Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 5 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Evliya Çelebi ve Seyahatnamesi
MesajGönderilme zamanı: 28.12.08, 20:50 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Evliya Çelebi'nin Seyahat Rüyası

Evliya Çelebi henüz gençlik çağlarındadır.
Bir gece bir rüya gördüğünü, eserinin başında nakleder.
Rüyasında, İstanbul'da Yemiş iskelesi civarında Ahi Çelebi camiindedir. Camide muazzam bir cemaat vardır. Dikkat eder, Rasulullah efendimizi -S- baş tarafta görür. Dört sadık halifesi ve diğer ashabı da hep oradadırlar. Topluluk muhteşem bir tablo arzetmektedir.
Kapıdan içeri giren çelebi, bir türlü ileriye gitmeye ve ziyarete cesaret edememektedir.
Mecliste sohbete devam edilirken kapıda bir Zat görür ve sonra "korkma yavrum, benimle gel. Rasulullah efendimizi -S- ziyaret et." der. Fakat Evliya Çelebi,
Bu kalabalık karşısında adeta çakılıp kalmıştır. Bir adım dahi ileri atamamaktadır.
Su dağıtan bu Zat, onun elinden tutar, safları yavaş yavaş geçerler.
Çelebi'nin nefesi sanki kesilir duruma gelmiştir. Yaklaşırlar. Fahr-i kainat Rasulullah efendimizi -S- ziyaret eder.
Oraya gidinceye kadar aklında hep şefaat dilemek arzusu vardır, fakat heyecandan bunu unutur. "Şefaat ya Rasulallah!" diyecek yerde "Seyahat ya Rasulallah!" der.
Cenab-ı Rasulullah -S- , gülümseyerek seyahatini müjdeler.

Çelebi, uyandığı zaman, son derece mesrur, fakat heyecandan ter içindedir.
Artık büyük kapıdan izin çıktığına göre, elbette küçük kapılar müsaade edecektir.
Böylece, 70 yaşına kadar sürecek ve çeşitli tehlike, sıkıntı ve hadiseler geçirmesine rağmen vazgeçmeyeceği seyahati başlar.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Evliya Çelebi ve Seyahatnamesi
MesajGönderilme zamanı: 28.12.08, 21:01 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Evliya Çelebi (1611, İstanbul - 1683´ten sonra, Mısır(?)

Asıl adı Mehmed'tir. Evliya Çelebi b.Derviş Mehmed Zillî, 25 Mart 1611'de İstanbul'un Unkapanı semtinde doğdu. Babası, saray kuyumcubaşısı olan Mehmed Zılli Efendi'dir. Seyahatnamesinde bir çok yerde Ahmed Yesevi evlâdından olduğunu iftihar ile kaydeden Evliya Çelebi'nin ailesi aslen Kütahyalı olup, fetihten sonra İstanbul'a gelip Unkapanı bölgesinde yerleşmiştir.

Evliya Çelebi, çok iyi bir öğrenim gördü. Önce mahalle mektebine gitti. Daha sonra Şeyhülislam Hamid Efendi Medresesi'ne girdi. Burada yedi yıl okuduktan sonra saraya özgü bir okul olan Enderun'a devam etti. Ayrıca özel hocalardan Kur'an-ı Kerim, Arapça, güzel yazı, musiki, beden eğitimi ve yabancı dil dersleri aldı. Babasından tezhip, hat ve nakış öğrendi. Musiki ile ilgilendi. Kuran'ı ezberleyerek "hafız" oldu. Enderuna alındı, dayısı Melek Ahmed Paşa'nın aracılığıyla Sultan IV. Murad'ın hizmetine girdi.

Evliya Çelebi, öğrenimini bitirdikten sonra sarayda görev aldı. Yaptığı işlerle padişah ve devlet ileri gelenlerinin beğenisini kazandı. Bu yüzden çok yüksek görevlere getirilmesi düşünülüyordu.
Evliya Çelebi'nin düşünceleri ise çok farklıydı. Daha küçük yaşlarından itibaren içinde müthiş gezi arzusu vardı. Yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak istiyordu. Bu yüzden sarayda fazla kalamadı. Kendisinin anlattığına göre bir rüya üzerine meşhur gezilerine başladı.
İlk gezisini, İstanbul ve çevresine yaptı. Daha sonra İstanbul dışına çıktı. Artık, gezileri birbirini izliyordu. Tam elli yıl boyunca durmadan gezdi. Gezdiği yerler arasında o zamanki Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde yer alan hemen hemen bütün yerler vardı.
Evliya Çelebi, bu gezileri sırasında çok ilginç yerler gördü. Yeni insanlarla tanıştı. Birçok olayla karşılaştı. Savaşlara katıldı.

Gezmek için gittiği son yer Mısır oldu. 1682 yılından sonra vefat etti. 1682'de Mısır'dan dönerken yolda ya da İstanbul'da öldüğü sanılmaktadır.


Evliya Çelebi Seyahatnamesi

Evliya Çelebi'nin geziye karşı duyduğu ilgi, çocukken babasından, yakınlarından dinlediği öykülerden, söylencelerden ve masallardan kaynaklanır.

Seyahatname adlı yapıtının girişinde geziye duyduğu ilgiyi anlatırken bir gece düşünde Peygamberimizi -S- gördüğünü, ondan "şefaat ya Rasulallah" diyecek yerde şaşırıp "seyahat ya Rasulallah" dediğini, bunun üzerine Peygamberimizin -S- ona gönlünün uyarınca gezme, uzak ülkeleri, görme olanağı verdiğini yazar.

Bu düş üzerine 1635'te, önce İstanbul'un bütün yörelerini dolaşmaya, gördüklerini, duyduklarını yazmaya başladı. 1640 dolaylarında Bursa, İzmit ve Trabzon yörelerini gezdi, 1645'te Kırım'a Bahadır Giray'ın yanına gitti. Yakınlık kurduğu kimi devlet büyükleriyle uzak yolculuklara çıktı, savaşlara, mektup götürüp getirme göreviyle, ulak olarak katıldı. 1645'te Yanya'nın alınmasıyla sonuçlanan savaşta, Yusuf Paşa'nın yanında görevli bulundu. 1646'da Erzurum Beylerbeyi Defterdarzade Mehmed Paşa'nın muhasibi oldu. Doğu illerini, Azerbaycan'ın, Gürcistan'ın kimi yörelerini gezdi. Bir ara Revan Hanı'nı mektup götürüp getirmekle görevlendirildi, bu nedenle Gümüşhane, Tortum yörelerini dolaştı. 1648'te İstanbul'a dönerek Mustafa Paşa ile Şam'a gitti, üç yıl o dolaylarda gezdi. 1651'den sonra Rumeli'yi dolaşmaya başladı, bir süre Sofya'da bulundu. 1667-1670 arasında Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gümülcine, Selanik yörelerini gezdi. Kaynakların bildirdiğine göre, Evliya Çelebi'nin gezi süresi 50 yılı kapsar.

Evliya Çelebi'nin bugün bile önemini taşıyan Seyahatnamesi gezilerinin ürünüdür.
Evliya Çelebi gezdiği yerlerde toplumların yaşama düzenini ve özelliklerini yansıtan gözlemler yapmıştır.

Evliya Çelebi gezilerinde önemli mektuplar götürmek ya da savaşa katılmak gibi çeşitli hizmetlerde bulundu. Gördüklerini ve gözlemlerini Seyahatname eserinde tarih ve yer belirterek yazdı. Gerçekçi bir gözle izlenen olaylar, yalın ve duru, zaman zaman da fantastik bir anlatım içinde, halkın anlayacağı şekilde yazılmış, yine halkın anlayacağı deyimler çokça kullanılmıştır.

Evliya Çelebi, Seyahatnâme'sinde gezip gördüğü yerleri kendi üslûbu ile anlatmaktadır. Olaylara çoğu defa mizahi bir tavırla yaklaşan Evliya Çelebi, sıradan aklın alamayacağı garip ve mistik olaylara da yer vermiştir.

Evliya Çelebi'nin on ciltlik Seyahatnâme'si, bütün görmüş ve gezmiş olduğu memleketler hakkında oldukça önemli bilgiler içermektedir. Bu yönden, Türk Kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir. Eserde Anadolu’nun yanı sıra Kuzey Afrika, İran, Kafkaslar, Orta ve Kuzey Avrupa’dan da bahsedilir. 1630’da başlayan seyahati ölene kadar devam eder. Göreve yeni atanan padişahların kafileleriyle gezip, gördüğü yerleri anlatmıştır.

Evliya Çelebi'nin gezilerinin oldukça geniş bir alanı kaplaması iki bakımdan önemlidir. Birincisi Osmanlı İmparatorluğu'nun komşu ülkelerle olan ilişkilerini yansıtması, ikincisi insan başarılarına ilgilendirir. Bu geziler yalnız gözlemlere dayalı aktarmaları, anlatıları içermez, araştırıcılar için önemli inceleme ve yorumlara da olanak sağlar. Seyahatname'nin içerdiği konular, belli bir çalışma alanını değil, insan düşüncesinin ürettiği bütün başarıları kapsar. Bu özelliği nedeniyle Evliya Çelebi'nin yapıtı değişik açılardan bakılarak değerlendirilir.

Eserin üç yazması bulunmaktadır. Evliya Çelebi sadece gördüklerini değil değişik kaynaklardan edindiği bilgileri ve söylentileri de hikâye tekniğiyle dile getirir. Seyahatname yüzlerce hikâyeden oluşan bir antoloji gibidir. Yazar eserinde çağının konuşma dilini kullanır. Eserde sade ve konuşur gibi yazılan bir dil vardır.

Üslup bakımından ele alındığında, Evliya Çelebi'nin, o dönemdeki Osmanlı toplumunda, özellikle Divan edebiyatında yaygın olan düzyazıya bağlı kalmadığı görülür. Divan edebiyatında düzyazı ayrı bir ürünü sayılır, şiir gibi ağdalı, ayaklı-uyaklı bir biçimle ortaya konurdu. Evliya Çelebi, bir yazar olarak, bu geleneğe uymadı, daha çok günlük konuşma diline yakın, kolay söylenip yazılan bir dil benimsedi. Bu dil akıcıdır, sürükleyici ve eğlencelidir.

Evliya Çelebi gezdiği yerlerde gördüklerini, duyduklarını yalnız aktarmakla kalmamış, onlara kendi öznel yorumlarını, düşüncelerini de katarak gezi yazısına yeni bir içerik kazandırmıştır. Burada yazarın anlatım bakımından gösterdiği başarı uyguladığı yazma yönteminden kaynaklanır. Anlatım belli bir zaman süresiyle sınırlanmaz, geçmişle gelecek, şimdiki zamanla geçmiş iç içedir. Bu özellik anlatılan öykülerden, söylencelerden dolayı yazarın zamanla istediği gibi oynaması sonucudur. Evliya Çelebi belli bir süre içinde, özdeş zamanda geçen iki olayı, yerinde görmüş gibi anlatır, böylece zaman kavramını ortadan kaldırır.

Seyahatname'de, yazarın gezdiği, gördüğü yerlerle ilgili izlenimler sergilenirken, başlı başına birer araştırma konusu olabilecek bilgiler, belgeler ortaya konur. Bunlar arasında öyküler, türküler, halk şiirleri, söylenceler, masal, mani, ağız ayrılıkları, halk oyunları, giyim-kuşam, düğün, dernek, eğlence, inançlar, karşılıklı insan ilişkileri, komşuluk bağlantıları, toplumsal davranışlar, sanat ve zanaat varlıkları önemli bir yer tutar.

Evliya Çelebi insanlarla ilgili bilgiler yanında, yörenin evlerinden, cami, mescid, çeşme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra gibi değişik yapılarından da söz eder. Bunların yapılış yıllarını, onarımlarını, yapanı, yaptıranı, onaranı anlatır. Yapının çevresinden, çevrenin havasından, suyundan söz eder. Böylece konuya bir canlılık getirerek çevreyle bütünlük kazandırır.

Seyahatname'nin bir özelliği de değişik yöre insanlarının yaşama biçimlerine, davranışlarına, tarımla ilgili çalışmalarından, süs takılarına, çalgılarına dek ayrıntılarıyla geniş yer vermesidir. Yapıtın kimi bölümlerinde, gezilen yörenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen ünlü kişilerinden, şairlerinden, oyuncularından, çeşitli kademelerdeki görevlilerinden ayrıntılı biçimde söz edilir.
Evliya Çelebi'nin yapıtı dil bakımından da önemlidir. Yazar, gezdiği yerlerde geçen olayları, onlarla ilgili gözlemlerini aktarırken kullanılan sözcüklerden de örnekler verir. Bu örnekler, dil araştırmalarında, sözcüklerin kullanım ve yayılma alanını saptama bakımından yararlı olmuştur. Kimi yabancı kökenli sözcüklerin söyleniş biçimi halk ağzına göredir. Bu da dilci için bir yöre ağzının oluşumunu anlamaya yarar.

Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si çok ün kazanmasına karşın, bilimsel bakımdan, geniş bir inceleme ve çalışma konusu yapılmamıştır

ESERLERİ: Evliya Çelebi Seyahatnamesinin ilk sekiz cilt: 1898-1928 yıllarında, son iki cildi ise 1935-1938 yıllarında yayınlandı. Son olarak Orhan Şaik Gökyay gözetimindeki bir ekip tarafından Yapı-Kredi yayınları için yapılan aynen aktarma ile Türk kütübhanesinin önemli bir eksiği tamamlanmış oldu.

Evliya Çelebinin rüyası ve rüya gördüğü camii

1630 yılında (10 Muharrem 1040-19 Ağustos 1630) gördüğü bir rüyada; İslam peygamberi Muhammed'in elini öperken heyecanlanarak "Şefaat yâ Resulallah" diyeceğine "Seyahat yâ Resulallah" diyen Evliya Çelebi'ye peygamber tarafından seyahat müjdelenmiş ve bu rüya üzerine elli yıl sürecek seyahatlerine başlamıştır. Rüyada kendisini gördüğü cami (Ahi Çelebi Camii) Yemişiskelesi'ndedir. Bugünkü Galata Köprüsü'nün Eminönü ayağında sol taraftadır. Bu cami 2005 yılında restore edilmiştir.

Ahi Çelebi camii Eminönü'nde İstanbul Ticaret Odası'nın yanındadır. İnşa tarihi ve mimari tam olarak bilinemeyen cami, 1500'lerin başlarında Fatih Darüşşifası'nda başhekimlik yapan Ahi Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Mimari açıdan pek fazla bir özelliği olmıyan cami, Evliya Çelebi'nin ünlü rüyasını gördüğü cami olmasından dolayı İstanbul'da önemli bir yere sahiptir.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Evliya Çelebi ve Seyahatnamesi
MesajGönderilme zamanı: 28.12.08, 21:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Evliya Çelebi Seyahatnamesi
Topkapı Sarayı Bağdat 304 Yazmasının Transkripsiyonu - Dizini

Evliya Çelebi
Yapı Kredi Yayınları / Özel Dizi


19 Ağustos 1630 gecesi, rüyasında gördüğü Hz. Peygamber'in elini öperken heyecanlanıp "Şefaat ya Rasulallah" diyecek yerde "Seyahat ya Rasulallah" diyerek kendi geleceğine farklı bir kapı aralayan
garip bir gezgin, tam kırk yıl boyunca bütün Osmanlı coğrafyasını adım adım dolaştı. Kimi zaman han odalarında menakıb dinledi, kimi zaman da çarşıların kalabalığına karışıp değişik kültürlerin insanlarıyla tanıştı. Zengin konaklarına misafir oldu; dağ başlarında, terkedilmiş kalelerde bir ateşin etrafına toplanmış bozkırlarla dertleşti. Liman kentlerine uğradı; yıkık surları adımlarıyla ölçtü,
binbir çeşit nesneyi elleriyle tarttı.

Kervanlara katılıp hayallerin ötesine yürüdü. Çağlar öncesinin kralları, sultanları sanki onun arkadaşıydılar; öykülerini anlattılar, kıssadan hisse verdiler. O, bütün bir Osmanlı geleneğinin zamanı ve mekanı aşan hafızası idi. Asıl adı bilinmiyor; ama dünya onu Evliya Çelebi
olarak tanıdı.

Evliya Çelebi üzerine çok şey yazıldı ve söylendi; fakat onun bir insan ömrü adadığı Seyahatname'si, bu güne kadar tam olarak yayımlanmadı. Çünkü o, eleştirel bilinci klasik medhiyeciliğin üstünde tuttuğu için sansüre uğradı. Sonuçta bu göz kamaştırıcı kültür hazinesi,
az sayıda uzmanın yararlanabildiği 10 ciltlik bir yazma külliyatı olarak kaldı.

Yapı Kredi Yayınları, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nin Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'ndeki asıl yazma nüshasını yayımlamakla, geçmişimizi geleceğimizle buluşturduğuna inanıyor. Bu inancı paylaşan herkes için, artık yolculuk zamanıdır.

"Evliya Çelebi Seyahatnamesi", 1994'te yitirdiğimiz, yeri doldurulamaz değerli Türkolog
Orhan Şaik Gökyay'ın her zaman ve en çok ilgisini çeken eserlerden biri olmuştu.
Gökyay, bu dil anıtı üzerine yoğunlaşma imkanını ancak ömrünün son yıllarında bulabildi. 1988 yılında, seyahatnamenin birinci cildinin, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Bağdat 304'te kayıtlı bulunan ve birçok araştırmacının müellif nüshası kabul ettiği yazması üzerinde çalışmaya başladı. Transkripsiyonlu Metin, Sözlük ve Dizin olarak üç cilt halinde düşündüğü eserin
yazık ki sadece transkripsiyonlu metin kısmını hazırlayabildi. Sonradan, metin üzerindeki
çalışmalar, onun çizdiği çerçeve içinde sürdürülüp tamamlandı.

Ayrıca, Yücel Dağlı'nın, Orhan Şaik Gökyay'ın izniyle İstanbul Üniversitesi'nde yüksek lisans tezi olarak hazırladığı "Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nin 1. Cildindeki Yer ve Şahıs İsimleri
İndeksi (1994)", bu yayın dolayısıyla yeniden gözden geçirildi. Bu çalışmaya rütbeler, kurumlar, terimler, bitkiler, meydanlar, camiler... vb. önemli-önemsiz hemen her şeyin eklenmesiyle geniş bir "Dizin" oluşturuldu. Böylece, ortaya hem Evliya Çelebi'nin hem de Orhan Şaik Gökyay'ın önemlerine yaraşır bu kitap çıktı; kıvançla sunuyoruz.


Yapı Kredi Yayınları

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Evliya Çelebi ve Seyahatnamesi
MesajGönderilme zamanı: 28.12.08, 21:31 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
‘Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüğü’ (1)

HİLMİ YAVUZ

Zaman 22.09.2004

Prof. Dr. Doğan Kuban, 1984 yılında (Mart 1984, 3/21) Ankara’da yayımlanan ‘Boyut’ Dergisi’nde (ayraç içinde belirteyim: ‘Boyut’, plastik sanatlar alanında bugüne değin ülkemizde basılmış, az sayıda nitelikli dergilerden biridir) yayımlanan ‘Geleneksel Türk Kültüründe Nesneler Dünyasına Bakış’ başlıklı yazısında, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin, mimarlık tarihine ilişkin bir kaynak olarak kullanılmasının mümkün olmadığını söyler, ‘mesela, Süleymaniye [Camii]’nin tanımını yapan bölüm
iyice incelendiği zaman, bu bilgilerle Süleymaniye’nin rökonstrüksiyonunun yapılamayacağını kabul etmek zorunda kalırsınız’ der.

Kuban, Evliya’nın, ‘heyecan dolu dil[ine] karşın, ne caminin şeması, ne büyüklüğü [...] bakımından yeterli bilgi edinip bundan Süleymaniye’nin nasıl bir yapı olduğunıu çıkarmak olanağı[nın]’ bulunmadığını; [ç]ünkü Osmanlı kültüründe, nesneler[in] değil, ilişkiler[in] önem taşı[dığını]’ belirtir ve şöyle der: ‘Bu nedenle de sosyal yaşama ilişkin gözlemleri o kadar ilginç olan Evliya’yı, güvenilir bir mimari tarihi kaynağı olarak kullanmak olanaksızdır. Kuşkusuz bu yargı, Evliya’nın yine de önemli bir tarihi kaynak olma niteliğini değiştirmez.’

Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si, Osmanlı sosyal tarihi araştırmaları bağlamında, gerçekten son derece ayrıntılı bir envanter sunar. Bu sosyal tarih envanterinin bir bölümü (hatta önemli bir bölümü!) Evliya’nın 17. yüzyıl Osmanlı coğrafyasının içinde ve dışında konuşulan dillere ve dialektlere ilişkindir. Dolayısıyla Seyahatname, Kuban’ın belirttiği gibi mimarlık tarihi açısından yararlanılabilir olmasa da, özellikle Türk Dili tarihi araştırmaları bakımından, bulunmaz bir
kaynaktır.

Özellikle Türk Dili tarihi, demem boşuna değil. Neredeyse 20 yıldan beri Evliya Çelebi Seyahatnamesi üzerinde çalışan ABD’li değerli bilim adamı Prof. Dr. Robert Dankoff’un, 1989 yılında toplanan ‘Uluslararası Altaistik Konferansı’na sunduğu, ‘Turkic Languages and Turkish Dialects according to Evliya Çelebi’ başlıklı bildiride de belirttiği gibi (bu bildiri Bernt Brendemoen’in editörlüğünde, ‘Altaica Osloensia’da, Oslo’da yayımlanmıştır), ‘Seyahatname’de, Evliya Çelebi’nin gezileri sırasında saptadığı, Türkçe dışındaki (‘non Turkic’) otuz dil’den başka, Türkçe konusunda da çok zengin malzeme bulunmaktadır.’

Dr. Dankoff, Evliya’nın genelde Türkologların Arapça metinlerde saptamakta güçlük çektikleri ‘fonetik nüansları’ da gösterdiğini bildiriyor.

Görülüyor: Seyahatname, Türkçe dışında otuz (evet, otuz!) dile ilişkin bilgileri içerdiği gibi, Türkçe’nin Anadolu’nun farklı yörelerinde ve Orta Asya coğrafyasında konuşulduğu biçimiyle de ilgilenmiştir. (Ayraç içinde belirteyim: Bu diller arasında Kıbti dili, Arapça, Macarca, Tatarca, Nogayca, Arnavutça, Yunanca, Slav dilleri, Ukraynaca, Kafkasya dilleri, Gürcüce, Kalmıkça, İtalyanca
... da bulunuyor).

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin ihtiva ettiği bu göz kamaştırıcı dil malzemesi (‘hazinesi’ demek belki daha doğru!) üzerinde yıllar süren ve gerçekten büyük emek ve entelektüel donanım isteyen çalışmasını, Dr. Dankoff, ‘An Evliya Çelebi Glossary’ başlığı ile, 1991 yılında yayımlamıştı. (‘Glossary’, Harward Üniversitesi ‘Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri’ Bölümü’nün yayını olarak basılmıştır.) Kitabın alt başlığı ise, ‘Unusual, Dialectical and Foreign Words in the Seyahatname’dir. (Dankoff’un deyişiyle: ‘Seyahatname’deki Yabancı Kelimeler, Mahalli İfadeler’).

Prof. Dr. Robert Dankoff’un ‘Glossary’sinden, bugüne kadar ancak İngilizce bilenler yararlanmaktaydı. Şimdiyse bu eser, Prof. Dr. Semih Tezcan gibi çok değerli bir dilbilimci tarafından ‘katkılarla İngilizceden çev[rilmiş]’ bulunuyor. Dr. Tezcan, Dr. Dankoff’un ‘An Evliya Çelebi Glossary’ için Türkçe karşılık olarak uygun gördüğü ‘Evliya Çelebi Lügatı’ yerine, ‘’Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüğü" demeyi tercih etmiş.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Ahi Çelebi Camii
MesajGönderilme zamanı: 30.12.08, 11:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Ahi Çelebi Camii kurtuluyor

Evliya Çelebi'nin seyahatlerine başlamasına vesile olan rüyası Ahi Çelebi Camii'nde geçiyordu. Kaderine terk edilen cami için, 20 yıldır proje aşamasında kalan restorasyon nihayet başladı


Radikal

13/02/2005


SELİM EFE ERDEM

İSTANBUL

Zemini kaydı, sıvaları döküldü, minaresi yıkıldı...
Ayakta durabilmesi için çelik kafeslere alındı. Yaklaşık 20 yıl süren terk edilmişliğinin ardından İstanbul'daki ilk Türk eserlerinden Ahi Çelebi Camii restorasyon projesiyle yeniden hayata dönüyor.

17. yüzyılda yaşayan ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi'nin 'Seyahatname' adlı gezi kitabı, Çelebi'nin rüyasında kendisini Ahi Çelebi Camii'nde görmesiyle başlar. Caminin içinde Hz. Muhammed'le karşılaşan Evliya Çelebi heyecanlanınca 'Şefaat ya Rasulullah' yerine yanlışlıkla 'Seyahat ya Rasulullah' der. Çelebi, kitabında bu rüyanın ardından kendini yollarda bulduğunu anlatır.

Çelebi'nin kitabına konu olan ve İstanbul'un fethinin ardından Darüşşifa'nın başhekiminin kendi adını vererek yaptırdığı sanılan Ahi Çelebi Camii, 1539 ve 1653 yangınlarında, 1894 depremlerinde ağır hasar gördüyse de ayakta kaldı.

Beş asır kapıları açık kalan cami, yıkıcı darbeyi 1980'li yıllarda Haliç çevre düzenlemesi ve yeni Galata Köprüsü kazıklarının çakılması sırasında aldı. Dibe doğru üç metre, Haliç'e doğruysa bir metre kayan camiyi su bastı.

Sponsor yapıyor

Çinileri çalınan caminin süsmeleri dökülürken hat yazıları da neredeyse tamamen kayboldu. Zemin kayma sorunu çözülemeyen Ahi Çelebi'nin başka yerde yeniden inşası bile gündeme geldi. 1990'da başlayan restorasyon projelerinden sonuç alınamayınca, bugün Haliç kıyısında bir otoparkın içinde unutulmuş görüntüsüne büründü. Ahi Çelebi'yi kurtarma çalışmalarında ilk sorun zemin kaymasının önlenememesi ve yüksek restorasyon maliyetiydi. 10 Kasım 2000 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Kerem İnşaat arasındaki sponsorluk anlaşmasıyla başlanan zemin güçlendirme çalışmasında, 360 adet 40 metre boyunda kazık çakılarak kayma ve oturma durduruldu. Haliç ve yağmur suları tahliye borularına bağlanarak zemini güçlendirilen cami için 9 aralık 2003 tarihinde yapılan restorasyon başvurusuna, 27 Eylül 2004 tarihinde onay çıktı. Zemini yeni bir kazık sistemiyle güçlendirilen Ahi Çelebi'nin, şimdi yıkılan minaresi yerine dikilecek, dökülen süsleme ve hatları yenilenecek ardından aslına uygun olarak onarıldıktan sonra kapılarını açacak.
İhaleye çıkarılmadığı için bir maliyet hesaplaması yapılmayan Ahi Çelebi Camii'nin restorasyonuna bugüne kadar 1 milyon YTL'yi aşan masraf yapıldı.

Vakıflar Genel Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Burhan Ersoy, mülkiyetleri kendilerinde bulunan Ahi Çelebi'nin yanı sıra, Fatih Camii ve birçok anıt eserin, restorasyon projelerinin koruma kurullarında uzun süre onay beklediği için zarar gördüğünü ve restorasyon maliyetlerinin arttığını belirtti. Ersoy, bu sene yüzde 400'lük bütçe artışıyla restorasyon maliyeti sorununu aştıklarını ve tarihi eserleri koruma kurullarının değil, vakıfların sorumluluğuna verecek kanuni düzenleme hazırlığında olduklarını söylüyor.

"Ahi Çelebi'ye ve Fatih'e yeni restorasyon onayı çıktı. Ahi Çelebi'yi su basmış, Fatih Camii'nde de 2.5 santim zemin kayması vardı. Şu anda güçlendirme yapılan bu camilere uzun süredir restorasyon izni alamıyorduk" diyen Ersoy'a göre, kurulların maddi imkânlarının da sınırlı olması restorasyon sürecini uzatıyor.

Tarihi yarımadadan sorumlu İstanbul 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun önünde tescilli veya tescilsiz binlerce tarihi eser hakkında başvuru bulunuyor. Beş üyeden oluşan ve teknik elemanı olmayan kurul, mevcut başvurulara yetişmeye çalışıyor. İstanbul'da yeraltı ve yer- üstünde kayıtlı 9 bin 500 tescilli eserden büyük bir çoğunluğu da 1 No'lu Koruma Kurulu'nun sorumluluk alanında yer alıyor. Yasa gereği, restorasyonu istenen tarihi eserleri rölevesi çıkarılmadan görüşmeye alamayan kurullar, eserlerin korunmasında ve kimliğini kaybetmeden restore edilmesinde önemli bir görev üstleniyor.


Fatih Camii de onarımda
Fatih Sultan Mehmet tarafından, Havariyun Kilisesi'nin yerinde yaptırılan Fatih Camii de zemin kayması sorunu nedeniyle bakıma ihtiyaç duyan tarihi eserlerden. Üç büyük depremde yıkılıp yeniden inşa edilen, ancak 17 Ağustos 1999'daki 7.4 büyüklüğündeki depremde ayakta kalmayı başaran beş asırlık caminin zemini yağmur sularının temelde birikmesi nedeniyle 2.5 santim kaydı. Alınan izinle Fatih Camii'inin dökülen kubbesi, kasnakları ve kemerleriyle, kopan avizesi de elden geçirilecek. Restorasyon bekleyen eserler arasında Yeni Cami, Vakıf Gureba Hastanesi, Süleymaniye Doğumevi, Damat İbrahim Paşa Medresesi, Feridun Paşa Köşkü, Hat Sanatları Müzesi de bulunuyor.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 5 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye