Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 9 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe) Hazretleri
MesajGönderilme zamanı: 10.02.09, 17:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 17.12.08, 16:48
Mesajlar: 237
ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe)

Nakşibendî büyüklerinden. 1868 (H.1285) târihinde Erzurum'un Hasankale ilçesine bağlı Kındığı köyünde doğdu. Babası Hâce Hüseyin Efendi, annesi, Seyyide Hadîce Hanımdır. İlk tahsîlini babasından aldı. Sonra Erzurum'daki tanınmış bâzı âlimlerin derslerine devâm etti. 1890 yılında Hasankale'nin Sivaslı Câmiine imâm oldu. Aynı yıl babasıyla Bitlis'e giderek Muhammed Küfrevî hazretlerine talebe oldu. Bâtınî ilimlerde ilerledi. Her gün iki saat hocasının sohbetinde bulunurdu.

Efe hazretleri anlatır: Bir gün sohbetten sonra hazret-i Pir dışarıya çıkmışlardı. Ben de kendimde olmaksızın kapıya yöneldim. Odadan dışarı çıktığımda hazret-i Pir'i bir kolunda büyük oğlu Şeyh Abdülhâdî, diğer kolunda Şeyh Abdülbâkî hazretleri olduğu halde sofada ayakta bekler gördüm. Elleriyle yaklaşmamı emrettiler. Yanına vardığımda mübârek ellerini şakaklarıma koyup öyle bir nazar ettiler ki, başımArşa değdi sandım."

Muhammed Lütfi Efendi, bu nazarla bilinmeyen, anlaşılmayan derecelere kavuştu. Ertesi sabah Pîr-i Küfrevî hazretleri kendisini halîfe seçtiğini ve halkı irşâda memur ettiğini bildirdi. Böylece icâzetini (diploma) aldıktan sonra bir müddet daha Sivaslı Câmiinde göreve devâm etti.

Sonra tâyini Erzurum'un Dinarkom köyüne çıktı. Burada iken 1916'da Rusların doğuda Van, Muş ve Bitlis'i ele geçirmeleri üzerine Erzurum'a geldi. Rus istilâsının devâm etmesi ile Tercan'ın Yavi Köyüne gitti. Burada bir taraftan imâmlık yaparken diğer taraftan gönlüne girdiği herkesi Rus zâlimlerine karşı silahlandırdı.

1917'de Rusya'da bolşevik ihtilâlinin vukû bulmasından sonra Ruslar, Osmanlı topraklarından çekilirken silahlarınıErmenilere vererek onları mâsum ve savunmasız Türkler üzerine kışkırttılar. Ermenilerin hedefi, Doğu Anadolu'yu da içine alan büyük Ermenistan devletini kurmaktı. Bunun için Türk ve Müslüman olan halkın bölgeyi terketmesini istiyorlardı. Bu gâyeleri tahakkuk ettirmek üzere görülmemiş bir kıyım ve imhâ hareketine başladılar. Beşikteki bebeklere ve yatalak hastalara varıncaya kadar öldürdüler. Bâzılarını câmi, ev ve ahırlara toplayarak sonra ateşe verdiler. Bu mezâlim, doğudan batıya doğru büyük bir göç dalgasının başlamasına sebep oldu.

Ermenilerin bu insanlık dışı fiillerine karşı, Muhammed Lütfî Efendi, Yavi ve komşu köylerden topladığı altmış kişilik bir müfrezeyle harekete geçti. Önce Oyuklu köyü yakınındaRusların karargâh deposu olan ve Ermenilerin elinde bulunan bir silah deposunu bastı. Bu silah ve malzemeleri Haydari Boğazı'ndaki Zergide köyünde bulunan Türk ordusuna ulaştırdı. 12 Mart 1918'de Türk ordusu ile birlikte Erzurum'a girdi. Ancak aynı gün babası Hâce Hüseyin Efendi şehîd düştü.

