Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 20 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Şeyh ADNAN KABBANİ'den mufassal Mehdi A.S. Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 10.05.09, 21:51 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh) Mehdi Aleyhisselâm konusunda bütün soruları mufassal olarak cevaplıyor.

Konu: Mehdi Aleyhisselâm'ın Zuhuru

Röportaj: Güzin Osmancık

Konuk: Şeyh Adnan Kabbanî Hz.


Kasım-2009 (H. Zilhicce-1430)

İZLEYİN : http://www.vimeo.com/8128252

TV RÖPORTAJININ TAM METİN DEŞİFRESİ:

Güzin Osmancık: Sayın Şeyh Adnan Kabbanî Hazretleri bizlere İnsanoğlu ile Kuran-ı Kerim arasındaki ilişkiden bahsedebilir misiniz?

Şeyh Adnan Kabbanî Hz:
“Eûzubillahimineşşeytânirracim. Bismillahirrahmânirrahîm”
Kadir- i Mutlak olan Allah’u Teala Hz.’leri insanoğlu için ilahi bir öğreti olarak Kur’anı Kerim-i indirmiştir. Onları zulmetten nura çıkarmak için, Onları ilahi güçlerle ikaz etmek için, Kadir- i Mutlak olan Allah-u Teala Hz’lerinin ilahi deryalarının irfanıyla, Rasulullah (s.a.v.)’in ilahi deryalarının irfanıyla. Kuran-ı Kerim’i insanoğlunun kalbine tekrar yerleştirmek için, Böylece insanoğlu Allah’ın programladığı şekilde hareket edecektir, Çünkü Kadir-i Mutlak Allah, insanı yaratırken kendi istekleri doğrultusunda programlamıştır. Kadir-i Mutlak Allah Kuran-ı Kerim’i hayatın kaynağı, hayatın akarsuyu kılmıştır. Böylece Kuran’ı kalplere akıtır,
Ve böylece kalpler Allah’ın ruha ve nefse giydirdiği manevi hayatın tüm güçlerine sahip olacak, onları görecek, duyacak ve hissedecek şekilde aktive olur. Mübarek Kuran-ı Kerim olmadan hiç kimse hakikate ulaşamaz,
“Hiç kimse ruh vücudu ve nefs vücudu Allah’a teslim edemez”, Boş bir fizik vücuttan ibaret kalırız, Onun da hiçbir önemi yok çünkü o mezara girecek, “Ancak ruh vücudumuz, nefs vücudumuz ve kalbimiz kalacak”, Öz asla ölmez, yani insanın nefsi ve dolayısıyla insanlık asla ölmeyecek, Bundan dolayı Allah-u Teala Hz’leri nefsi saklayacak. Ve yevmel kıyame’de ( ahirette) fizik vücudumuzun içine nefsimizi tekrar bağışlayacak,
Bu hayatta yaptıklarının hesabını sormak ve Kadir-i Mutlak Allah’a itaat edip etmediğini sorgulamak için,
Bu sebeple Allah’u Teala Kuran-ı Kerim’i indiriyor ki insanlar cennete girebilsinler diye. Kuran-ı Kerim olmadan hiç kimse cennete giremez ve Allah’a ulaşamaz.

Güzin Osmancık: Sadece Kuran-ı Kerim Allah’a ulaşmamız için yeterlimi?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz : Allah’la insanoğlu arasındaki rabıta için vardır Kuran-ı Kerim. Rasulullah’ın (s.a.v) söylediği gibi Kuran-ı Kerim Allah’la kendisi arasındaki ipe sıkıca tutunan kimseleri Mürşid-i Kamile teslimi külliyle bağlananları Allah kendi zatında son bulan ilahi makamlara ulaştıracaktır. Allah Kuran’da diyor ki;
“ Ey müminler, ey iman edenler ! İtaatkâr olun.“
“ İtaatkar olmak için kuran’ın sırlarının ve gerçeklerinin yoluna girmeye çalışı”
“ İçinde bulunduğunuz dünyevi halde kalmayın. Dünyevi halinizi değiştirin”
“ Fiziksel halinizi ve insanlığınızı dünyevi hallerden ilahi hallere çevirin”
“Karanlık halden (dalaletten) nurlu hale (hidayete) çıkın”
“Böylece Kadir-i Mutlak Allah’a ulaşırsınız ve O sizi kendisinden ilahi bir vücudla süsler”. Bundan dolayı Rasulullah (s.a.v.) bir hadisinde şunu söylüyor;
“İçinizden kim Kuran-ı Kerim’in emrettiği her türlü görevi Allah kendisine muhabbet duyana kadar yaparak Allah’a yakınlaşır ve Allah o kişiyi severse, Allah o kişiyi gözünden gözle, kulağından kulakla, dilinden dille, elinden elle süsler. Onu ilahi bir makama yüceltir. Ve o kişi bir şeyin olmasını isterse o şey olur “İşte bunun gibi Kuran-ı Kerim bilginin, hikmetin, sırların ve gerçeklerin ilahi deryalarının toplamıdır.
Kuran insanı Kadir-i Mutlak Allah’ın cennetinde parıldatır, ışıldatır. Rasulullah’ın (asv) sahabesi için dediği gibi;
“ Benim sahabem yıldızlar gibidir. İçlerinden hangisini takip etseniz en güzel şekilde rehberlik edilirsiniz.”Kim yıldız olmak istiyorsa o Kuran-ı Kerim’i giyinmelidir.

Güzin Osmancık: Kuran-ı Kerimi giymekten bahsediyorsunuz. Kuran-ı Kerim nasıl giyilir?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Kuran’ın her harfine, sırlarının ve hikmetinin deryalarına girmekle giyilir Kuran. Mevlana der ki; “Kuran-ı Kerim’deki her bir harfin insanı Allah’ın ilahi mevcudiyetine ve Hz.Peygamber’in (s.a.v.) manevi şahsına ulaştıran 24 bin sırrı, hikmeti ve manası vardır.

Güzin Osmancık: Bulunduğunuz ülkede İslamın yaşanma şekli nasıldır?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Suriye’de, Lübnan’da, Ürdün’de ve tüm diğer ülkelerde İslâm’ı temsil eden birkaç çeşit insan vardır. Her biri İslâm’ı farklı şekilde temsil eder. Bazıları İslâm’ı ana babalarından aldıkları bir mirasmış gibi temsil ederler. Bazı insanlar ise hakikati araştırırlar.
Bazıları ise Allah’ın onları cehenneme göndermesinden korkarlar ve bundan dolayı Allah’ın kendilerinden razı olması için ellerinden gelenin en iyisini yaparlar. Dünyayı düşündüğümüzda sadece Şam’daki değil, diğer yerlerdeki insanlar İslâmiyet’in aslından çok uzaktalar. Hiç kimse İslâm’ı temsil etmesi gerektiği gibi temsil edemiyor. İslâm’dan çok uzaktalar.
Sadece Evliya ve ulema insanları İslâm’a davet etmeye çalışıyorlar, ancak içinde olduğumuz asırda bu zor bir iş. Çünkü Rasulullah (s.a.v) bunu çok öncelerden görüyor ve; “ öyle bir zamana yaklaşıyoruz ki İslâm’ın adından başka bir şey kalmayacak “ diyor. Ve bütün insanlar Allah ve Hz. Rasulullah’tan (s.a.v.) uzaklaşacaklar
Çünkü insanların çoğu arzularının ve dünya hayatının peşinden gidiyor.
Hakikat kimsenin umurunda değil, insanların yüzde birlik gibi sadece çok ufak bir kısmı hakikati , sırları ve hikmeti araştırıyor.

Güzin Osmancık: Kimlerdir bu yüzde birlik kısım?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz : Onlar kendilerini cennete götürecek olan yolu talep eden ehli tasavvuftur. İşte bundan dolayı İslâm bugün Şam’da veya diğer ülkelerde ilk dönemlerde olduğu durumda değildir
Şimdilerde sadece İslâm’ın adı kaldı. İnsanlar müslüman olduklarını düşünüyorlar ama hakikatte kimse İslâmi öğretiyi uygulamıyor.

Güzin Osmancık: Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri Mehdî Aleyhisselâm zuhuru konusunda ne buyuruyorlar acaba?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Tüm evliyalar ve büyük şeyhimiz evliyalar sultanı Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’leri insanlara Hz. Mehdi aleyhisselamın zuhuruyla ilgili müjdeler veriyorlar. Rasulullah (s.a.v.) diyor ki;
“ Kadir-i Mutlak Allah beni ahir zamanda (yevmel kıyameh) gönderecek ” Ve o esnada iki parmağını işte bu şekilde birbirine çok yakın tutuyordu. Bunun üzerine sahabe Hz. Rasulullah’a “ Ahir zaman senin döneminde mi olacak? “ diye sordu. Rasulullah (s.a.v.); “Hayır” dedi. “Benden sonra halifelerim gelecek” Ve bildiğiniz gibi Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali efendilerimiz halifelik yaptılar
Sahabe bu sefer; “ Ahir zaman halifeler döneminde mi olacak? “ diye sordu. Bunun üzerine Hz. Rasulullah; “ Halifelerden sonra prenslikler (Emeviler ve Abbasiler) gelecek ve dünyayı yönetecek” dedi
Sahabe; “ Ahir zaman prenslikler (Emeviler ve Abbasiler) döneminde mi olacak? “ diye sordu. Hz. Rasulullah; “ Hayır. Prensliklerden (Emeviler ve Abbasiler) sonra dünyayı yönetecek olan padişahlar gelecek “ dedi. Ve sonra dünya hükümranlığı yedi yüzyıldan fazla Osmanlı Padişahlarına verilmiştir. Sahabe tekrar sordu; “ Peki ahir zaman padişahların döneminde mi olacak?” Rasulullah (s.a.v.); “ Ahir zaman padişahların döneminde de değildir. Padişahlardan sonra diktatörler ve tiranlar zuhur edecek. Ama bu diktatörlerin dönemi çok uzun sürmeyecek.Sonra…Burada Rasulullah “sümme” diyor. Yani sonra?. Çünkü bu yüzyıl çok kısa olacak, fazla uzun değil. Bu tiranlar belki yüzyıl bile hüküm süremeyecekler
“ Sonra “ diyor Rasulullah (s.a.v.); “ Varislerimden biri (Mehdî Aleyhisselâm) zuhur edecek. Dünyaya hükmedecek, yeryüzünde adaleti ve gerçek İslâm’ı tesis edecek. Tüm insanlığa Allah’ın ve Rasulullah’ın ilahi öğretilerini yayacak “
Bugün bu diktatörlerin ve tiranların devrinin sonuna geldik. Rasulullah’ın (s.a.v) çok öncelerden müjdelediği gibi Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhuruna çok yaklaşmış bulunuyoruz
Mehdî yedi yıl dünyaya hükmedecek. Sonra Mesih (Hz. İsa) yeryüzüne inecek ve kırk yıl da o dünyaya hükmedecek. Hz.İsa’nın kırk yıllık hükümranlığından sonra Allah İsrafil Aleyhisselâm’a sur’a üflemesini emredecek. İşte bundan dolayı bütün evliyalar yüzyıllardan beri Mehdî’nin zuhurunu bekliyorlar
Rasulullah (s.a.v.) sahabesine diyor ki; “ Her kavim için belli bir zaman vardır. Kimse milyonlarca yıl yaşamayacak. Benim ümmetimin de bir vakti var “
“ Ümmetimin vakti doğru yolda olurlarsa bir gün olacak, yanlış yolda giderlerse yarım gün olacak ” Biliyorsunuz Allah’a göre bir gün bizim hesabımızla bin yıl eder. Yani Rasulullah’ın (s.a.v.) ümmetinin ömrü bu hesaba göre bin beş yüz yıl eder. Şu an 1430 yıldan fazla zaman geçmiş bulunuyor
İşte bundan dolayı bütün evliyalar ve hepimiz dünyadaki tüm haksızlıkları ve kötülükleri bitirip İslâm’ı Rasulullah’ın dönemindeki gibi zirveye taşıyacak olan Mehdî Aleyhissselâm’ın zuhurunu bekliyoruz.

G.Osmancık: Mehdi Aleyhisselâm zuhur edecek. Çünkü onun görevi Kuranı yeniden yaşanır hale sokacak. Yani insanlar Kurandan bu kadar uzaklaştılarmı?
Şeyh Adnan. Kabbanî Hz: Evet, İnsanların neredeyse hepsi Allah’tan, Rasulullah’tan ve ilahi öğretiden uzaklaştılar. İnsanların çok az bir kısmı Rasulullah’ın sahabesine öğrettiklerini yolda ilerleyen gerçek evliyaları, Allah dostlarını takip ediyorlar.

Güzin Osmancık: Gerçek Allah dostlarına ulaşmak insana ne kazandırır?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Evet, işte kim Allah dostlarının yoluna adım atarsa o Allah’ın manevi mertebelerine ulaşır. Allah’ın evliyalarını ve evliyaullahın öğretilerini takip etmek insanın kalbini Kuran-ı Kerim’le ve hakikat öğretisiyle yeniden diriltir. Kuran’ı ya da başka hiçbir şeyi takip etmeyen milyonlarca insanı uyandırmak için muazzam bir güce yani ilahi bir güce ihtiyacınız vardır. İşte Allah bu gücü ahir zamanda gelecek olan Rasulullah’ın varisine ( Mehdi’ye) vereceğine dair Rasulullah efendimize söz vermiştir. Rasulullah’ın ümmeti Kuran’dan ve İslâmi hakikatlerden uzaklaştıkları zaman (ahir zamanda) Allah Rasulullah’ın zuhur edecek olan varisini (Mehdi’yi) ilahi güçlerin her çeşidiyle donatacak.

Güzin Osmancık: Mehdî Aleyhisselâm’ın zuhuru ile neler değişecektir?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz : Mehdî zuhur ettiğinde sıradan teknolojiyi kullanmayacak, O Kuran-ı Kerim’in teknolojisini kullanacak. Bismillahirrahmanirrahim deyip üç defa Allahu Ekber diye tekbir getirerek tüm insanlığın kalbini Allah’a ve Rasulullah’a çevirecek. Mehdi Aleyhisselâm insanları öylesine cezbedecek ki; onları kendi iradelerine bırakmadan cebren Allah’ın ve Kuran’ın hakikat yoluna iletecek, insanlar O’nu gayri ihtiyari takip edecekler.Ve insanlar hakikate giden bu yolda tıpkı Rasulullah’ın sahabesi gibi olacaklar.
Mehdi Aleyhisselâm insanların gönlünü bozunmuş olan bu dünyadan Kuran-ı Kerim’e, hadislere ve Rasulullah’ın şeriatına çevirecek, İlahi öğretiyi insanlara öğretecek, böylece insanlar Allah’a ve Rasulullah’a ulaşacaklar. Allah insanları ilahi nurlarla süsleyip kalplerini Allah’ın evi haline getirecek
Allah diyor ki; “ Ne dünyayı ne de cenneti kendime ev olarak seçtim. Yanlızca gerçek müminlerin kalpleri benim evimdir “
İşte o zaman insanlar Allah’ın evini temsil ediyor olacaklar. Onların kalplerine gök katlarından Allah’ın ve Rasulullah’ın nurları (fazl ve salavat nurları) iner.O insanlar Kuran’ın hikmet ve sırlarının şelaleri gibi olurlar. Hem bir hadis-i kudside hem de Kuran’da şöyle bir ifade vardır;
Tüm ehli kitap özellikle de hristiyanlar Hz.İsa Aleyhisselâm’ın vefatından önce ona iman edecekler. Kalu bela gününde ( bizler henüz dünyaya gelmeden önce) Allah hepimizin ruhlarını çağırdı ve “ Ben kimim? “ diye sordu. İnsanlar da “Sen bizim Rabbimizsin, biz de senin aciz hizmetkârlarınız “ dedi.
Allah’ın Rasulullah’ın ümmetine olan (özellikle de ahir zaman ümmetine) rahmetini görünce bütün peygamberler dediler ki; “ Ya Rabbi biz peygamberlik sırlarını istemiyoruz. Bizi de Rasulullah’ın ahir zamanda gelecek ümmetinden kıl “ Allah aralarından yalnızca Hz. İsa Aleyhisselâm’ın duasını kabul etti. Ve dedi ki; “ Hayır. Herkes kendi döneminde zuhur edecek. Sadece İsa Rasulullah’ın ümmetine ve tüm insanlığa hizmet etmek için ahir zamanda tekrar yeryüzüne gelecek “
Ama bu defa bir peygamber olarak değil Rasulullah’ın ümmetinden biri olarak yeryüzüne gelecek. Sadece hristiyan alemi ya da gayri müslimler için değil İmam Mehdi Aleyhisselâm’ın emrinde O’na yardımcı olmak için gelecek
Müslim ya da gayrimüslim bütün insanlığı imana getirmek, Allah’ın ve Rasulu’nun yoluna sevketmek için gelecek.

Güzin Osmancık: Hz İsanın yeryüzüne inmesi nasıl ve ne zaman gerçekleşecek?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Allah Hz. İsa Aleyhisselâm’ı beş bin melekle birlikte Şam’daki Emeviyye Camii’nin doğu tarafındaki beyaz minaresine indirecek.
Ve Mehdi Aleyhisselâm (…) namazını kıldırmak üzereyken Hz. İsa’nın geldiğini görünce (…) namazını O’nun kıldırması için geri çekilir.
Bunun üzerine Hz.İsa Aleyhisselâm Mehdi Aleyhisselâm’a der ki; “ Hayır! Namazı sen kıldır. Çünkü sevgili Muhammed Aleyhisselâm ümmetine; Hz. İsa yeryüzüne indiğinde imam sizin aranızdan birisi (Mehdî Aleyhisselâm) olacak demiştir “ Hz.İsa inmiş olsa bile imam müslümanların arasından birisi olacaktır. Müslümanların imamı Hz. Muhammed’in ahir zamanda zuhur edecek olan torunu Mehdi Aleyhisselâm’dır.

Güzin Osmancık: Mehdi Aleyhisselâm zuhuru ile alakalı şeyhinizden aldığınız önemli bilgiler nelerdir?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’leri bir zamanlar bize bir şey açıklayıp öğretmişti: 1936 ’da yani büyük sultan Şeyh Şerafeddin ed-Dağıstani Hz’leri döneminde (makamı Bursa-Yalova arasında Güney Köy’dedir.) Şeyh Şerafeddin Dağıstani Hz’leri kendisi şöyle anlatıyor: “ İnzivaya çekildiğim bir gün melekler bana küçük bir bebek getirdiler.
“ İşte bu çocuk Mehdi Aleyhisselâm ‘dır …”
“ Melekler çocuğu bana getirdiler çünkü O’nun kulaklarına tekbir okuyacak kişi bendim. Bu elest bezminde yazılıdır…”
Bebeğin doğduğu o günden bugüne yaklaşık 70 yıldan fazla geçmiştir. Yani Mehdi Aleyhisselâm şu an zuhur edecek donanımdadır. Mehdi Aleyhisselâm, Rasulullah (s.a.v) ‘in manevi terbiyesinden geçmiştir, yani Rasulullah’ın ruhundan,ruhaniyetinden eğitim almıştır.
Allah Mehdi Aleyhisselâm’ı her çeşit nübüvvet sırrının bilgisiyle ve Hz. Peygamber (s.a.v.) ‘in mührüyle donatmıştır.
Ve Mehdi Aleyhisselâm gelmiş geçmiş tüm ademoğlunun imamı olacaktır. Sadece müslümanların değil tüm insanların imamı. Hz isa ile İkisi birlikte Deccal’i ve Deccal’in ordusunu bitireceklerdir. Böylece dünya üzerinde “ La ilahe illallah Muhammeden Rasulullah” tan başka bir şey kalmayacaktır. Bu vakte çok yaklaşmış bulunuyoruz. Şeyh Abdullah Dağıstani Hz’leri 1967’deki bir halvetlerinde halefi Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’lerine Mehdi Aleyhisselâm’ı (manevi alemde) ziyaret edeceklerini söyler
Medine’ye yaklaşıp Ashab-ı Kef’in makamına geldiklerinde Mehdi Aleyhisselâm’ı orada bekler bulurlar.
Mehdi Aleyhisselâm mağaradan dışarı çıkar ve iki kolunu bu şekilde kaldırarak onlara şunları söyler:“ Sakın buraya girmeyin. Eğer girecek olursanız buradan asla çıkamazsınız. Buraya giren ben zuhur edene kadar içeride kalır . İnsanları tasavvufi yola, hakikatlere,Allah’ın sırlarının yoluna ve ilahi yola çağırmaya devam etmelisiniz. Yolculuğunuz burada bitiyor. Bu sizin için yeterli. “
Ve Mehdi Aleyhisselâm onları geri yolladı. Onlar da Medine’de inzivaya çekildikleri odalarına geri döndüler. Allah İslamiyet’i yeryüzünde tekrar diriltmesi ve insanların kalplerini ilahi öğretiyle donatması için İmam Mehdi Aleyhisselâm’ı gönderecektir. Rasulullah (s.a.v.) bir hadisinde sahabesine şöyle söylüyor; “Ümmetimin en hayırlısı Hz. Mehdi döneminde yaşayanlardır” Bunun üzerine Hz.Ömer de dahil olmak üzere bütün sahabe; “ Keşke biz de o dönemde yaşasaydık ya Rasulullah “ dediler.
Rasulullah “ Hayır ya Ömer, hayır ya Ömer, hayır ya Ömer “ dedi. “ Bu sözlerim Hz. Mehdi döneminde yaşayanlar içindir “
“ Onlar benim en sevdiklerim olacaklar. Sizler benim sahabemsiniz, arkadaşlarımsınız. Ahir zamanda gelecek olanlarsa ümmetim arasında en değerli olanlar, benim en sevdiklerimzdir. “
“ Çünkü onlar beni görmedikleri halde çok kuvvetli imana ve inanca sahiptirler. Onlar sadece benim adımı duyarak beni sevdiler. Muhammeden Rasulullah. “ Siz sahabem olduğunuz için beni ve bana nasıl vahiy indiğini görüyorsunuz. Ama onlar hiçbir şey görmüyorlar. Buna rağmen kalplerinde aşk var. Onlar; hakikatlerle, ilahi sırlarla ve Allah’ın bana ahir zamanda göstermemi emrettiği ruhaniyetimle donanmışlardır.”

Güzin Osmancık: Şeyh Nazım Kıbrısi hazretleri ile Mehdi Aleyhisselâm arasındaki bağ ne boyuttadır?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Mehdi Aleyhisselâm’la Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’leri arasında çok sağlam bir bağlantı vardır. Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’leri Mehdi Aleyhisselâm’ın halifelerinden biridir ve Mehdi Aleyhisselâm’ın tüm manevi ilminin kapısıdır.
Mehdi Aleyhisselâm ‘ı takip eden herkes Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’lerinin manevi terbiyesi altındadır. Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’leri İmam Mehdi Aleyhisselâm ‘dan insanların kalbine gelen ilahi bilginin aktığı kanaldır. Bir keresinde evliyalar sultanı büyük şeyh Dağıstani Hz’leri şöyle söylemişti; “Allah ve Rasulü beni her neyle donattıysa hepsini benden sonra gelecek halefim Şeyh Nazım Kıbrısi’ye miras bırakıyorum. Sadece insanlar ya da sizin için değil bütün evliyalar için bu manevi mirasımı Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’lerine bırakıyorum.”

Güzin Osmancık: Şu an yeryüzünde yaşayan büyük evliyalar kimlerdir?
Şeyhh Adnan Kabbanî Hz: Her zaman diliminde hayatta olan 124.000 evliya bulunur. Şu an bu evliyalar gizlidirler. Çünkü Mehdi Aleyhisselâm’ın zamanına çok yakınız. Bunun için yaşayan evliyaları arasanız da bulamazsınız. Ancak eski dönemlerde yaşamış ve şu an türbelerindeki makamlarında yatan evliyaları bulabilirsiniz. Rasulullah (s.a.v.) Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’leri için bir istisna yapmış ve O’nun velayetini (veli olduğunu) ifşa etmiştir. Çünkü Mehdi Aleyhisselâm’ın ortaya çıkması çok yakındır. Bütün evliyalar, kutuplar, gavslar ve hatta en yüksek makamdaki evliyaların bile Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’lerinin kendilerine vereceği manevi güçlere ihtiyaçları var. Hiçbiri bu manevi güçleri bu kanal olmadan Rasulullah’dan direk olarak alamaz.

Güzin Osmancık: Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretlerinin Mehdi Aleyhisselâm zuhuru için çalışmaları nelerdir?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Allah’u Teala ve Rasulullah (s.a.v.) bugün dahi Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’lerinin gerçek mahiyetini insanlardan saklıyor. Sürekli oturuyormuş görüntüsü vererek kendini gizliyor. Çünkü bütün evliyalara bu talimatları, bu ilahi öğretileri, Allah’ın nurlarını ve manevi güçleri vermekle son derece meşgul. Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhuru için hazırlıklar yapıyor.

Güzin Osmancık: Mehdi Aleyhisselâm zuhuru ne zaman gerçekleşecektir?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Şeyh Şerafettin ed-Dağıstani Hz’leri 1933 yılından 1982’ye kadarki süreç içinde Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhur edeceğini ve herkesin O’nu göreceğini müjdelemişti. Ancak hikmetini sadece Allah’ın bildiği bir sebepten dolayı Allahu Teala Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhurunu bugünlere kadar ertelemiştir.

Güzin Osmancık: Mehdi Aleyhisselâm zuhurunun ertelenmesi sizce neye bağlıdır?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: İnsanların tolere edemeyeceği bazı manevi sırlar vardır. Mesela Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhuru, Hz. İsa Aleyhisselâm’ın yeryüzüne inmesi. Çok kısa bir zaman diliminde herkes sadece Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhur ettiğini öğrenmekle kalmayacak aynı zamanda Rasulullah’ın hakikati, Rasulullah’ın ruhaniyeti herkese görünecektir. Allah’ın Kuran-ı Kerim’de söylediği ve Rasulullah’a söz verdiği gibi;
“ Sana Kuran’ı indiren Kuran’ın sırlarını vermek için seni tekrar gönderecek İşte bundan dolayı Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhuru ertelenmiştir. Şeyh Şerafeddin ed-Dağıstani Hz’leri bu vakti 1982 olarak müjdelemişti ancak Allah Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhurunu bugüne kadar yani Kuran’ın sırrı Adem Aleyhisselâm ‘dan bu yana göçüp gitmiş herkesin kalbine tamamen yerleşene kadar sürekli ertelemiştir. Sonra Rasulullah (s.a.v.) hâlâ hayatta olup da Mehdi Aleyhisselâm’la birlikte olanların kalplerine bunu yerleştirmek için zuhur edecek.

Güzin Osmancık: Mehdi Aleyhisselâm zuhuru ile yeryüzünde neler değişecektir?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Herşey tümüyle değişecek. Her yer cennet gibi olacak. Bu günkü gibi değil. Çünkü bugünkü teknoloji ve icat edilen herşey duracak. Sonra semavi teknoloji yani ilahi teknoloji ortaya çıkacak. Artık bu teknoloji olmayacak. Mehdi Aleyhisselâm’ın döneminde herşeyin aslı meydana çıkacak. Mesela güneş hakkında bilgi edinmek istediğinizde güneş konuşup Allah’ın onu niçin yarattığını ve kendisiyle ilgili hakikatin ne olduğunu size anlatacak. Ay da aynı şekilde. Bitkiler sizinle konuşacak. Dağlar ve hayvanlar Allah’ın onları niçin yarattığını ve insanoğlunun onlardan nasıl yararlanabileceğini anlatacak. İşte Mehdi Aleyhisselâm’ın dönemi böyle olacak.

Güzin Osmancık: MehdiAleyhisselâm zuhurunda Kutsal emanetleri teslim alacağını biliyoruz. Bu emanetleri kimin elinden teslim alacaktır?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Kutsal emanetlerin bir kısmı meleklerin elindedir, bir kısmı cinlerde ve bir kısmı da evliyaların, kutupların elinde.
Emanetleri taşıyan ya da koruyan herkes vakti gelince Rasulullah’ın emriyle bunları Mehdi Aleyhisselâm’a teslim edecekler. Özellikle de kutsal emanetlerin en önemlisi olan ve Topkapı’da bulunan Rasulullah’ın sancağını (liva-yı hamd sancağı) teslim alacak. Bizzat kendisi gelip Rasulullah’ın sancağını, asasını, sarığını ve abasını alıp üzerine giyecek.
Yine Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’lerinin talimatıyla bütün evliyalar Mehdi Aleyhisselâm’ın bu emanetleri giymesi için bir merasim düzenleyecekler. Mehdi Aleyhisselâm’a kutsal emanetleri evliyalar sultanı yani zamanın gavsı giydirecek. Ve sonra Mehdi Aleyhisselâm Rasulullah’ın (s.a.v.) sancağını açacak.

Güzin Osmancık: Geldiği zaman onun geldiğine dair bir işaret olacak mı?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Hani fırtına olur, şimşek çakar ya da yıldırım atar ya... Mehdi Aleyhisselâm zuhur edeceği vakit…Allah müsaade edip Rasulullah (s.a.v.) emrettiğinde zuhur edecek ve Şam’da Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber diye tekbir getirecek. Doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün dünya bu tekbir sesini yıldırım gibi duyacak.
Ve herkes O’nu parlayan bir güneş gibi görecek, tekbirinden tanıyacak. İkinci kez tekbir getirdikten sonra tüm silahlar ve teknolojinin icat ettiği herşey tamamen duracak. Mehdi Aleyhisselâm üçüncü kez tekbir getirdikten sonra da bütün imansızlar dağlara ve mağaralara kaçacak...
Ve bütün herkes Mehdi Aleyhisselâm ‘ı tekbir sesinden dolayı sanki yanındaymış gibi duyucak ve O’nu tanıyacaklar. Doğuda ya da batıda olsun kalbinden Mehdi Aleyhisselâm ‘ı takip etme niyetini geçiren herkesi melekler alıp O’nun huzuruna götürücekler.
Rasulullah (s.a.v.) ‘in sancağını (bir Osmanlı Türk’ü olan) Mehdi Aleyhisselâm taşıyacaktır. Mehdi Aleyhisselâm Sultan Abdülhamid’in torunlarından birini kendi emri altında hükmetmek üzere tayin edecek ve sonra Allah’ın (cc) Levh-i Mahfuz’da yazdığına göre tüm ülkelerde atanan kişiler Mehdi Aleyhisselâm’ın emri altında hükmedeceklerdir.

Güzin Osmancık: Mehdi Aleyhisselâm hangi tarihlerde bekleniyor. Çıkışı yakın mı?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Biz O’nu sabah akşam bekliyoruz. Kulaklarımız Mehdi Aleyhisselâm’ın tekbir sesini bekliyor. Ortaya çıkmasına artık çok az kaldı.
Önümüzdeki Muharrem Ayı’nda zuhur edebilir. Bize göre bu bile çok uzak bir tarih. Biz çok daha yakın bir zamanda bekliyoruz. Ama bu Allah’u Teala’nın elinde olan bir şeydir. Bundan dolayı kesin bir zaman veremeyiz. Bu bir gayb’dır. Ve Allah; “ O benim elimdedir “ diyor. Ve Allah emir verir vermez, Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhuru bir anda gerçekleşecektir.

Güzin Osmancık: Evliyaların Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhuru ile alakalı açıkladıkları alametler nelerdir?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Şeyh Nazım Kıbrısi Hz’lerinin Şeyh Şerafeddin ed-Dağıstanî Hz.’lerinden aktardığına göre Mehdi Aleyhisselâm’ın zuhurunun iki alameti vardır; Bunlardan birincisi Rusya Türkiye’ye girecek; üç ay yani doksan gün sürecek. Bu doksan gün içinde üçüncü dünya savaşı, yani büyük katliam, yani Armageddon gerçekleşecek. Bu savaşta her türlü atom silahı kullanılacak. Rusya’nın Türkiye’ye girmesinden doksan gün sonra Mehdi Aleyhisselâm’ın tüm silahları durduran tekbir sesleri duyulacak.
Aksi takdirde dünyanın atom bombası gibi patlaması sözkonusu. Mehdi Aleyhisselâm herşeyi durduracak. Ve ikinci tekbirden sonra melekler insanları Mehdi Aleyhisselâm’ın yanına taşıyacaklar. Üçüncü tekbirden sonra Mehdi Aleyhisselâm’a düşman olan herkes kaçacak.

Güzin Osmancık: Mehdi Aleyhisselâm ilk geleceği şehir neresidir?
Şeyh Adnan Kabbanî Hz: Mehdi Aleyhisselâm Şam’dan İstanbul’daki Asitane’ye Rasulullah’ın sancağını alıp dikmeye gelecek.
Bütün evliyalar gece gündüz O’nun gelişini bekliyorlar. Ve bu süre fazla bir zaman değil. Çünkü evliyaların ve Rasulullah’ın (s.a.v.) söylediği bütün alametlerin ve müjdelerin hepsi gerçekleşti. Gerçekleşmeyen başka alamet kalmadı. Muhyiddin İbn-i Arabi Hz’lerinin söylediğine göre Mehdi Aleyhisselâm’ın bundan yaklaşık 30 yıl önce ortaya çıkmış olması gerekiyor. Bu da 1975 yılı civarına denk geliyor. Ama Allah’u Teala bu vakti hikmetini kendisinden başka kimsenin bilmediği özel bir sebepten ötürü erteliyor. Allah’ın tayin ettiği vakitte Mehdi Aleyhisselâm zuhur edecektir. Allah’ın “Kün feyekün” demesiyle hemen olur.
O vakte son derece yaklaşmış bulunuyoruz. Bundan dolayı bütün Arap Alemi’nin ya da Avrupa’nın, yani kısacası tüm dünyanın kaynadığını ve acı içinde kıvrandığını görüyorsunuz. Ve hiçkimse barışa, huzura ve adalete nasıl kavuşacağını bilemez bir durumda. Bu; etrafımızı kuşatmış bulunan uğursuzluğun ve fitnenin yansımasıdır. Bu fitneyi Mehdi Aleyhisselâm’dan başka hiçkimsenin durdurmaya gücü yetmez.

--------------------------------
Adnan Kabbani kuddise sırruhun mufassal Mehdi A.S. Sohbetinin deşifre edilmiş tam metni verilmiştir.

(Bu tam metin deşifreyi foruma ulaştıran program yapımcısı Güzin Osmancık'a teşekkür ederiz.Güzin Osmancık; MPLTV'de sadece program yaptığını bu TV ile özel bir ilişkisi olmadığını bildirmiştir.)


En son HAQQanî tarafından 27.05.09, 21:03 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh ADNAN KABBANİ Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 27.05.09, 21:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 13.03.09, 06:08
Mesajlar: 291
19 Nisan 2009


“Eûzubillahimineşşeytânirracim. Bismillahirrahmânirrahîm”

Cenabı Allah (CC) bizi Şeytan’dan ve onun askerleri, "Şeyatinler’den" korusun diye, bizler “Eûzubillahimineşşeytânirracim” sözüyle başlarız.

Ve bizler "Bismillahirrahmânirrahîm" deriz.

Şânı Yüce olan Allah (CC)’nün Adıyla.

Eşheduen la illahe illallah ve eşheduenne Muhammeden abduhu ve Resulühu -sallallahu aleyhi ve sellem-.

(Arapça dua ediyor)

Destur ya Seyyidî , Meded...

İlk önce Mevlana Şeyh Nazım’dan (ona bakıyor) makamı açmasını istemeliyiz ki o da bize faydalı olan şeyleri versin.

Meded ya Şeyh Nazım el-Hakkani,

Meded ya Abdullah el Faiz'id-Dagistani,

Meded ya Seyyidi ya Resulullah...

Ey Şanı Yüce olan Allah, bizlere rahmet eyle, bağışla, merhamet eyle ve Resulullah (sav)’in, Büyükşeyh’in (Abdullah el Faiz'id-Dagistani) ve Mevlana Şeyh Nazım’ın yardımıyla bizleri destekle.

Ey Şeyh Nazım kalplerimizi, İlahi İlim Deryaları’na aç.

Cenabı Allah’ın İlahi Huzuruna, Resullullah (sav)’in İlahi Huzuruna, Büyükşeyh’in (Abdullah el Faiz'id-Dagistani), bütün Şeyhlerin, kendine Ya Seyyidi, kalplerimizi aç.

Mevlana’nın (Şeyh Nazım el-Hakkani), Evliya’nın meclisinde oturuyoruz ve bizlere birşey ulaştırmasını (Şeyhimize bakıyor) bekliyoruz. Hatta kemik atsa bile iyidir.

Ve bunun için geleni bekliyoruz.

Onlar her defasında ayrı Derya’dan, ayrı Makam’dan bizlere açmaktadırlar.
Ve bütün bu Derya’lar yeterince dalgalar, sayısız, sonsuz dalgalar veriyor.
Ve hiç bir dalga ötekisine benzemiyor.
Ve her gün başkadır. Bugünkü dalga dünkü dalgaya benzemez.
Dünkü dalga da ertesi günün dalgasına benzemez.
Her gün okyanus dalga verir ve bir dalga öteki dalgaya benzemez.
Ve bu Derya sıradan Derya’dır.
O zaman İlahi Derya’lar nasıl olur?
Manevî Derya’lar, Hakikat Derya’sı, İlim Derya’sı, Sırlar Derya’sı nasıl olur?

Cenabı Allah’a ait olan birşey daima sınırsız olur.
O sınıra veya kuşatmaya girmez çünkü hiç birşey Cenabı Allah (CC)’ı sınırlamaz veya kuşatmaz.
O herşeyi sınırlar.
Fakat hiç birşey Onu sınırlayamaz.
Ve bunun için aklınla Cenabı Allah’ı (CC) aklınla düşünemezsin çünkü aklın sınırlıdır.
Allah onu sınırlamış fakat akıl Cenabı Allah (CC)’ı sınırlayamaz.

Bunun için kim ki hakiki iman istiyorsa, kalbiyle iman etmesi gerekiyor aklıyla değil.
İman kalbe giydirilmeli, akla değil.
Çünkü akıl imanı taşıyamaz.
İman hayal edemiyeceğin sonsuz bir Derya’dır.
Şanı Yüce olan Allah’ın İlahi Dünya’sıyla bağlı olan hiç birşey hayal edilemez çünkü Cenabı Allah’ın İlahi Dünya’sı hayal edilemez.
Nasıl ki hiç kimse Şanı Yüce olan Allah’ı hayal edemiyorsa veya tarif edemiyorsa, öyle de Onun İlahi Dünya’sı hayal edilemez veya tarif edilemez.
Bundan dolayı Mübarek Kuran-ı Kerim’de Cenabı Allah (CC) bazen Cennetleri tarif ettiğini, fakat çoğu zaman tarif edilmediğini görürsün.

[b]Allah sadece diyor ki “Ben size hayal edemiyeceğinizi vereceğime dair söz veriyorum”.


(Bunun ayetini okuyor)

"Bu hayatta Beni sevenler ve Bana itaat edenler, onlara hazırladığımı, hiç bir vasıtayla asla hayal edilemez, görülmemiştir veyahut akla gelebilir. Ve kim ki Şeytan’a itaat etmezse ve Cenabı Allah’a itaat ederse, o çabucak Cenabı Allah’a ulaşır.”

Cenabı Allah’a, O’nun İlahi Huzurunda bulunmak, O’na ulaşmanın en kolay yolu Şeytana itaat etmemek, Cenabı Allah’a itaat etmektir.

Mevlana (Şeyh Nazım el-Hakkani) Hazretleri bir rahip hakkında konuştu. Rahib bir Hintliydi ve Nakşibendi yolunun Büyükşeyh’lerinden, Seyyidi Halidul Bağdadi’nin, Seyyidi ibnu Halid’in zamanında yaşıyordu.

Ve Seyyidi Halidul Bağdadi, onun zamanında, Nakşibendi yolunda "Halidiyye", “Nakşibendi Halidiyye” olarak bilinirdi.

O bizim Nakşibendi yolumuzun Büyükşeyhlerindendir.

Bir defasında müridine dedi ki “Hazreti Mehdi (as)’ın ortaya çıkma vakti çok yakınlaştı”.

Çünkü onun zamanında, Hazreti Mehdi’nin ortaya çıkacağını gösteren, sağlam kaynak, Levhu Mahfuz’da yazılıydı.

Bu demektir ki Seyyiddina Halid’in zamanında ümmetin kötülüğü başladı. Ve bu devam edecektir tâ ki kötülük zirveye çıkana kadar.
Zirveye çıktıktan sonra da Hazreti Mehdi ortaya çıkacaktır.
Ve o zamandan, Hazreti Halid’in zamanından ümmetin kötü ve daha da kötü davrandığının başlangıcıydı. Artık iyi örnek değiller fakat kötü örneklere değişmeye başladılar.

Ve o müridine dedi ki "Bu sene hacca gideceksin. Hacca git ve Hazreti Mehdi’yi orda ara. Belki onu bulursun.

“Şimdi Hazreti Mehdi’nin zamanının başlangıcıdır" diye yazdığı için bunu söyledi.
Hazreti Mehdi ortaya çıkmamıştı fakat zamanının başlangıcıydı.
O da düşündü ki “Belki o Hazreti Mehdi (as)’ı bulur”.
Ve böylece müridi hacca gitti.

Ve Mevlana diyor ki: O haccı’nı yaptı ve herkese, Ulema’ya, Evliya’ya, hacc yapan herkese Sahibüz-Zaman’ı, İmam’ı soruyordu. Ve herkes ona “Biz onun hakkında birşey bilmiyoruz çünkü şimdi O'nun zamanı değildir. Onun zamanı Resulullah’ın ümmetinin sonlarındadır, ümmetin sonundadır. Şimdi henüz zamanı değildir” dedi. Hatta hiç kimse, Ulema’nın ve insanların çoğu Hazreti Mehdi (as)’ı duymamıştılar bile.

Birtek bazı Evliyalar dediler ki “Fakat şimdi henüz O'nun zamanı değildir”.
Çünkü bu Evliyalar Levhu Mahfuzu okumaya güçleri yetmiyordu, ki orda Hazreti Mehdi (as)’ın zamanı başladığını gösteriyordu.

Bir Hindistanlı…. (Önceden Pakistan yoktu. Kaşmir yoktu. Bangladeş yoktu. Hepsi Hindistan kıtasıydı. Büyük bir kıtaydı ve Müslümanlar tarafından yönetiliyordu. Günümüzdeki gibi, inancı olmayanlar, özellikle Hintliler tarafından yönetilmiyordu.) İşte o biri….

O mürid hacc’da olan bir Hindistanlıya Hazreti Mehdi’yi sordu ve o ona dedi ki "Ben Hazreti Mehdi hakkında hiç birşey duymadım fakat bizim ülkemizde bir rahip vardır. Kendisi ğayrı-müslimdir. Gayrı-müslim’dir fakat çok olağanüstü güçleri vardır. İstediği herşeyi yapıyor. “Ol” deyince, herşey “olu”veriyor. Ve bu Dünya’yı idare ediyor. Bizde buna çok şaşırıyoruz. O nasıl, müslüman olmaz iken, bir Hintli olduğu halde böyle güçlere sahiptir. Sen gel ve onunla tanış”.

Ve bunun üzerine Hazreti Halid’in müridi "Tamam seninle gelirim" dedim.
Ve Hindistana gitti. Hazreti Mehdi’yi bulamadığı için "Hindistana gideyim ve göreyim" dedi.
Gitti ve hakikaten gördü ki o rahib aynı bir Veliullah gibi olağanüstü güçlere sahipti.
İstidraci keramet ile istediği herşeyi yapıyordu.

Bunun üzerine Şeyh Halid Hazretleri’nin yanına döndü ve ona dedi ki "Ya Seyyidi, Hazreti Mehdi (as)’ı hakkında en ufak birşey bilen kimseyi bulamadım”. Fakat olaylar böyle böyle oldu ve beni Hindistana götürdüler. Ve orda bir rahiple tanıştım ki onun da Evliya gibi kerametleri ve olağanüstü güçleri vardır".

Hazreti Halid, ona dedi ki "Ben sana bir cevap veremem. Yarın sabah, Sabah namazından sonra bu rahibin hakikatını sana anlatacağım”. Yatsı zamanıydı. Yatsı’yı kıldılar ve herkes evine çekildi.

Hazreti Halid, evine gideceği yerine “bir adım, “bir tay” attı. (“Tay’ın” manası “bir adım atmak" dır.
Fiziki bedenini ruhun içine, manevi bedenin içine yerleştiriyorsun ve ondan bir adımla istediğin her yere uçup, ulaşıyorsun.) İşte bir adımla Hindistan’a ulaştı.

Hazreti Halid Bombay’a gitti. O Rahip, Bombay’da kalıyordu. Oraya ulaştı.

Ve Mevlana diyor ki: Tam rahibin yaşadığı sokağa girmek istediğinde, rahibin onu beklediğini gördü. Kendi evinden uzak, onu selamlayıp "Ben seni bekliyordum. Gel" dedi. Ve onu kendi evine davet etti. Evinden içeriye girdiklerinde, rahip onun önüne yemek koydu. Ve dedi ki “Bu yemek bir Müslüman Bayan tarafından hazırlanmıştır, çünkü sizin iman etmeyenin yemeğini yemediğinizi biliyoruz. Bunun için bir Müslüman aile tarafından hazırlanmıştır. Yiyebilirsiniz. Helal yemektir”.

Ve Hazreti Halid yemeği yedi.
Ondan sonra rahibe baktı.
Mevlana diyor ki “Böyle baktı. Sadece ona baktı”.
Ve ona sadece tek bir söz söyledi. İki değil, sadece tek bir söz söyledi. Ona "Eslim" dedi. Sadece "Eslim" dedi. "Teslim ol; İslam'a Gir" manasında, “İslam’a gir”, “Cenabı Allah’a teslim ol” manasına gelir.

Bunun üzerine rahip hiç bir cevap vermedi. Mevlana diyor ki: “Sadece 45 dakika, yaklaşık 1 saat kadar kalbine baktı ve hiç bir cevap vermedi”. Yaklaşık 1 saat oldu ve Rahip “Eşhedu enla illahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resulühu -sallallahu aleyhi ve sellem-" dedi.

Hazreti Halid dedi ki “Ey Rahip, neden bir saat imansız olarak bekledin. Neden bu kadar zaman “Eşhedu enla illahe illallah ve eşhedu ene Muhammeden abuduhu ve resulühu sallallahu aleyhi ve sellem” demeyi bekledin?”.

O da dedi ki "Ya Seyyidi, benim bu makama ulaşmam, bu mucizevi güce sahip olmam, mucizelerle donanmış olmam, bütün bu olağnüstü güçlere sahip olmamın tek sebebi, benim bir danışmanım olduğundandır”. “Peki kimdir senin danışmanın?” dedi Hazreti Halid.

Rahip dedi ki: “Benim danışmam nefsimdir. Benliğim. Onsuz hiç birşey yapmam. Önce nefsime, kendime sorarım ve ondan cevap alana kadar beklerim. Bana ne tavsiye verirse, bende onun tam tersini yaparım. Şimdi 75 yaşındayım ve altmış senedir nefsime danşıp ondan aldığım cevabın tam tersini yapmadan hiç birşey yapmıyorum. Ve böylece bu makama eriştim. Şimdi siz bana İslam’a girmeyi teklif ettinz ve her zaman ki gibi nefsime bunu sormaya mecburdum. Ve 1 saattir benimle kavga edip, bana dedi ki: “Deli misin, İslama girmeyi düşünüyorsun? Acemi mi olmak istiyorsun, oysa şimdi çok yüksek rahipsin. Güçsüz mü olacaksın? Şimdi ise tüm Dünya senin kontrolün altında. Nasıl acemi olarak başlamak istiyorsun, aynı sıradan bir Müslüman gibi olmak istiyorsun? Onlara bir bak. Nasıl birbirlerine kötü davranıyorlar. Hiç kimse İslamı tutmuyor. Hiç kimse Mübarek Kuran-ı Kerim’i tutmuyor. Hiç kimse Cenabı Allah’ın öğrettiklerini tutmuyor. Sen öyle mi olmak istiyorsun?
Aynı onların ahlakına mı sahip olmak istiyorsun? Oysa şimdi milyonlarca Hint’li elinin altında tutan bir rahipsin. Deli misin?"

Ve bu nefsim 1 saat boyunca beni İslam’dan uzaklaştırmaya çalıştı. Ondan sonra anladım ki nefsime zıd hareket edip bütün hayrın İslam’da olduğunu anladım. Ve bunun için nefsimin verdiği tavsiyenin aksine bende “Eşhedu enla ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resulühu -sallallahu aleyhi ve sellem-” dedim”.

Ve bunu der demez Şanı Yüce olan Allah ona…. Halidul Bağdadi’nin gücü sayesinde, -çünkü zaten o hazırdı-, Cenabı Allah ona tüm Gökteki Makamları, Şanı Yüce Allah’ın Arşı’nı, bu Dünya’da olan tüm Dünyevî Makamları açtı ve onun oralara ulaşmasını sağladı.

Ve Mevlana diyor ki: “Bu olayın hikmeti: Kim ki birşey yapmak istiyorsa daima önce kendi nefsine sorsun, kendine sorsun ve hangi tavsiyeyi veriyorsa onun aksisini yapın. O zaman çabucak Cenabı Allah’a ulaşırsın”.

Bunun için Cenabı Allah (CC) diyor ki “Kim ki Şeytan’a itaat etmezse ve Bana itaat ederse, o hemen Bana ulaşır”.

Cenabı Allah buyuruyor ki: “Kim ki Bana itaatkar olursa ve Şeytana itaatsız olmak istiyorsa ve “Şeytan’a nasıl itaatsız olabilirim?” diye soruyorsa, bunun cevabı ise Şeytan’a ve nefsine sor. Sor “Bu nasıl? Acaba yapsam mı yapmasam mı? Ya bu yiyecek? Yesem mi yemesem mi? Ya şu nasıl? Gitsem mi gitmesem mi? Sana ne tavsiye veriyorsa, onun aksini yapın. O zaman onlara itaatsız olursun ve Cenabı Allah’a itaatkar olursun”.

Ve bunun gibi Cenabı Allah diyor ki “Bende sizi Benim İlahi Huzurumda bulunduracağım. Çünkü ben sadece Bana itaat eden ve Şeytana itaatsız olanın yanındayım. Ben onları karanlıktan aydınlığa götürürüm. Oysa Allah’a taatsız olan ve Şeytan ve nefsine itaatkar olan, Şeytan ve nefsi onu alıp aydınlıktan karanlığa götürür”.

Bunun için daima Cenabı Allah’ın yanında bulunmalıyız. Şeytan’ın, nefsinin yanında olmamalıyız. Çünkü nefsimiz ve Şeytan asla bizim faydamızı istemez. Daima bu hayatı bize karşa süsleyip, bizleri Cenabı Allah’tan ve Resullullah (sav)’den ulaştırmaya çalışırlar. Bu hayatı çök güzel gösterirler ki bizler daima kendi zevklerimizin peşinden koşalım ve bu hayattan, maddi hayattan birşeyleri koparmaya çalışalım.

Fakat nefs birşey vermez. Ancak bizlerden alır. Bizim imanımızı, mücevherlerimizi, İslam’ımızı çalar ve bize sadece kötülükten başka birşey vermez. Ve ondan sonrada bizleri Cehenneme gönderir.

Çünkü Şanı Yüce olan Allah, Resullullah (sav)’in hadislerinden birinde, yemin ediyor:

"Ey Dünya.."

Bu hayata diyor.

“Ey Dünya, kim ki sana hizmet ediyorsa, kim ki senin için çalışıyorsa, kim ki senin yanında kazançlı hayat istiyorsa ve kazançlı hayatı olması için sana hizmet ediyorsa, ona kendinden hiç birşey verme. Ona hiç birşey verme. Daima ona acı çektir. Hatta çok zengin olsa bile, onun bu zenginliğini onun şanssızlığı ve belası olsun ki acı çeksin.Ve kim ki Bana hizmet ediyorsa, ona hizmet et. Kim ki Cenabı Allah’a hizmet ediyorsa, Ey Dünya, Ey hayat, ona hizmet et ve ona kazançlı ve acısız bir yaşam ver. Ve ne yapmak istiyorsa, aklına birşey geliyorsa, hatta düşmeye kalksa, çabucak onu kendisine ver”.

Bundan dolayı görürsün ki, bu hayat, bu Dünya Evliyaullah’a hizmet ediyor çünkü daima Allah’la beraber olan Evliya’dır. Ve daima Cenabı Allah’a hizmet eden, Allah onu karanlıktan aydınlığa çıkarır.

(Arapça ayetler okuyor)

Cenabı Allah buyuruyor ki: "Ben, Bana itaat eden ve Bana hizmet eden Müminlerin destekçisiyim ve onlara kefilim. Ben onları karanlıktan aydınlığa götürürüm. Ben onları karanlıktan alıp nurlara gark ederim. Nurla nurlandırırım.”

Vellezine keferu

“Kim ki Şeytan ve nefislerine itaat ederse…

Vellezine keferu evliyauhummu-tağut

"Onlara kefil olan, onları destekleyen, Şeytanlardır. Şeytan onları aydınlıktan karanlığa götürür. Seni Cennet’ten Cehenneme götürür.”

Cennet’e gideceğin yerde Cehennem’e gideceksin.

Ve bu hayatta ne kadar yaşıyorsun? Elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz sene ondan sonra bitiyor. Biz ebediyet’e doğru gidiyoruz. Ebediyyen yaşamak için. Biz ebediyyen Şânı Yüce olan Allah’ın İlahi Saltanatında yaşayacağız. Eğer şimdi biz Cenabı Allah’ı ve Resulullah’a hizmet etsek ve sevsek, Allah ve Resulullah Yevmel Kiyamet’te bizleri sever ve hizmet eder. Ve kim ki şimdi Cenabı Allah’a hizmet etmiyorsa ve Hakk’ı sevmiyorsa, Allah da onu Yevmel Kıyamet’te unutur. Kim ki Cenabı Allah’ı tutarsa, Allah’da onu Yevmel Kıyamet’te muhafaza eder. Resulullah onu muhafaza eder. Evliyaullah, tüm Büyükşeyhler, Mevlana, onlar onu muhafaza eder ve onlar onun için şefaat eder.

Bunun için çok dikkat etmelisin. Bu hayat sadece çok süslü bir hayattır. Sadece süstür. Başka birşey değil. Hakikaten birşey değildir. Aynı bir serap gibi bir hiçtir. Gölgedir. Bitecektir. Ve eğer sen ona itaat ediyorsan, izinden gidiyorsan ve hizmet ediyorsan, o zaman sende bir serap olursun. O zaman sende bir hiç olursun.

Oysa ki “Burası bir seraptır. Ben sadece Cenabı Allah’la beraber olmalıyım. Yiyeceğim kadar çalışmam benim için yeterlidir. Allah bana rızkımı, yiyeceğimi içeceğimi, giyeceğimi verir. O benim için yeterlidir. Kalbimle hizmet etmiyeceğim fakat sadece elimle hizmet edeceğim ki kendimi koruyayım, insanlara harcatmıyayım" diye düşünen kişi, bunun için Allah onu sever ve onu çok yüksek makama koyar ve zenginlik verir.

Oysa ki bu Dünya’nın peşinden giden ve yüksek binalar yapmak için, zengin olmak için, para kazanmak için alt eden ve ondan sonra tüm paraları bankalara koyup, cebinde banka hesabında kaç para olduğunu yazan bir kağıt parçası olan ve tek bir kuruşunu harcamayan birine bir de bakmışsın ki Ölüm Meleği gelmiş ve ruhunu almış.

Bitti.

Onca parasıyla ne yapacak?

Cenabı Allah ona kabrinde: "Ne kadar parayla yanıma geldin?" diye mi soracak? Yoksa Allah ona: “Kiminle bana geliyorsun? Hangi şahid ile Benim yanıma geliyorsun? Neyle Bana geliyorsun?” diye mi soracak?

Ve Cenabı Allah’a bu hayatta hizmet edenler ve Cenabı Allah’ı sevenler: “Ben Cenabı Allah Sana “Eşhedu enla ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resuluhu” ile geldim. Ben Sana olan aşkım’la geldim, Ya Cenabı Allah! Resulullah’ın aşkıyla! Evliyaullah’ın aşkıyla! Mevlana, Sultanul Evliya’nın aşkıyla! Tüm Büyükşeyhlerin aşkıyla! Ehli Beyt’in aşkıyla! Senin Dostlarının aşkıyla Sana geldim, Ya Şânı Yüce olan Allah!” diyecektirler.

Ve Cenabı Allah onu “Hoş geldin Ey Kulum” diye karşılar. Onu da Peygamberlerle beraber kılar.

Ulaike…

Cenabı Allah buyuruyor ki: “Onlar, En-Nebiyn ve Sıddıkiyn ve Şüheda ve Salihin ve hasuna Ulaike ve Ğafika” ile beraber olacaktırlar.”

Bunun için bu insanlarla beraber olmak için en iyisini yapmaya çalışın, ki onlar Şânı Yüce olan Allah’ın izinden gidenlerdir ve Allah (CC)’ya en dürüst olanlardır.

Kötüleri takip etmeyin, çünkü onlar seni Allah(CC)’dan uzak tutmaya çalışırlar. Özellikle Şeytan. Bunun için Şeytan’a itaat etmeyin ve Allah (CC)’ya itaat edin.

Nefsine itaat etme. Cenabı Allah’a ve Resulullah’a itaat et. Ondan sonra en yüksek makam’a ulaşırsın.

Ve Cenabı Allah bizleri bu hayatta zikrullah’ı yapmızı emrediyor. Resulullah’a salatu ve selam getirmemiz için, zikrullahla kendimizi terbiye ediyor, yetiştiriyor. Neden?

Nefsimizden ve insanlığımızdan kurtulmak için.
Nefsinizden kurtulmadan, hiç kimse Cenabı Allah’a ulaşamaz.
Hiç kimse yaklaşamaz ve Şânı Yüce olan Allah’ın İlahi Huzuruna nefsini ve insanlığını üzerinde taşıyan erişemez.
Hiç kimse Allah (CC)’nın Huzuruna üzerinde "nesutiye" olan, insanlık ve benlikle ulaşamaz.
Onları kendinden uzaklaştırıp, Cenabı Allah’a gelmelidirler.

Bunun için Allah(CC)’nn Hazreti Musa (as)…….

Ne zaman ki Hazreti Musa ailesiyle, Şuayıp Aleyhiselam’ın ülkesinden, kendi halkı İsrailoğullarının, neler yaptıklarına bakmak için Mısır'a geri dönerken, yolunda bir ağaç gördü. Fakat bu ağaç ateşle kaplanmıştı.

Ve ailesine dedi “Bakayım, belki…”

Hazreti Musa giderken Mısır'ın yolunu şaşırdı ve hava çok karanlık, soğuk ve yağmurluydu. Ve bütün bu şimşekler ve yağmurlar, sağanak yağmur arasında bir ağacın ateş vermesi onu çok şaşırtmıştı.

Ve ailesine dedi ki: “Gidip, bakayım. Belki yolumu bulurum veya bu ağaçtan bir kaç yanan dal getireyim, sizi ısıtması için”.

Ağaça yaklaştığı an, gördü ki bu ağaç ateş, ateş, ışık veriyor fakat ağaç halen yeşil. İçi yanmıyor, sadece etrafından ateş ve ışık geliyor.

Tâ ki bir ses duydu "Ey Musa, Ben senin Rabbinim".

(Kuran ayeti okuyor)

“Ey Musa, Ben senin Rabbinim. Ayakkabını çıkar. Mübarek Vâdi’desin."

(Kuran ayeti okuyor)

"Mübarek Vâdi’desin. Ben bu Vâdi’yi Kendi Nurum’la giydirdim ki bu ağaçtan gelen ateşi tanıyasın.”

Çünkü Hazreti Musa (as)’ın nefsi, benliği aynı ateş gibiydi. Kendisi çabucak kızardı, aynı ateş gibiydi. Bundan dolayı, Mevlana buyuruyor ki:“Hiç kimse İsrailoğullarını Hz. Musa (as)’dan hariç kontrol edemez”. Hatta kardeşi Hz. Harun, Harun Peygamber, Kendisi Peygamber olduğuna rağmen İsrailoğullarını kontrol edemedi.

Peki Cenabı Allah ona ne dedi?

“Ayakkabını çıkar! Ayakkabını çıkar! Mübarek Vâdi’desin"

Hazreti Musa çölde kuru toprak üzerinden geziyordu ve ayakkabısı da kuruydu. Şeriat’a göre kurunun üzerinde kuru pâk’tır. Ayakkabısını çıkarmaya gerek yoktu. Neden Cenabı Allah ona ayakkabıısını çıkarmasını emretti?

Mevlana diyor ki: "Allah(CC)’nın Hazreti Musa’ya verdiği emir sembolik’ti”.

“Musa eğer Benim İlahi Huzurumda bulunmak istiyorsan, Bana yaklaşmak, Bana yakın olmak istiyorsan, ayakkabılarını çıkar! Nefsini çıkar! Benliğini çıkar ve Bana, Nurla, varolduğun İlahi Nurla, Benim Varlığımla, Bu Nurla gel”.

Ve Allah(CC) ona “Ayakkabılarını çıkar! Nefsini ve Benliğini çıkar!” emrini verirken, aniden Hz. Musa’nın nefsi ve benliği onun üzerinden sıyrıldı ve sadece Allah (CC)’nn Nuruyla yaşıyordu ve Allah (CC)’ya yaklaşıyordu.

Şânı Yüce olan Allah’ın Nurlarıyla yaklaşıyordu ve Cenabı Allah’ı, Rabbi’ni duydu ve ona diyordu ki…

(Ayet okuyor)

“Eğer ayakkabılarını çıkarırsan, eğer nefsini ve benliğini çıkarırsan, o zaman Benim Vahiylerimi işitebilirsin!”

Aksi taktirde benliğin ve nefsin, bu fiziksel bedenle Cenabı Allah’ın Vahiy’ini işitmesi çok zor olur.

Bütün Peygamberlere, Allah (CC) onlara Hz. Cebrail (as) gönderdi çünkü onlara insanlığından sıyrılması emredilmedi. Onların nefsleri yoktu fakat üzerlerinden benliklerinin sıyrılması gerekiyordu.

Hazreti Musa bunların dışındadır çünkü onun çok kuvvetli nefsi ve benliği vardı. Cenabı Allah, Hz. Musa Allah(CC)’nın sesini işitebilsin diye kendisine “Çıkar” emrini verdi. Fakat ses olarak işitmiyordu.

(Ayet okuyor)

“Şimdi Vahiy olarak işiteceksin.”

Bitti.

Kim Cenabı Allah’la konuşuyordu? Söyle Mevlana.

İlk olarak, kim Hz. Musa’yla konuşuyordu?

Hazreti Musa (as)’la konuşan, onu yaradılmadan evvel eğiten’di. Onun atomunu, onun ruhunu, onun hakikatını yetiştiren Peygamberlerin Mühürü Hz. Muhammed (sav)’dı.

Tam eğitildikten sonra, Hz. Musa’nın Hakikât’ı Resulullah’ın söylediklerini tercüme edip ona aktarıyordu. Resulullah da Cenabı Allah’ın İlahi Diliyle söylediklerini tercüme edip ona “Ya Musa, ayakkabını çıkar. Nefsinden ve insanlığından sıyrıl ve Benim Nurumla, Cenabı Allah’ın İlahi Nurlarıyla” gel. Ve geldiğinde, o zaman Rabbinin senden ne istediğini işitirsin” diye aktarıyordu.

Vestemi lima yuha

“Ve şimdi Cenabı Allah’ın Vahiy’sini dinle.”

Ondan sonra Hazreti Musa işitiyordu ve Cenabı Allah’tan gelen Vahiy’i dinliyordu. Allah(CC)’den direk olarak, arada Hz. Cebrail (as) olmadan, Hz. Musa’ya vahiy geliyordu. Şânı Yüce olan Allah(CC) Hz. Musa’ya hangi vahyi gönderdi?

(Ayet okuyor)

“Ben Şânı Yüce olan Allah’ım. Benden başka Tanrı yoktur. Bana ibadet et Musa!”

Cenabı Allah bu vahyi Hz. Musa (as)’a gönderdi.

Ve böylece Hz. Musa nefsinden ve benliğinden sıyrılması emrini almıştı.

Ve tüm Adem (as)’ın evlatları için, kim ki Nakşibendi yolunun veya Sufi yolunun meyvesini yemek istiyorsa, İslam’ın, İman’ın ve İhsan’ın meyvesini yemek istiyorsa, Cenabı Allah’a kim ulaşmak istiyorsa, nefsinden ve benliğinden çıkıp, içinde sadece Allah (CC)’nün nurunu barındırarak, sıyrılması gerekiyor. O Nur Allah’ın varlığıyla vardır ve Cenabı Allah’a, Resullullah’a ve Evliyaullah’a içinde bulunan bu nurlar ve Resulullah’ın nuruyla, sayesinde Şânı Yüce olan Allah’a yaklaşabilirsin.

Hatta ibadet ederken, oruç tutarken ve namaz kılarken bile, biz daima nefsimizle, insanlığımızla beraber oluyoruz.

Bunlar asla bizim Cenabı Allah’ın İlahi Huzuruna iyi bağlanmamızı sağlamazlar.

Cenabı Allah ile bağlantısının iyi olmasını isteyen her kimse, ayakkabısını çıkarması gerekiyor. Herkesin ayakkabısı vadır, nefsi ve fiziksel insanlığı onun mânevi ayakkabısıdır. İlla ki onlardan sıyrılması gerekiyor, çünkü bu iki ayakkabıyla Cenabı Allah’ın Huzuruna çıkamaz.

Aynı Resullullah (sav)’ın Miraç Gecesinde yaptığı gibi.
Miraç Gecesinde Şânı Yüce olan Allah’ın İlahi Huzuruna çıktı. Kendisiyle Cenabı Allah arasında belki 1 veya 2 yay’dan daha az bir mesafe vardı. Allah (CC) buyuruyor ki “Onun ve Allah’ın arasında Heybet Halısı vardı”.

Ve Resullullah (sav) utanıyordu ve ayakkabılarını çıkarmak istemişti.
Fakat o ayakkabısını giymiyordu ki, çünkü Seyyidelmir geldi ve onu yatağından kaldırdı.

Kim yatağında ayakkabısıyla yatar?
Hiç ayakkabısıyla yatağa yatana rastladın mı?
Asla.
Ve onu yatağından kaldırdı. Fakat bu sembolikti.

Bundan dolayı Cenabı Allah ona; “Ayakkabınla bas, Ey Habibim Muhammed! Halıma bas. Ayakkabınla Halımın üzerine bas” diye hitap etti.
Bu da, Resullullah’ın içinde zerre kadar dahi herhangi bir nefs ve benlik taşımadığını göstermektedir.

O Cenabı Allah tarafından bir İlahi Benlik’le ve İlahi Beden’le şereflenmişti.

Artık insan bedeni yoktu fakat İlahi Bedeni, Cenabı Allah’tan Nurlar verildi.

Bundan dolayı ona dedi ki “Bu iki ayakkabı, senin ayakkabılarını giy”, bu da “İlahi Benliğin ve İlahi Bedenin” manasına geliyor.

Bu Mânevi Beden Resulullah, Cebrail (as)’dan tâ Cenabı Allah’ın İlahi Huzuruna ulaşırken geçtiği bütün Nur Derya’larından geçerken, giydiğidir.

Ve böylece Resulullah ayakkabısıyla basması için emir aldı, oysa Hz. Musa (as) “Ayakkabını çıkar!” emrini almıştı.

Ve bir defasına, Hazreti Musa Allah (CC)’ya dedi ki... (Çünkü Cenabı Allah’la artık bu olaydan sonra dilediğini serbestce sorabildi.)

“Ey Şânı Yüce olan Allah, niçin? Fark nedir? Hepimizi Peygamber olarak yarattın ve tüm Peygamberlere ve bana diyorsunuz ki “Daima iyi iman’a sahip olmalısınız ve Benim Peygamberlerin Mühürüne iyi bir muhabbet taşımalısınız”.

-Benim ve Peygamberlerin Mühürüyle olan farkım nedir? Oysa ben direkt Şânı Yüce olan Allah’la konuşuyorum. Onunla ve benim aramda ne fark var? Neden bana da aynı Senin Habibin, Peygamberlerin Mühürü, Hz. Muhammed (sav) gibi makam vermiyorsun?”

Allah (CC) ona "Edep yâ Musa!" dedi.

"Edepli davran, yâ Musa! Böyle bir soru sorma, yoksa seni Peygamberlikten atarım. Ve seninle daha asla konuşmam. Sen, bütün Peygamberler, Adem (as)’ın evlatları, tüm Kainat; Benim Rızamı kazanmaya çalışıyorsunuz. Şânı Yüce olan Allah’ın rızasını almaya çalışıyorsunuz.”

Hepimiz, neyi istiyoruz?

Cenabı Allah’ın (CC) bizden razı olmasını istiyoruz.

"Sen, tüm Peygamberler, Adem (as)’ın evlatları ve tüm Kainat Benim Rızamı arıyor. Oysa Ben Herşeye Gücü Yeten, Şânı Yüce olan Allah olduğum halde;

Benim Habibim Muhammed Benden razı olması için elimden gelen herşeyi yapıyorum.”

Cenabı Allah bunu Mübarek Kuran-ı Kerim’de buyuruyor.

(Ayetini okuyor)

Cenabı Allah buyuruyor ki: “Ben sana taa ki sen razı kalana kadar vereçeğim Ya Habibim Muhammed (sav)”.

Cenabı Allah bizleri affetsin ve rahmet etsin.

M: Amin.

Allah Allah

Allah Allah

Allah Allah

Aziz Allah

Allah Allah

Allah Allah

Allah Allah

Kerim Allah

Allah Allah

Allah Allah

Allah Allah

Subhan Allah

Allah Allah

Allah Allah

Allah Allah

Sultan Allah

Sen Sultansın, Ey Şânı Yüce olan Allah ve biz Senin zayıf kullarınız.

Bizleri bağışla, bize rahmet et ve bize desteğini ver, Ya Allah (CC).

Bizleri Sana karşı dürüst kullardan eyle. Bizleri dürüstlükle donat.

Bizleri Resulullah’a karşı dürüst ümmet kıl.

Bizleri Sana aşıklardan eyle, Ey Cenabı Allah (CC).

Resulullah (sav)’e aşıklardan eyle.

Mevlana Şeyh Nazım’a, Büyükşeyh’e (Abdullah el Faiz'id-Dagistani) dürüst mürid ve onlara aşıklardan eyle.

Hazreti Mehdi (as)’ın zamanına erişmemizi nasip eyle.

Hazreti Mehdi (as)’a ve Hazreti İsa (as)’a izinden giden dürüstlerden ve onlara aşık olanlardan eyle.

(Arapça dua ediyor)

El Fatiha[/b]

Sohbet

Lefke, KKTC

19 Nisan 2009

Şeyh Adnan KABBANİ


****


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh ADNAN KABBANİ Mehdi A.S. Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 18.12.09, 17:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Sohbet


20 Nisan 2009

Şeyh Adnan Kabbani

Eûzubillahimineşşeytânirracim

(İlkin Cenabı Allah (CC) sayesinde Şeytan’a karşı korunmamız için “Eûzubillahimineşşeytânirracim" diyoruz.)

Eûzubillahimineşşeytânirracim

Bismillahirrahmânirrahîm

Eşhedu enla ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resulühu (sav)

(Şeyh Adnan Arapça dua ediyor)

Destur ya Seyyidi Meded

Ya Sultanul Evliya Şeyhina Şeyh Muhammed Nazım el Hakkani Meded

Ya Rabbi...

Ya Seyyidina Meşayihinalkiram Abdullahid-Dağistani Meded...

(Şeyh Adnan Arapça dua ediyor)

İlk önce Mevlana Şeyh Nazım’dan meded istiyoruz. Bizleri destekleyip makamımızı açsın diye. Çünkü Mevlana Şeyh Nazım’ın (qs) makamından gelmezse konuşulan ve söylenen herşeyin hiç bir faydası yoktur.

Hatta çoğu Ulema, Şeriat’tan ve Mübarek Kuran-ı Kerim’den, ayet’ten veya hadis’ten konuştukları halde, onların sohbetleri yine de aynen cenaze töreni gibidir. İçinde hayat yoktur çünkü onlar bağlantılı değildirler.

En önemli şey bağlı olmaktır.

Ve bundan dolayı bu zamanın Uleması hakkında Resulullah (sav) onları "Yahudi ümmeti", "Benim ümmetimin içindeki Yahudiler" olarak tarif eder.

Sahabeler bunun üzerine “Ya Resulullah, ümmet-i Muhammedin içinde nasıl Yahudiler olabilir?" dediler.

Efendimiz de buyurdu ki: “Ulema, Ahir zamanın alimleri, benim ümmetimin içinde olan Yahudilerdir, çünkü onların dilinden zehir akmaktadır".

Onların dillerinden ayet, Mübarek Hadis, her türlü güzel şey söyleniyor fakat onlar ona göre hareket etmiyorlar veya kendi yanlış fikirlerine ve nefslerine göre açıklıyorlar.

Allah (CC)’nün ve Resulullah (sav)’in o ayetle ve hadisle vermek istediklerini vermiyorlar.

Ve bundan dolayı şimdiki ulemada görüyoruz ki, hepsi Evliyaullah’a karşıdırlar. Ehl-i Beytun-Nebi (sav)’e karşıdır. Hatta sizin ülkelerinizde gördüğümüz gibi Resulullah (sav)’e bile karşıdırlar.

Onlar diyorlar ki: “Resulullah bitti. Yoktur artık.”

Resulullah’ı yok ediyorlar ve diyorlar ki, özellikle Selefiler, Cemaatu'l-Tebliğ ve bunlara bağlı olanlar, özellikle bu zamanın İslam Dünya’sının tüm Uleması Vehhabilere bağlıdırlar ve onların hepsi diyor ki: “Resulullah’tan meded istemek, Resulullah'ın sana yardım etmesini dilemek, Evliya’dan sana yardım etmesini dilemek, Allah (CC)’den Resulullah yüzü hürmetine rahmet dilemek, Evliyaullah’ın yüzü hürmetine rahmet dilemek küfürdür, şirk’tır”.

(M: Bidat.)

- Hayır sadece bidat demiyorlar fakat seni İslamın dışında olduğunu söylüyorlar. Seni bir gayrı-müslim ediyorlar. Çünkü onlar "Resullullah (sav) bitmiştir” diyorlar.

Ya Evliya?

“Evliya yoktur. Bütün Evliyalar ölmüştür. Bu zamanda Evliya yoktur” derler.

Neden mi?

Çünkü kendileri Evliya’nın soyundan çok uzaktırlar ve bundan dolayı kendileri Evliya değildirler ve tüm Dünya’da Evliya olmadığını zannederler. Onlar Evliyalara inanmazlar.

Ve bundan dolayı onlar bunların hepsinin, hatta Makam sahiplerinin mahvolmalarını istiyorlar.
Ve hiç kimsenin onlara gidip ziyaret etmelerini istemezler.Hatta Sahabelerin, Evliyaların ve de üstelik Resulullah’ın Makamını hiç kimsenin ziyaret etmesini istemezler.

Onlar "Bitti" derler.

Nasıl bitmiş olabilir?

Allah (CC) Resulullah (sav)’a bağlı kalmamızı emrediyor.

Ve hiç kimse Cenabı Allah’a ulaşamaz, sadece Resulullah (sav)’in sayesinde ulaşır.

Allah (CC) buyuruyor ki: “Herkes bilsin ki Resulullah sizin aranızdadır. Hatta hepinizin içindedir.”

"Veallamu anafikuhum Resulullah".

Allah bunu Mübarek Kuran-ı Kerim’de buyuruyor.

Ve Cenabı Allah buyuruyor ki: “Vebteğu ileyhil vesile”.

Bir güzel vesile.

"Sizi Bana bağlaması için bir güzel vesile” .

Ve Resulullah (sav)’ın dışında kim herkesi Cenabı Allah’a bağlayabilir.

Ve Resulullah’a bağlı olmak, böyle kolay bağlanamazsın.

Sadece Hazreti Ebu Bekir-i Sıddik veya Hazreti Ömer veya Hazreti Osman veya Hazreti Ali veya her hangi Sahabe sayesinde bağlanırsın.

Çünkü Resullullah (sav) Hadisi Şerifinde buyuruyor ki.. Ve bu çok sağlam bir hadistir. Sahihi Buhari’de der ki: "Sahabetikennücum bi eyihim iktadeytum ihtadeytum".

“Benim Sahabem aynı yıldızlar gibidirler. Hangisine tutunup izinden giderseniz, onlar sizi iyi yönlendirir ve sizin bana ulaşmanızı ve bana bağlı olmanızı sağlar”.

Ve şimdi Sahabe de bizim aramızdadır.

Fakat biz onları da göremiyoruz çünkü onlar sadece manevi vardır.

Fakat sadece Maneviyatın makamına erişmiş ve bir ayağını bu hayatta diğer ayağıyla da öteki tarafta duran ancak onları görebilir.

O Sahabeleri manevi olarak görür ve onların izinden gider.

Fakat bizim gibiler kördür.

Biz Sahabe’ye bağlı olan, Sahabe’ye ulaşanı tutmalıyız.

Ve Evliyaullah’tan hariç daha iyi kim takip edilebilir.

Evliyaullah, onlar Sahabelerin sırlarıyla giydirilenlerdir.

Her Sahabe, Sahabe’nin izinden giden birine kendi sırlarını giydirmiştir ve ondan sonra bu Sahabe’nin izinden giden, bu sırları onların izinden giden birine giydirmiştir.

Ve Hazreti Ebu Bekir-i Sıddik onun sırlarını Sıddık’tan Sıddık'a giydirmiştir, ta ki günümüzün Sıddıkına, Mevlana Şeyh Nazım, Sultanul Evliya’ya giydirmiştir.

Büyükşeyh vasiyetini verirken, ben onun vasiyetini yazıyordum.

Büyükşeyhin yanında, hizmetçisinden hariç, hiç kimse yoktu. Çünkü o vefat etmeden evvel son üç gün daima yatağındaydı.

Fakat çok güçlü ve sağlam idi fakat böyle kalkıp gezemiyordu… Aslında gezebiliyordu fakat manevi işi fiziksel işinden daha fazla olduğundan böyle ayaklanarak gezmek istemiyordu.

İşte o böyle yatağında yatıyordu ve bana "Senet defterimi getir" dedi. Bana “Bir kağıt getir” demedi fakat "Bir senet defteri ve kalem getir. Vasiyetimi yazmak istiyorum" dedi.

Büyükşeyhin çoğu vasiyetleri olduğu halde, orada dedi ki "Bu benim son vasiyetimdir".

Ben de bunun üzerine “Hayır, Ya Mevlana siz bizim içimizdesiniz. Aynı Resulullah (sav) gibi bizim aramızda olacaksınız. Ölmeyeceksiniz, ya Seyyidi. Sizin daha çok, çok uzun ömrünüz var”.

Çünkü Resulullah (sav) tarafından ona Hazreti İsa (as)’ın zamanına bile erişeceğinin müjdeleri verilmişti.

O dedi ki: “Bu öyle olabilir fakat ben gitmeye karar verdim. Çünkü eğer ben gitmezsem Hazreti Mehdi ve Hazreti İsa’nın gelmesi imkansızdır. Ben onları zorunlu getireceğim; aksi taktirde herşey insanların yaptıkları amellere göre olacaktır ve onların gelmesi hep ertelenip, ertelenip, ertelenecektir. Ve ben öyle biriyim ki, eğer ben insanların arasında kalsam Cenabı Allah (CC) rahmetini gönderiyor, bundan dolayı gitmeliyim ki bu rahmet dursun. Ve ben zorla Hazreti Mehdi’yi ve Hazreti İsa’yı getireceğim ve kendim tekrar ruhen onların arasına döneceğim."

Ve bunu dedikten sonra, dedi ki: “Ben vasiyetimi hazırlamak istiyorum”.

Ve o vasiyetini hazırladı ve senet defterinin 5, 6, 7 sayfasını kullandı.

Uzun bir vasiyetti.

Fakat vasiyetinde olan en önemli şey, onun bu sözleriydi:

“Her devirde Hazreti Ebu Bekir-i Sıddik’ın ve Resullullah (sav)’ın sırlarını miras alan bir Sıddık vardır. Ve bu Sıddik mecbur bir başka Sıddık’ka bunları devretmesi gerekiyor. Eğer birisi bu sırları ondan sonra ki Sıddık’a devredemiyorsa, bu demek ki kendisi de bir Sıddık değildir. Çünkü Resulullah’ın hattı kesilemez. Mecbur Kıyamet’te kadar devam etmelidir. Ve ben iyi eğitilmişim ve her türlü yüksek makamlarla giydirilmişim ve tüm Evliyalar, günümüzdeki tüm Evliyalar benim evladıma Mevlana Şeyh Nazım’a (qs) ihtiyaçları vardır. Ben onu, Resulullah (sav)’in gözü altında, Medine’de yeterince itikafa koydum ve onu bu zamanın Sıddık’kı olarak donattım. O bu sırlarla donanmıştır ve her Evliya, hatta Hazreti Mehdi (as)’ın bile ona ihtiyacı vardır".


Onun vasiyeti böyle idi ve bende onu söylediğini yazıyordum.

“İşte Allah (CC) bana verdiği ve donattığı tüm makamları onları benim evladıma Mevlana Şeyh Nazım’a, Nazım Efendi’ye giydiriyorum".

Büyükşeyh Mevlana’ya “Nazım Efendi” diye hitab ederdi.

“Şeyh Nazıma devrediyorum ve o aynı…Bir yıldız vardır, onu bilirsiniz. Kutup yıldızı.“O tüm Evliyaların kutup yıldızıdır. Kainat’ta olan her Evliya’nın ona ihtiyacı var”.

Ve böylece Büyükşeyh vefat etti ve Sıddıkiyyet Makam’ını Mevlana Şeyh Nazım’a devretti.

***

Ve böyle Hazreti Ebu Bekir-i Sıddik ve her Sahabe Kıyamete kadar mecburen sırlarını birine devretmeliler. Boşluk olamaz.

Aksi taktirde kırılır ve kesilir. Bu olamaz.

Çünkü Sahabe….

Resulullah (sav)’ın 124.000 Sahabesi var. Sahabe’nin sayısı 124.000’dir ve bu sayı Cenabı Allah’ın Adem oğullarına gönderdiği Peygamber sayısıyla eşittir.

Allah Adem (as)’ın oğullarına 124.000 peygamber göndermiştir.

Ve her Peygamber en sonunda vefat etmiştir fakat onların sırları muhafaza edilmiştir, kesilmemiştir. Ve bu sırlar Resulullah (sav)’in her Sahabesine giydirilmiştir.

Ve bundan dolayı her Sahabe Adem (as)’dan ta Son Peygamber Hazreti Muhammed (sav)’e kadar gelen bir peygamberi temsil eder.

Ve Peygamberlerin Mühürü Hazreti Muhammed (sav), o peygamberliğin sırlarını Hazreti Ebu Bekr-i Sıddık’a giydirmiştir.

O tüm Sahabe içinden Hazreti Ebu Bekr-i Sıddik’ı seçti çünkü Cenabı Allah (CC) Resulullah’ın göğsüne aktardığı herşeyi, kalbine aktardığı herşeyi, Hazreti Ebu Bekr-i Sıddik’kın kalbine aktarılması için Resululah’a emir vermişti.

Çünkü Hazreti Ebu Bekr fiziksel bedeni yaratılmadan evvel ruhu Cennette iyice eğitilmişti.
Ve o fiziksel bedenine girdi ve Resulullah’ın tüm sırlarını taşıdı. Ve Resulullah’ın ona verdiği tüm güçle, Resulullah (sav)’ın ümmetini Efendimizin vefaatından sonra taşıyabildi.

Aksi taktirde Resulullah’ın ümmeti Efendimizin ölümüyle bitmiş olurdu.

Çünkü Sahabe Resullullah’ın ölümünü kabul etmeye muktedir değildiler.

Onlardan hiç biri kabullenemiyorlardı. Hayır.
"Ölemez" dedi bazıları.
“Onu yatağında bırakmalıyız kı Allah onu Cennet’e götürsün. Onu gömmemeliyiz.”
Bazıları dedi ki: “Onu alıp Kabe’nin önüne koymalıyız”.
Başkaları da dedi ki: “Onu alıp Kudüsul-Şerif’e gömmeliyiz".

Ve Hazreti Ömer kılıcını alıp “Kim ki Resulullah’ın öldüğünü söylerse onun boynunu keserim”.

Ve bu böyle bir hafta devam etti.
Kavga değildi, daha çok Sahabe’nin arasında geçen bir duygusal tartışma idi, ta ki Hazreti Ebu Bekr-i Sıddik sesiyle "Innekemeyitun ve innehum meyyitun. Fe ma kanu yabudu Muhammed feinne muhammeden kadmet veme yabudullah fe innallah hayyun la yemuten" söyleyene kadar.

Hazreti Ebu Bekr diyordu ki “Muhammed’e ibadet eden…Muhammed ölmüştür”.

Böylece Resulullah’ın ölümünü bildirdi.

“Ve Cenabı Allah (CC)’a ibadet eden, Allah (CC) “Hayy’dır”, O “Asla ölmez”.”

Ve böylece "inneke meyyitun" ayetini söylüyordu.

Allah’ın Mübarek Kuran-ı Kerim’de buyurduğu: "Sen vefat edeceksin Ya Habibim Muhammed".

“İnnekemeyyitun ve innehum meyyitun".

“Sen öleceksin ve onların hepsi ölecektir”.

Fakat bizler aynı onlar gibi ölmeyeceğiz.

Hayır.

Resulullah (sav) o daima Allah tarafından sağ tutuluyor.
Çünkü Peygamberlik bir ölünün üzerine inşa edilemez.
Peygamberlik sağ olan birşeydir. Kıyamet’e kadar, hatta Kıyamet’ten sonra da devam eder ve bundan dolayı sağ olana inşa edilir, ölü olana değil.


Fakat bu fiziksel beden, Allah yemin etmiştir ki "bütün fiziksel bedenler mecburen bir gün herkes için sona erecektir".

İşte Allah (CC) Resulullah’ın bedenine aynı bir ölü gibi görünmesi için sanki perdeler ve örtüler bedeninin üzerine örtmüştür.

Fakat hakikaten o defnedildikten sonra Cenabı Allah (CC) tarafından tekrar hayata kavuşmuştu.

Ve onun fiziksel bedeni onun manevi bedeni olmuştu.

Çünkü Sahabe Resulullah (sav)’e:

“Ya Resulullah şimdi biz sana selatu ve selam getiriyoruz ama ne zaman vefat etseniz, gömülü ve tamamen kabrinizde bitmiş olsanız, biz nasıl size selatu ve selam getireceğiz?” diye sorduklarında Efendimiz bunun üzerine dedi ki:

"Bilmelisiniz ki sizin Peygamberiniz asla ölmez. Tüm Peygamberlere ölüm yoktur. Peygamberler kabirlerinde hayattadırlar ve Cenabı Allah’ın huzurunda Kıyamet’e kadar namaz kılmaktadırlar. Bundan dolayı her kim selatu ve selam getirirse veya beni ziyaret ederse sanki ben yaşarken beni ziyaret etmiş gibi olur ve ben yaşarken bana selatu ve selam getirmiş gibi olur”.

Ve Cenabı Allah (CC)’de Resulullah (sav)’in hakkında buyuruyor ki: “O ümmetin içindedir, arasındadır ve onlarla Kıyamet’e kadar beraberdir. Ve Kıyamet gününde bile Adem (as)’ın evlatlarıyla beraber olacaktır. Çünkü o Cenabı Allah’ın İlahi Huzurunda herkes için şefaat edendir”.

Eğer o ölü biri ise, nasıl ümmeti hakkında bilgi sahibi olur?
Nasıl Adem (as)’ın evlatların hakkında bilgi sahibi olur?


Çünkü o bizim aramızdadır.

Fakat Allah onu göstermiyor, gizli tutuyor ki o manevi bedeniyle, fiziksel bedenine nazaran, ümmetine daha güçlü bir şekilde hizmet edebilsin.

Ve bunun için Evliya Sahabe’yi temsil eder ve Hazreti Ebu Bekir-ı Sıddik da her dönemde Sultanul Evliya tarafandan temsil edilir.

Ve bu Evliya sayesinde Sahabe’ye bağlanabiliriz.

Ve Sahabe sayesinde Resullullah (sav)’e bağlanırız.

Ve kendini Resulullah’a bağlayarak Cenabı Allah’a bağlanırsın.

Hiç kimse "La ilahe illallah’a" geçemez "Muhammedun Resulullah’a" girmeden.

Önce "Muhammedun Resulullah’tan" girmelisin ondan sonra "La ilahe illallah’a" gidebilirsin.

Ve Cenabı Allah (CC) “İnna lillahi ve inne ileyhi raciun” buyuruyor.

Biz Cenabı Allah’a aittiz.

Biz Cenabı Allah’a ezel’den aidiz ve Cenabı Allah’a ebedi olarak geri dönüyoruz.

Böylece ezel’den başlıyor ve sonsuzluğa, ebediyete ulaşıyor.

Cenabı Allah’a geri dönüyoruz.

Bu demektir ki "La illahe illallah"a geri dönüyoruz çünkü "La illahe illallah"tan geldik.
Fakat bunların hepsi olmazdı, "Muhammedun Resullullah (sav)" olmasaydı
.

Ve bunun için Cenabı Allah Hazreti Muhammed (sav)’e diyordu ki: “Kim ki Bana sensiz geliyorsa, Ben onu karşılamam. Ben onu kabul etmem”.

Ve bunun için Şeytan Resulullah (sav)’ı istemez. Adem’i istemez.

Adem (as)’ın evlatlarının onu Cenabı Allah’a götüren bir rehber olarak istemiyordu.

Bunun için Hazreti Adem’e secde etmeyi reddetti ve bize, Adem’in tüm evlatlarına karşı bir düşmandır. Her saniye bizler için tuzaklar hazırlıyor.

Bizleri yakalayıp, Allah (CC)’den ve Resulullah (sav)’den çok uzakta olmamızı sağlamak istiyor. Ve böyle yanlış inançlar üretiyor.

Özellikle bu zamanın Ulema’sı yanlış inançlara sahiptir ki onların dillerinden zehir akmaktadır.

Biz onların hepsini çağırıyoruz. Fakat onlar Şeytan’ın öğrettiklerini taşıyorlar. Cenabı Allah’ın ve Resulullah’ın öğrettiklerini kullanmıyorlar veya taşımıyorlar.

Hatta onlar Ayet ve Mübarek Hadis kullansalar bile, onları bunu hepsini kendi nefislerine göre açıklıyorlar.

Maksatları insanları Cenabı Allah’tan ve Resulullah’tan daha çok uzaklaştırmak.

Ve bunun için İslam Alemin’de ve tüm İslam Dünya’sında insanların ne kadar çok İslam’dan kaçtıklarını görürsün.

Bakın ne kadar çok camiler var, fakat içleri boş.

Sadece Cuma günü bundan hariçtir ve o gün iki rekaat namaz kılırlar ve ayakkabılarını alıp kaçarlar.

Bu İmamlar ne yapıyorlar?

Bu Ulema ne yapıyorlar?

Hiç birşey.

Sadece insanların Allah (CC)’den ve Resullullah’tan daha fazla uzaklaşmalarını sağlıyorlar.

Çünkü onlar aynı heykel gibidirler. Minber’e doğru gelirler, minber’in üzerine çıkarlar ve cemaatla selamlaşırlar, ondan sonra devletin veya fetva konseyinin onlara verdiği hutbeyi okurlar ve tekrar mimber’den inip 2 rekat namaz kılarlar.

Hatta bazıları sünneti de kıldırır fakat onların çoğu sünneti kılmazlar.

En azından namazdan sonra bile "acaba cemaat ne ister" veya “cemaatın hangi sorunları var’da onu çözeyim” diye hiç biri beklemez.

Hayır.

Onlar kaçıyor ve insanlar da kaçıyor.

Ve böylece şimdi Şeytan herkesi tuzağına yakalıyor ve Allah (CC)’den ve Resulullah’tan uzak olmalarını sağlıyor.

Bunun için herkes Şeytan’ı dinlememek için çok dikkat etmeli.

Nefsini dinlememeye çok dikkat etmelisin.

Nefsin sana, Şeytan sana, içerden her neyi nasihat veriyorsa, sen onun zıddını yapmalısın. Onlara itaat etme ve Cenabı Allah’a itaat et.

Elinden geldiği kadar bunu yapmaya çalış.

Ve yasak olan şeyleri, elinden geldiği kadar değilde tamamen onlardan uzak dur, onların izinden gitme veyahut itaat etme. Sadece Allah (CC)’ye itaat et.

Fakat ibadete gelince veya güzel davranışlara gelince, eğer onu yapmadıysan Allah seni affeder. Önemli değil.

Fakat işlediğin yasak şeylerden ötürü cezalandırılacaksın.

Allah (CC)’den ceza vardır.

İşte Cenabı Allah’ın gazabı altında olmayın.

Cenabı Allah’ın müjdesi ve nimetleri altında olun. Rahmeti ve merhameti altında olun.

Ve bundan dolayı Cenabı Allah Mübarek Kuran-ı Kerim’de bu zamanın Ulemalarını ve akıllarında hayal edenleri veya görüntü görenler, kendilerini birşey zanneden ya da bağlı ve manevi zanneden veya Evliya’ya ve Resulullah (sav)’e bağlı olduklarına dair bir delilleri olmadığı halde “Evliya’yı görüyorum” yahut “Resulullah’ı görüyorum” yada “Şunu bunu görüyorum” diyene Allah (CC) onları Mübarek Kuran’da böyle tarif eder:

“Bunların hepsine Cenabı Allah (CC) ve Resulullah gerçek eğitim, doğru yorum ve nasihat vermişti, fakat onlar bunları taşımıyorlar”.

Neden mi?

Çünkü onlar aynı eşek gibidirler.

Eşek.

Onlar sadece sırtında kitap taşırlar.

Bir eşek bütün bu kitaplardan veya hayal veya görüntüden ne fayda alabilir?

Hiç birşey.

Eşek okuyamaz.

Eşek okuyamaz ve anlayamaz.

Onun sadece aklı var, onunla birşeyi hayal eder, ki o da sahtedir. Birşey gerçek değildir ve ondan sonra kendini önemli birşey zanneder.

Ve bunun için Cenabı Allah Mübarek Kuran’da diyor ki (Kuran ayetini okuyor).

Cenabı Allah İsrailoğulları ve de bu zamandaki ümmetin Ullema’sı hakkında bunu misal olarak veriyor.

Cenabı Allah onlara Mübarek Tevratı ve Mübarek Kuran-ı Kerim’i taşımaları için bu kitapları verdiği halde Allah onlara misal olarak diyor ki:

“Onlar aynı bir eşeğin kitap taşıdığı gibidirler. Çünkü onlar Mübarek Kitaplara göre hareket etmiyorlar. Sadece kendi nefislerine ve akıllarına göre hareket ediyorlar”.

Cenabı Allah’ın istediğini nasil yapabilirsin?

Üzerine Cenabı Allah’ın sevgisini çekmeye çalış.

Başka?

Üzerine Cenabı Allah’ın İlahi İlimlerini çekmeye çalış.

Resulullah (sav)’in İlahi Aşkını ve İlmini çekmeye çalış.

Evliya ve Ehli Beytin İlahi İlimlerini ve Sevgilerini çekmeye çalış.

Peki bunları kalbine çekebilmek için ne yapman gerekiyor?

Allah (CC) diyor ki: "Vettekullah veyuallimukullah".

Takva.

Takva’nın ne olduğunu biliyormusunuz?

M: Evet.

Evet Takva.

M: Tam bağlılık.

Hmm? (Bunu söyleyen Müride bakıyor)

M: Tam bağlılık.

Tam bağlılık.

Allah (CC) tam bağlı olmak.

Cenabı Allah buyuruyor ki: “Kim ki Bana tamamen bağlı olsa, Ben onun kalbine İlahi İlimler açarım. Kitaplardan gelen İlim değil fakat Mübarek Kitap Kuran-ı Kerim’in ve Benim Habibim Muhammed (sav)’in Mübarek Hadislerinin sırlarını Takva sayesinde onun kalbine açarım”.

Takva sayesinde.

Ve nasıl Takva sahibi oluyoruz?

Mevlana Şeyh Nazım der ki: "Zikrullah’la Takva sahibi olursun".

Kalbine Takva, tüm bağlılık, sadece zikrullah’la ve Resulullah’a selatu ve selam getirmekle gelir. Aksi halde gelmez.

Bundan dolayı Cenabı Allah bizlere Mübarek Kuran’da 3 emir veriyor.

İlk emir: (Ayeti okuyor)

“Ey Müminler, Ey inananlar, Cenabı Allah’a karşı Takva libasını giyin ve Sadıkla; bir Doğru olanla, Dürüst olanla, beraber olun”.

Bunun manası da: Evliyaullah’la beraber olmalısınız.

Eğer bulabilirseniz, Hazreti Ebu Bekiri Sıddık’in veya başka Sahabe’nin sırlarıyla donanmış bir Evliya ile beraber olmaya çalışın.

Fakat bu zamanda hepsi gizli tutuluyor.

Resulullah onların hepsini gizli tutuyor. Sadece Hazreti Ebu Bekr-i Sıddık’ın sırlarını miras alan, ki o Mevlana Şeyh Nazım’dır, o insanların arasındadır. Ötekileri tamamen gizlidir. Kendilerini saklıyorlar. Bazıları, bu bazı Evliyaları bilirler çünkü onlar kendilerine çok yakındırlar. Bundan dolayı kendilerini bu insanlara karşı açığa vururlar. Aksi halde onların saklı kalmaları emredilmiştir.

Her devirde 124.000 Evliya vardır. Bunların hepsi Sultanul Evliya’nın emri altındadır.

Ve bundan dolayı Allah (CC) Evliya ile bağlı olmamızı söylüyor.

Aslına Cenabı Allah’ın bir emiridir: “Doğru olanla beraber ol" "Dürüst olanla beraber ol". Bu da “Sadık” demektir.

Doğru olan bir Sadıktır.

Ve Cenabı Allah Sadık’ın kim olduğunu söylüyor.

Allah “Sadığın” manasının ne olduğunu bizlere tarif ediyor.

Çünkü herkes “Ben Doğru olanım” “Ben Müminim” “Ben Takva sahibiyim” diyebilir.

Fakat Allah: “Hayır böyle değildir. Kendini öyle gösterme ve söyleme" der.

Allah buyuruyor ki “Sadık olan, Doğru ve Dürüst olan biridir, Sadık olan, ricalun adaku ma ahadu aha aleyh”. (ayetin devamını da okuyor)

“Adam vardır”…..

Bunlar müjde ve rahmet libası giydirilmiş olanlar, manasına gelir. Ve Allah onların “Adam” Makamında olduklarına yemin eder.

Biz adam değiliz fakat hakikaten kadınız.

Bazen bir kadın Allah (CC)’nün “Adam” Makamında olabilir.

Bizler ise….

Bu zamanda "Biz adamız” veya "biz kadınız” diyemeyiz.

Biz “Bay” ve “Bayan’ız”.

Fakat “Hakiki Adam” Allah (CC) tarafından erişmiş biri olarak giydirilmiştir.

Allah (CC) ve Resulullah (sav) tarafından insan olarak “Mükemmel İnsan” libasını giydirilmiştir.

Onlar öyle Adam ki Allah (CC) ve Resulullah (sav) tarafından erişmiş libası giydirilmiştir.

"Sadaku"

"Sadaku"

“Onlar Doğru olandır ve Allah (CC) tarafından Dürüst libası giydirilmiştirler”.

Peki neyle onlar Doğrudurlar?

Neyle Cenabı Allah’a karşı Doğrudurlar?

Söz Gününde Cenabı Allah’a verdikleri Söz ile Doğrudurlar.

Bizim içimizde bir kimse kendine “Ben "Söz Günü"nde Cenabı Allah’a hangi "söz"ü verdim?” diye sormuş mudur?

Neyi söz vermişiz?

Kimse hatırlıyor mu?

Hepimize soruyorum: "Kim Söz Gününde, bu Dünya’ya gelmeden evvel, bizler ruh iken, atom iken ve Allah bizleri Söz Gününe davet ettiğinde, Allah (CC)’ya hangi hangi sözleşmeyi verdiğimizi ve hangi sözü Allah (CC)’ya söz verdiğimizi hatırlıyor?”

Kimse hatırlıyor mu?

Kimse biliyor mu?

Orada hepimiz “Ey Cenabı Allah, Sen bizim Rabbımız Şanı Yüce olan Allah’sın ve biz Senin en zayıf kullarınız”, diye söz vermişiz ve sözleşme yapıp kabul etmişiz.

Ve Ona çokça ibadet edeceğimizi, saygı göstereceğimizi söz verdik.

Cenabı Allah bizleri giydirmek istediği herşey için çalışacağımıza, Ona ibadet ve saygı göstereceğimize söz verdik ve Onunla anlaşma yaptık.

Ondan sonra Cenabı Allah buyurdu ki: "Ben sizlerden memnunum".

Ondan sonra Allah (CC) zaman geçtikçe ruhları bir bedene gönderip, bizler geldik.

Bu Dünya’da meydana geldik.

Ve şimdi bu Dünya’ya, bu hayat’a geldikten sonra, kim Cenabı Allah’a verdiğimiz sözü hatırlıyor?

Asla kimse hatırlamıyor. Kimse hatırlayamıyor.

Ve bunun için Cenabı Allah insanların Allah (CC)’ya verdiği sözü hatırlatmaları için Peygamberleri göndermiştir.

Son Peygamber (sav)’den sonra, Allah Sahabeleri ve Evliyaları göndermiştir ki onlar bizlere Anlaşma ve Söz Günün’de Allah (CC)’ya verdiğimiz sözü hatırlatsın.

Ve bu adamlar, bu Evliyaları onlar gerekeni yaptılar ve Allah (CC)’ya sadık kaldılar. Cenabı Allah’ı asla aldatmadılar veya ihanet etmediler.

Bizler ne kadar Allah (CC)’ı aldatmaya çalışıyoruz?

Bizler ne kadar Allah (CC)’ya karşı ihanet ediyoruz?

Kendimizi, nefislerimizi, Şeytanlarımızı, kötü ahlaklarımızı takip ederek.

Öteki bunları asla yapmaz.

Çocukluklarından ta vefat edene kadar onların sadece bir yüzü ve bir kalpleri vardır Cenabı Allah’a karşı.

Kalplerinde ne varsa, onların yüzleri de onu yansıtıyor.

Sadık kaldılar, sadık olmalarının gereğini yerine getirdiler.

Cenabı Allah’ın onlardan istediğini yerine getirdiler.

Bunun için Cenabı Allah Mübarek Kuran’da bunu buyuruyor: (ayeti okuyor)


“Onlardan bazıları vefat edebilir. Ölüm daima gerçekleşir fakat onlar sırlarını hayatta olan başkasına verirler”.

Bu sırlar bu Dünya’da yaşayan birine verirler.

Kendileri ruhen hayat’ta olabilirler fakat bedenen var olana bu sırları verirler.

(Kuran ayetini okuyor)

“Ve bazıları vardır ki onlar halen bu hayattadırlar. İnsanların arasında onlara rehber olurlar. Ve onların Söz Gününde Cenabı Allah’a verdikleri sözü hatırlatırlar. Bu Kıyamet’e kadardır.”

Böyle yazar.

İşte böyle bir kişiyi takip etmelisiniz.

Rol yapan bir kişiyi takip etmeyin.

Taklit eden bir kişiyi takip etmeyin.

Sadece çok süslü ilimlerle konuşan ve konuşan kişiyi takip etmeyin.

Onların hepsi ayni serap gibidirler.

Hiç birşey değildirler. Gölgedir. Hayaldir. Göz aldatmacasıdır.

Kalıcı değildir.

Böyle olmayanı, sohbet vermeye bile ihtiyacı olmayanı takip et.

Mesela biz Mevlana Şeyh Nazımla beraber oturuyoruz fakat onun konuşmasına gerek yoktur.

Sadece onun yüzüne ve gözüne bakmak bizim için yeterlidir. Tüm kalplerimizin Cenabı Allah’a, Resulullah’a ve İman ve İslam’la dolmasına yeterlidir.

İşte bunlar böyledirler.

Kim ki onların yüzlerine baksa, Cenabı Allah’ı ve Resulullah (sav)’i hatırlar.

Fakat ötekiler, size “Bunu ve şunu. Öyle ve böyle" dedikleri halde kendi söylediklerini yapmazlar. Allah (CC) onlardan istediğini yerine getirmezler. İşte bunlar sadık değildirler ve kendileri hakkında "Biz çok önemliyiz" derler.

Önemli olan bir kişi asla kendisi hakkında "Ben önemliyim" demez.

Hakiki olan, geçekten önemli olan, “Ben birşey değilim” der.

Onların….

M: Nefsleri yoktur.

Elbette nefsleri yoktur fakat onlar kendilerini saklarlar.

Kendilerini gizlerler.

Hatta mucizelerini saklarlar. Göstermezler çünkü Cenabı Allah’a ve Resulullah (sav)’e karşı utanırlar.

Ve Cenabı Allah’ın bize verdiği ikinci emir: Cenabı Allah’ın aşkını, Resullullah’ın aşkını ve İlahi İlimleri kalbimize kazandırmamızdır.

Fakat Allah’ın kalbimizin Mübarek Kuran-ı Kerim’e ve Resullullah’ın Hadislerine açılması için Allah bize ne emrediyor?

(Kuran ayetini okuyor)

"Ey Müminler, fezkurullahi zikran kesira".

“Elinizden geliği kadar Cenabı Allah’ı zikredin. Daima zikredin Her durumda: otururken, yatarken, kalkarken, işte çalıştığında, evde, camide, “zaviye” de. Her zaman veya her yerde daima zikrullah’ı yapın. Daima zikrullah aza ceval’le meşgul olun. Elinizden geldiği kadar Bana zikredin. Her zaman Beni anın”.

(Kuran ayeti okuyor)

"Ve Beni övün"

"Bukraten"

Bunun manası da: “Gündoğumundan evvel”.

Sabah namazı ve gündoğumundan evvel.

Sabahları.

Her Sabah ve güneşin doğuşundan evvel.

"Bukraten ve asila"

"Asila", İkindi’den sonra demektir.

“Elinizden geldiği kadar Beni Övün, Meth edin ve her zaman Beni zikredin”.

Neden?

Neden O "Allah" diyor? (Tekrar tüm ayeti okuyor)

"Huve"

Cenabı Allah!

"Huve"

Cenabı Allah Kendi Özüne bir zamir ile değiniyor. "O", "Tek’dir".

(Başka ayet okuyor)

Çünkü eğer sen Cenabı Allah’a çokça zikr edersen. Daima kendini zikrullah’la meşgul edersen, kalbini daima zikrullah’la meşgul edersen ve özellikle güneş doğmadan evvel ve güneş batmadan evvel, "bukraten ve asila", o zaman Cenabı Allah senin üzerine dua eder.

Cenabı Allah sana dua eder ve tüm Melaikelerini, 7 Cennet katında ve 7 Dünya katında, tüm Kainat’tın içinde, her nerde melaike varsa, hatta Arşın Melekleri bile sana dua eder. Sana rahmet insin, güzel müjdeler ve nimetlerle giydirilirsin diye.


“Sana dua ederim ve Benim Melaikelerim de sana dua eder. Eğer Ben ve Melaikelerim sana dua ediyorsak, seni cahillikten ve karanlıktan alırız ve seni Nurun içine koyarız. Ve İlahi İlim sana açılır.”

(Bahsettiği Kuran ayetlerinin hepsini okuyor ve yeni bir ayet okuyor)

“Ve Allah (CC), O hakiki Müminlere, Cenabı Allah’ın istediğini zikrullah’ı ve Övülmesini yerine getiren, çok Merhametlidir”.

Hatta biz bunu Cenabı Allah’a Söz Gününde söz verdik.

Biz O’na bu koşulla söz verdik.

Ona, Cenabı Allah’a bizi tam takva sahibi olmamız için rehber olan bir mümin bulacağımıza dair, söz verdik. Bizim dediğimiz gibi “Takva ile giydirilmiş”.

Cenabi Allah bizlere huzur, refah, sorunlarımızı çözülmesini, daima sağlık ve zenginlik, kazançlı hayat vermesi için, bizim Söz Gününde verdiğimiz söz....

Üçüncü söz nedir?

(Kuran ayeti okuyor)

Cenabı Allah’ın emri.

Şanı Yüce olan Allah buyuruyor ki: "Ben ve Melaikelerim Benim Habibim Muhammed (sav)’e selat getiriyoruz. Ey Müminler siz de Benim Habibim Muhammed (sav)’e selatu ve selam getirin".

Ve bizler bunu yapan değilliz. Bizler zayıfız. Hiç birimiz veya bizler hiç selatu ve selam Resulullah’a veremeyiz. Kim Resulullah’a selatu ve selam verebilir? Hiç kimse. Sadece Cenabı Allah.

Ve bunun için biz ne diyoruz?

"Allahümme"

“Ya Cenabı Allah biz Size başvuruyoruz. Bizim adımıza "salli" getirin."

"Muhammed’e ve Muhammed’in Mübarek ailesine selat getirin."

Sallu ala Muhammed ve ala ali Muhammed.

Bizim aramızda selat getiren kimse var mı?

Hayır.

Biz “Ya Allah (CC) bizim adına “allahüme salli” getir” diyoruz.

"Ya Allah (CC) Sen Muhammed ve ali Muhammed’e selat getir".

Hatta böyle desek bile, Allah bundan memnun olur ve O bizim adımıza Resulullah’a selatu ve selam getirir.

Bundan ne geliyor?

Bunun mükafatı nedir?

Neden Resulullah’a selat ve selam getireceğimize dair söz verdik?

M: bize şefaat etsin diye.

-Refah içinde olalım. Sıkıntı çekmeyelim. Kazançlı hayat.

Zenginlik.

Hem manevi zenginlik hem maddi zenginlik.

Ve daima güzellik içinde, keyifli zaman geçiririz çünkü Cenabı Allah "salli aleyhim" diyor.

"Kim ki Benim Habibim Muhammed’de selat ve selam getirirse ki Ben bunu onlara emrediyorum. Kim ki Bana itaat edip selatu ve selam Resullullah’a getirirse, Ben de sana emrediyorum Ey Habibim Muhammed (sav) "sallu aleyhim". Onlara selavat getir."

Onlara selavat getir.

"Inne selavat tekesakanullehum."

“Çünkü eğer sen onlara selat getirirsen, senin selatın onlara huzur ve ferrahlık verecektir. Onların her türlü sıkıntılarını ve hastalıklarını alır. Ve onlara şifa, sağlık ve zenginlik verir. Senin selavatın onlara giydirilir çünkü Ben senin onlara getirdiğin selatı kabul edenim. Onunla onları donatırım.”

İşte biz bunları Cenabı Allah’a Söz Gününde söz verdik.

İşte kim ki Cenabı Allah’a karşı bu 3 yüksek İlahi Emirleri yerine getirirse, ona Sultanul Evliya, ondan sonra her Evliya teker teker gelir ve onun kalbini Resullullah (sav)’in kalbine açar.

İlahi İlim Deryası, İlahi Hikmet Deryası, İlahi Sırlar Deryası ona açılır. Ve kendi hakikatına doğru yaklaşır. Ve Cenabı Allah onu sevdiğinde hakikatına ulaşır.

Şanı Yüce olan Allah diyor ki: “Kim ki bunları yerine getirirse Ben onu severim. Eğer Ben onu sevdiysem, o zaman ben onu kendi hakikatını giydiririm”.

Herkesin hakikatı nedir?

Mevlana der ki: “Hepimizin hakikatı Cenabı Allah’ın Halifesi olmamızdır. Cenabı Allah’ın Vekili olmamız, Şanı Yüce olan Allah’ın Yüce İsmiyle taçlanmamız, İlahi biri olmamızdır”.

Ve Allah diyor ki: “Eğer Ben seni seversem, ben senin gözlerini Benim gözlerimle giydiririm. Benim Kulaklarımı senin kulaklarına giydiririm. Benim Dilimden senin diline giydiririm. Benim Elimden senin eline giydiririm. Sana İlahi beden veriririm. İlahi birisi olursun. Eğer sen birşey için “Ol” dersem, o “Olur”. Eğer Benden istersen, Ben veririm. Ve Benden ne dilersen, onu senin için yerine getiririm."

İşte Cenabı Allah bunu Mübarek Kuran-ı Kerim’de buyuruyor.

Ve Mübarek Hadis-i Şerif’te geçer.

Bizim itaat etmemizi ve Resullullah (sav)’in izinden gitmemizi ister.

Ve bunun için buraya gelen tüm insanlar, Sufi yollara bağlı olanlar, özellikle bizim ayırdedilmiş Nakşbendi yoluna bağlı olan ve buraya, Sultanul Evliya’ya gelen, kendiliğinden, kendileri seçtiğinden geldiklerini zannetmesinler. Hayır. Hayır.

Cenabı Allah bizleri bu fiziksel bedene giydirmeden evvel Allah bizim ruhumuzu yarattı. Cenabı Allah bizleri bu İlahi Güçle giydirdi ve biz ruh iken Söz Gününde bizim ruhlarımızı Mevlana Şeyh Nazım’ın ruhuna, tüm Nakşbendi yolunun Büyük Şeyhlerine ve Hazreti Ebu Bekr-i Sıddik’a bağladı.

Yukarıda iyi bağlıydık ve şimdi bu hayatta Allah bizleri bir araya getiriyor, itiyor. Allah içimizde bir güç yarattı ve bu güç zorla bizleri Sultanul Evliya ile tanışmamız için götürür.

Çünkü biz çoktan onunla manevi tanışmıştık, yukarıda onunla iyi bağlandık.

Bazıları iyi bağlı değiller fakat sadece onunla görüşmek ister.

İşte gelirler, onu görürler ve giderler.

Asla kalmazlar.

Yukarıda bağlı olan burada da bağlı olur.

Kıyamet’e kadar, Sual Gününe kadar bağlıdırlar ve o Sultanul Evliya’nın Cennetine girer ve ordan Büyük Şeyhlerin Cennetine, Hazreti Ebu Bekr-i Sıddik’kın Cennetine ve Resulullah (sav)’in Cennetine girer.

Bir defasında Hazreti Cebrail (as) Cenabı Allah’a sordu: “Ey Şanı Yüce olan Allah, bana Resulullah’ın hakiki sevgilisinin Cennetini tarif eder misiniz?"

Bunun üzerine Cenabı Allah ona Hazreti Ebu Bekr-i Sıddik’kin Cennetini gösterdi.

Çünkü o Resulullah’a karşı ilk sevgiliydi, ilk Halef’ti ve tüm Adem (as)’ın oğullarının içinden ilk Vekiliydi. Onların ve Son Peygmber (sav)’in arasında bulunuyordu.

Ve O: “Gir. Onun Cennetini dillediğin gibi gör, ey Cebrail” dedi.

Ve Hazreti Cebrail dedi ki: “Ben tüm kanatlarımı kullanıyordum”….

Hazerti Cebrail Sıdretil Münteha’dadır. Yedinci Gök Katında. Orası onun makamı.

O 600 kanadını kullandı.

Altı yüz kanadı var.

Ve bir kanadın diğer kanadı arasındaki mesafe 500 senedır.

Ve O tüm 600 kanadını Hazreti Ebu Bekr-i Sıddik’in Cenneti için kullanıdı ve uçmaya başladı.

Uçtu, uçtu, uçtu. Binlerce sene uçtu ve biraz yorulmaya başlayınca, dedi ki: “Ağacın gölgesi altında biraz rahatlanayım”.

Ağacın altında dinlenirken dedi ki “Altı yüz kanadımı kullandığım halde Cenabı Allah’ın yarattığı Cennet bitmiyor”.

Dünya’ya Resulullah’ın yanına geldiğinde, sadece 2 kanadını kullanırdı.

Orda ise 600 kanadını kullanıyordu.

Ve Cenabı Allah ona dedi ki: "Daha henüz bir ağaçtan diğer ağaca gidemedin”.

(Müridler gülüyorlar).

Kim bilir Hazreti Ebu Bekr-i Sıddik’in tüm Cenneti ne kadardır?

Ve daima Mevlana ve Büyükşeyh der ki: “Tüm hakiki Nakşbendi’ye bağlı olan, Mevlana Şeyh Nazım’dan biat alarak hakiki Nakşbendinin nakışlarıyla veyahut Nakşbendi Mühürünü almış olan, en sonunda onların İmamları, Büyük Şeyhlerin İmamı Hazreti Ebu Bekr-i Sıddik gelir ve onları hepsini alıp kendi Cennetine götürür. Onlar Ebu Bekir-ı Sıddik’ın Cennetine girerler ve orda Cenabı Allah’a ve Resulullah (sav)’e komşu olurlar”.

Allah Allah

Allah Allah

Allah Allah

Aziz Allah

Allah Allah

Allah Allah

Allah Allah

Kerim Allah

Allah Allah

Allah Allah

Allah Allah

Subhan Allah

Allah Allah

Allah Allah

Allah Allah

Sultan Allah

Sen bizim Sultanımızsın Ya Cenabı Allah.

Ve bizler senin en zayıf kullarınız.

Ya Şanı yüce olan Allah, bizleri affet.

M: Amin.

Rahmet et.

M: Amin.

Bizleri samimiyetle giydir. Sana gerçek kul olmamızı nasip et.

M: Amin.

Resulullah (sav)’e samimi Ümmet ve gerçek sevgili yap.

M: Amin.

Ve Sana da gerçek sevgili yap Cenabı Allah.

M: Amin.

Bizleri samimi mürid ve Mevlana ya, Büyükşeyh’e, tüm Büyük Şeyhlere ve Hazreti Ebu Bekr-i Sıddik’ka gerçek sevgili yap.

M: Amin.

(Arapça dua ediyor)

Bizleri Sahibi Zamanın İmamına, Hazreti Muhammedul Mehdi (as)’e gerçek izinden giden yap...

M: Amin.

Ve onun zamanına ulaşmamızı nasip eyle.

M: Amin.

Bi hürmetil Habib

Bi hürmetil Fatiha

Esselamu aleykum

M: Ve aleykum selam...

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh ADNAN KABBANİ Mehdi A.S. Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 18.12.09, 23:02 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
sufi7007 yazdı:
Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh) Mehdi A.S. konusunda bütün soruları mufassal olarak cevaplıyor.

http://www.vimeo.com/8128252



Bu videoyu sonuna kadar dikkatle dinledim. Sonlara doğru bu Muharrem ayında dedi. Program bittiğinde son jenerikte 2009 tarihi vardı. Belki de 2008, net olmadığı için ikisi arasında tereddütte kaldım.

Bu Muharrem dediği, şu anda içinde bulunduğumuz Muharrem mi?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh ADNAN KABBANİ'den mufassal Mehdi A.S. Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 19.12.09, 14:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
videoyu biraz ilerleterek izledim.. diyor ki orda mehdi dünyaya 7 sene hükmedecek..lakin ordaki 7 sene isa a.s ile birlikde geçireceği 7 senedir isa a.s da mehdinin gelişinden 31 belki 33 sene sonra gelecektir.ve ayrıca isa a.s dan 40 senesinin sonrasında Allahu teala israfil aleyhisselama sura ufurmasini emredecek demekte..

bakın burda hz.isa a.s dan sonra olacaklarını beyan edilen onlarca hadis yok.!! hadise yok. arada nerden baksanız isa a.s dan sonra 100 yakın sene belki biraz fazla var.ve ek olarak güneşin batıdan doğması hadisesi ve ondan sonra bir 120 sene daha..

şimdi ben burda resulullahın hadisleri bakmakta olduğumdan söz konusun zatın bu dediklerine katılmıyorum...

[izlediğim kısım bu idi-devamında ne diyor bilmiyorum - lakin bir tahsis yok ise verilen bilgiler eksik kalacaktır.şer-i açıdan istifade edeceğim bir sohbet de olmayacaktır.]

lakin tamamını inşallah izleyeceğim inş.

not : biraz daha ileri sardımda ordada 1936 yılında büyük şeyh efendiye meleklerin bir çoçuk getirdiğini söylüyor.bu çoçukda yani bebek mehdi imiş..bu naklide nazım kıbrısden yapıyor sanırım..orada 1936 diyor.sonra 70 sene geçdi ve ..zuhur edecek durumdadır diyor..

şimdi soruyorum : mehdi a.s kaç yaşında zuhur edecek.

hadislerde var..

70 yaşında zuhur etmesi hadislere ters..eğer şimdi zuhur edecek ise daha önceden dediği üzere 7 sene dünyaya hakim olacak..tarih koyalım ; bugunden 1438 ediyor..isa a.s ne zaman gelecek.?? o hayatda iken.o zaman sohbetin akışına göre mehdi ile birlikde isa a.s ın da gelmesi lazım..çıktı çıkacak ikiside..!

ve yine bir yerde resulullah efendimiz demiş ki ümmedimin en hayırlısı mehdi döneminde gelenlerdir.

halbuki böyle bir hadis yok. :(

olan hadis ise bu konudaki : "Ümmetimin hali yağmura benzer, onun başı mı yoksa sonu mu hayırlı bilinmez!

Lütfen bakınız :|

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh ADNAN KABBANİ'den mufassal Mehdi A.S. Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 28.12.09, 09:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 926
Şeyh Adnan Kabbanî; tarikat nisbetini Abdullah Dağıstani Hz.nin elinden almış olup Şeyh Nazım el-Hakkani Hz.nin Arab aleminde görevlendirdiği halifesidir.

Şeyh Adnan Kabbani ile yazın Lefke'de tanışıp görüştüm.

Hal sahibi bir velidir şeksiz-şüphesiz...

Başta metinleri verilen sohbetlerdeki ibareler ingilizceden cevrilmiş; "rabıta" dır kast edilen.

***

TARİHİ BİR VİDEO:

Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh) Mehdi A.S. konusunda bütün soruları mufassal olarak cevaplıyor.

http://www.vimeo.com/8128252

Şeyh ADNAN KABBANİ Sohbeti, ingilizce'den aktarıldığı için bazı ifade noksanlıkları sözkonusu olabilir.

Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh) videosunu izleyin:

Sohbeti az önce izledim. Mehdi A.S. konusunda çok konu açıklığa kavuştu.

Sizler de izleyip kafanıza takılan konuları bu konuda mesaj ile iletirseniz inşaallah vuzuha kavuşturalım.

Sohbette 1967 yılında vaki olan bir Mehdi A.S. - Abdullah Dağıstanî görüşmesi ve BİAT konusu var -ki sohbeti elimizde hem kağıt üzerinde kitap olarak hem de elektronik metin olarak var olmasına rağmen yanlış anlaşılacak endişesi ile- nazara verilmiyordu. Şimdi Hz. Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh) konuyu açıkladığına göre o sohbeti de paylaşma zamanı gelmiştir.

(NOT: 07 Aralık 2009 tarihinde MPL TV'de yayınlanan Bab-ı Alem programına verdiği sohbette Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh)'un sözleri İngilizce'den Türkçe'ye aktarıldığında MEHDİ A.S. ile ilgili sözler tercüme edilirken iki defa "Mehdi Rasul" ibaresi geçti ki bunu düzletmek lazım. Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh)'un ibaresi Seyyidina Muhammed Mehdi A.S. veya kısaca Mehdi A.S. olarak kullanılmıştır. Asla "Mehdi Rasul" ibaresi yoktur.)

Bu video ile gerek Adnan OKTAR'ın gerekse İskender EVRENOSOĞLU'nun ve diğer bilumum yerli-yabancı "Mehdi Taslakları"nın idddiaları yerle bir olmuştur.

Vallahu Hayrul Mâkirîn...


***
Ruhan yazdı:
HAQQanî yazdı:
Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh) Mehdi A.S. konusunda bütün soruları mufassal olarak cevaplıyor.

http://www.vimeo.com/8128252



Bu videoyu sonuna kadar dikkatle dinledim. Sonlara doğru bu Muharrem ayında dedi. Program bittiğinde son jenerikte 2009 tarihi vardı. Belki de 2008, net olmadığı için ikisi arasında tereddütte kaldım.

Bu Muharrem dediği, şu anda içinde bulunduğumuz Muharrem mi?


Video yeni (2009) kaydedilmiş.

Bahsedilen Muharrem ayı içerisindeyiz.

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh ADNAN KABBANİ'den mufassal Mehdi A.S. Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 28.12.09, 11:31 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 666
sufi7007 yazdı:
Şeyh Adnan Kabbanî; tarikat nisbetini Abdullah Dağıstani Hz.nin elinden almış olup Şeyh Nazım el-Hakkani Hz.nin Arab aleminde görevlendirdiği halifesidir.

Şeyh Adnan Kabbani ile yazın Lefke'de tanışıp görüştüm.

Hal sahibi bir velidir şeksiz-şüphesiz...

Başta metinleri verilen sohbetlerdeki ibareler ingilizceden cevrilmiş; "rabıta" dır kast edilen.

***

TARİHİ BİR VİDEO:

Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh) Mehdi A.S. konusunda bütün soruları mufassal olarak cevaplıyor.

http://www.vimeo.com/8128252

Şeyh ADNAN KABBANİ Sohbeti, ingilizce'den aktarıldığı için bazı ifade noksanlıkları sözkonusu olabilir.

Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh) videosunu izleyin:

Sohbeti az önce izledim. Mehdi A.S. konusunda çok konu açıklığa kavuştu.

Sizler de izleyip kafanıza takılan konuları bu konuda mesaj ile iletirseniz inşaallah vuzuha kavuşturalım.

Sohbette 1967 yılında vaki olan bir Mehdi A.S. - Abdullah Dağıstanî görüşmesi ve BİAT konusu var -ki sohbeti elimizde hem kağıt üzerinde kitap olarak hem de elektronik metin olarak var olmasına rağmen yanlış anlaşılacak endişesi ile- nazara verilmiyordu. Şimdi Hz. Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh) konuyu açıkladığına göre o sohbeti de paylaşma zamanı gelmiştir.

(NOT: 07 Aralık 2009 tarihinde MPL TV'de yayınlanan Bab-ı Alem programına verdiği sohbette Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh)'un sözleri İngilizce'den Türkçe'ye aktarıldığında MEHDİ A.S. ile ilgili sözler tercüme edilirken iki defa "Mehdi Rasul" ibaresi geçti ki bunu düzletmek lazım. Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh)'un ibaresi Seyyidina Muhammed Mehdi A.S. veya kısaca Mehdi A.S. olarak kullanılmıştır. Asla "Mehdi Rasul" ibaresi yoktur.)

Bu video ile gerek "fantastik mehdi"nin gerekse İskender EVRENESOĞLU'nun ve diğer bilumum yerli-yabancı "Mehdi Taslakları"nın idddiaları yerle bir olmuştur.

Vallahu Hayrul Mâkirîn...


***
Ruhan yazdı:
HAQQanî yazdı:
Şeyh Adnan Kabbani (kuddise sırruh) Mehdi A.S. konusunda bütün soruları mufassal olarak cevaplıyor.

http://www.vimeo.com/8128252



Bu videoyu sonuna kadar dikkatle dinledim. Sonlara doğru bu Muharrem ayında dedi. Program bittiğinde son jenerikte 2009 tarihi vardı. Belki de 2008, net olmadığı için ikisi arasında tereddütte kaldım.

Bu Muharrem dediği, şu anda içinde bulunduğumuz Muharrem mi?


Video yeni (2009) kaydedilmiş.

Bahsedilen Muharrem ayı içerisindeyiz.


Şeyh Adnan Kabbani:

“Biz Mehdi As'ı sabah akşam bekliyoruz. Gelişi çok yakın. Kulaklarımız, Mehdi As'ın alacağı tekbir sesindedir. Duymayı bekliyoruz. Ortaya çıkmasına artık çok az kaldı. Belki Muharrem ayında, Kasım ayında zuhur edebilir. Bize göre, bu Muharrem bile çok uzak bir tarih. Biz daha yakın bir zamanda bekliyoruz. Ama tabii ki zuhuru Allah Telanın elinde olan bir husus. O nedenle kesin bir zaman da veremeyiz aslında. Bu gayb bilgisidir. Allah'ın elindedir. Allah Teala, Mehdi'nin zuhuru 'benim elimdedir' diyor. Allah Teala emir verir vermez Mehdi As'ın zuhuru bir anda gerçekleşecektir. Şeyh Nazım Hz.lerinin Abdullah Dağıstani Hz.lerinden aktardığına göre, Mehdi As'ın zuhurunun 2 alameti vardır:

Rusya Türkiye'ye girecek. 3 Ay, yani 90 gün sürecek. Bu 90 gün içinde 3. Dünya savaşı, yani Armageddon çıkacak. Bu savaşta her tür atom silahı kullanılacak. Çok büyük bir katliam, ölümler olacak. Rusya Türkiye'ye girdikten 90 gün sonra, Mehdi As. zuhur edip 3 tekbir getirecek ve ilk tekbirinde tüm silahları durduracak. Eğer silahları durdurmazsa zaten dünya atom gibi patlardı. Mehdi As. herşeyi durduracak. İkinci tekbirden sonra doğudan batıya Mehdi As'a tabi olmak isteyen ne kadar insan var ise onları melekler Mehdi As'ın huzuruna taşıyıp getirecekler. Üçüncü tekbirden sonra Mehdi As. düşman olan herkes kaçacak. Mehdi As. Şam'dan İstanbul'a Asitaneye Resulullah efendimizin sancağını almaya gidecek. Sonra, Deccal ortaya çıkacak. Bunun üzerine Mehdi As. insanlara 'Ey Adem oğulları, hepiniz Mekke'ye, Medine'ye ya da Şam'a sığının. Oralarda korunun, yoksa Deccalin fitnesine maruz kalırsınız' diyecek. Deccal Rebiülevvel ayının 10'una kadar yeryüzünde kalacak. Rebiülevvel ayının 10'unda Hz. İsa inecek.

İnşallah bu Muharrem Ayında zuhur eder. (18 Aralık 2009-17 Ocak 2010 arası) Muharrem'den önce ya da sonra olabilir. Bütün Evliya gece gündüz O'nun gelişini bekliyorlar. Gelmesine az bir zaman kaldı. Resulullah efendimizin ve Evliyanın söylediği bütün alametleri gerçekleşmiştir. Gerçekleşmeyen başka alamet kalmadı. Muhyiddin İbnul Arabi Hz.lerinin söylediklerine göre bundan yaklaşık 30 yıl önce çıkması gerekiyordu. 1975 yılı civarı. Ama Allah Teala bu vakti, hikmetini kendisinden başka hiç kimsenin bilmediği bir sebeple tehir etmiştir. Allah Tealanın tayin ettiği vakitte Mehdi As. zuhur edecektir. Bu vakte son derece yaklaştık. Bundan dolayı bütün dünyanın kaynadığını ve acı içinde kıvrandığını görüyoruz. Hiç kimse barışa, adalete, huzura nasıl kavuşacağını bilemez bir haldedir. Etrafımızı uğursuzluk ve fitne sardığından böyledir. Bu fitneyi Mehdi As'dan başka hiç kimsenin durdurmaya gücü yetmez. Belki Muharremden de önce zuhur eder. Kim bilir. Allah'ın kün feyekun demesine bakar. Her şey kün emriyle olur.” (Şeyh Adnan Kabbani, MPL TV Bab-ı Alem programı, 2009)

http://www.vimeo.com/8128252

Hesaplama: Şeyh Nazım efendi Deccalin 1 sene 6 ya da 7 ay kalacağını söylemişti. Rebiülevvel'in 10'una kadar kalacaksa bu tarihten 1 sene 6 ya da 7 ay geriye gelmek gerekir çıkacağı tarih için: Rebiülevvel 3. aydır. Ondan 1 sene 6 ay ya da 7 ay öncesi Şaban ya da Ramazan aylarına denk geliyor. Eğer Şeyh Adnan efendinin "bize göre" dediği tarihi esas alırsak: Muharrem -Aralık 2009/Ocak 2010- Armageddonun başlangıcı. Rebiülahir -17 Mart 2010/15 Nisan 2010- Mehdi As. zuhur edişi. Tekbir alıp savaşı bitirişi. İstanbul'a gitmesi 4-5 ay sonra, çünkü Deccalin çıkacağı zaman İstanbul'da bulundukları zaman. Şaban ya da Ramazan'a -13 Temmuz 2010/10 Eylül 2010 arasına- arada 4-5 ay kalıyor. İsa As'ın nüzulu ve peşinde Deccalin öldürülmesi de 10 Rebiülevvel 1432 -14 Şubat 2011- Allahu alem. Demek ki her halukarda savaş Muharrem ayında başlayacak. Bu Muharrem olmasa, önümüzdeki Muharrem. Allahu alem. Şeyh Adnan efendinin sözlerinin tarih hesabı böyledir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh ADNAN KABBANİ'den mufassal Mehdi A.S. Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 05.03.10, 11:06 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
Ebu Hamza yazdı:
videoyu biraz ilerleterek izledim.. diyor ki orda mehdi dünyaya 7 sene hükmedecek..lakin ordaki 7 sene isa a.s ile birlikde geçireceği 7 senedir isa a.s da mehdinin gelişinden 31 belki 33 sene sonra gelecektir.ve ayrıca isa a.s dan 40 senesinin sonrasında Allahu teala israfil aleyhisselama sura ufurmasini emredecek demekte..

bakın burda hz.isa a.s dan sonra olacaklarını beyan edilen onlarca hadis yok.!! hadise yok. arada nerden baksanız isa a.s dan sonra 100 yakın sene belki biraz fazla var.ve ek olarak güneşin batıdan doğması hadisesi ve ondan sonra bir 120 sene daha..

şimdi ben burda resulullahın hadisleri bakmakta olduğumdan söz konusun zatın bu dediklerine katılmıyorum...

[izlediğim kısım bu idi-devamında ne diyor bilmiyorum - lakin bir tahsis yok ise verilen bilgiler eksik kalacaktır.şer-i açıdan istifade edeceğim bir sohbet de olmayacaktır.]

lakin tamamını inşallah izleyeceğim inş.

not : biraz daha ileri sardımda ordada 1936 yılında büyük şeyh efendiye meleklerin bir çoçuk getirdiğini söylüyor.bu çoçukda yani bebek mehdi imiş..bu naklide nazım kıbrısden yapıyor sanırım..orada 1936 diyor.sonra 70 sene geçdi ve ..zuhur edecek durumdadır diyor..

şimdi soruyorum : mehdi a.s kaç yaşında zuhur edecek.

hadislerde var..

70 yaşında zuhur etmesi hadislere ters..eğer şimdi zuhur edecek ise daha önceden dediği üzere 7 sene dünyaya hakim olacak..tarih koyalım ; bugunden 1438 ediyor..isa a.s ne zaman gelecek.?? o hayatda iken.o zaman sohbetin akışına göre mehdi ile birlikde isa a.s ın da gelmesi lazım..çıktı çıkacak ikiside..!

ve yine bir yerde resulullah efendimiz demiş ki ümmedimin en hayırlısı mehdi döneminde gelenlerdir.

halbuki böyle bir hadis yok. :(

olan hadis ise bu konudaki : "Ümmetimin hali yağmura benzer, onun başı mı yoksa sonu mu hayırlı bilinmez!

Lütfen bakınız :|


güncelleme.


Alıntı:
ve yine bir yerde resulullah efendimiz demiş ki ümmedimin en hayırlısı mehdi döneminde gelenlerdir.

halbuki böyle bir hadis yok. :(

olan hadis ise bu konudaki : "Ümmetimin hali yağmura benzer, onun başı mı yoksa sonu mu hayırlı bilinmez!


bu sohbet fakiri hiç tatmin etmedi..

vesselam..

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh ADNAN KABBANİ'den mufassal Mehdi A.S. Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 05.03.10, 13:01 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 17.11.09, 20:45
Mesajlar: 96
acizâne terazim böyle tartamaz belki amma metni okuduğumuzda bariz tuhaf tutarsızlıklar vardır. dikkat edilecek bir hususta bu kadar hatayı hamurun kaldırması makbul müdür??

vicdanen rahat edemedim okurken....


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Şeyh ADNAN KABBANİ'den mufassal Mehdi A.S. Sohbeti
MesajGönderilme zamanı: 05.03.10, 13:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
tercume hatalı olabilir..ben güvenemem..

vesselam..

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 20 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 6 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye