Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Kalb-i Selîm
MesajGönderilme zamanı: 11.04.10, 18:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
--------------------------------------------------------------------------------
Kalb-i Selîm


Allah Teâlâ buyuruyor;
Ölülerin kabirlerinden kalktıkları o günde mal ve evlâd menfaat vermez; ancak Cenâb-ı Allah’a selâmet-i kalb ile gelen kimse menfaat görür.” (Şuarâ Sûresi, 77)

Kalb-i selîm: Kibir, hased, hubb-i mal, hubb-i câh gibi ahlâk-ı zemîmeden temizlenmiş bir kalbdir. Bir kimsenin kalbinde zerre kadar kibir oldukça cehennem nârıyla yanıp temizlenmedikçe cennete giremeyeceğini aleyhi’s-salât ü ve’s-selâm Efendimiz: “Kalbinde zerre ağırlığınca kibir bulunan kimse cennete giremez.
”buyurarak haber veriyor. Bu duruma göre kalb, kibirden tathîr olmadıkça selîm olmaz.
İblis de nice yıllarca ibâdet etmiş olduğu halde kibrinden dolayı Hakk’ın huzûrundan kovuldu.
Kezâ kalbdeki hubb-i mal da mü’minleri Cenâb-ı Hakk’a ibâdetten alıkoymaktadır.
Âyet-i Calîlede şöyle buyrulmuştur;


“Ey mü’minler! Mallarınız ve evlâdınız sizi Cenâb-ı Allah’ın zikrinden ve farz olan ibâdetinizi edâdan alıkoymasın. Eğer bir kimsenin malları ve evlâdı ferâiz-i ilâhiyeyi edâdan, zikrullahdan alıkor, meşgul ederse onlar hâsirîndendirler.

” (Münâfikûn Sûresi, 8)
İşte kalbin hastalıklarından biri de hubb-i dünyadır. Nitekim hadîs-i şerîfte:
“Dünya muhabbetiyle kalbinizi işgal edip de Cenâb-ı Hakk’ın ibâdetinden zikir ve muhabbetinden ta’til etmeyiniz.” (Münâvî)buyurulmuştur. Yine:


“Bir kimse uykudan uyanır uyanmaz seherde her şeyden evvel dünyayı düşünürse Cenâb-ı Allah onun işini perişan edip rahatını selbeyler.”buyurulmuştur.


Sabah namazı zamanı, seher vakti Cenâb-ı Hakk’a ibâdet, duâ ve niyaz zamanı olduğu halde mü’minin bunları terk ile dünya endişesi ve muhabbetiyle kalbini meşgul etmesi bir nev’i Cenâb-ı Hakk’tan kalben yüz çevirmesi demek olmuş oluyor.


Dünya muhabbeti her günahın başıdır. Dünyaya muhabbet günah-ı kebâirin en büyüğüdür.Nitekim dünyaya ziyâde muhabbet sebebiyle her türlü menhîyyat irtikâb edildiği görülmektedir.

Ehl-i hakîkat dünyayı şöyle târif etmişlerdir:
“Dünya nedir? Dünya insanı Allah’tan gâfil edip alıkoyandır. Yoksa ne altın ve gümüş ve ne de evlâd ü ıyal dünya değildir. Meğer ki, Cenâb-ı Hakk’ın ibâdetinden alıkoysun.

Kalbi Cenâb-ı Hakk’ın muhabbetinden ve ibâdetinden alıkoymadıkça bunlar dünya değildir.”
Nitekim Abdü’l-Kâdir Gîlânî -kuddise sirrûh- öyle buyurmuştur:


“Mal, para, servet, cepte, kasırda, evde ve mağazada câizdir. Fakat kalbde câiz değildir. Mü’minin kalbi nazargâh-ı ilâhîdir.”


Cenâb-ı Hakk -azze ve celle- hazretlerinin nazarı da dâimâ mü’minlerin kalbinedir. Nitekim hadîs-i şerîfte buyurulmuştur:


“Cenâb-ı Hakk -azze ve celle- sizin cisminize, zâhirî kalıbınıza ve sûretinize nazar etmez. Belki kalbinize nazar eder.”


İşte bu hadîs-i şerîfte amel ile kalb birlikte buyurulmuştur ki amel de kalbin tercümanı, alâmet ve nişanıdır. Nitekim diğer hadîs-i şerîflerde:


“Her şeyin bir alâmeti vardır. Îmânın alâmeti de namazdır.” buyurulmuştur. Pek çok âyet-i celîlede de ekseriyetle: “Îmân edenler ve sâlih amel işleyenler…”

buyurulmuştur ki, îmân ile amel dâimâ birbirine mukârin ve mülâzımdır. Zîra amel, ibâdet ve tâata devam, îmânı kuvvetlendirir.

“Her ümmetin helâkini mûcib bir fitne vardır. Benim ümmetimin sebeb-i helâki ise dünya malıdır.”


“Tahkîkan bu altın ve gümüş sizden evvel gelen ümmeti helâk etti. Siz de buhul, hırs, tefâhürden ictinâb etmediğiniz takdîrde sizin helâkinize de sebep olur.” (Müslim)


“Bu ümmetin evvelkileri zühd ve yakîn îmân ile necât buldu. Ümmetimin sonra geleni de cimrilik ve tûl-i emel ile helâk olur.” (Râmuz)
“İhtiyarların kalbi iki şeyin muhabbetinde gençtir: Birisi çok yaşamak, diğeri para toplamak.”

(Camiu’s-Sağir)
“İhtiyarlık va’z u nasihat için kâfî bir alâmettir.”
“Ömrünü ibâdetle ve salâh-ı hal ile geçirip vefat edenleri Cenâb-ı Hakk mesrûren hayr ile ihyâ buyuracağı gibi -ıyâzenbillâhi teâlâ- vakitlerini isyan ve menâhi ile ve hırs-ı dünya ile geçirip vefât edenler de amellerinden göre me’yûsen ve hüsran ile dirileceklerdir.”

(Münâvî)
“Cibrîl -aleyhisselâm- bana dedi ki:
Ya Muhammed! Dilediğin tarzda yaşa, muhakkak öleceksin. Dilediğin kimseyi sev, muhakkak ondan ayrılacaksın, dilediğini işle, ne işlersen hayr u şerr onu bulacaksın.”
Bu hadîs-i şerîf ümmetine tâlimdir. Binaenaleyh hayr veya şerr işleyen onu kendisi bulacaktır. Sevdiği şeyden ayrılacak ve ölecektir.


* * *


Bayezid Bistâmî -kuddise sirrûh- der ki:
Otuz yıl ibâdetlerimde nefsime tâbî oldum. Bir gün bir adamın şöyle söylediğini işittim:
- Yâ Bâyezîd! Allah’ın hazîneleri ibâdetle doludur. Eğer Cenâb-ı Hakk’a kavuşmayı dilersen sana gereken nefsini zelil, hor, hakîr görmen, amellerinde ihlâs üzere olmandır.

M.SAMI RAMAZANOGLU


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye