Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 8 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Munir Derman -Q- Sohbetleri
MesajGönderilme zamanı: 22.01.09, 23:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Dr. Munir Derman -Q- Sohbetleri buradadır.

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Munir Derman -Q- Sohbetleri
MesajGönderilme zamanı: 23.01.09, 10:21 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Kırklar mertebesine ulaşmış bir veli anlatıyor....

Türkiye'de üç kişi vardır Kırklardan... Üç Suriye, Üç Mısır, Dört Irak, Yedi Medine, Altı Mekke, iki İspanya, iki Hindistan, Bir Kafkasya, Bir Salamon adaları, Bir Cava, Bir Çin, Bir Güney Afrika, Bir Güney Amerika, Dört tanesinin de yeri söylenemez... Bunların yerleri icabında derhal değişir. Hali hazıra göre söylüyoruz...
***

Gayb Ricalin gördüm selam ettiler bana... Edeb içinde divan
durdular. Kulağıma Fethiye salâtın okudular... Kırklar sonra söylediler
bana...

Üçler, Yediler sonra Dörtler buz gibi su ikram ettiler bana...

(...)

Kırklar sofrasında bulundum... Bunlardan üç kişi ile halen haftada bir gece
buluşurum... "Kırklardan mısın?" diye bana sorma... Ben o üç ile dört
yaparım...
Hiç ile Kırk oluruz... Üç kişi bir de ben, bir de hiç bir taife teşkil
ederiz. Gezeriz... Hem Kırk'ız, hem Dörd'üz hem Hiç'iz biz...
Bulunduğumuz yerde Kırk oluruz biz...
Çünki biz Kırk'larız da ondan...

Elini tutmak istediğimizde şükrün mukabili değil de Bahane ararız biz...
Birinde bahane bulduğumuzda ben ile üç kişi ve Hiç görünürüz...
Elini tuttuğumuzu içimize alırız heman Kırk oluruz ve İki görünürüz... Ondan
sonra ister görünür ister görünmeyiz biz...
Biz her yerdeyiz, her yer bizdedir...
Gündüz cismani, gece ruhani işlerimizle meşgulüz biz...
Bizi görürler... Bulamazlar... Zira gaflet ve şüphe bulutlarıyla
örtülüyüzdür... Bin bir renkte görünmeğe mecburuz...
Vazifemiz çok ağırdır... Âfatları bahane ile biz önleriz... Biz yer yüzünde
bahane arayıcısıyız... Biz bahane ile Kırk kişi olduk...
Bizi bazen Veli, bazen meczup, bazen zındık görürler... Bu hal bizim sükun
ve huzurumuzu bozmamak için Allah'ın bir vergisidir...
Bu kadar çeşit içinde sebat edip şüpheyi silen elinde bahane bulunan bizden
faide görür... Bizden faide gören şükrün tadını bilir...
(...)
Kendi kendine itimad eden, şüpheleri kıran bahane aramağa başlar... Bahane
habersiz yakalanır... Saklanır, günü geldiğinde senden o bahaneyi sorarlar,
o zaman el tutulur... Bizim duamız bize yaramaz başkasına yarar... Çünki Biz
Allah için dua ederiz nefsimiz için değil... Kıymet de buradadır...

Onüç senedir Kırklardanım... Kırkların Yedinci, en genciyim...

Türkiye'de üç kişi vardır Kırklardan... Üç Suriye, Üç Mısır, Dört Irak, Yedi
Medine, Altı Mekke, iki İspanya, iki Hindistan, Bir Kafkasya, Bir Salamon
adaları, Bir Cava, Bir Çin, Bir Güney Afrika, Bir Güney Amerika, Dört
tanesinin de yeri söylenemez... Bunların yerleri icabında derhal değişir.
Hali hazıra göre söylüyoruz...
(...)
Kırklar da görünür dünya ile, görünmez ruhani alemi yekdiğerine
rapteden köprü gibidirler... Yekdiğerleriyle Kırklar izni ilahi ile
kendi telsizleriyle her an konuşabilirler... Yekdiğerlerini her an
görebilirler...
Mekan, Lâmekanı setreden bir perdedir.... Perdeyi kaldırdığın
zaman mesafeler yok olur...
Çok tuhaf söylüyoruz; cidden tuhaftır... Bu kelime gafletin ta
kendisidir. Size tuhaftır, fakat asıl hakikat budur...
(...)
Kendi kendine sual: "-Bu da Kırklardan olduğunu söylüyor doğru mu? Yok
canım..."

Cevap: Kırkları sen boynuzlu, kuyruklu veya başka türlü mü zannediyorsun?...

O da kul.. Amma Kul...
Şüphe yolundan çıkmayana birşey vermezler...
Şüphe; inanmanın zelzelesidir. Hepsini yıkar yerle bir eder...
Kırkları kaçırdın elinden. Allah'a ısmarladık...

(...)
Hakikati herkes anlarsa dünyada kul kalmaz... Dünyada o kadar Veli'ye
ihtiyaç yok...


Sen yine bildiğine devam et... Bizim sözlerimiz başka mıntıkanın
lakırdılarıdır.
(...)

10.11.1955

ÖNEMLİ NOT : Tasavvufa yöneltilen en önemli eleştirilerden birisi tarih
boyunca çeşitli tasavvufi eserlerde ve sufi menkıbelerinde yer almış olan
Rical-i Gayb hiyerarşisine ilişkindir. Tarihin uzak sahifelerinde kalmış
rivayetlerin ötesinde son yüzyılın son çeyreğinde dünyadan göçmüş olan bir
veli olan Dr. Münir DERMAN'ın Ricalü'l Gayb hakkındaki bu anlatımı hiçbir
yoruma izah hissettirmeyecek kadar açıklıkla bu konunun inceliklerine ışık
tutmaktadır. Dr. Münir DERMAN'ın anlattıklarına inanıp inanmamak
kendilerinin de "Sen yine bildiğine devam et... Bizim sözlerimiz başka
mıntıkanın lakırdılarıdır. " sözlerinde belirttiği gibi okura kalmıştır.
TA S A V V U F & S U F İ L E R

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Munir Derman -Q- Sohbetleri
MesajGönderilme zamanı: 23.01.09, 10:55 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
KABİR TAŞIM *



Bir gövde borcum var toprağa
Verdim borcumu.
Ruhumun toprağa borcu yok benim.
Arama toprakda beni, ben başka yerdeyim.
Toprağım temizdi, temiz teslim ettim borcumu.

Bu kabir ruhumla gövdemin ayrılış yeri.
Burada arama, burda değilim.
Azapda değil, narda değilim.
Sıkıntım kalmadı artık, aç ve yoksul değilim.

Dünyada haksızlık, sefalet, açlık, sıkıntı, dertlerle arkadaş yaşadım.
Şikayet etmedim Rabb'imden, bu nedir diye
Kırklar, yediler, dörtler, üçlerle arkadaş idim.
Hızır'la buluştum, konuştum, dertleştim, dünya yüzünde...

Şikayet etmedim kendi halimden.
Nefsinle uğraşma bu savaş değildir.
Kabirde azabın esası budur.
Bırak nefsini kendi haline.
Uğraşma onunla yakışmaz sana.

Gövde, nefis, ruh başka başkadır.
Yekdiğerine karıştırıp çengelleme onları.
Nefis dünyada kalır, gövde toprakda
Ruh gider aslı olan Rab'bine

Burada arama burda değilim.
Azapda değil, narda değilim.
Sıkıntım kalmadı, aç ve yoksul değilim.
Gövdemi verdim toprağa borçlu değilim.

Nefsimin de derdi dünyada kaldı.
Üzme kendini, ben de senin gibiyim.
Rabb'imin yanında uçar gibiyim.



Dr. Münir Derman



Ankara; 2.12.1989, Cumartesi

(*) Bu metin Dr. Münir Derman tarafından kabir kitabesine yazılmak üzere vasiyet edilmiş olup mezarı başındaki kitabede yer almaktadır.)

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: TEVHİD
MesajGönderilme zamanı: 23.02.09, 22:38 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 17.12.08, 16:48
Mesajlar: 237
TEVHİD

Dr. Münir Derman K.s

* Allah Dostu Derki...

“Her meydana çıkıp zuhur eden, o zuhur eden şeyin içinde kalandır.”

Hüve’l- ZÂHİR hüvel- BÂTIN...

Tevhid: “1”e girip kaybolma.

DEYYÂN ile buluşma.

Tam birleşme olmaz.
Şirk olur.

İnsan Kul’dur.

“Bir yay boyu” var ya...

Mi’rac, ALLAH’a yanaşmanın son hududuna varmaktır.
Yaratıcı kudretin kendisine prensip aldığı ALLAH’ın ahlâkı yâni “Sırat-ı müstakim” dir.

Dünya ve âhiret hepisi birdir.
Dünyada başlar.
İslam tevhiddir demek budur.
Sırat-ı müstakim devamlıdır.

ALLAH’ın ahlâkı ile ALLAH’a varmak demektir.
“Sen Kâbe gibi kendini hürmetle be-nâm et!” söylemiş biri...

Hülâsa :

VÂHİD’de AHAD’ı bulma...
VÂHİD başka, AHAD başka ha...

Bu kısa lâflar ne demektir.
Dinle;
Bir damla suyu denize döksen ikilik denizde kaybolur.
Deniz denizdir.
Damla da damladır.
Deniz coşsa, dalgalansa burada irade denizin olur.

Damlanın değil.

Kısa amma büyük mânâ ifade eder bu kelimeler..

O koskoca deryada damlayı bulmak imkânsız...

Ne akıl ile ne de kimya ile bulamazsın...

Damla ve deniz bir oldu.

Derya...

Tesbihata girdi damla..

Durmadan hareketde olan atom elektron halkasında hepsi...
Bu tesbihata girmek onu anmaktır ki bu da zikirdir.

“Semâlar ve yerler herşey onu tesbih ediyor. O’nun aziz ve hakim olduğunu”.
Bu kâinat bütün atom elektronları ile bir intizam içinde kaynaşmada. Tesbihat bu.
Sen de bu tesbihatın içine girmek için şuûrsuz gibi görülen bu raksa girmen gerek!

Bu da zikirdir.

“Fezkuruni ezkürkum”.

“Beni anınız ben de sizi anarım!”.

Anarsanız anarım demektir.
Anmazsanız hayır gibi görünüyor.

Zira insan serbest bırakılmıştır.

Teker teker her kula hitap vardır bu âyetde.
“Anınız!” da “Sizi anarım!” var ya o zaman içeri girebilirsiniz.

Anmak nasıldır?

Kur’ân-ı Kerimde ve hadislerde “Kalb” lâfzı geçer.
Herkesin bildiği et parçası...

Evet doğrudur.

Ama işi nedir?

1-Maddî işi :Maddî element
2-Manevî işi :Manevî element
İkisi de görünür görünmez tarafın perdeleridir.

“Kalb-i selim” diye bir lâf vardır.
Bunda birşey gizlidir.

Eskilerin kalb sanuberi dedikleri sözler...
Kalb-i selim: Öteye bakan maddî işin manevî tarafı...

Mânâ lûgatında da birine “Fuad” diğerine “Denes” derler ki bu da nefs ile bulaşık veya arı tarafı demektir.
Bu uzun bir bahistir.

Kalbin her ikisi de çalışmada...

Anatomisi düşünülürse :

4 göz : 2 bir taraf, 2 bir taraf.
Sol tarafın işi başka.

Sağ tarafın işi başka.

Her gözün de işleri başka başkadır...

Kalbin anatomisini dikkatle tetkik edelim:
Çok basit olarak burada bizi alâkadar eden kısmıyla...
Kalb iki bölgedir.
Sol kalb, sağ kalb.
Her ikisinde de iki boşluk vardır.
Sol kalbde oksijenli kan.
Sağ kalbde karbondioksitli kan...
Kalpden çıkan damarlara arterya=Şiryan
Kalbe gelen damarlara Vena= Verid ismi verilir.

Kalbden akciğerlere, akciğerlerden kalbe, kalbden vücuda, vücuddan kalbe, kalbin pompalama, emme hareketleri sırasında gelen giden damarların kapaklarında, alt üst kalb kapaklarında, sesler husule gelir.

Bunlar ihtizazların toplam sesleridir.

Bu seslerin bir kısmı kulakla duyulur.

Damarlarda da hissedilerek ses gibi anlaşılır.

Nabız el ile yoklandığında hissedilir.

Fakat âdetâ bu duygu sesdir.

Sol kalbe akciğerlerden 4 damara vena pülmonaris= Veridiri evi. Temiz kan gelir.
Sol üst göz, temiz kanla dolduğu zaman sol üst gözü, sol alt göz arasında mitral denilen bir kapakçık vardır.

Bu açılır temiz kan alt göze dolar.

Kapak kapanır.

Bu açılıp kapanmada bir ses çıkar (açılma ve kapanma sesi).
Sol alt gözden çıkan aortaya kalb kuvvetli olarak temiz kanı pompalar ve kan vücuda dağılır.

Bu kapağın açılmasında ve kapanmasında iki ses duyulur (kapağın açılma ve kapanma sesi).
Bu seslerin birisi duyulur birisi duyulmaz.

Burası boşalırken yukarısı tekrar dolar. O zaman burası boştur.
(Buraya dikkat).

Sağda’ da aynı minval üzere bu fonksiyonlar devam eder.

Vücuda dağılan oksijenli kan işini görür, aldığı karbondioksidi dışarı vermek için tekrar sağ üst kalbe iki damarla dökülür.
Vena kava süperiyor. Vena kava imferiyor...
Sağ üst göz dolduğu zaman (Dikkat!) sol alt göz boştur.
Sağ alt gözdeki kapak açılır, kan sağ alt göze dolar.

Bu Sûretle dolaşım tamamlanır.

İşte kanın temizlenme mekanizması hava ile teması böyledir.

Birine küçük, diğerine büyük dolaşım denir...

Sağlı sollu, altlı üstlü çapraz bir tarzda bu fonksiyon,
işleme devam ederken kalbin genişleyip büzülmesi,
kapakların açılıp kapanması senkron bir sûrette devam eder.

Bu fonksiyonların aralarında 0.11 saniyelik bir zamanla 0.45 saniyelik bir duraklama vardır.

Bu aralarda ihtizazlar kalbin sıkışıp genişlemeleri sırasında sesler çıkar.

Bu seslere biz kalb sesleri diyoruz.
Bu seslerdeki gecikme veya duraklamalarda kalbin rahatsızlıkları anlaşılır. Bunların hepisi birçok sinirsel elektrik merkezlerine bağlıdır.

Kalpde “aşof-tavara-kaytflek-pürkenş” bezelerinden çıkan elektrik akımı ve dimağdan gelen sempatik ve parasempatik ismi verilen koşturucu ve durdurucu sinirlerin tesiri ile kalb bir intizam dahilinde işler.

Elektrikiyetin kalbde nasıl husule geldiği uzun bir meseledir ve mükemmel izahı vardır...
Bu küçük malumat tıp dışı bir bilgidir.

Tıpta bu bir ihtisas, bir meslek öğrenimidir...

Kalbin sol taraf aortanın çıkış ve alt kısmında, bir et parçası vardır.

Buna oriküla ismi verilir.

Vücudda ölüm en son orikülanın durmasıyla biter.
Orikülanın altdan yukarı doğru 4 tane yarık mevcuttur:

Bu arap harfleriyle ALLAH kelimesidir.

Bundan 40 sene evvel otopsilerde kalb üzerinde tarafımdan müşahade edilmiş ve büyük anatomi kitablarında resimler de bunu teyid etmektedir.
Kimseyi alâkadar etmediğinden bunu o zaman neşretmiştik.

Sonra bazı dergiler de kendileri bulmuş ve keşfetmiş gibi neşretmişlerdir.

ŞEKİL- 1

Şekide 1 den 6 ya kadar rakam konulmuştur.

Bunlara dikkat edilerek:

Açılma, kapanma, sıkışma, gevşeme esnasında husule gelen sesleri tetkik edersek :

1. Sesle 6. ses birlikte

2. Sesle 5. ses birlikte

3. Sesle 4. ses birlikte

4. Sesle 6. ses birlikte

Bu sesler 8 dir 4 ses halinde duyulur.

Şimdi :

1. Ses : Bir kapak açılır kan sol alt göze geçer.

2. Ses : Alt gözdeki kan aorta deliğinden vücuda sevkedilir.

3. Ses : Ki bu mide nahiyesinde duyulur.

Karın büyük damarı çarpması el ile duyulur.

4. Ses : 5. ile 6. sesin birleşmesi iki ses tek duyulur.

Bu izaha göre 4 duyulan 4 duyulmayan 8 ihtizaz sesi vardır.

Ancak duyulmayanlar bazı kalb hastalarında duyulur.

Şimdi maddeden ayrılarak, maddeyi manevî sözlere tercüme edelim:

Nefes alma : “HAYY” ile hava alınır.

Nefes verme : Hava ile “HU” verilir. Nefes verme budur.

Bu hareket 4 kalb sesinin başlangıcının ve neticesindedir.

Kalb bu Nefes alıp vermede “HAYY” ile “HU” yu ses hâline çevirir.

Bu ses ihtizaz hâlinde bütün vücuda yayılır.

Hastaliklarda tedavinin cümlesi, bilinmek istenmeyen hakikate dönmek arzularının inkarıdır.

“El emrazı hedaya-yı min Azze ve Celle li’l-abid : Hastalıkların hepsi Aziz ve Celil olan ALLAH’ın kula verdiği hediylerdir.”

Bir ihtardır:

Düşün!..

Aklını başına al!..

Emirlere dön!..

Vücudun maddî ve manevî endamını kaybetme!.. demektir.

Soluk verirken “HU” derim.

İçimdeki “HAYY”ı dışarıya verir,

Tekrar “HAYY” derim, “HU”yu içime alırım.

“HAYY” Vücudun canlılığı, işlemesidir ki şuûrsuzdur.

Bu alıp-vermede bir ses çıkar

Bir nefes alır havayı içime ciğerlerime doldururum.

Kalbde “lâhe” derken aldığım “HAYY”ı HAKK’ın merkezi olan yerden “HU”yu oradan bütün vücudun her yerine üflerim.

Böylelikle ayrılırım maddeden.

Hatta mekandan.

O’nunla birlikte olmak için.

O kim?

O işte…

Tevhidin mekanizması bu…

Mekanik olarak maddeden ayrılıp “BİR” de kayboluo “TEK” olma…

Bu irade ve düşünceyle karışık fiilden yavaş yavaş iç âleme girip ülfet peyda edilince iş değişmeye başlar.

1- Nefes alıp verme

2- kalbin akciğerlerde temizlenip oksijenle dolu kan geldiği zaman ve vücuda sevkedildği zaman, vücudda oksijeni bırakıp karbondioksitli kan olarak tekrar kabe, oradan akciğerlere gider(müddet yukarda izah edildi).

Onu iyice anlayıpâdeta zihnen takip edip o mekanizmayı isiyaka geçirmek zamanla olur

Göbekten başlayıp yukarı doğru soldan sağa dimağda düşünüecek:

Neler ?

Şunlar :

“L” : Yok demektir.

Ne yok?

Bağlanacak. Yardım istenecek.

“İLÂHE” : Bu da değil.

“İLL” : Ancak bağlanacak, ibâdet edilecek

“ALLAH” : “O” var.

Kalb vuruşu bittikten sonra tekrar nefes almadan “Muhammed Resûlullah” sözle değil. Hayal edilecek.

“L” → “İLÂHE” → “İLL” → “ALLAH”

Kalb → Ruh → Sır → Hafi → Vâhid →Ahad→Vahid

“L”

Hepini hülasa edersek:

Zikirde söylenenlafız ve kelimeler sağ karıncıktan başlar: “L”

Akciğere → oradan sol kulakçığa : “İL”

Oradan → sol karıncığa : “HE”

Oradan → Vücuda, Vücuddan → sağ kulakçığa

Sağ kulakçıktan → sol karıncığa : “İLL”

Akciğeden → sol Kalbe orikülaya : “ALLAH”

Kalb Elektrosunda:

PQ=0:18 → “L” (kısa)

QRS=0.06 → “İLÂHE” (çabuk uzun)

ST=0.42 → “İLL” (çabuk çok kısa)

“ALLAH” (uzun sessiz)

LÂ İLÂHE İLLALLAH’da bütün Kalb zikirdedir.

“HU” da : Sol kulakçı oriküla “ALLAH” demede Vücud yok : RUH zikirdedir.

SON SÖZ :

ALLAH’ı idrakten âciz olduğunu Beşer hissettiği dakikada O’nu idrak etmiştir.

ALLAH’ı bulamayacağını anladığı dakikada İnsan ALLAH’ı bulmuştur

Burada “Beşer”, bir de “İnsan” kelimeleri kullandık.

Çok dikkat et bunlara.

Mânâları bir görünür amma bu işde değildir.

Unutma: “ALLAH’ın rahmeti hududsuzdur.” Âyet.

O rahmete ehil olmazsan bile ALLAH’ın rahmetinin sana ulaşmaya kudreti vardır.

Bunu unutma!

Bu “unutma” lafını da unutma!

Düşün!

Kolaylıklar çoktur.

Güçlükleri insan kendi kendine yapar.

“Hızır” vardır. Biliyor musun?

ALLAH’ın imkan âleminin her yerinde.

HAKK’ın bunalmış kullarına yardımının mümessiliidr.

İstisnasız her kula..

Be-nâm : f. Meşhur. Namlı. Mütemayiz. Seçkin. Mâlum bir isimle tesmiye edilen.

Sen Kâbe gibi kendini hürmetle be-nâm et : Sen kendini Kâbe gibi hürmetle meşhur et!

هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

“Huvallahul halikul bariyulmusavviru lehum'esma ulhusna yusebbihu lehu ma fiyssemavati vel'ardi. Ve huvel'aziyzulhakiymu. : O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.” (Haşr 59/24)

فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ

“Fezküruni ezkürküm veşküru li ve lâ tekfürun : Öyle ise siz beni (ibâdetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!” (Bakara 2/152)

Kalb sanuberi : Kalb kozalağı

Fuad : Kalb, gönül, yürek.

Denes :(C.: Ednâs) Kir, pas, pislik, murdarlık, necaset.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Munir Derman -Q- Sohbetleri
MesajGönderilme zamanı: 24.02.09, 09:38 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
teşekkürler.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: AHMED YESEVİ
MesajGönderilme zamanı: 26.02.09, 14:37 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 17.12.08, 16:48
Mesajlar: 237
* Allah Dostu Derki...

AHMED YESEVİ


“Eller yahşi biz yaman.
Eller buğday biz saman”

Evliyânın evliyâsı.
Ondan büyük evliyâ düşünülemez.
Kendinden 700 sene evvel Cebrail’in Resûlullah’a bildirdiği ve bir cennet hurmasının kendisine verilmesini vasiyet ettiği Ahmed...
Hurma 700 sene sonra Yesevî Ahmed’i buluyor, küçükken... Ahmed’in babası şeyh İbrahim.
Şeyh İbrahim vefat ederken kızı Gevher Şehnaz’a:
“Sen ablasısın Ahmed sana emânet! O, ulu bir kişi olacak.” demiştir.
Ahmed Yesevî’yi anlatmak kâr işi değildir.
Yesi kasabasında doğmuş.
Yesevî oradan gelir derler.
Bir de derler ki genç, Yesevî isminde bir hükümdar var, Ahmedi Yesevî’ye namım kalsın diye yalvarmış.
O da isminin sonuna Yesevî adını koymuş.

Kerametleri bugünkü inanç hududunun dışındadır.
Efsaneye bürünmüş mezarlar vardır.
Bilinen türbeler vardır.
Anadolu’nun her yerinde.
Bunların altında toprağa karışmış bölük bölük ermişler yatar. Topraktan buhar hâlinde ruhaniyetleri tütmektedir.
Kokularını almak gerek.
O kokulara bürünmüş bugün tek tük yaşayanlar da vardır.
Su üstünde yürüyenler.
Ateşe girenler, bir anda başka yerde görünenler, gidenler, gelenler vardır.
“Böyle şey olur mu?” diyenler çoktur.
Bunlar aklın yetmediği yerde inanmayanlardır.
Fakat halk bunları olur görmüş, onlara gösterdiği hürmet o mübarek insanları efsanelerle süslemiş, inanılmaz menkıbe ve hikâyelerle gizlemiştir.
Halkın kabul ettiği şeyde bir olur vardır.
Asıl hüner onu görmededir.
Onların menkıbelerini, yaşayışlarını, kerametlerini efsaneler bile kıskanmaktadır.
Anadolu’yu süsleyen binlerce kendilerini unutturan ermişler, Velîler arasında onların varlıklarını var olduklarını haykıranlar vardır.
Bunların hepsi Yesevî’nin ruhaniyet ve tasarrufunu devam ettirenlerdir.
Anadolu’yu koruyan onlardır.
Menkıbelerini, büyüklüklerini ben ifade edemem.
Kitaplar vardır onlardan okuyun.
Olmaz diye kabul edilen her şeyin olurunu sezin, bambaşka bir hava içine girersiniz.

Hacı Bektas-ı Velî,
Hacı Bayram-ı Velî,
Hacı Şaban-ı Velî.

İşte Yesevî’nin görünen keramet ve büyüklüğünün müridleridir.

Ahmedi Yesevî Resûlluhdan bugüne kadar gelen ve gelecek olan varsa, en tepede yine Yesevî görünür.

Bir rivâyete göre 63 yaşında bir çukur kazdırarak 120 yaşına kadar orada ömrünü geçirmiştir.
Resûlullah 63 yaşında dünyadan göçtü diye.
Ahmedi Yesevî’yi anlatmak kelimelere, sözlere sığmaz.
Onun hakkında ne bulursanız okuyun.
Onların içindeki perdelenmiş sırları, güzellikleri, Resûlullah’ın ruhaniyetinî bulursunuz.
Ahmedi Yesevî, Yusuf-u Hemedanî’den ders görmüştür.
Küçük yaşta...
Onun menkıbelerini, inanılmaz kerametlerini okudukça inanılmayanın nasıl inanılır hakikat olduğunu muhakkak sezersiniz.
Bu gibi şeyleri tetkik ederken maddeden ayrılmak gerek.
Neyle takip edeceğinizi size söylemekten utanırım...


-----------------

Yahşi : Beğenilen yiğit. Er kişi.
Yaman : kendini akıllı sanan.
Saman : Einin hayvan yiyeceği olan sap kısmı.

Evliyâ : (Veli. C.) Veliler. Nefsine değil, dâimâ Cenab-ı Hakk'ın rızâsına tâbi olmağa çalışan, ibâdet ve taatta, takvâ ve riyâzatda çok yüksek mertebelere ulaşıp Allahın (C.C.) mahbubu ve karibi olan büyük ve ender zâtlar. (Bak: Veli)

Keramet : Allah (C.C.) indinde makbul bir veli abdin (yâni, âdi beşeriyyetten bir derece tecerrüd edebilen zatların) lütf-u İlâhî ile gösterdiği büyük mârifet. Velâyet mertebelerinde yükselen bir abdin hilaf-ı âdet hâli. * Bağış, kerem. * İkram, ağırlama.

Efsane : halk dilinde anlatılan hikaye.

Menkıbe : Meşhur kimselerin ahvâline dair hayat hikâyesi. Kıssa. Hikâye. Menkıbe.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Munir Derman -Q- Sohbetleri
MesajGönderilme zamanı: 27.02.09, 11:43 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Dr. Münir Derman'a -rh- muhabbetin sebeblerinden birisi de şu önceki (Ahmed Yesevi) yazısı olmuştur.

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: HAKK'IN EMRİ
MesajGönderilme zamanı: 14.04.09, 21:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 17.12.08, 16:48
Mesajlar: 237
HAKK'IN EMRİ

Yalan gürültü yapar. Hakikat sakindir.

Yıldırım, gök gürültüsü duyulmadan evvel çoktan düşmüştür.

Güneşe arkasını dönen, gölgesinin peşinden yürür.

Gayb, görülemeyen değil, görünmeyendir. Bu cümleyi bir-iki defa okuyup düşünmenizi rica ederim.

Sabır, zilleti izzete tebdil eder, bilir misiniz?.. Ruh alemini zeka kadrosuna sığdırmaya çalışmak en büyük beşer hamâkatidir.

Kaynak: wwww.tasavvuf.info


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 8 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye