynaklara uymak zorunluluğu yoktur. Kaynakları kendine uydurur.

Ilımlı Müslüman, İslam düşmanlarına, Türklük düşmanlarına, insanlık düşmanlarına karşı çok ılımlıdır. Ama kendilerine, çıkarlarına, patronlarına ve büyük patronlarına yani büyük şeytana yönelik bir eleştiri karşısında bütün ılımlılıklarını bırakır ve çok sert olurlar. Ne yazılar yazarlar, ne imalar yaparlar... Neler derler, neler...”


KAYNAK: http://www.odatv.com/n.php?n=yigit-bulu ... 0302101200


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Demokrat Parti'nin Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek oldu...
MesajGönderilme zamanı: 18.01.11, 12:06 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 06.01.10, 09:39
Mesajlar: 92
DP’de Zeybek dönemi

Kazım Güleçyüz


Yeni Asya
2011-01-18


DP kongresinde ipi göğüsleyen isim, eski Kültür ve Devlet Bakanlarından Namık Kemal Zeybek oldu. Zeybek’in, öncekilere kıyasla daha düşük bir katılımla gerçekleşen kongrede, ancak üçüncü turda ve toplam delege sayısının yarısına dahi erişemeyen bir oyla seçilebilmiş olması, partide yaşanan gerileme trendinin hangi noktalara gelip dayandığnın da son derece düşündürücü bir işaret ve göstergesi.
İşin o tarafına geçmeden önce, Zeybek’le ilgili iki çok önemli anekdotu nakletmek istiyoruz.
1980 Ağustos’unda Demirel’in ibadete açtığı ve 12 Eylül’den sonra hemen kapatılan Ayasofya Hünkâr Mahfilinin 1991’de tekrar açılması, Zeybek’in Kültür Bakanlığında gerçekleşmişti.

Nobel ödüllü Pakistanlı fizikçi Prof. Abdüsselâm’ın neşriyatımız arasında çıkan “İdealler ve Gerçekler” kitabındaki önemli mesajlardan birini Kültür Bakanı olarak verdiği beyanatlarda sık sık gündeme getiren de yine Zeybek olmuştu.

Merhum Abdüsselâm şöyle diyordu:

“Kur’ân’ın 250 kadar muamelât âyetine karşılık, 750 civarında âyeti—ki hemen hemen Kur’ân’ın sekizde biri—inananları ‘tabiatı anlamaya, tefekkür etmeye, aklı ve muhakemeyi en iyi şekilde kullanmaya, ilmî mâlûmatlarımızı hayatın bir parçası haline getirmeye’ davet eder.

“Hindistan ve Pakistan’da hocalara, vaizlere, her sekiz Cuma hutbe ve vaazından birini, ilimlerin bu yönlerini anlatmaya ayırıp ayırmadıklarını sordum. Cevaben, yapmak istediklerini, fakat fenleri yeterince bilmediklerini söylediler.

“Onların da, çağdaş fenlerin ortaya çıkardığı harikalar olan, tabiattaki temel kuvvetleri, bunların birleştirilmesini, dünyanın yapısını, genetik şifrenin esrarengizliğini ve akıl almazlığını öğrenmeleri, anlatmaları ve Mukaddes Kitabımızın yaptığı gibi, bunları mü’minlerin akıllarına sunmaları vakti hâlâ gelmedi mi?” (s. 35)

Bediüzzaman’ın “Vicdanın ziyası ulûm-u diniyedir, aklın nuru fünun-u medeniyedir; ikisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder” tesbitiyle örtüşen bu yaklaşımın önemini fark edip defaatle gündeme getiren devlet adamı Zeybek oldu.

Bakan sıfatıyla yaptığı birçok açıklamada söz konusu kitabı tavsiye etti ve bilhassa kitaptaki o sözlere vurgu yaparak dikkat çekmeye çalıştı.

Ayrıca, Bakanlık olarak “Kur’ân-ı Kerimde 750 âyet bilim ve araştırmayı emrediyor. ‘Bilim, inananın yitiğidir.’ ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ deniliyor. Bilmenin yolu okumaktır. Kur’ân’ın ilk emridir: Oku” afişleri hazırlattı.

Ve “bilgi yılı” ilân ettiği 1990 yılı boyunca birçok yerde asılan bu afişlerle, insanlar, özellikle de gençler okumaya, bilgilenmeye özendirildi.

Ama bu iki önemli icraat, partisi ANAP’ın inişe geçip yıpranmaya başladığı bir sürece kurban gittiği için değerleri pek fazla anlaşılamadı.

Sonrasında siyasetin çalkantılı girdabında, Özal Köşke çıkınca başkan adayı olup seçilemediği ANAP\'tan koptu, Demirel\'in Köşkteki başdanışmanlarından biri oldu, DYP'den bakanlık yaptı, MHP\'ye girip çıktı, DP\'ye döndü ve son olarak bu partinin genel başkanlığına getirildi.

Milliyetçi ve ülkücü kökeni, Aydın Doğan’la ve o gruptaki bazı kişilerle akrabalık ilişkileri, son dönemde Sözcü gazetesinde köşe yazıları yazması, M. Kemal hakkındaki abartılı övgüleri, Zeybek’in tartışılan ve eleştirilen bazı yönleri.

Naklettiğimiz iki anekdot ise, bizim açımızdan övgü ve takdire şayan vasıflarını gösteriyor.
Ve şimdi Zeybek, DP gibi köklü, ama mâlûm sebeplerle dibe vuran bir partinin başına geçti.
Seçildikten sonra yaptığı konuşmada, karışıklık dönemlerinin ardından diriliş ve yükseliş dönemlerinin geleceğini belirterek, “DP de yeniden dirilecek” mesajı veren ve partiyi üç ay içinde milletle yeniden buluşturma taahhüdünde bulunan Zeybek, bu çok zor işi başarabilir mi?

Bunu, uygulamadaki performansı gösterecek.
Dileğimiz başarılı olması. Çünkü Türkiye’nin, DP kimliğinde ifadesini bulan bir alternatife duyduğu ihtiyaç her geçen gün artarak sürüyor.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Namık Kemal Zeybek ve DP
MesajGönderilme zamanı: 19.01.11, 14:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 06.01.10, 09:39
Mesajlar: 92
'Benim Başbakan olmam lazım'

Şebnem HOŞGÖR


VATAN

19.01.2011

ANKARA


Bugün DP Genel Merkezi’nde Genel Başkanlık koltuğuna oturacak olan Zeybek, Ahmet Yesevi Vakfı’na ait Ulus’taki merkezde VATAN’ı ağırladı

Kırat’ın yeni süvarisi Namık Kemal Zeybek, “Bizim oylarımız son seçimde 5.4. Bu ciddi bir rakamdır, iyi bir rakamdır. Bu rakama takılıp kalmak yanlıştır. Ben çok iddialıyım. Büyük bir birikimle geliyorum” diyor.

DP’nin haftasonu yapılan kongresinde Genel Başkanlığa seçilen Namık Kemal Zeybek, dün mazbatasını alarak resmen Kırat’ın yeni süvarisi oldu. Bugün DP Genel Merkezi’nde Genel Başkanlık koltuğuna oturacak olan Zeybek, Ahmet Yesevi Vakfı’na ait Ulus’taki merkezde VATAN’ı ağırladı. Zeybek sorularımızı şöyle yanıtladı:

Aday olmaya ne zaman karar verdiniz? Kimlerle bu süreci paylaştınız?

Yeni duyduğum bir söz var ama çok sevdim, ‘Şans hazırlık ile fırsatların birleştiği yerdir.’ Benim tabii ki hazırlığım var. Genel Başkanlığım geçmişte de 20 yıl önce de gündeme gelmişti ANAP’ta. Ben Özal’ın ortaya sürüp, durumu görüp 3’ünden birini tercih etmek istediği adaylardan biriyim. Biri Mesut Yılmaz’dı, biri Ekrem Pakdemirli, biri de Namık Kemal Zeybek’ti. Olmadı o zaman.

Bu işler biraz tabii durumdur. Bunun arkasında bir hayat çizgisi, hazırlık var. Kamuda 10 yıl kaymakamlık, sonra müsteşarlık. Bürokrasinin en aşağısından en yukarısına tırmanış. Siyasette milletvekilliği, bakanlık.

Başdanışmanlık, büyükelçilik. Bir üniversitenin kurulup 14 yıl yönetilmesi. yazdığım kitaplar, yaptığım TV programları. 85 haftada TRT’de Atatürk anlattım ben. Tüm bunlar gününü fırsatını bekleyen bir hazırlıktır. Elbette DP’de fırsat düştüğü an aday olarak sunulmam tabiiydi.

Fırsat ne zaman düştü Cindoruk aday olmayacağını ve adaylar arasında tarafsız kalacağını açıkladı. Teşkilatımız Çiller Hanımefendi’ye yöneldi. O yönelişe duyduğum saygıdan hem de Çiller’e olan saygımdan, beni çağırıp Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanıyken bakanlık noktasına gelmemi sağlayan eski Başbakanımıza duyduğum saygıdan ötürü sustum. Tansu Hanım aday olsaydı ben olmayacaktım. Aday olmayacağı kesinleşince teşkilatlar bana yöneldi. Benden aday olmamı istediler.

Hepsi demiyorum ama 5-6 il başkanı talepte bulununca, diğer il ve ilçe başkanlarını ben aradım, fırsatın geldiğini düşünüp adaylığımı açıkladım. Önümde 3 günlük çalışma süreci vardı. Televizyonlarda beni gören delegelerimizin kendileri, bazen eşleri hatta nedense bir çok arkadaşım “Eşim, annem bana dedi ki’ diye başlayarak “Zeybek’ten başkasına oy verirsen sana hakkımı helal etmem’ dediğini söyledi. Gül bahçemizin güllerini ilk kokladığım anda bu işin olacağını anladım, benim için sürpriz olmadı yani.

Rakipleriniz siyasi geçmişinizi eleştirdiler...

MHP ve BBP ayrı parti. Bu bir DP hareketidir. Ben siyasete AP Gençlik Kolları’nda başladım. Bir dönem sonra AP ile ilişkim kesildi ama şöyle söyleyeyim, benim siyaset içinde etkin yer almam sadece ANAP ve DP’de olmuştur. Diğer partilerde milletvekilliğim yok. MHP ile yakın ilgim olduğu gerçek. Gençlik yıllarımda, sonrasında 33 yaşımda Demirel Başbakan, Gün Sazak’ın Gümrük Tekel Bakanı olduğu kabinede ben müsteşar oldum. Ama siyasette fiilen yer aldığım dönem ANAP ve DYP olmuştur. Biz tamamını kucaklayacağız.

Hadisenin dış görünüşü başkadır, içi başkadır. Mesela ben ANAP’tan ayrıldığım, DYP’ye geçtiğim zaman bana ANAP’ta Başbakan Yardımcılığı, Genel Başkan Yardımcılığı teklif edilmişti. Bunları reddederek ayrıldım, gittim yerde sadece milletvekili oldum. Başbakan Yardımcılığı ve Genel Başkan Yardımcılığı’nı reddederek partisinden ayrılan bir babayiğit varsa ilk taşı o atsın.

Seçilmenizin ardından ‘DP’nin genleriyle mi oynanacak’ dendi, bunun bir ‘MHP’yi baraj altına çekmeye yönelik bir operasyon’ olduğu ifade edildi. Bunlara ne diyorsunuz?

Operasyon denince birinin bu operasyonu yapması lazım. Bunlar hep söylenir. Haksız sözlerdir. Kendi partileriyle, tüm dünyanın hatta dünya dışı gezegenlerin uzaydaki galaksilerin uğraştığını düşünen sağlıksız düşünce sahibi insanlar olabilir. Kendileri kim ki onlar için başkaları böyle düşünsün. Nasıl bir bencillik duygusudur bu? Bunlar hiçbir delil olmadan, karinesi dahi olmadan uydurulmuş sözlerdir. Bunlar söylenecektir siyaset bu çaresi yok. Unutulmasın ki MHP ilk kurulduğu yıllarda da hep bunlar sağı bölmek için ortaya çıkarılıyor denmiştir. Hayali çocukca komplo söylentileriyle siyaset yapmayı ben sağlıklı bulmuyorum. Bu çocukca bir siyaset anlayışı.

Demirel politikacıdan ötE filozof

Bir başka parti büyüğünüz daha var Demirel. Her kritik kararda danışılan fikir sorulan isim. Bundan sonra Demirel ile ilişkiler nasıl olacak?

Sayın Demirel’i çok sever sayarım. Kendisinin 4 yıl başdanışmanı olarak çalıştığımda yakından tanıdım. Onun gölgesinde çok büyük işler yaptık. Cumhurbaşkanlığı döneminde yapılacak iş çok fazla olmadığından akşamları huzuruna gittim, derin sohbetlerinden istifa ettim. Karşımda bir politikacıdan öte bir filozof vardı. Siyaset filozofu vardı. İnşallah yararlanmaya devam edeceğim. Ama ben aday olurken kendisinden ‘Aday oluyorum, destekleyin’ diye ne izin ne de destek sözü almadım. Kongreden sonra hemen aradı. Memnun olduğunu söyledi. Gelip hemen emirlerinizi almak isterim dedim. ‘Acele etme’ dedi.Mazbatayı yeni aldık. Başkanlık Divanı ile gidip hayır dualarını tavsiyelerini alacağız.

Çiller kaybedilecek bir değer değil

Kongre konuşmanızda ‘Zamanı gelince Sayın Çiller’i çağırırız’ dediniz. Bu sözünüzü biraz açar mısınız?

Çiller bu partide bakanlık yapmış, genel başkanlık, başbakanlık yapmış, iyi de yapmış bir insan. Siyasi hayatta kaybedilecek bir değer değildir. Ondan vazgeçmek mümkün değildir. Geleceğin getirdiği fırsatlara göre biz kendisiyle yeniden görüşeceğiz. Bugünden ne olur söyleyemem. Kendisi kongreden sonra aradı, “Kardeşim başaracağınızı biliyorum, size başarılar diliyorum” dedi. En kısa zamanda görüşeceğim.

Evimiz Türkiye projesi rafa mı kalktı?

Biz Başbakanlığa adayız. Siyasette daha başında geleceğiz şunlarla ititfak yapacağız böyle şey olur mu? Öyle bir proje yok artık. Geçmiş dönemin düşüncesiydi saygı duyarım ama benim öyle bir projem yok. Biz tek başına iktidara gelmek üzere yola çıkıyoruz. Bizim tek başına iktidara gelmemiz lazım. Bu ülkenin hayrına. Türkiye’nin dengelerinin, cumhuriyet ile demokrasi arasındaki dengenin yerli yerine oturması demek olur. Bu dengeler bozuldu. Yerli yerine oturtmaya geliyoruz, geleceğiz.

Cindoruk ‘Hasta’ dediler inandım

Cindoruk devir teslim töreni yapmıyor. Eski Genel Başkanlar ortada yok. Bu bir tavır mı?

Teşkilat başkanımız karşılar. Ben Sayın Cindoruk’u hasta biliyorum. Öyle dediler ben inandım. Şimdi araştırıyoruz bulamıyoruz. Dün araştırdım ulaşmak istedim. Ziyaretine gitmek istedim.

Kongreden sonra aradı mı?

Aramadı. Saygı duyduğum bir insandır.

Bir demecinde Namık Kemal Zeybek’i tanımam diyor.

Zeybek’i tanımayan siyasetçi var mı? Varsa eğer ya siyasetçi değildir. Ya da tanıyordur.

Korumam da şoförüm de Kürt

Kürt sorunu ve açılım projesine ne diyorsunuz?

Kürt sorunu diye bir sorunun olmadığını biliyorum. Burada bir sorun var ama yanlış adlandırılıyor. Türkiye’de birileri derin kültüre sahip olmadan kulaktan doğma bilgilerle bir şeyler ortaya atıyorlar. Sonra o konuşula konuşula gerçekmiş gibi bir mahiyet kazanıyor. Kürt sorunu vardır denildi, hayır Kürt sorunu yoktur Türkiye’de. Eğer Kürt kökenli insanlarımız, Cumhurbaşkanı, Başbakan, orduda ve polis olarak yer verilmeseydi o zaman ciddi bir Kürt meselesi olurdu. Benim korumam Kürt. Şoförümün anası, hanımı Kürt. Kirvem Kırmanç. Herhangi bir Kürt şovenistinin Kürtlere bu anlamda haksızlık yapılıyor dediğine şahit oldunuz mu? Buna kimse inanmaz.

Türkiye’de anadilimiz İstanbul Türkçesi olmak kaydıyla değişik lehçeleri dilleri olabilir. Bunlara hasımlık ilan ederseniz, bunlar yok derseniz sıkıntı orda başlar. Bu yapılmıştır. Kürtçe diye bir dil yoktur sözünü hâlâ duyuyoruz. Türkçe bilmeyenler işaret diliyle mi karga diliyle mi anlaşıyorlar? Demek ki hayatı sürdürmeye yarayan böyle bir dil var. Bunu zenginlik kaynağı olarak görüp bunu desteklemek sizin devlet olarak göreviniz olmalı. Ben 80’den önce acaba televizyonlarda Türk milliyetçileri olarak kırmançe ve zazaca şarkılar söylensin diye teklif edelim mi diye düşündüm ama baktım ortam müsait değil sustum.

Ortak resmi dilimiz İstanbul Türkçesi’dir. Ondan taviz vermek insanlara kötülük etmek olur. Türkiye’yi Belçika’ya benzetmeye kalkmasın kimse.

Alabildiğince demokrasi

Seçimlere 5 ay gibi bir süre kala yüzde 1,5’lar ile ifade edilen partinin genel başkanlığını üstlenmek siyasi açıdan risk değil mi?

Bizim oylarımız son seçimde 5.4. Bu ciddi bir rakamdır, iyi bir rakamdır. İddialıyım. Büyük bir birikimle geliyorum. Büyük teşkilatın üzerine geliyorum. Deneyimli insanlardan oluşan bir teşkilatın başına geldim. 22 yaşında bir genç Galip Çetin GİK’e girdi. Böyle bir genci GİK’e sokacak özgüvenimiz de var.

Şaşırtıcı gelebilir ama Diyanet İşleri Başkanı’nın din adamları ve alimlerinin seçmesini, başkanlığın özerk hale getirilmesini isteyeceğiz. Aynı zamanda Bektaşi dergahlarının da dedelerin babaların seçeceği bir kişinin gözetiminde vakıflarının tüm mallarının devrini isteyeceğiz. Özgürlükçülüğün gereği bu.

Biz mescitlerimizin, cemevlerinin tarihlerindeki duruma uygun olarak desteklenmesini istiyoruz.

Biz en ileri demokrasi istiyoruz. Seçimin gerçek anlamda seçim olmasını istiyoruz. Milletvekili adaylarını teşkilatlar tayin etmeli. Demokrasi bu. Bir kişi eline kalemi alıp 550 kişinin ismini yazıyorsa bunun neresi demokrasi? İnsan hak ve özgürlüklerinin tam anlamıyla gerçekleşmesini istiyoruz. Bu sözlerimin her birinin arkasında geçmişteki mücadelem yatar. Söz söyleme gücün varken niye yapmadın denildiğinde söyleyecek sözüm var. Söz gelimi ANAP grubundaki bir tartışmada Türkçe’den gayrı dil konuşma yasağının kaldırılması ile ilgili yasa teklifinin gruptan geçmesi benim konuşmamdan sonra başarıldı. Tepki vardı. Kalktım insanların en tabii hakları analarından öğrendikleri dili konuşmalarıdır. Buna nasıl yasak getirirsiniz? Bu insanlıkla bağdaşmaz. Bu Allah’ın iradesine aykırıdır. Hak insanı değişik dillerde yaratmıştır, sen kim oluyorsun ki Allah’ın düzenini bozmaya kalkıyorsun? Kürtçe konuşmak yasak ve rahmetli Özal, Nurettin Yılmaz’ı -Mardin Milletvekilini- çağırdı. Biz Zeybek’i Genel Başkan yapmak istiyoruz ne dersiniz yani Güneydoğu milletvekilleri olarak soruyor. Nurettin Bey’in cevabı şu oldu, ‘Sayın Cumhurbaşkanı siz bu soruyu bana kimi getireyim diye sorsaydınız Zeybek derdim. Bizden yana problem olmaz’. Bu soru niye soruluyor? Zeybek milliyetçi olarak tanınıyor acaba Güneydoğu milletvekilleri ne der? İnsanları kategorik düşünürken sığ bakılır. Hemen şu konuda şöyle düşünür denir. Ben evet milliyetçiyim ama aynı zamanda maneviyatçıyım, insaniyetçiyim.

Çıta koyuyormusunuz kendinize şunun altında kalırsam bırakırım diye?

Niye söyleyim öyle bir şey? Çıta koymam. Çünkü hiçbir çıtanın altında kalmayacağız, tüm çıtaların üstüne çıkacağız. Biz engelli koşu yapıyoruz. Hem kısa mesafe koşusu, hem maraton, hem engelli koşusu. Niye çıta koyayım. Biz iktidara geleceğiz. Benim Başbakan olmam lazım. Bu insanlarımıza hayır getirecektir, maddi ve manevi. Olmam lazım. Bu kadronun iktidara gelmesi lazım.

Tek malvarlığım Kazakistan’daki 2 odalı evim

Malvarlığınızı açıklar mısınız?

Şu dünyada sadece Kazakistan’ın Türkistan şehrinde 2 oda bir salondan meydana gelen bahçeli Kazakistan hükümetinin hediye ettiği bir evim var. Bunun dışında şahsi malvarlığım yok. Türkiye’de hiçbirşeyim yok. Yarın olursa hesap sorun. Ama eşim ticaret yapıyor. Sigorta şirketi sahibi. Elhamdülillah o para kazanıyor. Benden para istemez. Zaman zaman da yardım eder. Benim maaşım da bana gül gibi yetiyor.

MİLLİ, MANEVİ DEMOKRATIM

DP Genel Başkana Namık Kemal Zeybek, kendisini şöyle tarfi ediyor: “Ben milli, manevi, insani değerlere bağlı bir demokratım. Bunlar birbirini dengeler. Dengelemezseniz, her birini ayrı alıp o noktada gelişirseniz aşırıya kaçmış düşünceler doğar. DP ortaya çıktığında ana hatlarını verdiğimiz renk ayrımları vardı. Gökkuşağının 7 rengi vardı. Ama 7’si birleşik güneşışığı haline gelir. Bizler milliyetçi, maneviyat, demokratlık, cumhuriyetçilik tarafı ağır basanlar ben hepsini temsil ediyorum.”

http://haber.gazetevatan.com/benim-basb ... 5/1/Gundem


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Namık Kemal Zeybek ve DP
MesajGönderilme zamanı: 19.01.11, 19:45 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 06.07.10, 17:50
Mesajlar: 280
Türkiyede MHP gibi tam da N.Kemal Zeybek Efendinin kafa yapısında bir parti varken, bu beyimiz acaba neden başka yerlerde geziniyor?
Bu DP'nin de çivisi çıkmış ki, önce emanetçi ucube H.Cindoruk'u başlarına geçirdiler; şimdi de türkçü birini !
Acaba Adnan Menderesle bunların bir bağı ve irtibatı kaldı mı ?


Not : İşin enteresan tarafı şu ki bu partinin başına, Encümen-i Daniş adlı çok bilmişler topluluğunun başı Necmettin Karaduman, Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan olduktan sonra CHP Genel Sekreterliğine getirilen meşhuuur sicilli başörtüsü düşmanı Prof Dr. Suheyl Batum'u başkan yapmak istemesiydi! Vay be ! Müslüman Türk milleti şu siyaset sahnesinde nasıl da bir kuşatma altında olduüğunu ne zaman anlayacak acaba ?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Namık Kemal Zeybek ve DP
MesajGönderilme zamanı: 20.01.11, 01:49 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
Makam şehveti ve bir yerlerden medet ummak..

MHP barajı açamaz korkusu ile MHP ile ortaklaşa seçime girebilmek için uygun bir ismi DP'nin başına getirmek..

Meselenin özü bu şekilde görünüyor.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Namık Kemal Zeybek ve DP
MesajGönderilme zamanı: 24.01.11, 13:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 06.01.10, 09:39
Mesajlar: 92
Demokrat Parti, Cindoruk ve Zeybek!

Erdem Yücel

erdemyucel2002@hotmail.com


Bektaşi Babasına sormuşlar; Baba erenler eski ayları ne yaparlar? Bunu bilmeyecek ne var, kesip kesip yıldız yaparlar demiş!...

Bizde nedense eski politikacılar bir türlü siyasetten çekilme zamanlarının geldiğini düşünemiyorlar. Gözden düşüp, isimlerinden söz edilmeyince uygun zamanı kollayıp, yeniden ortaya çıkmayı bekliyorlar. Siyasi misyonunu kapamış, tarihe gömülmüş partileri canlandırmaya çalışanlar, onların isminden bir şeyler bekleyenleri de ortalarda görüyoruz… Köprülerin altından çok suların geçtiğini, eski günleri hatırlamayan yeni kuşakların yetiştiğini nedense dikkate almıyorlar!

Türk siyasetinde önemli bir yeri olan Demokrat Parti, 1960 yılında baskılı bir rejime yöneldikten sonra 27 Mayıs darbesiyle ortadan kalkmıştı. Aradan geçen yıllara rağmen Demokrat Parti’nin isminden yararlanmak isteyen siyasetçiler zaman zaman ortaya çıkmıştır. Gerçek Demokrat Parti ile sonradan kurulanlar arasında dağlar kadar farklar olmasına rağmen, hala isminden medet umulmaktadır.

II. Dünya Savaşının sona ermesiyle batı ülkelerinde dikta rejimlerinin yerini alan, demokrasiye geçiş süreci içerisinde, Türkiye de bu değişime uymak zorunda kalmıştır. Savaşın getirdiği sıkıntılara tepki olarak Demokrat Parti 7 Ocak 1946’da CHP’den kopan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın önderliğinde kurulmuştu. Bu milletvekilleri ortak bir öneriyle parti tüzüğünde ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını istemişler, toprak reformunun yapılmasından yana olmuşlardı. Siyasi Tarihimizde “Dörtlü öneri” olarak isimlendirilen talepleri reddedilince milletvekilleri partilerinden istifa ederek Demokrat Partiyi kurmuşlardır. Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü partinin kurucularıydı... Demokrat Parti 27 Mayıs darbesiyle kapatıldıktan sonra yeniden canlandırılmaya çalışılmış, ancak bunda hiç bir zaman başarılı olunamamıştır. 27 Mayıs darbesinden sonra yeniden demokrasiye geçime sürecinde bazı politikacılar, “gözlerimin içine bakın ne demek istediğimi anlarsınız” diyerek eskinin devamı olduklarını ima etmek istemişlerse de hiçbir zaman başarı sağlayamamışlardır. Gerçekte Demokrat Parti siyasileriyle, uyguladığı politikasıyla tarihe gömülmüş, yeniden canlandırma ise faraziyeden öteye gidememiştir.

Demokrat Parti, siyasi tarihimizin önemli partilerinden birisiydi. Bu yüzden de isminden yararlanmak isteyenler çıkmıştır. Büyük olasılıkla daha da çıkanlar olacaktır… Demokrat Parti 1992 yılında yeniden kurulmuş, kısa bir süre sonra Anavatan’a katılmıştır. 12 Eylül darbesinden sonra kurulan Doğru Yol Partisi 2007 seçimlerinden önce Anavatan Partisiyle birleşerek Demokrat Parti ismini almıştır. Demokrat Parti’nin ismini almışlardı ama her iki partinin önde gelenleri milletvekili aday listeleri üzerinde anlaşamayınca merkez sağdaki birleşme gerçekleşememişti. Bunun sonucu Anavatan Partisi 22 Temmuz seçimlerine katılamamış, yalnız kalan Demokrat Parti ise 5.42. oy oranıyla parlamento dışında kalmıştı.

AKP’nin sayısal çokluğu ile iktidar olmasından sonra muhalif gurupların peş peşe yeni partiler kurduklarını görüyoruz… Kurucular partimizin şansı nedir diye ya düşünmüyorlar ya da gündeme çıkarak, isimlerinden söz ettirmek istiyorlar. Günümüzde altmışın üzerinde siyasi parti var, çoğunun ismini dahi bilmeyiz. Büyük çoğunluğu da tabela partisi olmaktan öteye gidemiyor...

AKP’nin anayasa değişikliği, yeni yasa ve toplumu tedirgin eden tutumundan, kurumlar arası çekişmelerden sonra oy kaybına uğrayacağı ve bunun daha da artacağının sanılması merkez sağdaki bazı isimleri umutlandırdı. AKP’den ayrıldıktan sonra Abdüllatif Şener’in kurduğu partinin ardından Süleyman Demirel’in “Orta sağı toparlayacak kişi Cindoruk’tur” diyerek desteklediği Hüsamettin Cindoruk, tabela partisi niteliğindeki Demokrat Partinin başına geçmişti. Hüsamettin Cindoruk 76 yaşında olmasına rağmen Yassıada Mahkemelerinden bu yana siyasetin içerisinde kalmış, meclis başkanlığı yapmış, açık sözlü, olayları iyi tartabilen bir âkil adamdır. Büyük olasılıkla da Anavatan ve Doğru Yol partilerinin çöküşüyle dağılmış, bir dönemin önemli siyasi isimleri toparlayacak nitelikteydi. Belki de AKP’ye teslim olmuş görünümdeki merkez sağı engin siyasi bilgisiyle toparlayacak bir isimdi. Nitekim basına verdiği bir demecinde “Türkiye’nin risk haritası beni cesaretlerdi, kurumlar iktidarla çatışma halinde, birleşmeyi sağlamalıyız, iktidar felsefesi ahaliyi böldü” diyerek siyasete yeniden dönmeyi kendisine görev bilmişti.

Cindoruk’un, Demokrat Parti’nin başına geçmesiyle iktidarın yok saydığı, yerel seçimlerde yüzde 3,8 altına düşen oylarını hareketlendireceği sanılmıştı. Bundan ürken iktidar ve yandaşları Cindoruk’u kendi medyasında boy hedefi yapmaktan kaçınmamışlardı. İktidara yakın basın, onu darbeci olarak suçlarken bazıları da yaşını ileri sürüyor, bu yaşta bu işi yürütemez demeye getiriyorlardı. Demokrat Parti’nin 2009’da yaptığı olağanüstü kongrede Cindoruk, genel başkanlığa seçilmişti. İş başa düştü diyerek yeniden siyasete dönmesi orta sağda olumlu karşılanmıştı. Genel Başkan seçildikten sonra da kişisel hesapların bir yana bırakılmasını, merkezde birleşmeyi sağladıktan sonra, merkez sağ seçmeninin kabulleneceği bir lidere yönetimi bırakacağını ve siyasi misyonunu böylece tamamlayacağını söylemişti.

Cindoruk’un çevresinde eski Anavatan’ın ve Doğru Yol’un önde gelen siyasetçileri toplanmaya başlamıştı. Bu arada beklenmedik gelişmelerin daha işin başlangıcında yaşanması hayret vericiydi. Unutulmaya yüz tutmuş eski siyasetçilerin, ne yapar ne eder yeniden ortaya çıkarız diye düşündüklerini sanıyorum. Bunlar Cindoruk’in işini kolaylaştıracağı yerde zorlaştırıyorlardı.

Nitekim Demokrat Parti’nin Balıkesir kongresine, siyasette yeniden ortaya çıkmaya çalışan Çiller’in gönderdiği bir telgraf etrafı karıştırmıştı. “Başbakan Çiller”, “Çilleri istiyoruz” sözlerine sinirlenen Cindoruk “Ne bağırıyorsunuz. Gelmiyor, adres belli, gidin çağırın” demek zorunda kalmıştı. Kısacası, Cindoruk’a yapılan beklenmedik saygısızlıkla kongre sona ermişti.

Çiller’in DP’ye katılıp katılmayacağı, aday olup olmayacağı muamması uzun süre gündemde kalmıştı. Çiller sessizliğini korurken taraftarları da genel merkezde gerilim yaratmıştı. Büyük ölçüde deneyimli bir siyasetçi olan Çiller, Demokrat parti’nin ne yapıp ne yapamayacağını hesaplamış ve ön plana çıkmamıştır. Belki de Demokrat Partili olarak meclise girmeyi, olası bir CHP atağına karşı AKP-DP koalisyon yapmayı düşünmüş olabilirdi... 28 Şubat’ın mağduru olarak rövanşı almayı isteyip istemediğini bilemeyiz…

Cindoruk’un siyasi hırsı olmayan bir siyasetçi olduğunu sanıyoruz. Nitekim Doğru Yol Partisi’nin iktidar olduğu dönemde kendisine yapılan genel başkanlık önerisini geri çevirdiği de unutulmamalıdır.

Demokrat Parti’nin Ocak 2011’deki son kongresinde, beklenmedik şekilde eski bakanlardan, dört kez parti değiştirmiş Namık Kemal Zeybek genel başkanlığa seçildi. Cindoruk, kongreye katılmadı, genel başkanlık devir teslimine de gelmedi. Bu da gösteriyor ki, partiden ya umudunu kesmiş ya da bazılarına kırılmıştı. Bir gazeteye verdiği demecinde “Partimizin bu kongresinden benim fikirlerime katılan bir çoğunluk istidadı görmedim. Kongreyi tanzim eden ve genel başkanı seçen ve seçtiren teşkilat başkanının siyasi kapasitesi benim hedeflerimle hiçbir zaman mutabık bulmamıştır. Ben siyasette entrikayı sevmem.” Diyerek bazılarına gönderme yapmıştır.

Bu sözlerinden anlaşılacağı gibi Demokrat Parti’yi merkeze doğru kaydırarak, aşırı sağı önleyeceğini sanmış, parti içerisinde başarılı olamayacağını anlayınca da çekilmiştir. Ardından partinin meclisteki tek milletvekili Mesut Yılmaz da istifa etmiştir. Eski siyasetçilerden Ufuk Söylemezoğlu başta olmak üzere Cindoruk’un yanındakilerden hiç birisi yeni yönetimde yer almamıştır. Bu durum Cindoruk ekibinin kongrede tasfiye edildiğini açıkça gösteriyor.

Tansu Çiller genel başkan olmayı şimdilik istemeyince, ortaya yeni adaylar çıktı. Namık Kemal Zeybek’in yanı sıra her zaman tetikte bekleyen Ahmet Özal, eski milletvekili Tekin Enerem, Rıfat Serdaroğlu, Salih Uzun ve eski Gençlik Kolları Başkanı Adnan Dağıstanlı genel başkan adayı olduklarını açıkladılar. İlk tur oylamaya kayıtlı 325 delegeden 912 kişi katıldı. Hiçbir aday seçilmek için geçerli 663 oy desteğine ulaşamadı. Bu turda Zeybek 575, Serdaroğlu 139, Uzun 134, Enerem 42, Özal da 11 oy aldılar. İlk tur sonunda Enerem, Özal ve Uzun durumun umutsuz olduğunu görünce adaylıktan çekildiler. İkinci turda oy kullanan delege sayısı 700’e düşerken geçerli oy sayısı 693 idi… Bundan sonraki turda Zeybek in oyu 624’e yükseldi. Son turda da Zeybek 566 oyla genel başkan seçildi.

Namık Kemal Zeybek Demokrat Parti Genel Başkanı olarak ne yapabilir?

Siyasi çevrelerden edindiğimiz bilgiye göre Demokrat Parti, Saadet Partisi ve Türkiye Partisi ile önümüzdeki genel seçimde ittifak yapmayı düşünüyormuş... Oysa Demokrat Parti yönetiminin unuttukları veya düşünmek istemedikleri asıl önemli nokta, her üç partinin ayrı ayrı barajı aşmasının çok zor olduğudur. Büyük olasılıkla bunun çaresini de, son seçimde CHP ile DSP’nin yaptığı gibi seçim ittifakı yapmakta arayacaklarmış… Seçimde barajı geçerlerse herkes kendi yoluna gidecekmiş…

Nasıl bir siyaset anlayışıysa!..

Zeybek ilk demecinde oldukça iddialı konuşmuş, ayakları henüz yere basmamış olmalı; “Kaybettiğimiz oyları da arttırarak iktidara talip olduğumuzu ilan edeceğiz. Ana ilkelerimizden sapmamak şartıyla günü geldiğinde bazı birlikteliklere de yönelebiliriz.”

Demokrat Parti’nin yeni başkanı Zeybek, televizyon kanallarının birisinde “Demirel’den icazet almadım. Kendisini aday olduktan sonra aradım. Birdenbire gelmedim, emanetçi değilim (Çiller’i kastediyor olmalı). Seçim öncesinde MHP ile ittifak yapmayacağız. (Sanki MHP ittifak yapmaya çok meraklı). Seçimden sonra Demokrat Parti çatısı altında bir koalisyon olabilir.

Bizde meşhur bir söz vardır; “büyük lokma ye, büyük söz söyleme” diye…

Kültür Bakanı olduğu dönemde başarılı olamayan, MHP’li geçinip Bakanlığındaki aynı milli düşüncedeki kişileri kollayamayan, yalnızca müzelerde hamasi konferanslar düzenlemekle yetinen, kadrosunu kuramayan Zeybek, inşallah bu girişiminde başarılı olur!..

Namık Kemal Zeybek’in Aydın Doğan’ın bacanağı olduğu söyleniyor; bu doğruysa seçim öncesinde Doğan Grubu medyada kendisine yardım edebilir. Bu da ayrı kazançtır. Ancak, Emin Çölaşan, bir yazısında 2009’da ABD’de yaşayan ünlü vaizi ziyaret ettiğini yazmıştı. Bu doğru mu değil mi bilemeyiz… Önümüzdeki günlerde parti üzerinde vaizin etkisi veya yardımı olur mu? Onu da bilemeyiz!...

Demokrat Parti’nin kurucuları Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın mezarlarında kemikleri sızlıyordur. Partimiz ne hallere düştü diye…


http://www.kenthaber.com/Haber/Genel/Ko ... 023db5c9bf


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Namık Kemal Zeybek ve DP
MesajGönderilme zamanı: 24.01.11, 14:03 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 06.01.10, 09:39
Mesajlar: 92
Namık Kemal Zeybek ve DP NEREYE GİDİYOR? -I-

Dr. Olgun Akyüz
oakyuz@takagazete.com

24.01.2011

Bu yazımızda geçen hafta olağan kurultayını yaparak yeni genel başkanını seçen Demokrat Parti (DP)’yi analiz etmeye çalışacağız.

Süleyman Demirel’in katkılarıyla sağlanan ANAP-DP birleşmesi sonucu oluşan yeni Demokrat Parti’nin Genel Başkanlığına getirilen Hüsamettin Cindoruk, kamuoyunda olumlu bir hava estirmişti. Zaman içinde yerini daha genç bir lidere bırakma düşüncesini daima dile getiriyordu. İsmi geçen lider adayları ise Tansu Çiller, Rıfat Hisarcıklıoğlu, İlhan Kesici ve diğerleri idi. Bu üç isimden biri veya Mesut Yılmaz eğer DP’nin başına gelebilseydi merkez sağı toparlayabilecek bir oy potansiyeline ulaşmak olası gözüküyordu. Merkez sağın toparlanması demek AKP’nin oy kaybı demek olacaktı. Bunu gören güç odakları 2002 ve 2007 seçimlerinde yaptıklarına benzer bir “maniplasyon” içine girerek müdahale ettiler. 2002 ve 2007’de yapılanları bir hatırlayalım; 2002 seçimlerine girerken Cem Uzan “Genç Parti” adında bir parti kurarak aldığı %7.5 oy ile DYP’nin baraj altında kalmasını sağlamıştı. Böylece AKP’nin tek başına iktidarı gerçekleşti. 2007’de ise Mehmet Ağar ile Erkan Mumcu’nun gayretleri ile başarılmaya çalışılan ANAP-DYP birlikteliği araya nifak sokularak engellenmiş, birliktelikten alınabilecek olası %15 oy oranı güme gitmiş, hem DYP hem de ANAP meclis dışında kalarak AKP’nin %47 ile tek başına iktidar olması sağlanmıştı. Bunu o zamanlar yazdığım yazıda analiz etmiş ve tarihin bunu yazacağını söylemiştim.

Bu gün filmin devamını görmekteyiz. Şöyleki;
DP’yi potansiyel haline getirebilecek lider adayları ya ekonomik açıdan cendereye sokulma tehdidi ile, ya kayınpederin ekonomisi etkilenmesin sebebiyle yada iktidar bağlantılı büyük inşaat projeleri etkilenmesin diye diskalifiye edilmiştir. Potansiyel güç oluşturacak lider yerine partinin yani DP’nin zayıflamasını sağlayacak yeni bir lider ile seçimlere girmesi sağlanmıştır. Tabi bu benim görüşüm, ilerleyen günlerde ve seçim sonuçlarıyla bunu net olarak görebileceğiz.

Şimdi neden böyle düşündüğümün analizine gelelim;

1- DP’nin başına gelen Sayın Namık Kemal Zeybek, milliyetçi kökenli biri olarak hem ANAP içinde, hem DYP içinde bulunmuş, bakanlıklar yapmış bir kişidir. Bu arada partisinden ayrılarak BBP’ne katılmış sonra tekrar DP’ye dönmüştür. Yani istikrarlı bir duruşu yoktur.

2- Sayın N.Kemal Zeybek’in F.Gülen Cemaati ile ilişkisinin DP liderliğinde etkin olduğunu düşünüyorum. Çünkü önceleri cemaate karşı duran, ABD’ye muhalif yazılar yazan Sayın Zeybek, şimdilerde tam aksini yazıp söylemeye başlamıştır. Adeta milliyetçiliğini unutup emperyalizme hizmet anlamında söylemler geliştirmeye başlamıştır.

Bunlara Sayın Zeybek’in kendi yazılarından misaller vermek istiyorum:

3 Haziran 2004 tarihli Tercüman Gazetesindeki köşesinde şöyle diyordu: “Bugün F.Gülen Hareketi güçlenmiş ve siyasetçiler için kazanılması yararlı bir güç durumuna geçmiştir. Sonunda ben de bir siyasetçiyim. Etkili bir cemaatle ilgili olumsuz bir söz söylememek gerekir, diye düşünebilirim. Ama iş öyle değil.. Cemaatlerin siyasete karışmasını, hem din hem de siyaset için zararlı buluyorum bu bir.. İkincisi, inandıklarını söylemekten çekinen siyasetçilerin ülkeye ve halka yararlı olamayacaklarına inanıyorum.”

“Dolayısıyla 1997’de Abant’ta yapılan toplantıda Devlet ile ilgili değerlendirmelerde eski komünist şimdi liberalist bir takım kişilerle aynı çizgide ve ortak anlayışta olduklarını gördüğümden beri bu hareketi Türkiye için zararlı buluyorum. Amerika’yı Irak vahşetinden sonra bile desteklemelerini insanlık için zararlı görüyorum.”…

“ Rusya’nın baskısından kurtulmaya çalışan ve öz dillerine dönmek çabası içindeki Türk Cumhuriyetleri’nde açtıkları okullarda İngilizce eğitim yapmalarını zararlı sayıyorum”..

Namık Kemal Zeybek 10 Haziran 2004 tarihinde ise cemaat hakkında şunları söylüyor:

“Cemaat, gazeteleri, televizyonları, işleri, işletmeleri, ticaret evleri sahibi olunca işte olanlar ondan sonra olur. Ne mi olur? Başlangıçta cemaat bütün bu dünyevi kurumların sahibi iken yasa işlemeye başlar ve bu dünyalıklar cemaatin sahibinin olur. Cemaat lideri bir süre sonra holding patronu haline gelir. Holdingin niteliği ve niceliği uluslar arası boyuta ulaşmışsa uluslar arası kapitalin bir parçası olunur. Uluslararası kapital, uluslararası siyasete soyunmuşsa da uluslar arası kapitalin güdümünde bir cemaat yapısı ortaya çıkar. Artık bu noktadan sonra başlangıç noktası uzaklarda bir hayal gibi hatırlanır.”

Yine aynı Namık Kemal Zeybek, 23 Ocak 2005 tarihli yazısında da F.Gülen Cemaatinin çabalarını Siyonizm ve ABD ile aynı kaba koyarak şöyle yazıyor:

“Müslümanlığın topyekün köktenci olması durumunda denetlenemez güç olması olabilir. Bunun da önlemi alındı: Ilımlı Müslümanlık… Ilımlı Müslümanlığı üretmek için bulunan en kestirme yol ise diyalog.. Hıristiyanlık ile Müslümanlığın diyalogundan ılımlı Müslümanlık doğdu. Ilımlı Müslümanlık ne demek? Evangelist Hıristiyanlık ile diyalog kuran Müslümanlık. Yani? Yani, Evangelist Siyonist’in hiçbir çalışmasına karşı çıkmayan Müslümanlık… Yani, global kapitale teslim olmuş Müslümanlık. Yani Müslümanlık olmayan Müslümanlık. Ne güzel diyalog değil mi? Diyalogdan çıkan sonuç, Hıristiyanlık aşırı olacak, Müslümanlık ılımlı…”…

“Ilımlı Müslüman, ABD’cidir, ılımlı Müslüman AB’cidir, ılımlı Müslüman ne isterseniz odur. Yeter ki cemaatine dokunulmasın… Yeter ki cemaat bağlıları ve başı rahat etsin. Ötesi ne gam.”..

“Ilımlı Müslüman, İslam düşmanlarına, Türklük düşmanlarına, insanlık düşmanlarına karşı çok ılımlıdır. Ama kendilerine, çıkarlarına , patronlarına ve büyük patronlarına yani büyük şeytana yönelik bir eleştiri karşısında bütün ılımlılıklarını bırakır ve çok sert olurlar. Ne yazılar yazarlar, ne imalar yaparlar. Neler derler neler..”

Evet, Demokrat Parti Genel Başkanı olan Sayın Namık Kemal Zeybek’in yıllar önce ki fikirleri böyle idi. Yazılarından öyle anlıyoruz. Peki şimdi nasıl düşünüyor? Onu da gelecek yazımıza bırakalım.

http://www.takagazete.com/kose.php?id=3779

***

DP NEREYE GİDİYOR? – II –

Dr. Olgun Akyüz
oakyuz@takagazete.com

31.01.2011

Geçen hafta DP Genel Başkanlığına seçilen Sayın Namık Kemal Zeybek’in eski yazılarından alıntı yaparak F.Gülen Hareketi hakkındaki düşüncelerini özetlemiştik. Bu hafta onun düşüncelerinin nasıl değiştiğini ve böylece hangi amaçla DP Genel Başkanlığına seçildiğini analiz etmeye devam edeceğiz.

2002-2003-2004 yıllarındaki yazılarıyla F.Gülen Hareketi hakkındaki olumsuz görüşlerini öğrendiğimiz Sayın Namık Kemal Zeybek, nasıl olmuşta bu gün tam aksi söylemler içine girmiş? Bunun nedenini ODATV yazılarından anlıyoruz. OdaTv’ye göre 2009 yılının sonları bir zamanda ABD’de F.Gülen cemaatinin düzenlediği “The Gulen Movement” isimli konferansa katılan Sayın N.Kemal Zeybek, ABD dönüşü birden eski görüşlerini unutuyor. “Sayıları 40’a ulaşan liselerin ve kültür merkezlerinin ABD’deki başarılarını yerinde görmek istiyordum, gördüm.” diyor. Devam ediyor; “Ve anladım ki ortaya konulan başarı ABD ortalamasının üzerindedir. Yakından incelendiğinde ortada şaşılacak bir durum kalmamaktadır. Hızı kesilmez ise 40 sayısının önüne yeni sıfırların konulması işten bile değildir. Ve ABD’de Türkiye’nin ve Türklüğün çok etkili bir lobi çalışması oluşmaktadır. “Hizmet”in bir hizmeti de budur.”

Yine ODATV’nin haberine göre Sayın Namık Kemal Zeybek, F.Gülen hareketinin arkasında ABD’nin olduğuna ilişkin iddialara şöyle cevap veriyor;
“Diyorum ki ne ABD’ye peşin düşmanlık doğrudur ne de kulluk ölçüsünde hayranlık. Ne husumette bir hayır vardır, ne de teslimiyette doğacak bir fayda….Hizmet hareketi ABD’nin değil bizim başarımızdır. Hatta ABD’nin ve bizim içimizden birilerine rağmen.” Bu cevaptan da anlıyoruz ki sorudaki iddiayı yalanlamıyor. Milliyetçilik geçmişinden gelen bir insanın ABD emperyalizmini anlamaması, kabul etmesi anlaşılır değil. ABD’de F.Gülen hareketinin oluşturduğu lobi hareketini savunmak, bunun sonucunda Türkiye’nin müstemleke yapılmasının amaçlandığını görememek milliyetçiliğin dışına taşmaktır.

Radikal Gazetesinin 19.12.2009 tarihli nüshasındaki yazısında Sayın Namık Kemal Zeybek şunları söylüyor; “1990’dan başlayan Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde birden bire Hoca efendinin öğrencilerinin yeni kurulan Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere Avrasya coğrafyasına yayıldıklarına, okullar açtıklarına, Türkiye’li iş adamlarının oralara akmasına yardımcı olduklarına ve zaman içinde büyük nüfuz kazandıklarına tanık olduk. Yapılan işler şaşırtıcı ve heyecan vericiydi. Kamu kurumlarının yapamadıklarını ‘bir hoca efendi’nin işaretiyle halkımız yapıyordu.” Ve Sayın N.Kemal Zeybek bu yazısını şöyle bitiriyor; “Hoca Efendinin ve öğrencilerinin olağanüstü çabalarıyla oluşan kadroların gelecekte Türk dünyası, İslam dünyası ve insanlık dünyası için ‘çok önemli ve çok hayırlı hizmetlere zemin oluşturacağını düşünüyorum.” Bilindiği gibi bu okulları Rusya yönetimi kapattı. Çünkü bu okulların “ABD emperyalizminin” uzantıları olduğunu görmüştü. Ama Sayın N.Kemal Zeybek bunu görmemekte ısrar ediyor.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Sayın Namık Kemal Zeybek’teki bu dönüşüm kendisinin DP Genel Başkanlığına seçilmesinde önemli rol oynamıştır. Zaten bunu gören DP’nin eski genel başkanı Hüsamettin Cindoruk kurultaya bile gitmemiştir. Yine Cindoruk ile ANAP-DP birlikteliğinin mimarı olan Sayın Mesut Yılmaz kurultayın akabinde DP’den istifa ederek ayrılmıştır. Gazetelerden öğrendiğimize göre bir çok ilde DP yöneticileri ve üyeleri birer birer partiden ayrılmaya başlamışlardır. Bölgemizde de DP Rize İl Başkanı Arif Kopuz ile 23 il yönetim kurulu üyesi ve Çayeli, Pazar, İyidere ilçe yönetim kurulları hep istifa etmişlerdir. Anlaşılıyor ki DP örgütleri yavaş yavaş partilerinin gidişatını görerek aynı yolu izleyeceklerdir.

DP’nin başına Sayın N.Kemal Zeybek’in gelmesi AKP’nin işine gelmiştir. İlk belirtisini şundan anlıyoruz; Namık Kemal Zeybek, 3. turun sonunda genel başkanlığı ilan edilince kürsüye çıkıp bir teşekkür konuşması yapar yapmaz hemen Başbakan Sayın R.T.Erdoğan’ın kutlama mesajı okunmuştur. Siyaset dünyasında ilk olan bir durumdur bu. Bir parti diğer bir partiye daha kongre salonu boşalmadan kutlama mesajı yollamaz. Ancak planlı olursa ve fayda görülürse böyle olabilir.

DP’nin başına Sayın Zeybek’in gelmesi ile AKP’ye angaje olmamış merkez sağdaki seçmenin hedefsiz kalması ve tekrar AKP’ye dönmesi hedefleniyor. Bir başka hedef ise son zamanlarda MHP üzerine oynanan oyunların devamı niteliğindedir. Ana hedef MHP’nin baraja takılmasıdır. Eğer MHP baraja takılırsa CHP ne kadar yükselirse yükselsin yine AKP’nin tek başına iktidarı gerçekleşir düşüncesi ile planlar yapılmaktadır. DP’nin baraja bile yaklaşamayacağı, MHP’den oy çalarak AKP’nin önünü açacağı hesaplanmaktadır. Olası bir durumda eğer DP barajı aşarsa AKP-DP birlikteliği ile yine iktidara devam etme ihtimali de yan cepte tutulmaktadır.

Halkımız bu planları bozacak bilince sahip olabilirse AKP iktidarı ülkemizin başından gidecektir. MHP seçmenini Ramiz Ongun gibi kişileri AKP’den aday göstermekle kandırmak mümkün değildir. MHP seçmeni ülkesini seven, emperyalizme karşı ulusal değerlere inanan, küreselciliğe karşı duran bir seçmendir. Bu oyunlara gelmeyecektir. DP seçmeninin ise oluşan tabloda partisinin barajı aşamayacağını görerek oy kullanacağını düşünüyorum. DP’nin muhafazakar tabanının MHP’ye kayması, çağdaş tabanının ise CHP’ye destek vermesi AKP iktidarının gönderilmesi için en doğru yoldur diye düşünüyorum.

http://www.takagazete.com/kose.php?id=3798


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Namık Kemal Zeybek, yeniden siyaset sahnesinde...
MesajGönderilme zamanı: 31.01.11, 10:47 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 06.01.10, 09:39
Mesajlar: 92
Resim

Gülen Cemaati Zeybek'in bu sözlerine çok kızacak.

Yeni Çağ Gazetesi Yazarı Sabahattin Önkibar`ın yazısı..

Geçtiğimiz Cumartesi akşamı.

Ulusal Kanal’daki Alternatif Programımızda DP’ye Genel Başkan seçilen Namık Kemal Zeybek’e gıyabında şu soruları yönelttik.

1) Cemaatle ilişkilerinizin boyutu nedir?
2) Hedefiniz MHP’ye zarar vermek
midir?
3) Tayyip Erdoğan ve bölücülükle ilgili ne düşünüyorsunuz?
4) DP’nin hedef seçmen kitlesi kimlerdir ve ittifaklara nasıl bakıyorsunuz?
Program biter bitmez daha stüdyodan çıkarken Namık Kemal Zeybek Bey cep telefonumdan aradı:
- “İstanbul’dayım, programınızı baştan sona izledim, müsaitseniz sorduğunuz sorulara cevap vermek istiyorum..”
Hayhay dedim ve telefon sohbetimiz şöyle devam etti.
-Cemaatin tasvip ettiğim tutumları var. Mesela yurt dışında okullar açmasını onaylıyorum ki buna, merhum Özal’dan Sayın Demirel’e kadar pek çok devlet büyüğü de onaylamanın ötesinde benim gibi destek olmuşlardır.
-Tasvip etmediğiniz tutumları var mı?
-Olmaz mı... Aşırı politize olmalarını tasvip etmiyorum. Referandumdaki tutumlarını onaylamadım ve farklı bakışlardaydık.
-DP’ye gelir gelmez STV’ye çıkmanız sorgulandı!
-Bakın geçen bir hafta içinde TV 8,Flash ve STV’ye çıktım.STV’deki program sadece 15 dakikaydı, diğerleri 1 saate yakındı. Beni hangi kanal davet ederse meramımı ve mesajlarımı aktarmak için çıkarım.
-Yakıştırılan bir başka şey de Zeybek MHP’nin altını oyacak, cemaat ondan ötürü Zeybek’e destek oluyor diyorlar.
-Cemaatin bana desteği var mı emin olun ben farkında değilim. Ayrıca beni seçen DP delegasyonudur ki herhalde onlar cemaatin adamları değildi. Ben yılların Namık Kemal Zeybek’iyim, çizgim hiç değişmemiştir ve değişmez. Beni nasıl oralarla buralarla özdeşleştirirler anlamıyorum... MHP’ye gelince, sizin aracılığınızla mesaj veriyorum benim hedef alacağım yapı asla MHP olmaz ve olmayacak. Ben Başbakan olacağım. Benim hedefim AKP ve Tayyip Erdoğan olacak çünkü Erdoğan Türkiye’yi bölüyor, parçalara ayırıyor.
-Bunu biraz daha açar mısınız?
-Yaptığı pek çok şey bölünmeye katkıdır. İstiklal marşımızı Arnavut Mehmet Akif yazdı demesi bile bölünmeye katkıdır. O Arnavut sözcüğünün o ifadede ne işi var. Başbakan ikide bir etnik gruplar var diyerek ırkçılık yapıyor. Türkiye ırk devleti değil. Keza bir büyük ihanetleri de....
-Nedir?
-TRT Şeş olayıdır. AKP devlet eliyle bilinç alanı meydana getiriyor ve adeta bir millet yaratıyor. TRT Şeş ile lehçe farklılıkları kaldırılıyor ki bu bilinçsiz yapılmıyorsa bunun adı ihanettir. TRT Şeş ile ortak bir dil geliştirilip bilinç oluşturuluyor ve bu şekilde bölünmenin alt yapısı bizatihi devlet eliyle inşa ediliyor... Devletin dili Türkçe’dir ve o Türkçe de İstanbul Türkçesidir.
-Peki diğer etnik ya da mahalli diller için ne diyorsunuz?
-İsteyen kendi dilini konuşur buna itiraz etmeyiz ama eğitim dahil resmi dil Türkçedir.
-AKP ve Erdoğan’ın değerler istismarı için ne diyorsunuz?
-AKP’yi teşhir edip bitireceğim. Maalesef diğer muhalefet tam AKP’nin istediği gibi, yani onun değirmenine su taşıyor, ona sürekli istismar imkanını veriyor. Bu ülkede üretim bitmiş, orta sınıf çökmüş, toplum hipnotize edilmiş, işte biz o toplumu uyandıracağız. Toplum ve ekonomi adeta Mankurtlaştırılmıştır.
-Bu kavramı açar mısınız?
-Mankurt kavramı Orta Asya’dan gelir ve insanların nasıl köle yapılıp teslim alınacağı anlatılır. AKP bugün bulgur ve kömürle insanımızı Mankurtlaştırıyor... İşte ben bu Mankurt düzenini yıkacağım... Ayrıca...
-Evet...
-Irak’da ABD askerinin ırzına geçtiği, kanını akıttığı mazlum Müslümanların hesabını soracağım. Bakın ABD’nin Irak’daki o rezillikleri sürecinde Nur Hanım diye bir Iraklı AKP’li vekillere ve hükümet üyelerine tek tek mektuplar gönderdi ve “Gelin bizi kurtarın, namusumuzu temizleyin. Karınlarımızda Amerikan piçleri var” dedi.. AKP’liler bu feryada ne karşılık verdi biliyor musunuz?.. ABD askerine muzafferiyet diledi... Evet mümin hanımefendilerin ırzına geçenlere muzaffer olmaları için AKP, duacıyız dedi. Sorarım size bunları yapan biri hiç sıkılmadan Yüce Yaradanın karşısına nasıl çıkar, o namazları nasıl kılar?.. İşte ben AKP’nin o riyakarlıklarını yani gerçek yüzünü milletime bir bir anlatacağım...
Namık Kemal Zeybek’in söyledikleri bunlar, yorum sizin efendim...


AKP’yi vuracak konu başlıkları!
1) AKP’ye asla ve kat’a din, türban, İmam-Hatip ve laiklik gibi konularla muhalefet etmeyin; bu konular AKP’yi büyütür.
2) AKP’nin yumuşak karınlarından biri Hizbullah’tır ve topluma ısrarla AKP’nin Hizbullah’ın siyaseten benzeri olduğunu söyleyin ve son tahliye ile kaçma örneklerini verin.
3) AKP’nin PKK ile özerklik konusunda gizlice anlaştığını ve Öcalan’la pazarlık halinde olduğunu yine ısrarla öne çıkarın.
4) Artan işsizliği, yoksulluğu ve artık bebeklerin bile açlıktan öldüğünü bıkmadan usanmadan her gün tekrarlayın.
5) Tarım’daki fecaati ve köylüye gelen hacizleri her gün anlatın.
6) Türkiye’nin AKP ile yüzlerce milyar dolar borçlandırıldığını ve alınan bu borçların kayıp olduğunu söyleyin.
7) Özelleştirmelerde yapılan peşkeşleri dillendirin ve Telekom satışından sonra aniden kaldırılan ’Kurumlar Vergisi’ne dikkat
çekin.
8) Yapılan yolsuzlukları ve yeni yandaş basın ile yeni AKP zenginlerini anlatın.
9) AKP’nin demokrasiden anladığının kendi diktatörlüğünü kurmak olduğunu ifade edin.
10) TSK’nın tasfiye edilmek istendiğini ve polisin yeni ordu olarak ikame edilmek istendiğini anlatın.
11) Israrla ve ısrarla AKP’nin Türkiye’ye gelmiş en keskin Amerikancı iktidar olduğunu vurgulayın.
12) Herkesin telefonunun dinlendiğini ve insanların tek tek fişlendiğini söyleyin.
13) AKP iktidarı ile Türkiye’nin Kıbrıs’ı kaybetme sürecine girdiğini ve K.Irak’da fiili olarak Kürdistan’ın kurulduğunu ve sıranın Güneydoğu’ya geldiğini anlatın.
14) Dış politikada Türkiye’nin, Bİstanbul’un Bayrampaşa ilçesinden bile küçük olan Katar’dan daha etkisiz hale geldiğini, Lübnan örneğini vererek söyleyin.
15) AKP ile Türkiye’nin Araplaştırılmak ve Türk Cumhuriyetlerinden koparılmak istendiğini anlatın.
16) AKP için Ermenistan’ın Azerbaycan’dan daha değerli olduğunu ifade edin.

http://www.gazeteboyut.com/Haber/Guncel ... izacak.php


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gülen Cemaati Zeybek'in bu sözlerine çok kızacak.
MesajGönderilme zamanı: 15.05.11, 22:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 06.01.10, 09:39
Mesajlar: 92
ABD Türkiye'de parti kurdurmuş...

Fehmi Koru
f.koru@zaman.com.tr

"Şimdi size tarihi bir sırrı açıklıyorum" demiş DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, bunu yapmadan önce çok düşündüğünü ekleyerek... Açıkladığı 'sır' şu: Ak Parti iktidara ABD tarafından getirilmiş...


Daha dehşetengiz bir cümlesi ise şu: "ABD ile dünyayı sömürmek ve yok etmek isteyen global gücün, yani büyük şirketlerin kurdurduğu bir partidir AKP..."

Bu kanaate varmasının sebebi, 'ABD Büyükelçiliği Müsteşarı' olduğunu söylediği bir diplomatın kendisine "AKP diye bir parti kurulursa nasıl olur?" diye sormasıymış... 57. Hükümet iktidardaymış henüz; kurulacak partiye kendisinin de katılmasını istemiş Amerikalı diplomat...

'Sır' denilemese de önemli bir 'ifşaat' sayılabilirdi anlattığı; tabii doğru olduğu takdirde...

Anlattığının 'doğru' olması ise mümkün değil. Mümkün değil, çünkü kurucu kadronun, oluşturulacak partiye, pek çok seçeneği tartıştıktan sonra ve neredeyse kurulmadan hemen önce, 'Adalet ve Kalkınma' ismini vermeyi kararlaştırdıkları tanıklıklarla biliniyor.

Zeybek'i ziyaret eden diplomatın "AKP kurulacak, destekleyeceğiz" demesi bu sebeple mümkün değil... Dese dese, "Bir parti kurulacak, siz de içinde yer alın" demiştir o diplomat...

"Öyle dese ne fark eder ki?" itirazında bulunacakları hemen uyarayım: Çok şey fark eder...

57. Hükümet, bilindiği üzere, Bülent Ecevit başkanlığında DSP, ANAP ve MHP'den oluşuyordu. Meclis'in normal süresini tamamlamasına sekiz ay varken MHP lideri Devlet Bahçeli'nin zorlamasıyla erken seçime gidildi. Bahçeli, bu zorlamayı, partisine ve ülkeye 'tuzak kurulduğu' gerekçesiyle açıklamıştı.

Bir medya patronunun kendisi dışındaki parti liderlerini tesis açılışı vesilesiyle Frankfurt'ta toplamasını, ANAP ile DYP arasındaki yakınlaşmayı, MHP'nin hükümet-dışı bırakılacağı 'komplosu' olarak yorumlamıştı Devlet Bahçeli...

Tespiti çok yanlış değildi. MHP'nin hükümet-dışı bırakılması projesi gerçekleşmedi, ama yeni partilerle siyaset etkilenmek istendi.

Washington'da görevli genç bir diplomat 'makul çoğunluk' sloganıyla sağı, ekonomik kriz sebebiyle ABD'den ülkemize çağrılmış bir uluslararası bürokrat ise 'çağdaş sol' sloganıyla solu birleştirecek yeni parti projeleri için kolları sıvadılar...

Namık Kemal Zeybek'i ziyaret eden 'Müsteşar' sıfatlı Amerikalı diplomatın, o sıralarda, yeni oluşumlar için bayağı çaba gösterdiğini Ankara'da siyaseti yakından izleyen herkes hatırlayacaktır.

Şaşırsa da yazacağım: Zeybek'in iddiasının aksine, ABD ile Ak Parti'nin yıldızı daha ilk günden barışmadı. Seçim yılında (2002) New York'ta yapılan Davos Toplantısı'na giden Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül, Washington'a da uğradıklarında, üst düzey hiçbir Amerikalı yetkiliden ilgi görmedi. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson, başka ülkelerin diplomatlarının ziyaret kuyruğuna girdiği Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının yeni partisine nezaketen olsun uğramadı; hem de beklendiği defalarca hatırlatıldığı halde...

Kamuoyu yoklamaları medya patronları kadar Amerikalı diplomatları da yanıltmıştı 3 Kasım (2002) seçimleri öncesinde...

Türkçesi şu: DP Genel Başkanı Zeybek'in belleği kendisini fena halde yanıltıyor...

11 Mayıs 2011


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 11 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye