sufiforum.com https://sufiforum.com/ |
|
Yesevi'nin Özgün Terminolojisi "Tengri", "Uçmah", "Tamuğ" https://sufiforum.com/viewtopic.php?f=105&t=1403 |
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) |
Yazar: | yesevihan [ 13.03.09, 13:20 ] |
Mesaj Başlığı: | Yesevi'nin Özgün Terminolojisi "Tengri", "Uçmah", "Tamuğ" |
Yesevi'nin Özgün Terminolojisi "Tengri", "Uçmah", "Tamuğ" 12. yüzyıl Türkistan'ında Hazret-i Pir-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî tarafından dillendirilen ve "Divân-ı Hikmet" adı ile kitablaştırılan ve İslamî Türk edebiyatının ilk örneklerinden olarak kabul edilen Yesevi hikmetleri'nin özgün bir terminolojisi vardır. Yüzyıllar boyu el yazmalarında çoğaltılarak ve daha da önemlisi Türkistan'da şifahi kültürün nesilden nesile taşıyıcısı olan "ozan" ve "baksı" kökenli "yesevihan"lar vasıtası ile dilden dile günümüze kadar yaşatılmış olan hikmetlerin özel terminolojisi, yeryüzündeki tüm insanların inanç dünyasında tartışılmaz bir yeri olan "Tanrı", "Cennet" ve "Cehennem" kavramlarını tanımlamak üzere kullanılan "Türkistan'a özgü terimler" esas alınarak incelenecektir. |
Yazar: | yesevihan [ 13.03.09, 13:20 ] |
Mesaj Başlığı: | Yesevi'nin Özgün Terminolojisi "Tengri", "Uçmah", "Tamuğ" |
Yesevi'nin Özgün Terminolojisi -I- { Tengri } Yakın devir Türk düşünce hayatındaki tartışmalardan birisi de “Tanrı” kelimesinin Allah anlamında kullanılıp kullanılamayacağı etrafında cereyan etmiştir. Daha çok Türk milliyetçiliği ile siyasi olarak ayrışan ve -arkaplanına bakıldığında etnik bir karınağrısının arkasına sığındığı- İslami söylemlerin popüler hale getirdiği bu tartışma bazen kırıcı ve yıkıcı boyutlara taşınmıştır. Öyle ki “Tanrı” lafzını şu veya bu şekilde konuşurken-yazarken kullananların İslam dininden çıkıp çıkmadıkları dahi sözkonusu edilmiştir. Yakut dilinde Tangara; Kuman dilinde Tengre; Karaim dilinde Tangrı; Çuvaş Türkçesinde Tura; Hakas dilinde Tigir; Tuva dilinde Deyri; Kırgız-Kazak Türkçesinde Tengri;Tatar dilinde Tengre; Karaçay-Malkar Türkçesinde Teyri; Azerbaycan Türkçesinde Tarı/Tanrı; Türkiye Türkçesinde Tanrı olarak kullanılması bile bu kelimelerin ifade ettiği kavramın Türk halkları arasındaki ortak kullanımının işaretidir.(1) Son zamanlarda ortaya çıkan antropolojik veriler ve bu verilere istinaden yapılan etnografik çalışmalar eski çağlardan bu yana, “Tengri” kelimesi ve benzerlerinin Türkler arasında “ilahi düzen ve bu düzeni yaratıp, sürdüren “ulu bir güç kaynağı” anlamında kullanıldığını göstermiştir. Türklerin “Tengri” anlayışı, hiçbir şey yaratabilemeyen ve zaten kendileri de -önce kavram olarak sonrasında da somut nesneler olarak- yaratılmış olan putlara benzer bir karşılığa sahip olmamıştır. İslami terminolojideki Allah kavramının karşılığı olarak Tengri; ilk ve ilahi başlangıcı bildirir, alemdeki her şey O’na bağlıdır ve bir şekilde O’ndan bir eser taşır. Algılanan alemin suları-denizleri; dağları-taşları, ağaçları-kuşları kendi özgün niteliklerinden varılabilecek “Tengri” işlevlerinin görüntüleridir. (Tasavvuftaki Tevhid-i Efal; Tevhid-i Sıfat - Tevhid-i Zat basamakları da buna benzer bir anlamı içerir. ) “Tengri” kavramına karşı çıkanların dayanağı olan halk inanışları, ancak buradaki inceliği ayırd edemeyen insanlar arasında yayılan “yanlış uygulama” ve “hurafe”lerin tenkidi anlamında bir anlam taşımaktadır. Divân-ı Lügati’t-Türk’ün son olarak Kabalcı Yayınevi tarafından yapılan güncelleştirilmiş baskısında Tengri kelimesi “Tengri: Allah azze ve celle” karşılığı ile hiçbir şüphe olmaksızın verilmektedir. (*) Kaşgarlı Mahmud 1074 yılında yazımının tamamladığı kabul edilen eserinde Tengri kelimesinin anlamını verirken şu önemli tesbiti de yapmaktadır: “Kafirler –Allah’ın gazabı üzerlerine olsun- göğe “tengri” derler, aynı zamanda azametli gördükleri her şeyi, örneğin bir dağı ya da bir ağacı da “tengri” olarak adlandırır ve önünde secde ederler. Bunların sapkınlıklarından kaçarak Allah’a sığınırız.” Görüldüğü gibi Kaşgarlı Mahmud da Tengri kelimesinin kullanımında hiçbir sakınca görmezken bu kelimeyi kullananların düştükleri şirk -ve hatta küfür- hatasını savunma gibi bir yanlıştan sakınmaktadır. Bu tenzihi tavrın bilincinde olan bir insanın Allah –azze ve celle- manasına Tengri kelimesini kullanmakla “din dışına çıkma” tehlikesi olabilir mi? Burada da şu ebedi ve nebevi gerçek hatırlanmalıdır: “Ameller niyetlere göredir.” Ünlü Arab gezgin İbn Fadlan’ın naklettiğine göre o sıralarda İslam’a henüz girmiş olan Oğuz Türkleri herhangi bir zorluk ile karşılaştıklarında bakışlarını gökyüzüne yöneltip “Bir Tengri” derlermiş. Başta Kaşgarlı Mahmud olmak üzere İslami dönemin tüm yazarları Allah kasdıyla “Tengri” ismini kullandıkları gibi bütün kaynaklarda her işe; söze kutlu bir nitelik kazandırmak kasdıyla ilk önce “Ulu Tengri’nin adı” anıldıktan sonra başlanması gerektiğini bildirmişlerdir. Bu incelemede bugün Kaşgar’dan Balkanlara tüm Türk yurtlarında adı saygıyla anılmağa devam eden ve kendisine atfedilen Hikmet adlı şiirleri ile Türklerin manevi hayatındaki etkisini sürdüren Allah dostu Ahmed Yesevi’nin dilinde “Tengri” kelimesinin nasıl kullanıldığı gösterilmektedir. Bu inceleme ile Kur’an’ın gösterdiği şekilde Esma-ül Hüsna’nın en güzide ismi olan “Allah” ile tarihimizden bugüne taşınan ve aynı kavramsal çerçevede kullanılan “Tanrı” kelimesini “tokuşturma”nın ne İslam’a ne de Türklere bir faydası olmayacağını Ahmed Yesevi’nin hikmetli şiirlerinde göstermektir. Türklerin hakim olduğu tüm coğrafyalarda okunan her ezanda adı hürmetle terennüm edilen Allah’ın en sevgili kullarından birisi olduğu –benim için- tartışılmaz olan Pir-i Türkistan Yesevi’nin hiçbir zorlama olmaksızın kullandığı Tanrı kelimesini kullandı-kullanıyor diye hiç kimseyi tekfir etme hakkına hiç kimsenin sahip olmadığını da altını çizerek kaydetmek isterim. Tanrı’nın Yesevi’si Hoca Ahmed Yesevi’ye atfedilen ve “Hikmet” olarak adlandırılan şiirleri bir araya getiren Divan-ı Hikmet’in orijinal metninde yer alan “Tengri” kelimesinin geçtiği hikmetler aşağıda bir arada gösterilmektedir.(2) Burada önemli olan bir nokta da bu satırlarda bazen “Allah”a işaret eden Arabça ve Farsça isim ve sıfatların yanında “Tengri” kelimesinin kullanılmış olmasıdır.(3) (Kıta başlarındaki rakamlar Tengri kelimesinin geçtiği 24 hikmet kıtasının Dr. Hayati Bice tarafından hazırlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasında yayınlanan Divan-ı Hikmet neşrindeki sıra numarasını göstermektedir.) |
Yazar: | yesevihan [ 13.03.09, 13:21 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Yesevi'nin Özgün Terminolojisi |
8 Ümmetlerim yazukların her Cum'a keç Alıb kelgey ya Muhammed sen munı çeç Ta ki yığlab secde eyley Tengri'ge keç Mustafa'ga matem tutub kirdim mena Ümmetlerimin günahlarını her Cum'â affet Alıp geleyim ya Muhammed sen bunu ayır Ta ki ağlayıp secde eyleyim Tanrı'ya affet Mustafa'ya matem tutup girdim ben işte 11 Essiz Mansur harlık birle boldı eda Bir söz birle yaranlardın boldı cüda Hali dilin heçkim bilmes Tengrim güvah Kanlar yutup men hem güvah boldım mena Sahibsiz Mansur hor görülmekle oldu tam Bir söz ile dostlardan oldu ayrı Kalb halini hiç kimse bilmez Tanrım tanık Kanlar yutup ben hem tanık oldum ben işte 26 Vaderiğa mahşer küni zahir bolsa Tengri özi kazı bolub nazır bolsa Yaman işim kılmışlarım hazır bolsa Ne yüz birle Hazret'ige barğum mena Vah ne yazık mahşer günü zahir olsa Tanrı Zatı hakem olup nazır olsa Kötü işlerimi işlediğim hazır olsa Ne yüz ile Hazret'ine varayım ben işte 37 Tengri Teâlâ sözin Resulullâh sünnetin İnanmağan ümmetin ümmet demes Muhammed Tanrı Teala sözünü, Rasulullah sünnetini İnanmayan ümmetini ümmet demez Muhammed. 65 Her subh-dem boynum kısıb "Rabbi" desem Rabbim meni murâdımnı berer mukin? Kanlar töküb közlerimdin zâr ingresem Tengrim meni hâl-i dilim sorar mukin? Her sabah vakti boynumu büküp "Rabbim"desem Rabbim benim muradımı verir mi ki? Kanlar döküp gözlerimden ağlayıp inlesem Tanrım benim gönlümün halini sorar mı ki? 66 Tağdın ağır isyanım bar ötey desem Günahım köp yerge sığmas tapay desem Başım alıb biyâbânlar ketey desem Rahmân Tengrim günahımdın öter mukin? Dağdan ağır isyanım var geçeyim desem Günahım çok, yere sığmaz bulayım desem Başım alıp kırlara gideyim desem Rahman Allah'ım günahımdan geçer mi ki? 75 Gafillikde yürüdin sen it dek kezip Tening yatur tar lahidde asru şişip İş kılmadıng sen Tengrige kögsin teşip Sorar bolsa men kul anda ne kılğaymen? Gafillikte yürüdün sen it gibi gezerek Bedenin yatar dar kabirde çok şişerek İş kılmadın sen Tanrı'ya göğsünü deşerek Sorar olsa, ben kul orda ne eylerim ? 83 Alim uldur hişt yastanıb tahsil kılsa Keçe kündüz Tengri'sige zâri kılsa "Fel yedhakü" ayetini tefsir kılsa Andağ alim, alim bolur dostlarım a Alim odur hişt yastanıp tahsil eylese Gece gündüz Rabbine ağlasa "Fe’l yedhakü" ayetini tefsir eylese Öyle alim, gerçek alim olur dostlarım a 83 "Ve'l yebkü kesiran" deb Tengri aydı Ma'na okgan alim tınmay yığlab erdi Yığlay yığlay közleri a'ma boldu Andağ alim, alim bolur dostlarım a "Ve’l-yebkü kesiran" diye Allah söyledi Anlamını anlayan alim dinmeden ağladı Ağlaya ağlaya gözleri kör oldu Öyle alim, gerçek alim olur dostlarım a 86 Kul Hâce Ahmed âşık bolsang cânıng küysün Sıdkıng birle Allah de gil Tengri bilsün Duâ kılğıl mü'min kullar dünyâ koysun Dünyâ koyğân âhiretka yeter dostlar Kul Hoca Ahmed, âşık olsan, canın yansın; Sıdkın ile Allah de ki Tanrı bilsin; Dua eyle mü'min kullar dünyayı bıraksın; Dünyayı bırakan âhirete yeter dostlar. 95 Köz yaşıngnı derya kılğıl rahmı kelsin Garib bolub yolda yatgıl kolung alsın Pinhan yürüb tâat kılğıl Tengri bilsin Hakk cemâlin körsetmese damen bolay Gözyaşını derya eyle rahmeti gelsin Garip olup yolda yat elini tutsun Gizlice yürüyüp ibadet eyle Allah bilsin Hakk cemalini göstermese perişan olunur 95 Allah teyu fena bolgıl bağrıng küysün Tünler kobub taat kılgıl Tengri süysün Andın songra has buzruklar nazar kılsun Hakk cemalin körsetmese damen bolay Allah diye yok ol bağrın yansın Geceleri kalkıp ibadet eyle Allah sevsin Ondan sonra has büyükler nazar eylesin Hakk cemalini göstermese perişan olunur 102 Aşık bolup hikmet aytdı Kul Hâce Ahmed Sıdkı birle işitkenge yüz ming rahmet İmân atâ kılğay Tengrim tâc u devlet Aşık dilin safâ kılıp yürür bolğay Aşık olup hikmet söyledi Kul Hoca Ahmed; Sıdkı ile işitene yüz bin rahmet; İman armağan eyler Allah'ım, tâc ve devlet; Aşık gönlünü safâ eyleyip yürür olur 112 Zahid, abid, has kullardın ulemânı Alıb kelgey dergahığa uşbularnı Tengrim aytgay "Ya Muhammed asi kanı?" "Asi layık emes" deban aytar ermiş Zahid, abid, has kullardan, alimleri Alıp gelince dergahına işte bunları Rabbim der ki "Ya Muhammed asiler hani?" "Asi layık değil" deyip söyler imiş 133 Derviş bolsang tâat kılğıl kılma riyâ Her gûşede tâat kılğıl Tengrim güvâh Yalğan derviş kayda barsa zevk ü da'vâ Adil pâdşah tâatların isyân kılur Derviş olsan, ibadet eyle, eyleme riya; Her köşede ibadet eyle Tanrı’m tanık Sahte derviş nereye gitse, zevk ve dâva; Adil padişah ibadetlerini isyan eyler. 142 Ümmet üçün Resûl dâim kayğu yedi Tilep ümmet günâhını Hakdın aldı Keçe kündüz kâim turdı Tengrim bildi Tilde ümmetmen der dilde yalğan erür Ümmet için Rasûl daima kaygı çekti Dileyip ümmet günahını Hakk’tan aldı; Gece gündüz namazda durdu, Tanrı’m bildi; Dilde ümmetim der, gönülde yalandır. 150 Ehlu iyal, hanumanıng turub kalur, Barçasını hisabını sendin alur. Haling neçük keçer ermiş, Tengrim bilür, Bu haletda ölüb ketsem, netgüm mena? Eş-çocuk, ev-barkın durup kalır, Hepsinin hesabını senden alır. Halin nasıl geçer imiş, Tanrım bilir, Bu haletde ölüp gitsem, neylerim ben işte? 157 Evvel başlab has kullardın ulemanı, Alıb kelgey dergahığa uşbularnı, Tengrim degey: "Alıb kelgen tuhfeng kanı?" Yığlab yürgil, köz yaşını riyası yok. Evvel başlayıp has kullardan ulemayı, Alıb gelir dergâhına işte bunları, Tanrım der: "Alıb geldiğin tuhfen hani?" Ağlayıp yürü, göz yaşının riyası yok. 157 Andın sonra alıb kelgey zahidlerni, Tengrim degey: "Alıb kelgen tuhfeng kanı? İzzet-hürmet bilen tuttum men sizlerni..." Yığlab yürgil, köz yaşını riyası yok. Ondan sonra alıp gelir zahidleri, Tanrım der ki: "Alıp geldiğin tuhfen hani? İzzet-hürmet ile tuttum men sizleri..." Ağlayıp yürü, göz yaşının riyası yok. 166 Himmet tutsa erenler közni yumub açkunça, Deryalarnı bukerler, tağlarnı hem keserler. Tengri süygen kişining, işi anıng bilendür, Her kimni Hak süyübdür, barça anı süyerler. Himmet tutsa erenler gözü yumup açana dek, Deryaları eğerler, dağları hem keserler. Tanrı’nın sevdiği kişinin, işi O’nun iledir, Her kimi Hak sevmiştir, herkes onu severler. 179 Ahmed, seni essiz ümrüng yeldek ötti, Dünya tileb ahiretni şemi açtı. Ma’siyet(ni) peymanesi toldı-taştı, Rahman Tengrim günahımdın öter mukin? Ahmed, senin yazık ki ömrün yel gibi geçti, Dünya dileyip ahiretin mumu yandı. Masiyetin peymanesi doldu-taştı, Rahman Tanrım günahımdan geçer mi ki? 183 Kul Hoca Ahmed, tevbe kurın bağlagıl sen, Nefsu heva düşmanlarnı kuvlagıl sen. Sen, Tengrini has kulıdek yığlagıl sen, Yığlağan kul Hak didarın körmedi mü? Kul Hoca Ahmed, tevbe kemerini bağla sen, Nefs ve heva düşmanları kovala sen. Sen, Tanrı’nın has kulu gibi ağla sen, Ağlayan kul Hak didarını görmedi mi? 187 Dedi alim Kur’an oşal Tengri sözi, Kul köngliğe saldı nazar Hak kündüzi. Ul makamnı her dem körer köngül közi, Közüm kördi, könglim ikrar kılmayın mu? Dedi alim Kur’an şu ki Tanrı sözü, Kul gönlüne saldı nazar Hak gündüzü. O makamı her dem görür gönül gözü, Gözüm gördü, gönlüm ikrar kılmayım mı? 191 Dünya süymek hatalarnı başı turur, Ul Mustafa bizni agâh kılmadı mu? "El-fakru fahri" teyu Tengri rasuli, Uğanıdın dervişlikni almadı mu? Dünyayı sevmek hataların başıdır, O Mustafa bizi agâh kılmadı mı? "El-fakru fahri" diye Tanrı Rasulü, Kadir’indan dervişliği almadı mı? 198 Aşıklarga Tengrim özi kılğay rahmet, Kabr içre pertev salıb kılğay şefkat. Cennet kirib, didar körüb, ayş u rahat, Lutfu kerem ata kılıb yürür bolğay. Aşıklara Tanrım özü kılar rahmet, Kabir içre nurunu salıp kılar şefkat. Cennet girip, didar görüp, tok ve rahat, Lütuf ve kerem armağan eyleyip yürür olur. 204 Tengri(si)ge talebgar, keçe-kündüz yığlar zar, Boldı ümmetge muhtar, yâ Mustafa Muhammed. Muhit deryaga tüşti, arşı a’lanı aştı, Mevlasıga razlaştı, yâ Mustafa Muhammed. Tanrısına talebkar, gece-gündüz çok ağlar, Oldu ümmete muhtar, yâ Mustafa Muhammed. Muhit deryasına düştü, arş-ı a’layı aştı, Mevlasına razılaştı, yâ Mustafa Muhammed. DİPNOTLAR (*) Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati’t-Türk, “Tengri” s.551 Kabalcı Yayınevi, Mayıs 2005 – İstanbul.Divân-ı Lügati’t-Türk'ün son ve şimdiye kadarki en kaliteli baskısını yapan KABALCI yayınevini kutlarım. (H.B.) (1) Celal Beydili, Türk Mitolojisi –Ansiklopedik Sözlük-. Yurt Kitap-Yayın. (2) Ahmed Yesevi, Divan-ı Hikmet , Yayına Hazırlayan : Dr. Hayati Bice ; T. Diyanet Vakfı yayınları, 5. Baskı , 2009- Ankara. (3) Kıta başlarındaki rakamlar Tengri kelimesinin geçtiği 23 hikmetin Dr. Hayati Bice tarafından hazırlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasında yayınlanan Divan-ı Hikmet neşrindeki sıra numarasını göstermektedir. Hikmetler nakledilirken lüzumsuz tartışmaları peşinen önlemek kaygısıyla şiirlerin orijinal metinleri verilmiştir Dr. Hayati Bice Araştırmacı-Yazar |
Yazar: | yesevihan [ 13.03.09, 13:25 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Yesevi'nin Özgün Terminolojisi |
Yesevi'nin Özgün Terminolojisi -II- { Uçmah } Yesevi’nin “Tengri”si başlıklı bir önceki yazım, alışıldık şablonları zorladığı için değişik yankıları oldu. Yesevi’nin Türkçe kelimelerle kurduğu manevi evrenin önemli direklerinden “Uçmah” kelimesi ve Yesevi Hikmetleri’nde kullanımı (1) ile konuya devam etmek istiyorum. Bu notların internette de olsa gelecek nesillere intikali ile tarihi bir görevi yerine getirmekte olduğumuza inanıyorum. Uçmah kelimesi bugünkü Türkiye’de gündelik dilimizde Tanrı kelimesi kadar kullanılmamakla beraber literatüre girmiş olan ve Divan-ı Hikmet’teki bir çok şiirde de yer verilmiş güzel bir kelimedir. Ruhu kuşa benzeten Türk tasavvuf geleneğinin Cennet anlamında kullandığı kelimeyi “Uçmah” olarak seslendirmesi de bence etimolojik açıdan anlamlıdır. Önce Divân-ı Lügati’t-Türk’te Kaşgarlı Mahmud’un “Uçmah” kelimesini “Cennet” karşılığı ile çevirdiğini kaydedelim. (2) Hoca Ahmed Yesevi’ye atfedilen ve “Hikmet” olarak adlandırılan şiirleri bir araya getiren Divan-ı Hikmet’in orijinal metninde yer alan ve “Cennet” ismine karşılık olarak kullanılan “ Uçmah ” kelimesinin geçtiği hikmetler aşağıda bir arada gösterilmektedir.(3) Burada dikkat çeken bir nokta bu mısralarda “Uçmah” kelimesinin bazen “uçmah” daha çok da “uçmağ” olarak iki ayrı imla ile daha yazılmış olmasıdır. Bir diğer nokta ise hikmetlerde “Cennet” kelimesi yanında Kur’an-ı Kerim’deki “Cennet” kavramıyla ilintili “Firdevs, İlliyyîn” gibi bazı özel isimlerin de Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği şekilde Gök Türkçe “Uçmah” isminin alternatifleri olarak hikmetlerde yer alışıdır. Bir hikmette de “cennet” anlamında Farsca “behişt” kelimesine yer verilmiştir. Kıta başlarındaki rakamlar “ Uçmah ” kelimesinin geçtiği 14 hikmetin Dr. Hayati Bice tarafından hazırlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasında yayınlanan Divan-ı Hikmet neşrindeki sıra numarasını göstermektedir.(4) 2 Cenâzesin okup yerdin köterdiler Bir fursatda Uçmah içre yetkürdiler Rûhın alup İlliyyînge kirgizdiler Ol sebebdin altmış üçde kirdim yerge Namazını kılıp yerden kaldırdılar Bir anda cennet içine ulaştırdılar, Ruhunu alıp "İlliyyin" cennetine girdirdiler O sebepten altmış üçte girdim yere. 20 Sübhân İgem bir katre mey kılsa inâm Zıkr-i sırnı ayta ayta kılsam tamâm Hur u ğılmân cümle melek anga gulâm Uçmah içre harîr tonlar biçer dostlar Sübhan Rabb'im bir katre mey eylese armağan Sır zikrini diye diye eylesem tamam, Hûri-gılman bütün melekler ona köle Cennet içinde ipek giysiler biçer dostlar. 35 Alem barı Uçmah bolsa cümle hûrlar karşı kelse Allah menge ruzı kılsa menge sen ok kereksen Alem bütün cennet olsa, bütün huriler karşılamağa gelse, Allah bana nasib eylese, bana sen gereksin. 35 Uçmah kirem cevlân kılam ne hurlarğa nazar kılam Anı munı men ne kılam menge sen ok kereksen Cennete gireyim cevlan eyleyim, ne hurilere nazar eyleyim Onu bunu ben ne eyleyim, bana sen gereksin. 39 Her kim senge sığınur tamuğdın ol kutulur Uçmah sarı ulanur ya Mustafa Muhammed Her kim sana sığınır cehennemden o kurtulur Cennet'e doğru yollanır ya Mustafa Muhammed 46 Duşenbe kün Hak Mustafa dünya koydı Hakk Te'âlâ fermânığa boyun sundı İbn Abbâs suvnı kuydı, Ali yuvdı Uçmah içre hülle tonın kiymek üçün Pazartesi günü Hakk Mustafa dünyayı bıraktı Hakk Teala fermanına boyununu sundu İbn-i Abbas suyunu koydu, Ali yıkadı Cennet içinde hulle giysisini giymek için 66 Kul Hace Ahmed zâhid bolub mescid kirsem Hâb-ı ğaflet haram kılıb kâim bolsam Lebh alıb kıyâmetdin korkub varsam Uçmah içre hur u ğılman kuçar mukin? Kul Hoca Ahmed zâhid olup mescide girsem Gaflet uykusunu haram eyleyip kâim olsam İbret alıp kıyametden korkup varsam Cennet içinde huri-gılman kucaklar mı ki? 99 Mü'min kullar sâdıklar sıdkı birle turğanlar Dünyâlığın sarf etip Uçmah hûrın kuçmışlar Mümin kullar, sâdıklar, sıdkı ile duranlar Dünyalığını sarf edip cennet hûrisini kucaklamışlar 104 Şeriatda mürşid bolğan garib kullar Şeriatdın alar menzil alur bolğay Namâzığa şuru kılgan mü'min kullar Uçmah üyin ümid tutub turur bolğay Şeriatta mürşid olan garip kullar Şeriattan onlar menzil alır olmalı Namazına titiz olan mümin kullar Cennet evini ümid edip durur olmalı 104 Hoş devletdür vilayetde padşah bolsa Adil bolub bir mü'minni kadı kılsa Oşal kadı barça halknı râzı kılsa Râzılıkdın Uçmah üyin alur bolğay Hoş devlettir velilikte önder olsa Adil olup bir mümini kadı eylese O kadı bütün halkı razı eylese Razılıktan cennet evini alır olmalı 108 Kul Hâce Ahmed âşık bolsang cândın keçgil Andın songra şevk şarâbın toya içgil Günâhıngnı sebük kılıp munda uçgil Aşıkları Uçmah içre uçar ermiş Kul Hoca Ahmed âşık olsan, candan geç Ondan sonra şevk şarabını doyasıya iç Günahını hafif eyleyip burada uç Aşıkları cennet içinde uçar imiş. 135 Ol makâmnı bildürgeni rehber kerek Tarikatnı pişeside safder kerek Uşbu yolnı zabt eylegen server kerek Andağ mürşid Uçmah mülkin tayrân kılur O makamı bildiren rehber gerek; Tarikatın ön safında safder gerek; İşbu yolu zabteyleyen server gerek; Öyle mürşid cennet mülkünü hazır eyler. 135 Didâr tilep terk eyleseng mâ-sivânı Ölmez burun vücudıngnı eyle fâni "Ve enhârun min aselin musaffa"nı Uçmağını hâs kulığa ihsân kılur Cemal dileyip terk eylesen mâsivayı; Ölmeden önce vücudunu eyle fâni; "Ve enhârun min aselin musaffa" yı; Cennetini hâs kuluna ihsan eyler. 141 Tevbe kılıp Hakk'a yanğan âşıklarğa Uçmah içre tört arığda şerbeti bar Tevbe kılmay Hakka yanmağan gafillerge Tar lahedde katığ azâb hasreti bar Tevbe eyleyip Hakk'a yanan âşıklara Cennet içinde dört pınarda şerbeti var. Tevbe kılmayıp Hakk'a yanmayan gâfillere Dar kabirde sert azab hasreti var. 141 Uçmah mülkin uman kullar tevbe kılsun Tevbe kılıp hazretige yavuk bolsun Hûr u kusûr ğılman vildân hâdim bolsun Elvân elvân kiyer teşrif hil'atı bar Cennet mülkünü uman kullar tevbe eylesin Tevbe eyleyip Hazret'ine yakın olsun; Hûri-kusûr, gılman, vildan hizmetçi olsun Rengarenk giyer şeref kaftanı var. 155 Keçe Allah, kündüz Allah dedim munda, Sübhan Azim, Sübhan Allah dedim munda. Sekkiz uçmah kabul kılıb turdı anda, Açıb selam kıldı behişt huri menge. Gece Allah, gündüz Allah dedim burada, Sübhan Azim, Sübhan Allah dedim burada. Sekiz cennet kabul kılıp durdu orada, Açıp selam kıldı cennet huri bana. 168 Kim ki Allah dedi, anda özin tabtı, Hakikatning sözin sözlar öler vakti. Neçe yıllar Şeddad, körüng, uçmah yaptı, Kirelmedi, andın ibret alıng, dostlar. Kim ki Allah dedi, onda özünü buldu, Hakikatin sözünü sözler öleceği vakti. Nice yıllar Şeddad, görün, uçmak yaptı, Giremedi, ondan ibret alın, dostlar. 168 Uçmah içre orun bergey kayu canğa, Kim ki taat birle işleb çıksa tanğa. İsrafilni surı kirse kayu canğa, Biz Muhammed Ümmetimiz, biling, dostlar. Uçmak içre makam verince hangi cana, Kim ki taat ile işleyip çıksa sabaha. İsrafilin suru girse hangi cana, Biz Muhammed Ümmetiyiz, bilin, dostlar. Hayati Bice Araştırmacı-Yazar *** (1) Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati’t-Türk, “Tengri” s.551 Kabalcı Yayınevi, Mayıs 2005 – İstanbul. (2) Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati’t-Türk, “uçmaq” , s. 613, Kabalcı Yayınevi, Mayıs 2005 – İstanbul. (3) Ahmed Yesevi, Divan-ı Hikmet , Yayına Hazırlayan : Dr. Hayati Bice ; T.Diyanet Vakfı yayınları, 5. Baskı , 2009- Ankara. (4) Kıta başlarındaki rakamlar Uçmah kelimesinin geçtiği 12 hikmetin Dr. Hayati Bice tarafından hazırlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasında yayınlanan Divan-ı Hikmet neşrindeki sıra numarasını göstermektedir. Hikmetler nakledilirken lüzumsuz tartışmaları peşinen önlemek kaygısıyla şiirlerin orijinal metinleri verilmiştir. |
Yazar: | yesevihan [ 13.03.09, 13:28 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Yesevi'nin Özgün Terminolojisi |
Yesevi'nin Özgün Terminolojisi -III- { Tamuğ } “Yedi Tamuğ”dan Irak Olalım!... Dr. Hayati Bice Ahmed Yesevi’nin “Divan-ı Hikmet”inde Tengri ve Uçmah terimlerinin kullanımıyla ilgili önceki yazılarımı Yesevi’nin “Cehennem” anlamında kullandığı “Tamuğ” kelimesine ilişkin inceleme ile noktalamak istiyorum. Ahmed Yesevi’nin Türk Kozmogonisinden alarak büyük bir işleklik ve kolaylık ile kullandığı bu terimler Türklerin kadim dininin ilahi orijinli oluş konusundaki tartışmaları noktalayacak niteliktedir. Yine öncelikle kaydedeyim ki Divân-ı Lügati’t-Türk’te Kaşgarlı Mahmud, Tamuğ kelimesine “Cehennem” anlamı vermiştir. (1) “TAMUĞ” ve YESEVÎ Hoca Ahmed Yesevi’ye atfedilen ve “Hikmet” olarak adlandırılan şiirleri bir araya getiren Divan-ı Hikmet’in orijinal metninde yer alan ve “Cehennem” ismine karşılık olarak kullanılan “Tamuğ” kelimesinin geçtiği hikmetler aşağıda bir arada gösterilmektedir.(2) Burada dikkat çeken bir nokta hikmetlerde “Cehennem” kelimesi sadece 3 kez kullanılırken Kur’an-ı Kerim’deki “Cehennem” kavramıyla ilintili Farsça “Duzah ” kelimesinin çok daha fazla mısrada geçmesidir. Kur’an-ı Kerim’de “Cehennem” kelimesinin birebir karşılığı olarak Gök Türkçe “ Tamuğ ” isminin de “Cehennem” kelimesinden daha fazla sayıda yer alışı “hikmetler”deki terminoloji yönünden ilginçtir. Yine hikmetlerden ikisinde “Tamuğ” kelimesinin “”yedi Tamuğ” olarak İslami literatürde işaret edilen sayı ile geçirilmesi dikkat çekicidir. Bunun bir tesadüf olduğunu iddia edecek olan varsa birden ona kadarki sayılarda iki yedi rakamının tesadüfen bir araya gelme olasılığını hesap etsinler ! Bir de “sekiz cennet ; yedi cehennem” sözü ile “sekiz uçmaq-yedi Tamuğ” dizisinin olasılık hesabı yapılırsa ortada bir tesadüf değil ilahi orijinli bir kozmogoninin Türk ve Arab dillerindeki iki yansıması olduğu ayan-beyan görülecektir. Kıta başlarındaki rakamlar “ Tamuğ” kelimesinin geçtiği 11 hikmetin Dr. Hayati Bice tarafından hazırlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları arasında yayınlanan Divan-ı Hikmet neşrindeki sıra numarasını göstermektedir.(3) 12 Tarikatnı yollarıdur turfa uluğ Ruzi kılgan bendesige bolgay yavuğ Uçkunige takat kılmas yetti Tamuğ Ey yaranlar aziz candın toydum mena Tarikatın yollarıdır sonsuz yüce Nasib kılan kuluna oldu yakın Zerresine dayanamaz yedi cehennem Ey dostlar aziz candan doydum ben işte 20 Muhabbetni câmın içken divâneler Kıyamet kün ot ağzıdın saçar dostlar Kudret birle yaratılgan yetti Tamuğ Aşıklarnı narasıdın kaçar dostlar Muhabbetin kadehini içen divaneler Kıyamet günü ağzından ateş saçar dostlar. Kudret ile yaratılmış yedi cehennem Aşıkların nârasından kaçar dostlar. 22 "Ente'l-Hâdi Ente'l-Hakk"nı zikri uluğ Hakk zikrini vird eylegen köngli sınuğ Vird eylemey şeyhmen dese câyı Tamuğ Kolum tutub yolğa salgıl "Ente'l-Hâdi" "Ente'l-Hadi Ente'l-Hakk'ın zikri ulu Hakk zikrini vird eyleyenin gönlü kırık Vird eylemeyip "şeyhim"dese yeri cehennem Elimi tutup yola koy "Ente'l-Hadi" 25 Kul Hâce Ahmed Hakk'dın kork kim korkmas imânı yok Aldıngdadur ol Tamuğ hâzır bolğıl seherde Kul Hoca Ahmed Hakk'tan kork, kim korkmaz imanı yok, Önündedir o cehennem, hazır ol seherde. 39 Her kim senge sığınur Tamuğdın ol kutulur Uçmak sarı ulanur ya Mustafa Muhammed Her kim sana sığınır cehennemden o kurtulur Cennet'e doğru yollanır ya Mustafa Muhammed 88 Kul Hace Ahmed raks u semâ her kimge yok Taklid birle ursa semâ kirgey Tamuğ Bu rivâyet pinhan erdi aytsam kamuğ Haknı tapıp raks u semâ urdı dostlar Kul Hoca Ahmed, raks ve sema herkese yok Taklit ile yapsa sema, gire cehenneme Bu rivayet gizli idi, söylesem hepsini Hakkı bulup raks ve sema yaptı dostlar. 91 Bidârlarğa Hak rahmeti bolur yavuk Bidârlarnı köngli sınuk közi yaşlık Men menlikni cezâsını bergey Tamuğ Tekebbürni duzah içre hâli düşvâr Uykusuzlara Hakk rahmeti olur yakın Uykusuzların gönlü kırık, gözü yaşlı Ben-benliğin cezasını verecek cehennem Kibirlinin cehennem içinde hali perişan 99 Molla müfti bolğanlar yalğan fetva bergenler Aknı kara kılğanlar ol Tamuğga kirmişler Molla, müftü olanlar, yanlış fetva verenler Akı kara eyleyenler o cehenneme girmişler. 147 Özlerini halklar ara tutkay uluğ, Batınları içre yoktur zerre furuğ, Men artuk, deb yürgenlerni cayı Tamuğ, Duzah içre kattık azab tartar ermiş. Özlerini halklar ara tutsa ulu, Batınları içre yoktur zerre füru, Ben yüceyim deyip yürüyenlerin yeri tamu Cehennem içre acı azab çeker imiş. 168 Er, ul turur, kulman teyu kulluk kılsa, Korkub Kahhar atıdın ul ferman tutsa. Yetti Tamuğ uçkunığa karşu kelse, Allah dese andın kaytar, biling, dostlar. Er odur, kulum diye kulluk kılsa, Korkup Kahhar adından o ferman tutsa. Yedi tamu alevine karşı gelse, Allah dese oradan döner, bilin, dostlar. 173 Pir hizmetin kılğanlarnı boynı sınuk, Hizmet kılğan taliblerdin kaçğay Tamuğ. Pir tarifin heç tügenmes, aytsam kamuğ, Eşitib, ukub, hizmet kılıng, dostlarım a. Pir hizmetini kılanların boynu eğik, Hizmet kılan taliblerden kaçar tamu. Pir tarifini hiç tükenmez, söylesem kamu, İşitip, okuyup, hizmet eyleyin, dostlarım ey. --------------------- (1)Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati’t-Türk, “Tamuğ” , s. 527, Kabalcı Yayınevi, Mayıs 2005 – İstanbul. (2)Ahmed Yesevi, Divan-ı Hikmet , Yayına Hazırlayan : Dr. Hayati Bice ; T.Diyanet Vakfı yayınları, 5. Baskı , 2009- Ankara. (3) Kıta başlarındaki rakamlar Tamuğ kelimesinin geçtiği 11 hikmetin Dr. Hayati Bice tarafından hazırlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasında yayınlanan Divan-ı Hikmet neşrindeki sıra numarasını göstermektedir. Hikmetler nakledilirken lüzumsuz tartışmaları peşinen önlemek kaygısıyla şiirlerin orijinal metinleri verilmiştir. Dr. Hayati Bice Araştırmacı-Yazar. |
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) | Tüm zamanlar UTC + 2 saat |
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group http://www.phpbb.com/ |