Doğu'nun Ermeni mezâliminden kurtarılmasından sonra tekrar Hasankale'ye döndü. Kendisine Hasankale müftülüğü teklif edildi ise de kabûl etmedi. Bu sırada Alvar köyü insanlarının ısrarlı istekleri üzerine oraya yerleşti. Bundan sonra halk arasında"Alvar İmâmı" ve "Efe hazretleri" ünvanıyla tanındı. Bir Nakşibendî-Hâlidî şeyhi olarak 1939'a kadar bu köyde, bu târihten sonra da Erzurum'da halkı irşâd ile meşgûl oldu. 1947, 1949 ve 1950 yıllarında olmak üzere üç defâ hacca gitti. 12 Mart 1956'da vefât etti. Cenâzesi Alvar köyüne götürülerek oraya defnedildi.

Efe hazretleri, İslâmiyetin aleyhine cereyanların geliştiği ve pekçok müslümanın perişan olduğu o günlerde dertlerini daha çok şiirle dile getirdi. Onun Arapça, Farsça ve Türkçe yazdığı bu şiirleri ölümünden sonra oğlu Seyfeddîn Mazlumoğlu tarafından derlenerek Hulâsâtü'l-Hakâyık adıyla yayınlandı. Şiirleri ve gazelleri incelendiğinde, Allahü teâlânın aşkı ve Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem sevgisiyle dolu olduğu görülmektedir. Hac ettiği günlerden birinde Rabbine şöyle yakarmaktadır:

Alîl, zelîl bu yollara düzüldük

Hakîr fakîr denî râha süzüldük

Hâlimiz ne olur ya Rab üzüldük

Ey keremler kânı huccâcı affet

Rahmet-i Rahmân'a muhtâcı affet!

Gönderdin Habîb'in âleme rahmet

Sen eyledin bizi Habîb'e ümmet

Senden özge kimden görek merhamet

Ey keremler kânı huccâcı affet,

Rahmet-i Rahmân'a muhtacı affet.

Hürmet-i Ahmed'e bağışla bizi

Âl-i Muhammed'e bağışla bizi

Vüs'at-i rahmete bağışla bizi

Ey keremler kânı huccâcı affet,

Rahmet-i Rahmân'a muhtâcı affet.

Efe hazretlerinin huzûruna girenler büyük bir ferahlık duyarlar ve mânevî bir lezzete kavuşurlardı. Onu görmek için; içlerinde paşalar, bürokratlar, müftüler de dâhil olmak üzere, Türkiye'nin dört bir yanından insanlar gelirdi. Onu gören, tanıyan herkes kendisinin Peygamber efendimizin ahlâkı ile ahlâklandığını ve her hâlini O'na uydurduğunu söylerlerdi.

Talebelerine dâimâ kalp kırmamak husûsunda telkinde bulunurdu:

Ol fakîr ki, yüzen bakar

Gözlerinin yaşı akar

Mümin olan kalb mi yıkar

Boynuna la'net mi takar

Sakın incitme bir cânı

Yıkarsın Arş-ı Rahmân'ı

Bilirsin haram helâli

Bilirsin sevab vebâli

Aman olma lâ-übâli

Terk eyle boş kîl-u-kâli

Sakın incitme bir cânı

Yıkarsın Arş-ı Rahmân'ı

Bu dünya seni terk eder

Devletin hep elden gider

Ölüm bir gün kabre güder

Biri sürer biri yeder

Sakın incitme bir cânı

Yıkarsın Arş-ı Rahmân'ı.

Misâfirperverdi. Herkesi severdi.Zâviyesinde her gün en az yirmi misâfir bulunurdu. Misâfirleri uzaktan geldiyse, gece evinde ağırlar, sabah kahvaltılarını verir, dertlerini dinler ve uğurlardı. Altmış sekiz sene misâfirsiz bir sofraya el uzatmadı.

Dünyâyı hiç sevmezdi. Dünyâ malıyla hiç ilgilenmedi. Doksan senelik hayâtında taş taş üstüne koymadı. Bir evi yoktu. Cenâb-ı Hakka hamdederek; "Elhamdülillah, tapuda kaydım dünyâlık bir şeyim yok. Babam bu dünyâya bir çivi çakmamıştı. Benim de bir çivim yok." derdi.

Şenper-i zenburi değmez bu cihan kâşânesi" (Bu cihanın saltanatı bir sinek kanadına bile değmez) sözü dikkate şâyandır. Yine dünyânın boş olduğunu şu mısrâları ile dile getirmektedir.

İster allan güller gibi her seher

Âhiri ölümdür hayâldesin

İster olsun hazinende dür, güher

Âhiri ölümdür ne hayâldesin.

İster emirâne kur taht-ı revân

Şâhâne üstünde kurul nev-civân

Hüsrev gibi her gün eyle bir dîvân

Âhiri ölümdür ne hayaldesin

İsterse bu dünyâ hep senin olsun

Şân ü şöhret şerâfetinle dolsun.

Halk-ı zemân hep emrinde bulunsun

Âhiri ölümdür ne hayaldesin.

Herkese, bilhassa hasta ve düşkünlere karşı çok merhamet ve şefkatli idi. Fakir ve yoksullara hiç beklemedikleri anda yardım eder onların ne halde olduklarını kendilerinden iyi bilirdi. Birçok fakire fırınlardan ekmek göndererek günlük ihtiyaçlarını karşılardı. İhtiyacından dolayı huzûruna gelenler, derdini söylemeden, kendisi Allahü teâlânın izniyle onların isteğinin ne olduğunu anlar ve ihtiyaçlarını giderirdi.

Çok cömert idi. Herkes ve bilhassa varlıklı kimseler kendisine hediyeler gönderirdi. Fakat o bunlara hiç elini sürmezdi. Bunları minderin altına kor, evlenmek isteyenler, borcunu ödeyemeyenler ve cenâze masrafları vs. gibi sebeplerle kendisine gelenlere dağıtırdı. En büyük zevki hediyeleri lâyık olduğu yere ulaştırmaktı. Bâzan sohbetleri esnâsında üzerindeki en büyük parayı ortaya çıkardıktan sonra, çevresinde bulunanlara da; "Şuraya biraz para koyun!" derdi. Etrafındakiler de paralarını koyduktan sonra bunları toplatır, mahallin ileri gelenlerine veya muhtarına ihtiyaç sâhiplerine ulaştırmaları için gönderirdi.

Efe hazretlerinin pek çok gazellerinde bu duygularını görmek mümkündür.

Hasislikten elin çek sen cömerd ol kân-ı ihsân ol

Konuşma câhil-ü nâdân ile gel ehl-i irfân ol

Hakîr ol âlem-i zâhirde sen mânâda sultân ol

Karıncanın dahi hâlin gözet dehre Süleymân ol

Felekte hâsılı insân isen bir canı incitme

Günahkâr olma Fahr-i âlem-i zî-şânı incitme.

Efe hazretlerinin en çok sevdiği işlerden biri de ilim talebelerine yardım etmekti. İlme, irfâna çok önem verir, Erzurum'da medreselerde okuyan talebelere maddî mânevî yardımlarda bulunurdu. Alvar'da bir medrese kurarak gelenlere Kur'ân-ı kerîm ve fıkıh dersleri verdi.Bir zamanlar dindarlara, Kur'ân-ı kerîm okuyanlara ve okutanlara karşı düşmanlık gösterilmesi sebebiyle, Efe hazretleri de İslâmiyetin emirlerinin unutulmaması için fevkalâde gayret gösterdi. Onun emri ve izni ile köylerde Kur'ân-ı kerîm okutan hocalara en ufak bir zarar erişmedi.

Erzurum eski müftülerinden Solakzâde Sâdık Efendi, Efe hazretlerine muhâlif hareket ederdi. Sâdık Efendi bir gece rüyâda Efe hazretleri etrâfında talebeleri ile zikir ve sohbet ediyorlardı.Yalnız etrâfında bir kişilik boşluğun bulunması dikkatini çekti. Sabahı zor etti. Acele ile Efe hazretlerine gelerek rüyâsını anlattı ve ondan tâbirini istedi. Efe hazretleri gülümseyerek:

"Siz daha iyi bilirsiniz, müftüsünüz." dedi.

Sâdık Efendi daha fazla bekleyemedi. "Beni bendeliğe kabûl ediniz, efendim!" diyerek Efe hazretlerinin ellerine yapıştı. Bu bağlılık ve seâdet günleri uzun sürmedi. Ancak Efe hazretleri kısa zaman sonra vefât etti. Cenâzesinde Solakzâde'nin ağlamaları Erzurum'da bir destân oldu.

Eski Çat müftüsü Hâlis Hoca, Efe hazretlerinin yanına ilk defâ geliyordu. Bir ara Efe hazretleri şerbet içerlerken; "Eğer Efe içtiği şerbetin yarısını bana verirse, yanında kalacağım." diye içinden geçirdi. Bu sırada Efe hazretleri de bardağı yarılamıştı. Durdu ve; "Yarısı oldu mu?" diye sorduktan sonra bardağı kendisine uzattı. Hâlis Hoca bundan sonra 15 yıl devâmlı Efe hazretlerinin yanına gidip geldi.

Efe hazretleri bir defâ hacdan dönüşte yolu İstanbul'a uğradı. Yakınlarından birisine de Erzurum'a birinci mevkîden bilet almasını tenbih etti. Bileti alacak kimse unutup gecikti.Trenin hareketine az bir zaman kala istasyona gelen yakını birinci mevkiin tamâmen dolu olduğunu öğrenince büyük bir üzüntüye düştü. Sonra birinci mevkî vagonuna binerek dolaşmaya başladı. Kompartımanın birisinde iki kişi oturuyordu. Onlara; "Siz iki kişisiniz, muhterem ve yaşlı bir zât da Erzurum'a gidecek. O da yanınıza oturabilir mi?" diye sordu. "Kim o?" dediklerinde; "Alvarlı Hoca, Muhammed Lütfi hazretleri." cevâbını verince, onlardan; "Zâten biz bu yeri ona ayırdık, onu bekliyoruz." cevâbını aldı.

Mübârek Ramazan Bayramı, Erzurum mes'ûd ve bahtiyar günlerinden birini yaşamaktadır. Herkes birbirinin bayramını tebrik etmekte, hastalar ziyâret edilmekte, çocuklar sevindirilmektedir. Efe hazretlerinin dergâhının önü de sanki ana baba günü. Elini öpüp, hayır duâsını almak isteyenler yarış hâlindeler. Bu sırada Efe hazretlerinin, bayramını tebrik edenlere karşı söylediği sözler yıllar yılı herkesin dilinde tatlı bir nağme gibi söylene geldi.

Mevlâ bizi affede

Bayram o bayram olur

Cürm ü hatâlar gide

Gör ne güzel ıyd olur.

BU LOKMA SENİNDİR

Efe hazretleri Erzurum'da talebelerinin birinin evinde, sohbet sonunda duâ ediyordu. Öylesine cânu gönülden bir istek ve arzu ile yakarışı var idi ki, etrafındakiler sanki Allahü teâlâyı görür gibi duâ ettiğini zannediyorlardı. Yürekler yerinden fırlayacak gibi çarpmada, gönüller arşa açılmada idi. Duânın bitimi ile ortalığı sessiz bir sükût kapladı. Ev sâhibi fırsattan istifâde, hazırlattığı tatlıları getirdi. Bu sırada evin çocuğu, kapının arkasında; "Efe'ye büyük zât diyorlar, güyâ böyleleri kerâmet de gösterirmiş, eğer aslı varsa tabakta ilk lokmayı bana uzatsın da göreyim onun kerâmetini? Yoksa beni inandıramaz." diye düşünüyordu.

