Eşkıyayı evliya yapan eğitim
Mahmut Toptaş
Milli Gazete 2009-05-28 Amerikan okullarında okuyan, zengin semtlerde oturan, kısa zamanda köşe dönmeyi başaran iş bilir ve iş bitirir insanlarımızın da bin bir sorunu var.
Gözü gibi baktığı, bir dediğini iki etmediği ciğerparesi, şeytana taparken "Benim çocuğum özgürce yetişsin" diye hava atar ama çocuk şeytana tapınma seansında kesilecek olursa veya kendini şeytana adayıp apartman katından aşağıya atarsa o zaman ciğer paresi onun da ciğerini yakar.
Bir araştırma kurumu "Hortumcu olmak ister misiniz?" diye sorduğu deneklerine yüzde seksen beş "Hayır" cevabını almış.
Aynı deneklere "Hortumcunun kızını oğluna alır mısın veya kızını hortumcunun oğluna verir misin?" sorusuna yine o yüzde ye yakın "Evet" cevabı almış.
Turgut Özal döneminde Anavatan Partisi'nde üst düzey görev alan bir tanıdığım, "Vallahi hocam, haram-helal dinlemeden zengin olmaya karar verdim. Tam hortumdan küçük bir boru da bana çevrildi ama ölmüş babamın dürüstlüğü hortumcu olmama engel oldu. Harami olmak için babanın genlerinden sana bir şeyler geçmesi lazım. Anavatan Partisi'ne girdiğim gibi çıktım" demişti.
Ankete katılan baba ve anneler, kendileri harama el uzatamasalar da genlerinde bir bozulma, haramla helal arasında tereddütlü gidip gelmeler başlamış.
Bu durum eğer önceden teşhis edilip tedavisi yapılmazsa çocuklar rahatlıkla harami olabilirler.
"Param olsun da adım hortumcuya çıksın, harami densin" diyenler olabilir.
Elde olmayan şeye rağbet çok fazla artar.
Taşı sıksa suyunu çıkaracak beş tane erkek çocuğu olan fakir bir tanıdığımı teselli etmek için "Haline şükret. Bak, beş tane günlük işe giden sıhhatli çocukların var. Türkiye'nin en zengin bir iş adamının çocuğu yataktan kalkamıyormuş" dediğimde o fakir insan "Keşke o para bende olsaydı da beşi de yatalak olsaydı" deyiverdi.
Bazı şeyler başa gelmeyince kâğıt üzerinde anlaşılması çok zordur.
Kızının "Satanistler/şeytana tapanlar tarafından başı kesilerek öldürüldüğü şüphesiyle içi yanan kız babasına mı acırsınız, sevgilisini şeytana kurban ettiği iddiasıyla aranan çocuğa mı, onun babasına mı, onu saklamak için gayri resmi görev yapan Interpol mafyasına ödenen paralara mı, zengin ailelerin, beyaz Türklerin, karşı mahallenin batı kültürüyle zehirlenmesine mi, en aklıbaşında diye takdim edilen Aydınlarımızın yüzde doksan sekizi Müslüman ülkede "Başı açıklar bu kapıdan giremez ve burs alamaz" diyecek hale gelmesine mi, bunları önlemek için batı kültürüne iyice batmamız gerektiğine iman eden islamcı siyasilere mi acırsınız?
"Çok şükür, bizim mahallede yok bunlar" demeyin.
Bu hastalık "Domuz gribi" nden bin beter bir hastalıktır.
Bulaşıcı hastalıklar, bir ülkenin sınırından girmişse, eğer karantinaya da alınmazsa her eve girecek demektir.
Türkiye'nin en eğitimli insanlarının kaldığı mekan olan Silivri ceza evinde tutuklu bulunan profesör, gazeteci ve generallerimizin telefon konuşmaları ve gizli evrakları diye basına verilen İddianamedeki küfür ve hakaret çeşitleri bu güne kadar ne duyulmuş, ne de yazılmıştır.
"Türk Kültüründe Sövme Çeşitleri" diye bir Doktora tezine başlansa en önemli kaynak bu İddianame olur.
"İddianamedeki" kelimesini kullanıyorum.
Çünkü Ergenekon konusunda benim kesin bilgilerim olmadığından bu konuda kanaatlerim apayrı bir şey.
Bazı dostlarımla kanaatlerimi paylaşırım ama kesin bilgi olmadığından "Uydum kalabalığa" dememek için yazmıyorum.
Eğitimimizin içinde bir gıda eksikliği var.
İnsanlarımızın binlercesini dağa çıkarıyor, binlercesini harami yapıyor, hortumcu yapıyor, köşe dönen siyasiye dönüştürüyor.
Kurtuluşu, Anadolu insanının sağduyusuna havale ediyor midesinde haraminin ekmeği olan akil insanlar.
Hz. Ebubekir'i, Hz. Ömer'i, Hz. Osman'ı, Hz. Ali'yi, Ebu Hanife'yi, İbn-i Haldun'u, İmam Gazali'yi, Fatih'i, Mimar Sinan'ı, İbn-i Sina'yı, Şey Hamdullah'ı, Bakiyi, Fuzuli'yi, Alpaslan'ı özetle eşkıyayı evliya yapan eğitime dönmedikçe bu tür krizlerden kurtulmamız mümkün değildir.
|