sufiforum.com https://sufiforum.com/ |
|
Edib Ahmed Yüknekî ve Atabetü’l-Hakâyık https://sufiforum.com/viewtopic.php?f=117&t=13165 |
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) |
Yazar: | tarihci [ 04.03.13, 14:37 ] |
Mesaj Başlığı: | Edib Ahmed Yüknekî ve Atabetü’l-Hakâyık |
Edib Ahmed Yüknekî ve Atabetü’l-Hakâyık Atabetü’l-Hakâyık 12. asrın ilk yarısında, Yüknekli Edîb Ahmed bin Mahmud tarafından yazılmış manzum bir ahlâk kitabıdır. Türk ve Acem ülkelerinin meliği- emîr-i âzam Muhammed Dâd İspehsâlâr Beg'e sunulmuştur. Edîb Ahmed, 11. asır sonlarıyla 12. asrın ilk yarısında yaşamış; Arapça'yı, Farsça'yı öğrenmiş; tefsir, hadîs gibi İslâmî ilimleri tahsil etmiş; takva sahibi, âlim, fâzıl bir Türk şairidir. Gözleri görmeyen bu Karahanlı devri Türk şairi hakkında kaynaklarda fazla bilgi yoktur. Şöhreti Ali Şîr Nevâî devrine yani 15. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiş ve hayatı hakkındaki bilgiler menkıbeleşmiştir. Nevâî, Nesâim ül-Mahabbe adlı eserinde, Edib Ahmed'in İmâm-ı Âzam'm talebesi olduğu ve İmâm-ı Âzam tarafından çok beğenildiği şeklindeki menkıbevî malûmatı kaydeder. Atabetü’l-Hakâyık, tıpkı Kutadgu Bilig gibi Şehname vezninde yani aruzun "feûlün feûlün feûlün feûl" kalıbıyla yazılmıştır. Eserin başmda yer alan Tanrı’nın-peygamberin, dört sahabenin, emîr-i âzam Muhammed Dâd İspehsâlâr Beg'in medhi ve kitabın yazılışı hakkındaki kısımlar beyitler halindedir (80 beyit) ve gazel tarzında kafiyelenmiştir. Asıl eser dörtlükler halindedir ve her dörtlük mânilerde olduğu gibi "aaxa" şeklinde kafiyelenmiştir. Her ikisi de Karahanlı devrine ait olan Atabetü’l-Hakayık ile Kutadgu Bilig'in birbirinden ayıran en önemli özellik budur. Kutadgu Bilig'in beyitler halinde ve mesnevî tarzında yazılmasına mukabil Atabetü’l-Hakâyık dörtlükler halinde ve mânilerin kafiye düzeninde yazılmıştır. Ancak Kutadgu Bilig'de aralarda zikredilen dörtlüklerin hem vezince- hem de kafiye düzeni bakımından Atabetü’l-Hakâyık ile ayniyet göstermesi ilgi çekicidir. Aynı devrin eseri olan Divânü Lûgati-'t-Türk'teki dörtlükler ise hem hece vezni ile yazıldıkları için, hem de koşma tarzında kafiyelendirildikleri için farklılık gösterirler. Vezin ve kafiye bakımından Atabetü’l-Hakâyık da çok sağlam değildir. İmâleler boldur. Tam ve yarım kafiyeler yanında bazen yakın seslerin de kafiye olarak kullanıldığı, hatta bazen redifle yetinildiği görülür. Mısra başı kafiyesinin izleri Atabetü’l-Hakâyık'da Kutadgu Bilig'den daha güçlü olarak devam eder. Birçok mısralar arka arkaya aynı seslerle başlamakta, bilgi ile ilgili dörtlüklerin çoğunun başında hep b sesi bulunmaktadır. Atabetü’l-Hakâyık, bir ahlâk ve öğüt kitabı olduğu için tamamen hikmet üslûbu ile yazılmıştır. Kutadgu Bilig'deki üslûp çeşitliliği onda görülmez. İki eserin mahiyetçe birbirinden farklı olduğunu unutarak birini diğerinden üstün saymak doğru değildir. Kutadgu Bilig'in öğüt veren kısımlarıyla Atabetü’l-Hakâyık edâ ve üslûp bakımından birbirine çok benzemektedir ve biri diğerinden aşağı değildir. Bütün nüshaları karşılaştırarak eseri mükemmel bir şekilde işleyen Reşid Rahmeti Arat Atabetü’l-Hakâyık'ın değeri ve mâhiyeti hakkında şunları söylemektedir: "Atabetü’l-Hakâyık ayrı bâbların başlıklarından da anlaşıldığı gibi, Türk-İslâm muhitinin kültür çerçevesi içinde, fertlerin terbiyesi için tanzim edilmiş olan esâsları, olduğu gibi, Türkçe ve manzum olarak tekrarlayan bir ahlâk kitabıdır. Eserdeki fikirler çok defa âyet, hadis veya başka Arapça beyitler ile tevsik edilmektedir; biraz zahmetle, işaret edilmemiş olanlar için de aynı sahada benzer numuneleri bulmak mümkündür. Müellif burada fikir bakımından, kendi içtihadından ziyâde, malûm olan esâsları güzel bir Türkçe ile ifâde etmekle iktifa etmiştir. Eserin yazıldığı tahmin edilen devirlerde bu esâsları, her okuyanın kolaylıkla anlayabileceği ve hafızasında tutacağı bir tarzda, açık bir dil ile ve manzum olarak neşretmenin bu yolun yolcuları için bir gaye olduğu düşünülürse, Edib Ahmed'in bu işi mükemmel bir şekilde başarmış olduğunu kabul etmek lâzım gelir. Atabetü’l-Hakâyık'm ne kadar büyük bir ihtiyacı karşılamış olduğu eserin yazıldığı tarihten epeyi bir müddet sonra dahi bunun yeniden tanzimi ve neşri ile uğraşılmış olmasından, birçok ediblerin, gerek müellifin kendisinden ve gerek eserinden takdir ile bahsetmelerinden ve nihayet Türk ülkesinin muhtelif kısımlarında vücûda getirilmiş olan nüshalarından iyice anlaşılmaktadır." (R.R. Arat- AH, s.8), Atabetü’l-Hakâyık, İslâmiyet'ten sonraki eserlerin çoğunda olduğu gibi Tanrıya, peygambere, dö; t sahabeye ve eserin sunulduğu emîre övgü ile başlar. Sebeb-i teliften (yazılış sebebinden) sonra asıl esere girilir. Eserdeki başlıca konular şunlardır: Bilgi, dil, dünyanın dönekliği, cömertlik ve hasislik, tevâzû ve kibir, harislik, kerem, hilim ve zamanenin bozukluğu. Bilhassa bilgi ve dilin muhafazası ile ilgili konularda Atabetü’l-Hakâyık ile Kutadgu Bilig arasında büyük benzerlikler vardır. Ancak Atabetü’l-Hakâyık'ın tamamen İslâmî motiflere dayandığını ve bu bakımdan Kutadgu Bilig'den farklı olduğunu belirtmek lâzımdır. Atabetü’l-Hakâyık'ın sonunda Edîb Ahmed'e ait olmayan üç ek vardır. Birinci ek müellifi meçhul bir dörtlüktür. Burada Edîb Ahmed'in doğuştan kör olduğu, Atabetü’l-Hakâyık'm ondört bâb üzere yazıldığı ve bir fil yükü altın değerinde olduğu belirtilmiştir. İkinci ek, Seyfî mahlası ile Türkçe ve Farsça şiirler yazmış olan Temür devri emirlerinden Seyfeddin Barlas'a ait bir dörtlüktür. Emir Seyfeddin Barlas, Edîb Ahmed'i "edibler edîbî" ve "fâzıllar başı" olarak nitelendirmektedir. Üçüncü ek Arslan Hoca Tarhan'a ait on beyitlik bir manzumedir. Arslan Hoca Tarhan, Temir ve Uluğ Beğ zamanlarında yaşamış ve devrinin edebî faaliyetleriyle ilgilenmiş mühim devlet adamlarından biridir. Edîb Ahmed'in babasının Mah-mud, memleketinin Yüknek olduğunu ve Atabetü’l-Hakâyık'ın "Kâşgarî til" ile yani Karahanlı Türkçesiyle yazıldığını Arslan Hoca Tarhan'ın ilâvesinden öğreniyoruz. |
Yazar: | tarihci [ 04.03.13, 14:40 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Edib Ahmed Yüknekî ve Atabetü’l-Hakâyık |
Atabet'ül-Hakayık'tan: Bismi'llâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm Tanrı'nın Medhi 1. ilahi öküş hamd ayur men sanga 2. sening rahmetingdin umar men onga İlâhî, pek çok hamdederim sana, Senin rahmetinden hayır umarım. 3. senamu ayugay seza bu tilim 4. unarça ayaym yan bir manga Övebilir mi seni bu dilim? Gücüm öveyim, yardım et bana. 5. sening barlıkmgka tanukluk birür 6. cemad canvar uçgan yügürgen nenge Senin varlığına tanıklık verir Canlı, cansız, uçan, koşuşan her şey. 7. sening birlikingke delil arkagan 8. bulur bir neng içre deliller minge Senin birliğine delil arayan Bir şey içinde bulur binlerce delil. 9. yok erdim yarattıg yana yok kılıp 10. ikinç bar kılur sen mukir men munga Yok idim, yarattın; yine yok kılıp Tekrar var edersin; inandım buna. 11. aya şek yolmda yiligli odu 12. kel ottın özüng yul ölümdin önge Ey şüphe yolunda koşturan! Uyan! Gel, ateşten kurtul ölümden önce. 13. yarattı ol ugan tününg kündüzüng 14. udup biri birke yorır öng songa Yarattı kaadir Tann geceni, gündüzünü, Uyup birbirine yürür önü, sonu. 15. tünetür tününgni kününg kiterip 16. tününg kiterip baz yarutur tanga Gündüzünü giderip karartır geceni, Geceni giderip yine ağartır tanı. 17. ölügdin tirig hem tirigdin ölüg 18. çıkarur körür sen mum ked anga Ölüden diri, diriden de ölü Çıkarır; görüyorsun, bunu iyi düşün. 19. bu kudret idisi ulug bir bayata 20. ölüglerni tirgüzmek asan anga Bu kudret sahibi Tanrı, ulu, bir; Ölüleri diriltmek ona kolaydır. Bilgi 31. biligdin urur men sözümke ula 32. biligligke ya dost özüngni ula 33. bilig birle bulnur sa'adet yolı 34. bilig bil sa'adet yolmı bula Bilgiden vururum sözüme temel, Bilgiliye ey dost, bağla gönül. Bilgiyle bulunur saadet yolu, Bilgi bil, saadetin yolunu bul. 39. süngekke yilig teg erenke bilig 40. eren körki akl ol süngekning yilig 41. biligsiz yiligsiz süngek teg hali 42. yiligsiz süngekke sunulmaz elig Kemikte ilik gibidir insana bilgi, İnsan zîneti akıl, ilik kemiğinki. Cahilin iliksiz kemik gibidir hâli, İliksiz kemiğe kimse uzatmaz eli. 51. bilig birle alim yokar yokladı 52. biligsizlik erni çökerdi kodı 53. bilig yind usanma bil ol hak resul 54. bilig cinde erse siz arkang tidi Bilgi ile âlim yukarı yükseldi, Bilgisizlik insanı bıraktı geri. Bilgi ara, usanma, bil ki hak Resul, Bilgi Çin'de olsa arayın dedi. 59. biligsizke hak söz tatıgsız erür 60. angar pend nasihat asıgsız erür 61. ne türlüg arıgsız arır yumakm 62. cahil yup anmaz arıgsız erür Bilgisize hak söz tatsız olur Öğüt, nasihat faydasız olur. Nasıl kirli temizlenir yıkamakla; Cahil temizlenmez, hep pis olur. 63. biliglig kişi kör bilür iş ödin 64. bilip iter işni ökünmez kidin 65. kamug türlüg işte biligsiz ongı 66. ökünç ol angar yok ong anda adm Bilir iş vaktini bilgili kişi, Pişman olmaz, bilerek yapar işi. Her türlü işte cahilin kısmeti Pişmanlıktır; ona yok bundan başkası. 71. bilig birle bilnür törütgen idi 72. biligsizlik içre kanı hayr yidi 73. bilig bilmegendin bir anca budun 74. özelgin but itip idim bu tidi Bilgiyle bilinir yaratan Tanrı, Bilgisizlikten nerde, gören hayrı? Bilgi bilmemekten nice insanlar Elleriyle put yapıp Rabbim dedi. 79. eşitgil biliglig negü tip ayur 80. edebler başı til küdezmek tiyür 81. tiling bekte tutgıl tişing smmasun 82. kah çıksa bektin tişingni sıyur İşit, bilgili neler deyip söyler, Edebin başı dili gözetmek der. Dilini sıkı tut, dişin kırılmasın. Eğer çıksa dilin, dişini kırar. 83. sanıp sözlegen er sözi, söz sağı 84. öküş yangşagan til, unulmaz yağı 85. sözüng boşlag ıdma yıga tut tiling 86. yeter başka bir kün bu til boşlagı Sözün iyisi düşünüp söylenen; Çok konuşan dil, güç yetmez düşman. Boşa söz harcama, pek tut dilini, Belâ açar başına bu dil bir gün. 87. hiredlıgmu bolur tili boş kişi 88. telim başru yidi bu söz til boşı 89. öçüktürme erni tilin bil bu til 90. başıktursa bütmez büter ok başı Akıllı mı olur dili boş kişi? Pek çok başı yedi bu söz dil boşu. Kızdırma insanı dille; çünkü dil Yarası onmaz, onsa da ok yarası. Dil 103. tili yalgan erdin yırak tur teze 104. keçür sen me umrüng könilik öze 105. ağız til bezeki koni söz turur 106. koni sözle sözni tilingni beze Dili yalan yerden ırak dur, kaçın; Geçir sen de ömrünü doğruluk üzre. Ağız dil bezeği doğru söz olur, Doğru sözle, söz ve dilini süsle 111. koni söz asel teg bu yalgan basal 112. basal yip acıtma ağız yi asel 113. bu yalgan söz ig teg koni söz şifa 114. bu bir söz ozakı urulmış mesel Yalan soğan gibi, baldır doğru söz. Bal ye, soğan yeyip acıtma ağız. Yalan söz hastalık, doğru söz şifâ, Bul söz, eskilerden vurulmuş bir iz. 115. koni bol könilik kıl atan koni 116. koni tiyü bilsün kişiler sini 117. könilik tonm ked kodup eğrilik 118. kedim ton lalusı könilik tonı Doğru ol, doğruluk kıl, doğru ad al; Doğru diye bilsin insanlar seni. Doğruluk donun giy, eğriliği koy, Giyimin iyisi doğruluk donu. 127. mecaz boldı dostluk hakikat kanı 128. minger dostta biri bulunmaz koni 129. öküşrek kişining içi gadr erür 130. koni dostung erse taşı, bil mum Mecaz oldu dostluk, hakikat hani? Bin dosttan biri, bulunmaz doğru. Pek çok kişi içten vefasız olur, Doğru dostun olsa, dıştan, bil bunu. Zamane 151. kanı emr-ü ma'ruf kılur, edgü er 152. kanı kendü edgü kişi turgu yir 153. yirer sen zamanangnı, halkın kodup 154. zamanangnı yirme kişisini yir Hani emr-i mâruf kılan iyi er? Hani iyi kişinin duracağı yer? Yerersin zamaneyi, halkı koyup, Zamaneyi yerme, insanını yer. 139. ajun toldı udvan vefa cevr bile 140. kam bir vefalıg bar erse tile 141. sen artak sen anm ajun artadı 142. nelük bu ajunka kılur sen gile Dünya doldu düşmanlık, cefâ, cevr ile, Hani bir vefalı? Var ise dile. Sen bozuksun; ondan dünya bozuldu. Niçin sitem kılarsın bu âleme? 143. garib erdi islam garib boldı baz 144. ibadet riya boldı abid mecaz 145. harabat oramı bolup abadan 146. harab boldı mescidi budun bi-nemaz Garip idi İslâm, garip oldu yine, İbâdet riya oldu, kullar mecaz. Meyhane çevresi oldu mâmûre, Harap oldu mescit, millet beynamaz. 147. amel koddı alim ve zahid vera 148. arif raks çıkarıp iter hoş sena 149. bidat'nı yıgıgh kişi kalmadı 150. anın künde arta turur bida Ameli bıraktı âlim, takvayı zahit, Arif raks çıkarıp hoş semâ eder. Bid'ati men eden kişi kalmadı, Ondan her gün artıp durur bu bid'at. 163. uvut yitti yindip bulunmaz yıdı 164. halal yigli kanı, körünmez bodı 165. halal kendü kayda bu kün, kanı kim 166. haramnı yiyürde haram tip yidi Utanç gitti, aransa bulunmaz kokusu; Helâl yiyen hani, görünmez izi. Helâlin kendi nerde bugün, hani? Kim haram yerken, haram diye yedi? 167. budun mallıg erke urup yüzlerin 168. tözü kul kılurlar azad özlerin 169. kim ol malsız erse ol erni körüp 170. yüz evrüp keçerler yumup közlerin Millet zenginlere dönüp yüzünü, Hepsi köleleştirir azat özünü. Nerede bir yoksul görse birisi, Yüz çevirip geçer yumup gözünü. 171. aya malka suk er, yakin bil, bu mal 172. bu kün kadgu sakmç, yarın yük vebal 173. haram erse malıng azab ol songı 174. hisab ol eğer bolsa malıng halal Ey haris kimse! İyi bil ki bu mal Bugün kaygu endişe, yarın yük vebal. Haram ise malın azaptır sonu; Hesap var, eğer olsa malın helâl. (*) Metin; Arat neşrinden aynen alınmıştır. |
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) | Tüm zamanlar UTC + 2 saat |
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group http://www.phpbb.com/ |