Bu sırada lokmayı alan Efe, ağzına götürecek yerde birdenbire;

"Kapı arkasındaki genç! Buraya gelir misin?" diye seslendi. İkinci defâ tatlı bir sesle tekrar;

"Buraya gel, bu lokma senindir, başkası alamaz!" buyurdu.

Utanarak yanına gelen gence Bismillah diyerek ilk lokmayı verdi.

1) Alvarlı Efe hazretleri (Ahmed Ersöz; İzmir 1991)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe) Hazretleri
MesajGönderilme zamanı: 12.03.11, 22:45 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 07.12.10, 00:24
Mesajlar: 424
Alıntı:
ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe) Hazretleri 12 Mart 1956'da vefât etti. Cenâzesi Alvar köyüne götürülerek oraya defnedildi.


İrtihallerinden bu yana 55 koskoca yıl geçmiş.

Hz. Şeyh ile epeyce rivayet, Konya'da mukim Abdurrahman Küçük Hocaefendi vasıtası ile nakledilmiştir.


Rahimehullah...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe) Hazretleri
MesajGönderilme zamanı: 13.03.11, 09:45 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
dün gece Ülke tv de Sadık yalsız uçanlar ve Hüseyin kutlu Alvarlı efe hz.Anlatılar .Harika bir proğramdı.
Zaten çok severdim mübareği,Şirlerinide yayınlamışlar sevindim.Bu sayfadada şirlerinden örnekler sergilenir inşaallah.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe) Hazretleri
MesajGönderilme zamanı: 13.03.11, 09:49 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Mevlâ bizi afvede

Gör ne güzel ıyd olur

Cürm ü hatâlar gide

Bayram o bayram olur



Merhamet ede Rahîm

Dermânı vere Hakîm

Lutfede lutf-i Kadîm

Bayram o bayram olur



Feyz-i muhabbet-i Hak

Nûr-i hidâyet siyak

Cennet-i a'lâ durak

Bayram o bayram olur



Hakk'ı seven merd-i şîr

Kalbi olur müstenîr

Allah ola dest-gîr

Bayram o bayram olur



Merhametin kânıdır

Afv u kerem şânı...
(Bu şirini çok severim mübareğin.)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe) Hazretleri
MesajGönderilme zamanı: 13.03.11, 09:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
*Derd-i derûnuma dermân arardım
*Dediler ki derddir dermânın senin
*Dergâh-ı dildâre kurbân arardım
*Dediler ki cânın kurbânın senin
(HULASATÜ’L HAKAYIK VE Mektubat-ı HâceMuhammed Lutfî


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe) Hazretleri
MesajGönderilme zamanı: 13.03.11, 09:55 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
*Aşık der incidenden
*İncinme incidenden
*Kemâlde noksân imiş
*İncinen incidenden
(HULASATÜ’L HAKAYIK VE Mektubat-ı Hâce
Muhammed Lutfî


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe) Hazretleri
MesajGönderilme zamanı: 13.03.11, 09:57 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Seyreyle güzel kudret-i evlâ neler eyler
Allah'a sığın adl-i Teâlâ neler eyler

Elbet yürüdür fermânını Kâdir u Kayyûm
Herkese lâyık sırr-ı tecellâ neler eyler
...
Âlemleri var eyleyen Allahü Alîm'dir
Gözler göricek mihr-i mu'allâ neler eyler

Eltâf-ı Kadîm rahm-i Azîm Bârî Teâlâ
Kerem-i Kerîm şems-i mücellâ neler eyler

LUTFÎ der-i dergâh-ı İlâhî'de sebât et
Nazlı niyâz et Hakk'a temennâ neler eyler

Alvarlı Efe Hz
bu şirde harika.İlahisinide çok severim fakir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe) Hazretleri
MesajGönderilme zamanı: 13.03.11, 10:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
*Ben irfânım deyü her yerde kendin atma meydâne
*El elden belki üstündür ne lâzım uyma şeytâna
*Yakîn olmak dilersin Hazret-i Hallâk-ı ekvâna
*Cihanda tatlı dilli olması lâzımdır insâna
(HULASATÜ’L HAKAYIK VE Mektubat-ı Hâce Muhammed Lutfî


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: ALVARLI MUHAMMED LÜTFİ (Efe) Hazretleri
MesajGönderilme zamanı: 13.03.11, 10:03 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Hazer kıl kırma kalbin kimsenin canını incitme
Esir-i gurbet-i nalan olan insanı incitme
Tarik-i ışkda bi-çareyi hicranı incitme
Sabır kıl her belaya hâne-yi Rahman'ı incitme

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i âlem-i zî-şanı incitme

Elin çek meyl-i dünyadan eğer aşık isen yare
Muhabbet camını nuş et asıl Mansur gibi dare
Misafirsin felek bağında bendin salma efkare
Düşersin bir belaya sabrı kıl Mevla verir çare

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zi-şanı incitme

Bulaşma çark-ı dünyaya vücudun pak-tahirken
Güvenme mal u mülk ü mansıbın efnası zahirken
Nic' oldu mali Karun'un felek bağında vafirken
Nedir bu sendeki etvar-ı dert gönlün misafirken

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme

Hasislikden elin çek sen cömerd ol kan-ı ihsan ol
Konuşma cahil-i nadan ile gel ehl-i irfan ol
Hakir ol alem-i zahirde sen ma'nada sultan ol
Karıncanın dahi halin gözet dehre Süleyman ol

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme

Ben insanım diyen insana düşmez şad'u handanlık
Düşen bî-çareyi kaldırmadır alemde insanlık
Hakikat ehlinin hali durur daim perişanlık
Bir işi etme kim gelsün sana sonra peşîmanlık

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i cilem-i zî-şanı incitme

Ehl-i irfanım deyü her yerde kendin atma meydana
El elden belki üstündür ne lazım uyma şeytana
Yakın olmak dilersin Hazret-i Hallak-ı ekvana
Cihanda tatlı dilli olması lazımdır insana

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme

Celîs-i meclis-i ehl-i hakikat ol firar etme
Heva-yı nefsine tabi' olan yerde karar etme
Tekebbürlük eden insana asla i'tibar etme
Sana cevr ü cefa ederse bir keş inkisar etme

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme

Vefası var mıdır gör kim sana bu çarh-ı devranın
Eser yeller yerinde hani ya taht-ı Süleyman'ın
Yalınız adı kaldı alem-i zahirde Lokman'ın
Geçer bir lahzada ru'ya misali ömrü insanın

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme

Sana bir faide yokdur bilirsin halk-ı gıybetden
Gözün aç alemi bir bir geçersin çeşm-i ibretden
Zarar gördüm diyen gördün mü sen ehl-i mehabbetden
Yeme kul hakkını korkar isen rüz-i kıyametden

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme

Hakikat bahrinin gavvası ol terk-i mecaz eyle
Çıkar ha alma mazlumun ahın seni i'tiraz ile
Çehil semt-i Habîb'e ey gönül azm-i Hicaz ile
Yüzün tuk hak-i payine hemen arz-ı niyaz ile

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme

Gönül ayinesin silmek gerekdir kalb-i agahe
Muhabbet şems-i dogmuşken ne lazım mihr ile mahe
Ne müşkil hacetin varsa heman arzeyle Allah 'e
Der-i Mevla dururken bakma LÜTFÎ başka dergahe

Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem- zî-şanı incitme

Alvarli M. Lutfi hazretleri


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 9 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 0 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye