ŞEYH NAZIM EL HAKKANÎ
4 TEMMUZ 2009 Cumartesi
LEFKE DERGAHI
(Teknik ariza nedeniyle videoda eksiklik vardır)
…………………………………………………………………………..
…….. kendimizi bilmeliyiz.
İnsanoğlunun, bu yeryüzündeki ilişkisini bilmezse, varlık dünyasında olması imkansızdır. Hareket etme, Bir şey yapma, düşünme, öğrenme. Hayır.
Heykel gibi olurlar.
Herşeyden önce insan, kendi hakkında ve pozisyonu hakkında bilgilenmeli. Şeref Allah`ındır. Geçmişten geleceğe kadar, ebediyyen şerefli olan O`dur. Mutlak şeref O`nadir ki, O Cennetlerin Sahibi ve Yaratandır.
Hiç kimse, ben Birşey yaratırım diye iddia edemez. Ederse, ne yarattın diye sorarız. Eğer kendimi yarattım derse , olamaz. Çünkü ana rahminden geliyorsun. Bunun üzerinde düşün.
Kuran, ki bütün bilgi ve bu bilgiye ait Herşey Kuran`dan açığa çıktı, bu bilgi bizim içimizde büyümez. İnsan Herşeyi kendi dışından alır.
Bir İnsanın, erkek olsun, dişi olsun, kendi kendini, ana karnında beslemesi imkansızdır. Onlara orada, görünmeyen dünyalardan (alemden) Birşeyler verilmesi gerekir, prensip budur.
Birşey, eğer görünen Birşeyse, aynı zamanda görünmeyen bir yani da olmalı. Şimdi burada Birşey görüyoruz. Bakıyoruz ve bu tarafta görüyoruz, ama onun ardında, görünmeyen bir yani da olmalı. Evet.
Diyebiliriz ki atmosfer, görünmeyen bir olay, atmosfer var deriz. Onlara, görebilir misiniz diye sorarsak, hiçkimse, evet görürüm diyemez.
Eğer atmosfer var, ama göremem dersen, bu demektir ki Herşeyin , o şeyle ilgili, görünmeyen bir oluşumu da vardır. Oluşum demek varlıkta yer alması demek.
Ve Birşeyin, varlıkta açığa çıkması için, bir var edenin olması lazım. Alemde görünen Birşeye bakıyoruz, ama büyük mesafe nedeniyle, hiçbir şey görmüyoruz. Bu, üzerinde daha derinlemesine konuşacağımız Birşeydir.
Birşeyin varlıkta olması için, o şeyin, bir yeri olması lazım, ve o yer dolayısıyla, o oluşumda, Birşey olması lazım, ama o şey için oluşmuyor .
Atom. Atomun varlığı var ve bir alanı var ( yani yer kaplıyor). Eğer, bir alan kaplamazsa, varlığı olmaz. Evet bir alanı var. Eğer bir alanı olmasa atomun varlığı olmaz. Ve burada, atomun alanı demekle ne demek istediğimizi sorabiliriz.
Kapladığı alan, atomdan daha mi büyüktür diye sorabiliriz, veya atom , kapladığı alandan daha mi büyüktür diye sorabiliriz.
Atom mu daha güçlüdür diye sorabiliriz veya
( burada Şeyh Efendi kaide mi diye sorar , kaidenin İngilizce karşılığını sorar, ve Şeyh Hişam Efendi “base” diye cevap verir)
Evet, temel, öz, yani “base” , alan yani “space” değil. Özü daha önemli.
Burada, o atoma bir öz (temel) yapanın kim olduğunu sorabiliriz. Bilgili ve bilim adamlarına soruyorum, akademik insanlara cevap vermeleri için soruyorum.
Atom bir oluşumdur ve oluştu, ama kendi kendine oluşmadı. Fakat bir alan içindedir ve alan, Herşey için, pek çok olasılığı içerir.
Eğer, bir alan olasılığı yoksa, hiçbir şey, bir alan içinde olamaz. Atomun, bir özü (temeli) olmadan, varlığı olamaz ve görülemez.
Veya görüldü, bir özü var, ama, onu kaplayan, yakalayan, başka bir güç ve ona öz varlık yapan, bir güç olmalı.
Bu çok önemli bir sorudur, ki bu da, hiçbir şey, temelsiz olamaz demektir. Eğer, bu dünyanın temeli olmadığını söylerseniz, bu deliliktir ve cahilliktir. Bu dünyanın bir temeli olmalı. Temeli yoksa, hareketi de yoktur. Temeli yoksa, varlığı da yoktur.
Çünkü temel (öz varlık), Herşeyin varlığını içinde taşır. Başlangıcı, atom veya atomdan daha küçük.
Atomun ortasında nükleer veya nukleos vardır. Evet. Bunun pozisyonunun, pozitif olduğunu (yani +) söylerler. Ve bilim adamları, onun etrafında, elektron olduğunu ve onların pozisyonlarının negative (yani - ) olduğunu söylerler.
Pozitif bir oluşum, etrafında dönen bir şeyle nasıl uyumlu olur?
Nukleosun temeli nedir? Elektronun temeli nedir?
Onların temeli nukleos dersen, olamaz. Çünkü, biri pozitif (+) biri negative (-).
Nukleosun ne çeşit bir özü var, elektronun ne çeşit bir özü var?
Görünmeyeni nasıl inkar ederler? Madem ki görmeyiz varlığı yoktur derler. Halbuki, onun varlığı vardır.
Bu, 21nci yüzyılın cahilliğidir.
Öz, temel çok önemlidir. Çünkü Herşey, o temelin içine konmuştur.
Ne zannedersin?
Atomu özünün içine koyan kimdir ?
Nukleosun özü nedir, elektronun özü nedir?
Nukleosu temeline kim yerleştirdi?
Temel yapının içinde kalmaları için, onları zorla tutan veya hareket ettiren kimdir?
Nasıl hiçbir şey görünmez, diyebilirler?
Bu kara cahilliktir.
Ama onlar, çok akilsizdir. Bugüne kadar, benim bu sorduğumu, onlara kimse sormadı.
Bizim, böyle bir durum karsısında, konuşmak için, İlahi Kitabımızdan gücümüz vardır. Şüphesiz vardır. Ama, inançsız insanlar yanlıştadır.
Onlar, bana cevap veremezler. Bir bilim adamının, böyle bir konuda konuştuğunu hiç duymadım. Hiçkimse, atomun temelini söylemiyor, hiç kimse elektronların özü hakkında bir şey söylemiyor.
Ya nukleosa ne demeli? Ki nukleos, yaratılıştan, değişik parçaları taşır.
Herşeyin, eğer varlığı varsa, bir de öz yapısı var demektir. Çünkü özü olmayan hiçbir şey, açığa çıkamaz, biter.
Bu nedenle, bütün ilim adamlarını uyarıyorum. Eğer, bu cahilliklerine devam edeceklerse, başlarına bir şey gelebilir ve o da ,kendilerini deli edebilir.
Kaybedecekler. Evet.
İnsanın, özü, temeli var. Herbirimizin, varlıkta bir yapımız var ve herbiri birbirinden bağımsızdır.
Benim öz yapım, senin varlığına, öz yapına asla dokunmaz.
Günesin de özü olmalı, özü olmadan, varlığı olmaz. O öz varlık, nedir?
Öyle Birşeydir ki, bilinir mi bilinmez mi? Hiçkimse bilmez.
Güneşi doğudan batıya taşıyan nedir?
Veya, yerküremizi, doğudan batıya döndüren nedir?
Ve temeli olmadan, nasıl hareket edebilir veya varlığı olabilir?
Herşeyin oluşumu için, temel, gerçek sebeptir.
Yaratıcı yarattı ve yarattıkları, mutlak mükemmeldir. Bunu neden söylemezler? Neden korkarlar?
Soruyorum ve bu oluşum için cevap bekliyorum.
Ve ben hiç birşey bilmem. Ama bazen, kalbim bir ilişki içine girer ve bazı merkezlerle bağlantıya geçer, veya kainatla.
Temel, başka bir önemli nokta. Özümüz var, zaman zaman özümüze ulaşırız, beklenmeyen veya bilinmesi imkansız güçler, bazı insanları, bazı gerçekliklere taşır.
İnsanla, biz realistiz derler, yani gerçekçiyiz derler. Senin gerçekçi olman ne demek?
Eğer gerçekçiysen, kendi gerçek öz yapını söyle. Senin özün nedir?
Simdi özümüz burada, bir saat sonra orda, hareket ediyor. Senin gölgen gibi. Öz olmalı, ama o öz senin gölgen değil.
Varlıkların gerçeği, gerçekliği, o öze aittir. O öz nedir?
O sırrın sırrıdır.
Oraya erişmen imkansızdır.
Eğer, bir sırra ulaşırsan, başka bir sır okyanusu ortaya çıkar, ve onun ötesinde, başka bir sır okyanusu ve onun ötesinde başka bir sır okyanusu bulursun. Sonsuz okyanuslar.
Böylece Allah diyor ki, bütün şeref O`nadır.
O, der ki, Ben Yaratanım, ben yaratılanların özünü verenim, yaratılanları yaratan benim. Ve yaratılanlar, özleriyle devam eder. O öz O öz diye tesbih et.
Şeref banadır. Sizin Yaratıcınız benim , şeref banadır. Bütün öz yapı, böyle der.
Ve o cahiller, ki onlar bir, iki, üçten daha fazla Bir şey bilmezler, kafaları böyle bir şeyi almaz.
Ve biz, sadece, çok basit olarak izah ediyoruz. Bu şekildeki izahı, insanların anlayabilmesi için yaparız.
Evet. Güneş. Özü nedir?
Doğuda olduğu zaman ve batıya eriştiğinde özü nedir?
Onun özü, Kuran-ı Azimuşşan diyor ki, güneş gelir ve kara denize batar, kara okyanusa.
(yanındakilere Ayeti Kerime`yi bilmez misin ? diye sorar) ( Şeyh Hişam Suret-ul Kehf der)
Suret-ul Kehf , Zulkarneyn.
( sure okunur).
O özüdür, güneş, bir yerden bir yere hareket ederken, öz yapısı da farklılaşır. Günün sonuna ulaştığındaki özü ayni değil.
İlahi Kitap`lar, özellikle Kuran-ı Kerim, bu konuda bazı işaretler verir ve der ki , güneş batarken o, başka bir özüdür. Baslarken farklı bir öz, tren gibi, bir istasyondan baslar ve başka bir istasyona varır. Güneş de hareket eder, hareket etmez deme. Onun da bir özü olmalı. özü yoksa, güneş de yok. Özüyle açığa çıkar, ilahi emre göre hareket eder, ve gelir, günün son sınırına varır ve kaybolur. Orda başka bir özü vardır.
Ama şimdiki insanlar çok yüzeysel. Gerçeklik başka, gölge başka birşeydir. Gölge açığa çıkar ve batar. Yükselir ve batar. Gerçek varlık nerede, orada bir öze ihtiyacı yok. Orada, Yaratıcı`nın görünmeyen başka bir bölümündedir.
Ondan ötesi bir noktaya, hiçkimse erişemez, orası Yaratan`a aittir.
Böylece, O, Vahid-un Ehad`dir. Vahid ve Ehad. Kul hu vallahi ehad. Subhanehu ve Teala.
Bu gibi şeyler günümüzde , böyle beklenmeyen pozisyonlar olacak.
İnsanlar, çok ucuz olan Birşeyi öğrenmek isterler. Ama, plastik oyuncak eşya gibi. Kısaca biz diyoruz ki, her görünen oluşum için, görünmeyen dünyalarda da, bir başka oluşum olmaktadır.
Bu, Misal Alemi demektir. Ki orada, bir temele gerek yoktur.
Misal Alemi`nin sahibi, Herşeyin gerçek pozisyonu , Cennetlerin Sahibi`nin ilahi emrindedir. O, ucakta, istediği zaman görünmez, görünmek istediği zaman görünür, yaratılışın şeklini , O bilir. Hand-ul Halik-ul gayrullah. Bunu sadece O yapabilir.
Bir yaratır ve özüyle varlığa çıkarır, veya özsüz hiçbir şeyin varlığı olmaz. Sadece Allah`in sonsuz yaratılmışlarının okyanusu için olacak.
Nas insanları, simdi, yaratılanlar hakkında, çok ucuz bilgi edinme peşinde koşar. Ve biz diyoruz ki, eğer yaratılanlar içinde Birşey ortaya çıkıp göründüyse, onun görünmeyen dünyalarda, gerçek bir varlığının olması lazım.
Birşey bilmek istersen, bak ve bu konuda düşün. Doğrudan, Yaratıcı`yı öğrenmek için, koşma.
Hayır, hayır.
Önce, benim, sana sorduğuma cevap ver, bana cevabini söyle. Bunu söyle ve biz de başka sayfadan konuşalım.
Ve, sonsuz sayfalar var, yaratılanlar dolayısıyla, ki o yaratılanların Sahibi`ne aittir.
Allah bizi affetsin.
Sanırım, bu ağır bir okyanus, ama, anlaşılmasının çok zor olduğunu sanmıyorum.
İnsanlara anlayacakları bir şeyi ver. Onlar onu yakalayabilir ve o yakalayışla, gerçek gerçekliğe ulaşabilirler.
burada, gerçeği, aklınla bulamazsın. Beyin üretimi yeterli değil. Başka bir oluşum, veya o, başka bir oluşum ki insan dolayısıyla olacak, o başka bir şey.
Ve, adim adim, seviyeleri çıkabilirsin, ve önünde sonsuz seviyeler bulabilirsin, Allah , bu, mutlak güç, mutlak bilgi, mutlak hikmet, senin mutlak iraden doğrultusundadır.
Ey insanlar, siz çok küçüksünüz. Fakat senin bulunduğun pozisyona göre, Allah, senin anlayabileceğin Birşeyi, sana verir. Habbeden kubbeye. Küçükten sonsuza.
Allahu Ekber
(Ezan baslar)
Allah bizi affetsin.
Bu, öyle Birşeydir ki, pek çok, hatta belki de, bütün yasayan insanlar akılsızdır. Veya, böyle bir konuda cahildirler. İnkarları nedeniyledir ki, düşünce güçlerini kullanmıyorlar. Küçük, çok önemli.
Allahu Ekber, Subhanehu ve Teala.
Allah affetsin bizi.
Bugün, öyle Birşeydir ki, beklenmedik Birşeydir. Allah bizi affetsin ki, itiraz ve inkar vadisine düşmeyelim.
Kısaca, eğer daha fazla istenirse, Allah daha fazla verir. Eğer, gerçek seviyelerinde , yani birinci seviyeden memnunsalar, orda sonsuza kadar kalırlar.
Hareket etmeli, sonsuzluğa Doğru hareket etmeli. Ve sonsuzluğa açık fikirlerle, sonsuzluğa ait Bir şeyler bulabilirler. Ve bu, insanoğluna ait, bir İnsanın gerçek mutluluğudur.
Bu, dünya veya oradan sonraki eğlenceli seviyeler değil. Hayır.
Onların eğlencesi, ki onlar hikmet sahipleri ve peygamberlerdir, ve onların takipçileridir, onlar için, gerçek eğlence, başka Birşeydir.
Soruyorlar ve yaklaşıyorlar.
Balık gibi. Balığın ağzı her zaman açıktır, asla kapanmaz. Onların sonsuz ihtirasları, hırsları, açgözlülükleri vardır. Soruyorlar , neden balık her zaman ağzı açıktır diye. İlahi alemden olan, cevap verir. Çünkü o balık, bütün okyanusu içmek için koşar, bu nedenle, ağzı her zaman açıktır ve son talebi, tüm okyanusa erişmektir.
Ve şimdi, dünyadaki İnsanın ağzı açıktır ve Herşeyi içmek ve Herşeye, bu dünyada ulaşmak ister ve bu imkansızdır.
Allah bizi affetsin.
Ve Allah, peygamberlere öğretir, peygamberler kendilerinin gerçek takipçilerine, ki onlar görünmeyen dünyalara inanırlar , görünmeyen oluşumlara inanırlar, görünmeyen güç okyanuslarına inanırlar, görünmeyen hikmet ve hikmet okyanuslarına inanırlar, ve sonsuz güzellik okyanuslarını isterler.
Ve Allahın sonsuz, sonsuz okyanusları, sadece, Cennetlerin Sahibi`nindir.
Allah bizi affetsin.
Fatiha.
***
ŞEYH NAZIM EL HAKKANÎ
5 Temmuz 2009 Pazar
LEFKE DERGAHI
Ey insanlık bayrağı altındaki bay ve bayan kardeşlerim.
Evet. Şimdi, Allahu Teala`nin ilahi kullarının takipçileri olarak , başlamayı istiyorsunuz, ki onların istediği, ilahi kişilerin en alt seviyede olanıdır.
Çünkü her ilahi olanın bir sancağı olması lazım. Sancak kelimesi çok basit kalır, ondan daha fazlası var.
Bakingham Sarayı`nin önünden geçerken bazen bir sancak olduğunu görürdüm, o çok büyük olan sancak Kraliçe`nin sancağıdır, ki bazen oradadır, bazen orda değildir.
Bunun gibi, en şerefli kulluk olarak, Allah için, canlarını veren ilahi alemden olanların da herbirinin bir alayı var. Kıyamet zamanında bunların en büyük ve en yükseği, son peygamber olup Allah`in huzurunda geçmiş ve sonsuz gelecekte yani ebediyen en çok övülen , en çok şeref verilen Seyyidina Muhammed (Allahın selamı ona olsun) `din sancağıdır.
( Burada Şeyh Nazım Efendi ve orda bulunan herkes hürmetle ayağa kalkar ve Şeyh Efendi konuşmasına bir müddet ayakta devam eder).
Cennetlerin ve bütün yaratılanların sahibi olan Yüce Allah`a itaatimizi ve yüksek saygımızı ifade etmek üzere ayağa kalkıyoruz. Herşey Kuran-i Kerim ve son peygamber olan Peygamberimizin hadislerine uygun olmalıdır.
Simdi Allah`in emri gereğince Allahu Ekber , Allahu Ekber , Allahu Ekber demek için ayağa kalkıyorum. Azamet ve sonsuz azamet Allah`indir.
Kuran- Kerim ve emirleri hiç durmadan sürekli olarak devam eder. Böylece biz de ilahi emre uygun olanı yaparız.
Allahu Ekber , Allahu Ekber Allahu Ekber derken ayakta ol, Çünkü bunun için ayet vardır. Bu nedenle ayağa kalkarız.
Ama biz Allah`in, içinde kullarına sonsuz şeref verdiği Kuran`in gerçek anlamını kaybettik. Geçmişten, sonsuz geleceğe, ebediyyen Herşey Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber der ve Allah`ı hamleder.
Allah`i yüceltmekten alıkoyan, engelleyen, Herşeye küfür ederim ve onları ayağımın altına alırım.
Herşeyden önce kendi nefsimi ayağımın altına alırım. Sonra da, yaratılan en kotu varlık olan şeytani da ayağımın altına alırım. Bu, benim gerçek hedefimdir. Bu nedenle işaret ve izah edilen şekilde şeytanin ve takipçilerinin kafasını ezmek için Tekbir`le başlıyorum . Simdi zaman doldu, bitti.
(Şeyh Nazım Efendi burada tekrar koltuğa oturur ve sohbete oturur vaziyette devam eder).
Allah Allah.
Ey insanlar, ey insanlar gelin ve dinleyin. Bizi yaratıp sonsuza kadar ebediyyen rızık veren Allah`in ilahi emirlerini dinle ve itaat et. İlahi emre göre hayatimin sonuna kadar ayağa kalkmam istendi.
Bak. Ama biz çok zayıfız , güçsüzüz. Eğer sonsuza kadar Allah`in hürmetine ayağa kalkıp , hiçbir şey yapmasan da sadece öylece dursan, bu yine bir hiçtir.
Peygamberler Allahu Ekber gücünü kullanır. Onlara İlahi Mesaj indirildiğinde, ayni zamanda bu güç de verildi. Hayat boyu hiç oturmadan ayakta durabilirler.
Bu nedenle son peygamber Seyyidina Muhammed s.a.w. de geceleri o kadar uzun sure ayakta dururdu ki, mübarek ayakları şişerdi. Bu bilgi ondan , yani, en mükemmel, en çok sevilen, en çok hürmet edilen, en büyük şeref verilen ve Allah`tan sonsuz nimetlere kavuşan o mükemmel kuldan gelir. Allah`in emri gereğince geceleri o kadar uzun zaman ayakta dururdu ki, sevgili esi Hz. Ayşe ona, “Ey Allah`in sevgilisi Allah senin uğruna tüm kainatı yarattı” , derdi.
Ama üzülerek soyluyorum ki şimdiki zamanda, Peygamberimizin hayatını öğrenip anlama yetkisi olduğunu iddia eden pek çok insan, Allah`ın bu şerefli kulu hakkında itirazda bulunuyorlar.
Halbuki O sadece normal bir kul değil, ondan daha öte bir kuldur. O, cennetlerin sahibinin temsilcisiydi.
Ama şimdiki akılsızlar ve gururlu doktor geçinenler, onun da bizim gibi olduğunu söylerler. O ne demek? O bizim gibi mi? Eğer öyleyse O’nun yaşadıklarını sen de yaşa. Böyle Birşeyi nasıl söylersiniz? Terbiye ve utanma yok. Bizim gibi olduğunu söylemekten utanmazlar.
Eğer O, sizin gibiyse, siz neden Allah Huzuru`na davet edilmediniz? Miraç Gecesi? Bunu, yani Onun bizim gibi olduğunu nasıl söylersiniz? Utanma yok, akil yok. Onların kafası futbol topuna benzer, içi boş, içinde hiçbir şey yok. Böylelerini vurmalı.
( S.H. dum dum ya Seyyidi der).
(Şeyh Nazım Efendi burada, dum dum dum diye ritm tutarak, sohbetin geri kalan kısmını şarkı ile karışık olarak, vermek istediği mesajı, bir sure böyle vermeye devam eder .)
Dum dum dum dum ….
Allahın en sevgili kulu, gökleri ve cennetleri onurlandırıyor, …
dum dum dum…. ,
Onun şerefine ilahi varlıklar tören geçişi yaparak ayağa kalkar …
dum dum dum dum..,
Eğer sen de duyabilirsen, o meleklerin ilahi müziğini duy, duysaydın olu beden gibi düşüp kalırdın.
Hey eye y ey hey…,
Ayrıca onun adidir bu, Hu`dan He.
Bu yüzden İngilizler çok mutlu bir millettir, Çünkü onlar her gün hu hu derler ama dum dumsuz hu. O İngilizler, lisanları gereği, her gün yüzlerce Hu zikiri yapar, hi hi de derler.
Ama hei eşekler içindir,onlar hiçbir şey bilmez.
Son Peygamber`in hürmetine dum dum ….
Bütün melekler onu selamlar, Miraç gecesinde.
Buna ayni zamanda dikkat da et ey akilsiz insan.
Gelip önüme oturarak ben de akilsiz yapıyorsunuz.
Tövbe estagfirullah.
Hey hi hi hiy.
Ancak pek çok insan hiy hiy olmayı kabul etmez ve it it olmak ister. Türkçe`de it kopek demektir, it olma, kopek olma. Melekler gibi olmaya çalış.
Onlar Miraç Gecesi en büyük hürmeti gösterdiler dum dum dum…
Bu demektir ki dikkat et. Çünkü Son Peygamber , O yaratılanların sonuncusudur, o gece ona Cennetlerin Yaratıcısı Her şeyi gösterdi.
Dum dum dum,
ve onun sancağı Cennetlerin Yüce Arşının üzerine asildi.
Orada sadece onun sancağı vardır.
Öteki peygamberlere verilen sancaklar, Onun Sancağının altındadır.
Ey Avrupalılar Allah Allah Allah demeyi öğren, Deo deme, God deme, Theos deme, ama Cennetlerin Sahibi de, en Şerefli Olan de.
Oooo yaratılan her varlıkta Allaha temsil eder. O zamandan bugüne kadar o zamandır. Ey aptallar zamanın başlangıcını bilir misiniz? Başlangıcı bilir misiniz? Onu hiç kimse bilmez.
Şeyh Hişam, o ilahi şarkının başladığı zaman, yaratılısın başladığı zamandır.
Cennetlerin Sahibi onu selamlar, selamlar ve ona sürekli olarak hem bakar, hem verir. Bu nedenle O, kesinlikle Cennetlerin Sahibinin, geçmişten geleceğe sonsuza kadar temsilcisidir.
O Kanal, sadece, ona verdiğinden baslar ve oradan gelir. Yaratılanlar için esas kanal Son Peygamber`in kanalıdır.
Ey beni dinleyen kardeşlerim, ben en zayıf olan kulum ve hiçbir şey bilmem. Ancak bazen, bazı ilhamlar gelir ki, o zaman konuşabilirim. Gelmezse konuşamam.
Simdi, son surat, son güne yaklaşıyoruz. Bizim gezegenimiz için ne yazılmışsa, ona Doğru gideriz. Bir müddet sonra, bizimle birlikte yaratılanlar ve gezegenimiz değişecek.
Kıyamet günü yaklaşıyor ve bu dünya için de bu böyledir. Kıyamet günü, Allah, yasayan insanların bazılarını Cennete gönderecek, ama biz sadece Cennetin adini biliriz. Cennet öyle bir yaratılıştadır ki, biz onu hayal bile edemeyiz. Onu izah edecek bir şey yoktur. Cennetteki oluşumla ilgili hiçbir izah tarzı yoktur.
Ayni şekilde, ayrı bir yaratılış olan Cehennem`le ilgili olarak da bir izah tarzı yoktur. Kıyamette , Allah hükmünü verdiğinde, insanlar bir başka yaratılışa Doğru koşacaklar. Bu dünyayı bırakıp, başka bir yaratılışa gidecekler.
Onun emriyle , bu dünyanın yapısı bir hiç olacak. Sizin yaratılışınız sona erecek ve geldiğiniz yere döneceksiniz. Bu dünya bitecek. Ama O yaratıcıdır, sürekli olarak yaratır, yaratır, yaratır, sonsuza kadar yaratır. Bu sonsuza kadar olan yaratılanlar, varlık aleminde ortaya çıkar. Onun yaratısı asla durmaz, ebediyyen devam eder.
Bizim simdi içinde yasadığımız uzay Kudret Denizin`de sadece bir noktadır. Kudret Okyanusu devamlı gelir, gelir ve asla sona ermez. Ve simdi biz ve dünyamız, sona yaklaşıyoruz. Dünyamızın yapısı, bu Allahın Kudret Okyanusunda kaybolacak. Ona yaklaşıyoruz.
Biz bu yaratılısın büyüklüğü içinde, sadece bir atom kadar küçüğüz. Bu yüzden, oluşuyor, oluşuyor , hiç durmadan oluşuyor deriz. Ama dünyanın oluşumu sonuna geliyor, ve üzerindeki insanların bazılarını ebedi oluşuma gönderiyor, ve geri kalanlar ise toz olacaklar.
Ey insanlar, sonsuza kadar böyle olacağınızı zannetmeyin. Sonrası, Allahın Kudret Okyanuslarında devam eder. Evet böyle devam ederiz.
Her saniye, hatta ondan daha küçük , ve hatta ondan da daha küçük bir zamanda, sayılamayacak kadar çok oluşumlar olur, sayısız dünyalar, sayısız yaratılışlar. Çünkü, Allahın büyüklüğü , onun sinirsiz yaratması ve sinirsiz oluşumları yapması sayesinde bilinir.
Ey insanlar gelin ve dinleyin. Gelin ve toz olmadan önce Birşey anlamaya calisin.
Dum dum dum dum, ben dum dum dediğim anda her saniye milyonlarca varlık oluşur veya yok olur. Çünkü, Allah`in büyüklük azametine sinir yoktur.
Allahu Ekber ve Lillahil Hamd.
Ey insan, çok az, beni konuşturanlar öyle bir şeydir ki ben bile hayret ediyorum. Eğer, içinde bulunduğumuz bu oluşumu anlayabilmek için, çok çok küçük bir anlayışa bile ulaşabilsem.
Anlayabilmek için Allah size İlahi Huzurundaki sonsuz nurlarından versin inşallah.
Allah bizi affetsin.
Ey Allahım
( Şeyh Nazım Efendi ayağa kalkar)
Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber , ente hasbuna, bütün şeref sanadır, bizi affet ve bağışla, biz çok zayıfız. Peygamberlerinin Sonuncusu, Son Peygamber için Al Fatiha
( Şeyh Nazım Efendi yerine oturur).
( S.H. maşallah seyyidi)…………..…………………………………………….
Allah Allah.
Endişelenme, şüphen olmasın.Eğer bir milimetrelik mesafeden sayısız şeyler hissedebilirsek ( S.N. gözünü gösterir) , göz bebeği, Berr u Bahr, gökler ve yerleri , eğer bu bir milimetrelik mesafeye koyarsa, neden delil sorarsınız?
Bak. Gözünün mesafesi nedir? Bir milimetre veya daha da az. Ama baktığın zaman, bütün bu oluşumlar onun içindedir. Ve buna rağmen biz yaratılanların hala daha ancak birinci basamağındayız.
Daha da yükselir, yükselir , daha fazla alır. Biz buradan, öteki oluşuma geçerken, Allah`in bize daha ne gibi bir güç vereceğini, sadece Allah bilir.
Cennetliklere, göz bebeklerinde görmeleri için verir.
Ama simdi sadece etrafımızda olanları görürüz.
Ama o olursa, başka bir manzara olacak. O zaman, sana verilen Cennetin her köşesine erişebilirsin, her parçasına ulaşırsın, gördüğün her yerde, sen varsın.
Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber ve Lillahil Hamd. El Fatiha.
***
MEHDİ A.S. HALİFESİ ŞEYH NAZIM el-HAKKANİ
17 TEMMUZ 2009
LEFKE DERGAHI ( Oradaki insanlar açılın, açılın, yer verin derler. Herkes sohbeti dinlemek üzere yerini alır. ) Esselamualeykum; Esselamu aleyke Ya Şeyh Hişam Efendi… ( Şeyh Hişam Efendi, Aleykumselam Seyyidi, diye cevap verir)
Maşaallah , minel-hulefa Es-Seyyidi Mehdi a.s.
Enzelehümme, Ben edebimden , “ enne tevacca, fil meclis…” ( Burada Şeyh Nazım Efendi, Şeyh Hişam Efendi`ye dönerek) “Arapça söylüyorum” der.
Konuşma yetkisinin ve insanlara tavsiyede bulunma yetkisinin kimde olduğuna bakmalıyız. Şeyh Hişam Efendi`ye bakıyorum, Onun bu otoritesi vardır. Hem Büyük Şeyh`ten var, hem de son peygamber Seyyidina Muhammed`den s.a.v. yetkilidir. (Şeyh Nazım burada ayağa kalkar ve konuşmasına öyle devam eder). Ya Seyyidi, Ya Resulallah ( deyip tekrar yerine oturur) Medet, Oooooooooooo…. Herhangi bir zaman , kendi iradenizi, böylesine yetki verilmiş insanların eline bırakabilirsiniz. Böylece ben de artik sorumluluk taşımaktan kurtulurum. Yani simdi ben biraz açıkgözlük yaparım. (gülüşmeler) Ben ağır yükümü Şeyh Hişam`in üstüne devrederim ve “lütfen, insanlara sen konuş” derim. Ama o, “hayır, sen yapabilirsin” der. Eğer ben yaparsam, yaptığım yanlışların sorumluluğunu o taşıyacaktır. O gençtir, taşıyabilir, ben ise yaşlıyım. (Şeyh Hişam, Şeyh Nazım`in elini oper). Yaşlı bir eşek satın almayı düşünürüm. Ey insanlar, bu konudaki fikriniz nedir? Benim gibi, eski bir tane isterim ki, köylerde ve yollarında, aşağı-yukarı gideyim de , insanlardaki tepkiyi göreyim. Artık mutlu mu olurlar, yoksa bana küfür mu ederler, hiç önemi yok. Ben de, bana değil eşeğime küfredin derim. Bu yüzden, her kim ki sana küfreder veya sana kızar, sen de dersin ki, ben sorumlu değilim, eşeğim sorumludur , Eğer yanlış varsa , benim eşeğime küfredin. Kim olduğunu söylemeyeceğim, Senin eşeğinin adı nedir? Ey Şeyh benim eşeğimin adı eşektir. ( Şeyh Hişam’a döner ve sorar gibi bakar, Hişam Efendi de, evet eşek , der ) Eşek demiyorum US. Büyük bir ülke var, US derler. Bunu ilk önce , ilk okuldayken öğrendim. Okuma kitabinin ilk sayfasında, “ben”, yazardı, ve onun önünde de eşeğin resmi vardı. Altında da , “biz” yazardı. Yani ben İngiliz lisanını öğrenirken, önce, “ben” ve “biz”`i öğrendim. Bu doğrudur. (gülüşmeler) Tövbe , estağfirullah , Bu nedenle, ey insanlar dikkat edin, size biri söverse, umurumda değil deyin. Çünkü O, yani “s” olan küfrederse, aynı zamanda benim “s” ime de küfreder. O da “s” dir, ve sövme de benim “s” imdir. Mühim değil. Kızma. (Hişam Efendiye bakarak ) Hişam Efendi ha. Bir kardeşimiz vardı, gelir ve birşey satardı, nereye giderse gitsin, herkesin , kendisinin geldiğini ve satmak için birşeyler getirdiğini bilmesi için , ilk önce, eşeği taklit ederdi. Ve eşek gibi “ha-hi, ha…” diye yüksek bir ses çıkarırdı. Eşek anırır gibi. O zaman, insanlar eşeğin geldiğini anlardı ve ona koşardı. Söylediğimiz, demek istediğimiz odur ki, kendin ve eşeğinin arasında bir fark olduğunu belli etmek iyi bir edeptir . Sen her zaman, Abdurrauf, ilksin. Birincisi önce sen bir insansın, ikincisi ise, eşeksin. Eğer, hakiki pozisyondan konuşursak, nefsimiz, yani , nefsin senin, üzerinde sürdüğün şeydir. Onun üstünde sürmek ve, cennetlere yol bulmaya çalışmalısın. Peygamberimiz s.a.v. için, önce , cennetten , ilahi at, Burak-i Şerif getirildi. Onun üstüne binip, sürerek , Mekke`den, Kudüs`e , Mescid-ul Aksa`ya gitti. Ve , bana verilen, ümmetime de verildi mi diye soruyordu. Buna ilahi cevap geldi ve “evet, onlara da verdik “ dendi. Eğer üzerine binip sürmeye başarabilirlerse, senin gitmeyi istediğin yere , onlar da gidecektir. Bu bir işarettir, ki, Yüce Allah eşekleri, insanoğluna binek olarak yarattı. Yavaş yavaş yürüyor. Ama, seviyeleri, kendi eşeklerinin seviyesi olan bazı insanlar, kızıp onlara vururlar. Bu, dogru birşey değildir. Ey, doğudan ve batıdan gelen dinleyicilerimiz, ben de, Rabbimiz olan Yüce Allah`in bir kuluyum. Herkes de, Alemlerin Rabbine, ilahi hizmet eden kul olmak üzere yaratıldı . Hepimize de binek ikram edildi. Ve bizim bineğimiz , bizim eşeğimizdir. Bu da, nefsimiz demektir. Nefis. Eşeğimizi terbiye etmek, veya ona iyi davranışları öğretmekle emir olunduk. Iyi davranışlar. İyi edep , insanların, hakiki pozisyonlarına, veya ilahi alemdeki gerçek yerlerine erişmelerine yardımcı olur. Çünkü , Yüce Allah herkese, ilahi alemde bir yer ayırmıştır. Ey kullarım, bineklerinizi surun ve bana gelin, diye emrediyor. Benim, İlahi Huzurumda olmanız için davet ediyorum, bekliyorum der. Bu yüzden, edebe, iyi davranışlara ihtiyacımız vardır. Bineklerimizi terbiye ederek, iyi ahlaki öğrenmeliyiz. Bütün dinler, dünyadaki peygamberlere, ilahi mesajla gönderildi. Başlangıcından sonuna kadar, insanlara iyi ahlaki öğretirler. Ama, simdi insanlar, iyi ahlak öğrenmeyi terk ediyor ve aptal bineklerinin arzularını öğrenmeye çalışıyorlar. İnsanlar, simdi aptal nefislerinin arzularını tatmin etme ye çalışıyor. Bundan dolayı insanların, yüzde doksan dokuzunun aptal binekleri mutludur ve Cenabı Allahın rızasını düşünmezler . Dünyada yaşayan insanların yüzde doksan dokuzu simdi düşünmezler. Eğer bir referandum yapılsa, herkes , ben kendi bineğimi mutlu etmem lazım der. Başka bir seyi değil. Son peygamber , ilahi kelimeleriyle , ümmetinde, ortaklığın çok gizli olduğundan bahsetti. Hatta, bir karıncanın bile yürüdüğünü duyabilirsin, ama o egoistik ortaklık saklıdır. Bunu bilmek , çok zordur.
Şimdi, bir grup insan vardır ki, Eğer sen, “ Ya Resulallah “ dersen, buna “şirktir” derler. Onlar akılsız insanlardır. Eğer, Peygamberleri .s.a.v. veya ilahi yerleri ziyaret etsen ve elini penceresine koyup da konuşsan, o tip insanlar, “Şirktir…” derler. Ve ben de derim ki, siz Allah`a ortak mısınız? Nedir dediğiniz? Böyle akıl muhakemesini ve Allah hakkındaki son kararı verme yetkisini sana kim verdi, ki, şirk dersin? Senin delilin nedir? İsbatın yok. Bunlar, gerçek şirkin karanlığına kendileri düşüyor. Allah affetsin bizi.
Ne derdik? Hah. İnsanların , sadece, kendi nefslerini memnun etmeye koştuklarını söylüyordu. Kendi nefislerini hoşnut etmeye koşarlar. Evet. Bazen nefsini memnun edebilirsin, ama, günden güne yaşlanıyorsun.
Galeriden, sıfır kilometre olarak çıkan araba gibi olacağını zannetme. İnsanlar, sıfır kilometre olarak kalacaklarını zannederler. Hayır, sıfır kilometre, günden güne, daha yaşlı, daha yaşlı, daha yaşlı olacak ve sonunda da, benim gibi olacak. Sen de yaşlı eşek gibi olacaksın. Bunlar insanlara müşrik diyenlerdir, ki onlar da eşek gibi olacaklar. Yaşlı eşek, genç değil. Kendilerine bakmazlar. Onlar bitecek. Bitecek. Son hüküm, kıyamette, Alemlerin Rabbi , Subhanehu Teala`nındır. ( Şeyh Nazım Efendi ayağa kalkar) Allahu Ekber-ul Ekber Kuran-ı Kerim`de diyor ki, (Şeyh Hişam Efendi`ye bakar) ya Şeyh, Eğer “esselamu aleykum” derseniz İslam’dan çıkacaksınız diyenlere karşı bir delil olarak diyor ki, “Esselamu aleykum” diyen kişi müslümandır, der. Nasıl anlarlar? Bu Araplar, insanları şirkte olmakla suçlar; “bunu derseniz şirk olur”, “onu derseniz şirk olur” diye suçlarlar. “Esselamu aleyke Ya Resulallah” diyen şirk yapar, diye nasıl diyebilirler? Akılsız insanlar.
Ben Kıyamet Gününde , bunların hasmı olacağım, karşı çıkacağım. Bütün o vehhabi insanlara karşı çıkacağım ve ayağa kalkıp: “Ey Allah`ım, bu insanlar , senin huzurunda , en şanlı ve hürmet edilen sevgili olan kuluna “esselamu aleyke Ya Resulallah” denmesini engelliyorlardı…” diyeceğim. İlahi Huzurda ayağa kalkacağım ve bütün o vehhabileri çağıracağım ve “bu insanlara karşıyım” diyeceğim. Diyeceğim ki, “senin sürekli ve kesintisiz olarak selam verdiğin kuluna, selam verilmesini engellerlerdi.” (Arapca) “İnnallahe ve melaiketuhu yusallune alennebiyy…” Nasıl anlarlar? Cenabı Allah, kesintisiz olarak her zaman, ilahi saygı gösteriyor ve O’nu ihtişamıyla donatıyor, “Habibullah” , “Resulullah” s.a.v. diyor, ama buna karşı, onların dediğine göre, Eğer “essalatu aleyke Ya Resulullah” dersen, sen müşrik ve kafir mi olursun? Neuzubillah. Cenabı Allah`tan, onların son günlerinin iyi olmamasını isterim. Belanın içinde olsunlar ve insanlar onlardan kaçsınlar. Sadece, şeytan ve şeytanın yardımcıları kalsın. Neuzubillah… Ey insanlar, biz müslümanlarız. İslam’daki bazı önemli noktaları öğrenmemiz ve onlara uymamız gerekir. Öyle deli insanların (vehhabilerin) ardına düşmememiz lazım. Yanlış anlayan insanların ardına. Hayır, hayır. Peygamberlerin bu dünyadan , ebedi hayat için ayrılmalarından sonra, hiçbir sahabenin, onun ilahi mezarına gelip de “Esselatu vesselamu Ya Resulallah “ diye hitap etmediğini zannetmem. Biz inananlarız. Çünkü, gerek enbiyalar, gerekse peygamberler, mezarlarında bile hayattadırlar ve oradan cevap verirler. Peygamberin mezarına gelip de “ Esselamu aleyke Ya Resulallah “ deyip de, cevabını duymadan, hiçbir sahabenin, oradan ayrıldığını zannetmem. Ey insanlar, selam verdiğinizde, karşılığında sizi daha iyi bir cevapla cevaplarlar. Biz peygamberlerin, mezarlarında bile, yaşayanlardan (minahya) olduğuna inanırız. Bir sahabe “Esselatu vesselamu aleyke ya Seyyidi ya Resulallah” dediğinde ve baktığında, orada, peygamberi görüyorlardı ve “Aleykümesselam, ya sahibi” diye cevabını duyuyorlardı. Elhamdulillah. Ey Müslümanlar, inançlarınızı düzeltin, peygamberliğe hakiki inananlardan olmaya çalışın. Allah`ın huzuruna en çok şerefli olan, yüceltilen, en sevgili olan kul olan Seyyidina Muhammed`e s.a.v en yüksek saygıyı gösterin. (Şeyh Nazım Efendi, peygamberimize s.a.v. saygı olarak, hürmetle ayağa kalkıp tekrar oturur. ) Allah affetsin bizi.
Ey insanlar, işitiniz, dinleyiniz ve uyunuz. Böyle yapmazsanız, ilahi kamçı vardır. Bu kamçı size vurulur. Tüm İslam dünyası şimdi, bölündüler, birbirlerinden uzaklaştılar. Cenabı Hak bir araya gelin der, ama onlar, hayır, her birimiz ayrı olmalıyız derler. Allah Subhanehu ve Teala “Hepiniz bir tek el gibi olunuz” der, ama bizim müslümanlarımız “Hayır” , derler. “Herkes tek başına , kendi kendine olmalıdır” derler. Ey insanlar, Cenabı Hakk`tan affınızı isteyin. Eğer O bizi affetmezse, geleceğimiz hiç de iyi değil. Çünkü, af şükrü de yanında taşır. Eğer şükür yoksa ilahi alemden hiçbir şey gelmez. Ey insanlar, Cenabı Allah`tan affedilmeyi isteyin ki, ilahi merhamet okyanuslarına , ilahi ikramlara erişebilesiniz. Sanırım bu kadar yeter. Size , gelecek haftaya kadar, gelecek aya kadar, hiç bitmeden konuşmaya bırakabilirler, hatta, gelecek seneye kadar bitmez. O, en hürmet edilenin onuruna, dünyanın sonuna kadar konuşsak da bitmez. Cenabı Hak diyor ki, Allah`in kelimeleri, tüm ağaçlar kalem olsa, tüm denizler mürekkep olsa ve yazsa, kıyamete kadar bitmez. Hem kendin için, hem de, ilahi emirlere uyanlar için ve Allah`ın rızasına ulaşmaya çalışanlar için, O`nun sonsuz merhamet okyanuslarından iste. Bu, yani Allah`ı kendimizden razı etmek ve ilahi huzurda sevdikleriyle beraber olmak, hayatımızın en son hedefidir. Ey insanlar, zaman bitmiştir, zaman ilerliyor, zaman ilerliyor. Zaman çok çabuk ilerliyor . Son güne yaklaşıyoruz. Kıyamet Günü yaklaşıyor. Kendinize dikkat edin. Çünkü bu maddi beden, ebediyyen, sizinle beraber olmayacak . Hayır.
Arabanız yaşlanıyor, ve bir gün duracaktır. Araba kabristanlığına atılacaktır. Arabamız eskiyince, insanlar onu alır ve araba mezarlığına atar. Açın kapıları, bir başka eski araba geliyor . Oo, araba deme, o bir kamyondu, küçük bir araba değildi, o bir kamyondu, ama hiç bir önemi yoktur. Onu çengele takıp atarlar. Pek çok insan, kamyon olduklarını zannederler. Sen kamyon musun, ama farketmez, yine eski araba mezarlığına atarlar. Ne yapalım. AbdurRauf. Araba almaya çalışma. Yoksa, sırtında , mezarlığa taşımak zorunda kalırsın. Ve o zaman, ah benim arabam, ah benim kamyonum, diye ağlarsın. Arabam Mercedes`ti, ama simdi araba mezarlığına mi atacaksınız? Ne yapacağız ? Simdi artık eski Mercedes oldu. Hayır , benim arabam prensestir. ( Şeyh Nazım Efendi, Şeyh Hişam Efendi`ye, senin araban da prenses mi? diye sorar) Ooooooooo… prensesim, benim arabamdı, senin önünde mezarlığa atarlar. Başka? UNP ? WP? Ha? (Şeyh Hişam, BMW der) BMW. Bir zamanlar şeyhimiz WC sürerdi. Neydi adı? MBWC? Ha? Gerçekten? Ama simdi ……….. Bu yüzden, öyle arabalardan almam. Benim şoförüm, Hacı Hüseyin , ki, onun aklı başından iki metre yukardadır, beni yanına, ön tarafa, soluna oturturdu, arabanın arkasına, keçileri , koyunları koyardı . Burada mısın be deli Hüseyin? Biz o arabayı, herhangi bir yere atıyoruz, ama ağlamıyoruz. Elhamdulillah diyoruz. Ama MBW? Senin var mi? Ben küçükken sadece Fiat vardı. İtalyan . Şevrole vardı , Fransız. Ford ise İngiliz`indi. Başka çeşit araba yoktu. Simdi ise, arabaların adlarını sayamazsın. Eeeeeeeeeeee sen ve senin araban? Zanneder misin ki eski vücudunu mezarlığa atamazsın? Böyle şeylere kanmayın. Gerçekleri iste. Senin , dünyadaki, gerçek hedefini iste . Sonsuz hürmet ve şerefli olan ve hiç kimsenin olmayacağı kadar onurlu olan Seyyidina Muhammed`e s.a.v. sonsuz saygı göster. ( herkes ayağa kalkar) Allahumme salli ala, Seyyidina Muhammedinin Nebiyyi ümmiyyine ve ala, alihi ve sahbihi vesellim. ( Yabancı ülkelerden gelenlere biat verilir.) ( Şeyh Nazım,Şeyh Hişam`a der ki ) Önemli değil şeyh, onlara tarikat ver, beyat ver. (Herkes, Şeyh Hişam Efendi ve Şeyh Nazım Efendi`ye elleriyle dokunarak beyat alırlar.)
***
ŞEYH NAZIM EL HAKKANÎ
21 JULY 2009 SOHBET
LEFKE DERGAHI
Ebedi. Ebediyet.
…….. Alemlerin Rabbi, bizi sen yarattın. Kullar , ey Yaratıcımız, sen bizim Rabbimizsin, biz senin kullarınız demelidir. Bunu bu şekilde ifade edersek, Rabbimiz bizden memnun kalir.
Medet Ya Sultan-ul Enbiya,
Ey Allah`in en çok andığı, onurlandırdığı kul, biz senin ümmetinden, senin sayısız milletlerinden biri olmaktan onur duyarız. Bu öyle büyük bir ödül ve onurdur ki kelimelerle ifade edemeyiz.
Ey insanlar, imanlı olun.
Ey insanlar inanmaya calisin.
Ey insanlar, nefsinizden kurtulmaya calisin ve en büyük saygı ve onuru , senin Yaratıcın Hak olan Allah`a, Subhanehu ve Teala`ya gösterin.
Bu, bir giriştir. Bu girişten baslarsak , konuşmamız bu dünyanın sonuna kadar devam eder. Eğer bütün ağaçlar kalem olsa ve Allah`in büyüklüğünü yazsa, onun büyüklüğünü anlatmaya yetmez.
Herşey, yaratıcıdan yaratılanlara, anlayış ölçülerine göre veya anlama imkanlarına göre bir ikramdır. Çünkü, Herşeyin kendi anlayış durumlarına göre bir anlama imkanı vardır.
Bir karıncanın anlayışının , bir arinin anlayışıyla aynı olduğunu zannetme. Bir kuşun anlayışının da bir arının anlayışının benzeri olduğunu zannetme. Bir şahinin anlayışının da , bir güvercinin anlayışı ile ayni olduğunu zannetme. Varlıktaki Herşeyin, Rabbini bilmede ve anlamada, kendine özel bir anlayışı vardır. Çünkü varlıktaki Herşeyin, eğer içine bakarsan, orada kendi Yaratıcı`larından bir görünüşlerinin olduğunu görürsün.
Herşeyin, ilahi aynalarda, kendine özel bir görünüşü vardır. Eğer ayna yoksa, hiç kimse ne kendini ne de başka Birşeyi göremez. Bu nedenle, yaratılan her varlığın özel bir aynası vardır. O aynaya bakarak kendini anlayabilir. Bu çok derin bir okyanustur. Oraya akseden görünümleri izah edebilmek , bir dakika, veya da az, daha az, sonsuz sayıda az olan, ama yukarı bakarsan, oradaki görünümler sonsuz olarak ortaya çıkar. Sonsuza kadar, hatta ebediyen en son noktaya kadar.
Allah affetsin bizi.
Biz çok güçsüzüz, anlamada çok zayıfız. Çünkü her zaman ruhumuz, alemlerin, ruhların, Rabbini bilmek ister. Herşeyin sureti farklıdır. İki suret arasında sonsuz farklılıklar vardır. Bu ise sonsuz bir okyanustur.
Allahu Ekber, Allahu Ekber, Subhanallah.
O, alemlerin Rabbi ebedidir. Ebediyet sadece ona, Yüce Allah`a mahsustur. Fakat onun sonsuz kereminden , cömertliğinden herkese verir. Sonsuz merhamet okyanusları, sayısız varlığı içine alır. O Allah`in yüce varlığıdır.
Kendi seviyemizden memnun olmalıyız. Çünkü sonsuz sayıda varlıklar var ve sonsuz sayıda yaratıklar, sonsuz sayıda, bunların hepsi de Rabbimize aittir. Biz öyle bir seviyeden konuşuyoruz ki, yaratılan her varlığın ayrı bir seviyesi vardır. Çünkü, yaratılanlarda , ayni anda, benzer olan iki seviye bulamazsınız. Bu yüce Allah`in öyle bir heybetli görünüşüdür . O sayısız miktarda dünyalar, uzaylar, alemler, varlıklar yaratıyor. Her biri kendi pozisyonunda tekdir. yaratılanların hiç biri, bir ötekinin benzeri veya onun aynisi değildir.
Atomların varlığından bahsederler. Onlar aynidir derler. Halbuki biz de deriz ki. Mesela, hidrojen atomu. Bunlar birbirine benzer. Ben bir hiçim ve bir hiç olarak derim ki, madem ki bunlar birbirinin benzeridir, neden bir araya gelip de bir tek olmazlar. Eğer ben Sahip`in benzeriysem, neden bir Sahip var orda ve bir başkası olarak ben burdayim? Bütün insanoğlu da bunun gibidir. Birbirlerine benzerler, ama yüzde yüz benzemezler. Hayır. Eğer yüzde yüz benzeselerdi, bir tek adam olması yeterdi.
Veya hidrojen atomu. Eğer birbirlerinin aynisi iseler, neden , milyonlarca, trilyonlarca veya katrilyonlarca atom var?
Neden hepsi bir araya gelmezler?
Onların birbirinden ayrı, özel varlıklar olarak oluşmasını sağlayan şey nedir?
Hepsi bir olmalıydı. Demek ki, her atomun kendi özel varlığı vardır ve herbiri, kendi şahsiyetini korumakta çok hırslıdır. Her atomun bir başka şahsiyeti vardır. Bu yüzden hiçkimse, ben senin gibiyim diyemez. Öyle olsaydı, hepimiz bir blok halinde olmalıydık. Aksi halde tek bir blok halinde hidrojen atomu olmalıydı.
Ne için? Ne için?
Son zamanlarda, pek çok kezdir bu noktada düşünceye dalarım. Derim ki, neden? Neden bir atom, bu, hidrojen veya bir başka elementin atomu olabilir, eğer ayniyseler, neden farklı milyonlarca, trilyonlarca atomdurlar da, neden bir araya gelip, bir büyük kütle oluşturmazlar?
Onları farklı yapan kimdir? Demek ki her atom farklı ve bağımsız bir varlıktır. Hiç biri, bir başkasıyla, bir ikincisiyle birlikte olmaktan memnun olmazlar. Her biri, ilahi huzurda kendi başına bağımsız olmak ister. Her biri , Allah`i serbestçe bağımsız olarak yüceltmek ister.
Kalbime gelen bu noktadır.
Bu konuyu bilim adamlarına sormak isterim. Bana gelen bu fikir hakkında siz ne söylersiniz?
Neden? Eğer hepsi ayniyse, neden bir araya gelip de tek bir atom kütlesi olmazlar?
Eğer tüm insanoğlu ayniyse, neden her biri, buradaki, şuradaki olur? Neden bir tek insan sureti olmaz?
Neden milyonlarca, trilyonlarca, birbirinden ayrı ve bağımsız insan var?
Bu bağımsızlıkları nedir ki onları, yalnız bir pozisyonda tutar da, bir ötekini kabul etmezler?
O nedir?
O, Alemlerin Rabbinin sırrıdır. Yaratıcının sırrıdır.
Koyduğu o sırla, bağımsız olup, ötekini kabul etmezler . Hayır, ben bağımsızım, o bağımsızdır, öteki ise bir başka bağımsızdır. Böylece bütün dünyayı insanoğluyla doldururlar. Eğer ayni olsalardı , bir Adem ve bir de Havva olması yeterdi. Nasıl olur da, bir Adem`den ve bir Havva`dan, milyonlarca, insan olur?
Neden?
Eğer birbirlerinin benzeriyseler, neden çok büyük sayıda insan var? Bunun sebebi nedir?
Neden alemlerin Rabbi hepsini birarada tutup da bir tek adam, ve bir tek kadın yapmadı? Aksine onları sayısız, bağımsız varlıklar olarak yarattı?
Her zaman o atom konusunda düşünürüm.
Neden altın atomu, onun benzeri olan gümüş atomuyla olmaktan memnun olmaz?
gümüş atomlarını bir arada bırakırsan , ayni zamanda sunu da sorarız. Neden gümüş atomu bağımsız olmak ister ve asla altın atomuyla olmak istemez?
Neden ?
Onun, kimliğini tutmakta ısrar etmesini sağlayan kimdir?
Ve ayni zamanda, her biri kendi varlığından memnun ?
Onlar memnundur. Hiçbiri altın atomu olmayı istemez veya bir altın atomu, asla gümüş atomu olmayı istemez. Herbiri kendisinden, altın, gümüş, bakir, demir, teneke olmaktan memnun ve gurur duyar. Neden?
Bu da gösterir ki alemlerin Rabbi Yüce Allah , herbirine , İlahi huzurunda, özel bir varlık olma ikramında bulunmuştur.
Subhanehu ve Teala, Hişam Efendi.
Bir kopek baliğinin, yunus baliği olmayı istediğini zannetmem. Veya yunus baliğinin, bir balina olmayı istediğini zannetmem. Hayır.
Hatta küçükler bile, asla kocaman bir balık olmayı istemezler. Kocaman balıklar da asla, küçük balık olmayı istemezler. Varlıktaki Herşey bağımsız ve mutludur. İşte O, Yaraticidir. Kendini veya bir başka şeyi anlaman imkansizdir.
Subhanehu ve Teala.
Allah affetsin bizi.
Ey insanlar, kıymetli vaktinizi, bomboş olmak için boşuna harcamayın. Çünkü Herşey, kendi kaderi üzerinde gider. Kader ise bir başka sonsuz okyanustur. Her şeye malik olmak ise farklı bir kaderdir.
Belki de yüz tane balina var , ama her birinin kaderi farklıdır. Belki bin tane küçük mavi balık, ama, hiçbiri de , bir başkası tarafindan temsil edilmeyi istemez. Her biri de, ben bağımsızım der. Hiç kimsenin kalkıp da, benim tarafimdan, beni temsil ettiğini söylemesinden hoşlanmam der. Sen benim gibisin veya ben senin gibiyim deyip de, bir öteki tarafından temsil edilmeyi istemez. Hayır. Hepsi farklıdır.
Atomlardan konuştuğumuza göre, hiçbir atom, bir ikinci atoma , sen kendi içinde beni temsil edebilirsin demez. Hayır.
Ben başka bir şeyim, sen başka bir şeysin der. Sen ilahi huzurda bağımsız bir varlıksın, ben de ilahi huzurda bağımsız bir varlığım der. Ben niçin senden dolayı kendi bağımsızlığımı kaybedeceğim, der. Hayır.
Ben ayağa kalkarım ve Rabbimi kendim yüceltirim , senin vasıtanla değil der. Hayır. Rabbimi yüceltmek, benim için, bağımsız olarak bir şereftir. Senin kendinin de, Allah`i sonsuz olarak yüceltmen de, sana verilen bir şereftir. Hiçbiri, bir öteki tarafından temsil edilmeyi istemez. Hayır.
O Rabbimizin sonsuz güç okyanuslarıdır, sonsuz bilgi okyanusları, sonsuz yaratış okyanusları .
Böyle bir şeyi duyduğunda, dinlediğinde veya anlamaya çalıştığında , bu sana Allahın Marifetini verir. Bu , Yaratıcı olan, Yüce Allah`in ilahi ilmidendir .
Ey insanlar, bakin, bos şeyleri bırakın ve ilahi varlıklardan, peygamberlerden gelen gerçek elmas ve incileri almak için gelin, dinleyin ve kabul edin.
Bir gün , neden, yalnız bana verilen bu şeyi kullanmadım da, ötekine bıraktım diye pişman olursunuz.
Kıyamet Gününde o heybetin açılıp herkese geldiği zaman , herkesi uyandıracak ve anlayacaklar. O anlayış, Surun üflenmesiyle başlayıp, sürecek.
O zaman insanların nasıl, neden, neden, neden diye soruşlarını hayal bile edemezsin. Bu kısacık hayatımızda, bize bir şey anlamamız ve böyle bir şerefe erişmemiz için verilen bu şansı, boşuna harcadık derler.
Allah affetsin bizi.
Bugün böyle derin bir okyanustan , hiç düşünmediğim halde, ansızın kalbime gelip, oradan da aklıma gelip, konuşmamı açtı. Allah böyle anlamanın ölçüsünün olmayacağı miktarda bir kabiliyet verdi.
Allah affetsin bizi.
Böyle bir bilgi, insanları büyük olaylara, büyük görüşlere hazırlar. Ona gelip , onun üzerinde giderler. Ama insanlar simdi, sadece midelerinin kuludur. Ama simdi 21nci asırda hiç kıymeti olmayan şeylerle meşgul olurlar ve böyle çok kıymetli şeyleri bırakırlar. Ama bunlar, insanlara ölümlerinden sonra erişemez. Orada, bulundukları seviyede olurlar, daha fazlasında değil, daha fazla yukarı çıkamazlar.
Bu nedenle profesör, insanlara bu geçici dünyanın geçici lokumlarını bırakın ve gelin, kalıcı hayatin lokumlarını isteyin, ki o gerçek hayattır, onun üzerinde koşabilirsiniz derim.
Allah affetsin bizi
( S.H. maşaallah, çok guzel, yüksek seviye, ingilizce)
Yok yahu. Hiç zannetmem. Benim ingilizcem nedir ki.
(S.H. Sekspir)
Sekspir benim konuştuğumu konuşamaz. Eğer İngiliz lisani böyleyse, utanması lazım, o zaman İngilizceyi bırakıp onun İngilizcesini öğrenmem lazım, yani benim İngilizceyi der.
(S.H. en güzel lisan dum dum lisanidir)
Dum dum dum dum …………
Dum dum dum ……..
Ey benim insanlarim , ey benim insanlarım
Beni dinleyin, beni dinleyin
Öyle görüşlerin peşinde koşun
Yüce geleceğe
Ebediyetin yüceliği için
Sonsuza kadar mutlu olmalısın
Dum dum dum dum………….
(S.H. maşallah Seyyidi, en yüksek kalitede müzik)
Der ki
Şarki söylemenin en yüksek noktasına erişiyorum
Dum dum dum dum ………
Ama zannetmem ki Doğrudur
Çünkü anlamaz
Nedir yüksek ingilizce
Burada ve ahirette
Allah Allah
***
|