Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: 059 - HAŞR SÛRESİ
MesajGönderilme zamanı: 03.01.09, 17:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
059 - HAŞR SÛRESİ


Sûre medenî olup tamamı Nadîr oğulları yahudileri hakkında nazil olmuş­tur.[1] Bu, İbn Abbâs'tan rivayet edilmiştir.[2] Âyetlerinin adedi, yirmi dörttür. [3]

Said b. Mansur, Buhari ve Müslim'in rivayet ettiklerine göre Said b. Cübeyr:"

İbn Abbâs'a sordum:

"Tevbe Sûresi?"

"O, Fâdıha'dır; bütün münafıkları rezil rüsvay edendir. Onlardan filân için filân âye­ti, filân için filân âyeti nazil olmaya devam etti de onlardan hiçbirini bırakmayıp zikredecek zannettiler." dedi. Ben:

"Peki Enfâl Sûresi?" diye sordum,

"O, Bedr Gazvesi hakkında nazil olmuştur." dedi. Ben:

"Peki Haşr Sûresi?" diye sordum,

"O da Nadîr oğulları hakkında inmiştir." dedi.[4]

Nadîr oğulları gazvesi ve onların yurtlarından çıkarılıp sürülmeleri Hicretin dördüncü senesi Rebîu'l-Evvel ayında[5] olduğuna göre Sûrenin nüzulü de bu zamanda ve Beyyine Sûresinden sonradır.[6]

İbnu Abbas'tan (r.a.) Buhârî anlattı:

“Enfâl sûresi Bedir'de indirildi. Haşr sûresi Benî Nadr'da indirildi.” [7]

İbni Abbas, Mücahid, Zühri ve daha pek çok alim şöyle dediler:

Rasulullah (s.a.) Medine'ye hicret ettiklerinde Beni Nadir ile anlaşma yaptı. Rasulullah (s.a.) onlara, kendisiyle savaşmamak şartıyla eman verdi. Fakat onlar aralarındaki bu ahdi bozdular. Allah Tealâ da reddi mümkün olmayan musibetini ve döndürülmesi mümkün olmayan hükmünü üzerlerine indiriverdi. Rasulullah (s.a.) onları sürdü, Allah'tan gelecek musibetten kendilerini korur zannettikleri muhkem kalelerinden çıkardı. Allah'tan gelecek musibete karşı onları hiçbir şey koruyamadı. Akıllarına bile getire­medikleri şey Allah tarafından geliverdi ve Rasulullah (s.a.) onları Medi­ne'den sürüp çıkardı. Bir kısmı Şam taraflarına bir kısmı da Hayber'e git­tiler. Rasulullah (s.a.) onların develerine yükleyebildikleri kadar eşya gö­türmelerine müsade etmişti. Onlar da evlerinde taşınabilir ne varsa söküp götürdüler. Ayet-i kerime bunu şöyle ifade ediyor: "Hem kendi elleriyle hem müminlerin elleriyle evlerini yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri ibret alın." yani Allah Tealâ ve Rasulünün emrine muhalefet edip kitabını yalanlayanların akibetini düşünün, ahirette vereceği azab-ı elimin yanında onları dünyada rüsva edici o belâyı başlarına nasıl indiriyor, düşünün.[8]



1- Tesbîh etmekte Allah için göklerdeki ve yerdeki! Hem de azîz hakîm O!



Âişe'den (r.a.) Hakim anlattı ve sahihtir, dedi:

“Benî Nadr harbi ki, onlar Yahudilerden bir taifedir. Bedir vakasının altıncı ayının başındadır. Onların menzilleri ve hurmaları, Medine'nin yan tarafında idi. Rasûlullah onları kuşattı. Onlar, eşyalarından ve mallarından ve az bir deve almaları ve silahı terk etmeleri karşılığı sürgün oluncaya kadar devam etti. Allahü Teâlâ onlar hakkında, Haşr: 59/1 âyetini indirdi.” [9]



2. O'dur ehl-i kitabdan küfretmiş olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkarmış olan. Halbuki siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah 'tan koruyacağını sanmışlardı. Fakat Allah 'in azabı onlara hesabetmedikleri yerden geldi, ve kalblerine korku saldı. Kendi elleriyle ve mü 'minlerin elleriyle evlerini yıkıyorlardı. Ey Basiret sahipleri ibret alın.

3. Şayet Allah onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı dünyada onları azâblandıracaktı ve âhirette de onlar için ateş azabı vardır.

4. Bu, onların Allah'a ve Rasûlü'ne karşı gelmelerinden ötürüdür. Her kim Allah'a karşı gelirse muhakkak ki Allah, azabı şiddetli olandır.



Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Ebu Muhammed el-Hasen ibn Muhammed el-Fârisî kanalıyla Ka'b ibn Mâlik'in oğlundan, o da Rasûlullah (sa)'ın ashabından birisinden naklediyor ki Kureyş kâfirleri Bedr Gazvesinden sonra Yahudilere bir mektup göndermişler:

"Siz silâhları ve kaleleri olan bir kavimsiniz. Bu adamla (Muhammed'le) siz mi savaşırsınız, yoksa biz mi savaşalım? Sonra da bizimle sizin kadınlarınızın hiz­metçileri ve halhallerden herhangi bir şey aramıza girmesin." demişler. Mektup Nadîr oğullarına ulaşınca Hz. Peygamber (sa)'e bir suikast hazırlamaya karar vermişler ve ona:

"Ashabından otuz kişiyle bize gel. Bizden de 30 haham sana karşı gelsin. Bizim yurdumuzla sizin aranızda orta yerde buluşalım. Onlar seni dinlesinler; eğer onlar seni tasdik eder ve iman ederlerse biz de sana iman ede­ceğiz." diye haber göndermişler.

Bu teklifi kabul eden Hz. Peygamber (sa) yanında ashabından otuz kişiyle yola çıkmış, Nadîr oğullarından otuz haham da ona karşı çıkmışlar ve açıklık bir yerde karşılaşmışlar. Yahudiler kendi aralarında:

"Yahu bu adama nasıl ulaşa­cağız. Baksanıza yanında ashabından, ondan önce ölmeye hazır otuz kişi var. Ona yeni bir haber gönderin ve deyin ki: Biz ve siz altmış kişiyiz. Nasıl bir gö­rüş üzerinde ittifak edebiliriz ki? En iyisi sizden üç, bizden de üç kişi seçelim. Bunlar bir araya gelsinler; eğer bizim bilginlerimizden olan üç kişi sana iman ederlerse biz tamamımız sana iman edeceğiz ve seni tasdik edeceğiz." diye ko­nuşmuşlar. Hz. Peygamber (sa) yanında ashabından üç kişiyle çıkmış. Nadîrlilerden de üç kişi yanlarına hançerlerini alarak karşı çıkmışlar.

Bu arada Nadîr oğullarından bir kadın, ensardan müslüman bir kardeşine haber göndermiş ki Nadîr oğulları Hz. Peygamber (sa)'e bir suikast hazırlamış­tır. Nadîr’li kadının ensardan olan kardeşi de son hızla Hz. Peygamber (sa)'e gelmiş ve gizlice Nadîr oğullarının hazırladığı suikastı haber vermiş. Bu haber üzerine Hz. Peygamber de Medine-i Münevvere'ye avdet buyurmuş ve ertesi sabah olunca da ordusunu toplayıp Nadîr oğulları üzerine yürümüş, onları altı gün muhasara etmiş, sonunda silâhları dışında develerinin taşıyabileceği kadar mallarını yanlarına alarak sürgün edilmeleri üzerine anlaşmışlar ve sürgün edilmişler. İşte bunun üzerine "Allah herşeye Kadir'dir." (âyet: 6)'e kadar olmak üzere bu âyet-i kerimeler nazil olmuş.[10]

2- İbnu'l-Cevzî, Nadîr oğullarının Hz. Peygamber (sa)'e suikast plânlarını, Siyer ve tefsir âlimlerinden naklen biraz farklı zikreder. Şöyle ki:

"Rasûlullah (sa) bir gün yanında ashabından bir grupla Kubâ mescidine çıktı, orada namaz kıldıktan sonra Nadîr oğullarına geldi. Hz. Peygamber (sa)'in eman verdiğini bilmeden Amr ibn Ümeyye ed-Damrî'nin öldürdüğü iki kişinin diyeti hususunda yardım etmeleri için onlarla konuştu.

"Olur, yardım edelim." dediler ve hemen O'na bir suikast hazırlığına giriştiler. Amr ibn Cihâş:

"Ben evin üstüne çıkarım ve oradan üzerine bir kaya atarım." dedi. Sellâm ibn Mişkem:

"Yapmayın, Allah'a yemin ederim ki ona, sizin hazırlamakta olduğu­nuz bu suikast haber verilir." dediyse de suikaste azmettiler. Hz. Peygamber (sa)'e haber geldi de hemen oradan kalktı ve Medine'ye yöneldi. Ashabı peşin­den yetiştiler ve:

"Kalktın ve biz bunu hissetmedik?" dediler.

"Yahudiler suikast yapmayı düşündüler, Allah da bana bunu haber verdi ve kalktım." buyurdular. Sonra Muhammed ibn Mesleme'yle onlara:

"Ülkemden çıkın, bana hazırladığı­nız o suikastten sonra benimle birlikte burada oturamazsınız. Size on gün müh­let; ondan sonra burada görülenin boynunu vururum." diye haber gönderdi"[11]

Hadisenin bundan sonraki kısmı diğer tefsir ve hadis kaynaklarında olduğu gibidir.[12]

3- Hz. Aişe'den rivayet olunmuştur. O der kî: "Beni Nadir gazve­si, Bedir savaşından altı ay sonra olmuştur. Ben-i Nadir yahudi kabilesi, Medine'nin kenarında hurmalık bir yerde yaşıyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.)'e ihanet etmeleri üzerine, Allah'ın elçisi, onlan muhasara altına aldı. Sonunda, silahlan dışında develerinin taşıyabileceği mallan beraberlerinde götürmeleri şartıyla, sürgüne razı oldular. Hz. Peygamber (s.a.v), onlan Şam'a sürdü. Ben-i Nadir yahudileri, geçmişte sürgüne uğramamış kabileler idiler. Şayet sürgün edilmemiş olsalardı, Allah onlan, bu dünyada öldürülmek ve esir edilmekle azâplandıracaktı. Onlann bu sürgün­leri, dünyada Şam'a ilk sürgünleridir. Bunun üzerine Allah bu âyet-i kerimeleri onlar hakkında inzal buyurdu."[13]



5. "İnkarcı kitap ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız Allah'ın izniyledir. Allah yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Allah Rasulü, Benî Nadr'a indiği vakit, onların kalelerini muhafaza altına aldı ve onların hurma ağaçlarını kesmeyi ve yakmayı emretti. Bunun üzerine Allah düşmanları sabarsızlaştılar ve şöyle dediler:

"Ey Muhammed sulhu istediğini sen iddia ettin. Meyve ağacını ve hurma ağacını kesenin sulhu nasıl olur? Sen iddia ettiğini buldun mu? O (Kur'an) sana inip dururken yeryüzünde fesad ha?" Bu peygambere çok ağır geldi. Müslümanlar onların sözlerinden dolayı üzüntüye düştüler ve bunun bozgunculuk ola­cağı korkusuna kapıldılar. Bu meselede ihtilafa düştüler. Onların bazısı şöyle dedi:

"Kesmeyiniz. Çünkü Allah, onlardan bizi faydalandırmıştır." Bir kısmı da:

"Kesiniz" dedi. Bunun üzerine Allah Teala, "Kesmeyin" diyenleri tasdik ederek, kesenlerin de helal iş­lediklerini bildirerek bu âyeti indirdi."[14]

2- Ebû Abdillah Muhammed b. İbrahim el-Müzekkî, babasından, o Muhammed b. İshak es-Sakafî'den, o Kuteybe'den, o el-Leys b. Sa'd'dan, o Nafı'den, o da İbn Ömer'den bize şunu rivayet etti:

"Allah'ın Rasulü, Nadr'ın hurmalıklarını yaktı ve kesti. Orası ekilmeyen.bir ara­zidir. Bunun üzerine Allah Teala bu âyeti indirdi."[15]

Bu hadisi Buharî rivayet etti. Müslim de Kuteybe'den nakletmiştir.[16]

3- Kuteybe kanalıyla İbn Ömer'den rivayete göre Hz. Peygamber (sa), Nadîr oğulları'nın Medine-i Münevvere yakınlarındaki Büveyre'de bulunan hurmalık­larını yaktırıp ağaçlarını kestirmişti. İşte bunun üzerine Allah Tealâ: "Herhangi bir hurma ağacını kesmeniz veya kesmeyip gövdesi üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyledir..." âyet-i kerimesini indirdi.[17]

4- Ebû Bekr b. el-Haris, Abdullah b. Muhammed b. Ca’fer'den, o Ebû Yahya er-Razî'den, o Sehl b. Osman'dan, o Abdullah b. Mübarek'ten, o Musa b. Ukbe'den, o Nafı'den, o da İbn Ömer'den şunu dediğini, bize haber verdi:

"Rasulullah (s.a.v.), Benî Nadr'ın hurmalarını kesti ve yaktı. O hurmalık ziraat yapılmayan bir yerdi. O yer hakkında Hassan şöyle diyor:

"Benî Lüeyyin saadeti üzerine çöktü, Büveyre'ye devam eden bir yangın."

Bunun üzerine o yer hakkında bu âyet nazil oldu."[18]

Bu hadisi Müslim Said b. Mansur'dan, o da İbn Mübarek'ten rivayet etmiştir.[19]

5- Ebû Bekr, Abdullah'tan, o Selm b. İsam'dan, o Reste'den, o Abdurrahman b. Mehdî'den, o Muhammed b. Meymun et-Temmar'dan, o Cürmüz'den, o Hatim en-Neccar'dan, o İkrime'den, o da İbn Abbas'tan bize şu rivayette bulundu:

"Bir yahudi Rasulullah (s.a.v.)'a geldi ve dedi ki:

"Ben ayakta duruyorum ve namaz kılıyorum. Rasulullah (s.a.v.) da buyurdu ki:

"Allah senin bu şekilde namaz kıl­rnanı takdir buyurmuştur." Yahudi bu sefer:

"Ben oturuyorum," dedi. Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:

"Allah oturmanı takdir buyurmuştur." Yahudi dedi ki:

"Ben şu ağacın başında durup onu kesiyorum." Rasulullah (s.a.v.) da:

"Allah senin o ağacı kesmeni takdir et­miştir" buyurdu.

İbn Abbas rivayetine devamla diyor ki:

"Cibril (a.s.) geldi ve şöyle dedi:

"Sen, İbrahim'in kavmine karşı hüccetini ortaya koyduğu gibi, hüccetini ortaya koydun." Bunun üzerine Allah Teala bu âyeti indirdi."[20]

6- İbnu Ömer'den (r.a.) Buhârî ve başkaları anlattı:

“Rasûlullah, Benî Nadr'ın hurmalarını yaktı ve Büveyre arazîsini kesti. Allahü Teâlâ, Haşr: 59/5 âyetini indirdi.”[21]

7- Câbir'den (r.a.) zayıf senetle Ebu Yâlâ anlattı:

“Rasûlullah ashabına Yahudilerin hurmalarını yakmalarına ruhsat verdi. Sonra bu ruhsat ashaba ağır geldi. Onlar:

“Ya Rasûlallah, hurmalardan kestiğimiz veya bıraktığımızda bizim için günah var mı?” dediler. Allahü Teâlâ Haşr: 59/5 âyetini indirdi.” [22]

8- Yezîd İbni Rûmân'dan Îbnu İshâk anlattı.:

“Rasûlullah Beni Nadr üzerine indiği zaman, Beni Nadr kalelerine sığındılar. Rasûlullah onların hurmalarının kesilmesini ve orada olanların yakılmasını emretti. Onlar:

“Ya Muhammed sen fesaddan nehyeder ve onu yapanı ayıplarsın. hurmaları kesip yakmanızın durumu nedir?” diye nida ettiler. Haşr: 59/5 ayeti indirildi.” [23]

9- İbnu Cerîr, Katâde ve Mücâhid'ten (r.a.) bunun benzerini anlattı. [24]



6. "Ey inananlar! Onların mallarından, Allah'ın peygamberine verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz; fakat Allah peygam­berlerine, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah herşeye Kadir'dir."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Müfessirler, bu âyetin Benî Nadr hakkında indiğini söylemiştir. Rasulullah (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde, Benî Nadr Rasulullah (s.a.v.) ile savaşma konusunda an­laşma yaptı, Rasulullah (s.a.v.) da onların bu teklifini kabul etti. Rasulullah (s.a.v.) Bedir Savaşı'nı yaptı ve müşriklere galip geldi. Benî Nadr dedi ki:

"Vallahi bu, Tevrat'ta vasfını bulduğumuz peygamberdir. O'nun görüşüne dönünüz." Rasulullah (s.a.v.), Uhud Savaşını yaptı ve müslümanlar da yenilince, Benî Nadr anlaşmayı bozdu. Rasulullah (s.a.v.)'a ve müslümanlara olan düşmanlıklarını açığa vurdular. Rasulullah (s.a.v.) onların etrafını kuşattı ve Medine'den sürülmeleri karşılığında, onlarla anlaşma yaptı.[25]

2- Ebû Muhammed Hasan b. Muhamed el-Farisî, Muhammed b. Abdillah b. Fadl et-Tacir'den, o Ahmed b. Muhammed b. Hüseyn el-Hafız'dan, o Muhammed b. Yahya'dan, o Abdurrezzak'tan, o Ma'mer'den, o Zührî'den, o İbn Ka'b b. Malik'ten, o da Rasulullah (s.a.v.)'ın Ashabı'nın birisinden bize şunu rivayet etti:

"Bedir Vakası'ndan sonra Kureyş kâfirleri Yahudiler'e mektup gönderdiler;

"Sizler kuleleri ve halkaları (bir nevi silah) olan kimselersiniz. Siz, bizim ashabımızla[26] mutlaka savaşacak veya şöyle şöyle yapacaksınız. Bizimle sizin hanımlarınıza hizmet edenler -halhallar- arasına bir engel girmesin."

Onların mektubu Yahudiler'e ulaşınca, Benî Nadr anlaşmayı bozmak üzere toplandılar. Rasulullah (s.a.v.)'a elçi gönderdiler. Elçi:

"Ashabından bize otuz kişi gönder. Bizim de alimlerimizden otuz kişi yola çıksın. Bizimle bulunduğunuz yerin yarısında bu­luşsunlar. Senden gelen haberi dinlesinler. Eğer seni tasdik eder ve sana inanırlarsa, bi­zim hepimiz sana inanırız."

Rasulullah (s.a.v.) otuz Ashabı'yla beraber yola çıktı. Yahudiler de kendi alimle­rinden otuz kişi gönderdiler, Mübareze edilecek yerde karşı karşıya geldiklerinde, Yahudiler birbirlerine:

"O'nunla nasıl başedebilirsiniz? O'nunla beraber, kendinden önce ölümü seven otuz Ashabı var." Rasulullah (s.a.v.)'a elçi gönderdiler ve dediler ki:

"Altmış kişiyiz. Biz nasıl anlaşacağız? sen Ashabı'ndan üç kişi çıkar, biz de bizim alimle­rimizden üç kişi çıkaralım. Eğer onlar sana iman ederlerse biz de sana iman eder ve seni tasdik ederiz." Rasulullah (s.a.v.) Ashabı'ndan üç kişiyle beraber çıktı. Yahudiler de üç kişi çıkardılar. Bütün hançerlerini kuşandılar. Rasulullah (s,a.v.)'ı öldürmek istediler. Benî Nadr'dan nasihatçi bir kadın, kardeşine haber gönderdi. -O Ensar'dan bir müslümandı-. O kadın kardeşine Benî Nadr'ın Rasulullah (s.a.v.) ile olan anlaşmayı bozmaya niyetli ol­duklarını haber verdi. Kadının kardeşi de süratle haberi Rasulullah (s.a.v.)'a ulaştırmak için yola çıktı. Onların haberini gizlice Rasulullah (s.a.v.)'a bildirdi. Rasulullah (s.a.v.) geri döndü. Sabah olunca, onların üzerine ordu gönderdi. Onları muhasara altına aldı ve on­lara savaş açtı. Bu hal, onlar az bir deve almaları ve halkayı terketmeleri karşılığı sürgün oluncaya kadar devam etti.

Halka bir silahtı. Onlar evlerini harap ediyorlar ve kendilerine yarayabilecek odunları alıyorlardı. Bunun üzerine Allah Teala bu âyeti indirdi."[27]



7- Allah'ın, o kent halkından, Resulü'ne verdiği ganimetler, Allah'a Rasul'e, (Rasul'le) akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksul­lara ve yolda kalmışlara aittir ta ki, içinizde sadece zenginler arasında dolaşan birşey olmasın. Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun. Allah'tan sakının; çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.



îbn Abbâs'tan rivayet olunmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.) Yenbu'a gitmekle emrolundu. Oraya gidip tüm Yenbu'u istila edip ele geçirdi. Bazı kimselerin:

Keşke bu yeri taksim etseydi, demeleri üzerine Allah bu âyet-i kerimeyi inzal buyurarak, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bu araziyi niçin taksim etmediğini açıkladı.[28]



9. "Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; on­lara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler;



İbnül Münzir'in Cafer b. Burkan'dan, onun da Yezid b. Esam'dan rivayet ettiğine göre Ensar şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Rasulü, arazimizi Muhacir kardeşlerimizle aramızda taksim et." O da:

"Hayır. Ama onlar sizin sıkıntılarınıza mani olsunlar, siz de meyveleri onlarla aranızda taksim edin. Arazi sizin arazinizdir." buyurdu. Onlar da dediler ki:

"Biz razı olduk." Bunun üze­rine Allah Teala bu âyeti indirdi."[29]



9. "... kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerin­den önde tutarlar. Nefsinin tamahkarlığından korunabilmiş kimseler, işte onlar saadete erenlerdir."



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Yakub ibn İbrahim kanalıyla Ebu Hüreyre'den rivayette o şöyle anlatı­yor:

Bir adam Rasûlullah (sa)'a geldi ve:

"Ey Allah'ın elçisi, yoksulluğum son raddesine geldi, yoksulluğumdan iyice bunaldım." dedi. Hz. Peygamber (sa) onu, ona birşeyler vermeleri veya yedirmeleri için hanımlarına gönderdi. Fakat onların yanında da ona yedirebilecekleri bir şeyleri yoktu. Rasûl-i Ekrem bunun üzerine ashabına döndü ve:

"Bu adamı bu gece misafir edecek bir adam yok mu? Allah ona rahmet eylesin." buyurdular. Ensardan Ebu Talha adında bir adam kalktı ve:

"Ben, ey Allah'ın elçisi, onu ben misafir ederim." dedi ve onu alıp ailesine geldi. Hanımına:

"Bu, Rasûlullah (sa)'ın misafiridir; ondan bir şey esirgeme." dedi. Kadın:

"Allah'a yemin olsun ki çocukların yiyeceğinden başka hiçbir şeyimiz yok." dedi. Adam:

"Çocuklar akşam yemeği istedikleri zaman onları uyutursun, gel ve ışığı söndür de uyusunlar. Biz de karınlarımızı sararız ve böylece açlığa katlanırız" dedi ve çocukların yiyeceğini misafire ikram etti­ler. Sabah olunca misafir kalktı ve Rasûlullah (sa)'ın yanına vardı. Hz. Peygam­ber (sa):

"Allah filân adam ve filân kadına (Hz. Peygamber'in misafirini alıp evine götüren sahâbî ve hanımına) şaştı -râvî: veya güldü, demiştir.- buyurdu ve Allah Tealâ bunun üzerine: "Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları ken­dilerine tercih ederler...." âyet-i kerimesini indirdi.[30]

2- Said b. Ahmed b. Cafer el-Müezzin, Ebû Ali el-Fakih'ten, o Muhammed b. Mansur b. Ebi'1-Cehm es-Sebîî'den, o Nasr b. Ali el-Cehdamî'den, o Abdullah b. Davud'dan, o Fudayl b. Ğazvan'dan, o Ebû Hazim'den, o da Ebû Hureyre'den rivayet ederek şöyle dedi:"

Rasulullah (s.a.v.), Ehl-i Suffa'dan birisini, Ensar'dan birisiyle gönderdi. Ensarlı olan onu evine götürdü ve hanımına dedi ki:

"Birşey var mı? "O da:

"Hayır sadece çocukların azığı var"dedi. O da hanımına:

"Çocukları uyut. Onlar uyuyunca çocukların yemeğini getir. Yemeği koyduğunda lambayı söndür." dedi. O da dediği gibi yaptı, Ensar, önünde bulunan yemeği misafirine taksim etti. Sabahleyin Rasulullah'a gitti. Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:

"Yaptığınız işten dolayı sema ehli bile hayrete düştü." Bunun üzerine bu âyet indirildi."[31]

Bu hadisi Buhari, Müsedded'den, o Abdullah b. Davud'dan, Müslim ise Ebû Küreyh'ten, o Veki'den, son iki ravi de Fudayl b. Ğazvan'dan rivayet etmiştir.[32]

3- Ebû Abdillah b. İshak el-Müzzekî, Ebu'l-Hasan Muhammed b. Abdillah es-Süleytî'den, o Ebu’l-Abbas b. İsa b. Muhammed el-Mervezî'den, o el-Müstecir b. es-Said'den, o Kasım b. Hakem el-Urenî'den, o Ubeydullah b. el-Velid'den, o Muharib b. Disar'dan, o da Abdullah b. Ömer'den bize şunu rivayet etti:

"Rasulullah (s.a.v.)'ın Ashabı'ndan bir adama bir koyun başı hediye edildi. O adam dedi ki:

"Falanca adam ve ehl-ü iyale benden, buna daha çok muhtaçtır." Ve onu o adama gönderdi. Bu minval üzere koyunun başı ihüyaçlı yedi ev arasında dolaştı durdu. Böylece ilk adama geri döndü. Bunun üzerine bu âyet indi."[33]

4- Ebu Mütevekkil el Naci'den İbnu Münzir ve Müsned’inde Müsedded anlattı::

“Müslümanlardan biri dedi ve bunun benzerini söyledi. Burada, müsâfır eden kişinin Sabit İbni Ebî Kays İbni Şemmâs olduğunu söyledi ve bu âyet onun hakkında indirildi.” [34]

5- Kurtubî ise Ebu Hüreyre'den rivayet eden Mehdevî'den naklen bunun zıddını zikreder. Yani Sabit ibn Kays'ı ensardan evinde kendisinin ve çocuklarının yiyeceğinden başka hiçbir şeyi olmıyan Ebu'l-Mütevekkil misafir etmiştir.[35]



11. Münafıklık etmiş olanlara bakmadın mı ki ehl-i kitabdan küfretmiş olan kardeşlerine: "Eğer siz çıkarılırsanız andolsun ki biz de sizinle beraber çıkarız ve sizin aleyhinize asla kimseye itaat etmeyiz. Eğer savaşa tutuşursanız muhak­kak size yardım ederiz. " derler. Allah şehadet eder ki onlar yalancılardır.



Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Bu âyet-i kerimedeki "Münafıklık etmiş olanlar" ile Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl, Kavkal'in oğulları Vedî'a ve Mâlik ile Süveyd ve Dâ'is'in kastedil­miş olduğu söylenmiştir.[36]

2- Mücâhid'den rivayete göre ise bu âyet-i kerime Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl, Rifâa ibn Tâbut, Abdullah ibn Nebtel ve Evs ibn Kayzî hakkında nazil olmuştur.[37]

3- İbni İshak, İbnü'l-Münzir ve Ebu Nuaym'ın İbni Abbas'tan rivayet et­tiklerine göre bu ayet Abdullah b. Ubey, Rifaa b. Zeyd, Abdullah b. Nebtel ve Medine halkından bir grup münafık hakkında nazil olmuştur. Bunlar, bu ayetlerde bildirilen, yardım ederiz, şeklindeki haberleri Beni Nadir'e gönderiyorlardı. [38]

4- İbn Ebî Hâtim'in Süddî'den rivayetinde ise o şöyle demiştir: Kurayza oğullarından bazıları müslüman olmuştu, içlerinde münafıklar da vardı. Bu münafıklar, Nadîr oğullarından olan kardeşlerine: "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız biz de sizinle beraber çıkarız." diyorlardı ve işte bu âyet-i kerime onlar hakkında nazil olmuştur.[39]





--------------------------------------------------------------------------------

[1] İbn Hişâm, es-Sîretu'n-Nebeviyye, Beyrut 1391/1971, II1,202. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/865.

[2] Müslim, Tefsîr, 31. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/865.

[3] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/649.

[4] Buhân, Tefsîru'l-Kur'ân, Haşr, 59/1. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/865. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/344.

[5] İbn Hişâm, age. III,200. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/865.

[6] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/865.

[7] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/649. Abdulfettah El- Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 413. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/347.

[8] İbni Kesir, IV/330. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/344-345.

[9] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/649-650.

[10] Vahidî, age. s. 296-297. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/866. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/347.

[11] İbnu'l-Cevzî, age. VIII,201-202. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/866-867.

[12] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/867.

[13] Hâkim; Abdulfettah El- Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 413-414.

[14] Tirmizi; K. Tefsir: 59 (3303). Bu hadis hasen ve gariptir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 348. Abdulfettah El- Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 414; Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 6/374.

[15] Buhari; Megazi: 4031, Tefsir: 4884, Müslim; Cihad: 29/1746, Ebu Davud; Cihad: 2615, Tirmizi; Siyer: 1552, Nesai; Tefsir: 593.

[16] İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 348. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/348.

[17] Buhân, Meğâzî, 14; Tefsîru'l-Kur'ân, Haşr, 59/2; Müslim, Cihâd, 29, 30; Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Haşr, 59/1, hadis no: 3302. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/867.

[18] Buhari; Cihad: 3021, Müslim; Cihad: 30/1746. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 348-349.

[19] İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 349. Vahidî, age. s. 298. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/867.

[20] Suyuti; ed-Dürr: 6/188. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 349. Vahidî, age. s. 299. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/967.

[21] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/650.

[22] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/650-651.

[23] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/651. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/348.

[24] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/651.

[25] Ebu Davud; Haraç ve İmare: 3004, Suyuti; ed-Dürr: 6/189. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 347.

[26] Medine'ye hicret eden Mekkeliler'le.

[27] Ebu Davud; Haraç ve İmare: 3004, Suyuti; ed-Dürr: 6/189. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 347-348.

[28] îbn Merdeveyh; Abdulfettah El- Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 414-415.

[29] Mürsel hadistir. ed-Dürr: 6/195. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 349. İbnu Münzir; mam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/652. Suyûtî, Lübâbun-Nukûl, 11,160. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/868. Abdulfettah El- Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 415. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/356.

[30] Buhârî, Tefsîru’l-Kur'ân, Haşr, 59/6; Müslim, Eşribe, 172-173; Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Haşr, 59/3, hadis no: 3304; Taberî, age, XXVIII,29. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/868. Abdulfettah El- Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 415-416. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/356.

[31] Buhari; Menakıb: 3798, Tefsir: 4889. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 349-350. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/652-653. Abdulfettah El- Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 416.

[32] İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 350.

[33] Senedi zayıftır. Hakim; Müstedrek: 2/484, Suyuti; ed-Dürr: 6/195. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 350. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/653. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/356.

[34] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 2/653. Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûi, 11,161.Müsned'inde Müsedded; Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/868-869.

[35] Kurtubî, age. XVIII,18. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/869.

[36] İbn Hişâm, es-Sîretu'n-Nebeviyye, Beyrut, 1391/1971,111,200. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/869.

[37] Taberî, age. XXVlIl,30-31. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/869.

[38] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/369.

[39] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, II, 162. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/869. Abdulfettah El- Kâdi, Esbab-ı Nüzul, Fecr Yayınevi: 417. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 14/369.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye